ŞİİR(nazim) TÜrleri



Yüklə 0,87 Mb.
səhifə139/144
tarix03.01.2022
ölçüsü0,87 Mb.
#37543
növüYazı
1   ...   136   137   138   139   140   141   142   143   144
YALNIZIZ
(Peyami Safa)


Toplumsal karakterleri ile biyolojik kişilikleri arasındaki çatışmaların kurbanı olan üç genç kızın (Selmin, Me­ral, Feriha) öyküsünün anlatıldığı roman, manevî de­ğerlerin zarar görmesi sonucu bireyin yaşayacağı sı­kıntıların maddeci görüşlerle çözümlenemeyeceği ger-çiğini kabul etmeyenlerin sonunda yalnızlığa düşüp hüsrana uğrayacağı düşüncesi temelinde kurulmuştur. Roman kahramanlarından Samim'in, gerçek dünyanın değersizliği karşısında, İdeal dünya olarak hayai ettiği ve "Simeranya" adını verdiği ütopik dünyaya ait tasarı­sının büyük ölçüde işlendiği Yalnızız, esas itibariyle dü­şünsel yanı ağır basan bir romandır. Yazar romanını bir düşünce üzerine kurmuş, figürlerini de o düşüncenin temsilcileri olarak tanıtmıştır. Bu düşünce, Düalizm (İki­lik) düşüncesidir.

DOKUZUNCU HARİCİYE KOĞUŞU
(Peyami Safa)


"Dokuzuncu Hariciye Koğuşu", hasta bir gencin psiko­lojisini, kötü bir hastalık karşısında insanın çaresizliğini ve karamsarlığını işleyen "otobiyografik bir ro-marTdır. Yazarın, bu romanı yazmasında gençliğinde geçirdiği rahatsızlıkların payı olduğu düşünülmektedir. Peyami Safa romanda, psikolojik çözümlemelere, ruh tahlillerine ağırlık vermiştir. Olaydan çok, olayların in­sanlar üzerindeki etkileri üzerinde durulmuştur. Hasta genç (yazar), annesi İle kenar mahallelerin bi­rinde virane ahşap bir evde yaşamaktadır. Hastalığı (kemik veremi) nedeniyle ruhsal bunalımlar yaşayan genç, sürekli olarak, hastaneye pansumana gitmek zo­rundadır. Genç, annesiyle birlikte eski bir evde otur­maktadır. Pansumandan döndüğü bir gün Erenköy'de­ki uzaktan akrabalarına gitmeye, orada dinlenmeye ka­rar verir. Erenköy'deki köşk, çok güzel bir yerdir. Gen­cin akrabası olan Paşa, gence değer veren eski bir emeklidir. Nüzhet, gencin sevdiği; ancak hiçbir zaman sevdiğini söyleyemeyeceği şımarık bir Paşa kızıdır. Erenköy'de onunla geçirdiği günler hem çok güzel hem de üzücüdür. Paşa'nın eşi olan Yenge, Dr. Ragıp'la Nüzhet'in arasında hemen söz kesilmesini istemekte­dir. Nüzhet ise bu konuda ne düşündüğünü belli etme­mekte, hasta gencin duygularıyla oynamaktadır. Yen­gesinin Nüzhet'e mikrop geçebileceği uyarısını duyan hasta genç, evine dönmeye karar verir. Bir yandan ya­ralarının ve ağrılarının artması bir yandan manevi üzüntüleri gencin sık sık doktora gitmesine neden olur. Dr. Mithat bu konuda gencin en büyük yardımcısıdır. En kötü zamanlarında hep o yanındadır. Nihayet bir gün korktuğu başına gelir ve ayağının kesileceğini öğ­renir. Çok üzülmüştür. Bu üzüntüyle hastane odasında bayılır. Gencin bayılmasından etkilenen Operatör ka­saplardan farklı olmaları gerektiğini söyleyip gence, üç aylık bir tedaviyle bacağın kurtarılması için hastanede kalması gerektiğini söyler. Genç, bunu kabul etmek zo­runda kalır ve Dokuzuncu Hariciye Koğuşu'na yatırı­lır, Burası ona hapishane gibi gelir ve çok korkutucudur. Zor geçen günlerin sonunda ameliyat günü geiir. Ame­liyatı bitince yedinci pansumanda doktor, gence, baca­ğının kurtulduğunu; ancak yere basamayacağım söy­ler. Artık o sakat bir insandır. Bunu düşünmek hayatı daha zor hale getirmektedir. Bu arada Nüzhet'in düğün davetiyesi gelmiştir. Nüzhet, Dr. Ragıp Bey'ie evlenip Berlin'e gidecektir. Gencin de hastaneden taburcu ol­ma günü gelmiştir. Yaşam onu iyice korkutmaktadır. Ancak kuvvetli olması gerektiğini düşünmektedir. Has­taneden çıkma günü gelir, yanında annesi, Dr. Mithat Bey ve arkadaşı vardır.

AGANTA BURİNA BURİNATA
(Halikarnas Balıkçısı /
Cevat Şakir Kabaağaçlı)


Ege ve Akdeniz kıyılarındaki olaylardan esinfenerek deniz hikâyeleri kaleme alan Cevat Şakir'in "Aganta Burina Burinata" adlı eseri onun eserlerinin genel özel-ilklerini yansıtmaktadır. Cevat Şakir, bu eserinde deniz sevgisini, denizcilerin yaşadığı zorlukları, güzellikleri dile getirmiştir. Anı biçiminde oluşturulan eserde, deniz bir kahraman gibi işlenmiş; bu yüzden yayınlandığı dö­nemde bir hayli ilgi görmüştür.

HUZUR

{Ahmet Hamdi Tanpınar)

Huzur; Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatının roman, hikâye, şiir, deneme, makale gibi edebiyatın çeşitli alanlarında eserler veren Ahmet Hamdi Tanpmar'ın en önemli romanıdır. Eser, olay ve karakter romanı olmak­tan çok karışık ruh hallerini betimleyen bir yaşantı ro­manıdır. Dört bölümden oluşan eserin her bölümü bir roman kahramanının adını taşımaktadır: İhsan, Nuran, Suat, Mümtaz. Romanın başkahramam Mümtaz'dır. Diğer kahraman­lar Mümîaz'm çevresindedirler. Romanın birinci bölüm­de olaylar bir gün içinde geçer. İkinci ve üçüncü bölüm­lerde bir geriye dönüşle Mümtaz, Nuran ve Suat ara­sında daha önce geçmiş ve Suat'ın kendini asmasıyla sona eren aşk maceraları anlatılır. Dördüncü bölümde hastalığı ağırlaşmış ağabeyi İhsan için bir sabah vakti İlaç bulmaya koşan Mümtaz, ölü Suat'ın hayaliyle kar­şılaşır. Ruhsal bunalım geçiren Mümtaz kötü bir halde eve gelir. Radyo, H. Dünya Savaşı'nm başladığı habe­rini verir. Böylece roman biter.


Yüklə 0,87 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   136   137   138   139   140   141   142   143   144




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin