Soru: 1-Tevhidi Şirkten Ayırt Etmede Ölçü Nedir?


Soru: 21- ÂL-İ MUHAMMED'İN MEHDİ'Sİ KİMDİR VE NEDEN ONUN ZUHURUNU BEKLEMEKTESİNİZ?



Yüklə 0,64 Mb.
səhifə17/29
tarix17.08.2018
ölçüsü0,64 Mb.
#71622
1   ...   13   14   15   16   17   18   19   20   ...   29

Soru: 21- ÂL-İ MUHAMMED'İN MEHDİ'Sİ KİMDİR VE NEDEN ONUN ZUHURUNU BEKLEMEKTESİNİZ?


Cevap: Semavî dinlerin görüş birliği içinde olduğu konulardan biri, ahir zamanda zuhur edecek olan "Evrensel Muslih" meselesidir. Sadece İslâm toplumu değil, Yahudi ve Hıristiyan toplumlar da, dünyaya adaleti yayacak kimsenin beklentisi içindedirler. Eski Ahit ve Yeni Ahit kitaplarına müracaat edildiğinde, bu hakikat açıkça görülür.[1]

Bu hususta İslâm muhaddislerinin naklettiği üzere Hz. Peygamber'in şöyle bir sözü vardır:

"Eğer zamandan sadece bir gün kalsa bile, Allah, benim Ehlibeyt'imden, yeryüzü zulümle dolduğu gibi onu adaletle dolduracak birini gönderecektir."[2]

Buna göre, daha önce de işaret edildiği gibi, böyle bir muslihin varlığına inanmak, semavî dinlerin ittifak ettiği bir husustur. Ehlisünnet'in Sahih ve Müsned kitaplarında "Vaat Edilmiş Mehdi" hakkında çok sayıda hadis nakledilmiştir. Ayrıca Şiî ve Sünnî hadisçiler ve araştır-macılar, onun hakkında çok kitap yazmışlardır.[3]

Bu hadislerin tümünde Hz. Mehdi için sayılan özellikler ve alâmetler, sadece Şia'nın on birinci imamı olan Hasan Askerî'nin[4] oğlu Hz. Mehdi'ye tatbik etmektedir. Bu hadisler esasınca o hazret, Hz. Peygamber'in adını taşımakta,[5] ümmetin on ikinci imamı[6] ve Ebu Talib oğlu Ali oğlu Hüseyin'in[7] torunlarındandır.

Vadedilmiş Mehdi, Allah'ın emriyle Hicrî 255 yılında dünyaya gelmiş ve şu anda diğer insanlar gibi, fakat tanınmaz bir şekilde hayatını sürdürmektedir.

Hemen şunu da hatırlatalım ki, böylesine uzun bir ömür, bilime aykırı olmadığı gibi vahiy mantığıyla da çelişmemektedir. Günümüz bilim dünyası, insanın daha uzun yaşama kabiliyetine sahip olduğuna ve bazı afetlerin önüne geçilmesi durumunda bunun gerçekleşebileceğine inanmakta ve bunun yollarını aramaktadır. Ayrıca tarih de, bazı insanların çok uzun süre yaşadıklarına tanıklık etmektedir. Kur'ân-ı Kerim, Nuh Peygamber hakkında şöyle buyurmuştur:

"Andolsun ki biz Nuh'u kendi kavmine gönderdik. O, bin yıldan elli yık eksik bir süre onların arasında kaldı." [8]

Yunus Peygamber hakkında da şöyle buyurmuştur:

"Eğer (Allah'ı) tesbih edenlerden olmasaydı, tekrar diriltilecekleri güne kadar balığın karnında kalacaktı." [9]

Nitekim Kur'ân açısından ve bütün Müslümanlarının ittifakıyla Hızır Peygamber (a.s) ve İsa Peygamber (a.s) hâlâ hayattadırlar ve yaşamlarını sürdürmektedirler.

 

[1]- Eski Ahit, Davud'un Mezmurları, 96 ve 97. mezmur ve Danyal Peygamber'in Kitabı, 12. bab.



Yeni Ahit, Matta İncili, 24. bab; Markos İncili, 13. bab; Luka İncili, 21. bab ("Mev'udî Ki Cihan Der İntizar-i Ûst" kitabından naklen)

[2]- Ebu Davud, Sahih, c.2, s.207, Mısır baskısı, el-Matbaat'ut-Ta-ziyye; Yenabi'ul-Mevedde, s.432 ve Nur'ul-Ebsar, 2. bab, s.154

[3]- Örneğin, el-Beyan fi Ahbar-i Sahib'iz-Zaman, Muhammed b. Yûsuf b. Gencî Şafiî'nin eseri; el-Burhan fi Alâmet-i Mehdiyy-i Ahir'iz-Zaman, Mutakki Hindî diye meşhur olan Ali b. Hisamuddin'in eseri ve el-Mehdi ve'l-Mehdeviyye, Ahmed Emin Mısrî'nin eseri.

Şia âlimleri ise bu konuda çok sayıda kitap yazmışlardır ki, onları saymak mümkün değildir. Örneğin, el-Melâhim ve'l-Fiten vs.

[4]- Yenabi'ul-Mevedde, 76. bab; Menakıb'de Cabir b. Abdullah el-Ensarî'den nakledilir.

[5]- Sahih-i Tirmizî, c.2, s.46, Dehli basımı, yıl 1342; Müsned-i Ahmed, c.1, s.376 Mısır basımı, yıl 1313

[6]- Yenabi'ul-Mevedde, s.443

[7]- Yenabi'ul-Mevedde, s.432

[8]- Ankebût, 14

[9]- Sâffât, 144


Soru: 22- RİC'AT NEDİR VE NEDEN RİC'ATA İNANIYORSUNUZ?


Cevap: "Ric'at", Arap dilinde "geri dönme" anlamındadır ve kavram olarak da "bir grup insanın ölümden sonra ve kıyametten önce geri dönüşü"nü ifade etmektedir. Bu olay, vadedilmiş Mehdi'nin (a.s) evrensel hareketiyle aynı zamanda meydana gelecektir.

Böyle bir şey, aklen mümkün olmasının yanında vahiy mantığıyla da çelişmemektedir. Çünkü:

1- İslâm ve diğer İlâhî dinler açısından insanın cevherini (özünü), "nefis" diye de adlandırılan soyut ruh teşkil etmekte ve beden yok olduktan sonra varlığını koruyup ebedî hayatını sürdürmektedir.

2- Öte yandan Kur'ân açısından yüce Allah mutlak kadirdir ve hiçbir engel O'nun gücünü sınırlayamaz.

Bu iki kısa ön bilgi ışığında ric'at meselesinin aklen oldukça mümkün bir şey olduğu ortaya çıkmaktadır. Zira hiç şüphesiz insanlardan bir grubun geriye dönüşü, onların ilk yaratışından daha zor değildir.

O hâlde onları ilk olarak yaratan Allah, şüphesiz onları yeniden geri döndürmeye de kadirdir.

Vahiy mantığı esasınca önceki ümmetler arasında da, ric'atın bazı örneklerini bulabilmek mümkündür. Kur'ân-ı Kerim, bu konuda şöyle buyurmaktadır:

"Hani; 'Ey Musa! Biz Allah'ı apaçık görmedikçe sana iman etmeyiz.' demiştiniz de bakıp durur olduğunuz hâlde, sizi yıldırım çarpmıştı. Sonra ölümünüzün ardından, belki şükredersiniz diye sizi tekrar diriltmiştik." [1]

Başka bir yerde İsa Mesih Peygamber'in (a.s) dilinden şöyle buyurmaktadır:

"Allah'ın izniyle ölüleri diriltirim." [2]

Böylece Kur'ân-ı Kerim, sadece ric'atın mümkün olduğunu doğrulamakla kalmamakta, bir grup insanın bu dünyadan göçtükten sonra yeniden geriye döndüğünü, bunun fiilen gerçekleştiğini de ortaya koymaktadır.

Bunlara ilâve olarak şimdi nakledeceğimiz iki ayette de, insanlardan bir grubun ölümden sonra ve kıyamet kopmadan önce geriye döndürüleceğine işaret edilmektedir:

"İnsanların bir türlü ayetlerimize inanmıyor olmaları sebebiyle, (azap vaadine ilişkin) o söz onların üzerine vaki olacağı zaman, onlara yerden kendileri ile konuşacak bir dâbbe (canlı) çıkarırız. O gün ki, her ümmetin arasından ayetlerimizi yalanlayanlardan bir bölüğü haşrederiz de onlar tutuklanırlar." [3]

Bu iki ayetin kıyametten önce vuku bulacak olan ric'at meselesine delil sayılmasının anlaşılması için aşağıdaki noktaları göz önünde bulundurmak gerekir:

1- İslâm müfessirleri, bu iki ayetin kıyamet ile ilgili olduğunu ve birinci ayetin kıyamet öncesi alâmetlerden birini beyan ettiğini söylemektedirler. Nitekim Celâluddin Suyutî, ed-Dürr'ül-Mensûr adlı tefsirinde İbn-i Ebî Şeybe aracılığı ile Huzeyfe'den naklettiği rivayete göre, Dâbbet'ul-Arz'ın çıkışı, kıyametten önce meydana gelecek olan olaylardan birisidir.[4]

2- Hiç şüphesiz, kıyamet günü bütün insanlar haşrolacaktır, her ümmetin arasından belli bir grup değil. Kur'ân, kıyametteki haşir olayının genelliği ve kapsayıcılığı oluşu hakkında şöyle buyurmaktadır:

"Bu, bütün insanların toplanacağı gündür." [5]

Başka bir yerde ise şöyle buyurmaktadır:

"O gün ki dağları yayarız da yeri açıkça ortaya çıkmış görürsün ve onları haşrederiz de hiçbirini terk edilmiş bırakmayız." [6]

Buna göre, kıyamet günü bütün insanlar haşrolacaktır ve bu, belli bir gruba özgü bir durum olmayacaktır.

3- Mezkûr iki ayetten ikincisi, açık bir şekilde her ümmetten belli bir grup ve belli bir topluluğun haşrolacağını bildirmektedir, bütün insanların değil. Zira bu ayet-i şerife şöyle buyurmaktadır:

"O gün ki her ümmetin arasından ayetlerimizi yalanlayanlardan bir bölüğü haşre-deriz..."

Bu cümle, açık bir şekilde bütün insanların haşrolmayacağına delâlet etmektedir.

 

[1]- Bakara, 55 - 56



[2]- Âl-i İmrân, 49

[3]- Neml, 82- 83

[4]- ed-Dürr'ül-Mensûr, c.5, s.177, Neml, 82. ayetin tefsiri.

[5]- Hûd, 103. ed-Dürr'ül-Mensûr, c.3, s.349'da ayetteki o "gün"den maksadın kıyamet günü olduğunu söylemiştir.

[6]- Kehf, 47


Yüklə 0,64 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   13   14   15   16   17   18   19   20   ...   29




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin