Stephen King Karanlık Öyküler



Yüklə 1,67 Mb.
səhifə24/36
tarix03.11.2017
ölçüsü1,67 Mb.
#29023
1   ...   20   21   22   23   24   25   26   27   ...   36

"Ben de kuzeye doğru yoluma devam etmeliyim," dedi Kinnell resmi koltuğunun altına alarak. "Çok teşek..."

"Bay Kinnell?"

"Evet?"


"Ehliyetinizi görebilir miyim?" Bu istekte bir gariplik veya eğlendirici yön olduğunu düşünür bir hali yoktu. "Ehliyet numaranızı çekin arkasına yazmam gerekiyor."

Kinnell cüzdanını çıkarmak için resmi bıraktı. "Elbette."

Star Wars tabak altlıklarını alan kadın arabasına giderken televizyondaki pembe diziyi izlemek için yarı yolda duraksamıştı. Şimdi Richard Kinnell'ın bacağına dayadığı resme bakıyordu.

"Öğk," dedi. "Kim böyle çirkin bir şeyi almak ister? Işıkları her söndürüşümde bu resim gözlerimin önünde olurdu."

"Nesi varmış?" diye sordu Kinnell.

Kinnell'ın Trudy Teyze'si Maine-New Hampshire sınırının yaklaşık on kilometre kuzeyindeki Wells'te yaşıyordu. Kinnell, üzerinde komik bir yazı olan (bir buçuk metre yüksekliğindeki harflerle MAINE'İ YEŞİL TUTUN PARA GETİRİN) parlak yeşil Wells su kulesini geçtikten beş dakika sonra teyzesinin küçük, temiz evine vardı. Burada ayakları kâğıt küllükler üzerinde çimlere gömülen televizyonlar değil, Trudy Teyze'nin sevimli çiçekleri vardı. Kinnell sıkışmıştı ve teyzesinin evi bu kadar yakınken ihtiyacını yol kenarındaki umumi tuvaletlerde gidermek istememişti. Ayrıca ailede olup biteni öğrenmek için en iyi yöntem Trudy Teyze ile konuşmaktı. Dedikodu onun uzmanlık alanıydı. Ve elbette bir de ona yeni resmini göstermek istiyordu.

Teyzesi onu karşılamak için dışarı çıktı, ona sevgiyle sarıldı ve yüzüne küçük öpücükler kondurdu. Onu çocukluğundan beri böyle öperdi ve Kinnell her seferinde baştan ayağa titrerdi.

"Sana bir şey göstereceğim," dedi kadına. "Aklını başından alacak."

"Görelim bakalım," dedi teyzesi dirseklerini elleriyle kavrayarak.

Kinnell bagajı açtı ve yeni resmini çıkardı. Teyzesi resimden gerçekten de etkilenmişti ama umduğu yönde değil. Yüzü bir anda kâğıt gibi bembeyaz oldu, Kinnell daha önce hiç böyle bir şey görmemişti. "Korkunç bir şey," dedi kadın gergin, kontrollü bir sesle. "Nefret ettim. Sana neyin çekici geldiğini görebiliyorum, Richie, ama bu resim bir anda buz kesmeme sebep oldu. Şimdi uslu bir çocuk ol ve onu bagaja geri koy. Ve Saco Nehri'ne vardığında arabayı yolun kenarına çekip bu çirkin şeyi suya at. Bu tavsiyeme ne dersin?"

Kinnnell ona bakakaldı. Trudy Teyze titremelerini önlemek için dudaklarını sımsıkı kapatmıştı. Dirseklerini kavrayan parmaklarının eklemlerini bembeyaz kesilmişti. O an altmış bir değil, doksan bir yaşında gibi görünüyordu.

"Teyze?" dedi Kinnell duraksayarak. Neler olup bittiğini tam olarak anlayamamıştı. "Teyze, sorun ne?"

"O," dedi kadın sağ eliyle resmi göstererek. "Senin gibi hayal gücü kuvvetli birinin daha iyi hissedememesine şaşırdım."

Elbette bir şey hissetmişti, aksi halde zaten resmi satın almazdı. Ama Trudy Teyze farklı bir şey hissediyordu... veya daha fazlasını hissediyordu. Tekrar bakmak için resmi kendisine doğru çevirdi (daha önce teyzesine doğru tutuyordu). Resmi görünce göğsüne ve midesine iki yumruk yemiş gibi oldu.

Resim değişmişti, bu ilk yumruktu. Fazla değil, ama belirgin bir şekilde değişmişti. Sarışın gencin gülümsemesi genişlemiş, sivri dişleri daha da ortaya çıkmıştı. Gözleri biraz daha kısılmış, yüzüne daha kötü ve bilmiş bir ifade vermişti.

Gülümsemenin genişlik derecesi... sivri dişlerin sayısı... gözlerdeki kısıklık., bunların hepsi kişiden kişiye farklılık gösterebilirdi. Daha önceki bakışında yanılmış olabilirdi ve satın almadan önce resmi derinlemesine incelememişti. Ayrıca "geveze" Bayan Diment de dikkatini biraz dağıtmıştı.

Ama ikinci bir yumruk daha vardı ve bu barizdi. Sarışın genç Audi'nin bagajının karanlığında kapının üzerine attığı sol kolunu biraz çevirmiş ve kolundaki dövme ortaya çıkmıştı. Ucu kanlı bir hançere sarılmış bir sarmaktı. Altında bir yazı vardı. Kinnell ONURSUZLUKTANSA kısmını okuyabiliyordu ve gerisini tahmin etmek için büyük bir yazar olmaya gerek yoktu. ONURSUZLUKTANSA ÖLÜM ne de olsa bu tür bir gencin kolunda görülmesi beklenebilecek bir dövmeydi. Diğer kolunda da maça ası görürüm şaşırmam, diye düşündü, Kinnell.

"Resimden nefret ettin, değil mi, Trudy Teyze?" diye sordu.

"Evet," dedi kadın ve Kinnell daha şaşırtıcı bir şeyi fark etti. Teyzesi resme bakmak zorunda kalmamak için caddeye doğru dönmüştü (cadde sıcak öğle sonrası güneşi altında bomboştu). "Hatta o resimden tiksiniyorum. Haydi onu arabaya koy ve içeri gir. Bahse girerim tuvalete girmen gerekiyordur."

Suluboya resim bagaja konar konmaz Trudy Teyze eski ruh hali döndü. Kinnell'ın annesinden (Pasadena), kız kardeşi (Baton Rouge") ve eski karısı Sally (Nashua) hakkında konuştular. Sally büyük bir karavanı hayvan barınağı haline getirmişti ve her ay iki gazete çıkarıyordu. Hayatta Kalanlar, astrolojik bilgiler ve ruh dünyasının gerçek olduğu varsayılan hikâyelerini içeriyordu; Ziyaretçiler, uzaylılarla karşılaştığını iddia eden insanlarla yapılmış röportajları yayınlıyordu. Kinnell artık korku ve fantezi üzerine yapılan hayran toplantılarına gitmiyordu. Hayatına bir Sally girmesi yeterdi.

Trudy Teyze onu arabasına kadar geçirdiğinde saat öğleden sonra dört buçuktu. Kinnell nezaketen yapılmış yemek davetini geri çevirmişti. "Şimdi çıkarsam Derry'ye kadar olan yolun çoğunu gün ışığında alabilirim."

"Tamam," dedi kadın. "Ve resmin hakkında biraz sert yorum yaptığım için üzgünüm. Elbette ondan hoşlanmışsındır, sen daima., tuhaflıklarından hoşlandın. Sadece bana biraz ters geldi. O korkunç surat." Ürperdi. "Sanki ona baktığımda o da bana bakıyordu."

Kinnell sırıttı ve teyzesinin burnunun ucunu öptü. "Senin hayal gücün de hiç fena sayılmaz, tatlım."

"Elbette, bu aileden geliyor. Gitmeden önce banyoyu tekrar kullanmak istemediğinden emin misin?"

Kinnell başını iki yana salladı. "Zaten uğramamın sebebi o değildi, gerçekten."

"Sahi mi? Neydi peki?"

Kinnell tekrar sırıttı. "Uğradım çünkü kimin yaramazlık yapıp kimin uslu durduğunu en iyi sen bilirsin. Ve bildiklerini paylaşmaktan çekinmezsin."

"Haydi, git bakalım," dedi kadın omzunu iterek. Ama duyduklarınla hoşnut kaldığı açıkça görülüyordu. "Senin yerinde olsam bir an önce yolda olmayı tercih ederdim. Bagajda bile olsa karanlıkta o adamla başba4a kalmak istemem. Dişlerini görmüş müydün? Iyy!"

Hızı manzaraya tercih ederek otobana girdi ve Gray mola alanına varıp resme bir kez daha bakmaya karar verene dek ilerledi. Teyzesinin huzursuzluğunun bir kısmı bir virüs gibi ona da bulaşmıştı ama asıl sorunun bu olduğunu düşünmüyordu. Asıl sorun, resmin değiştiğine dair kanısıydı.

Mola alanında her zamanki ucuz lokantalardan biri -Roy Rogers hamburgerleri, TCBY dondurmaları- ve kenarda ufak bir piknik ve köpek gezdirme alanı vardı. Kinnell, Missouri plakalı bir minibüsün yanına park etti, derin bir nefes aldı ve verdi. Boston'a arabayla gitmekteki amacı, yeni kitabındaki çıkmazları çözebilmekti ama bunu bir türlü yapamamıştı. Giderken panelde gelebilecek zor sorulara uygun cevaplar düşünmüş ama zor sorularla karşılaşmamıştı, fikirlerini nereden bulduğunu bilmediğini ve evet, bazen kendini korkuttuğu olduğunu öğrendikten sonra tek bilmek istedikleri bir menajeri nasıl bulabilecekleri olmuştu.

Ve şimdi eve geri dönerken tek düşünebildiği lanet olası resimdi.

Değişmiş miydi? Değiştiyse, Kinnell sarışın gencin kolundaki dövmenin yazısının tamamını okuyabilirse Sally'nin gazetelerinden birine bir yazı yazabilirdi. Hatta dört bölümlük bir dizi bile yazabilirdi. Ama değişmemişse... ne olacaktı? Halüsinasyon muydu? Sinir krizi mi geçiriyordu? Bu saçmalıktı. Düzenli bir hayatı olduğu söylenebilirdi ve kendisini iyi hissediyordu. En azından resmi görünce duyduğu mutlu ilgi değişene, dana karanlık bir hisse dönüşene kadar öyleydi.

"Lanet olsun, ilk seferinde yanlış görmüşümdür," dedi yüksek sesle ve arabadan indi. Belki öyleydi. Belki. Algısının onu ilk yanıltısı olmayacaktı. Bu da yaptığı işin bir parçasıydı. Bazen hayal gücü biraz... şey...

"Alıp başını gidiyor," dedi ve bagajı açtı. Resmi bagajdan çıkardı ve baktı. Nefes almayı unuttuğu on saniyede resimden korkmaya başladı.

Çalılıkta ani bir hışırtı duyulduğunda hissedilene benzer bir korkuyla, tahrik edecek olursanız sizi sokacağını bildiğiniz bir böceğe baktığınızda hissettiğiniz türden bir korku.

Sarışın genç şimdi ona çılgınca sırıtıyordu -evet, ona sırıtıyordu, Kinnell bundan emindi- ve sivri dişleri, dişetlerine kadar gözler önüne sermişti. Işıldayan gözlerinde gizli kahkahalar vardı. Ve Tobin Köprü yoktu. Boston şehrinin ufuktaki görüntüsü de kaybolmuştu. Günbatımı da öyle. Resimde hava neredeyse kararmıştı. Çılgın sürücü ve arabası tek bir sokak lambası aydınlatıyordu. Işık, yolun ve arabanın metal aksamının üzerinden yansıyordu. Araba (Kinnell artık bir Grand AM olduğundan emindi) 1 numaralı karayolunun üzerindeki bir kasabanın batısında gibiydi ve Kinnell, bunun hangi kasaba olduğunu biliyordu, daha birkaç saat önce içinden geçmişti.

"Rosewood," diye mırıldandı. "Burası Rosewood. Bundan eminim."

Yol virüsü gerçekten de kuzeye doğru, onun yaptığı gibi 1 numaralı karayolunda ilerliyordu. Sarışın gencin sol kolu hâlâ kapının üzerinden sarkıyordu ama resme ilk baktığı zamandaki pozisyonuna dönmüştü, dövme artık görünmüyordu. Ama Kinnell dövmenin orada olduğunu biliyordu, değil mi? Elbette biliyordu.

Sarışın genç, akli dengesi bozuk suçluların kapatıldığı bir tımarhaneden kaçmış bir Metallica hayranı gibi görünüyordu.

"Tanrım," diye fısıldadı Kinnell ama ses sanki kendisinden değil, başka bir yerden gelmiş gibiydi. Bedenindeki güç, dibi delik bir kovadan akan su gibi onu terk etti, bacaklarının dermanı kesildi ve otoparkla köpek gezdirme alanının arasındaki kaldırıma çöktü. Tüm yazdıklarında eksik olanın bu olduğu birden kafasına dank etti; insanlar akla mantığa uymayan bir şeyle yüz yüze geldiklerinde bu şekilde tepki veriyorlardı. Kendini kan kaybından ölüyormuş gibi hissediyordu.

"Bu resmi yapan gencin kendisini öldürmesine şaşmamalı," dedi çatlak sesle. Hâlâ resme, vahşi gülümsemeye, hem kurnaz, hem de aptal görünen kısık gözlere bakıyordu.

Tişörtüne bir not iğnelemiş, demişti Bayan Diment. Üzerinde, "Bana olanlara dayanamıyorum,' yazıyormuş. Ne korkunç, değil mi, Bay Kinnell? Evet, çok korkunçtu. Hem de çok.

Resmi üst kısmından tutarak ayağa kalktı ve köpek gezdirme alanının sonuna doğru yürüdü. Köpeklerin bıraktığı kara mayınlarına basmamak için gözlerini önünden ayırmıyordu. Resme bakmıyordu. Bacakları titriyor ama yine de vücudunu taşımayı başarıyordu. Karşıda, mola alanının gerisindeki ağaçlara yakın bir yerde beyaz şort, kırmızı atlet giymiş güzel bir kadın vardı. Köpeğini gezdiriyordu. Gülümseyerek Kinnell'a dönmüştü ki yüzünde gördüğü bir şey, gülümsemesinin donmasına sebep oldu. Sola dönüp hızla yürümeye başladı. Köpeği hızlı yürümek istemedi ama kadın onu tasmasından çekerek sürükledi.

Mola alanının gerisindeki bodur çamların andından arazi eğimli bir hal alıyor, çürümüş bitki ve hayvan kokan bir bataklığa dönüşüyordu. Ağaçların altı çöplüğe dönmüştü. Çam iğnelerinden oluşan halının üzerinde hamburger kâğıtları, kâğıt bardaklar, TCBY peçeteleri, bira kutuları, boş şişeler ve izmaritler vardı. Kinnell, üzerinde kızlara özgü kıvrımlı harflerle SALI yazan bir çift kaçık çorap ve hemen yanında ölü bir sümüklüböcek gibi duran kullanılmış bir prezervatif gördü.

Durup resme bir kez daha baktı. Kendisini başka değişimler görmeye -hatta bir filmin sahneleri gibi hareketli olabilirdi- hazırlamıştı ama hiçbir değişiklik yoktu. Olmasına gerek yok, diye düşündü Kinnell; sarışın gencin suratı yeterliydi. O çılgınlık simgesi sırıtış. O sivri dişler. Surat, ney, moruk, tahmin et bakalım? diyordu. Ben medeniyetin anasını belledim, yeni neslin temsilcisi benim. Yeni milenyum burada, bu aletin direksiyonunun basında oturuyor.

Trudy Teyze'nin resme ilk tepkisi, Kinnell'a onu Saco Nehri'ne fırlatmayı tavsiye etmek olmuştu. Trudy Teyze haklıydı. Saco yaklaşık otuz kilometre geride kalmıştı ama...

"Burası da olur," dedi. "Elbette olur."

Resmi, kazandığı kupayla fotoğrafçılara poz veren bir sporcu gibi başının üzerine kaldırdı ve eğimli araziden aşağı fırlattı. Resim battı ve bir ağaca çarptı. Akşam güneşinin tembel ışıkları çerçevesinde yansıdı. Camı kırıldı. Resim öne doğru düştü ve çam iğneleriyle kaplı zeminde bataklığa doğru kaydı. Çerçevenin bir ucu sık sazlar arasından görünüyordu. Geride kırık cam parçalarından başka bir şey kalmamıştı. Kinnell diğer çöplerle uyum sağladıklarını düşündü.

Arkasını dönüp arabasına doğru yürürken beynindeki hayali olayı çıkarmıştı bile. Bu olayı zihnindeki oyuklardan birine tıkıp üzerini sıvayacaktı. Çoğu insanın bu gibi durumlarda aynı şeyi yaptıklarını düşündü. Yalancılar ve sahtekârlar Hayatta Kalanlar gibi yayınlar için hikâyeler uydurur ve bunların gerçek olduğunu iddia ederdi; diğer yandan gerçekten doğaüstü bir fenomenle karşı karşıya gelmiş olan insanlar çenelerini kapalı tutup hayali imlalarıyla olanların üzerini sıvardı. Hayatınızda bu tür çatlaklar meydana geldiğinde bir an önce çaresine bakmanız gerekir aksi halde çatlak büyük bir yarığa dönüşür ve siz de dahil olmak üzere her şeyi yutar.

Kinnell başını kaldırdı ve güzel kadının emniyetli olduğunu düşündüğü bir mesafede durmuş, onu izlediğini gördü. Baktığını görünce kadın dönüp restorana doğru yürümeye başladı. Köpeği yine çekiştiriyordu ve kalçasını mümkün olduğunca sallamamaya çalışıyordu.

Deli olduğumu düşünüyorsun, değil mi, güzelim? diye düşündü, Kinnell. Bagaj kapağını açık bıraktığını gördü. Yutmaya hazır bir ağız gibiydi. Kapağı sertçe kapadı. Ama ben deli değilim. Kesinlikle değilim. Bir hata yaptım, hepsi bu. Geçip gitmem gerekirken o bahçenin önünde durdum. Bunu herkes yapabilirdi. Ve o resim...

"Ne resmi?" diye sordu Richard Kinnell gülümsemeye çalışarak. "Ben resim falan görmüyorum."

Audi'sinin direksiyonunun başına oturdu ve motoru çalıştırdı. Benzin göstergesine baktı ve ibrenin yarının altına düşmüş olduğunu gördü. Yolda benzin alması gerekecekti. Biraz ilerledikten sonra almaya karar verdi. Şu an tek isteği bataklığa attığı resimden mümkün olduğunca çabuk uzaklaşmaktı.

Knerry şehri sınırlarından çıktıktan sonra Kansas Caddesi, Kansas Bulvarı olur. Açık kırsal bölgedeyse Kansas Sokağı olurdu. Bundan kısa bir süre sonra Kansas Sokağı iki direk arasından geçer, asfalt çakıla dönüştü. On beş kilometre doğuda Derry'nın en yoğun caddesi olan yol, burada alçak bir tepeyi tırmanan basit bir yola döner, ay ışığıyla aydınlanan gecelerinde bir Alfred Noyes şiirinden çıkmış gibi parlardı. Tepenin üzerinde yansıtmalı camları olan pencereleriyle şık görünümlü modern bir ev, bir garaj ve yıldızlara çevrilmiş bir uydu anteni vardı. Derry Btow'tan şakayı seven bir gazeteci bir keresinde oraya Gore'un İnşa Ettiği Ev demişti... Birleşik Devletler'in başkan yardımcısı Gore değildi elbette. Richard Kinnell'sa buraya sadece ev diyordu. Yorgun bir tatmin hissiyle evinin önüne park etti. O sabah dokuzda Boston Harbor Oteli'nde uyandığından beri bir hafta geçmiş gibiydi.

Artık ikinci el satışlara gitmek yok, diye düşündü başını kaldırıp aya bakarken. Bir daha asla.

"Amin," dedi ve eve doğru yürümeye başladı. Arabayı garaja çekse iyi olurdu ama boş verdi. O an tek istediği bir içki, hafif bir yemek -mikrodalga fırında hazırlanabilecek bir şey- ve ardından uykuydu. Tercihen rüyasız bir uyku. Bugünü ardında bırakmak için sabırsızlanıyordu.

Anahtarı kilide sokup çevirdi ve hırsız alarmının çalmasını önlemek için 3817'yi tuşladı. Işığı yakıp kapıdan girdi, arkasından kapadı, daha iki gün önce çerçevelenmiş kitap kapakları koleksiyonunun durduğu duvarda asılı olan şeyi gördü ve bir çığlık attı. Çığlığı beyninde atmıştı. Ağzından tek çıkan, ciğerlerinin boşalma sesi olmuştu. Anahtarları uyuşmuş parmaklarının arasından kayıp hafif bir şıngırtıyla ayaklarının dibine, halıya düştü.

Kuzeye Doğru Giden Yol Virüsü artık Gray mola alanının arasındaki bataklıkta değildi.

Evinin girişindeki duvarda asılıydı.

Pıhtılaşmış kan.

Yine değişmişti. Araba şimdi bahçesinde kullanılmış eşyalar eski bir evin önünde park edilmişti. Eşyalar hâlâ dağınık bir şekilde bahçeyi dolduruyordu -cam eşyalar, mobilyalar, seramik ıvır zıvırlar, pipolu köpekler, çıplak kıçlı bebekler, göz kırpan balıklar- her yere saçılmıştı ama şimdi hepsi Kinnell'ın eve girmeden önce baktığı ayın solgun ışığıyla aydınlanıyordu. Televizyon da hâlâ bahçedeydi ve açıktı. Solgun ışığı cisimlerin ve önündeki devrilmiş sandalyenin üzerine yansıyordu. Judy Dime sırtüstü yatıyordu ama bedeninin tamamı orada değildi. Kinnell birkaç saniye sonra geri kalanın nerede olduğunu gördü. Ütü masasının üzerinde yatıyor, ölü gözleri solgun ay ışığında elli sentlikler gibi parlıyordu.

Grand AM'in arka lambaları kırmızı-pembe suluboya rengindeydi Bu, Kinnell'ın arabanın arkasını ilk görüşüydü. Arkasında YOL VİRÜSÜ yazıyordu.

Çok uygun, diye düşündü Kinnell uyuşukça. O değil, arabası. Ama bunun gibi bir genç için çok da farkı yok.

"Bunlar olmuyor," diye fısıldadı ama oluyordu. Belki böyle şeylere bu kadar açık olmayan birinin başına gelmezdi ama oluyordu. Gözünü dikmiş resme bakarken Judy Diment'in masasının üzerindeki kartonu hatırladı. Üzerinde SATIŞLAR NAKİTLE yazıyordu (sadece onun çekini kabul etmiş, güvenlik için ehliyet numarasını eklemeyi ihmal etmemişti). Üzerinde bir başka yazı daha vardı.

SATILAN MAL GERİ ALINMAZ.

Kinnell resmin yanından geçti ve oturma odasına girdi. Kendi bedeni içinde bir yabancı gibiydi ve beyninin bir bölümünün el yordamıyla daha önce kullandığı malayı aradığını hissedebiliyordu. Yanlış bir yere koymuş olmalıydı.

Televizyonu açtı ve üzerindeki Toshiba uydu cihazının düğmesine bastı. V-14'ü açtı. Tüm bu süre boyunca girişte asılı olan resmin varlığını her hücresinde hissetmişti. Resim nasıl olmuşsa buraya ondan önce gelmişti.

"Kestirme bir yol biliyor olmalı," dedi ve güldü.

Resmin son halinde sarışın genç pek görünmüyordu ama direksiyondaki bulanık şekil o olmalıydı. Yol Virüsü Rosewood'daki işini bitirmişti. Kuzeye yönelmenin vakti gelmişti. Bir sonraki durak...

Sonunu getirmeden bu düşüncenin üzerini ağır, çelik bir kapıyla örttü.

"Hem tüm bunları ben uyduruyor olabilirim," dedi boş oturma odasında. Soğuk, titrek sesi onu rahatlatacağına daha da korkuttu. "Bu belki.." Ama sonunu getiremedi. Aklına tek gelen, ellili yılların Sinatra'sının tarzında söylenen eski bir şarkıydı: Bu belki de BÜYÜK bir şeyin başlangıcıdır...

Televizyonun hoparlörlerinden yayılan ses Sinatra'ya değil, Paul Simon'a aitti. Mavi ekranda beyaz harflerle NEW ENGLAND HABER HATTI'NA HOŞ GELDİNİZ yazıyordu. Altında talimatlar vardı ama Kinnell'ın onları okumasına gerek yoktu, Haber Hattı'nı sürekli takip ederdi. Bağlandı, MasterCard numarasını girdi ve 508'i tuşladı.

"Orta ve kuzey Massachusetts için Haber Hattı siparişi verdiniz," dedi robotun sesi. "Çok teşekkür..."

Kinnell almacı yerine bıraktı ve ayakta durarak gözlerini New England Haber Hattı logosuna dikti. Parmaklarını huzursuzca şıklatıyordu. "Haydi," dedi. "Haydi ama."

Ekranda bir hareket oldu ve ardından mavi fon yeşile döndü. Kelimeler akmaya başladı. Taunton'da bir evde çıkan yangın haberiydi. Bunu, ardından bir köpek yarışındaki skandal haberi izledi. Sonra o akşamki hava durumu tahminleri verildi, açık ve ılık. Kinnell rahatlamaya, giriş duvarında gördüğünü düşündüğü şeyi gerçekten görüp görmediğini sorgulamaya başlamıştı ki televizyondan keskin bir bip sesi duyuldu ve ekranda bir yazı belirdi: SON DAKİKA.

Kinnell olduğu yerden izlemeye devam etti.

NENPHAUG. 19/8:40 P ROSEWOOD'DA BİR KADIN, ORADA OLMAYAN ARKADAŞINA BİR İYİLİK YAPTIĞI SIRADA VAHŞİCE ÖLDÜRÜLDÜ. 38 YAŞINDAKİ JUDITH DIMENT, EŞYALARININ SATIŞIYLA İLGİLENDİĞİ KOMŞUSUNUN EVİNİN BAHÇESİNDE BİR CİNAYETE KURBAN GİTTİ. ÇIĞLIK SESİ DUYULMADI VE BAYAN DIMENT'İN CESEDİ ANCAK SAAT SEKİZDE, YOLUN KARŞISINDA OTURAN BİRİNİN TELEVİZYON SESİNDEN ŞİKÂYET ETMEK İÇİN POLİSE TELEFON ETMESİYLE BULUNDU. KOMŞU MATTHEW GRAVES, BAYAN DIMENT'İN KAFASININ KESİLMİŞ OLDUĞUNU SÖYLEDİ "BAŞI ÜTÜ MASASININ ÜZERİNDEYDİ," DEDİ. "HAYATIM DA GÖRDÜĞÜM EN KORKUNÇ MANZARAYDI." GRAVES HİÇBİR MÜCADELE SESİ DUYMADIĞINI, TEK DUYDUĞUNUN TELEVİZYON SESİ VE CESEDİ BULMASINDAN HEMEN ÖNCE 1 NUMARALI KARAYOLU ÜZERİNDE UZAKLAŞAN BİR ARABANIN GÜRÜLTÜSÜ OLDUĞUNU SÖYLEDİ. BU ARACIN KATİLE AİT OLABİLECEĞİNE DAİR İDDİALAR... "

Bu iddialar gerçeğin ta kendisiydi.

Nefesi sıklaşan Kinnell tekrar resmin yanına döndü. Hâlâ bıraktığı yerde duruyordu ama yine değişmişti. Şimdi iki yuvarlak, parlak ışık -farlar- ve arkalarında araba vardı.

Tekrar yola koyulmuş, diye düşündü Kinnell. Trudy Teyze'yi aklından çıkaramıyordu, kimin yaramazlık yaptığını kimin uslu olduğunu çok iyi bilen sevgili Trudy Teyze. Rosewood'dan en fazla altmış beş kilometre uzakta olan Wells'te yaşayan Trudy Teyze.

"Tanrım, lütfen Tanrım, lütfen onu sahil yolundan gönder," dedi Kinnell resme uzanarak. Hayal gücü ona bir oyun mu oynuyordu yoksa farlar, araba gözlerinin önünde hareket ediyormuşçasına -bir saatin akrebi gibi yavaşça- uzaklaşmış mıydı? "Sahil yolundan gitmesini sağla lütfen."

Resmi duvardan çekip aldı ve koşarak oturma odasına geri döndü. Şöminenin önü kapalıydı, elbette; son yakışından bu yana en az iki ay geçmişti. Kinnell şöminenin önünü açtı ve resmi içine attı. Daha önce mola yerinde kırılan camı, şöminedeki kütüklere çarparak tekrar kırıldı. Bu da işe yaramadığı takdirde ne yapacağını düşünerek mutfağa seğirtti.

İşe yaramak zorunda, diye düşündü. İşe yarayacak çünkü işe yaramak zorunda.

Mutfak dolaplarını açıp aramaya başladı. Mısır gevreğini, bir kutu tuzu döktü ve sirke şişesini devirdi. Şişe tezgâhın üzerine düşüp kırılınca yayılan keskin koku burnunu ve gözlerini yaktı.

Orada yoktu. Aradığı orada değildi.

Kilere koştu, kapının arkasına -sadece plastik bir kova vardı- ve kurutucunun üzerindeki rafa baktı. İşte oradaydı, sıkıştırılmış kömür tozken yanında.

Gaz.

Aceleyle kapıp mutfaktan çıktı. Yanından geçerken telefona gözü takılmıştı. Durup Trudy Teyze'yi aramak istiyordu. Teyzesi ona inanırdı, en sevdiği yeğeni arayıp evden çıkmasını, hemen çıkmasını söylerse dediğini yapardı... ama ya sarışın genç onu takip ederse? Onu kovalarsa?



Yapardı. Kinnell yapacağından emindi.

Hızla oturma odasına koştu ve şöminenin başında durdu.

"Tanrım," diye fısıldadı. "Tanrım, olamaz."

Kırık camların arkasındaki resim artık farları göstermiyordu. Grand AM keskin bir yol ayrımındaydı. Ay ışığı, arabanın koyu gövdesi üzerinde sıvı saten gibi parlıyordu. Geri planda bir su kulesi vardı. Üzerindeki yazı ay ışığında kolayca okunuyordu. MAINE'İ YEŞİL TUTUN PARA GETİRİN.

Kinnell'ın elleri öylesine titriyordu ki ilk sıkışında sıvıyı resme isabet ettiremedi. Sıvı, Yol Virüsü'nün bagajını bulanıklaştırarak camın kırılmamış bölümü üzerinden akıp gitti. Derin bir nefes alıp dikkatini topladı, nişan aldı ve tekrar denedi. Bu kez sıvı kütüklerden birinin açtığı delikten içeri süzüldü ve boyayı dağıttı.

Kinnell, şöminenin rafındaki kavanozda duran kibriti aldı, kutudan bir kibrit çıkarıp yaktı ve kırık camların arasına soktu. Resim hemen alev aldı. Grand AM ve su kulesi alevler arasında eğilip bükülerek karardı. Camlar simsiyah oldu ve etrafa alevli kıymıklar saçarak patladı. Kinnell, halıyı ateşe vermelerine fırsat bırakmadan spor ayakkabılarıyla üzerlerine bastı.

Telefonu açıp Trudy Teyze'nin numarasını tuşladı. Ağladığın farkında değildi. Üçüncü çalıştan sonra teyzesinin telesekreteri devreye girdi. "Merhaba," dedi Trudy Teyze'nin sesi. "Böyle şeyler söylemek hırsızlara davet çıkarmak oluyor, biliyorum ama Harrison Ford'un yeni filmini izlemek için Kennebunk'a gidiyorum. Evimi soymayı planlıyorsanız lütfen porselen domuzlarıma dokunmayın. Mesaj bırakacaksanız lütfen sinyal sesini bekleyin."

Kinnell bekledi. Sonra sesinin sakin çıkması için elinden geleni yaparak, "Benim, Trudy Teyze, Richie," dedi. "Eve döndüğünde beni ara, olur mu? Saat kaç olursa olsun fark etmez."

Telefonu kapattı, televizyona baktı ve tekrar Haber Hattı'nın numarasını çevirdi. Bu kez Maine bölge kodunu girdi. Diğer uçtaki bilgisayarlar isteğini işleme koyarken tekrar şömineye döndü ve demir çubukla yanmış, kıvrılmış resmi dürttü. Koku korkunçtu -ona kıyasla dökülen sirkenin kokusu çiçek kokusu gibi kalıyordu- ama Kinnel'ın umurunda değildi. Resim yok olmuş, küle dönmüştü ve bu her şeye değerdi.


Yüklə 1,67 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   20   21   22   23   24   25   26   27   ...   36




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin