SÖZCÜK DÜZEYİNDE ANLAM
1. GERÇEK ANLAM: Sözcüğün temel ve yan anlamlarından oluşan anlamdır.
a. TEMEL ANLAM: Sözcüğün zihnimizde uyandırdığı ilk izlenimdir. Temel anlam, kelimenin tek başına düşündürdüğü anlamdır. Buna Sözlük Anlamı da denir.
*Sözcük temel anlamda kullanılmışsa onun yerine aynı anlama gelebilecek başka sözcük kullanılamaz.
b. YAN(YAKIŞTIRMA) ANLAM: Kelimenin temel anlamına bağlı kalarak kazandığı yeni anlamlardır. Kelimeye ilgi veya benzetme sonucu yüklenen anlamdır.
2. MECAZ ANLAM: Sözcüğün gerçek anlamının dışındaki anlamıdır.
Karma örnekler:
Başımın üstünden yorgun bulutlar geçer. (temel)
Aklımdan sen geçersin. (mecaz)
İplik iğnenin deliğinden zor geçti. (yan)
Elindeki taşları suya bir bir atıyordu.(temel)
Sırtına bir şal atmıştı.(yan)
Sıcak olunca ceketleri sırtımızdan attık. (yan)
Kedi yavrularını bahçeye atmışlar.(yan)
Yabancılığı üzerimden attım.(mecaz)
Öğretmen beni sınıftan attı. (yan)
Evimiz caddeye bakıyor. (yan)
Duvardaki tabloya bakıyorum. (temel)
Arabasına iyi bakmamış. (yan)
Babaanneme biz bakıyoruz. (yan)
Sen onun kusuruna bakma. (mecaz)
Adam sıkıntıdan patlamış. (mecaz)
Elbisenin dikişleri patlamış. (yan)
Su borusu patlamış. (yan)
Çocuğun balonu patladı. (temel)
Çocuk daha konuşamıyor. (temel)
Üst kattaki komşuyla konuşmuyoruz. (yan)
Parti lideri yarın bu meydanda konuşacak. (yan)
Biz de bu konuyu konuşuyorduk. (yan)
Dilsizler el işaretleriyle konuşur. (yan)
Yasaların yerine yumruklar konuştu. (mecaz)
Bu hafta hangi film oynuyor? (yan)
Bilgisayarın tuşlarıyla oynama. (yan)
Hastanın bacağı oynamıyor. (yan)
Çocuklar bahçede oynuyorlar. (temel)
Talih bizimle oynuyor. (mecaz)
Lambalar yanıyor. (yan)
Mangaldaki kömür yanıyor. (temel)
Yemek yanmış. (yan)
Ekinler susuzluktan yandı. (yan)
Bu soruyu bilemezsen yandın. (mecaz)
*Organ adlarının doğaya aktarılması da yan anlam oluşturur.
masanın ayağı, kunduranın topuğu, suyun gözü, bıçağın sırtı, iki diş sarımsak, tarağın dişleri, çarkın dişleri, bir baş soğan, çivinin başı, yokuşun başı, uçağın kanadı, uçurtmanın kuyruğu vb.
***çamaşır suyu, papatya çayı, diş taşı, kestane kebabı, pamuk şeker vb.
Soba için dirsek aldım. *Dağın eteğine evler yapmışlar.
*Bir kelimenin birden fazla kavramı karşılamasına ÇOK ANLAMLILIK denir.
3. AD AKTARMASI (MECAZIMÜRSEL / DÜZ DEĞİŞMECE):
Benzetme amacı olmadan bir sözün başka bir söz yerine kullanılmasıdır.
Ad aktarması çeşitli ilişkilere dayanır:
A. PARÇA-BÜTÜN İLİŞKİSİ: Ya parça verilip bütün ya da bütün verilip parça anlatılır.
Bunlar duyarlı bir yüreğin şiirleridir. (şairin)
Dergimizde ünlü kalemler yer alacak.(yazarlar)
Dünyanın en ünlü eldivenleri bu ringde karşılaşacak. (boksörleri)
“Kirpikleri süzgün o ihanet dolu gözler (insan)
Rikkatle bakarken bile bir fırsatı gözler.”
Başın sağ olsun. (tüm vücudun: sen)
Marmara’da her yelken uçar gibi neşeli (gemi)
Hepimiz ekmek parası için çalışıyoruz. (geçim)
Fatih, İstanbul’u kuşatır.(ordusu)
Şu sigarayı yaksana.(ucunu)
Gemi Mersin’e yanaştı.(limanına)
Tırnaklarını hemen keseceksin. (ucunu)
*Bazen özellik verilir, varlık anlatılır:
Dergiyi ikinci hamura basacağız.(kâğıda)
Yine beyazlar giymişsin. (giysiler)
Otobüslere önden binilir, arkadan inilir. (kapıdan)
Beni cepten ararsın. (cep telefonundan)
B. İÇ-DIŞ İLİŞKİSİ: Ya iç verilip dış ya da dış verilip iç anlatılır.
Çaydanlık fokur fokur kaynıyor.(su)
Kaç gündür bu dosyayı inceliyorum.(içindeki evrak)
Tabağını bitirmeden kalkma sofradan. (içindeki yemek)
Çayı getireyim mi? (çaydanlık veya çay bardağı)
Suyu buzdolabına koy.(şişe, sürahi)
Ayaklarını çıkarmadan girme içeri.(ayakkabı)
C. SANATÇI-ESER İLİŞKİSİ:
Tarık Buğra’yı hiç okumamış.(eserlerini)
Genellikle Mozart dinlerim. (bestelerini)
D. MEKÂN-İNSAN İLİŞKİSİ:
Adresi bir de şu dükkâna soralım.(dükkândaki kişiye)
Belgeleri karşı masa imzalıyor.(masadaki memur)
Eve söylemeden gidemem.(evdeki insanlara/ anne babaya)
Stadyum ayağa kalktı.(seyirciler)
Gaziantep yazdan kalma bir gün yaşadı.(halk)
E. MEKÂN-DURUM İLİŞKİSİ:
Dersten yeni çıktık.(sınıftan)
Yeni bir işe girmiş.(iş yerine)
F. YÖN-ÜLKE İLİŞKİSİ:
Bu oyuncaklar Uzak Doğu’dan geliyor.(Çin, Tayvan vs.)
Orta Doğu kaynıyor.(Filistin, Irak, Suriye vs.)
4.SESTEŞ(EŞ SESLİ) KELİMELER: Yazılışı aynı, anlamı farklı olan kelimelerdir.
Gel gül dedi bülbül güle gül gülmedi gitti
Bülbül güle, gül bülbüle yâr olmadı gitti
Eyleme vaktini zayi, deme kış yaz; oku, yaz.
*Sesteşliğe uygun kelimeler:
al, ak, at, kız, kaz, koy, soy, düş, yol, it, kat, yat, saç, kaç, sol, yer, kıl vb.
*Hem eylem, hem ad soylu sesteşi olanlar:
yüz(sayı), yüz(çehre), yüz (eylem)
sağ(yön), sağ (ölü olmayan),sağ(eylem)
kır gezisi(doğa), kır saçlı(aklı karalı), kır bunları (eylem)
*Ad soylu sesteşler:
arı(saf), arı(böcek); ben (kişi zamiri), ben (siyah nokta); saz (çalgı aleti), saz (kamış); kara (siyah), kara (toprak parçası)
5. SOMUT ANLAMLI KELİMELER: Varlığını beş duyudan en az biriyle veya gelişmiş araçlarla algılayabildiğimiz varlıkları karşılayan kelimelerdir.
bakteri, gen, ışın, ışık, hava, ses, elektrik, ateş, toz, insan, beyin, ev, otobüs vb.
6. SOYUT ANLAMLI KELİMELER: Varlığını duyularla ve gelişmiş araçlarla algılayamadığımız kavramları karşılayan kelimelerdir.
dostluk, samimiyet, inanç, korku, güven, cesaret, akıl, utanç, hayal, rüya, cin, melek, sağduyu, aşk, nefret, hırs, ideal vb.
7. EŞ ANLAMLI (ANLAMDAŞ) KELİMELER: Aynı kavram ya da varlığı karşılayan farklı kelimelerdir.
sözcük-kelime, uyak- kafiye, doğa-tabiat, mecburi-zorunlu, millî-ulusal, heyet-kurul, teşhis-tanı (tıp), teşhis-kişileştirme (ed.), mezarlık- kabristan, il-vilayet, sınav-imtihan, mana-anlam, mahzur-sakınca, yerel-mahallî, zıt-karşıt, suni-yapay, sıfat-ön ad, zamir-adıl, illegal-yasa dışı, monoton-tekdüze, motorin-mazot, anı-hatıra, cevap-yanıt, nasihat-öğüt, tecrübe-deneyim, ikaz-uyarı, talep-istek, vazife-görev, yoksul-fakir, ulus-millet, matem-yas, güçlü-kuvvetli, kanun-yasa, sene-yıl, söyleşi-sohbet, anımsamak-hatırlamak, keder-üzüntü, seyahat-yolculuk, güz-sonbahar, fayda-yarar, şahıs-kişi vb.
8. YAKIN ANLAMLI KELİMELER: Aynı kavramı karşılamayan ancak bazı ortak yönleri bulunan kelimelerdir. Bunlar bazen birbiri yerine kullanılmaktadır.
bakmak-seyretmek, dinlemek-işitmek, yalan-yanlış, mal-mülk, ağrı-sızı-sancı, sıcağı sıcağına-hemen…
benimsemek: Bir şeyi kendine mal etmek, sahip çıkmak, kabullenmektir.
özümsemek: Edinilen bilgileri bireyin kendi öz malı hâline getirmesidir.
Ürkmek: Bir şeyden korkup birden sıçramaktır.
Korkmak: Bir tehlike veya tehlike düşüncesiyle kaygı duymak, endişe etmek, korku duymaktır.
Sıkılmak: Can sıkıntısı duymaktır.
Bıkmak: Sürüp giden bir şeyi doygunluk veya yorgunluk nedeniyle istemez olmaktır.
Beğenmek: İyi veya güzel bulmaktır.
Hoşlanmak: Hoşuna gitmek, hoş bulmaktır.
Sevmek: Sevgi ve bağlılık duymak, gönül vermektir.
Bağırmak: Yüksek ve gür ses çıkarmaktır.
Çağırmak: Birinin gelmesini kendisine yüksek sesle söylemektir.
Çevirmek: Bir şeyin yönünü değiştirmektir.
Döndürmek: Bir şeyin dönmesini sağlamaktır.
Kendimi bildim bileli bu evde otururuz.
Bu köy öteden beri balıkçılıkla geçinir.
Sakının bu insanlardan.
Uzak durun bunlardan.
Bu kitapları belirlediğiniz ölçülere göre seçin, ayırın. (2001-ÖSS)
9. KARŞIT (ZIT) ANLAMLI KELİMELER: Zıt kavramları karşılayan kelimelerdir.
az-çok, ileri-geri, ağır-hafif, sıcak-soğuk, uzun-kısa, zayıf-şişman, açık-kapalı, yeni-eski vb.
gelmek-gitmek, ağlamak-gülmek, sevmek-nefret etmek, düşmek-kalkmak vb.
*Zıtlıkla olumsuzluk karıştırılmamalıdır.
gelmek-gelmemek (olumsuzu), gelmek-gitmek(karşıtı)
akıllı-akılsız (olumsuzu), akıllı-deli (karşıtı)
*Renklerden sadece “ak-kara” (beyaz-siyah) arasında zıtlık vardır.
*Bazı kelimeler birden fazla kelimenin karşıtıdır:
eğri-doğru, yanlış-doğru; girmek-çıkmak, inmek-çıkmak, batmak-çıkmak
*Bazı sözcükler kullanıldığı cümleye göre karşıtlık oluşturur.
açık bir çay- koyu bir çay, hafif bir tütün-sert bir tütün, bozuk para-bütün para
*Zıt sözcüklerin her ikisi de gerçek olmalıdır veya her ikisi de mecaz anlamda olmalıdır.
soğuk su-sıcak tavır (zıtlık yok)
*Kavramsal karşıtlıkta kelimelerin yakın anlamlıları karşıtı yerine kullanılır.
zayıf-kilolu, karanlık-gündüz, karanlık-ışık, sıcak-üşümek, gülmek-üzülmek, sevinmek-ağlamak vb.
10. NİCEL VE NİTEL ANLAMLI KELİMELER:
Sayılabilen, ölçülebilen, tartılabilen ve artıp eksilen değerleri bildiren kelimeler Nicel(Nicelik) Anlamlı Kelimeler’dir.
Sayılamayan, ölçülemeyen, tartılamayan özellik ve durumları bildiren kelimeler Nitel (Nitelik) Anlamlı Kelimeler’dir.
Uzun ve geniş bir koridordan geçtik. (nicel)
Güzel davranışlar insanı yüceltir. (nitel)
Öndeki araba ağır gidiyor. (nicel)
Ağır sözlerle kalbimizi kırdı. (nitel)
Bu işten büyük kâr elde etti. (nicel)
O, büyük bir sanatçıdır. (nitel)
11. GENEL VE ÖZEL ANLAMLI KELİMELER:
Sözcük, bir türün tamamını karşılayacak şekilde kullanılmışsa genel, bir kısmını veya bir tanesini karşılayacak şekilde kullanılmışsa özel anlamlıdır.
Suyu hayat diye tanımlıyorlar. (genel)
Kireçli olduğu için suyu içemedik. (özel)
Papatya fazla su istemez. (genel)
Papatyalar susuzluktan kurumuş. (özel)
Hastaya bir demet papatya götürdüm. (özel)
12. TERİM ANLAM: Bir bilim, sanat, meslek dalıyla ya da bir konuyla ilgili belirli ve özel bir kavramı karşılayan kelimelerdir.
ödem, anjiyo, anestezi, enfeksiyon vb. (tıp terimleri)
dönence, enlem, boylam, ekinoks vb. (coğrafya terimleri)
tümleç, özne, yüklem, sözcük kökü vb. (dil bilgisi terimleri)
açı, hipotenüs, açıortay vb. (geometri terimleri)
İkisi arasında 40˚’lik bir açı var. (terim)
Olaylara bir de bu açıdan bakın. (mecaz)
Bu odanın perdesi çabuk kirleniyor. (temel)
Oyunun ikinci perdesine yetiştik. (terim)
13. DOLAYLAMA: Tek kelimeyle anlatılabilecek bir kavramı birden fazla kelimeyle anlatmaktır.
ormanlar kralı:aslan ,
file bekçisi: kaleci,
meşin yuvarlak: top(futbol),
ulu önder: Atatürk,
yavru vatan: Kıbrıs,
kara elmas: kömür,
bacasız sanayi: turizm,
beyaz altın: pamuk,
beyaz ölüm: uyuşturucu
Kadın “Evimin direği gitti.” diye ağlıyordu. (koca)
14. GÜZEL ADLANDIRMA: Bazı varlık veya kavramlar söylendiğinde oluşabilecek iğrenme, korku ve kötü izlenim gibi durumları önlemek amacıyla yapılan dolaylamadır.
işitme engelli:sağır,
görme engelli: kör,
bedensel engelli: sakat,
zihinsel engelli: deli,
ölüm meleği: Azrail,
yakasız gömlek: kefen,
ince hastalık: verem,
kötü hastalık: kanser,
üç harfliler: cinler,
ayak yolu: tuvalet ,
ebedi istirahatgâh: mezar
*Cümle şeklinde güzel adlandırmalar da vardır.
Sizlere ömür: öldü
Hastalığa yenik düştü: öldü
Ecel şerbetini içti: öldü
Aramızdan ayrıldı: öldü
Hakk’ın rahmetine kavuştu: öldü
Son yolculuğuna uğurlandı: gömüldü
Kalbi bu acıya dayanamadı:öldü
Toprağa verildi: gömüldü
15. YANSIMALAR: Varlıklardan çıkan sese benzer seslerle türetilen kelimelerdir.
çıt, vız, tık, pat, çat, küt, hor, me, miyav, hav vb. (yansımalar)
*Yansımalardan isim de türetilebilir, fiil de.
İSİM: çıtırtı, vızıltı, fısıltı, horultu, çatırtı, gümbürtü, cızırtı, düdük, çıngırak…
FİİL: çıtla-, çıtırda-, tıkla-, fısılda-, horla-, patla-, patırda-, mele-, havla-, miyavla-, fışkır-,hıçkır-, ulu-, tükür- ...
*Yansımalar tek başına da kullanılabilir, ikileme olarak da kullanılabilir.
Kapıyı küt diye çarptı.
Kalbim küt küt atıyor.
*ışılda-,pırılda-, ışıltı, pırıltı (yansıma değil)
*kişne-, kükre-, bağır-, ötüş- (yansıma değil)
*Eski anlayışlar çatır çatır yıkılıyor. (yansıma değil, mecaz anlamda)
16. İKİLEMELER: Aynı, yakın veya zıt kelimelerin tekrarıyla oluşan söz gruplarıdır.
İki ana grupta incelenir:
A. TEKRAR GRUPLARIYLA YAPILANLAR:
a. Aynı Kelimelerle: ağır ağır, hızlı hızlı, tek tek, koşa koşa, yeşil yeşil, bir bir vb.
b. Zıt Kelimelerle: az çok, ileri geri, aşağı yukarı, gece gündüz, düşe kalka, gide gele, bata çıka vb.
c. Biri Anlamlı Biri Anlamsız İki Kelimeyle: sıkı fıkı, bölük pörçük, kaba saba, çoluk çocuk, yırtık pırtık, ufak tefek, kap kacak, eğri büğrü vb.
d. Anlamsız İki Kelimeyle: abur cubur, abuk sabuk, ıvır zıvır, apar topar, paldır küldür, pılını pırtını,
eciş bücüş, kem küm vb.
e. Yakın Anlamlı Kelimelerle: eş dost, hısım akraba, mal mülk, yana yakıla, akıl fikir, toz toprak, delik deşik, doğru dürüst, şöyle böyle, derme çatma, derli toplu, yalan yanlış vb.
f. Eş Anlamlı Kelimelerle: bitmek tükenmek, bıkmadan usanmadan, ses seda, güçlü kuvvetli vb.
g. Yansımalarla: horul horul, çıtır çıtır, fokur fokur, şırıl şırıl vb.
B. İLAVELİ İKİLEMELER:
a. Kelimelerin Başına m- Ünsüzü Getirilerek Yapılanlar:
kitap mitap, elbise melbise, soru moru, arkadaş markadaş vb.
b. Kelimelerin İlk Hecesine m,p,r,s Ünsüzü Getirilerek Yapılanlar:
bomboş, apayrı, tertemiz, dosdoğru vb.
17. DEYİM AKTARMASI (ÖZELLİK AKTARMASI):
Varlıklar ve kavramlar arası özellik aktarmasıdır. Başlıca deyim aktarmaları:
a. Organ Adlarının Doğaya Aktarılması:
ayakkabının burnu, kapının kolu vb.
b. İnsana Ait Özelliklerin Doğaya Aktarılması:
Hüzünlü akşamlarda deniz kimsesiz
Körfezdeki dalgın suya bir bak
Ne söyler şu dağa Çoban Çeşmesi
Karlı dağlara sor hasretimi
Dağlar ağlasın garip hâlime
Hayattan canlı ölüm, günahtan baskın rahmet
Beyoğlu tepinirken ağlar Karacaahmet
c. Doğaya Ait Özelliklerin İnsana Aktarılması:
sert bir müdür,
pişkin bir adam
O, ne tilkidir.
İlk eseriyle parladı.
Adam bir anda köpürdü.
d. Duyular Arası Aktarma (Duyu Aktarımı):
keskin bir koku(dokunmadan koklamaya),
acı bir çığlık (tatmadan işitmeye),
soğuk renkler (dokunmadan görmeye),
tatlı bir koku(tatmadan koklamaya),
sert bakış(dokunmadan görmeye) vb.
18. SOMUTLAMA: Soyut kavramların somut varlıklar aracılığıyla örneklendirilerek dile getirilmesidir. Somutlamanın iki ana yolu vardır:
a. Soyut sözcük cümlede yoktur, onun yerini somut bir sözcük tutar:
Bunu yapmaya yürek gerek. (cesaret) ad aktarması yoluyla
Onda bu meseleyi anlayacak kafa mı var? (zekâ) ad aktarması yoluyla
Kızcağız bir oduna düştü. (kaba, anlayışsız) açık istiare ile
Olanları duyan babam ateş püskürdü. (sinirlendi) kapalı istiare ile
Fıstık gibi bir araba satın almış.(güzel) benzetme ile
b. Soyut sözcük cümlede vardır ama somut varlıkların özellikleriyle ifade edilir:
Gönlümü yoluna serdim. (Halıya benzetilerek somutlandı- kapalı istiare)
Sen her zaman kuralları çiğniyorsun. (sakıza benzetilerek somutlandı-kapalı istiare)
Umut fakirin ekmeğidir. (Ekmeğe benzetilerek somutlandı- teşbihibeliğ)
19. KİNAYE (DEĞİNMECE):
Sözü hem gerçek hem mecaz anlama gelecek şekilde kullanma sanatıdır.
Verdiğim kitabı elinden düşürmüyormuş.
Taşıma su ile değirmen dönmez.
Ne söylersen söyle yüzü kızarmıyor adamın.
Boş fıçı çok langırdar.
Herkes ektiğini biçer.
Ateş düştüğü yeri yakar.
Batı’dan gelen bu fırtına ülkemizi etkileyecek gibi. (esinti, moda, anlayış)
Makbul isen hitabına herkes kulak tutar.
20. DEYİMLER: Anlatıma akıcılık kazandırmak amacıyla birden fazla kelimeden en az birinin mecazlı kullanımıyla oluşmuş söz grubudur. Özellikleri:
a. Deyimler yargı bildirmez.
b. Anonimdir, söyleyeni belli değildir.
c. Kalıplaşmıştır, kelimeleri değiştirilemez.
d. Kişilere ve kiplere göre çekimlenebilir.
bel bağlamak, bulanık suda balık avlamak, tepesi atmak, yanlış kapıyı çalmak, el etek öpmek, ipe un sermek, tadında bırakmak, tadı tuzu kalmamak, turnayı gözünden vurmak, abayı yakmak, iki yakası bir araya gelmemek, burnu büyümek, gönül koymak, köprüleri atmak, içi içine sığmamak, ateş almaya gelmek, kaleminden kan damlamak, kanına susamak, bıçak kemiğe dayanmak, fincancı katırlarını ürkütmek, diş bilemek, diş geçirmek, el açmak, gün görmek, diline dolamak, dilinden düşürmemek, dil uzatmak, çamur atmak, göz açtırmamak, ocağına incir dikmek, yılan hikâyesine dönmek, gemi azıya almak vb.
*Mastar şeklinde olmayan deyimler de vardır:
çantada keklik, aklı gözünde, maymun iştahlı, eli kulağında, içten pazarlıklı, eli sıkı, eli açık,
çenesi düşük, aslan payı, eski toprak, eski kulağı kesiklerden, ateşten gömlek, tuzu kuru, gözü kara, ekmek kapısı, ekmek teknesi, can pazarı, cadı kazanı, deve kini, fi tarihinde, dil yarası, zehir zemberek, şom ağızlı, kaçın kurası, iki dirhem bir çekirdek, ayran gönüllü vb.
*Cümle tipinde deyimler de vardır:
Yumurtadan çıkar, kabuğunu beğenmez.
Üsküdar’da sabah oldu.
Besledik büyüttük danayı, beğenmez oldu anayı.
Atı alan Üsküdar’ı geçti.
Geçti Bor’un pazarı, sür eşeği Niğde’ye.
Ayıptır söylemesi.
Dostlar alışverişte görsün.
*Bazı deyimler gerçek anlamını korur.
Çoğu gitti, azı kaldı.
Yükte hafif, pahada ağır.
İyi gün dostu.
Kimi kimsesi yok.
İsmi var, cismi yok.
21. ATASÖZLERİ: Halkın tecrübeleriyle ortaya çıkmış, halkça bilinen özlü sözlerdir. Özellikleri:
a.Atasözleri yargı bildiren birer cümledir.
b. Anonimdir.
c.Kalıplaşmıştır, kelimeleri değiştirilemez.
d.Anlam derinliğine sahiptir, az sözle çok şey anlatır.
e.Atasözleri genellikle öğüt verir, bazen de yaşamın bir gerçeğini yansıtır ve genel anlam bildirir.
Hasta yatan değil, eceli yeten ölür.
Bin nasihatten bir musibet yeğdir.
*Bazı atasözleri gözleme dayanır.
Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır.
Isıracak it, dişini göstermez.
Çocuğa iş buyuran, ardınca kendi gider.
Aç aman bilmez, çocuk zaman bilmez.
Dirlik olmayan yerde varlık olmaz.
Çıkmadık candan ümit kesilmez.
Kışın güneşine, yazın yağmuruna güvenme.
Dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur.
Çobana verme kızı; ya koyun güttürür ya kuzu.
Akşam bulutu kızarırsa eline abayı al, sabah bulutu kızarırsa eline yabayı al.
Misafirin ahmağı, ev sahibini ağırlar.
*Bazı atasözleri gelenek ve göreneklerden izler taşır:
Su küçüğün, sofra büyüğün.
Ölüye giden ağlar, düğüne giden oynar.
Erine göre bağla başını, parana göre pişir aşını.
Gelin atta, nasip Hak’ta.
Hayır dile komşuna, hayır gelsin başına.
Hatır için çiğ tavuk yenir.
Misafirin hakkı üç gün.
Anasına bak, kızını al; kenarına bak, bezini al.
Ana ekmeğine kuru, ayranına duru deme.
*Bazı atasözleri mecaz anlam içerir:
Ateş düştüğü yeri yakar.
Mum dibine ışık vermez.
Ayağını yorganına göre uzat.
Lafla peynir gemisi yürümez.
Gülü seven dikenine katlanır.
Bülbülün çektiği dili belasıdır.
Kurt kocayınca köpeklere maskara olur.
Irmaktan geçerken at değiştirilmez.
*Gerçek anlamda kullanılan atasözleri de vardır.
Son pişmanlık fayda etmez.
Bugünün işini yarına bırakma.
Dost ile ye, iç; alışveriş etme.
Akıllı düşman akılsız dosttan yeğdir.
Çok söyleme, arsız edersin; aç bırakma, hırsız edersin.
Aç gezmekten tok ölmek yeğdir.
CÜMLE ANLAMI VE YORUMU
1. AYNI ANLAMA GELEN CÜMLELER: Söyleniş bakımından farklılıklar gösteren ancak anlamı tamamen aynı olan cümlelerdir.
Dünyada kusursuz iki insan vardır: Biri ölmüş, diğeri doğmamıştır.
Dünyada kusursuz insan yoktur.
Senin yüzünden bu hâllere geldik.
Bu duruma düşmemizin sorumlusu sensin.
O, yazılarında hiçbir zaman objektif olmadı.
O, yazılarında her zaman öznel bir yaklaşım sergiledi.
İçinde iyi bir yön bulunmayacak kadar kötü bir kitap yoktur.
Az ya da çok her kitapta iyi yönler vardır.
Sesi soluğu kimsenin sesine soluğuna benzemeyen bir sanatçıdır o.
O, özgün bir sanatçıdır.
Bilginin efendisi olmak için çalışmanın kölesi olmak şarttır.
Bilgili biri olmak için çok çalışmak gerekir.
Kadınlar zayıftır ama analar güçlüdür.
Analık kadına güç verir.
Dostları ilə paylaş: |