Собрание сочинений: в 30 томах. Том 14. Стихотворения и статьи на турецком



Yüklə 0,63 Mb.
səhifə5/8
tarix03.01.2019
ölçüsü0,63 Mb.
#88914
1   2   3   4   5   6   7   8

Sonra dönüp birden geriye


Aldım altıma, tutup boğazından.

 

O yalvardı, yakardı :



- Kesme,dedi, sağ bırak beni.

Altın zincir senin olsun,

İt hayatına dön dedi.

 

Ben onu iyice daladım, 



Sonra biraz duraladım.

Sürüyüp avlusuna götürdüm ,

Bir acayip şeyler gördüm :

 


İtlerle doluydu avlu.

Onlar Ak evin sahibinin

Ayaklarını yalıyordu,

Kuyruk sallayıp havlıyordu.

 

Her biri can atıyordu



Gümüş yalağa yaklaşmaya,

Gümüş zircirle koklaşmaya.

Başladılar dalaşmaya,

Altın zircir için yarışmaya.

 

Ak evin sahibi buyruk verdi :



Boğuşun bakalım, kim yıkarsa,

Gümüş zincire o bağlanacak.

Kazak börüyü kim haklarsa

Altın zincir de onun olacak.

Mücadele yine başladı :

Bir birlerini yolup dalaştılar,

Alt alta üst üste kaynaştılar,

Ibretle seyredip durdum onları.

 

Dayanamayıp girdim araya :



Zinzir, altın gümüş de olsa

Ne farkeder sizin için.

Ona bağlanacak olduktan sonra.

 

Börü-it birlik olalım,



Uğraşalım, kurtulsun yurdumuz.

Azatlık için vuruşalım,

Yetsin artık kul olduğumuz l

 

*    *     *



Hemen itler birleştiler :

- Bu kan akıtmak istiyor,

Bizi kandırmayı düşlüyor.

Dalayalim kazak boruyu,

Devletin sağ gözü olalım,

Altın zincir, kemik alalım.

 

- Hayır dedim! Ben kendimi



Dalattıracak değilim size.

Bana sataşan birinizi

Getirdim, örnek alın kendinize!

 

Ben bağlanıp büyümedim.



Boynuma zincir değmedi,

Börü kimseye baş eğmedi.

 

Ama siz itsiniz, kölesiniz.



Ak evin sahibini yalayın,

Onun ayak yolunu saklayın.

Ben gidiyorum, yolum başka.

 

*   *   *



Gittim ben azat börü.

Tasmalılar birsiniz hepiniz.

Ümit sizdedir genç nesil,

Siz birlik olabilirsiniz.

 

Uluyorum ben kazak börü,



Ahdim var Tanrıyla, göklerle.

         Yerimiz az değil, amma

Dar yürekliler binlerle.

 

Özgürlüğü değişmem



Doyduğum yere, rahata.

Ölsem de baş eğmem

Yer yüzünde bir mujığa!

 

Çok boğazı koparırım



Keskin dişlerim düşene kadar.

Her zorluğa katlanırım

Genç nesil yetişene kadar.

 

Ona sıkılan kurşuna



Göğsümü siper ederim.

Özgürlüğün, azatlığın

Timsali olup giderim.

1.                                           

Tanrısını unutan varsa,

Yüzülecek onun derisi,

Diyorum Bengüdağ’ın tepesinden

Ben, Alanyurt'un börüsü.

 

Sahte padişahları, hainleri



Malkardan, Karaçay'dan kovarız.

Biz Alan isek, adam isek

Alan devletimizi yine kurarız.

 

HALKLAR BÖYLE YOK OLUR

(6-15)

 

Hainler ürüyorlar,



İleri-geri yürüyorlar.

Her itliği biliyorlar,

Gizli gizli yiyiyorlar.

 

Doğulan yurtdan doyulan yeri



Tercih ederler, sayarlar.

Ana dilini değil, dayak dilini

Müstevlinin dilini anlarlar.

 

Baştakilere baş koyarlar,



Kul-karavaş olurlar.

Onurlarını, namuslarını atıp

Dinlerini, dillerini satarlar.

Kızlarını, kadınlarını

Amirlere peşkeş çekip

Görev ve armağan alırlar.

 

Sonra o iğrençler, onursuzlar



Başımıza bey olup ulurlar.

Halka akıl-fikir verip,

Halkın tepesinde oynarlar.

 

Kulun kulu değil miyiz biz



Hainlere sabredip duran?

Fahişeye nasıl yamak olur

Anasından erkek doğan ?

 

Otdan doyan merkepler gibi



Hainler rapor okurlar.

Dişlerini dökecek kimse yok…

Halklar böyle yok olurlar...

 

INSAN ÖLÜR VE  DİRİLİR

(6-10)

 

İnsan üç kere ölür:



Bir kere anasıyla,

Bir kere evladıyla,

Bir de kendisi.

 

İnsan dirilir de :



Tuttuğu diniyle,

Ana diliyle,

Ata yurduyla.

 

İnsan hem ölür



hem dirilir.

 

PEYGAMBERİN ÜMMETİNDEN OLALIM


(6-14)

 

Açık şey varsa, gizlisi elbette vardır,



Bu dünya varsa, ahiret de vardır.

Görmüyorsan görmeye, bilmeye çalış.

 

Yine göremezsen, görenlere sor,



Allah'ın elçilerine sor,

Yaptıklarını yap, buyruklarını dinle.

O vakit kavileşir imanın,

Nurla aydınlanır ruh-u gufranın.

 

İnan :


Allah'ın varlığına, birliğine,

Inan O'nun meleklerine,

İnan kitaplarına,

İnan peygamberlerine,

Ahirete, mahşere de inan

Allah'ın takdirine de inan.

 

Düşün, her yıl ölüp dirilen



Çevrendeki tabiata bakarak.

İnanmayan ya da şüpheye düşen,

Ya kâfirdir ya da bilmeyen.

 

Ama biz, bile bile asi olmaktan



Sakınalım, İblisle dostluktan.

Bu dünya için

Öbürünü atmadan

Peygamberin ümmetinden olalım.

 

ÖLÜMÜM


(7-193)

 

Tanrım, yalvarıp istiyorum senden,



Koru bizi beladan, ölümden.

Ama, tükenmişse verdiğin mühletin,

Gelmekteyse gönderdiğin ecelin.

 

O bana kuru, sıçak bir günde gelsin.



Huzursuz, fırtınalı, garip ruhumu

Bu şaşkın, karışık, kaygılı dünyadan,

Yumuşak, güzel, rahat bir günde alsın.

 

Kabir kazanlar zahmet çekmesin,



Tabutumu tutanlar yüksünmesin,

Gelene gidene de rahat olacak

Bir mülayim gün, gelsin bana ölümüm.

 

BAŞKASINA YER YOK


(4-21)

 

Şarkılarından yılların görünerek,



Sözlerinde gözlerin yanıyor.

Namusun sacayak kösteğinde

Azgın yüreğim çırpınıyor.

 

Ama aklımı başıma toplarım,



Nasıl olsa kendimi tutarım.

Biricik düşümde seni görüp

Nasip gölüne battığımız günden beri,

Hiç bir kıza gitmedim, kanım kaynayarak.

 

Seni rüyada görmek bile fayda,



Bırakın gülümsesin talihim.

Ama rüyamda, güzel rüyamda

Senden başkasına yer yok.

 

ÜZÜLÜYORUM


(4-39)

 

İndeyliler, aşla vurduklarınız,



Sizi taşla vurdular.

Savaş paltacıklarınız

Yok edemedi kaygının başını.

Bir vakitler sizi kırmak için

Silaha el attılar,

Şimdi de dünyaya

Ahir zaman silahıyla...

Doğru söylersiniz,

Onlar tilki kuyruklu kurtlar,

Hiroşima'ya,

Nagazaki'ye ölüm kustular.

"İnsan hakları! " diye bağıran da onlar...

İndeyli kardaşlarım azsınız,

Ama yenilmezsiniz.

Kişiliğiniz için,

Vakit gelecek dediğiniz için.

Yazgınıza üzülüyorum

Karaçay dağlarından bakarak.

 

O DÜNYAYI GÖRMEDİM

(4-40)


 

O dünyayı görmedim, bilmiyorum.

Çok zor yaşamak  bu dünyada.

Dağı geçin, kayaya tırmanamazsin

Ayakları çizdirmeden taşlara.

 

Ayaklara çarık da giyerler,



Ama kalb yıldıza, buza açık.

Dünyayı çoktan çok seversin,

Dişleri sıksan da gözünü açıp.

 

Ne yaparsın güneşi gerdilerse,



Hayat için gece gündüz yanmaya.

Ama cennette de bulunmaz huzur

Şair kalbi olan canlara.

 

MEZAR TAŞI YAZISI


(4-38)

 

Yıldızlara yem oldu canım.



 

İNANDIM

(4-53)


 

İnandım dünyanın darlığına,

Akılda olmayanla karşılaştığımda.

Ama seni en değerlim,

Düzleşene kadar iki tabanım.

Aradımsa da  bulamadım.

Dünya geniş, çok genişmiş meğer.

 

KAZAK BÖRÜ, BÖRÜ  KÜRKÜ


(4-77)

 

Orta Asya'nın bahçesinde doğdum,



Hıçkırığım uyattı tüm Asya'yı.

Şiirin kazak börüsü oldum,

Börü kürkü olup gördüm dünyayı.  '

 

 

Karaçaylı, yiğit olduğu için

Kurt sürüsünden kem gördüler.

Cennet yurdunu ele geçirmek için

Esir edip çöllere sürdüler.

 

Kuş tüyü gibi saçtılar orada,



Gelemesinler diye, bir araya.

Karaçay'ın dilini, adını, ahdettiler

Yer yüzünden kaldırmaya.

 

Boynundan bağlanan it olmaktansa,



Börü olmaya razı olduk.

Kul-karavaş olup yaşamaktansa

Ölü olmaya razı olduk.

 

 

Ne denir bilmem öte dünyada,

Hayata, zamana göre değiştik.

Dünyanın it olup uyuduğu bir zamanda,

Biz de börü olup atılmayı öğrendik.

 

Kaybolmadan döndük yurdumuza,



Kucak açarak Kafkasımıza.

Bengüdağ’ın eteğinde yine böru sesi

Can derdi oldu yağılarımıza.

 

Bize yine kurt sürüsü gibi bakarlar,



Kimseye yapmasak da hıyanet.

Baş eğmeyen bir milletiz,

Karaçay halkım Ulu Tanrı'ya emanet.

 

Bugünümüzü, yarınımızı düşünerek,



Hatırda tutarak Asya'da kalanları,

Şiirimizin Kazak Börüsü oldum,

Börü kürkü de oldum.

 

MAĞARAYA  BENZİYOR  KALBİM


(3-35)

 

Karanlık mağaraya benziyor kalbim



Hiç canlı yaşamayan, insan girmeyen,

Ne güneş ışığını, ne ateş alçaklığını

Sezmeyen, bilmeyen, görmeyen.

 

Karanlık mağaraya benziyor kalbim



Ömürler boyu içinde, canlı olmayan,

Ne eskinin ne bugünün insanı

Duvarlarına yazı-resim oymayan.

 

Tüm evrenin karanlığı



Dolmuş mağaraya benziyor kalbim,

Ama şiirim onun karanlığına

Gömülüb kalmayacak.

 

Ağır siyah kanatlarını toplıyarak



Karanlığın huzursuzluğu dolan kalbim,

Karanlığa değil, aydınlığa kucak açarak

Çarpıyor çatlamakta olan kalbim.

 

Siyah yumurtalara - geceler boyu -



Gurk yattım da

Kara kanatlı kara civcivler

Çıktı kalbimden.

 

Vakit bulsalardı yaracaklardı,



Kanatlanıp oradan

Yıldız dünyalar çıkacaklardı.

 

NE VAKTE KADAR?


(3-44)

 

Kalbden kaygıyı atmaktansa,



Yaşamdan telaşı kovmaktansa,

Mağaradan öfkeli canavarı kovmak

Yüz kere bin kere kolay oldu.

 

Mağara duvarının demirinden



Kaygı, yılan gibi başını çıkardı.

Yer evi de kerpiç evi de

Kurtulamadı kaygıdan.

 

Ahşab evin kapısı da,



Taş evin kapısı da,

Demir çatılı evin çatısı da

Tutamadılar onu.

 

Hem gündüz hem geçe yarısı



Çaldı kaygı huzurun eşiğini,

Salladı kaygı kaygının beşiğini.

Gelecek mi kaygının sonu,

Unutulur mu onun adı sanı?

Nerden getirdiler bize onu?

 

Deniz kabuğuna benzeyen kalblerden



Cıkıb geliyordu kaygı,

İnsandan çıkıyordu kaygı,

İnsana giriyordu kaygı,

İnsandan geliyordu kaygı,

İnsana varıyordu o da.

 

Nasıl da yaşıyoruz korkulu dünyada



Korkuyla kaygı yürekleri oymada,

İnsan yaşıyor kayanın dudağında,

Yaşayacak ama ne vakte kadar ?

 

KURTARDILAR  DÜNYAYI


(3-59)

 

Ay, uçup geldi gökten



Kayanın dudağına oturdu.

Çıkıp gitti yürekten

Hüzünlü geceyi doldurdu.

 

Yurdumun Yalnız Ağacı’nın



Hışıltısını duyar gibi oluyorum.

Melek kanatlı ana dileğinin

Insanlardan, çağlardan aşarak

Dünyayı selamlayarak

Dolaştığını sezer gibi oluyorum.

 

Kalübalarda ananın oğluna



Ettiği duanın gücü kudreti

Ananın dileğine karışarak

Bugün beni kötülükten korumakta.

 

Analar ölse de ana dili kalmakta,



Atalar gitse de Ata ili kalmakta.

Ananın duası kuşat an

Ananın gözyaşları yıkayan

Dünya, yaralarını ayaza tutarak,

Ezelden ebede dönüp durmakta.

 

Ama derin bir nefes alana kadar,



Yeni kaygılar, yeni yaralar...

Ama yeni hayaller, taze umutlar.

                 Ana duası temiz yürekler, yiğit göğüslerle

Kurtarırlar dünyayı, kurtarırlar.

 

BİR DAHA DENEYİM


(3-69)

 

Ben ağaç olup büyüdüm,



Kökümden kestiler.

Kanatlı olup uçtum

Nişan alıp düşürdüler.

Geyik olup kaçtım

Vurdular, yüzü koyun yatırdılar.

Azatlığın sesi oldum

Tutup zindana koydular.

 

Tavşan olup titredim - vurdular,



Kaplan olup kükredim - vurdular.

Yılan olup süründüm - ezdiler.

İnsan olup dikildim - öldürdüler.

 

Şimşek olduğumda



Yaz dallar çibi eğdiler.

 

Kaya olmayı denedim - uçurdular.



Ot oldum - çiğneyip durdular.

Gül olup açıldım - kopardılar,

Irmak olup aktım - bulandırdılar.

Yürek olup çarptım - durdurdular.

Kan olmayı yeğledim - akıttılar.

Aza olmayı denedim - kestiler.

Can olmaya çalıştım - aldılar.

 

Atom olup gizlenince



Ahirzaman insanının zekâsı

Çaresiz mi kalacaktı?

Aradılar, taradılar, buldular

Birleştirip berhava ettiler.

Parçalandım. Kendime de onlara da dikeldim.

 

Buz oldum - erittiler.



Tuz oldum - yine erittiler.

Su oldum - kuruttular.

Ateç oldum - söndürdüler.

Kuru ot oldum - tutuşturdular.

 

Konuşanı,  konuşuyorsun diye,



Dinleyeni, dinliyorsun diye,

Çalışanı, çalışıyorsun diye,

Akıllıyı, akıllısın diye,

Deliyi, delisin diye,

Mahkûm ettiler.

 

Nefes oldum - kestiler.



Zaman oldum – harcadılar,

Hayvan oldum - yüzdüler,

Akıldâne oldum - yok ettiler.

Ölüm oldum - evlerine koydular.

Ama,

Son kez bir daha



Hayat olmayı bir deneyim,

Belki de dokunmazlar.

 

ATAYURT


(3-208)

 

Çocukluğumda da istediler



Yas dal gibi eğmeye.


Yüklə 0,63 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin