Sivas abideleri ve vakiflari (2) Prof. Dr. Refet Yİnanç III. KÖPRÜler



Yüklə 4,17 Mb.
səhifə12/43
tarix08.01.2019
ölçüsü4,17 Mb.
#93479
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   ...   43

Sarayın son zamanları:

Anadolu Selçukluları’ndan zamanımıza ulaşabilen ilk ve son saray örneğinin bir parçasını teşkil eden Konya Köşkü'nün 1828 ve 1835 yıllarına ait durumunu, aynı tarihlerde Konya'yı ziyaret eden Charles Texier'in çizdiği resimlerden öğreniyoruz24. Bu resimlerde köşkün bazı kısımlarının henüz ayakta olduğu görülmektedir. Köşkün tamamen yıkılması ise, Uzluk'un açıklamasından öğrendiğimize göre, M.Cevat Bey'in 1905-1908 yılları arasında Konya Valiliği yaptığı yıllara rastlar. Bu tarihlerde bazı şahıs ve makamlar, binâda meydana gelen tahriplerin önüne geçilmesi hususunda adı geçen validen ricada bulunduklarında vali, binânın ehemmiyetsiz bir yapı olduğunu belirttikten sonra "Merak etmeyin ben size, 200 altın lira ile daha iyisini yaptırırım." deme gafletini göstermiştir25.

Zira Friedrich Sarre 1895'de Konya'yı ziyaretlerinde binânın yavaş yavaş yıkıldığını, 5 Nisan 1907'de köşkün üst kısmının yarısının çökmüş olduğunu, 1931 yılındaki son ziyaretlerinde ise binâdan eser kalmadığını görmüştür26.

Önünde hendek, sağ ve solunda kale duvarları olan köşkün yıkılışı hakkında I.Hakkı Konyalı da şu bilgiyi verir:



"1907 yılında Rizo isminde bir Rum mühendis tarafından tamir etme bahanesiyle köşkün alt kısmı kazıldığından, eyvanın ayakta kalan ikinci katı ve duvarlarının bir kısmı müthiş bir gürültü ile yerlere serilmiştir. Kitabeli çinileri ise Alman Konsolos tarafından kendi memleketine götürülmüştür.”27

Alâeddin Tepesi çevresinde Türk Tarihi Kurumu tarafından 194028 ve 1958 yıllarında yapılan kazılarda çıkarılan alçı ve çini eserler halen Konya Müzesi Çini (Karatay Medresesi) ve Taş Eserler Seksiyonu (İnce Minareli Medrese)'nda teşhir edilmektedir29.

Bugün Konya Alâeddin Sarayı müştemilâtından sadece tuğla, moloztaş ve kerpiçten meydana gelen doğu duvarından bir parçası kalan Konya Köşkü'nün bu son hatırasının daha fazla yıkılmasını önlemek için Müzeler İdaresi tarafından 1961 yılında üzerine beton bir şemsiye yaptırılmıştır. Fakat bu sefer de koruyucu şemsiyenin yer yer bozulmaya başladığı ve bu yüzden onun da yardıma muhtaç olduğu dikkat çekiyor.

KONYA KÖŞKÜ İLE İLGİLİ KONYA ŞER'İYYE SİCİL KAYITLARI

1- Cilt: 16 (B-26), S. 174/1

"Sultan Alâeddin Sarayı Harabesinden Taş Aldırmamak İçin Divan-ı Ali Tarafından Emr-i Şerîfdir:

Suret

Emîr-ül-ümerâ-il-kirâm, kebîr-ül kübera-il-fehham zulkadr ve'l-ihtirâm, sahib-ül-'izz ve'l-ihtişâm el-muhtaz be-mezîd-i 'inâyet-ül-mülk-i ilâ Karaman Beğlerbeğisi (isim yok) dâme ikba-lehu ve akza kuzat-ül Müslimîn evlâ vülâdet-ül-muvahhidîn ma'den-ül fazl ve't-temkîn hüccet-

____________________________________________________________________________



22 Ş.S.D.Cilt: 21 (C-8), s.229/1.

23 İ.Hakkı Konyalı, a.g.e., s. 180.

24 Friedrich Sarre, a.g.e, s.2.

25 Friedrich Sarre, a.g.e., s.95'de 6 nolu Uzluk açıklaması.

26 Friedrich Sarre, a.g.e., s.41.

27 İ.Hakkı Konyalı, a.g.e., s. 183.

28 Hakkı İzzet, "Mevlânâ Türbesi'nin Çini Kaplamaları", Belleten, XVI., sayı 64, Ankara 1952, S.580.

29 Mehmet Önder, a.g.e., s. 199.

ül Hak 'alel halk-ı ecmain vâris-i 'ulûm-ül enbiya-i ve'l-mürselîn el-muhtaz bi-mezîd inâyet el-mülk-ül mu'in Mevlanâ Konya Kadısı zidet fezâilehu tevki'-i refi'-i hümayun vâsıl olıcak ma'lum ola ki iftihar-ül-havas ve'l-mukarribîn mu'temed-ül-mülûk ve's-selâtin bi'l-fi'il dârü's-sa'adetim ağası olan Yusuf Ağa dame ulûvvuhu dergâh-ı mu'allâma arz gönderüb müşârü'n-ileyhin taht-ı nezâretinde olub Konya'da vâki' merhum ve mağfurileyh Sultan Alâeddin binâ eylediği câmi-i şerîf devr-i eyyâmla ekser mevâziî ta'mir ve termime muhtaç olmağın vakf-ı mezbur karyelerinden Sille nâm karyenin reayası cizyesinden izdiyâd olan akçe ile ta'mir olunmak üzere iki üç senenin cizye izdiyâdı zabt olunub ba'dehu tamir olunmak içün hâliyâ mütevelli-i vakf olan Hacı Ahmed'in yedine emr-i Şerîfim virilmişiken Konya sakinlerinden (isim yok) nâm kimesne kendi maliyle bir hamâm binâ eylemek murâd itmekle vâkıf-ı müşârün-ileyhin medine-i Konya'da olan harabe sarayın taşların alub hamâmı binâ eylemek üzere hilâf-ı inha bu tarîkle emr alub câmi-i mezburun ta'mir ve termimine mâni olub ümmet-i Muhammed eda-i salât itmekte 'usret (zorluk) çekmeleriyle mezburun müceddeden binâ eylediği hamâmına saray-ı merkumdan bir taş aldırılmamak bâbında emr-i şerîfim virilmek ricasına 'ilâm itmeğin vech-i meşruh üzere amel olunmak emrim olmuşdur, buyurdum ki hükm-i şerîfimle vusûl buldukta bu bâbda sâdır olan fermân-ı celil-ül kadrim mucibince 'amel idüb dahi hususi mezbure tamam-ı hak ve 'adl üzere tefehhus (dikkatle muayene etme) idüb göresiz. Arz olunduğu üzere ise ol bâbda muktıza-yı seri'-i kavimle 'amel idüb dahi vâkıf-ı müşârün-ileyh Konya'da olan harâbe olan sarayın taşın min ba'ad mezbure hamâm binâsı içün aldırmayub men' ve def eyleyesin. Şer-i şerîfe ve emr-i hümâyunuma muhalif kimesneye iş itdirmeyüb husus-ı mezbur içün bir dahi emr-i şerîfim varumlu eylemeyesin. Şöyle bilesin 'alâmet-i şerîfe itimad kılasın. Tahriren fî evâhir-i şehr-i Şevvâl-ül mükerrem sene selâse ve semânîn ve elf.

Be Makam-ı Edirne Kayıd şud:

El-Mahruse Fî 3 Zilhicce eş-Şerîfe

Sene 1083."

2- Cilt: 16 (B-26), s. 175/1:

"Şeyh Ahmed Efendi Sultan Alâeddin Sarâyı Yerinden Mermer Çıkarmaya İzn-i Emr-i Şerîfimdir:

Emîr-ül-ümera-il-kirâm kebîr-ül-kübera-il-fehhâm zulkadr ve'l-ihtirâ sâhib-ül 'izz ve'l-ihtişâm el-muhtaz be mezîd-i 'inâyet-ül-mülk-ül-ilâ Karaman Beğlerbeğisi dame ikbalehu ve ak-za kuzat-ül-Müslimîn evlâ vülât-ül-muvahhidin ma'den -ül-fazl ve'l-yakîn vâris-i 'ulûm-ül-enbiya ve'l-mürselîn el-muhtaz bi-mezîd-i 'inâyet-ül-mülk-ül-mu'în Mevlânâ Konya Kadısı zidet fezâilehu tevki'-i refi'-i hümâyun vâsıl olucak ma'lûm ola ki Konya sakinlerinden sülehâdan Şeyh Ahmed zide takvahu Edirne'de der sa'adetime arz-ı hal idüb mahmiye-i Konya'da mezbur on iki çeşme getürüb ve mahmiye-i mezbure bir kârbân saray ve bir mescid binâ idüb bunların ta'mir ve termimine vakf olmağıçün bir çifte hamâm binâ idüb lâkin Konya'da ve karîb yerlerde mermer bulunmayub ziyâde müzayakası (darlık) olmağla yine mahmiye-i mezburede merhum Sultan Alâeddin'in Sarayı'nın yeri hâli ve muattal kalub yerin altında mermer ve taş var ise ihraç idüb kifâyet miktarı bulunur ise aldıktan sonra kimesne mâni' olmamak bâbında emr-i şerîfim virilmek rica eyledüğü ecilden imdi arazi-i mezbur kimesnenin vakfı ve mülkü değil ise ve eser-i binâdan yer kalmayub toprak altında kalmış ise kifâyet miktarı mermer ve taş ihraç idüb kimesne mâni' olmaya diyu fermânım olmuşdur. Buyurdum ki hükm-i şerîfim vardık da bu bâbda sâdır olan emrim üzere 'amel idüb dahi zikr olunan arazi kimsenin vakfı ve mülkü olmayub toprak altında kalmış kabil-i süknâ (oturulacak yer) değil ise kifâyet mikdârı mermer ve taş ihraç eyledikde kimesne mâni' olmaya. Amma bu bahane ile -ve meccânen gelüb taş çıkarmasına muavenet (yardım) idin diyu teaddi ve tecâvüzden bi- gayet ihtiraz eylesin. Şöyle bilesin alâmet-i şerîfe itimad kılasın.

Tahriren fi'l-yevm-ül-râbi ve'l-'ışrîn şehr-i Şevvâl-ül-mükerrem sene selâse ve semânîn ve elf.

Be Makam-ı Edirne Vusul:

El-Mahruse Fî 28 Zilkade 1083."

3- Cilt: 19 (E-25), s. 165/3.

"Sultan Alâi Sarayı'ndan Taş Almak İçün Defterdâr Tarafından Def'a-yı Saniyede Varid Olan Emr-i Şerîfdir:

Emîr-ül-ümera-il-kirâm kebîr-ül-küberâ-il-fehhâm zulkadr ve'I-ihtirâm sahib-ül-'izz ve'l-ihtişâm el-muhtaz bi-mezîd-i 'inâyet-ül-mülk-ül-ilâ Karaman Beğlerbeğisi dame ikbalehu ve akza kuzat-ül-Müslimîn evlâ vülât-ül-muvahhidiîn ma'den-ül-fazl ve'l-yakîn vâris-i 'ulûm-ül enbiya-i ve'l-mürselîn hüccet-ül-hak alel halk-ı ecmaîn el-muhtaz bi-mezîd-i 'inâyet-ül- mülk-ül-mu'in Mevlâna Konya Kadısı zidet fezâilehu tevki'-i refi'i hümayun vâsıl olıcak ma'lûm olaki destur-ı mükerrem müşir-i müfehhâm nizâm ül-'alem vezir-i sâni hassa-i musahibim vezirim Musahib Mustafa Pâşâ edamallahü tealâ iclâlehunun nefs-i Konya'da hayrâtı içün Konya'da vâki' hâli ve harabe olan Sultan Alâeddin Sarayı'ndan kifâyet mikdârı

taş alındıkda kimesne mâni' olmamak bâbında emr-i şerîfim ricasına ilâm eylemeğin imdi ki-mesnenin mülkü olmayub zarar-ı şer'iyyesi yoğise hayrat içün vezir-i müşârün-ileyhim tarafından lâzım gelen taş ihraç olundukda kimesne mâni' olmaya diyu fermanım olmuştur. Buyurdum ki hükm-i şerîfimle vardıkda bu bâbda sâdır olan emrim üzere 'amel idüb dahi zikr olunan saray kimesnenin mülkü olmayub zarar-ı şer'iyyesi yoğıse müşârün-ileyhin tarafından lâzım olan taş ihraç olundukda kimesne mâni' olmayub alâkası olmayanları dahl ve taarruz itdirmeyesiz. Şöyle bilesiz 'alâmet-i şerîfe itimad kılasız. Tahriren fi'l-yevm-üs-sâdis 'aşer şehr-i Rebiülevvel sene erba' ve semânîn ve elf.

Be-Makam-ı Edirne Vusul:

El-Mahruse Fi 29 Rebiülahir 1084.

4- Cilt:21 (C-8), s.229/1:

"Şeyh Ahmed Efendi

Mahmiye-i Konya'da vâki' merhum ve mağfurileyh Sultan Alâeddin tabe serahunun Sarayı hususiçün görülüb ve keyfiyyet harâbi beyan olunmak bâbında mekârim 'âde halâ ağa-yı dârü's-sa'ade olan... sa'adetlü Yusuf Ağa hazretleri tarafından mektub-ı şerîf vârid olmağla imtisalen hâkim-i mevki'... sadr-ı kitâb tube lehu hüsn-i meâb hazretleri saray-ı mezbur arsasının üzerine vârub şevketlü Musahib Pâşâ hazretlerinin mahmiye-i mezburda bundan akdem kendi maliyle bir câmi şerîf ve on iki 'aded çeşme ve bir hamâm ve bir hân binâsı içün taraf-ı âlilerinden vekil nasb ve ta'yin buyurdukları eş-Şeyh Ahmed Efendi ve saray-ı merkumun ahval-i kadîmesine ve şimdiki hâline ve konu olan 'ulemâ ve sulehâ ve eimme ve hatib ve bigaraz Müslümanlar ve civarında olan mahallat ehalisi ve Sultan Alâeddin Câmii'nin hatibi 'İysa Efendi ve imamı eş-Şeyh Mehmed Efendi ve halâ Medine-i Münevvere'de müfti olan faziletli es-Seyyid Ahmed Efendi ve sâbıkâ Nif Kadısı olan Mustafa Efendi ve Harput Kazası'ndan ma'zul İbrahim Efendi ve halâ Aladağ Kadısı olan Saraç-zâde Abdulkerîm Efendi ve halâ medine-i merkumede berât-ı padişahi ile mi'mar başı olan el-Hac Osman Halife ve zeyl-i kitâbda isimleri mestur olan sair Müslimîn, mahalle-i mezburda cem' olub hakikat-ı hal su'al olundukda her biri cevablarında biz saray-ı mezburu harâb ve külliyen münhedim ve böyle arsa-i haliye gördük. Üstü örtülü bir binâsı ve bir ma'mur dıvarını görmedik. Ancak altı paye üzre işbu müşahade olunan kubbe ve havlısının cidaranından mahallata muttasıl canib-i şimalisinde bir mikdar harabe divarı kalmış, gayrı ebniye olduğu ma'lumuz değildir diyu haber virdiklerinden sonra işbu hâzır-ı bi'l-meclis olan eş-Şeyh Ahmed Efendi araba ve merkep ile cidaran-ı enkazından ve ekser payu altında kalmış taşlarından ahz eyledi. Hakıykat-ı hal andan dahi sü'al olundukda cevabında Asitane-i Sa'adetde bundan akdem defterdâr olan Ahmed Pâşâ'dan câmi-i mezburun ve hân-ı merkumun temelleri ne kadar kifaye sarf olunmağıçün be-tarîkü'ş-şer'i enkaz-ı mezburdan alınmak üzere temessük ve mucibince maliye tarafından emr-i şerîf dâhi alub muvekkel-i muma-ileyh Musahib Pâşâ hazretlerinin altı kıt'a mektub-ı şerîfleri ile câmi-i mezburun ve hân-ı merkumun ancak yerden yukarı üç zira mikdarı dıvarlarına kifâyet mikdarı saray-ı mezburun cidarân-ı enkazından ve yer altında kalan taşlardan defterimiz mucibince yüz elli araba ve iki bin iki yüz merkep yükü yer altından çıkarub mahall-i mezburda bi'l-vekâle sarf eyledim, diyu mukırr ve mu'terif olmağla işbu hazır-ı bi'l-meclis olanlara ve mi'mar başıya bu şehirde bir 'araba yükü tâş ne mikdarı akçeye alınur ve satılır ve bir merkep yükü tâş ne kadar akçeye virülür diyu su'al olundukda bu yer hisabı ile guruş iki yüz yiğirmi dört akçeye râci olmak üzere bir araba yükü tâş yiğirmi beş akçeye ve her bir merkep yükü tâş bu hesab üzere beşer akçeye alınur ve satılur ve her birimiz bu minvan üzere nice kere aldık diyu cevab virdüklerinde mâ hüve'l-vâki bi't-taleb ketb olundu. Fi'l-yevmü's-sâmen ve'l-'ışrîn fî Recebü'l-'izzed lisene seb' ve semânîn ve elf.

Cafer Efendi Seyyid Mehmed Çelebi

bin Sâdık bin Seydî

Ali Çelebi Veli Halife Molla Osman

bin Ferman bin İsmail

el-Hac Isma'il Halife el-Hac Mustafa

el-İmam bin Mehmed

el-Hac Bayezid Seyyid Mustafa Çelebi

bin Süleyman bin Seyyid Şeyhi Çelebi

Ahmet Çelebi Hamza Halife

bin el-Hac Abdülkerim bin Mehmed

Derviş Ebubekir Hamza Çelebi

bin Pir Ali bin Ahmed Halife

Osman Muslî Halife Mustafa

bin Mürsel El-İmam bin Ahmed

Mehmed Osman

bin Abdullah bin Mustafa"

BELGE

Konya Alâeddin tepesindeki köşkün 1897’deki hali.(Friedrich Sarre, a.g.e.)

Konya köşkünün kuzeye bakan büyük penceresi ile bunun restore edilmiş şekli.

(Friedrich Sarre, a.g.e.)

Konya, Matrakçı’nın (940/1535)’de çizdiği planı. (Friedrich Sarre, a.g.e.)

EĞİRDİR DÜNDAR BEY MEDRESESİ

VE

AJUR TEKNİĞİ İLE YAPILMIŞ

TAŞ İŞÇİLİĞİ ÜZERİNE

Prof. Dr. H. Örcün BARIŞTA

Anadolu Türk mimarisinin Selçuklu Döneminden başlayarak yapılmış pek çok seçkin örneği ve mimariyi bezeyen zengin süsleme sanatları dalları vardır. Bilindiği gibi çeşitli dönemlere ait, kitabeli veya kitabesiz bu yapıların bir grubu işlev değiştirmiştir. Bir grubu yıkılarak yok olmuş, bu yapıların bir grubu Selçuk, Beylik, Osmanlı veya Cumhuriyet Döneminde onarımlar geçirmiştir. Bazı yapılarda kitabeler bulunmakta ve bunlar sınırlı ve bazen yanıltıcı da olsa bazı bilgiler vermekte; bazı yapılarda ise yapı ya da süslemelerle ilgili bilgi veren kitabelere hiç rastlanmamaktadır. Basit onarım veya restorasyon geçirmiş yapılarda bazı problemler ortaya çıkmaktadır. Bu problemler yapıların mimari planı, elemanları ve dekorasyonu olarak üç ana başlık altında kümelenmektedir. Yapıların sağlıklı rölöveleri çıkartılmalı, mimari elemanları ve dekorasyon öğeleri üzerinde laboratuar deneyleriyle desteklenecek yeni analizler yapılmalı, yeniden tarihleme problemlerine eğilinmeli ve restorasyon geçirmiş yapılara yapılan eklemeler belirlenmelidir. Bu özelliklere sahip pek çok yapı Türk mimari tarihine sağlıklı bir envanter bilgisiyle birlikte kazandırılmalıdır.

Burada amacımız birden fazla kitabesi bulunan, Cumhuriyet Döneminde restorasyon geçirmiş ve işlev değiştirmiş olan Eğirdir Dündar Bey Medresesini bezeyen ajur işçiliğiyle yapılmış pencere kafeslerini tanıtmak, bunların estetik özelliklerine değinmek ve benzer teknikle yapılmış bazı örnekler sergilemek ve bu eserlerin ustası, sanatçısının Türk restorasyon tarihi içinde alması gereken yeri sağlamağa çalışmak, yapıya ait olmayan sonradan takılmış, dönemine ait özgün örneklere benzer nitelikler taşıyan bu onarım örneklerinin konuya ilgi duyanları ve araştırmacıları yanılttığına dikkati çekerek yapılan bu tür restorasyon çalışmalarında onarım tarihi, onarım yapanlar hakkında bilgi veren ve restoratörlerin hakkını koruyan kitabe konması gereğine işaret etmektir.



Eğirdir Dündar Bey Medresesi İle İlgili Genel Bilgiler:

Eğirdir'in en güzel yapılarından biri Camii mahallesinde Hızır Bey Camii yanına inşa edilmiş olan Dündar Bey Medresesi'dir. Bugün üstünde Miladî 1236/37 ve 1301/2 tarihli iki kitabe bulunan yapının önce bir han olarak inşa edildiği sonradan medreseye dönüştürüldüğü düşünülmektedir1. Nitekim portal üzerinde bulunan kitabede: Buranın Miladî 1236/1237 yılında, Alaaddin Keykubat’ın oğlu Gıyasettin Keyhüsrev II. döneminde han olarak yapıldığı yazılıdır. Ana eyvan üzerindeki kitabe de ise Hamidoğullarından Dündar Bey'in Miladî 1301/1302 yılında yapının yapılmasını emrettiği yazılıdır2. Miladî 1236/1237 tarihli kitabe şöyledir:



Büyük sultan ve yüce şehinşah, ümmetleri hükmünde tutan, Arap ve Arap olmayanların sultanların sultanı, iki kıtanın denizlerin sultanı, zamanın zamanların Hüsrevine Efendi, ikinci İskender, dünya sultanlarının sultanı, gökten teyid edilmiş düşmanların muzaffer ve muvahit din koruyucularından emiri kafirlerin müşriklerin kahr edicisi, zındıkların ve dik başlıların başın ezen ve isyancıları söküp atan, halkın mutemedi, Allah'ın halifelerin yardımcısı, Allahın mahlûklarının imdadına koşan, Türk, Ermeni, Şam ve Diyarbakır ve Frank idaresindeki memleketlerin sultanı, sultan hanedanının tacı, dünya ve dinin medetkarrı, fütuhat sahibi, Keyhüsrev bin Keykubat bin Saadetlü Kılıç Arslan ki emirül mümin otağıdır. İş bu mübarek hanın imarını ferman etti. Cenabı

____________________________________________________________________________



1 Oktay Aslanapa, Türk Sanatı, II, Başbakanlık Kültür Müsteşarlığı, Kültür Yayınları. Milli Eğitim Basımevi. İstanbul, 1973, s. 196.

2 Metin Sözen, Anadolu Medreseleri, Selçuklu Beylikler Devri, C.l, İstanbul, 1970, s.166.

Hak arzın doğu ve batı taraflarında payidar kılsın Sene 635 Hicri”3.

Medresenin portalini kuşatan bu kitabede: Han sözü ve Kılıç Arslan ismi geçmektedir. Medresenin ana eyvanın üstünde ise 1301/1302 Miladî tarihli kitabe bulunmaktadır. Bu kitabe şöyledir:



"Müslümanların, İslamın, din ve devletin ali cenap koruyucusu, kumandanların hükümdarı, etrafını ihya eden soyu asil ve şerefli büyük kumandan Hamit Bey oğlu İlyas oğlu Dündar şu mübarek medresenin yapımı ve tamirini Hicri 701 senesinde emretti Allah iktidarını kat kat yardımını aziz kılsın her iki imaretin uzun müddet malikine baki ve mamur olmakta daim etsin Hicri 701"4.

İbni Batuta Seyahatnamesi’nde Eğirdir Beyi başlığı altında Dündar Bey'in oğlu Ebu İshak Beğ "Hamid oğullarının Eğirdir koluna mensup bir beydir. Miladî 1328'de hükümdar olmuş, Miladî 1344'ten önce vefat etmiştir. Biladi Rumun ileri gelen hükümdarlarından biridir. Babası hayattayken bir süre Mısır'da kalmış ve hacca gitmiştir. Çok temiz ve iyi huylu bir kimse olup, adet edindiği şekilde ikindi namazlarını her gün Cuma Mescidinde eda ederdi”5; "Eğirdir'de Ulu Camii karşısındaki medreseye indik"6; "Bu günlerde (Ramazan) ki Beyin çocuklarından biri öldü. Cenaze gömüldükten sonra Sultan ile medresedeki öğrencileri üç gün süre ile sabah namazını izleyen anlarda kabristanı ziyaret ettiler. İkinci gün halkla birlikte ben de törene katıldım. Sultan beni yaya görünce hemen bir at gönderdi özür diledi. Tören dönüşü medreseye varınca atı geri yolladım,”7 şeklinde bilgiler vermekte, karşı karşıya inşa edilmiş bir camii ve medresenin varlığını doğrulamaktadır.

Medrese ile camii arasında bir geçiş öğesi niteliğinde olan kaide üzerinde yükselen minarenin altındaki kemer üzerinde başka bir kitabe görülmektedir. Burada:

"Sultan Mehmed haled ala hu mülke hu (Sultan Mehmed Allah onun mülkünü sürekli kılsın)"8 yazısı okunmaktadır. Batuta Seyahatnamesi’nde "Gölhisar hükümdarı Mehmed Çelebi'dir. Çelebi Türk dilinde "efendim" manasına gelir. Bu zat Eğirdir hükümdarı Sultan Ebu İshak'ın kardeşidir.”9 şeklinde cümlelerle Mehmed Bey konusunda bizleri aydınlatmaktadır.

Medresenin karşısında Hızır Bey Camii yer almaktadır. Camiinin portali üstünde şu kitabe bulunmaktadır:



"Innâ fetehnâ leke fethan mübînâ" (Muhakkak ki biz sana apaçık bir fetih yolu açtık). 1301 Miladî.

Bilindiği gibi "camii 1814 yılında çıkan yangınla yanmışsa da tekrar yaptırılmış,1820 tarihinde ibadete açılmıştır. 1884 tarihinde yeniden onarım gören camiinin damı örtülmüştür."10 Kayıtlara göre Eğirdir 1959 yılında ikinci bir büyük yangın geçirmiştir. Camide görülen Kütahya çinileri yenidir.

Yukarda sunulan bilgilerden anlaşılacağına göre Eğirdir Dündar Bey Medresesi’nin yapının inşasına başlanmasını emreden iki kitabesi vardır. Biri Selçuklu hanına diğeri Beylikler Devri medresesine ait bu kitabeler, yapının inşasıyla ve süslemeleriyle ilgili bazı problemlere sebep olmaktadır. Minarenin altındaki Sultan Mehmed adı geçen yazı11 ise bu problemlerin boyutlarını genişletmektedir.

Günümüzde çarşı olarak kullanılan yapının yakın tarihlerde onarım geçirmiş olmasına rağmen üstünde bir restorasyon kitabesi yoktur. Ünal'ın "Osmanlı Öncesi Türk Mimarisinde Taç Kapılar" konulu eserinin Lev.CV de yer alan Dündar Bey Medresesi portali fotoğrafında kapı önünde çalışan işçilere12 bakarak büyük bir ihtimalle 1968'li yıllarda onarım geçirdiğini düşündüğümüz yapının özellikle ajur işçiliğiyle yapılmış pencere kafesleri bu son onarımda yapıya takılmıştır. Bu pencere kafesleri gereği gibi tanınmamakta ve bilinmemektedir. Hakkında yayın bulunmayan pencere kafesleri kısaca şöyle tanıtılabilir.



Eğirdir Dündar Bey Medresesini Bezeyen Pencere Kafesleri:

İki katlı, açık avlulu bir medrese olarak tasarlanmış yapı, kesme taştan yapılmıştır. Avlusunun sağında ikinci kata çıkılan ancak bugün kullanılmayan üst katın merdivenleri vardır. Orijinalde portalin karşısında ana aks üzerine oturtulmuş bir eyvan bulunmaktadır. Birinci kat avluyu kuşatan 12 odadan meydana gelmiştir. Yapının sonradan açılan kapıyla eyvan özelliğini yitirmiş ünitesine şebekeli ajur tekniğiyle yapılmış, iç içe bir çift pencere kafesi oturtulmuştur.

____________________________________________________________________________

3 Mesut Kartal, Eğirdir Hızırbey Camii ve Dündar Bey Medresesi, S.Ü Fen-Edebiyat Fakültesi, Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü Lisans Tezi, 1989 (basılmamış), s.27.

4 Kartal, a.g.e., s.23.

5 İbn Batuta Seyahatnamesi'nden Seçmeler, İsmet Parmaksızoğlu. Milli Eğitim Basımevi, 1971, s. 11.

6 İbn Batuta, a.g.e., s. 11.

7 İbn Batuta, a.g.e., s. 12-13.

8 Kartal, a.g.e., s. 13.

9 İbn Batuta, a.g.e., s. 13.

10 İsparta Yıllığı, Ankara, 1985, s. 137.

11 Kartal, a.g.e., s. 13.

12 Hüseyin Rahmi Ünal, Osmanlı Öncesi Anadolu Türk Mimarisinde Taçkapılar, İzmir, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, No: 14, 1982, Lev.CV., s. 45.

Benzer teknikle yapılmış pencere kafesleri avluyu kuşatan 8 odanın kapısının üstüne yerleştirilmiştir. Aynı motiflerden yola çıkılarak oluşturulmuş bu pencere kafesleri daha küçük boyutludur. Ustaların teknikteki becerilerini sergileyen bu parçalar aynı zamanda estetik değerleriyle güçlü bir sanatçı kişiliğin varlığına işaret etmektedir. Eyvanda yer alan büyük boyutlu pencere kafesinden başlayarak bu kafesler kısaca şöyle tanımlanabilir, bazı başka örneklerle benzerlikleri ve farklılıkları şöylece özetlenebilir.

Sivri kemer tonozlu eyvanın bugün giriş olarak kullanılan ana duvarındaki kapının üstünde: Silmeli, kareye yakın dikdörtgenden oluşan bir çerçeve içine sivri kuşatma kemeriyle sınırlanmış bir pencere boşluğu oturtulmuştur. Şebekeli ajur işçiliğiyle, taştan yapılmış bir kafesle dolgulanmış bu pencerenin kemer köşelerindeki üçgen boşluklar süslemesiz bırakılmıştır. Kafesteki kompozisyonu üstten kuşatan bu sivri kuşatma kemerinin üstündeki boşluklar, dolu ve oyularak açılmış yüzeyler arasında sert bir kontrast oluşturmaktadır. Bu pencere kafesi: Altı kollu yıldızdan sonsuza doğru altı kolla gelişen motif; sekiz kollu yıldızdan gelişerek, dört geçmeli kolla, altındaki sekiz, sonsuza açılan kola bağlanan motif ve sekizgen bir çekirdeğin dört köşesine yerleştirilen altıgenler ile aralarına oturtulan ok biçimleriyle bezenmiş, sekizgen motiflerinin çakışmalı bir kurguyla düzenlenmesiyle tasarlanmıştır. Kompozisyonun ana motifleri olarak görünen sekiz kollu yıldızdan sonsuza doğru gelişen motifle içi dolgulanmış sekizgen üçer defa kullanılmıştır. Altı kollu sonsuza açılan yıldız motifi ise yardımcı motif niteliğindedir. Kompozisyon aşağıdan yukarı doğru: Ortada yarıdan kesilmiş, sekiz kollu bir yıldız motifi ve iki tarafta birer yarım sekizgen motifi ile başlamaktadır. İkinci sırada ortada tam bir sekizgen motifi, iki tarafında birer tane tam sekiz kollu, sonsuza açılan yıldız motifi bulunmaktadır. Üçüncü sırada ortada sekiz kollu, sonsuza açılan tam bir yıldız motifi ve iki tarafında birer sekizgen motifi vardır. En üstte kompozisyon yarımdan biraz büyük tutulmuş bir altıgen motifiyle son bulmaktadır. Dikey eksende böyle gelişme gösteren tasarım, yatay eksende incelendiği zaman: Birinci sırada dört altı kollu yıldız motifi sayılmaktadır. Böylece kompozisyonda yatay ve dikey eksende şebekelerin çakışmasıyla farklı görüntüler oluşmaktadır. Bu durum dikey eksende aşağıdan yukarı ve yukarıdan aşağı karşılıklı oturtulan, üçgen oluşturan sekiz kollu yıldızlardan gelişen motiflerle, içi dolgulu sekizgen motifleriyle güçlendirilmiştir. Temelde geometrik birimlerin yardımıyla oluşturulan kompozisyonun sekiz kollu yıldızdan gelişen motiflerinden bitkisel bezemeyi çağrıştıran bir estetik tad alınmaktadır. Bir lento üzerine yerleştirilen bu kafesin medresenin dış cephesinde eşi ikinci kere kullanılmıştır. 50 cm. arayla oturtulan ikinci lentonun üstünde dış kapıyı oluşturan girişte aynı kafesin eşi vardır. Böylece oldukça geniş olan duvar eti içinde geniş bir kapı bulunmaktadır.

Medresenin avlusunun çevresindeki odaların kapı üstlerinde de sivri kuşatma kemerleriyle çerçevelenmiş pencere boşlukları bırakılmıştır. Bu pencere boşlukları ortada sekiz kollu yıldızdan başlayan dört geçmeli kolla altındaki sonsuza açılan yıldıza bağlanan motiften gelişen birer kafesle doldurulmuştur. Şebekeli ajur işçiliğiyle yapılmış bu kafeslerdeki kompozisyon yardımcı motiflerle tamamlanmıştır.

Bilindiği gibi Türk taş işçiliğinde ajur işçiliğiyle yapılmış, üç boyut veya iki boyutlu tasarlanmış, çeşitli dönemlere ait seçkin örnekler vardır. Üç boyutlu tasarlanmış parçalar arasında Konya Mevlânâ Müzesi’nde bulunan, 550 ve 551 envanter numaralı, Osmanlı Dönemine ait, mermerden oyulmuş iki askının ayrı bir yeri vardır.

Eğirdir Dündar Bey Medresesi'nde görülen pencere kafeslerini hatırlatan üstü sivri kemerle kuşatılmış, kareye yakın dikdörtgen, dikdörtgen veya ince uzun dikdörtgen v.b. gibi formlarda tasarlanmış, değişik süslemelerle bezenmiş pencere kafesleri vardır. Beylikler Devrinde inşa edilmiş yapıları bezemede kullanılmış bu pencerelerin çoğu kırılmış eski pencere kafesleri yerine yeniden Osmanlı ya da Cumhuriyet Döneminde yapılmıştır. Bu pencere kafesleri arasında 1279 tarihinde yapılması emir edilen13,14bir tanesi farklı teknikle yapılmış Sahip Ata Hanigâhı pencere kafeslerinin ayrı bir yeri vardır. Benzer formlu Karaman İbrahim Bey İmareti (1433) pencere kafesleri; ince uzun dikdörtgen formlu pencere kafeslerine sahip Mevlânâ Dergâhı Tilavet Odası Penceresi ile Seydişehir Rüstem Bey Kümbeti (içindeki en erken tarihli mezar Sultan Hatun'a ait olması sebebiyle 1422 yılı civarına tarihlenmektedir15) ilgi çeken örneklerdir. Dikdörtgen formlu Balat İlyas Bey16 Camii pencereleri bunlardan daha geniş tutulmuştur. Balat'taki pencereler yapıya sonradan takılmıştır ve korkuluktaki bir motiften diğer bir ifadeyle sekizgenden yola çıkılarak tasarlanmıştır. Pencere boşluklarını bezemede kullanılmış şebekeler yanısıra bazı yapılardaki korkuluklar katılarak örnek sayısı çoğaltılabilir. Pencere ve korkulukları dikkati çeken eserler arasında Balat İlyas Bey

____________________________________________________________________________

13 Mehmet Önder, Mevlana Şehri Konya, Güven Matbaası, Ankara, 1971, s. 117.

14 Selçuk Mülayim, Anadolu Türk Mimarisinde Geometrik Süslemeler, Kültür Bakanlığı Yayınları: 503, Sanat Eserleri Dizisi: 1, Ankara 1982, s.64 (Bu eserde hanigâhın fotoğrafları arasında pencere tezyinatı yayınlanmıştır. s.249.).

15 Mehmet Önder, Seydişehir Tarihi, Seydişehir Belediyesi Yayınları, 1, 1986, s. 112. (Bu eserde Hüseyin Rahmi Ünal'ın Seyyid Harun Camii ve Önündeki Üç Kümbet, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, Sanat Tarihi Yıllığı, Sayı: VI, İstanbul, 1976, s.45-46'da yer alan çizim ve bilgiler aktarılmıştır.)

16 Aynur, Durukan, Balat İlyas Bey Camii, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları: 981, Tanıtma Eserler Dizisi: 11, Ankara, 1988, s.42, 46, 47, 49, 52. 56.

Camii17 (1404), Bursa Yeşil Camii (1420)18, sayılabilir.

Dündar Bey Medresesini süsleyen ve bitkisel bezeme esprisinde oluşturulmuş motiflerle tasarlanmış, geometrik bezemeler: Seçilen konu açısından Karaman İbrahim Bey İmareti pencere kafeslerini akla getirmektedir. 1433 tarihli yapının geometrik bezemeyle süslenmiş pencere kafeslerinin tepesinde bir palmet motifi dikkati çekmektedir. Benzer bir durum 1442 tarihli19 İznik Mahmut Çelebi Camiinin bitkisel bezemelerle oluşturulmuş son cemaat korkulukları20 için ve 1394-1395 tarihli Milas Firuz Bey Camii21 son cemaat korkulukları22 ve daha geometrik karakter arzeden 1387-1391 tarihli İznik Yeşil Camii23 ve son cemaat mahalli korkulukları24 için söz konusudur. Ancak İznik örneklerinde konu daha yalın bir yaklaşımla ve daha sade bir kurguyla yansıtılmıştır. Balat, Bursa, Seydişehir ve Konya-Karaman örnekleri için de durum aynıdır. Eğirdir'deki grift dikey ve yatay eksende gelişen kompozisyon diğer örnekler için söz konusu değildir. Karaman'daki örnekler griftlik açısından Eğirdir'e benzemekteyse de özellikle eyvandaki kafeste gözlenen çok yönlü perspektife diğerlerinde rastlanmamaktadır. Eğirdir'deki tasarım Beyşehir Eşrefoğlu Kümbeti’nin, Konya İnce Minare Medresesi’nin ve Mevlâna Dergâhı’nın şebekeli pencerelerini akla getirmektedir. Beyşehir Eşrefoğlu Kümbeti'nin Konya İnce Minare Medresesi’nin ve Mevlâna Dergâhı’nın şebekeli pencerelerini hatırlatmaktadır. Beyşehir Eşrefoğlu, Konya İnce Minare ve Mevlâna Dergâhı’ndaki kafes pencereler aynı elden çıkmış tasarımlardır. Bunlar adı geçen yapıların son on yıl içinde geçirdiği onarımlarda takılmıştır. Yaptığımız araştırma ve incelemelere göre, gerek Dündar Bey Medresesinin ana eyvan ve odalarının bezeyen pencere kafesleri, gerek Eşrefoğlu Kümbetinin pencere kafesleri ve gerekse Konya İnce Minare Medresesiyle Konya Mevlâna Dergâhı’nın pencere kafeslerinin tasarımı Prof.Dr.Yılmaz ÖNGE'nindir. Türk sanatının her döneminin estetik prensiplerini iyi bilen, Türk sanatının güzelliklerini özümsemiş bir sanat tarihçi, yüksek mimar, restoratör ve sanatçı olan Önge’nin restore ettiği pek çok yapı bulunmaktadır. Bu eserler restorasyon tarihinin değerli belgeleridir. Çok kişi tarafından bilinmeyen, özellikle amatörler yanısıra profesyonelleri de yanıltabilecek bu güçlü eserlerin dokümantasyonu yapılmalı ve bunlara birer restorasyon kitabesi takılmalıdır. Türk sanatının motiflerini bilinçli bir seçim, özgün bir yaklaşımla sunan, ince, net geometrik çizgilerin yardımıyla oluşturduğu grift, soyut kompozisyonlarıyla kendine özgü bir üslûbu bulunan üstad, gerek sanat tarihinde gerek Türk restorasyon tarihinde bir sanatçı olarak da alması gereken yeri almalıdır.

Resim 8-9: Eğirdir Dündar Bey Medresesi’nin ana eyvanını bezeyen kafes ve Konya Sahip Ata Hanigâhı’nın ajur işçiliğiyle yapılmış pencere kafesinin Osman KUNDURACI tarafından yapılmış çizimi.

____________________________________________________________________________



17 Durukan, a.g.e., s.33.

18 Mülayim, a.g.e., s.311, Levha 197.

19 Yıldız Demiriz, Osmanlı Mimarisinde Süsleme I, Kültür Bakanlığı Yayınları: 263, Türk Sanat Eserleri Serisi: 2, İstanbul, 1979, s.577.

20 Demiriz, a.g.e, s.579.

21 Demiriz, a.g.e., s.627

22 Demiriz, a.g.e., s.633.

23 Demiriz, a.g.e., s.601.

24 Demiriz, a.g.e., s.604.

Resim 1: Eğirdir Dündar Bey Medresesi’nin portali.

Resim 2: Minarenin altındaki kitabe, portal ve çevresindeki taş bloklar.

Resim 4: Eğirdir Dündar Bey Medresesi’nin ana eyvanının dış cephesi.

Resim 3: Eğirdir Dündar Bey Medresesi’nin ana eyvanının görünüşü.

Resim 5: Medresenin ana eyvanında yer alan içiçe çift yapılmış pencere kafesinin avludan görünüşü.

Resim 10: Karaman İbrahim Bey İmareti’nin ajur işçiliğiyle oyulmuş pencere kafesi.

Resim 7: Konya Mevlâna Müzesi’ndeki 550 ve 551 envanter numaralı Osmanlı askıları.

Resim 6: Avlunun çevresini kuşatan odaların kapı üzerine yerleştirilmiş pencere kafesleri.

Resim 12: Konya Mevlâna Dergahı’ndan pencere kafesi.

Resim 14: Seydişehir Seyyid Harun Türbesi’nin görünüşü.

Resim 18: Beyşehir Eşrefoğlu Kümbeti’nin pencere kafesleri.

Resim 19: Konya İnce Minare Medresesi alçıdan yapılmış pencere kafesi.

Resim 20: Konya Mevlâna Dergahı alçıdan yapılmış pencere kafesi.

Resim 21: Eğirdir Dündar Bey Medresesi pencere kafesi.

Resim 22: Eğirdir Dündar Bey Medresesi pencere kafesi.

Resim 11: Karaman İbrahim Bey İmareti’nin ajur işçiliğiyle oyulmuş pencere kafesinin Osman KUNDURACI tarafından yapılmış çizimi.

Resim 13: Konya Mevlâna Dergahı’ndan pencere kafesinin Osman KUNDURACI tarafından yapılmış çizimi.

Resim 15: Seydişehir Seyyid Harun Türbesi’nin Prof. Dr. Hüseyin Rahmi ÜNAL tarafından yapılmış pencere kafesi çizimi.

Resim 16-17: Doç. Dr. Aynur DURUKAN tarafından yayınlanmış, Balat İlyas Bey Camii ön cephesi fotoğrafı ve Osman KUNDURACI tarafından çizilmiş pencere şebekeleri.

Yüklə 4,17 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   ...   43




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin