Skyturkvngenc



Yüklə 257,17 Kb.
səhifə3/5
tarix06.08.2018
ölçüsü257,17 Kb.
#67384
növüYazi
1   2   3   4   5

Zamanı geldi, çoktan geçiyor. Yabancıların çıkarları ile Türkiye Cumhuriyeti’nin çıkarlarının farklı olduğunu, Cumhuriyet mitinglerinde, şehit cenazelerinde dile getirilen kitlesel tepkilerin ardında bu gerçeklerin yattığını da hükümet artık inşallah anlar.

Başımıza ne geldiyse “AB reformları(!)” uğruna geldi.



Orada Bir askeri Birlik vAR,Uzakta!!
SEVGİLİ okuyucularım, bugün size bir ibret belgesi daha sunuyorum. Vatanın çoğu yerinde milletin paraları har vurulup harman savrulurken, uzak taraflarında neler olduğunun kısa bir öyküsünü size anlatacağım.

Hakkári’de, sınırımızın en uç noktasında bir askeri birliğimizin tuttuğu iki tepe noktasına su götürmek için çalışmalar yapılıyor. İşin toplam bedeli 25 bin YTL dolaylarında. Yeterli parasal olanak olmadığı için bu tepelerde mevzilenmiş birliklere suyu aşağıdan ya askerler taşıyor, ya da katır sırtında taşınıyor. Üstelik suyu 1400 metre yükseklikteki kaynaktan alıp 2100 metredeki birliğe taşıyorlar. Oysa taşıma yolları da güvenli değil. Önümüz yaz. Oralardaki sıcağı ve ıssız dağ tepelerinde su bekleyen askeri birliğimizi düşünün.

Bu birliğin adını vermiyorum. Şu kadarının bilinmesi yeter:



Bu birlik mensuplarından Binbaşı Murat Özyalçın birkaç gün önce şehit edildi. Tabutu ve bavulları İstanbul’da kamyonete konuldu!

Suyu aşağıdan yukarıya taşımak için boru hattı döşemek gerekiyor. Bir inşaat mühendisi bu hattı ücretsiz yapmayı üstlendi. Projesini yapacak, boruları döşeyecek. Ancak suyu 700 metre yukarıya basmanın zorlukları var.

Hat iki kilometre olacak. Arada depo yapılması, pompa konulması gerekiyor. Askerler depo istemiyor çünkü, dağdaki PKK’lıların suya zehir atma olasılığı gündeme geliyor.

Unutmayın, burası Türkiye’nin en uç noktası.

* * *


Birlik komutanı tarafından inşaat mühendisine gönderilen faksı özetliyorum:

“Irak sınırında bulunan iki hakim tepede nöbet tutan askerlerimizin moral seviyelerini yüksek tutmak ve kurak iklimi olan Hákkari’de su ihtiyaçlarını karşılamak maksadı ile bu tepelere boru sistemi ile su taşıma düşüncesi mevcut olup, bu konudaki yardımlarınızın kışlamıza büyük faydası olacağı görüşündeyim. (Faksın bu bölümünde teknik ayrıntılara yer veriliyor.) Bu konuda birliğimize yapacağınız yardımlardan ötürü ben, komuta heyetim ve askerlerim adına size teşekkürü borç bilirim. Komutan. (İsmini yazmıyorum.) İmza.”

Dağ tepelerinde su isteyen askerlerimiz bekleyedursun! Bir de hemen birkaç kilometre ötedeki Kuzey Irak’a bakalım. Sınırın hemen ötesinde Köysancak, yeni adıyla Koya City beldesi var. Kadın kaymakamı ve korumaları çok iyi Türkçe konuşuyorlar. ABD oraya 25 milyon dolar para vermiş, su dahil pek çok sorun çözülmüş. Paranın en az yarısı da Barzani ve adamları tarafından hortumlanmış.

Kadın kaymakama Türkçe’yi nasıl öğrendikleri sorulduğunda verdiği yanıt ilginç:

“Dokuz yıl dağda, PKK saflarında görev yaptık. Türkçe’yi orada öğrendik.”

* * *


Türkiye’nin bir kesiminde paralar oluk gibi akıtılıyor. Özellikle AKP’li büyükşehir belediyelerinde trilyonlar savruluyor. Seçmenden oy devşirmek için inanılmaz harcamalar yapılıyor.

Öte yanda ise Güneydoğu’da, dağ başlarında konuşlanmış askerlerimiz, birliklerimiz var.

Oralarda onlar vuruluyor, mayına basıyor, şehit oluyor, sakat kalıyor. Elleri kolları, ayakları bacakları kopuyor…

Ve uzaklarda askeri birlikler var. Kartal yuvası gibi dağ doruklarında konuşlanmış.

Güneş tepelerinde, sıcaklık 30’un üzerinde. Fakat su yok.

Su dağın 700 metre yukarısına askerlerin sırtında, ya da katırlarla çıkarılıyor.

İki kilometre boru döşenemiyor. Şu veya bu nedenle döşenemiyor. Ayrıntısını gerçekten bilemiyorum.

Devreye bir mühendis giriyor, “Bunu ben ücretsiz yaparım” diyor.

Türkiye’nin en uç noktasında durum böyle!

Dahası da var! Bir yanda yine seçim malzemesi olarak kullanılan her tarafı çökmüş duble yollar…

Ve öteki uçta askeri birliklerin sürekli kullandığı, ancak asfaltlanmayan ve üzerinde mayınlar patlayan yollar. Onlara para yok çünkü göz önünde değil ve oy getirmez!

Para gerçekten mi yok? Büyükşehirlere var. Oy devşirmeye var. Savurganlığın, hortumun, siyasi amaçla çarçur edilen paraların hesabını soran yok.



Hakkári dağlarının doruklarında ise askere su getirecek para yok. Size somut örneğini verdim, isimleri açıklamadım.

Türkiye böylesini az yaşadı. Bir yanda mayınlar, baskınlar, bombalar, şehitler, yaralılar… Öte yanda vaatler, nutuklar, geziler, düzmece açılışlar, palavralar!..



Ve orada bir askeri birlik var uzakta!.. Gözlerden uzak… Susuz!.. Şehit verdiği binbaşı dün gömüldü. Devlet nerede, hükümet nerede?

Kavram Sahtekarlığı

Türkiye bilimsel temeli olmayan uyduruk düşüncelerin at koşturduğu bir ülke!Birisi bir şey söylüyor,eğer ilginçse-doğru,nesnel,mantıki olması gerekmiyor!-sahiciymiş gibi ayakta kalıyor.“Durum analizi” yapılıyormuş.

Bugün ise özellikle seçimleri etkilemek amacıyla Türkiye’nin temel düşünce ve davranış aksları açısından ileri sürülen bir uydurukluğu daha ele alalım:”Türkiye’de iki cephe var,seçimler bu iki cephe arasında geçecek.”



Birincisi:Liberal,demokrat,dışa açık;

İkincisi ise:Ulusal-milliyetçi,içe kapalı,yani tecritçi.

Şüphesiz ki bu adresin sahibi AKP yanlıları,memurları!

Dikkat edin:AKP’ciler kendilerini bu ayrımda demokrat,çağdaş,özgürlükçü,dışa açık safına koyuyor…

AKP’ye karşı olanlar ise:

a)Demokrasi ve özgürlük karşıtı(hatta bazılarına göre faşist ve dikta yanlısı);

b)Türkiye’yi dünyadan tecrit etmek ve içe kapanmasını isteyenler;

c)Üstelik bir herze daha yiyorlar:Ulusalcılık=özgürlük ve demokrasi düşmanlığı!Ulusalcılık kötü bir şey!

Bu ayrım tabii ki doğru değil.Bir insan “ulusalcı” olabilir,aynı zamanda demokrat,hatta liberal ve dışa açık!(Tıpkı Amerikanlar,Almanlar,Ruslar ve Fransızlar gibi!…)

Ulusalcılar arasında “Asker el koysa” diyenler varsa bile bu küçük bir azınlıktır.Büyük çoğunluk demokrasi ve özgürlük yanlısıdır.Yine, oy vereceklerin ezici çoğunluğu Türkiye’nin içe kapanmasını savunmaz.Mitinge katılan 5milyonun önüne bir sandık koysaydınız çoğu AB üyeliğinden yana oy kullanırdı.

Ama, AB ile tam özdeş  ekibin yaptığı gibi,Türkiye’yi  her bakımdan pelteye çecirecek ve psikolojik olarak yıkıntı haline getirecek bir üyelik anlayışından yana değil.

Yani “ulusalcı”diye  tanımlanan muazzam kitlenin düşünce ve davranışları açısından tam bir saptırma var!!!!

AKP yanlısı yazarlar ve çizerler bu saptırmayı daha da saptırıyor:”Demokrasi yanlısı AKP’ye oy vereceksin,yoksa adam değilsin”

Sürüngen düşünce işbaşında!!
Şehitler tabutta başbakan nerede?????

TÜRKİYE’nin gündemini haftalardır şehit cenazeleri belirliyor.

Hükümet aciz. Eli kolu ABD ve AB tarafından bağlanmış, ülkemizin güvenliğini yabancı ülkelere emanet etmiş, seyredip duruyor…

Ve Bay Başbakan miting meydanlarında haykırıyor: “Kimse şehit cenazeleri üzerinden siyaset yapmasın!”

Bunu yapan yok. Milletin, kendisine ve hükümetine karşı çığ gibi büyüyen tepkisini bile ’siyaset sömürüsü’ olarak göstermeye kalkışıyor.

Dün üç şehit cenazesi daha vardı. Ankara’da binbaşı Ramazan Armutçuoğlu için düzenlenen törende kitleler cumhurbaşkanı ve komutanlara sevgi gösterisi yaparken, katılan bakanları (aday olmayan Abdüllatif Şener dışında) en ağır bir biçimde protesto etti. Sloganlar atılıyordu:

“Hainler dışarı… AKP dışarı… Kahrolsun PKK, işbirlikçi AKP… Yan gelip yatmadı, vatanını satmadı… Tayyip, oğlunu askere gönder…”

Aynı sesler dün Manisa’da yarbay Melih Gülova için düzenlenen törende bu kez, halen Meclis Başkanlığı makamında oturmakta olan Bülent Arınç için yükseliyordu. Bu şahıs yuhalanıyor, en ağır biçimde protesto ediliyordu. Hem de kendi seçim bölgesinde!

Dün hükümet karşıtı protestolar, İstanbul’da şehit er Hasan Güreşen’in cenazesinde bile yükseliyordu… Ve düşünün, o törene AKP ve hükümetten kimse katılmamıştı!

* * *


Peki bütün bunlar olurken Başbakan dün nerede idi? İstanbul’da! Beyefendi Ankara’ya özel uçağı ile öğlen geldi. Zahmet edip bir saat önce gelseydi, Kocatepe’de cenaze törenine katılabilirdi! Ama olmadı! Niçin?…

Çünkü toplumdan alacağı tepkileri biliyor. Orada bütün protestoları bir paratoner gibi üzerine çekeceğinin, en ağır hakaretler içeren haykırışları duyacağının farkında.

Ayıptır yahu, bir başbakan oraya ölümüne gelir.

Kendisini uyarmak gerekiyor. O gergin ve çaresiz yüz ifadesiyle bir daha meydanlara çıkıp “Kimse şehit cenazeleri üzerinden siyaset yapmasın” diye nasihat vermemeyi ister istemez öğrenmek zorunda.

Hiç kimse öyle bir siyaset yapmıyor. Ama bu iktidarın çaresizliği yüzünden, ülkemizde her gün ana baba kuzuları şehit ediliyor, toprağa veriliyor.

Türk milleti buna da mı susacak? Buna da mı göz yumacak? Buna da mı tepki vermeyecek? Bu ulusal tepkinin adı ne zamandan beri “siyaset yapmak” oldu?

Şehit cenazelerine katılmaktan korkan bir başbakan var karşımızda! Elbette!.. Çünkü bu işler Bush’un, Merkel’in, ABD ve AB’nin karşısında esas duruşta bekleyip direktif ve talimat almaya benzemiyor, değil mi!

Bir kez daha soralım bakalım:

“Şehitler tabutta, Başbakan nerede?”

BAŞBAKAN AÇIKLAMALI

BAŞBAKAN’ın oğlu Ahmet Burak Erdoğan askere gitmemek için çürük raporu almış. Bu raporlar askeri hastaneler tarafından verilir. Ancak, yıllardan beri bazı çeteler türemiştir, para karşılığında sahte veya gerçek çürük raporu verirler. Güvenlik güçleri birkaç gün önce yeni bir çeteyi ortaya çıkardı.

Bazı çürük raporlarının ise para ödenmeden, hatır gönülle verildiği söylenir!

Bir başbakan oğlunun böyle bir rapor almış olması çok önemlidir. Raporu ne zaman aldığını bilmiyoruz.



Hangi rahatsızlığı nedeniyle olduğunu ise hiç bilmiyoruz!

Bu durumda Recep Tayyip Bey’e düşen görev, oğlunun raporuna ilişkin bütün bilgi ve belgeleri kamuoyuna açıklamaktır.



Gerekirse onu GATA’da yeniden Heyet’e sokmak ve (eğer sakıncalı ise rahatsızlığının gizlenmesi koşuluyla) yeni bir “askerlik yapamaz” raporu alıp şom ağızlıları susturmaktır!

Oğlunun gerçek sağlık sorunu olabilir. Bu sorun askere gitmesine engel de oluşturabilir. Bu durumda hepimize düşen görev, oğluna ve aileye “Geçmiş olsun” dileklerimizi iletmektir.

Her gün şehit cenazelerinin kaldırıldığı şu ortamda Başbakan bu olaya mutlaka açıklık getirmeli, aksi takdirde sonucuna katlanmayı göze almalıdır…

Çünkü bu sorun hep belleklerde çakılı kalacak ve kendisini ezecektir.

Bu ne Küstah??

Birileri Büyük Türk Milleti’nin KANIYLA ÇİZİLMİŞ OLAN KIRMIZI SINIRLARINI BİR KUKLA DEVLETİN UĞRUNA YOK ETMİŞ!

BU NE KÜSTAHLIK!! BU NE KENDİNİ BİLMEZLİK! SEVGİLİ OKURLARIM! VERECEĞİM BU SİTEYE PROTESTO MESAJLARI ÇEKİNİZ! İNGİLİZCE, FRANSIZCA, ALMANCA BİLEN ARKADAŞLARIMIZ BU DİLLERDE YAZDIKLARI PROTESTO MESAJLARINI ÇEVİRSİNLER!

 SİTE ADERSİ http://www.eurominority.org/

SÖZDE SİTE KÜRDİSTANI BÖLÜCÜLÜK TARAFTARLARINA EKLEMİŞ ANCAK BÖLÜCÜLÜĞÜ KENDİSİ TÜRKİYE’NİN TOPRAKLARINI KÜRDİSTAN OLARAK GÖSTEREREK YAPMIŞ!

BU HARİTA DA TÜRKİYE’NİN SINIRLARI DİĞER AVRUPALI DEVLETLERİN YANINDA YARISI KALLEŞÇE BAŞKA BİR ADLA VERİLMİŞTİR! BUNU DERHAL ENGELLEYİNİZ! HER DUYARLI TÜRK VATANDAŞININ YAPMASI GEREKEN ŞEY BU SİTEYE MÜMKÜN OLDUĞU KADAR ÇABUK BİR PROTESTO MESAJI ATINIZ!



BU ADRES İSE SÖZDE TÜRKİYE’Yİ VE TÜRKLERİ TANITAN ADRESTE:

http://www.eurominority.org/version/eng/minority-detail.asp?id_minorities=262

HAYDİ ARKADAŞLAR İŞ BAŞINA!

ÜLKEMİZİN SINIRLARINI KANLA ÇİZDİK MÜREKKEPLE KARALAYAMAZLAR!

Cüneyt Zapsu kimdir?


Hasan Cüneyt Zapsu, 1956 yılında İstanbul’da doğdu. Alman Lisesi‘ni ve İstanbul Üniversitesi’ni bitirdi. Münih Üniversitesi’nde İş idaresi eğitimi gördü. Babası Pertev Zapsu 1980 yılında öldü. Annesi Gaye Zapsu hala yaşıyor ve aile ilişkilerinde çok önemli bir rolü var: Uzel Makine’nin sahibi İbrahim Uzel’in kızı. Ailenin büyük oğlu Aziz Zapsu, BİM’in yönetim kurulu başkanı…

BİM‘in, Yasin El Kadı, Mehmet Fatih Saraç ve Mohammed Omer A. Zubair‘in ortak olduğu, kuruluş sözleşmesini Yasin El Kadı adına Tayyip Erdoğan’ın da avukatı olan Faik Işık’ın imzaladığı Caravan Dış Ticaret ve İnşaat Limited Şİrketi’ne para yatırdığı ortaya çıkıyordu.

BİM’in büyük ortağı ise Amerika merkezli Yahudi sermayesinin başarılı finans şirketlerinden Merrill Lynch. BİM’in yönetim kurulunda AKP’lilerin ağabeyi Korkut Özal, Cüneyt Zapsu, terörist Yasin El Kadı, George Bitar, M. P. Kassamali Merali, Ekrem Pakdemirli, Başbakan Tayyip Erdoğan’a kızının kına gecesini evinde yapacak kadar yakın olan Nakşibendi tarikatı’nın önemli isimlerinden Mustafa Latif Topbaş yer alıyordu…

Kadı ile ilişkiler gündeme geldiğinde BİM’deki bazı ortaklar gözden kaçıtılıyordu… Bunlar; 2000 yılında ortak olan Bank of Amerika, International Investment Corparation, 1999 yılında ortak olan Merrill Lynch Global Emerging Marketing Partuens, World Wide Limited…

MASAK raporu’na göre El Kaide’nin elemanı Yasin El Kadı ile para ilişkileri olanları açıklamıştık… Bu raporda Hasan Cüneyt Zapsu’nun 60 bin dolar, Annesi Gaye Zapsu’nun 250 bin dolar Yasin El Kadı’nın Al Baraka Türk’teki hesabına para yatırdıkları ortaya çıkıyordu.

31.03.2004 tarihli Maliye Bakanlığı Mali Suçları Araştırma Kurulu’nun Raporuna göre Yasin El Kadı ile para ilişkisi olan Nimet Gıda’nın yönetim Kurulu Üyeleri;

Mehmet Fatih Saraç, Osman Faik Bilge, G. Abdülaziz Zapsu, Mustafa Rıza Yazan, Ahmet Erdoğan, Tayfun Ergün, Mustafa Latif Topbaş, Hasan Cüneyt Zapsu…”

Yine aynı rapora göre Ahsen Plastik’te Kadı ile para ilişkisi içindeydi. Ahsen Plastik Yönetimi şu isimlerden oluşuyordu:

G. Abdülaziz Zapsu, Tayfun Ergin, M. Fatih Saraç, Hasan Cüneyt Zapsu, M. Latif Topbaş…”

Yasin Al Kadı ile para ve ortaklık ilişkisine giren bir başka şirket ise Ülker Gurubuna dahil AK Gıda idi: AK Gıda‘nın Yönetim Kurulunda;

Mustafa Latif Topbaş, Murat Ülker, Zeki Ziya Sözen, İbrahim Halit Çizmeci, Metin Yurdagül, Sabri Ülker, Orhan Özokur…” gibi isimler yer alıyordu.

Neyse gelelim biz Cüneyt Zapsu’nun kim olduğuna… Cüneyt Zapsu Azizler Holding, Balsu, Massey Ferguson ve Uzel traktör fabrikası doğrudan etkili olduğu kuruluşlar. BİM’i saymıyorum bile… Üye olduğu kuruluşlar ise ayrı bir kitap yazılacak boyutta: TÜSİAD, MÜSİAD, Türk - Amerikan İş Konseyi, Dünya Ekonomik Forumu ve daha pek çok uluslararası örgüt.

Baba Pertev Zapsu bir süre Almanya’da yaşıyor. Oğulları burada okula başlıyor. Aile önce Almanya’da sandiviç satıyor, buradan iplik ticaretine giriyor bu alanda büyüyor.

Aile 1966 yılında Türkiye’ye dönüyor. Uzel Makine’de ortaklığı olan Zapsu ailesi yakın tarihte bu ortaklıktan ayrılıyor, fındık işine giriyorlar. Uluslararası alana taşınan fındık işi Cüneyt Zapsu’nun alanında kalıyor; BİM marketler zinciri ise ağabeyi Aziz de…

Anne Gaye Zapsu, “Türk Müslüman Kadını” portresi olarak, sağın ünlü Atatürk düşmanı Necip Fazıl Kısakürek’in çıkardığı Büyük Doğu dergisine kapak oluyor. Gaye hanım ayrıca “kadın hat sanatçısı.”

İstanbul ve Almanya’da işletme ve iş idaresi eğitimi alan Cüneyt Zapsu, İstanbul’a döndüğünde, ağabeyi Aziz Zapsu ile ticaret yapıyor. 13 Haziran 1977′de İstanbul Ticaret Odası’na kayıtlı Azizler Holding’i kuruyorlar. Söz konusu holding’in yönetim kadrosu ise kağıt üzerinde şöyle;

“Aziz Zapsu, Hasan Cüneyt Zapsu, Kenan İsmail Öktener, Gaye Zapsu.”

Cüneyt Zapsu hala INC (International Nut Council) Başkanlığını yürütüyor. INC, merkezi İspanya ve ABD olan, dünyanın 40 ülkesinden 500 civarında, kabuklu meyve (badem, fındık, mahun cevizi, antepfıstığı, çamfıstığı, kestane, ceviz, pecan…) sektör temsilcisi bu örgütte yer alıyor. Aralarında dünyaca tanınmış markalar var: California Almond Board, Çin kestane üreticileri, Mac Farm, Planters, Blue Diamond, Kraft, İtalyan FerreroÜyelerinin sadece işlenmemiş tarım ürünü cirosu 5 milyar dolar civarında. INC, WHO (World Health Organisation) ve AB Codex Alimentarus, yani gıda standartlarında tek belirleyici muhatap kabul edilmekte.

Ticarete atılan Zapsu ailesi bu yıllarda Türkiye’nin tanınmış iki ailesiyle yakın ilişkiler kurmaya başlıyorlar: Özal ve Topbaş aileleri. Özal ailesinden Korkut Özal, Topbaş ailesindense Mustafa Latif Topbaş ile ilişikiler sürekli gelişmiş



Mustafa Latif Topbaş, 2000 ve 2001 yılında vergi rekortmenleri olarak ilk yüze girmiş. Ancak Yahya Murat Demirel, Hayyam Garipoğlu ve diğer sanıklarla birlikte vergi kaçakçılığından yargılanmış. Ülker’in kurduğu Link içeceklerinin yönetim kurulunun başkan vekili. Natura ve Ak Gıda kendisine ait.

Bu iki ailenin ortak özellikleri ise, Naşibendi olmaları. Özal, İskenderpaşa; Topbaş ise Erenköy cemaatine bağlı. Topbaş ve Zapsu ailesi gelişen ilişkiler sonucu, 1995 yılında BİM mağazalar zincirine ortak oluyorlar. Zincirin bir diğer halkası ise, Nakşibendi şeyhlerinden Emin Saraç’ın oğlu Fatih Saraç. Özal ve Zapsu ailelerinin ilişkileri 1990′lı yıllarda başka bir oyut kazanıyor: Korkut Özal Demokrat Parti’nin başına geçiyor, Başkan vekili ise Cüneyt Zapsu!



Bedirhan Aşireti

Osmanlı ve Cumhuriyet Türkiye’si döneminde Kürtçülüğün iki ana kola ayrıldığı görülüyor. Birincisi ve en fazla taraftar toplamayı başaran Nakşibendi Tarikatı şeyhlerinin başını çektiği özerklik yanlıları olduğu görülüyor. İkincisi ise, Osmanlı Türkiye’sinde başını Bedirhan aşiretinin çektiği Cemilpaşazadeler ve Babanlar’ın destek verdiği Cumhuriyetin ilk yıllarından sonra yeraltında kayan, 27 Mayıs 1960 Anayasası’nın gölgesinde “Doğu Kültür Ocakları”, değişik sosyalist gruplar ve nihayet PKK’ının başını çektiği “tam bağımsızlık” yanlıları.

Bedirhan aşiretinden çok sayıda ünlü isim günümüz Türkiye’sinde siyasi, akedemik, sanat, sanayi ve ticaret ortamında yerini almıştır. Prof. Emre Gönensay ile birlikte Cüneyt Zapsu ilk akla gelen isimlerden. Gönensay, Tansu Çiller’in Başkanlığında Dışişleri Bakanı olarak görevde bulundu. Cüneyt Zapsu ise Recep Tayyip Erdoğan’ın “aklımın yarısı” olarak kanse ettiği baş danışmanı.

Gazateci Çiğdem Toker Maliye Bakanı Kemal Unakıtan‘a herkesin içinde bir soru sordu:



Cüneyt Zapsu ile Yasin El Kadı arasındaki kara para trafiğini belgeleyen MASAK raporunu sümen altı ettiğiniz ve işleme koymadığınız söyleniyor. Bu kouda ne yaptınız?”

Unakıtan bu soru üzerine şaşırdı, kızdı, bozardı - ki bu pişkin ve utanmaz adamın 80 yıllık fabrikalarımızı satarken neler söylediğini göz önünde bulundurun- ve şu yanıtı verdi:



O raporu savcılığa gönderdik. Savcılıkta”

Ertesi gün Zapsu yazılı bir açıklama yaptı:



Benim böyle bir savcılık soruşturmasından bugüne kadar bilgim olmadı. Böyle bir şeyin olduğunu da zannetmiyorum.”

Cumartesi günü ise gazetelerde bir haber vardı. Başbakanlık, CHP Adana Milltvekili Kemal Sağ’ın soru önergesine verdiği yazılı yanıt:



Cüneyt Zapsu adında bir personelin Başbakanlık Danışmanı olmadığı kayıtlarımızdan anlaşılmıştır.” diyordu.

Sevgili okuyucularım!!!

Şu olaylara bakar mısınız??? Adam Başbakan adına dünyayı geziyor. ABD yönetimiyle bile toplantılara katılıyor ve Başbakanlık kendisnin Başbakan Danışnmadı olmadığını söylüyor!!!

Bedirhan Aşireti hakkıdaki bilgilere devam edelim… Esma Gündoğdu’nun, Yerini Aktüel dergisinin 25 Ekim 2005 tarihli sayısında yer alan yazısına göre, şöhretli Bedirhaniler’den bazıları;

Eski Milli Eğitim Bakanı Vasıf Çınar, Tarihçi yazar Cemal Kutay, eski Galatasaray Spor Klübü Başkanı Tevfik Ali Çınar, senarist Ayşe Şaşa -Şaşa eski Marksist sonra dinci-, İbrahim Alaattin Gövsa, Menderes dönemi Dışişleri Bakanı Fatin Rüşdü Zorlu, Ürdün Kralı Hüseyin’in amcaoğlu Rakan Haşimi gibi isimler…”

Cüneyt Zapsu’nun akrabalarına devam edelim;

20 Eylül 1992′de, Diyarbakır’da faili meçhul bir siyasi cinayete kurban giden Kürtçü Musa Anter Zapsu, Cüneyt Zapsu’nun eniştesi. Musa Anter öldürüldüğünde kuduz it Abdullah öcalan başsağlığı mesajı yayınlamıştı. Musa Anter’in İsveç’te yaşayan oğlu Dicle Anter’in Vatan Gazetesi’nin Kürt asıllı yazarı Ahmet Tulgar’a 30 Ekim 2005 tarihnde verdiği röportajdan öğreniyoruz ki Musa Anter 49′lar davası sırasında, 1959 yılında Kürtçe şiir yazmış. Bu 1938′den beri Kürtçenin ilk kez gündeme gelmesiymiş.

Babanne hidayet Zapsu, Bedirhan Paşa ailesinden. Baba Mustafa Pertev Zapsu’nun babası ise Said’i Nursi’nin talebelerinden ve Dar’ül Hikmey-il İslamiye üyesi, yazar, şair ve Birinci Dünya Savaşı’nda Ruslara esir düşmüş Abdurrahim Zapsu. Abdurrahim Zapsu’nun annesi Zeliha Hanım Arvasi aşiretinden Seyyit Muhammed Arvasi’nin oğlu Muhyiddin Arvasi’nin kızı, babası ise Seyyit Pertev Bey. Van ‘dan İstanbul’a Said Nursi ile gelen Abdurrahim Zapsu çeşitli Kürt derneklerinde görev aldı.



Zapsu ailesinin en meşhuru ise Cüneyt Zapsu’nun dedesi: Abdurrahim Zapsu’dur. Çünkü Abdurrahim Zapsu ayrılıkçı Kürt Teali Cemiyeti’nin Kurucularından… Ayrıca en yakın arkadaşlarından biri tescilli hain Şeyh Sait, biri de Said Kurdi (Nursi)…

Said-i Nursi’nin öğrencisi olan Abdürrahim Zapsu, Bedirhan Aşireti lideri Kürt Bey’i Bedirhan Paşa’nın torunlarından Hidayet Hanım’la evlendi. Bu evlilikten 4 çocuğu oldu, Cüneyt Zapsu’nun babası Mustafa Pertev bunlardan biridir.

Kürt Talebe Hevi (Ümit) Cemiyeti’nin on sekizinci sıradaki kurucusuydu. Birinci Cihan Harbi’nin Türk-Osmanlı devletinin aleyhine gelişmesiyle birlikte Said Nursi ve Abdürrahim Zapsu Doğu Cephesine gitti. Ruslara esir düştüler.

Rusya’daki 1917 Bolşevik İhtilali’nden sonra Türkiye’ye dönen Said Nursi İslam Akademisi Dar-ül Hikmet-il İslamiye üyeliğine seçildi. Burada Nursi’nin öğrencisi olan Abdürrahim Zapsu, Bedirhan Aşireti lideri Kürt Bey’i Bedirhan Paşa’nın torunlarından Hidayet Hanım’la evlendi. Bu evlilikten dört çocuğu oldu. Cüneyt Zapsu’nun babası Mustafa Pertev bunlardan biridir. Abdürrahim Zapsu bir yandan devlette, maliyede çalışırken diğer yandan Ehl-i Sünnet dergisini çıkarıyordu.



Cüneyt Zapsu’nun dedesi Abdürrahim Zapsu Necip Fazıl Kısakürek’in öncülüğünde kurulan Büyük Doğu Cemiyeti’nde kurucu üye oldu. Bu arada, aynı zamanda İstanbul’da, Dicle Talebe Yurdu’nun yöneticiliğini yaptı. Yurt İstanbul’a üniversite öğrenimi için gelen “Kürt gençleri”nin kaldığı bir yerdi. Cüneyt Zapsu’nun dedesi Abdürrahim Zapsu bu yurtta tanıdığı ve ta o zamanlar Kürtçü olan Musa Anter’e kızı Ayşe Hale’yi verdi. Ayşe Hanım Avusturya Lisesi’ni bitirmeden bıraktı.

Bu ilginç bir durumdu. Abdürrrahim Zapsu dindardı, Musa Anter ise Marksist ve ateist. Acaba kızını verecek kadar kendine yakın hissetme sadece “Kürtçü”lük dürtüsüyle olabilir mi? Musa Anter “49′lar olayı”nda diğer Kürtçülerle tutuklanacak kadar Kürtçülük faaliyetlerinin içinde.

Said Nursi’nin Afyon-Emirdağ’daki sürgün ve mecburi ikamet günlerinin ziyaretçilerinden biri Abdürrahim Zapsu. Bilahare Nursi Laleli’deki evinde Abdürrahim Zapsu’ya iadeyi ziyarette bulunuyor ve burada Musa Anter ile tanıştırılıyor.

Abdürrahim Bey, oğlu Musataf Pertev’i “Masey Ferguson” traktörlerinin Türkiye’deki imalatçısı Uzel ailesinin kızı Gaye Uzel ile evlendiriyor. Bu evlilik Azizler Holding’in temelinin atılmasına vesile olmuş.

27 Mayıs 1960 ihtilalinden sonra Menderes hükümetinin yönetimden uzaklaştırılması üzerine, Mustafa Pertev Zapsu, Cüneyt Zapsu’nun ifadesiyle “soyadından dolayı nasıl olsa baskı göreceğini” bildiği için Türkiye’yi terk ediyor. Önce Marsilya’ya, sonra Rotterdam ve sonra da Münih’e geçen Mustafa Pertev Zapsu, Almanya’da iplik ticaretine başlıyor. Aile Münih’te bir araya geliyor.

Mustafa Pertev Zapsu’nun “iplik ticareti”ni seçmesi tamamen tesadüf müdür, yoksa o günün şartlarında Türkiye’de iplik ticaretini büyük ölçüde kontrol altında tutan “grubun” yardım ve desteği olmuş mudur? Bunu ancak aile bilebilir. 1966 yılında Türkiye’ye dönen ailenin çocukları Aziz ve Cüneyt Zapsu öğrenimlerini Alman Lisesi’nde devam ettiriyor. Cüneyt Zapsu, duvarları Einstein , Beethoven’in resimleriyle süslü bu okulda “her şeyi sorgulamayı” öğreniyor. Dedesinin ve babasının çocuklarını yabancı okulda okutması da bununla ilgili. “Robot gibi değil, daha açık fikirli olmamızı istedikleri için Alman Lisesi’ne gönderdi bizi” diye sözlerini tamamlıyor Cüneyt Zapsu.

14 Aralık 1987′de baba MustafaPertev Zapsu öldüğünde Azizler Holding iyice güçlenmişti. Aziz ve Cüneyt Zapsu: “Babamız her zaman, korkulan, çekinilen isimlere evinin kapısını açtı. Öyle günler yaşadık ki, Arvasiler kendilerini Arvasi diye tanıtamıyordu. Soyadlarını “Eryuvası” diye söylerlerdi.”



Aziz ve Cüneyt Zapsu’nun bu yorumu Handan Arvas tarafından yalanlanmaktadır. Chicago üniversitesi’nden Dr. Hakan Özoğlu’nun Handan Arvas’a dayandırdığı bilgiye göre, Şeyh Şefik Arvasi, soyadı kanunu çıktıktan sonra nüfus memurunun yaptığı bir yanlışlık sonucu “Eryuvası” soyadını almıştır.

Ailenin bir de gölgede kalan ismi var. Kürt Bedirhan Paşa’nın oğlu Murat Remzi Çınar’ın torunu Hidayet Zapsu. Babası ise Aziz Çınar. Arusi tarikatı’nın şeyhi Aziz Çınar, Hidayet Zapsu’nun babasıydı. Bedirhan Aşireti mensubu Aziz Çınar, bir deniz subayı olan Ömer Mardin’den almıştı şeyhliği. Mardin de soyadından anlaşılacağı gibi Mardinizadeler ailesindendi. Ömer Mardin’in şeyhi ise, Can Kıraç’ın eşi Nazlı Kıraç’ın dedesi, ünlü Şeyh Küçük Hüseyin efendi’ydi. Can Kıraç, Koç Holding’in eski üst düzey yöneticilerinden olup Vehbi Koç’un damadının kardeşidir. Gaye Zapsu, Esma Gündoğdu’ya anlatıyor:



Kayın pederim, -Abdürrahim Zapsu- Abdulhakim Arvasi Hazretleri’ne bağlı Nakşibendî’ydi. Eşim de babasından dolayı aynı dergâhtandı. Benim ailem ise bir başka Nakşibendî şeyhinden, Bursalı Mehmet efendi’den ders aldı. Yani Mehmet Zahit Kotku Hazretleri’ne bağlıydı.”

Cüneyt Zapsu’ya göre, “tasavvuf Anadolu’nun büyük kazancı. Bugün Balkanlar’da yaşayan milyonlarca Hıristiyan varlığını Mevlanalara, Yunuslara borçludur”. Cüneyt Zapsu’nun bir ayağı yakın akrabaları gibi Güneydoğu’dan çok Amerika’da.

Türk Askeri Böyle Yatar!!

İNGİLİZ BELGELERİNDE; DÜN İNGİLTERE, BUGÜN İSE R.T. ERDOĞAN’IN SÖZÜNÜ ETTİĞİ YAN GELİP “BOYLU BOYUNA” YATAN TÜRK ASKERİ BULUNDU!…

İlgili resim, Dr. Mehmet ÇEVİK Bey’in özel arşivinden alınmıştır. İşte Türk askeri ancak böyle “yan gelir yatar”, dedirtecek kadar vardır. Onun için “bu vatan için şehit olan bütün askerlerimizin ruhuna şad olsun”, diyorum.  Görmüş olduğunuz resim, Dr. Mehmet ÇEVİK bey tarafından İngiltere devlet arşivi Rublik Record Office‘te bulunmuş ve özel arşivinde bulunmaktadır. İstanbul’daki İngiliz yüksek komiseri tarafından dışişleri bakanı Lord Curzon’a 19 Mayıs 1919′da gönderilen resim ile ilgili İngiltere yüksek komiserine sunuş ve resmi tasvir eden yazı ise aynen şöyledir. İngiliz Yüksek Komiserliği, İstanbul 19 Ekim 1919


Yüklə 257,17 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin