82:8 Ama şimdi mezmurun son ayetine dönelim:
Kalk, ey Tanrı, yargıla yeryüzünü!
Çünkü bütün uluslar senindir.
Asaf, Rab’bi insan ilişkilerine müdahale etmeye, doğruluk ve adalet getirerek ahlâksızlık ve eşitsizliğe son vermeye çağırır. Bu dua, Rab İsa yeryüzünde egemenlik sürmek üzere geri döndüğünde yanıtlanacaktır. Peygamberlerin önceden bildirdiği gibi, “O zaman adalet çöle dek yayılacak, doğruluk meyve bahçesinde yurt bulacak”tır (Yşa.32:16). Yeryüzü sosyal adalet ve özgürlüğün tadını çıkaracak, rüşvet ve dolandırıcılıktan kurtarılacaktır.
83. Mezmur: Altı Günlük Savaşın Mezmuru
28 Mayıs 1967’de, Birleşik Arap Emirlikleri’nin kralı olan Cemal Abdül Nasır şöyle demişti: “İsrail’e genel bir saldırı başlatmayı tasarlıyoruz. Bu topyekün bir savaş olacaktır. Temel hedefimiz İsrail’i yok etmektir.” 5 Haziran’da savaş çıktığında Birleşik Arap Emirlikleri’ne, Ürdün, Suriye, Irak, Cezayir, Sudan, Kuveyt, Suudi Arabistan ve Fas katılmışlardı. Bu ittifakın girişimi İsrail’i denize sürmekti, ama başarısız oldular. Savaş altı gün içerisinde sona erdi. İsrail tartışılmaz zafer elde etti. Birçok Kutsal Kitap okuyucusu için 83. Mezmur, altı günlük savaştan sonra yeni bir anlam kazandı. Belki de 83. Mezmur’un anlamı, İsrail’in topraklar konusunda iddia ettiği hakkın, İsa’nın Kral olarak egemenlik sürmek için gelişi aracılığıyla daha da geniş boyutlarda gerçekleşeceğidir.
83:1-5 Kuşatılmış İsrail, Tanrı’ya susmaması, hareketsiz kalmaması için çağrıda bulunur. Her ne kadar insanlar kendi güvenlik ve korunmaları için yalvarıyorlarsa da, davalarını Tanrı’nın davasıymış gibi sunmaktadırlar: “Senin düşmanların... Senden nefret edenler... Senin halkın... Koruduğun insanlar... Sana karşı dolap çeviriyorlar.” İsrail’in düşmanlarının Tanrı’nın düşmanları olduğunu, Tanrı’nın unutmasına izin vermeyeceklerdir.
83:6-8 Bu ulusları günümüzdeki karşılıklarıyla tanımlamaya çalıştığımızda, bazı zorluklarla karşılaşırız. Asur’un bugünkü Irak’la aynı ülke olduğunu ve İbrahim’le Hacer’in oğlu olan İsmail’in Araplar’ın atası olduğunu biliriz. Edom-lular’ın ve Amalekliler’in Esav’ın soyundan; Moavlılar ve Ammonlular’ın Lut-un soyundan geldiklerini biliyoruz. Ama bugünkü izlerini araştırıp bulmak hemen hemen imkansızdır. Filistliler bugünkü Gazze’de yaşarlardı. Sur şehri şimdiki Lübnan’ın olduğu yerdeydi. Geval ise Fenike’deydi. Bazı kaynaklar Hacerliler’i, Hacer’in soyu olarak sıralarlar ve bu nedenle, İsmailliler’in bir bölümüdürler; ama bu tanımlama tam olarak kesin değildir. Bu isimleri çevreleyen belirsizlikler nedeniyle yapılacak en iyi şey, bu isimleri Ortadoğu’daki günümüz ülkeleriyle kıyaslamamak olacaktır, ama onları İsrail’in düşmanları olarak görebiliriz.
Küçük İsrail tek başına bu baskın ittifaka karşı nasıl durabilirdi? Yanıtın bir bölümünü Tanrı’nın halkını “koruduğu” (3.ayet), “sakladığı” (AV), “değer verdiği” (LB), ya da “sevgili” (Gelineau) kişileri olduğu gerçeğinde bulabiliriz. Tanrı, tehlike saatinde onlara mucizevi bir şekilde kalkan olur ve güçsüzlüklerinde gücünü yetkinleştirir. Üstün güçlerin hepsi halkına karşı durduğunda, Tanrı zaferini gönderir.
83:9,10 Şimdi kuşatılmış halk, düşmanlarını yok etmesi için Tanrı’ya daha önce defalarca yaptığı gibi tekrar yalvarır.
Kenan kralı Yavin ve başkomutanı Fisera, Eyn-Dor’da, Kişon Vadisi’ndeki korkunç bir yenilginin ardından utanç içinde öldürülmüşlerdi (Hak.4). Çürüyen cesetleri, İsrail toprağı için gübre olmuş, verimli kılmıştı.
83:11,12 Orev ve Zeev boyunları vurularak öldürüldüler (Hak.7:23-25). Yeşaya’ya göre (10:26) bu, destanımsı bir katliamdır.
Zevah ve Salmunna adındaki iki Midyan kralı, “Tanrı’nın otlaklarını” işgal etmekle tehdit etmişlerdi. Orev ve Zeev öldürüldüklerinde İsrailliler’in elinden kurtulmayı başardılar, ama sonunda yakalanarak Gideon tarafından cezalandırıldılar (Hak.8).
83:13-18 İsrail, düşmanlarını yargılaması için Tanrı’ya yakarırken, bunu nasıl yapacağını O’nun hayal gücüne bırakmaz; cezanın detaylarını da belirtir. Rüzgarın sürüklediği saman çöpüne çevrilmelerini ister ya da bazılarının çevirdiği gibi yabani bir kadife çiçeği gibi savrulmalarını talep eder. Orman yangını gibi, dağları tutuşturan bir alevin onları kovalamasını ve şiddetli bir kasırgayla düşmanlarını dehşete düşürmesini ister. Yüzleri utançla kaplanmalıdır, öyle ki Rab’be yönelip O’nu arayabilsinler. Rezil olup yok olsunlar ki, bütün yeryüzündeki tek egemenin RAB olduğunu öğrenebilsinler.
Ağır bir ifade mi? Evet, ağır, ama haksız da değiller! Tanrı’nın onuru tehlikeye girdiğinde, sevgisi katılaşıp sabitleşebilir. Morgan bunu bize şöyle açıklar:
Eski halkın bu şarkıcılarının bütünü, Tanrı’nın onuruna duydukları üstün tutkuyla esinlenmişlerdir. Onlar gibi peygamberler de kendi çıkarları için bir şey istememişlerdir. Bencillik şarkı söylemez ve görüşleri yoktur. Öte yandan, Tan-rı’nın yüceliğine ilişkin duyulan tutku, yumuşaklılığı içerdiği gibi, sertliği de ba-rındırır.54
84. Mezmur: Göklerdeki Yuvayı Özlemek!
84. Mezmur’un ilk yorumuyla ilgili düşünceler ortaktır. Sürgündeki Yahudiler’in, Yeruşalim’deki tapınağa tekrar geri dönmek için duydukları derin özlem solmaktadır.
Bu yorum, aynı zamanda yerel paydaşlık toplantılarına katılması şu ya da bu şekilde engellenen bir imanlı için de geçerlidir. Rab’be tapınmak için Tanrı’nın halkıyla tekrar bir araya gelsin diye içi içini yer.
Ama benim en çok hoşlandığım yorum, göksel yuvasını çok özlemiş bir Tanrı yolcusu diye adlandırılan yorumdur. Şimdi mezmuru bu bakış açısından inceleyelim.
84:1,2 Tanrı’nın konutu kadar güzel bir yer olabilir mi? Güzelliği hiçbir yerin güzelliğine benzemez, görkemi eşsiz ve yüceliği sözle anlatılamazdır. Ancak gelin bu noktayı açıklığa kavuşturalım. “Yer” sözcüğü, “bir şeyi belirli bir özelliğiyle isimlendirme” olarak bilinen bir konuşma mecazıyla orada yaşayan Kişi için kullanılmıştır. Böylece mezmur yazarı, “Canım senin avlularını özlüyor, içim çekiyor” dediğinde, Rab’le olmayı arzulamaktadır. Diğer cümlede bu özlemi dile getirmeyi sürdürür: “Yüreğim, bütün varlığım, sana, yaşayan Tanrı’ya sevinçle haykırıyor.”
84:3 Göksel yolcu kendisini bir kuş ve bir kırlangıçla kıyaslıyor. Şu 102. Mezmur’un 7’inci ayetinde kuş yalnızlığın örneği olarak verilmiştir: “Damda yalnız kalmış bir kuş gibiyim.” Kırlangıcı gözlemiş olan herkes, bu kuşun da ne kadar huzursuz bir yaratık olduğunu bilir: Sürekli hava akımıyla karşı karşıya kaldığından ok gibi süzülür ve yükselir. Her iki örnek de geçici olarak çölde kalan Tanrı halkına uygun tanımlardır; Tanrı halkı da yalnız ve huzursuzdur. Kendileri ve aileleri için huzur ve güvenlik bulabilecekleri tek yer, Rab’bin sunağıdır.
Çadırda ve tapınakta iki sunak bulunurdu. Biri pirinçten, diğeri ise altından yapılmıştı. Birincisi İsa’nın ölümünü, ikincisi ise dirilişini simgelerdi. Her ikisi de Kurtarıcımız’ın tamamladığı işi temsil ederler. Rabbimiz’in tamamladığı iş aracılığıyla canlarımızı dinlendirebiliriz. Huzur bulmaları için çocuklarımızı da aynı yere getirebiliriz. “Rab İsa’ya iman et, sen de ev halkın da kurtulursunuz” (Elç.16:31).
84:4 Sürgündeki yazar, özlem dolu şöyle bir ifade kullanır: “Ne mutlu senin evinde oturanlara, seni sürekli överler!” Bu ifade bize, Rab’bin yanına, yuvaya dönmüş olan sevdiklerimizin mutluluğunu düşündürmektedir, onlar için yas tutamayız. Bizim yanımızda olmayışları bir kayıptır, ama Rab’bin yanında oluşları onlar için sonsuz kazançtır. Konumları bizimkinden çok daha iyidir.
84:5 5-7’nci ayetlerde, gökyüzünde Rab’bin yanında olanların sahip olduğu mutluluktan, henüz dünyada olan imanlıların daha az mutlu olduğu duruma geçilir. Yeryüzündeki imanlılarla ilgili çeşitli durumlardan söz edilir. Öncelikle, güçleri Rab’den kaynaklanır; kendi güçlerine güvenmezler. “Rab’de, O’nun üstün gücüyle” güçlüdürler (Ef.6:10). Sonra yüreklerindeki en büyük istek Si-yon’u ziyaret etmektir. Dünya, öz vatanları değildir. Dünyada olsalar da dünyadan değildirler. Akılları hep Siyon’a yapacakları yolculuktadır.
84:6,7 Üçüncü olarak “Ağlayış” anlamına gelen Baka Vadisi’nden geçerler; vadiyi pınar başına çevirirler. Bu yılmak bilmez insanlar, üzüntü içindeyken ezgi söyleyebilir ve gözyaşları içindeyken bile umutlarını yitirmezler. Sıkıntıları zafere çevirir, felaketleri daha yukarı çıkmak için basamak taşı olarak kullanırlar. Koşullar üzerinde kazandıkları zaferin sırrı şu ifadede açıklanır: “İlk yağmurlar orayı berekete boğar.” Yağmur genellikle Kutsal Ruh’u simgeler. Burada, Kutsal Ruh’un çöl yolcularına serin sular sağlayarak onları tazelediği ifade edilmiştir. Suyun, Tanrı sözü anlamına geldiğini kabul ederiz (Ef.5:26’da olduğu gibi). Bu, güçlerinin giderek nasıl arttığını açıklar. Yollarında devam ettikçe zayıflamak yerine, daha da güçlenirler. “Her ne kadar dış varlığımız harap oluyorsa da, iç varlığımız günden güne yenileniyor” (2Ko. 4:16). Sonra harika bir güvence verilir: Her bir yolcu Siyon’da Tanrı’nın huzuruna çıkar. Hiç kuşkusuz çölde yapılan bu zorlu yolculuk sonunda, Kral-ın güzelliğini görmenin sevinciyle taçlandırılacaklardır.
84:8 Mezmur yazarı şimdi heyecandan kabına sığmayan bir duaya başlar. Dua öncelikle Her Şeye Egemen Tanrı’ya, sonra Yakup’un Tanrısı’na hitap eder. Her Şeye Egemen RAB olarak bütün melekler üzerinde egemendir. Yakup’un Tanrısı olarak aldatılmış ve kendisini değersiz gören kişinin Tanrısı’dır. Bir düşünün! Şenlik içinde bir araya gelen sayısız meleklerin Tanrısı olan RAB, aynı zamanda bir toprak kurdu olan Yakup’un da Tanrısı’dır. En Yüce Olan, aynı zamanda en yakın olandır. Sizlerin ve benim O’nun huzuruna çıkabilmemizin tek nedeni, bu özelliğidir.
84:9 Huzuruna hangi unvanla çıkarız? Ey Tanrı, kalkanımıza bak, meshettiğin krala lütfet. Kabul edilişimizin tek nedeni, İsa Mesih’in kişiliği ve tamamladığı işidir.
Tanrı önce Kurtarıcım’ı, sonra da beni görür.
Sevgili’de kabul edildim ve özgür kılındım.
84:10 Göklerde, O’nun katında olmak nasıl bir duygudur? Senin avlularında bir gün, başka yerdeki bin günden iyidir. Bu ifade, O’nun huzurunda durmanın başka hiçbir şeyle karşılaştırılamayacağını söylemenin bir yoludur. İsa’nın bulunduğu yerde olmanın vermiş olduğu yüceliği, sevinci, güzelliği ve özgürlüğü algılamamız mümkün değildir. Böyle olması da gerekir. Aksi halde burada kalmak ve yaptığımız işi sürdürmek bizi mutsuz edebilirdi.
Kötülerin çadırında yaşamaktansa, Tanrı’nın evinin eşiğinde durmak yeğlenir. Spurgeon’un söylediği gibi, “Tanrı’nın en kötü işi, Şeytan’ın en iyi işinden daha iyidir.” Yalnızca daha iyi değil, aynı zamanda daha da sağlamdır. Tanrımızın eviyle kötülerin çadırları arasındaki karşıtlığa dikkat edin. Birinde sürekli kalabilirsiniz, diğeri ise kısa bir süre yaşamak için kurulmuştur.
84:11 Rab Tanrı, karanlıkta ışık sağlayan bir güneş ve Siyon yolundaki kavuran sıcaklıktan koruyan bir kalkandır. Rab, yol boyunca her ihtiyaç duyduğumuzda bize lütfunu gösterecek ve yolculuğun sonunda, bizi kurtarılmış çocukları olarak sonsuz yuvasında karşılarken, yücelik sağlayacaktır. Aslında yolcunun yeryüzünde ve gökyüzünde hiçbir eksiği olmayacaktır, çünkü Tanrı dürüstçe yürüyenlerden hiçbir iyiliği esirgemez. Eğer bizim için iyiyse, bizden esirgemeyecektir; eğer esirgiyorsa iyi değildir. “Öz Oğlu’nu bile esirgemeyip O’nu hepimiz için ölüme teslim eden Tanrı, O’nunla birlikte bize her şeyi bağışlamayacak mı?” (Rom.8:32).
84:12 Mezmur yazarının, sonunda yürekten haykırmasına şaşmamak gerekir: “Ey Her Şeye Egemen RAB, ne mutlu sana güvenen insana!” Yüreğimin buna verdiği karşılık şudur: “Rabbim, seni tanıdığım için minnettarım.”
85. Mezmur: Bizi Yeniden Canlandır!
Bu yenilenme duası kolayca fark edilen dört bölüme ayrılmıştır:
İsrail’in geçmişteki yenilenmesinden bir an (1-3. ayetler).
Tanrı’ya aynı şeyi tekrarlaması için ricada bulunulması (4-7. ayetler).
Rab’bin yanıtının işitmek için ara verilmesi (8, 9. ayetler).
Gelecekteki yenilenme vaadi (10-13. ayetler).
İsrail’in burada tanımlanan özel yenilenmesinin ne zaman olacağını kesin olarak belirtmek imkansızdır. Bu mezmur Korahoğulları’nın bir mezmuru olduğundan, sözü edilen yenilenme, Babil sürgününden sonraki yenilenme olamaz; çünkü Korahoğulları bundan çok önce yaşamışlardı. Ancak olayın tanımlanması da önemli değildir. Gerçekten önemli olan, Tanrı’nın bu yenilenmeyi sağlamış olmasıdır. Eğer bir kez bunu yaptıysa, kuşkusuz tekrar yapacaktır.
85:1-3 Yenilenme, Rab’bin, ülkesinden hoşnut kaldığı, Yakup soyunu eski refahına kavuşturduğu bir zaman olarak tanımlanır. Bu refahı sağlayan üç eylemden söz edilir. İlki, günahın itiraf edilişidir. Bu, açıkça belirtilmemişse de, itiraf diğer adımların atılabilmesi için gerekli olan değişmez bir ilkedir. İkincisi, halkının günahlarını bağışlaması, üçüncüsü ise Tanrı’nın, gazabından vazgeçmesidir.
85:4 Tanrı daha önce bağışlayıcılığını ve merhametini gösterdiğinden, aynı merhametini tekrarlaması için ricada bulunurken O’na güvenebiliriz. İman geçmişteki olaylarla tatmin olmaz; Tanrı’yı bugünün olaylarında da görmek ister. Mezmur yazarı itiraf ediyor gibi görünmese de bu, duada ima edilmiştir: “Bizi eski halimize getir...” Tanrı yenilediğinde, halkının önce tövbe etmesini sağlar, sonra onların günahlarını bağışlar ve öfkesinden kaynaklanan cezayı sona erdirir.
85:5 Rab’den ayrı geçirilen her an, sefalet içinde geçirilen sonsuzluğu andırır. Ama 5’inci ayetin dokunaklı feryadı, yüzyıllarca zulüm görerek yaşamış İsrail ulusunun dudaklarında özel bir anlam kazanır: “Sonsuza dek mi öfkeleneceksin bize? Kuşaktan kuşağa mı sürdüreceksin öfkeni?”
85:6 Ruhsal çöküntü, kaçınılmaz olarak sevinci yitirmekle sonuçlanır. Tan-rı’yla paydaşlığı kopan imanlının ezgisi sona ermiştir. Coşku ve itiraf edilmemiş günah bir arada barınamazlar, bu nedenle dua burada gökyüzüne doğru kanat açar. “Halkın sende sevinç bulsun diye, bize yeniden yaşam vermeyecek misin?” Ezgi, Kutsal Ruh’u bir kez daha hoşnut ederek harekete geçirir. Ezgiler her zaman, her büyük yenilenmeye eşlik etmiştir.
85:7 Tanrı, halkını yenilediğinde, lütufkâr merhametini yenilemiş olur. Bizi azarlayan, öğreten, düzelten ve sonunda geri getiren, sevgidir. O’nun sevgisi yoldan çıktığımızda, düştüğümüzde ve itaatsizlik ettiğimizde nasıl da değiş-mezdir. Rab’bin sevgisi gibi sevgi yoktur!
Yenilenme, Rab’bin bağışladığı bir kurtarıştır. Burada sözü edilen, insanın kurtuluşu değil; imansızlık, tutsaklık, üzüntü, güçsüzlük ve mutsuzluğun bütün sonuçlarından kurtulmaktır.
85:8,9 Mezmur yazarı yenilenme ricasını lütuf tahtının önüne getirdikten sonra, güven içinde gelecek olan esenlik dolu yanıtı bekler. Bu yanıt çabuk gelecektir. Güveninin temeli, antlaşmasına sadık olan Tanrı’nın, bütün yürekle kendisine dönen herkese esenlikle yanıt vereceğidir. O, kendisinden korkanları ve ahmaklığa geri dönmeyenleri kurtarır. Bunun kaçınılmaz bir sonucu olarak da Rab’bin görkemi ülkede yaşayacaktır. Görkem sözcüğü burada, görkem Tanrısı’nı belirtmek için kullanılmıştır. Burada halk Kendisi’yle paydaşlık ettiğinde, halkının arasında bulunacağına güvenilebileceği düşüncesi işlenmektedir.
85:10 Yenilenme duasına yanıt, kapanış ayetlerinde verilir. Bu ayetler, Rab İsa gelecekteki görkem çağında yenilenmiş İsrail üzerinde egemenlik sürdüğünde var olacak koşulları tanımlar. Ama olaya daha geniş bir şiirsel açıdan bakar ve yenilenme alevleri tutuştuğunda, nasıl bir ortam olacağını anlatır.
Sevgiyle sadakat buluşmuşlardır. İnsan ilişkilerinde doğruya kesin bağlılık, genellikle sevgi ve sadakatin gösterilmesini engeller. Ama Tanrı değişmeyen sevgisini halkının üzerine dökebilir, çünkü doğruluğun tüm talepleri Rab İsa tarafından çarmıhta tamamıyla yerine getirilmiştir. Aynı anlamda doğrulukla esenlik öpüşmüştür. İmanlılar Tanrı’yla barışın tadını çıkarırlar, çünkü Tanrı adaletinin bütün istekleri Kurtarıcı’nın bizim işlerimizi yerine getirmesiyle karşılanmıştır.
Günahlarımızı İsa yüklendi,
O’nun kanında bizim borcumuz ödendi.
Hoşgörüsüz adalet, artık hiçbir talepte bulunamaz,
Artık bol sevgi etrafa saçılmaktadır.
– Albert Midlane
85:11-13 Gerçek ya da sadakat yerden bitecek, doğruluk gökten bakacak. İmanlı Sonsuz Sevgilisi’ne bağlı kaldıkça, gökler adil bir şekilde bol bereketini yağdıracak. Sözüne daima sadık olan Rab, iyi olanı verir. Dürüstçe yaşayanlardan hiçbir iyiliği esirgemez (Mez.84:11). Kuraklık ve kıtlık koşulları sona erer ve ülke bereketli ürün verir. Rab ülkesini ziyaret ettiğinde, yolu, dürüst yaşamlarıyla O’nun önünde durmak için hazırlanmış bir halkın arasından geçer.
86. Mezmur: Nedenleri Belirtilen Dua
Bu mezmur hakkındaki kayda değer şeylerden biri de, Davut’un, söylediği hemen her şey için bir neden ileri sürmesidir. Duadaki ricalarının ya da Rab’be duyduğu hayranlığın nedenini açıklar. Bu konuyu aşağıdaki düzenlemeyle örnekleyebiliriz:
RİCA
86:1 Rab’bin dinlemesi için
86:2a Koruma için, (4 ve 16’ncı ayet-lerdeki “kul” unvanının tekrarlanışına dik-kat edin).
86:2b Geçici kurtarış için.
86:3 Lütufkâr acıma için.
|
NEDEN
Mezmur yazarının çaresizliği ve ihtiyacı.
Kutsal bir kişi olarak konumu.
Açıkça bir neden gösterilmemiştir, ama “Ey Tanrım” ifadesinde belirtilmiş olabilir.
Davut’un gün boyunca ısrarla dua et-mesi.
|
86:4 Sevinç ve mutluluk için.
86:5
86:6 Rab’bin dinlemesi için.
86:7 Sıkıntı gününde yardım etmesi için.
|
Umudu Rab’dedir ve O’nun dışında hiç kimseye umut bağlamamıştır.
Bu ayet, bundan önceki ricalara ek bir açıklama getirebilir. Ya da 6’ncı ayetteki duaya uyabilir.
Rab’bin iyiliği, bağışlaması, merha-meti O’nu çağıran herkesin üzerine dö-külür.
Tanrı’nın işittiği ve duayı yanıtlaya-cağı gerçeği açıklanır.
|
Mezmur yazarı, sonraki ayetlerde Tanrı’yı övmeye yönelir.
ÖVGÜ
86:8 Rab’bin kişiliğinin ve işlerinin eşsizliği için.
86:9 Bütün uluslar tarafından adının yüceltilmesini hak ettiği için (bu bin yıllık dönemde gerçekleşecektir).
86:10
RİCA
86:11 Rab’bin, yolunu öğretmesi için
ÖVGÜ
86:12,13 Davut burada bütün varlığıyla Rab’bi övme konusundaki kararlılığını ve sonsuza kadar O’nun adını yücelteceğini ifade eder.
|
NEDEN
Tanrı büyüktür. Harikalar yaratır. O’ndan başka Tanrı yoktur.
NEDEN
Mezmur yazarının Tanrı’nın gerçe-ğine itaat ederek yürüyebilmesi için,
Rab’bi saymak ve O’na itaat etmek için bütünüyle kararlı bir yürekten do-layı...
NEDEN
Tanrı’nın, onu ölüler diyarının derin-liklerinden kurtarırken gösterdiği büyük merhameti nedeniyle. Bu mezmuru Mesih’e uyarlayacak olursak, bu ifade O’nun dirilişine işaret eder.
|
86:14-16 Geri kalan ayetler, yakında mezmur yazarının başına gelecek olan tehlikeyi tanımlarlar. Küstah ve zorba kişilerden oluşan bir kalabalık, onu öldürmek için iş birliği yapmıştır. Bu kişilerin Tanrı’ya ayıracak vakitleri yoktur. Ama Davut Tanrı’yı tanır ve bu zor anında Tanrı’nın şefkatli, lütufkâr, tez öfkelenmeyen, merhamet ve sevgisi bol olan Tanrı olduğunu hatırlayarak kendisini avutur. Bu nedenle Tanrı’dan kendisine dönmesini, güçlendirmesini ve kurtarmasını isterken güven duymaktadır. Bazıları hizmetçinin oğlu ifadesinin bir mecaz olduğunu düşünürler. Bu ifade, bir kadın kölenin oğlu için kullanılan, “Senin malın” anlamına gelir. Mezmuru, İsa Mesih’i ele alacak açıdan inceleyenler, bunu bakire Meryem’i işaret eden olası bir referans olarak görürler.
86:17 Mezmur yazarı son olarak Rab’bin, kendisine iyiliğiyle ilgili bazı kesin işaretler vermesini ister. Düşmanları, Tanrı’nın Davut’a nasıl yardım ettiğini ve onu nasıl avuttuğunu gördüklerinde yanlış safta yer aldıklarını fark edeceklerdir.
Başlangıçta Davut’un mezmur ayetlerinde yer alan dua ya da övgülerinin çoğu için nedenler vermesinin dikkate değer olduğundan söz etmiştik. Söz edilmesi gereken iki eşsiz özellik daha bulunmaktadır. Birincisi, Davut diğer ayetlerden alıntı yapmıştır; aslında Tanrı’ya Kutsal Kitap ayetlerinin pek çoğuyla dua etmekte ya da O’nu övmektedir. İkincisi, Tanrı’nın adı olan “Adonay” yedi kez kullanılmıştır (3, 4, 5, 8, 9, 12 ve 15’inci ayetlerde “RAB” olarak çevrilmiştir). Tanrı’dan korkan Yahudiler, genellikle bu unvanı Yehova’ya kı-yasla daha çok kullanırlardı.
Kutsal metnin eski koruyucuları (Soferim), Yahve adını yüz otuz dört kez Adonay’la değiştirmişlerdir. Bunun nedeni Kutsal metin yüksek sesle okunduğunda ağza alınamayan yücelikteki “Yahve” adına gösterdikleri büyük saygıdır.55
Tanrı’nın adından korkmak için yüreklerimizi kararlı kılma konusunda F. W. Grant şunları yazar:
Bu, gerçekten Tanrı halkı arasında her yerde görülen büyük bir eksikliktir. Yaşamlarımız, mutlak kötülük içinde geçirilmese de, Tanrı için yapılan tanıklıkların olumluluğunu etkin biçimde bozan sayısız küçük oyalanmalarla harcanmaktadır! Ne kadar da az sayıda kişi elçinin şu sözlerini tekrarlayabilmektedir: “Ancak şunu yapıyorum!” Yoldayız... Ama çiçekler arasındaki kelebekleri kovalamak için duruyor ve önemli bir ilerleme sağlayamıyoruz. Şeytan, “dünyanın krallıklarından ve onların görkeminden” vazgeçtiğimizi, ama yine de bir çocuk gibi, önemsiz şeyleri gözümüzde büyüttüğümüzü gördüğünde nasıl da şaşırıyor olmalı! Yaşamlarımızı özenle sınayacak olursak; gereksiz kaygıların, kendi hayallerimizin ürünü olan görevlerin, izin verdiğimiz gevşemelerin, önemsiz işlerin bizi yararlı şeylerden nasıl da anında ayırabildiğinin farkına varırız! Yaşamlarının yazılmamış tarihini günbegün böyle bir sınamayla yüzleştirebilen kişi sayısı ne kadar da azdır!56
87. MEZMUR: NÜFUS SAYIMI
Yeruşalim’in belediye başkanı Teddy Kollek ve birlikte kitap yazdığı arkadaşı, dört bin yıllık eski kentlerinin şaşırtıcı büyüklüğüne ilişkin şaşkınlığını şu sözlerle ifade ederler:
Arkeolog ve tarihçiler uzun yıllardır, Yeruşalim’in kurulduğu yer ve kentin neden büyük olması gerektiği konusunda uzun süre düşünmüşlerdir. Yeruşalim, dünyadaki öteki kentlerin gelişim ve refahına katkıda bulunan fiziksel özelliklerin hiçbirine sahip değildir. Büyük bir nehrin başlangıcında kurulmamıştır. Büyük bir limanı yoktur. Büyük anayolları ve yol kavşakları bulunmaz. Bol su kaynaklarına yakın değildir. Bir su kaynağının varlığı, temel ihtiyaçların karşılanması için yeterliyse de, aslında bir yerleşim merkezi kurulurken üzerinde durulan ana nokta, genellikle bol su kaynaklarına yakın olup olmadığıdır. Yeruşalim madensel zenginliklere sahip değildir. Ana ticaret yollarından uzaktır. Eski savaşçı güçlerin, değer vererek fethetmek isteyeceği zengin bölgelere sahip elverişli bir konumu da yoktur. Yeruşalim, kendisiyle aynı dönemde kurulmalarına rağmen, uzun süre önce yok olan küçük ve bilinmeyen dağ köylerinden farklı bir yazgıya sahip olmasını sağlayan hiçbir ekonomik ya da topografik özel değerle bereketlenmemiştir.57
Dostları ilə paylaş: |