Medyanın, çocukların seslerini duyurabilmesi için sosyal sorumluluğu vardır.
Çocuklar gelecek demektir. Bu nedenle onlara medyada, hem kendi gelecekleri, hem de toplumun ve dünyanın geleceği için “doğru temsil edilme hakkı” verilmelidir.
SOSYAL MEDYANIN EVLİLİKLERE ETKİSİ
Günümüzde sosyal medyanın boşanma üzerindeki etkisi gözle görülür biçimde arttı. İnsanların eşlerine ayıracakları zamanı, bilgisayar başında; sosyal paylaşım sitelerinde geçirmeleri ve bu mecralarda yaşanan sanal ilişkilerden dolayı eşler birbirinden soğumakta, uzaklaşmakta hatta boşanma sürecine girmekteler.
Aldatma ile sonuçlanan boşanma davalarında dijital ortamdan elde edilen elektronik deliller; yazışmalar, resim, video kayıtları vb. paylaşımlar, mahkemeler tarafından delil olarak kullanılmaya başlandı. Hatta boşanma davalarında eşlerden birinin talebi üzerine mahkemeler, sosyal medyada kişilerin yazışmalarını ve yapılan iletişimi tespit etmek üzere bilirkişilere başvuruyor.(dedektiflik.com) Yapılan araştırmalar, son dönem boşanma davalarındaki aldatma suçunun incelenmesi için elde edilen dijital verilerde, sosyal medya kullanım oranının yüksek olduğunu ortaya koyuyor.
Sosyal medyanın boşanmalardaki etkisi uzmanlar tarafından çeşitli şekillerde vurgulanıyor. İstatistikler, Türkiye’de son 10 yılda boşanmaların artış gösterdiğini gözler önüne sererken. TÜİK tarafından açıklanan verilere göre, 2011’de boşanan çift sayısı 120 bin 117 kişiyken, 2012’de 123 bin 325, 2013’te 125 bin 305 kişiye ulaştı. Boşanmanın en sık görüldüğü bölge Ege, en az görüldüğü bölge ise Orta- Doğu Anadolu. İl bazında ise geçen yıl en yüksek boşanma 27 bin kişiyle İstanbul’da gerçekleşti. (TÜİK)
Sosyal medya kullanım oranlarına gelince, E-marketer sitesi tarafından hazırlanan listeye göre; Türkiye’de 11.3 milyon Twitter kullanıcısı bulunuyor. Türkiye Twitter kullanımında, %31.1’lik yaygınlık yüzdesi itibariyle dünyada birinci sırada yer alıyor. Facebook’ta ise 30.6 milyonluk kullanıcı sayısı ile Avrupa’da birinci, dünyada yedinci sırada yer alıyor. (Teknolojioku)
İstanbul, Türkiye’deki Facebook kullanımında, 9.6 milyonluk üye sayısıyla, iller bazında birinci sırada yer almakla birlikte, boşanma sayısında da 27 bin kişiyle de yine birinci sırada yer almakta.
Psikolog Suna Akgün: “Sosyal medyadaki iletişimin yaygınlığıyla aldatmalar arttı. Eşler evliliklerinde beklentilerini elde edemediklerinde daha kolay aldatır oldular”
Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi Uzmanı Muharrem Çetin: “Sosyal medyada; evlilik nasıl normal bir süreçse boşanma da aynı şekilde normal olarak görülüyor”
Prof. Dr. Erol Göka: “Batılı hayat tarzı ülkemize gelip yerleşti. Dolayısıyla Türk aile yapısı bozulmaya başladı”(Haber7)
Özel hayatlarımız ile arasındaki çizginin giderek incelmesi ile sosyal medya, kimi zaman yeni ilişiklere başlangıç zemini olurken, kimi zamanda sevgililerin ve evli çiftlerin arasındaki tartışmaların ve boşanmaların merkezinde yer alıyor. Sosyal ağlarda harcanan zamanın giderek artması, günümüzdeki ikili ilişkilerin doğasını da ciddi ölçüde değiştirmeye başladı. Arkadaşlık ilişkileri, iş ilişkileri ve özellikle aşk ilişkileri, sosyal ağların hayatımıza girmesiyle beraber büyük bir hızla değişim gösterdi.
Yüz yüze iletişimin azalmasının yanı sıra insanların birbirleriyle çok daha sık ve hızlı bir şekilde birbirlerine ulaşabilmesi, sosyal medyanın ortaya çıkardığı bazı ilginç ikilemleri de ortaya çıkartmaya başladı. Sosyal medyanın bu iki uçlu etkisi en çok metropol hayatındaki ilişkilerde gözlemlenebiliyor. Görüşmekte zorlanan insanlar sosyal medya aracılığıyla daha hızlı bir şekilde birbirleriyle iletişim kurabilirken, eskiden mahallelerde ya da sokakta ve ya kahvede yapılan 'dedikodular' ve gerçek hayatta gözüken insanlar, artık sanal dünyada kendilerini afişe ettikleri fotoğraf ve paylaşımlar aracılığıyla sosyal ortamlarda var oluyorlar. Tüm bu gelişmelerle beraber, sosyal medyanın ikili ilişkiler arasında en çok aşk ve evlilik ilişkilerini derinden etkileme gücüne sahip olduğunu söylemek mümkün. "Özel hayatımızı giderek afişe ediyoruz"
DAVRANIŞ BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
Yetişkin ve Aile Danışmanlık Merkezi'nde psikoterapistlik yapan Klinik Psikolog Hejan Epözdemir, sosyal ağların özellikle özel hayatımızın üzerindeki etkisi ile ilgili şunları söylüyor: " Özel ilişkilerde artık öyle bir usul var ki, mesela bir Facebook hesabımız var ise orada bir ilişki durumumuz var ve orada
bir şey belirtiyor olmak özel hayatı afişe eden bir hale geldi; bu tip şeyler çiftler arasında rahatça kriz haline gelebiliyor. "Allah'ın bir kuralıymış gibi o platformda da ilişki durumunuzu göstermeniz gerekiyor " diyor.
Tartışmaların yanı sıra, boşanmalarda da sosyal medyanın etkisi hızla artıyor. Sosyal ağların ve sohbet sitelerinin boşanmaya etkisi konusunda yapılan özel bir ankette 780 kadın ve erkekle yapılan görüşmeler oldukça ilginç istatistikleri ortaya koyuyor....
Bireysel ve Aile Terapi Derneği Başkanı Psikolojik Danışman Emine Özdemir, "Evlilikler üzerinde sosyal medyanın etkisi hızla artıyor. Kişiler sosyal medyada tanışıp evlilik kararı alıyor.
Bu evliliklerin ne kadar sağlıklı ve uzun süreli olacağını zamanla göreceğiz." dedi.
Sosyal medya kullanımın kontrolsüz olması halinde faydan çok zarar verdiğiniz belirten Özdemir, "Öğrenciler ve eğitimciler eskiden ders notları fotokopi ile çoğaltırken şimdi sosyal medya üzerinden paylaşılıyor. Çocuklarını takip etmek isteyen aileler de sosyal medya üzerinden çocuklarını takip ediyor, kiminle arkadaş olup neler paylaştığını kontrol etmeleri gerekir. Kişinin sosyal medyada geçirdiği zaman günden güne artıyor ve sosyal medya bağımlılığı oluşmaya başlıyor.Bir diğer etki de kişinin kendini sosyal hayattan soyutlamaya başlaması. Örneğin sosyal medyada yüzlerce arkadaşı olan bir kişi gerçek hayatta yalnız olabiliyor. Oysaki sanal arkadaşlıklar asla gerçek somut arkadaşın yerini tutamaz. Çünkü bizim iletişim kurduğumuz kişinin varlığını hissedebileceğimiz, göz iletişimi kurabileceğimiz, dokunabileceğimiz arkadaşlara ihtiyacımız var. Sanal arkadaşlıklar bu ihtiyacı asla gideremez." diye konuştu.
Günümüzde sosyal medyanın kişileri meraklı olmaya ve başkalarının özel hayatını incelemeye sürüklediğini belirten Özdemir, "Kim kiminle nerede, ne yedi, ne yaptı gibi merak unsurları tahrik edilerek insanları başkalarının yaşantılarını takip etmek gibi gereksiz ve zararlı bir duruma sokmaktadır. Sosyal medya kıskançlık duygularını ve depresyonu da tetikleyebilmektedir. Çünkü kişiler genellikle olumlu anılarını paylaşarak, olduklarından farklı bir profil sergilemekte, başkalarının da bunu kıskanmasına sebep olmaktadırlar. Kıskançlık duygusu, kişide ‘herkes mutlu bir tek ben mutsuzum’ gibi bir düşünce oluşturmakta bu da depresyona sebep olabilmektedir. Bunların dışında günümüzde sosyal medya üzerinden kavgalara şahit olmak da mümkün. Facebook'ta başkasının zaman tüneline istenmeyen yazılar yazan olduğu gibi, Twitter üzerinden birbirine ‘kapak’ denilen cevaplar verenler de var." şeklinde konuştu.
İnternet ve sosyal medyanın yaygınlaşması ile insanlar daha çok kaynaşmaya başladı başlamasına ama sadece internet üzerinde! Artık insanlar eskisi gibi dışarıda sosyal değil ve sadece sosyal paylaşım sitelerinde birbirleriyle anlaşmaya çalışıyorlar. Peki bu durum ne kadar iyi veya ne kadar kötü?
Facebook ve Twitter gibi sosyal paylaşım siteleri sayesinde uzun süredir görmediğiniz eski bir arkadaşınızı veya akrabanızı görebiliyor ve paylaşımları sayesinde sürekli berabermiş gibi yaşantısını takip edebiliyorsunuz. Ayrıca arkadaşlarınızın her anını paylaştığı sürece takip edebiliyor, yanına gitmeden fikirlerinizi söyleyerek ona destek olabiliyorsunuz.
Veya kendi hayatınızla paylaşmak istediklerinizi sosyal medya hesabınız ile arkadaş ve sevdiklerinizle paylaşabiliyorsunuz. Buraya kadar her şey güzel ama ya tüm bunların görünmeyen kötü yüzü?
Akıllı telefonlar ile cepte taşınmaya başlanan ve her an her yerde ulaşılabilen sosyal medyada insanlar kendilerini istedikleri gibi bir kişilikle sunuyor ve gerçek kimliklerini yansıtmıyorlar. Sadece iyi yönlerini veya onların gösterdiği kişiliklerini görüyor ve onları öyle tanıyorsunuz. Bunun yanısıra sosyal paylaşım sitelerinde görüşen akraba veya arkadaşlar dışarıda bir araya gelip sosyal bir etkinlik düzenlemiyorlar. Zaten her hallerini Facebook ve Twitter gibi alanlarda paylaşıp, mesaj bölümlerinden sıkıntılarını konuştular bir araya gelip ne konuşacaklar ki?
Bunların yanısıra başka bir sorun ise kadın erkek ilişkileri. Geçtiğimiz günlerde rastladığım bir haber de İtalya’nın boşanma ve aile avukatlarının oluşturduğu bir komisyon tarafından hazırlanan raporun İtalya’daki evliliklerin yüzde 40’ının WhatsApp nedeniyle sona erdiğini gösteriyordu. Raporda anlatıldığı şekliyle, sosyal medya kullanıcılarının artması ve bu alana olan ilginin yoğunlaşması nedeniyle zaten sarsılmakta olan evliliklerin, WhatsApp nedeniyle bitme noktasına taşındığı iddia ediliyor.
Raporda ayrıca, dijital ortamın eş zamanlı etkileşim alınmasını sağladığı için ilişkilerde güvenin sarsılmasına yol açtığı, ancak bunun temelde güvensizlik üzerine kurulu ilişkilerden kaynaklandığı belirtilmiş. Daha önce ilişkilerde yıpranmaya Facebook’un yol açtığını, şimdilerde bu platformun yerini WhatsApp’ın aldığını aktaran raporda, artık yetişkinlerin de gençler kadar sosyal medyada aldatmaya ve kandırmaya yönelik ilişkiler kurduğu bu raporda yer almış. Peki ne kadar yetişkin?
Benim gözlemlediğim kadarı ile 60 yaşını geçkin insanlar bile bu kategorinin içinde! İslam’dan uzaklaşan aile toplum yapısı sosyal medyada patlak veriyor. İnsanlar başkaları görür de rezil olurum diye normal hayatta yapamadıklarını sosyal medyada kimse görmüyor düşüncesi ile yapmaya başladı ve bu nedenle eşler arasında geçimsizlik çoğaldı. Erkekler ve kadınlar normal yaşantılarında kuramadıkları samimiyetlik derecesini buralarda arttırıyor ve başbaşa oldukları içinde istenmeyen ilişkiler meydana çıkmaya başlıyor. Çünkü karşısında tanımaya başladığı erkek veya kadın eşinde olmayan meziyetleri taşıyor ve belkdie hayalindeki insan. Bu durum da kişilerin birbirlerine karşı bakış açıları değişiyor ve aralarındaki muhabbet ise farklı duygulara gebe oluyor.
Yukarıda da bahsettiğimiz gibi aslında o meziyet sandıkları şey ise gerçek karakterleri değil ve sadece kendilerini istedikleri gibi veya karşısındakinin seveceği şekilde gösterdikleri rollerden oluşuyor.
Eşler arasında muhabbeti ve sevgiyi bitiren bu durum genç yaşlı fark etmiyor ve tüm internet kullanıcılarını kapsıyor.
Tüm bunlara eşinden boşanmak üzere olan 62 yaşında bir internet kullanıcısı amcanın Facebook yazışmalarını gören eşinin yaşadığı şoku örnek verebiliriz. Eşinin yazışmalarını gören yaşlı teyze eşinin aile dostları ve arkadaşları olan bir bayan ile yazışmasını görür. Yaşlı kadın hiç aklına gelmeyen ve hatta boşanmak üzere olmasına rağmen eşine yakıştıramadığı bir durum karşısındadır. Eşi de kendisi gibi evli, çocuklu ve hatta torun sahibi olan ailecek görüştükleri arkadaşlarının eşi ile sevgili olarak görüşüyordu. Bir kadın için özelliklede yaşlı bir bayan için böyle bir durum ile karşılaşmak çok kolay olmasa gerek. Belki de boşanmalarına sebep bu kadındı? Peki sosyal medya olmasaydı böyle bir şeyin olması mümkün olur muydu? Olması mümkündü belki ama bu kadar kolay ve basit olamazdı herhalde! Bu olay gerçektir ve hatta bu yazıyı yazmamın nedenlerinden biridir. Ayrıca bu örnek sadece şahit olduğum bu tarz olaylardan bir tanesidir.
BOŞANMADA MEDYA ETKİSİ
Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Alper Evrensel, son dönemler artış gösteren boşanma vakalarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Boşanmalarda son dönemlerde bir artış yaşanıyor. Kişilerin henüz birbirini tanımadan evliliğe adım atmalarının boşanmayı hızlandırdığına dikkat çeken Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Alper Evrensel, sosyal medyanın da boşanmadaki etkisinin göz ardı edilmemesi gerektiğini ifade ediyor. Sadakati zayıflatıcı çeldiricilerin sosyal medyada fazla olduğuna vurgu yapan Evrensel, anne babası boşanmış çocukların ileride boşanma risklerinin de yüksek olduğunu söylüyor.
5 evlilikten birinin boşanmayla sonuçlandığı günümüzde olayın üzücü ve düşündürücü olduğuna dikkat çeken Evrensel, bu tablonun detaylı bir şekilde incelenmesi gerektiğini ifade ederek şöyle konuştu;
“Özellikle son yıllarda insanların birbiriyle tanışma ve kendi görüşleriyle eşini belirleme olanaklarında bir artış olduğunu ifade eden Dr. Evrensel, adayların duygusal davranıp, oturup düşünmeden, henüz daha birbirini tanımadan evlilik kararı alıyorlar. Hal böyle olunca da ilerleyen dönemlerde kişilik yapılarının ortaya çıkmasıyla evliliklerin boşanmalarla sonuçlanıyor.İletişim toplumunda gerek sosyal medya gerek diğer kanallar olsun evlilikte çeldirici rol oynuyor.
Sanal tanışıklıklar yanıltıcı oluyor
“Çeldiriciler karşında bireylerin iradesi çok önemli. Yanlış bir şey yapacak olmaktan kişiler korkmalı. Boşanma aşamasına gelmiş evliliği kurtarmayı tartışmak yerine evlenecek adaylara nasıl davranırsak sorunsuz evlilik inşa ederiz, bunu konuşabilmemiz gerekir.
İnternet ortamında tanışıklıklar yanıltıcı olabiliyor. Sanal ortamda o an aşk insanın aklını başından alabiliyor. Aklı bir karış havada kullanımı doğru bir kullanım. Bu kişiler bu süreçte sağlıklı analiz ve muhakeme yapamayabiliyor.
Görücü usulü ile evlilik daha mı sağlıklı?
Bizim kültürümüzde sosyal ortamın olmadığı durumlarda görücü usulü evlilikler vardı ve bunların daha sağlıklı ilerlediğini görüyoruz. Kişiler önce büyükleri aracılığıyla birbirlerini tanıma fırsatı buluyorlardı bu evliliklerde ve aile desteğiyle eşler daha mutlu oluyordu. Ama şimdi adaylar büyüklerini bir şekilde devre dışı bırakıyor. Anne baba artık müdahale edemiyor, otorite çok fazla gösteremiyor. Gösterilme olduğu durumlarda inatlaşma ve kaçmalar gözleniyor.
Boşanan anne baba çocukları da boşanıyor
Sanal ortam üzerinden gidilen evliliklerde boşanmaların sık yaşandığını klinikte de tecrübe ettiklerini vurgulayan Evrensel bu çiftlerin çocuklarına da dikkat çekiyor. Boşanmış anne babaların çocuklarının da ileriki yaşamlarında boşanma riskiyle karşı karşıya kaldığının altını çizen Evrensel, anne babaların bunu göz önünde bulundurarak bir karara varmaları gerektiğini söyledi. “
Sosyal medya sadakati zayıflatıyor
Sosyal medyanın riskli ve sabıkasının herkes tarafından bilindiğini vurgulayan Dr. Alper Evrensel; “Gerek evli gerek evlenmemiş kişilerin sanal ortamda iletişim halinde olma sadakati zayıflatabiliyor. Bakınca internet ortamında zayıflatıcı çok çeldirici söz konusu. Sosyal medyanın sabıkası çok açık. Kıvılcımla başlayıp yangına dönebiliyor ilişki. İnsanlar ummadıkları yerlere ilerleyebiliyorlar. Kimse kendine fazla güvenmemeli. Çok acı örnekler görüyoruz. Sosyal medyadan bu noktada oldukça uzak durmak gerekir.” dedi.
SOSYAL AĞLAR İLİŞKİLERİ OLUMSUZ ETKİLİYOR!
Sanal alemde, sınırları çizmenin oldukça zor olduğuna değinen uzmanlar, genellikle bir oyun gibi başlayan yazışmaların daha sonra evlilik bağlarını sarsan durumlara sebep olmasının kaçınılmaz olduğunu düşünüyor. Bireylerin yolunda giden evlilikleri olsa bile, zamanla kendilerini sanal ortama kaptırabildiklerine değinen uzmanlar, eşten zaman çalınarak, çeşitli bahanelerle sosyal paylaşım ağlarına girilmeye çalışılmasının sorunlar yaşanmasına ortam hazırladığına dikkat çekti.
SOSYAL PAYLAŞIM SİTELERİNİN KURBANI OLMAYIN!
Amerika’da 2009 yılından bu yana, boşanmak için mahkemeye başvuran her beş çiften biri sosyal paylaşım ağlarından kaynaklanan problemleri öne sürdüğünün altını çizen uzmanlar; “Boşanma dilekçelerinde, eşler birbirini sosyal ağlarda kaçamak yapmakla, eski sevgilileriyle görüşmekle ya da sosyal ağ paylaşım sitelerine dalıp birbirlerini unutmakla suçluyor. Son iki yıl içerisinde Türkiye’de de bu nedenlerden dolayı ciddi tartışmalar yaşayan, boşanma eşiğine gelen hatta ilişkilerini bitiren çiftler gözleniyor.” dedi ve çiftler, sosyal paylaşım sitelerinin kurbanı olmasın diye önemli önerilerde bulundu:
İŞTE ALTIN DEĞERİNDE ÖNERİLER:
1-Şüpheli durumu görmemezlikten gelmemelidir!
“ Eşler, bu durumu ilk fark ettikleri zaman birbirine karşı açık olmalı ve konuşmalıdır. Görmemezlikten gelmek en büyük yanlıştır. Doğabilecek problemleri çözmenin en iyi yolu, olup biteni iyice anlamaya çalışmaktır. Diğer bir değişle, çiftler onları bu davranışa iten problemleri ya da eksiklikleri ortaya çıkarıp, düzeltme yoluna gitmelidir.”
2-Sosyal paylaşım sitelerinin üyelik ve arkadaşlık talepleri çiftin ortak onayıyla gerçekleşmelidir!
“ Sosyal paylaşım siteleri, bir yandan arkadaşlarınız hakkında fikir edinilmesini sağlarken, diğer yandan da evlilikler üzerinde olumsuz etkilere neden olmaktadır. Eski erkek ya da kız arkadaşlarınızdan gelebilecek arkadaşlık taleplerini onaylamak ya da onaylamamak konusunda çiftlerin bir karar alması, çıkabilecek sorunların önüne geçilmesinde oldukça yararlı olabilir.”
3-Sosyal paylaşım hesapları sınırlandırılmalıdır!
“ Sosyal paylaşım sitesi hesap ayarlarından, görünürlüğünüzü sınırlandırarak ya da iletişime geçmek istemediğiniz kişileri engelleyerek, istemediğiniz kişilerden gelebilecek arkadaşlık taleplerini ya da mesajları önlemiş olursunuz. Bunu çiftler adil olarak yaparsa, ilişkileri üçüncü şahıslardan çıkabilecek problemlere karşı korunmuş olacaktır.”
4-Sosyal paylaşım sitelerinin hesap şifreleri gizli olmamalıdır!
“ Sevginin, paylaşımın ve şeffaflığın olduğu her yerde güven vardır. Bu nedenle, sosyal paylaşım ağlarının, aranıza girmemesi ve kafanızda soru işaretleri yaratmaması için çiftlerin, kullandıkları sosyal paylaşım site hesap şifrelerini birbirinden saklamamaları daha doğru olacaktır. Böylelikle merak edilen her şeye istendiği zaman ulaşılabilir.”
5-Sosyal paylaşım sitelerinde ortak bir hesap ve birlikte çekilmiş bir profil resmi kullanılmalıdır!
“ Kişiler cinsellik olmadığı için aldatma da olamayacağını savunsa da, eğer çiftlerden biri diğerinin yanına geldiğinde ekran kapatılıyorsa ya da sosyal ağa girmek için kişi partnerinin uyumasını bekliyorsa, aldatılıyorsunuz demektir. Unutmayalım ki aldatma bir kandırmacadır. Kanan taraf olmanız ilişkinizin çatırdamasına yol açabilir. Bu nedenle, birer sosyal paylaşım ağı kullanıcısı olarak, eşinizle birlikte ortak bir hesap oluşturabilir ya da aynı kareyi paylaştığınız bir fotoğrafı profil resmi yapabilirsiniz. Aynı sosyal paylaşım ağı hesabını kullanarak, hem birbirinizin arkadaş çevresini yakından tanımış olur hem de yanlış anlaşılmalara neden olabilecek durumlara yer vermemiş olursunuz.”
6-Sosyal paylaşım siteleri bağımlılık halini almamalıdır!
“ Sosyal ağlar, herkesin hayatına yeni bir kişi ya da iş olarak girdiği için kişiden kendisine vakit ayırmasını, sürekli onla ilgilenmesini istiyor. ‘Bir arkadaşlık talebiniz var!’, ‘Biri mesaj kutuna bir şeyler yazdı!’, ‘Oyuna davet edildin!’ gibi bildirimlerle her gün siteye çağırılıyorsunuz. ‘Sadece, beş dakikalığına gireceğim!’ dediğiniz de, bir bakmışsınız saatlerdir sosyal paylaşım sitesi sayfasının karşısındasınız. Bu durum, sadece evinizde değil işinizde de böyle. Sosyal paylaşım sayfalarında sosyalleşmektense evde ya da dışarıda daha güzel vakit geçirebilirsiniz.”
7-Sosyal paylaşım siteleriyle ilgili ortak bir karar alınmalıdır!
“ Kişiler, ilişkilerinin ya da evliliklerinin en başında, sosyal paylaşım siteleri hakkındaki görüşlerini, istek ve taleplerini açıkça dile getirmelidir. Böylece, ileride çıkabilecek sorunlara yönelik tedbirlerini en baştan almış olacaklardır. Çiftlerin, sosyal paylaşım siteleri hakkındaki olumlu ya da olumsuz görüşleri üzerine konuşularak aldıkları kararlar, en baştan karşılıklı olarak konuşulup ortak bir sonuca varılan, kesin ve kati olarak sınırları çizilen kararlar olacağı için anlaşmazlıkların çıkması dahilinde, birlikte alınmış olan kararın, sorunun çözülmesinde büyük etkisi olacaktır.”
Dostları ilə paylaş: |