Sa'd bin Bekroğulları Reisi Dımam bin Sa'lebe'nin Gelişi:
Dımam, bedevi ve kaba bir insan idi. Devesiyle mescide girip, devesini bağladıktan sonra,
“Abdulmuttalib’in oğlu kim?” diye sordu. Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem-’i işaret ettiklerinde, O’na yaklaşarak:
“Ey Muhammed sana bazı şeyler soracağım. Ancak sözümün şiddetinden sakın alınma” dedi. Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- :
“Dilediğini sor” buyurdu. Dımam:
“Senin bir elçin gelip bize seni Allah’ın gönderdiğini söyledi.” dedi. Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- : “Doğru söylemiş.” buyurdu. Dımam:
“Gökleri kim yarattı” dedi. Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem-
“Allah” buyurdu. Dımam:
“Yeri kim yarattı” dedi. Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- :
“Allah” buyurdu. Dımam:
“Bu ağaçları kim dikti” dedi. Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- :
“Allah” buyurdu. Dımam:
“Gökleri, yeri ve dağları yaratan için, seni Allah mı gönderdi.” dedi. Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- :
“Evet” buyurdu. Dımam:
“Elçin birgün ve gece içinde kılmamız gereken beş vakit namaz olduğunu söylüyor”, dedi. Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem-
“Doğru söylemiş” buyurdu.
Dımam böylece zekat, oruç ve hac hakkında aynı soruları tekrarladı ve aynı cevabı aldı.
Dımam son olarak:
“Bunları sana Allah mı emretti?” diye sordu. Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- O’na
“evet” cevabını verdi. Dımam kavmine dönerken şöyle dedi.
“Seni hak ile gönderene yemin olsun ki bunlardan ne eksik ne ziyade bir şey yapmam” Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- O’nun bu sözünü duyunca :
“Eğer dediğini yaparsa mutlaka cennete girer” buyurdu.
Dımam müslüman olarak kavmine döner dönmez putları kırdı. Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem-’ın emir ve nehiylerini halkına bildirerek onları İslam’a çağırdı.O geceye Dımam’ın kavminden tüm kadın ve erkekler müslüman olarak girdiler.Mescidler yapıp ezan okumaya başladılar. Böylece Dımam’dan daha hayırlı bir misafir olmadı.
Uzra ve Bella Heyetleri:
Hicri 9. yılın Safer ayında oniki kişilik Uzraoğulları heyeti geldiler. Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- onları iyi bir şekilde karşılayarak, Şam’ın fethini müjdeledi ve onları kahinlere gitmekten, putlara kurban kesmekten nehyetti. Birkaç gün Medine’de kalarak müslüman olup yurtlarına döndüler.
Uzra’dan hemen sonra aynı yılın Rebiul evvel ayında Bela kabilesinden bir heyet gelerek İslam’a girdiler.
Esedoğulları Heyeti:
Aynı yılın başlangıcında Esedoğullarından on kişilik bir heyet müslüman olarak Medine’ye geldiler. Onlar geldiklerinde Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- bir grup arkadaşıyla mescidde oturuyorlardı. Esedoğulları heyeti İslama girmiş olmalarını Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem-’ın başına kakmak istemiştir. Şu ayeti kerime onlara cevaptır.
“Onlar İslam’a girdikleri için sana minnet ediyorlar. De ki : Müslümanlığınızı benim başıma kakmayın. Bilakis sizi imana ermekle Allah sizi anar. Eğer doğrulardan iseniz” (Hucurat, 49/18)
Esedoğulları heyeti Medine’de bir süre kalıp dinlerini öğrendikten sonra yurtlarına geri döndüler.
Tecip Heyeti:
Tecip Kinde kabilesinin bir koludur. Medine’ye kavimlerinin sadakaları ile geldiler. Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- onların gelişlerinden mesrur oldu ve onlara ikramlarda bulundu.
Medinede bir süre kalıp dinlerini öğrendikten sonra yurtlarına dönerlerken Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- onlara bir çok ikramlarda bulundu ve
“İçinizde başka birisi daha var mı?” diye sordu. Onlar da bineklerini bekleyen bir gencin olduğunu söylediler. Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- O’na da ikramda bulunmak istiyordu. Bu nedenle
“Onu da gönderin” dedi. Genç gelip Resullah -sallallahu aleyhi vesellem-’den dua talep etti. Kanaatkar bir şahıstı. Bu genç Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem-’in vefatından sonra başlayan Riddet olaylarında İslam’dan ayrılmadı ve kavmine de nasihat ederek onların da İslam üzerine kalmalarını sağladı.
Füzare Oğulları Heyeti:
Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem-’a Tebuk’ten döndükten sonra on kişilik bir heyetle müslüman olarak gelmişlerdir. Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- onlara memleketlerini sormuş, onlar da kuraklığından şikayet etmişlerdir. Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- onlar ve memleketleri için dua etmiştir.
Necran Heyeti:
Necran Yemen sınırı boyunca uzanan büyük bir bölgedir. 74 köyden müteşekkil idi ve 120 bin savaşçısı vardı. Bölge halkının tamamı hristiyan idi. Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- din büyüklerine mektup yazarak onları İslam’a davet etti. Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem-’in mektubunu okuyunca telaşa kapıldılar. Aralarında birçok müşavere yaptıktan sonra 60 kişilik bir heyet ile Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem-’e geldiler. Allah Resulu -sallallahu aleyhi vesellem-’in huzuruna girmeden önce ipek ve altından oluşan süslü kıyafetler giydiler. Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- onları bu halde görünce onlarla konuşmadı. Sahabelerden bazıları onlara süslerini çıkardıktan sonra Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- ile görüşmelerini önerdiler. Onlar da böyle yaptıktan sonra Peygamber -sallallahu aleyhi vesellem- onlarla konuşarak İslam’a davet etti. Necran heyeti
“Biz sizden önce müslüman olduk” diyerek Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem-’in teklifini reddettiler. Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- onlara
“Üç şey sizin müslüman olmanıza engeldir: Haça tapmanız, domuz eti yemeniz ve Allah’a çocuk isnad etmeniz” buyurdu. Onlar:
“Babasız yaratılan İsa’nın misli var mıdır?” diye sordular. Allah onların bu sualleri ile ilgili olarak şöyle buyurdu.
“Allah nezdinde İsa’nın durumu, Adem’in durumu gibidir. Allah O’nu topraktan yarattı. Sonra ona “Ol” dedi ve oluverdi.
Rabbinden gelen gerçektir. Öyleyse şüphecilerden olma. Sana bu ilim geldikten sonra seninle bu konuda tartışanlara “Gelin, sizler ve bizler de dahil olmak üzere, karşılıklı olarak çocuklarımızı ve kadınlarımızı çağıralım, sonra da dua edelim de Allah’tan yalancılar üzerine lanet dileyelim” de.” (Âl-i İmran)
Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- onlara bu ayeti kerimeleri okuyup onları lanetleşmeye çağırdı. Necran heyeti kendi aralarında müşavere ederek “Eğer gerçekten O bir Peygamber ise, O’nunla lanetleşmek bizim helakımız olur” dediler ve cizye vermeye razı oldular. Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- ise onlara zimmet ve eman verdi ve dinlerinde serbest bıraktı. Necran heyeti cizye vermek üzere Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem-’den güvenilir bir adamını göndermesini istediler. O da Ubeyde bin Cerrah’ı onlarla gönderdi. Bu sebeple Ubeyde “Bu ümmetin emini” olarak isimlendirdiler.
Necran’a döndükten sonra heyet içinde bulunan iki kişi müslüman oldu. Böylece İslam aralarından yayılmaya başladı. Bir süre sonra da Necran halkının tamamı İslam’a girmiş oldu.
Dostları ilə paylaş: |