SORU-22: Sizin tarafınızdan yazılan Karargah isimli kitabınızda 422. sayfadan itibaren " ses kayıtlarından küçük bir demet" başlıklı bölümdeki bilgilere nasıl ulaştınız?
CEVAP/Kopyalarda vardı. Hatta öteki basın kuruluşları taraf gazetesine gelip yayınlamak üzere bazı kopya bilgi ve kopya ses kayıtlarını kopyasının aldılar. Kanal Türk televizyonunda Rasim Ozan KÜTAHYALI’mnda katıldığı ters köşe programında bu kayıtların seslileri yayınlandı, başka televizyonlarda yayınladılar. Google’dan balyoz ses kayıtları diye arama yapın kitaptan çok önce internette başka kişi ve gazeteciler, televizyoncular tarafından daha fazlasının yayınlandığı görülecektir .
SORU-23: İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına ( CMK nun 250. maddesi ile yetkili bölümü) teslim ettiğiniz dokümanlardan kendinize aldığınız kopyalardanım yoksa imha ettiğinizi söylediğiniz orijinal belgelerden mi yararlandınız?
CEVAP/ Ben bu kitabı elimdeki kopya bilgilerden yazdım. Orijinal belgeleri gelir gelmez savcılığa teslim ettim.
SORU-24: Elinizde " Dönemin 1. Ordu Komutanı Kurmay Başkanı Necat BEK ve Albay Süha TANYELİ nin seminer ardından darbe hazırlıklarının arşivlenip kozmik odada saklanması için verdiği gizli belge niteliğindeki emir var mı?
CEVAP/Biraz önce 464 sayfa ile ilgili verdiğim cevapta belge gizli değil.
SORU-25: Karargah isimli kitabınızın 464. sayfasında yer alan bu belgeyi İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına ( CMK nun 250. maddesi ile yetkili bölümü) Vermediniz mi, verdiyseniz bir suretini de kendinize mi aldınız?
CEVAP/ Orijinallerin hepsini savcılığa verdim. Kopya belgelerin bir kısmı gazetedeydi ve biz haber yapmaya devam ettik. Kitabımda bunu kullandım.
SORU-26: Karargah isimli kitabınızın 487. Sayfasında yer alan ve yayınladığınız " GİZLİ" gizlilik derecesine haiz olan " 1. Ordu Komutanlığı 2003 yılında harp oyunu icra etmeyeceğine " dair belgeyi elinizde bulundurduğunuz anlaşılmaktadır.
Kaynak kişiden aldığınızı iddia ettiğiniz belgeleri İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına ( CMK nun 250. maddesi ile yetkili bölümü) teslim ederken kendinize de bir suret mi aldınız, yoksa imha ettiğinizi söylediğiniz oıjinal belgelerden mi yararlandınız?
CEVAP/Orijinaller tüm belgeleri savcılığa aynı gün teslim ettim. Kopyaları bizde idi. Kitabıma bu belgeyi koymamın nedeni 1. Ordu Komutanı Çetin DOĞAN çıktığı televizyon programlarında yaptığı açıklamalarda darbe toplantısı değil, harp oyunu oynadıklarını açıkladı, bu açıklaması Yiğit BULUT Haber Türk’te Fatih ALTAYLI ile Haber Türk’te ve çeşitli televizyon ve gazetelerde yer aldı. Bu belgeyi yayınladım, çünkü bu belgenin ikinci maddesinde 1. Ordu Komutanlığının 2003 yılında Harp Oyunu icraa etmeyeceği açıkça emrediliyor, bende Çetin DOGAN’m kamu oyunu yanılttığını, doğru bilgi vermediğini, görevini kötüye kullandığını göstermek için bu belgeyi yayınladım.Bu belgede gizli değil. Mahkeme aşamasında sonrasında kamu oyunda hep konuşulan belgelerden biri.
SORU-27: Yunanistan Devletinin " ÇOK GİZLİ" açık ismi EGEMEN Harekat Planı olan Ertuğrul Harekat Planındaki bilgilere ulaşarak, savaş durumunda ordumuzun taarruz yapacağı Karaağaç bölgesinde tedbir alması nedeniyle 1. Ordu Komutanlığından çalınan CD 1er ve ses kayıtlarındaki Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından gizli kalması gereken ve ifşası halinde devletin savaş hazırlıklarına veya savaş etkinliğine veya askeri hareketlerini tehlikeye sokabilecek nitelikteki “ÇOK GİZLİ" orjinal doküman ve dijital verilerdeki bilgileri kimlerle paylaştınız?
CEVAP/Böyle bir konu gündeme bile gelmedi. Açık kaynaklar, basın tarandığında bu görülecektir. Yunanistan basını o günlerde Türk basınında yer alan haberleri haberleştirdiler. Savcılığa sunduğumuz ve mahkemede yargılaması yapılan ve onanan belgelerde darbe yapmak için olasılığı en yüksek senaıyo adı altında sıkı yönetim ilan etmek için “Türk-Yunan hududunda gerginliğin hat safhaya ulaştığı, bu gelişmeler üzerine Bakanlar kurulu tarafından Milli Güvenlik Kurulunun teklifi üzerine 1. ve 2. Ordu bölgelerini kapsayacak şekilde 02.02.2003 tarihinden geçerli olmak üzere kısmı seferberlik ilanına karar verildiği” şeklinde ibarelerin ardından bir anda, İstanbul-Sakarya- Adapazarı-Kocaeli illerinde rejim aleyhinde gösterileri olacağı irticai alkışmanm olacağı ardından sıkıyönetim ilan edileceği planlaması yapılıyor.Yunanistan ile bu planın hiç ilgisi yok. Mahkemede zaten buna karar verdi. Türkiye ile Yunanistan arasında gerginlik olduğu yıllardır hükümet ve askeri çevreler tarafından söyleniyor. Adına it dalaşı denen F16 uçakları ile her iki ülkenin it dalaşı yaptığı defaatle medyada haber oldu, yetkililer açıklama yaptı, planda aynısı var, bunun neresi gizli, ben bu bilgileri ve belgeleri orijinal halde savcılığa verdim ve kimseyle paylaşmadım.
SORU-28: Kamu oyunda balyoz isimlerinden davada yapılan ve halen İstanbul Anadolu 3. Ağır Ceza Mahkemesinde devam eden yeniden yargılama sırasında İTÜ Öğretim üyeleri tarafından hazırlanan 16/02/2015 tarihli raporda sizin teslim ettiğiniz balyoz darbe planı ile ilgili ve Genel Kurmay Başkanlığına ait olmayan dijital verilerin ve CDlerin sahte olduğu ve 2005 yılından sonra üretildikleri belirtilmektedir, bu rapora göre İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına ( CMK nun 250. maddesi ile yetkili bölümü) teslim edilen ve balyoz darbe planı yargılamasına esas alman dijital verilerin sahtecilikle üretildikleri ortaya çıkmıştır, soruşturmaya konu devletin güvenliğine ilişkin belgeleri temin etme, açıklama ve yayma suçlarının ortaya çıkmaması için bu sahte dijital verileri siz mi ürettiniz?
CEVAP/ Hayır. İddia edildiği gibi “sahte dijital verileri” ben ürettiysem orijinal hallerini kopyalarını neden hem cumhuriyet savcılığına hem askeri savcılığa vereyim. Bir gazeteci bir iddia ile ilgili somut gerçekliğe değil soyut gerçekliğe bakar, ses kayıtlarında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN, Abdullah GÜL ve AK Partili siyasilerin resimleri kullanılıp “12 Eylül gibi yapacağız, fişlemeler perdede, planlar sıkıyönetime göre hazırlandı, darbe ile birlikte yapılacaklar, alışveriş merkezlerine el konulacak, İstanbul’un kontrolü çok önemli, askeri personel tüm kilit görevleri alacak, belediye kurumlarma asker atayacağız, şu şu belediye başkanları gözaltına alınacak, İsrail gibi sert müdahale yapacağız, liderler hemen toplanacak, Pendik-Ümraniye Yakacık belediye başkanları gözaltına alınacak, AKOM sıkıyönetim merkezi olacak, ateş açılacak, kurumlarm bir bölümü kapatılacak, fırınlar, marketler kontrol altına alınacak, medya organları kontrol altına alınacak, şu şu isimler görevden alınacak, Şükrü Saraçoğlu, Burhan Felek, Fenerbahçe stadında insanlar toplanacak, bilahare sorgulanacak, Ümraniye kapalı cezaevine götürülecek, İstanbul üzerine çökülecek” gibi yüzlerce konuşma bu toplantıda yapıldı. 12 Eylül darbesinin Bayrak Harekat Planının arşivlerde indirilmesi o güne güncellenmesi emrinin belgeleri teslim ettiğim belgeler arasında var. Tüm belgelerde açıkça 2003 yılında yapılanın seminer değil darbe planı olduğu net görülüyor. Bir gazeteci bu belgeleri gördükten sonra haber yapar. Kaldı ki Çetin DOĞAN Haber Türk Televizyonunda o gün katıldığı programda kendisine sorulan binlerce insanı niye statlarda toplayacaksınız diye sorulan soruya şu cevabı verdi, “biz seminerde, deprem ve sel felaketini de dikkate alıp, insanları statlarda toplama planı yaptık” ben bir gazeteci olarak soruyorum, deprem ve sel felaketlerinde statlarda toplanan kişiler niye sorgulanıp bilahare Ümraniye kapalı cezaevine götürülecek, herhalde deprem ve sel felaketini onlar çıkarttığı için değil. Bu örnekten de anlaşılacağı gibi 2003 yılında darbe toplantısı yapıldı ve bizde bunu görüp gazetemizde vatandaşlık görevimizi Yaptık. Bir gazeteci haberi yapar, soruşturma yapma yetkisi yok, soruşturmayı savcılık yapar, yargılamayı mahkeme yapar, iddiaların doğru olup olmadığını onlar araştırır. Bu benim görevim değil. Kaldı ki daha önceki bilirkişi raporlarına baktığımızda da tam tersi kararların verildiği görülecektir.
ŞÜPHELİ MEHMET BARANSU 5.Sulh Ceza Mahkemesinin 02/03/2015 tarih ve 2015/129 sorgu sayılı ile alınan savunmasında özetle; emniyette ifade verdim aynen tekrar ederim, ben 1994 yılından beri gazetecilik yapıyorum halen Taraf gazetesi isimli gazetede gazeteci olarak çalışmaktayım, genellikle askeri ve siyasi haberler üzerine çalışmaktayım, aynı zamanda köşe yazarlığı yapıyorum, 2009 yılında Sedat Simavi ödülünü alan kişiyim, o dönemde asker 4 kişi şehit olmuştu kamu oyuna açıklama yaptılar araba devrildi kaza oldu dediler ancak ben araştırdım bir komutan nöbette uyuyan bir askerini cezalandırmak için el bombasının pimini çekip eline veriyor o asker pimi saatlerce elinde tutup en son terlediği için bomba patlıyor ve yanındaki 4 kişi de şehit oluyor o subay ordudan atılmıştır ve hapis cezası almıştır, Dallıcadaki ihmal askeri belgesini yazan benim 13 tane vatan evladı şehit oldu 8 tane asker kaçırıldı, ve haberimden sonra komutan ile ilgili yargılama yapıldı komutan ordudan atıldı bu da gizli belgeydi ben bundan da yargılandım mahkeme bu olaya suç dedi MEHMET BARANSU doğru yapmıştır dedi o komutan er statüsüne düşürüldü, Aktütün baskınını yazan benim, Laika darbe planını yazan benim, Ak partiyi kapatmaya yönelik eylem planını yazan benim, ve bu belgeler davalara konu olmuştur, yargılandı bu insanlar, sadece sivilde değil askeri mahkemede de yargılanmışlar ve ceza almışlardır, Sayın Hakimim herkesin korktuğu bir dönemde ben ülkem için demokrasi için hukuk için adalet için kimsenin cesaret edemediği haberleri yazdım, dönemin iktidarı bugünün cumhurbaşkanı dahil balyoz haberi dahil, herkes haberimi alkışladı, seçim meydanlarında mitinglerde benim haberlerim halka anlatıldı işte tam böyle bir dönemde kimsenin cesaret edip yazamadığı bir dönemde ben gazeteye giderken bir haber kaynağı bir kişi geldi ve Mehmet Bey size önemli bir haber vereceğim dedi, ve ben tıpki daha önceden olduğu gibi başka haberlerde olduğu gibi o kişinin anlattıklarını dinledim ve elimdeki gösterdiği belgelere baktım, bu kişi ile ilk görüşmemiz gazeteye yakın bir yerde açık bir alanda oldu ilk görüşmemiz tahmini 30 dk sürmüştür, bana bir darbe planından bahsetti 2003 yılında olan darbe planından bahsetti, yanında getirdiği orjinal belgeleri gösterdi, ben bu belgeleri taradım elektronik belgelerde vardı, çay bahçesi gibi bir yerde görüşme oldu, ben o belgelere bakmaya başladım, ve bana 3 dvd 1 cd ' yi kopya olarak verdi, ilk buluşmada bazı belgeler orjinaldi el yazısı ile yazılmış notlar vardı point belgeler de vardı, bunun üzerine ben dvd ve cdleri aldım inceleyeceğimi söyledim, bu cd ler zarf içerisindeydi, ve gazeteye geldik inceledik içerisinde neler olduğuna baktık bana anlatılanları gazetedeki görevli diğer arkadaşlarımız AHMET ALTAN, YASEMİN CONGAR, KURTULUŞ TAYİZ, YILDIRAY OĞUR ve ismini şimdi hatırlamadığım arkadaşlar ile inceledik, ben muhabir olduğum için haber konusu olacak belgeleri yazı işlerine sunarım yazı işlerinde de ismi geçen arkadaşlarım vardı, biz dvd ve cdleri açtık fazlaca dosyalar ve belgeler içerisinden çıkı bakmaya başladık ses kayıtlarını gördük bunları dinlemeye başladık pointler gördük cumhurbaşkanı resimleri var belediye başkanlarına dair göz altına almak isteyenler vardı, biz okuyunca dehşete kapıldık görünce dehşete kapıldık bir darbe planı yapılmıştı, daha öncede medyada 2007 yılında Nokta dergisinde ÖZDEN ÖRNEK' e ait günlüklerde 2003 yılında ÇETİN DOĞAN PAŞA' nın darbe planı hazırlığı yaptığı ile ilgili notlar vardı, dönemin genel kurmay başkanının kendisine söyledikleri vardı, günlükte de ayrıntılı anlatılmıştır dönemin mit müsteşarı ŞENKAL ATASAL' ın onun kamu oyuna yansımış ifadeleri vardı o dönemde bir darbe hazırlığı olduğu ve atlatıldığı ile ilgili, baktığımızda cd deki ses kayıtları el yazıları hepsi daha önce kamu oyuna yansıyanlarla örtüşüyordu, biz bunun darbe planı olduğuna şu şekilde kanaat getirdik, ÇETİN DOĞAN kendi altındaki komutan hatırladığım kadarıyla SÜHA TANYELİ ' ye diyorki "12 Eylül darbesinin bayrak planını arşivden indir bugüne uyarla " diyor, biz baktığımızda bu darbe planlarına ilişkin notlar alınmıştı, mesela diyorki 12 Eylül' de istanbulun nüfusu, polisin sayısı bugün ile karşılaştırılıyordu, 12 eylül darbe planına benzeyen hazırlıklar olduğunu tespit ettik, bu veriler ışğında bu darbe planı dedik ve bu haberi 20 Ocakta yaptık, diğer arkadaşlarım ve ben parça parça konular üzerine çalışıyorduk, 20 Ocakta bu haberi yaptık 21 Ocak 2010 tarihinde bir kısım sanatçılar ve sivil toplum kuruluşları bu haber üzerine Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunmaya gitmişlerdi, bende adliyede bulunuyordum, suç duyurusunun konusu iddiaların ciddi olduğu, darbe planlandığı ve bunun araştırılması üzerineydi, o dönemde Başsavcı vekili olan TURAN ÇOLAKKADI elimizde ne varsa kendilerine teslim etmemizi istedi, bende elimdeki 3 adet dvd ve 1 adet cd yi kendilerine bendekinin kopyasını kopyalamak suretiyle cumhuriyet başsavcılığına tutanak ile verdim, esasen olayı kendisine çok ayrıntılı anlattım ancak kendisi kısa bir tutanak tutmayı uygun gördü bu şekilde kısa bir tutanak tuttuk kendisinin talebi üzerine ilgili cumhuriyet savcısı beni çağırırsa ayrıntıları orada anlatırmısın diye sorduğunda bende gerekirse çağırıldığımda bütün ayrıntıları cumhuriyet savcısına anlatacağımı söyleyince kendisi kısa bir tutanak tutmayı uygun gördü, tutanağın tarihi 21.01.2010 tarihidir, bu olaydan sonra biz gazete de haberlere devam ettik, o arada askeri savcılıkta bizden belge istedi, AHMET ALTAN' ın ifadesini aldı sonra benim ifademi almak istediler, bizden cdleri istemişler, gazeteden onlara cdler tekrar kopya olarak gitti ancak ben o dönemde çocuğumun sağlık problemleri ile ilgilendiğim için bu kopyanın ne şekilde askeri savcılığa kim tarafından teslim edildiği hususunda kesin bilgim yoktur, hatırladığım kadarıyla avukatımın bana verdiği bilgiye göre askeri savcılıktan gelen resmi yazı üzerine yine resmi posta yoluyla askeri savcılığa gönderildiğini tahmin ediyorum, bu haberler devam ederken yaklaşık 9 gün aradan sonra gazeteye gelirken aynı kişi yine benim önümü kesti, elinde bavul vardı, ve orjinal belgelerin tamamını bana vermek istediğini söyledi, haber çok tartışıldı, orjinal belge alıp almama hususunda tereddüte düştüm ancak orjinalleri hakkımda olumsuz haber çıkar diye almak istedim, orjinal belgeleri aldım gazeteye geldim, bu belgeleri getiren şahısla ikinci görüşmemiz daha kısa sürdü, bu şahsın teslim ettiği valiz ve içerisindeki belgeleri alıp taraf gazetesine götürdüm, bir yandan da takip edilme korkusu ile tedirgindim, valizi açıp 5 dakika kadar süre ile valizi açtık valizi açtığımız anda gazetemizin foto muhabiri FULYA resimlerini çekti hatta daha sonra bu resimleri yayınladık, bayrak harekat planı dahil birçok belge ve cd bulunuyordu, daha sonra cumhuriyet savcısı BİLAL BAYRAKTAR ' ı aradım konuyu anlattım ancak bu belgeleri kendilerine götürüp teslim etmemim risk olacağını söyledim o da görevli polisleri göndereceğini söyledi, bunu düşünmemim sebebi rahmetli gazeteci UĞUR MUMCU' nun elinde bir belge olması nedeniyle öldürüldüğüne dair bir iddianın konuşulmasından dolayıdır, savcı ile görüşmemden sonra 3 kadar polis görevlisi geldi, yine de güvenemedim, bu şahısları önce savcı ile görüştürdüm daha sonra ben kendim görüştüm doğru kişiler olduğuna emin olduktan sonra valiz kapalı şekilde polisler ile birlikte yanımda foto muhabiri FULYA ' da olduğu halde polisler ile birlikte cumhuriyet savcısı BİLAL BAYRAKTAR' a gittik FULYA' nın geliş amacı teslim anında resimleri çekip daha sonrası yayınlamaktı ancak daha sonra buna izin verilmedi, valizi ve belgeleri cumhuriyet savcısı BİLAL BAYRAKTAR' a teslim ederken cumhuriyet savcısı MEHMET BERK' te bulundu bu şekilde tutanak düzenlendi, tutanağa Fulya, ben, hatırladığım kadarıyla cumhuriyet savcıları da imzaladı, hatırladığım kadarıyla polislerde imzaladı, bu polislerden tanıdığım hiç kimse yoktu, yapılan bütün işlemler tutanağa bağlandı tutanağı da imzaladık, ben bu teslimi yapmakla görevimi yerine getirdim, herhangi bir şekilde bana teslim edilen belgelerin veya cdlerin orjinallerini imha etmedim aksine yetkili mercii olan cumhuriyet savcısına teslim ettim bu husus tutanaklarda belirlidir, aldığım dvdlerin içerisinde söz konusu balyoz darbe planı haricinde başkaca askeri harekat planları vardı ancak bunlar bizim tespitlerimize göre suç unsuru içermeyen EGEMEN HAREKAT PLANI bulunmaktaydı, bu gerçekten bir harp oyunudur, ancak birinci ordu komutanı ÇETİN DOĞAN EGEMEN HAREKAT PLANININ yanına bir şekilde BALYOZ DARBE PLANINI eklemiş o dönemde kara kuvvetleri komutanı olan AYTAÇ YALMAN bir şekilde haberdar olduğunda buna asla izin vermeyeceğini kendisine bildirmiş bu hususta gizli damgalı resmi yazı gelmiştir ancak o dönemde kara kuvvetleri komutanı kurmay başkanı olan İLKER BAŞBUĞ AYTAÇ YALMAN' ı bilgilendirmediği için ÇETİN DOĞAN rahatlıkla BALYOZ PLANINI anlatmıştır, valizin içerisinden çıkan EGEMEN HAREKAT PLANINA ilişkin belgeler haber konusu yapılabilecek belgeler olmadığından ve gizlilik içerdiğinden bu belge ile ilgili herhangi bir haber yapmadık bunları da cumhuriyet savcısına teslim ettik, bu valizin içerisinde belgelerin tümünü inceleme imkanımız zaten olmazdı, olsa da bir çok belgeyi uzmanı olmadığımız için anlamamız söz konusu olmazdı, tutanak ile cumhuriyet savcısına teslim ettiğim belgelerden sorumlu tutulmam söz konusu olamaz, bu belgelerden daha önce aldığım kopyaları da gazetede kendimiz bize lazım olan çıktılarını da aldıktan sonra kırmak suretiyle imha ettik, valizden herhangi bir belgeyi almadık, daha önceden bize teslim edilen kopya dvd ve cd üzerinden çıktılarını aldık, ancak yine çıktısını aldığımız bu dvd ve cddeki belgelerden EGEMEN HAREKAT PLANINA ilişkin herhangi bir çıktı almadık haberde yapmadık, bizim açımızdan haber yaptıktan sonra geri kalan kısmı bizi ilgilendiren bir husus olmayıp cumhuriyet savcılığını ilgilendiren hususlar olduğundan bizdeki kopyayı doğal olarak imha etme ihtiyacı duyduk, zaten belgelerin asıllarını imha etmem için herhangi bir durum söz konusu değildir herhangi bir sebep yoktur, eğer aksine bir kastım olsa idi bana getirilmiş olan bir adet valiz içerisindeki orjinal belgeleri zaten savcılığa teslim etmezdim, ben gazetecilik görevim ile birlikte vatandaşlık görevini yaptım, suç teşkil edecek bir eylemim olmadı, ayrıca suçlamalar hususunda daha önce soruşturma yapıldı, soruşturma sonucunda verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karar itiraz edilmeksizin kesinleşti, suçlama hususunda savcı HAKAN KARAALİ' ye ben ifade verdim, ayrıca yaptığım haber üzerine ve sunduğum orjinal belgelere istinaden balyoz darbe planı yapan kişiler hakkında soruşturma yapıldı, iddianame düzenlendi yargılama sonucunda mahkumiyet kararı da verildi ve bu karar da Yargıtayca onandı, ayrıca yargılama süresince balyoz davasının sanıkları tutukluluk hususunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine müracaatta bulunmuş ancak mahkeme tutukluluğun suç ve eylem ile orantılı olduğunu tespit etmiştir, Anayasa mahkemesi esastan herhangi bir karar vermeyip usülden hak ihlali olduğuna karar vermiştir, ayrıca bir komutanın Yunanistan ile ilgili harp planlarının yayınladığım hususu doğru değildir, zira kendi resmi yazıları ile bu planı 2008 yılında imha edildiği bildirilmiştir zaten her yıl planlar yenilenmektedir, benimde bu hususta bir satır dahi olsa bu planı yayınladığıma dair herhangi bir bilgi veya belge yoktur, benim yazdığım tek husus KARARGAH isimli kitabımda bir cümle ile belirttiğim Türk - Yunan sınırındaki gerginlik ile ilgili yorumdur, diğer bir husus ses kayıtlarının yayınlandığı hususudur zaten ses kayıtlarını diğer basın kuruluşlarına da talepleri halinde verileceği bildirilmişti, diğer basın grupları da bu ses kayıtlarını alıp yayınlamışlardı, internette google da balyoz kayıtları diye girildiğinde zaten ses kayıtları görülmektedir, sonuç itibariyle gazetecilik ve vatandaşlık görevimi yapıp bir darbe planını ortaya çıkardığım için ülkemden ve ülke insanlarından teşekkür beklerken hatta bunu ortaya çıkardıktan sonra devlet tarafından tarafıma talebim olmadan koruma tahsis edildiği halde şimdi suç işleyen isnadında bulunulması zoruma gitmektedir, bu durumdan sonra güvence olmayacağından bir vatandaş veya basın mensubu olarak bir suç işlendiğine şahit olduğumda veya bu hususta bir belgeye ulaştığımda nasıl güvenip ilgili merciilere müracaatta bulunacağım veya haber yapacağım, bu güvenliğimiz elimizden alınmış olmaktadır, devletten çalınan belgeleri ben bu kişiden alıp devletin yetkili merciilerine teslim ettim, yaptığım haberden sonra balyozun gerçek bir plan olduğu gerek cumhurbaşkanı gerek başbakan ve hükümet sözcüsü tarafından çeşitli defalar dile getirilmiş yine bir çok gazeteci ve yazarda aynı şekilde balyozun var olduğunu ve gerçek olduğunu çeşitli şekillerde ifade etmişlerdir, hakkımdaki örgüt kurma suçlaması da doğru değildir ben tek başıma nasıl örgüt kurabilirim, bu iddia komik bir iddiadır, ben belgeleri savcılığa teslim ettim varsa bunları çalan kişileri bulmak benim görevim değil devletin ve devlet yetkililerinin görevidir, üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum serbest bırakılmamı talep ederim" dediği
Şüpheli ile ilgili derlenen bilgi ve belgelere göre şüphelinin taraf gazetesine getirdiği belgelerle ilgili olarak alınan görüntülerin çözümünün yapıldığı yapılan çözümlere göre elinde valiz ile Alkin kitapevi kapısından giriş yaptığı saatin 10.36.02 olduğu 11.57.32 de aynı şahsın yanında açık kimlik bilgileri ve simaları belli olmayan 4 erkek şahısla birlikte çıkış yaptığının görüntü izleme tutanığında belirtildiği İstanbul Emniyetinin savcılığında sunduğu 10 sayfalık HTS raporu incelemelerine göre TUNCAY OPÇİN ve MEHMET BARANSU nun değişik tarih ve zamanlarda cep telefonu, sabit hat ve başka isimdeki(hayrettin opçin,hanifi gümüş,gündoğdu opçin,osman onur eyüpoğlu,esma gündoğdu opçin)şahıslara kayıtlı hatlarla görüştükleri MEHMET BARANSU nun valizi taraf gazetesine getirdiği dünden bir gün önceye ilişkin 28/01/2010 saat 22:49:28 ile 29/01/2010 10:40:45 saatleri arasında herhangi bir baz verisinin bulunmadığı şahsın belirtilen saatler arasında kullanmakta olduğu cep telefonunun kapalı olduğu bahsi geçen valiz ile birlikte gazete binasına girdiğinde telefonunu açtığı ve BEHİÇ ÇONGAR adına kayıtlı olan lakin YASEMİN ÇONGAR tarafından kullanılan gsm numarasından irtibat kurduğu değerlendirilmiştir yine kullandığı 5435005474 nolu gsm numarasını gelen ankösörlu telefonlardan yapılan aramalarının çoğunun TUNCAY OPÇİN ,TUNCAY OPÇİN in kullandığı 5306083989 nolu gsm numarasına ankesörlü numaralardan yapılan cağrıların çoğunun MEHMET BARANSU olduğu değerlendirilmiştir emniyet bilgi iletme raporuna göre de MEHMET BARANSU, YILDIRAY OĞUR ,YASEMİN ÇONGAR imzalı haberlerde 9 günlük süreçte manşetten haberler yapıldığı buna ilişkin haber başlıklarının yayınlandığı ESRA KONUR un beyanları TUNCAY OPÇİN e ilişkin bilgiler içeren ve bu şahsın FETÖ/PDY iltisaklı olduğunun tespit edildiği TUNCAY OPÇİN in ergenekon ve balyoz isimli davalarla MEHMET BARANSU ile birlikte TSK mensuplarına yönelik operasyonların zeminini oluşturulmasına/kamuoyuna duyrulmasına yönelik FETÖ/PDY terör örgütünün basın ayağını oluşturduklarının gözlemlendiği yapılan araştırmalarda MEHMET BARANSU nun azami gizliliğe riyaat ettiği şahsın açık hat kulandığına ilişkin herhangi bir tespitin şimdiye kadar yapılamadığının bildirildiği,şüphelinin eylemlerinin FETÖ/PDY örgütüne hizmet amacıyla ve bu örgütün amacının gerçekleşmesine yönelik olarak faliyette bulunduğu bu amaçla üzerine atılı suçları işlediği FETÖ/PDY üyesi olan hakıında yakalama kararı bulunan şüpheli TUNCAY OPÇİN ile birlikte aynı suçu işleme kararı ile hareket ettiği ve bu suçlara iştirak ettiği anlaşılmıştır.
şüphelinin gözaltına alınması ile ilgili olarak suça konu bilgilerin boşandığı ESRA KONUR un alt katındaki depo da saklandığına yönelik ihbar üzerine yapılan değerlendirmenin doğru olduğu adreste yapılan aramada şüphelinin temin ettiği 1228 adet askeri yazışmalar 2 adet balyoz ekleri yazılı,dvd 1 adet cd ele geçirilmiştir ele geçirilen belgelerin 'çok gizli ' gizlilik dereceli EGEMEN HAREKAT PLANINA bilgiler içerdiği gibi 'çok gizli 'ibareli EGEMEN HAREKAT planında ele geçtiği suça konu belgelerin emanete alındıgı ,seferberlik tetkik kurulana ait belgerlin ilgili kuruma gönderildiği yazışmalardan anlaşılmıştır.
Dostları ilə paylaş: |