«4
BÖLÜM IX KIRDA BİR AKŞAM
B. Guerin'in Didon'u, güzel bir taslak. STROMBECK (8)
Ertesi sabah Bn.de Renal'ı gördüğünde, bakışları garipti; kadını çarpışması gerekecek bir düşman gibi kolluyordu. Bu, dünkülerden alabildiğine ayrı bakışlar, Bn. de Renal'm aklını başından aldı; ona çok iyi davranmıştı ama, delikanlı gene de dargın görünüyordu. Gözlerini ayıramıyordu onun-kilerden.
Bn. Derville'in orada bulunması Julien'e az konuşma ve özellikle aklını kurcalayan konuyu düşünme imkânını veri-3'ordu. Bütün gün, tek işi, ruhunu yıkayan o ilham dolu kitabı okuya okuya kendini yekiştirmek oldu.
Çocukların derslerini hayli kısalttı, derken, Bn. de Renal'm varlığı kendisine birden zaferinin püf noktalarını hatırlatınca, bu akşam kadının elinin kendi elinde bırakmasının mutlak gerektiğine karar verdi.
Batan, kesin anı da yaklaştıran güneş, Julien'in yüreğini garip garip çarptırdı. Sular karardı. Göğsünde büyük bir ağırlığı yok eden bir sevinçle, gördü ki gece alabildiğine karanlık olacaktı. Pek sıcak yelin sürükleyip getirdiği, iri iri bulutlu gök, bir fırtınayı sanki bildiriyor gibi idi. İki dost kadın geç vakte kadar gezip tozdular. Her yaptıkları o akşam Julien'e garip geliyordu. Onlar, kimi duygulu ruhlar için, sevmek zevkini çoğaltır gibi olan bu saatin tadını çıkarıyorlardı.
En sonu oturdular. Bn.de Renal Julien'in yanında, Bn. Derville ise arkadaşının yamacında yer aldı. Julien, aklı az sonra gireşeceği işte olduğu için söyliyecek hiçbir söz bulamıyordu. Söyleyişi tatsızlaşıyordu.
Julien: «Başıma gelecek ilk düelloda böyle titriyecek, kendimi böyle kolu kanadı kırık mı bulacağım?» diye geçiriyordu içinden, çünkü ruhunun durumunu görmemek için, kendine ve başkalarına karşı büsbütün güvensizlik duyuyordu.
65
Öldürücü heyecan içinde ona, her belâ bir kat uğurludur gibi geldi. Bn.de Renal'm başına onu eve gitmeğe ve bahçeyi bırakmağa zorlayan bir işin geldiğini görmeği kaç kez istemedi ki Julien'in kendisine karşı göstermek zorunda olduğu çaba öyle yamandı ki sesinin gerçekten değişmemesine yoktu imkân; Bn.de Renal'm sesi de hemen titrekleşü ama, Julien bunu hiç sezemedi. Görevin sıkılganlığa karşı açtığı bu zorlu savaş öyle amansızdı ki delikanlı kendisinden başka birşeyi görecek durumda değildi. Köşkün kulesinde saat ona çeyrek kalayı vurmuştu ama o, henüz hiçbir şeye cesaret etmemişti. Julien, ödlekliğine kıza köpüre, içinden şöyle diyordu: «Saat tam onu çalarken, ya bütün gün, bu gece yerine getirmeyi tasarladığım şeyi yapacak, ya da odama çıkıp bir kurşun sıkacağım beynime.»
Son bir bekleyiş ve sabırsızlık anından sonra, heyecanının etkisinin sanki Julien'i kendinden uzaklaştırdığı anda, başının'üstündeki saatte on çaldı. Bu uğursuz çanın her vuruşu bağrında güm güm ötüyor, yüreğini sanki bir beden kımıldayışı gibi sarsıyordu.
En sonu, onu vuruşun son ezgisi havada çınlarken elini uzattı da Bn.de Renal'm elini tuttu, kadın hemen elini çekti. Julien, ne yapıp ettiğini pek anlamadan, gene tuttu eli. Kendisi de heyecan içinde olduğu halde, tuttuğu elin buz gibi soğuk oluşunu sezdi; eli derin bir çırpınışla sıkıyordu; elini onun elinden kurtarmak için son bir çaba oldu ama, bu el gene kaldı onda.
Bn.de Renal'ı sevdiğinden değil, müthiş bir işkence sona erdiğinden dolayı ruhu sevinçten coştu. Bn. Derville'in hiçbir şey görmemesi için, konuşmak zorunda olduğunu anladı; sesi gürül gürül ve güçlü idi artık. Bn.de Renal'm sesi ise, tam tersine, öyle heyecanla titriyordu ki, arkadaşı onun hastalandığını sandı ve ona eve dönmeği teklif etti. Julien sezdi tehlikeyi: «Bn.de Renal eve dönerse ben, gene bütün gün geçirdiğim o yürek yakıcı duruma düşerim. Bu eli öyle az tuttum ki b;r iş gördüm sayılmaz.»
Bn. Derville eve dönme teklifini tekrarladığı anda, Julien avucuna bırakılan eli alabildiğine sıktı.
F.: 5
66
Az önce davranan Bn.de Renal, şimdi yeniden oturdu, ölü gibi bir sesle, dedi ki.
— Gerçekten, biraz hasta gibiyim ama, açık hava çok iyi geliyor bana.
Bu sözler, Julien'in, o an son dereceye varan mutluluğunu çoğalttı; konuştu, yalan yapmayı unuttu, kendisin^ dinleyen iki dosta karşı en sevimli erkek gibi göründü. Başına birden gelen bu güzel söz söyleme hünerinden gene de azıcık noksanlığı vardı. Esnemeğe başlayan ve fırtınayı bildiren yelden yorgun düşmüş bulunan Bn. Derville, eve tek başına dönmeğe kalkmasın diye çok korkuyordu. O gereken kör cesareti gösterdi hemen rastgele; fakat kendisinin Bn. de Renal'a en ufak şey söyleme gücünden uzak olduğunu seziyordu. Bu sitemler ne kadar hafif olursa olsun, yenilmiş olacak, az önce kazandığı zafer de hiçe inmiş olacaktı.
Dokunaklı ve tumturaklı sözleri, bereket versin, o akşam kendisini çoklaym bir çocuk kadar beceriksiz ve üstelik az eğlenceli bulan Bn. Dervile'in önünde, değer kazandı. Eli Julien'inkinde bulunan Bn.de Renal'a gelince, o, hiçbir şey düşünmüyordu; hayatın akışına bırakıyordu kendini. Memleketteki söylentiye göre Küstah Charles tarafından dikilin-'ş olduğu söylenen, bu ulu ıhlamur ağacı ıhlamur ağacının sık dalları arasındaki inildeyişlerini, en alt yapraklara düşmemeğe başlayan tek tük birkaç damlanın sesini zevkle dinliyordu. Julien kendisini bütün bütüne mutlu kılan bir duruma ilgi göstermedi; yalın ayakları dibine devirdiği bir çiçek saksısısmı kaldırayım derken, kuzinine yardım etmek için ayağa kalktığından, elini delikanlıdan çekmek zorunda bulunan Bn.de Renal, gene yerine oturunca, elini hem^n hiç güçlük çekmeden, sanki önceden aralarında kararlaştırılmış birşey varmış gibi hemen onun eline salıverdi.
Hanidir saat gece yarısını vurmuştu; artık bahçeden ayrılmak gerekti; ayrıldılar. Sevme sevincinden yüreği hop hop eden Bn.de Renal, öyle beceriksizlik ediyordu ki. kendi kendine, hemen hiçbir sitemde filân bulunmuyordu. Mutluluk uyku girdirmiyordu gözüne. Bütün gün korkaklığın ve gururun içinde yaratmış olduğu savaşlardan pek bitkin düşmüş bulunan Julien'i, kurşun gibi bir uykudur bastırdı.
67
Ertesi sabah onu, saat beşte uyandırdılar; artık kadını, Bn.de Renal bilmiş olsaydı pek öldürücü olurdu ya, aklının ucuna bile getirmedi. Ödevini, hem kahramanca bir ödev
yapmıştı. Bu duyguyla içi sevinçle dolarak, odasına kapanıp kapıyı kilitledi, yepyeni bir beğeni ile de tutup kahramanının serüvenlerini daldı okumağa.
öğle yemeği çanı çaldığında, büyük ordunun bildirilenlerini okuduğu an, artık, dünkü bütün kazançlarını unutup gitmişti. Salona inerken, hafif sesle içinden, şöyle konuşuyordu: «Sevdiğimi söylemeliyim bu kadına.»
Karşılaşmağı umduğu, o şehvet dolu bakışlar yerine, iki saat önce, Verrieres'den gelen, Julien'in bütün sabah vaktini, çocuklarla uğraşmadan geçirmesine öfkelendiğini hiç gizlemeyen B.de Renal'm asık yüzü ile karşılaştı. Mızmız olan ve mızmızlığını belli etmeğe de kendisinde hak bulan, bu burnu havada insan kadar çirkin olamazdı hiçbir şey.
Kocasının her iğneleyici sözü Bn.de Renal'm yüreğini deliyordu. Julien'e gelince, kendinden öyle geçmiş, birkaç saattir, gözlerinin önünden akıp geçen büyük olaylarla da yüreği öyle dolmuştu ki, ilkin, B.de Renal'm söylediği acı sözleri dinlemeğe bile önem vermedi. En sonu ona, oldukça sert sert dedi ki:
— Hasta idim.
Bu karşılıktaki söyleyiş Verrieres belediye başkanından çok daha az alıngan bir insanı bile canevinden vurabilirdi. Julien'e hemen git evimden gibilerden karşılık vermek gibi bir düşünce geldi aklına. Ama acele işe şeytan karışır atasözüne uyarak kendisini topladı şöyle.
Bir süre sonra içinden: «Bu budala delikanlı, evimde bir biçim ün kazandı, dedi. Valenod onu yanma alabilir, ya da o kalkıp evlenir. Elisa ile, iki durumda da, benimle, haydi haydi yürekten alay edebil1 r.»
Düşüncelerindeki bilgeliğe rağmen, B.de Renal'm hoşnutsuzluğu Julien'i için için kızdıran bir yığın ipsiz sapsız sözle belli etti kendisini. Bn.de Renal nerede ise ağlayacaktı. Yemek henüz sona ermişti ki, gezinti için Julien'den koluna girmesini rica etti, ona dost dost şöyle karşılık veriyordu:
68
— Böyledir varlıklı k'şiler işte!
B.de Renal pek yakınlarında yürüyordu; adamın varlığı Julien'in öfkesini çoğaltıyordu. Bn.de Renal'ın koluna düpedüz yaslandığını sezdi birden; bu davranış ürküttü onu, eli tutup sertçe itti de kurtardı kolunu.
Bereket B.de Renal bu yeni küstahlığı hiç görmedi, bunu ancak Bn. Derville anladı, dostu ise için için ağlıyordu. Bu anda B.de Renal sapa, yemiş bahçesinin bir kıyısından geçen bir keçi yolunu tutan bir kızcağızı taşla kovalamağa başladı.
Bn. Derville acele acele:
— Bay Julien, rica ederim, kendinize gelin; düşünün ki hepimizin ters zamanları vardır, dedi.
Julien içinde en derin tiks'ntinin belirdiği gözlerle kadına soğuk soğuk baktı.
Bu bakış Bn. Derville'i şaşkına çevirdi, gerçek deyimi anlamış olsaydı, büsbütün deliye dönerdi; en korkunç öc alışın belli belirsiz bir umudunun okumuş olurdu. Robespier-re'leri yaratan böyle alçalış anları düpedüz bu anlardı.
Bn. Derville yavaşça dostuna:
— Sizin Julien pek hiddetli, beni korkutuyor, dedi. O da:
— Hakkı var hiddetlenmeğe, diye karşılık verdi. Çocuklarda yarattığı hayret verici ilerlemelerden sonra, onlarla uğraşmadan bir sabah geçirmiş ne çıkar; itiraf etme1' ki pek insafsız oluyormuş erkekler.
Bn.de Renal, kocasına karşı ömrüne ilk defa olarak bir öc alma isteği duydu. Julien'in varlıklı kişilere karşı beslediği sonsuz kin patladı patiıyacaktı. Bereket ki B.de Renal bahçıvanı çağırdı, onunla birlikte, yem'ş bahçesi arasındaki sapa keçi yolunu diken yığınları ile kapatmağa uğraşmağa daldı. Gezintinin sonuna kadar Julien gördüğü iltifatlara tek sözle bile karşılık vermedi. B.de Renal daha henüz uzaklaşmıştı ki, iki dost kadm da, yorulduklarını ileri sürerek her-biri ttr koluna girdi.
Aşırı bir şaşkınlığın yanaklarını kırmızılık ve heyecanla sardığı bu iki kadının arasında, Julien'in uçuk mu yüzü, düşünceli ve kararlı yüzü garip bir ayrılık yaratıyordu. Bu
69
kadınlardan da, her biçim sevgi duygusundan da tiksiniyordu.
İçinden: «Ah! diyordu, tahsilini tamamlamak için beş yüz franklık gelirim bile yok! Ah! Yoksa gösterirdim ben ona dünyanın kaç bucak olduğunu!»
Bu gibi düşüncelerle aklı başından gitmişti, iki dost kadının sıcak sözlerini anlamak için gösterdiği azıcık uğraşı kendisine anlamsız, bönce, hafif, kısaca kadınsal bir söz gibi geliyordu.
İş olsun diye konuşma, söyleyişi canlı tutmağa çalışma gücü ile, Bn.de Renal'ın başına kocasının, mısır kökeni için, çiftçilerinden biriyle pazarlık ettiğinden Verrieres'den gelmiş olduğunu söylemek geldi. (Bu memlekette, karyolaların ot minderleri mısır kökeni ile doldurulur.)
Bn.de Renal:
— Kocam bize katılmayacak, diye ekledi; yanma bahçıvanla oda uşağını alıp, evdeki ot minderlerin onarımını bitirmeğe bakmağa gidecek. İlk kattaki bütün döşeklere mısır kökeni doldurdu bu sabah, şimdi de ikinci kattadır.
Julien'in rengi değişti; Bn.de Renal'a tuhaf tuhaf baktı, derken adımlarını sıklaştırarak bir kenara çekti onu. Bn. Derville uzaklaşmalarını hoş karşıladı.
Julien Bn.de Renal'a:
— Hayatımı kurtarınız, dedi, siz yapabilirsiniz ancak bunu, zira oda uşağının bana öldüresiye kin beslediğini biliyorsunuz. Size itiraf edeb'lirim, Bayan, bir resim var bende; de; bunu karyolamın minderinin içine sakladım.
Bu sözü duyunca, Bn.de Renal sapsarı oldu.
— Yalnız siz, Bayan, siz bu anda benim odama girebilirsiniz; onlar görmeden, pencereye en yakın olan minderin köşesini araştırın, orada, siyah ve parlak bir karton kutu bulursunuz küçük.
Ayakta zor duran Bn.de Renal:
— Demek bir resim var kututa! dedi.
Umutsuz duruşu Julien'in gözüne çarptı, hemen bundan yararlandı.
— Sizden isteyecek bir ikinci ricam var, Bayan, bu resme bakmamanızı size yalvarırım, bir sırdır bu.
Bn.de Renal bitkin bir sesle:
70
— Bir sır, diye tekrarladı.
Fakat, zenginliklerinden ötürü burnu bir karış havada olan, yalnız para konusu ile ilgilenen insanlar arasında yetişmiş olduğu halde, aşk bu gönle merhamet vermişti. Öldüresiye yaralanmış Bn.de Renal'm Julien'e arabuluculuğunu iyice başarabilmek için gerekli soruları sorması gayet sade sevgi hali ile oldu.
Uzaklaşırken delikanlıya:
— Demek, yuvarlak küçük bir kutu, siyah kartondan, pek parlak, dedi.
Julien, tehilkenin insanlara verdiği o sert tavırla:
— Evet, Bayan, diye karşılık verdi.
Kadın sanki ölüme gidiyormuş gibi, beti benzi uçuk. köşkünün ikinci katma çıktı. Acı yetmiyormuş gibi bir de bayılacak durumda olduğunu seziyordu; fakat Julien'e hizmet etme zorunluğu içine güç veriyordu.
Adımlarını tezce atarken, içinden:
— Ele geçirmeliyim bu kutuyu, dedi.
Kocasının, Julien'in odasında oda uşağı ile konuştuğunu duydu. Bereket versin, çocukların odasına geçtiler. Kadın şilteyi kaldırdı ve elini minderin içine öyle bir daldırış daldırdı ki, parmaklarının derilerini sıyırdı. Fakat bu gibi ufak acılara karşı pek dayanıksız olmakla beraber, bunu sezmedi bile, çünkü daha o anda, karton kutunun cilasını duydu. Kutuyu aldı ve dar attı kendini dışarı.
Kocası tarafından bastırılmış olma korkusundan daha henüz yakasını kurtarmıştı ki, bu kutunun verdiği dehşet kendisini düpedüz bayıltacak derecede oldu.
«Julien demek âşık, sevdiği kadının resmini de ben tutuyorum elimde!»
Bu dairenin sofasmdaki bir iskemleye yığılan Bn.de Renal, kıskançlıktan içini yiyordu. Son dereceyi bulan acemiliği bu işte gene işine yaradı, acıyı hafifletiyordu şaşkınlık Julien göründü, teşekkür filân etmeden, bir söz olsun söylemeden, kutuyu aldı, hemen odasına koşup sobayı ateşledi, kutuyu yaktı o saat. Sapsarı, bitik durumda idi, atlattığı tehlikeyi alabildiğine büyütüyordu gözünde.
Başını sallayarak içinden: «Zorbaya karşı böylesine bir kin besleyen bir insanın odasında saklanmış, Napoleon'un
71
resminin bulunması! Hem de, koyu kıralcı ve öfkesi burnunda B.de Renal tarafından bulunması! Tedbirsizlik yetmiyormuş gibi, bir de resmin arkasındaki beyaz kartona, kendi elimle yazılmış yazılar! Hayranlığımın ifadesinden zerre kadar kuşkulanamazlar! Hem de bu sevgi sözlerinin herbiri altında tarihi var! Daha evvelki gün bile yazdım» diyordu.
Kutunun yandığını görürken, Julien kendi kendine: «Bütün ünüm yok olacak, hiçe inecekti bir anda! diyordu, ünüm varım yoğum demektir, ben yalnız ünümle yaşamadayım... Hem de sanki, ne hayat, ey ulu Tanrı!»
Bir saat sonra, yorgunluk ve kendi kendine karşı duyduğu acıma yüreğini yumuşatıyordu. Bn.de Renal'a rastladı ve elini tutup şimdiye kadar hiç göstermediğinden fazla içtenlikle öptü. Kadın sevinçten kıpkırmızı oldu, fakat, hemen hemen aynı anda, kıskançlık öfkesiyle itti Julien'i. Julien'in az önce yaralanmış gururu bu an, yeni bir aptallık yaptı. Bn.de Renal'ı yalnız varlık bir kadın gibi gördü, elini hafifseyişle bıraktı. Sonra dudaklarında acı bir gülümseyiş belirdi.
«Ben burada, zamanının efendisi bir insan gibi kendi başına buyruk dolaşıyorum! Uğraşmıyorum çocuklarla! Bn. de Renal'm hor görücü sözlerine ben kendim fırsat veriyorum, hakkı da var.» Çocukların odasına koştu.
Pek sevdiği, en küçüğün o sıcak sözleri, içini yakıp kavuran acısını b:raz hafifletti:
Julien: «Bu henüz benden nefret etmiyor» diye düşündü. Fakat arası çok geçmeden bu acı azalışını bir yeni zayıflığa vererek kızdı kendine. «Bu çocuklar beni dün satın alınan av köpeği enceğini okşadıkları gibi okşuyorlar.»
BÖLÜM X BÜYÜK BİR KALP VE KÜÇÜK BİR SERVET
Tutku, kendi karanlığını, en çok gizlediği zaman Belli eder kendini; tıpkı en karanlık göğün En azgın fırtınayı bildirmesi gibi.
Don Juan, Ş. I. kt. 73
Köşkün bütün odalarını dolaşan B.de Renal, ot minderlerini taşıyan uşaklarla birlikte çocukların odasına dön-
dü. Bu adamın içeri birden dalışı Julien için bardağı taşıran su damlası oldu.
Ona her zamankinden daha uçuk benizle, daha acılı, ilerledi. B.de Renal durdu da uşaklara baktı.
Julien ona:
— Bayım, dedi, bambaşka mürebbiyenin elinde, çocuklarınızın benim yanımdaki kadar ilerlemiş olacaklarına inanır mısınız?
Julien B.de Renal'in konuşmasına fırsat vermeden:
— İnanmadığınızı söylerseniz, diye ekledi, nasıl olur da onları ihmal ettiğimi yüzüme vurabilirsiniz.
Daha korkusunu yeni atlatan B.de Renal, bu küçük köylüde gördüğü garip tavırdan, elinde, kârlı bir teklif bulunduğunu ve kendisini bırakıp gideceğini çıkardı. Konuştukça, Julien'in kabarıyordu öfkesi:
— Sizsiz de yaşayabilirim, Bayım, dedi. B.de Renal bir parça dili dolanarak:
— Sizi böyle sinirli gördüğüme üzüldüm doğrusu, diye karşılık verdi.
Uşaklar on adım ilerde durmuş, yatakları düzeltmeğe bakıyorlardı.
— Bu sözler yetmez bana, Bayım, dedi; bana söylediğiniz sözlerin düşünün ağırlığını, hem de kadınların önünde!.
B.de Renal Julien'in ne istediğini pek iyi anlıyor, şimdi ruhunu çetin bir çarpışma kemiriyordu. O kadar ki Julien, doğrusu öfkeden deliye dönmüş, bağırdı.
— Yanınızdan ayrılınca, ben bilirim nereye gideceğimi, Bayım.
Bu sözü işitir işitmez, B.de Renal Julien'i B. Valenod'un yanma yerleşmiş gördü.
En sonu içini çekerek ve en zorlu ameliyat için cerrah çağırırmış gibi halle delikanlıya:
— Haydi öyle olsun! Bay, dedi, isteğinizi kabul ediyorum. Öbür günden tezi yok, ki ayın biridir, elli frank aylık veriyorum size.
Julien'in içinden gülmek geldi ve şaşırıp kaldı; bütün öfkesi geçmişti.
İçinden: «Hayvan herifi bu kadar aşağılık sanmazdım,
73
dedi. Bu kadar düşük bir ruhun işte gösterebildiği en ilgri özür dileyişi bu besbelli.»
Bu sahneyi açık ağızla dinleyen çocuklar, bahçeye koşup annelerine B. Julien'in iyice kızdığını, ama ayda elli frank alacağını yetiştirdiler.
Julien adamakıllı kızgın bıraktığı B.de Renal'a bakmadan, alışkanlıkla çocukların peşinden yürümüştü.
Belediye başkanı içinden: «İşte B. Valenod bana, yüz altmış sekiz franga patlamış oluyor, dedi. Ona bulunmuş çocukların giyecekleri konusunda ille iki çift söz söylemeliyim.»
Bir süre sonra, Julien gene B.de Renal'le karşılaştı:
— B. Chelan'a gidip günah çıkartacağım; size birkaç saat burada bulunmayacağımı söylemekle şeref duyarım.
B.de Renal, pek sahte halle gülerek:
— Olur, iki gözüm Julien! dedi, isterseniz, bütün gün, hattâ yarın bile, sayın dostum. Verrieres'e gitmek için bahçıvanın atını alınız.
B.de Renal içinden: «İşte, dedi, Valenod'ya karşılık vermeğe gidecek, bana hiçbir söz vermedi ama, bu delikanlı öfkesinin geçmesi gerek.»
Julien hemen kaçtı ve Vergy'den Verrieres'e gitmek için içinden geçilecek büyük korulara daldı. B. Chelan'ın evine erken varmağı hiç istemiyordu. Kendini yeni bir kurnazlık sahnesine zorlamağa çalışmak şöyle dursun, ruhunu olduğu g'bi görmek, içini altüst eden duyguları incelemek ihtiyacında idi.
Koruluğa varıp da insanların gözünden uzak olur olmaz, kendi kendine: «Bir savaş kazandım, dedi, bir savaş kazandım demek!»
Bu söz ona bütün durumunu çok parlak gösterdi, ruhuna da su serpti bir parça.
«tşte elli franga yükseldi aylığım, B.de Renal iyice korkmuş olmalı. Acaba neden?»
Daha bir saat önce böyle öfkeli öfkeli üzerine çullandığı mutlu ve zorlu insanı korkutmuş olabilen şey hakkında düşünmek Julien'in ruhunu büsbütün esenliğe çıkardı. Ortasında yürüdüğü koruların o göz alıcı güzelliğini bile duyar
74
gibi oldu bir an. Dağ tarafından ormanın ortasına bir zamanlar koca koca kel kayalar yuvarlanmıştı. Gölgesi güneş ışınlarının sıcaklığının durup dinlenmeği olanaksız kıldığı yerlerden üç adım öteye tatlı bir serinlik veren bu kayalar kadar yükseliyordu büyük gürgenler.
Julien bu büyük kayaların gölgelesinde bir an durup soluk alıyor, derken başlıyordu gene tırmanmağa. Yeni açılmış ve ancak keçi çobanlarının işine yarayan bir keçi yolundan, ilerleye ilerleye, kendini koca bir kaya üzerinde buldu ve bütün insanlardan ayrı düşmüş olduğuna güven duydu. Bu vücut duruşu kendisini gülümsetti, mânevi alanda erişmeğe can attığı durumu yaşatıyordu ona. Bu başı dumanlı dağların duru havası içine sessizlik ve sevinç verdi hattâ. Verrieres belediye başkanı, onun gözlerinde, gene yeryüzünün bütün varlıklı kişilerinin ve bütün küstahlarının temsilcisi idi; ama Julien ondan gelen kinin, davranışlarının sertliğine rağmen, hiç de özel olmadığını anlıyordu. B.de Renal artık görmeyecek olsa, sekiz günde onu, köşkünü, köpeklerini, çocuklarını ve bütün ailesini de unutmuş olurdu. «Ben onu, bilmem ya nasıl, en büyük fedakârlık etmeğe zorla-dım. Ne! Elli liradan fazla para ha! Daha bir dakika önce pek büyük tehlikeden kurtarmıştım yakamı. Bir günde iki zafer; ikincisi değersiz, bunun nasıl olduğunu anlamalı. Fakat zor aramaları yarma bırakmalı.»
Julien, koca kayanın üzerinde, dimdik durmuş, ağustos güneşi ile kavrulan, şu göğe bakıyordu. Kayanın alt başındaki tarlada ağustos böcekleri ötüyor, böcekler susunca da herşey sessizleşiyordu çevresinde. Ayaklarının altında yirmi fersah memleket toprağı görüyordu. Başının üstündeki yüksek kayalardan havalanmış bir atmaca, zaman zaman, sessizce sonsuz çemberlerini çiziyor görülmüş oldu delikanlı tarafından. Julien'in gözü yırtıcı kuşu sezmeden izliyordu. Duru ve güçlü davranışları onu hayran bırakıyor, bu güce imreniyor, bu yalnızlığa içi gidiyordu.
Napoleon'un alın yazısı böyle yazılmıştı, acep onunki de mi böyle olacaktı günün birinde?
BÖLÜM XI
BÎR AKŞAM
Gene tatlı idi Julian'ın soğukluğu,
Ve çekti elini tatlıca tatlıca
Hafif dokunmuş öyle heyecan veriyor,
Öyle yumuşak ki ve inceydi ki artık
Zihinde izler bıraktı, ince izler.
Bir kuruntu gibi izler.
Don Juan, Ş. I. kt. 11
Gene Verrieres'de görünmesi gerekti. Papazın evinden çıkarken Julien, hoş bir tesadüfle B. Valenod'ya rastlayıp ona hemen aylıklarındaki yükselişi anlattı.
Vergy'ye dönünce, bahçeye ancak sular kararınca indi. Bütün gün kendini heyecana salan bu türlü güçlü çırpıntıdan yorgun düşmüştü gönlü. Kadınları düşünürken, kaygu ile: «Acap ne diyeceğim onlara?» diye geçiriyordu içinden. O anda ruhunun genel olarak kadınların bütün ilgisini toplayan ufak tefek olayların düzeyinde olduğunu görmekten uzaktı. Julien Bn. Derville'ce ve hattâ Bn.de Renal'ce çokla-ym anlaşılmaz idi, kendisi de kadınların kendine her dediğini yarım yamalak anlıyordu. Bu gözü havalarda delikanlının ruhunu altüst eden tutku dalgalarmdaki gücün, hattâ, deyim gerekirse, büyüklüğün işte böyle idi etkisi. Bu garip delikanlının ruhunda, hemen her gün fırtına kopardı.
O akşam bahçeye girerken, Julien güzel kuzinlerin düşüncelerine önem vermeği karar altına almıştı. Kendisini dört gözle bekliyorlardı. Her zamanki yerine, Bn.de Renal'm yanma oturdu. Karanlık az sonra büsbütün bastırdı. Deminden beri yanında gördüğü bir iskemleye dayanmış beyaz bir eli tutmak istedi. Bir parça kararsızlık edildi ama, derken kızgınlığı gösteren bir biçimle el geri çekildi. Julien bunu son uyarma diye kabul etmeğe, söyleyişe sevinçli sevinçli devam buyurmağa karar vermişti ki bu anda, yaklaşan B. de Renal'm sesini işitti.
Julien'in kulağında, hâlâ sabahki o iğrenç sözler vardı, içinden: «Karısının elini, hem de kendi gözü önünde tut-
mak, dedi, servetin bütün nimetlerinden bu kadar yükünü tutmuş bu adamla bir biçim alay etmek olmaz mı? Evet, o kadar hor baktığından, ben, ben yapacağım bunu.»
Daha o an, Julien'in havasına pek az uyan durgunluk, bir çırpıda, dağıldı gitti; Bn.de Renal'm elini seve seve vermeğe razı olmasını, yüreği pır pır, başka hiçbir şey düşünmeden diledi.
B.de Renal öfkeli siyasetten söz açıyordu: Verrieres'li iki üç sanayi adamı kendisinden besbelli kat kat zengin ol-muşlarmış, seçimlerde artık başına çorap örmek istiyorlarmış, Bn. Derville kendisini dinliyordu. Julien, başkanın söylevlerinden kıza köpüre, iskemlesini Bn.de Renal'inkine yaklaştırdı. Karanlık her davranışı gizliyordu. Elini elbisesinin açık bıraktığı güzel kolun tâ yanma götürmeği göze aldı. Heyecanlandı, düşüncesi dağılıp gitti artık, yanağını bu güzelim kola yaklaştırdı, dudaklarını değdirmek cesaretinde bulundu.
Bn.de Renal titredi. Kocası dört adım ötede bulunuyordu, elini hemen Julien'e verdi, aynı zamanda da iteledi onu bir parça. B.de Renal'm ciğeri beş para etmez insanlarla vurgun vuran jakobenlere sövgüler yağdırdığı anda, Julien de ateşli ya da Bn.de Renal'a ateşli gelen öpüşler için kendisine bırakılan eli kavrıyordu. Oysa zavallı kadın, daha o uğursuz gün, kendi kendine bile itiraf etmeden deli gibi sevdiği adamın bir başkasına gönül verdiğini öğrenmişti! Julien'in bütün yokluğunda, kendisini kara kara düşündüren sonsuz bir acı ile kıvranmıştı.
Dostları ilə paylaş: |