Stephen King Sadist



Yüklə 1,27 Mb.
səhifə14/25
tarix01.11.2017
ölçüsü1,27 Mb.
#25704
1   ...   10   11   12   13   14   15   16   17   ...   25

Paul kendi kendine sertçe, önce durumu iyice inceleyeceğim, dedi. Tabii bir süre daha sakin kalabilirsem. E, bunu yapabilecek misin sümüklü böcek?

205


Stephen King

Gözlerini sildi. Ağlamakla buradan kurtulamazdı. Kapının yu-kansındaki cama baktı. Tek parça değildi, on altı küçük parçadan oluşmuştu. Her camı kırabilirdi ama çerçeveleri de parçalaması gerekecekti. Tahtaları testereyle, kesmek saatlerini alırdı. Çok sağlama benziyordu çerçeveler. Sonra? Sonra ne yapacaksın? Pencereden verandaya doğru bir intihar dalışına mı geçeceksin? Harika bir fikir bu! Belki belkeğimini kırarsın. O zaman bir süre bacaklarının durumunu düşünmekten kurtulursun. Şakır şakır yağan yağmurda yatar ve kısa bir süre sonra da ölürsün. Böylece bu iğrenç olay sona erer.

Hayır, efendim. Hayır. Belki sonunda intihar etmek zorunda kalabilirim. Ama Tann'nın önünde yemin ediyorum. Bunu Bir Numaralı Hayranıma onunla tanışmanın bana ne büyük bir zevk verdiğini göstermeden yapamayacağım! Bu sadece bir söz değil! Kutsal bir yemin!

Annie'ye yaptıklarını ödetme fikri paniğini yenmesi bakımından kendini azarlamasından daha yararlı oldu. Biraz daha sakinle-şen Paul kapının yanındaki düğmeyi çevirdi. Dışardaki ışık yandı. Bu da biraz işe yaradı. Çünkü odasından ayrıldığı sürede günün son ışıklan da kaybolmuştu. Annie'nin bahçe yolu sular içindeydi. Avlu bir bataklığa dönmüştü. Burada ayrıca gölcükler ve erimekte olan kar yığınları da vardı. Sandalyesini kapının soluna doğru kaydırdı ve ilk kez evin önünden geçen yolu gördü. Ama pek de önemli bir yol değildi bu. Kar yığınları arasından uzanan iki şeritlik asfalt bir yoldu. Islak ıslak parlıyordu, yağmur ve eriyen karlar yüzünden su içindeydi.

Belki Annie, RodymanTann içeri girmeleri için kapılan kilitledi. Ama beni bu hapishanede tutmak için kapılan kilitlemesine hiç gerek yoktu. Bu tekerlekli sandalyeyle dışarı çıkarsam beş saniye içinde dingil başhklanna kadar batanm... Hiçbir yere gidemeyecek-

206


Sadist

sin, Paul. Bu gece de, önümüzdeki haftalar da. Tekerlekli sandalyeyle yola çıkman için yerlerin kuruması gerekiyor. Bu oluncaya kadar da beysbol mevsimi başlar ve bir ay geçer. Tabii pencereden atlayarak sürünmek istiyorsan o başka.

Hayır. Böyle yapmak istemiyordu. Ölmekte olan bir kurbağa yavrusu gibi soğuk su birikintilerinin ve eriyen karlann arasında on, on beş dakika süründükten sonra parçalanmış kemiklerinin nasıl sancıyacağını hayal etmek çok kolaydı. Sürünerek yola çıkabileceğimi varsayalım. Hangi arabayı durduracağım? Burada İhtiyar Bessie dışında sadece Bay Zengin Çiftçinin otomobilinin gürültüsünü duydum. Bir de "misafir yatak odası"ndan kaçtığım ilk gün evin önünden geçerek ödümü patlatan arabanın sesini.

Dışannın ışığını söndürerek döndü. Diğer kapıya doğru gitti. Buzdolabıyla kiler bölmesinin arasındakine. Bunda da kilitler vardı, üstelik dışanya da açılmıyordu. Yani doğrudan doğruya. Bu kapının yanında bir düğme olduğunu gördü. Işığı yakınca evin rüzgârlı tarafı boyunca uzanan sundurmayı gördü. Bir ucuna odunlar yığılmış, bir balta da aralannda gömülmüştü. Diğer uca ise bir çalışma masası konmuştu. Duvarlardaki çengellere araç gereç asılmıştı. Solda bir kapı daha vardı. Sundurmadaki ampul çok sönüktü ama Paul ona da bir kol demiri ve iki Kreiğ kilidi takılmış olduğunu gördü.

"Roydman'lar... herkes... bana kötülük etmek istiyor..."

Paul boş mutfağa, "Onlan bilmem," dedi. "Ama ben gerçekten kötülük etmek istiyorum."

Kapılarla ilgilenmekten vazgeçerek tekerlekli sandalyeyle kilere doğru gitti. Raflara konmuş yiyeceklerden önce kibritlere baktı. Burada paket paket kibrit vardı. Hem küçükler, hem uzun çöplü mutfak kibritleri.

207


Stephen King

Bir an evi yakmayı düşündü. Bu fikri çok gülünç bularak kafasından kovacağı sırada gözü bir şeye ilişti. Ve o yüzden bu fikri yeniden inceledi. Burada bir kapı daha vardı. Ve üzerinde kilit yoktu.

Kapıyı açtı. Eski, dik, tahta bir' merdiven mahzene iniyordu. Karanlıklann arasından iğrenç bir koku yükseliyordu. Rutubet ve çürük sebze kokusu. Hafif cırlak sesler duydu ve Annie'nin sözlerini hatırladı. "Yağmur yağdığı zaman mahzene giriyorlar. Kapanlar kuruyorum. Bunu yapmak zorundayım."

Kapıyı telaşla çarparak kapattı. Şakağından bir damla ter kaşına doğru kaydı, gözünü yaktı. O kapının mahzene açıldığını ve üzerinde kilitler olmadığını fark etmişti. Bu yüzden de evi tutuşturmak ona bir an için çok mantıklı gelmişti. Belki yangın sırasında aşağıya sığınabilirdi. Ama merdiven çok dikti. Sidewinder itfaiyesi yeti-şemeden Annie'nin alevler içindeki evinin mahzenin üzerine çökmesi ve diri diri yanması ihtimali vardı... Ve aşağıdaki o fareler. Nedense en kötüsü farelerin sesleriydi...

"Kalbi nasıl da çarpıyor! Kurtulmak için nasıl da çırpınıyor. Bizim gibi, Paul. Bizim gibi."

Paul, "Afrika," dedi ama kendi sesini duymadı bile. Kilerdeki teneke kutular ve kesekâğıtlanna konmuş yiyeceklere baktı. Kadının şüphesini uyandırmadan neleri alabileceğini düşünüyordu. Tabii kafasının bir yanı yiyeceklerle ilgilenmesinin ne anlama geldiğini biliyordu. Kaçma fikrinden vazgeçmişti.

Beyninin endişeli bir yanı, sadece şimdilik, diye itiraz etti.

Buna daha kalın bir ses acımasızca cevap verdi. Hayır. Sonsuza kadar, Paul. Sonsuza kadar.

Paul, "Hiçbir zaman vazgeçmeyeceğim," diye fısıldadı. "Beni duyuyor musun? Asla!"

208


Sadist

O kuşkucunun sesi alayla, öyle mi, dedi. Eh, bekleyecek ve göreceğiz... Öyle değil mi? Evet. Göreceklerdi.

17

Annie'nin kileri daha çok saldmdan sağ çıkmaya kararlı birinin bomba sığınağına benziyordu. Paul onun yiyeceklerin bir bölümünü durumunun gerçeklerini kavradığı için biriktirdiğini tahmin etti. Dağlann tepesinde yalnız başına yaşayan bir kadındı. Belirli bir süre, bazen bir gün, bazen iki hafta bütün dünyayla ilişkisi kesilebilirdi. Herhalde o pis Rodyman'lann da böyle bir kilerleri vardı. Ülkenin başka yerinde yaşayan bir aileyi hayrete düşürecek bir depolan... Ama Rodyman'lann da, bu civarda yaşayan diğer ailelerin kilerleri de hiçbir zaman Annie'nin deposuyla boy ölçüşemezdi. Bu kiler değil, kahrolasıca bir süpermarketti. Annie'nin kilerinde belirli bir sembolizm var sanınm, diye düşündü. O dizi dizi yiyecekler gerçekle paranoya arasındaki sınmn belirsizliğini açıklıyor gibiydi. Ama Paul kendi durumunu düşündüğü için bu incelikleri tahlil etmeye kalkışmadı. Sembolizme boş ver! Yiyecek al.



Evet. Ama dikkatli ol. Sadece Annie'nin döndüğü zaman bazı şeylerin eksildiğini fark etmemesi yeterli değil. Kadın birdenbire gelirse kolaylıkla saklayabileceğim yiyecekler seçmeliyim... Ah, Annie'nin nasıl geleceğini sanıyorsun? Telefon çalışmıyor. Annie'nin bana telgraf çekeceğini sanmıyorum. Ya da çiçek yollayacağını. Ama Annie'nin buradan eksilen yiyecekleri odamda bulması o

209


F: 14

Stephen King

kadar önemli sayılmaz. Çünkü yemek yemek zorundayım. Bu da bir alışkanlık.

Sardalya. O yassı kutularda sürüyle sardalya vardı. Anahtarla-n da altlanndaydı. İyi. Sardalya alırım. Dilinmiş jambon dolu tenekeler. Onlann anahtarlan yok. Ama bir, iki kutuyu mutfakta açabilirim. Ve önce onlan yerim. Boş kutulan da Annie'nin çöp yığınının altına gömerim... Bir rafta kuru üzüm dolu küçük kutular vardı. Üzerinde "Mini yiyecek" yazılıydı. Paul kucağındaki gitgide büyüyen yığına bunlardan da dört tane kattı. Bir kutu da mısır gevreği. Kilerde hiç şekerli gevrek olmadığını fark etti. Belki de vardı ama Annie onlan yedi.

Daha yukandaki rafa krakerler dizilmişti. Annie'nin sundur-masındaki çıralar gibi düzgünce. Bunlann oluşturduğu piramidi bozmamaya çalışarak dört kraker aldı. Birini açgözlülükle yerken yağ ve tuz tadının zevkini çıkardı. Krakerin üzerindeki kâğıdı, daha sonra atmak üzere külotunun içine tıktı.

Bacakları sancımaya başlıyordu. Madem kaçamayacağım, dedi. Evi de tutuşturmayacağım, o halde odama dönmem daha iyi olur. Düş kınklığına uğradım. Ama durum daha kötü olabilirdi. Bir, iki kapsül alacak ve uykum gelinceye kadar yazacağım. Ondan sonra da yatıp uyuyacağım. Annie'nin bu gece döneceğini sanmıyorum. Fırtına hafiflemek bir yana, gitgide şiddetleniyor... Düş kınk-.lığına uğramış olsun olmasın, sakin yazı yazmak, sonra da uyumak fikri hoşuna gidiyordu. Annie çılgınca bir düşünceyle ya da daha çılgınca bir istekle odaya dalmayacaktı.

Kilerden geri geri çıktı. Bir an durup elektriği söndürdü. Kendi kendine, odama girerken her şeyi yerli yerine koymalıyım, diye hatırlattı. Annie dönmeden yiyeceğim biterse tekrar buraya gelebilirim.

210


Sadist

Aç bir fare gibi, öyle değil mi, Paulie?

Ama hiçbir zaman hep dikkatli davranmam gerektiğini unutmamalıyım. Odamdan her çıkışımda hayatımı tehlikeye atıyorum. Bu basit gerçek her zaman aklımda olmalı. Bunu unutmak beni mahveder.

18

Paul oturma odasında ilerlerken gözü tekrar sigara masasının altındaki albüme erişti. Üzerinde "Anılar Yolu" yazılıydı bunun. Albüm Shakespeare'in elyazması bir oyunu kadar büyük, bir aile İncil'i kadar da kalındı.



Meraklanan Paul albümü alarak açtı.

Birinci sayfaya gazeteden kesilmiş bir sütun yapıştınlmıştı. Başlıkta "Wilkes-Berryman Nikâhı" yazılıydı. Altında dar suratlı, soluk yüzlü bir adamla, siyah gözlü bir kadının fotoğrafı vardı. Kadın dudaklannı büzmüştü. Paul gazetedeki resimden başını kaldırarak şöminenin üstündeki portreye baktı. Evet, hiç kuşku yoktu. Kupürde Crysilda Berryman diye söz edilen kadın Annie'nin annesiy-di. (Paul işte tam bir Misery romanına göre bir ad, diye düşündü.) Haberin altına siyah mürekkeple ve düzgün bir yazıyla, "Bakersfi-eld Gazetesi, 30 Mayıs 1938" yazılmıştı.

İkinci sayfada doğum ilanı vardı. "Paul Emery Wilkes 12 Mayıs 1939'da Bakersfield Hastanesinde dünyaya geldi. Babası: Cari Wilkes, annesi Crysilda Wilkes." Annie'nin ağabeyinin adı Paul'ü

211


Stephen King

şaşırttı. Kadınla birlikte sinemaya giden ve bölüm bölüm filmleri seyreden Paul'du herhalde.

Üçüncü sayfada da Annie Marie Wilkes'in dünyaya geldiği müjdesi vardı. "1 Nisan 1943." Yani Annie kısa bir süre önce kırk dördünü doldurmuştu. Kadının "Bir Nisan Şakası" yapılan günde doğmuş olduğu da Paul'ün gözünden kaçmadı.

Dışarda rüzgâr uğulduyor, yağmur evin duvannı dövüyordu.

Büyülenmiş gibi olan ve sancısını da o an için unutan Paul sayfayı çevirdi.

Gördüğü kupür de yine Bakersfield gazetesindendi. Birinci sayfasından kesilmişti. Sütunun aşağısındaki fotoğrafta pençelerinden alevler fışkıran bir bina görülüyordu. Duvara dayanmış olan bir merdivene bir itfaiyeci çıkmıştı.

Apartmanda Çıkan Yangında Beş Kişi Öldü

Dördü aynı ailenin üyeleri olan beş kişi çarşamba sabahı erken saatlerde Watch Hill Caddesindeki bir apartmanda müthiş bir yangının kurbanı olmuşlardır. Ölenlerden üçünün küçük çocuk olduk'an anlaşılmıştır. Paul Krenmitz (8), Frederick Krenmitz (6) ve Alison Krenmitz (3). Dördüncü kurban çocukların babası olan Adnan Krenmitz'dir (41). Bay Kren-rritz ailenin bir küçük çocuğu olan sekiz aylık Laurene Kren-mitz'i kurtarmayı başarmıştır. Bayan Jessica Krenmitz'in açıkladığına göre, kocası en küçük çocuklannı onun kucağına vererek, "Bir iki dakika sonra diğerleriyle birlikte dışan çıkanın," demiştir. "Bizim için dua et." Bayan Krenmitz muhabirimize, "Onu bir daha görmedim," diyerek ağlamıştır.

Beşinci kurban Irving Talman'ın 58 yaşında bir bekâr olduğu ve en üst katta oturduğu anlaşılmaktadır. Yangın sı-

212


Sadist

rasında üçüncü kattaki dairede kimsenin bulunmaması kurban sayısının az olmasını sağlamıştır. Önce kaybolduklan sanılan Carl Wilkes ailesinin üyelerinin mutfağın tavanından su sızdığı için salı gecesi apartmandan aynldıklan anlaşılmaktadır.

Crysilda Wilkes muhabirimize, "Bayan Krenmitz ve kayıplan için ağlıyorum," demiştir. "Ama Tann'ya kocamla iki çocuğumu koruduğu için de şükrediyorum."

Centralia İtfaiye Müdürü Michael O'Whunn yangının apartmanın bodrumundan çıktığını açıklamıştır. Kundak ihtimali sorulduğu zaman, "Bir şarapçının gizlice bodruma girdiğini sanıyorum," demiştir. "Bir süre içki içti, sonra da kazara sigarasıyla yangın çıkardı. Herhalde alevleri söndüreceği yerde kaçtı ve o yüzden beş kişi öldü. O serseriyi yakalayacağımızı umanm." Müdür ipucu olup olmadığı sorulduğu zaman da, "Polisin elinde var," diye cevap vermiştir. "O izleri hızla ve dikkatle takip ettiklerinden emin olabilirsiniz."

Kupürün altına yine o düzgün yazı ve siyah mürekkeple tarih atılmıştı. "28 Ekim 1954."

Paul başını kaldırdı. Hiç kımıldamıyor ama boynunda bir damar hızla atıyordu. Ona sanki barğırsaklan gevşemiş ve alev alev yanıyormuş gibi geliyordu.

"Küçük piçler."

"Ölenlerden üçünün küçük çocuklar oldukları anlaşılmıştır."

"Aşağıdaki katta oturan Bayan Krenmitz'in dört piçi..."

Olamaz! Ah, Tannm olamaz!

"O küçük piçlerden öyle nefret ederdim ki."

Annie o sırada küçük bir kızmış, Paul. O gece evde bile değil-

213

Stephen King



On bir yaşındaymış. Herhalde ucuz bir içki şişesinin etrafına benzin dökecek ve yaktığı mumu sıvının ortasına oturtacak yaştaydı. Ve bu işi başaracak kadar aklı da vardı. Belki bunun bir işe yarayacağını sanmıyordu. Belki mum eriyerek alevi dibe ininceye kadar benzinin uçacağını düşünüyordu. Belki de çocukların sağsalim kurtulacaklarından emindi... Belki sadece onlan korkutmak ve apartmandan çıkmalarını sağlamak istiyordu. Ama bu yangını Annie çıkarmıştı, Paul. Ve sen de bunu biliyorsun.

Evet, galiba biliyordu. Ve Annie'den kim şüphelenirdi?

Paul sayfayı çevirdi.

Burada da yine Bakersfield gazetesinden kesilmiş bir kupür vardı. Tarih: 19 Temmuz 1957. Bu kez sütunu Carl Wilkes'in bir fotoğrafı süslüyordu. Adam biraz yaşlanmış gibiydi. Ama Carl Wilkes'in daha fazla yaşlanmayacağı da kesindi.

Bakersfıeld'li Muhasebeci Garip Bir Kaza Sonucu Öldü.

Kentimiz yerlilerinden olan Carl Wilkes, dün gece Hernandez Hastanesine getirildikten kısa bir süre sonra ölmüştür. Bay Wilkes telefona cevap vermek için merdivenden inerken daha önce basamağa bırakılmış olduğu anlaşılan bir çamaşır yığınına takılmıştır. Hastanede ilk müdahaleyi yapan Dr. Frank Canley, Wilkes'in boynu kırıldığı ve kafatası yer yer çatladığı için öldüğünü açıklamıştır. Wilkes 44 yaşındaydı.

Carl Wilkes evli ve iki çocuk babasıydı. Geride bıraktıkları: Karısı Crysilda, oğlu Paul (18) ve kızı Annie (14).

Paul ondan sonraki sayfayı çevirdiği zaman bir an Annie'nin babasının ölümüyle ilgili haberin kazara albüme iki kez yapıştırmış

214

Sadist


olduğunu sandı. Bunun kazara olduğunu sanıyordu, ama bu kupürde açıklanan başka bir olaydı. Yine bir kaza. Birbirlerine benzemelerinin nedeni de basitti: İkisi de aslında kaza değillerdi.

Paul korkunç bir dehşetle dondu kaldı.

Kupürün altına yine o düzgün el yazısıyla "Los Angeles, California," diye yazılmıştı. "29 Ocak 1952."

USC Öğrencisi Garip Bir Kaza Yüzünden Öldü.

USC Hemşirelik Okulu öğrencilerinden Andrea Saint James'in dün gece Kuzey Los Angeles'teki Mercy Hastanesine götürüldüğü sırada öldüğü açıklandı. Genç kızın garip bir kazanın kurbanı olduğu bildirildi.

Miss Saint James üniversite dışında, Delorme Sokağındaki bir katı yine Hemşirelik Okulu öğrencisi olan Annie Wilkes'la paylaşıyordu. Miss Wilkes arkadaşımıza, gece on bire doğru bir çığlık, sonra da bir gürültü duyduğunu söyledi. Üçüncü katın sahanlığına fırladığını ve Miss Saint James'in aşağıda yattığını gördüğünü anlattı. "Yatışı hiç de normale benzemiyordu," dedi.

"Ona yardım etmeye çalışırken az kalsın ben de yuvarlanıyordum. Peter Gunn adında bir kedimiz vardı. Ama hayvan birkaç günden beri ortalarda gözükmüyordu. Tasma almayı unuttuğumuz için onu yakalayıp götürdüklerini sanıyorduk. Gece Peter Gunn'ın ölüsünün basamakta yattığını gördüm. Herhalde Andrea'nın ayağı ona takıldı. Arkadaşımın üzerine hırkamı örttüm, sonra hastaneye telefon ettim. Onun öldüğünden emindim ama başka nereye telefon edeceğimi bilmiyordum."

215


Stephen King

Los Angelesli olan Miss Saint James 21 yaşındaydı.

"Tanrım!.."

Paul bu sözcüğü tekrar tekrar fısıldıyor, sayfayı çevirirken elleri titriyordu. Bu sayfadaki kupürde de hemşirelerin kedisinin zehirlenmiş olduğunun anlaşıldığından söz ediyordu.

Paul, Peter Gunn, diye düşündü. Bir kedi için sevimli bir ad...

Apartmanın bodrumunda fareler varmış. Kiracılar şikâyet etmişler ve bir yıl önce bina müfettişleri ev sahibini uyarmışlar. Tabii Annie'nin bütün bunlardan haberi vardı. Binanın sahibi ağır bir ceza ödememek için bodruma zehirli etler koymuş... Kedi zehirli etlerden yemiş. İki gün bodrumda yatmış. Sonra ölmeden önce hanımlarının yanma çıkmaya çalışmış. Ve hanımlardan birinin ölümüne neden olmuş... muş muş muş...

Güzel. Çok güzel!

Ama tabii Biz Annie'nin bodrumdaki o zehirli etlerden aldığını ve onları kendi eliyle kediye yedirdiğini biliyoruz. Belki zavallı Peter Gunn eti yemek istemedi ama herhalde Annie bunu bir sopayla hayvanın boğazından aşağıya itti. Hayvan ölünce de leşini basamağa yerleştirdi. Planının başanlı olacağını umuyordu. Belki de oda arkadaşının eve çakır keyif döneceğini biliyordu. Eğer öyle olduysa buna hiç şaşmam. Ölü bir kedi. Bir yığın çamaşır. Tom Twyford bunu duysaydı, "Aynı çalışma yöntemi," derdi. Ama neden, Annie? Kupürler? Bana bunun dışında her şeyi açıklıyor...

Paul kendini korumaya çalışırken son haftalarda hayal kurma merkezinin bir bölümü Annie halini almıştı. Şimdi kafasındaki bu Annie bölümü itiraz edilmeyecek kadar kesin ve ifadesiz bir sesle konuşuyordu. Söyledikleri çılgınca şeylerdi ama bunlar son derece mantıklıydı.

Andrea'yı öldürdüm, çünkü gece geç vakit radyo çalıyordu.

Onu kediye taktığı o budalaca ad yüzünden öldürdüm.

216


Sadist

Onu kanepede erkek arkadaşıyla oturup öpüşmesini seyretmekten bıktığım için öldürdüm.

Onu yalanını yakaladığım için öldürdüm.

Onu benim yalanımı yakaladığı için öldürdüm.

Ayrıntılar o kadar önemli sayılmaz. Öyle değil mi? Onu öldürdüm, çünkü aşağılık bir piçti. Bu da yeterli neden sayılır.

Paul, "Ve belki ukala olduğu için de," diye fısıldadı. Başını arkaya atarak tiz bir sesle güldü. Anırmayı andıran sesi kahrolası korku doluydu. Demek bu Anılar Yolu, Annie'nin o sevimli yolunun kenannda ne garip, ne zehirli çiçekler açmış!

Hiç kimse o iki kaza arasında bir bağlantı kurmamış mı? Bunda ciddi misin?

Evet, çok ciddiyim. Kazalar hemen hemen beş yıl arayla olmuş. İki ayn kentte. Haberler iki ayn gazetede çıkmış. İnsanlann sık sık düşünüp boyunlannı kırdıklan, nüfusu çok fazla bir eyalette.

Ve Annie çok zekice davranmış.

Hemen hemen iblis kadar zekice. Ama artık o eski kurnazlığını kaybetmeye başlıyor. Annie'yi Paul Sheldon'u öldürdüğü için sonunda yakalayabilirler. Ama herhalde bu beni rahatlatmaz.

Paul sayfayı çevirdi ve yine Bakersfıeld gazetesinden kesilmiş bir haberle karşılaştı. O gazeteden kesilmiş sonuncu kupürdü bu aslında. Başlıkta "Miss Wilkes Hemşirelik Okulundan Mezun Oldu" yazılıydı. Bakersfıeld'li genç kız başanya ulaşmış. Tarih: 17 Mayıs 1966. Resimdeki hemşire üniforması giymiş ve kep takmış olan genç Annie Wilkes şaşılacak kadar güzeldi. Objektife gülümseyerek bakmıştı. Bu onun mezuniyet resmiydi tabii. Annie birincilikle mezun olmuştu. Paul, ama bunu başarmak için sınıf arkadaşını öldürmek zorunda kalmış, diyerek yine korkuyla anınr gibi güldü. Rüzgâr ona cevap verircesine evin o yanından ıslık çalarak geçti. Annie'nin annesinin duvardaki resmi bir an titredi.

217


Stephen King

Ondan sonraki kupür New Hampshire eyaletinde, Manches-ter'da çıkan Union-Leader gazetesinin 2 Mart 1969 sayısından kesilmişti. Bir ölüm ilanıydı bu. İlk bakışta Annie Wilkes'la bir ilgisi yokmuş gibiydi. Ernest Gonyar adında, yetmiş dokuz yaşında bir hasta Saint Joseph Hastanesinde ölmüştü. İlanda, "Uzun bir hastalıktan sonra," deniyordu. Adam geride kansını, on iki çocuğunu ve yüz kadar da torununu ve onlann çocuklannı bırakmıştı.

Paul, küçüklü büyüklü evlat üretmek için ritm yöntemi gibisi yoktur, diye düşünerek güldü.

Adamı Annie öldürdü. Bizim Ernie böyle gümbürdedi işte. Yoksa kadın ölüm ilanını buraya yapıştım mıydı? Bu bizim An-nie'nin "Ölüm Defteri" değil mi?

Başka bir sayfa ve yine Union-Leader'de çıkan bir ölüm ilanı. 19 Mart 1969'da. Ölen kadının adı Hester "Queenie" Baulifant'tı. Seksen dört yaşındaydı. Kadın resimde La Brea' daki zift kuyularından çıkanlmışa benziyordu. Ernie'yi götüren illet, Queenie'yi de öldürmüştü. Bu uzun süren hastalık bulaşıcıydı galiba! Kadın da Ernie gibi Saint Joseph Hastanesinde hayata gözlerini yummuştu.

Paul, "Cenaze töreninde bir koro 'Annie Buraya Gelmez misin?' parçasını söylemeliydi," diyerek yine anınrcasına güldü.

Ondan sonraki sayfalar da Union-Leader'de çıkan ölüm ilan-lanyla doluydu. İki yaşlı adam da o pek sevilen "uzun hastalık" yüzünden ölmüştü. Üçüncüsü Paulette Simeaux adında kırk altı yaşında bir kadındı. Paulette'in ölüm nedeni ise "kısa hastalık"tı. İkinci önemli neden yani. Fotoğraf pek bulanıktı ama Paul yine de "Queenie" Baulifant'm Paulette Simeaux'nun yanında güzellik kraliçesi sayılabileceğini anladı.

218


Sadist

Evet, herhalde kadının hastalığı kısa sürdü, diye düşündü. Ani bir kalp krizi geçirdi örneğin. Onu Saint Joseph Hastanesine kaldırdılar. Sonra... Ne oldu? Tamı tamına ne oldu?

Aslında aynntılan düşünmek istemiyordu hiç. Ama ölüm ilanlarından hastaların son nefeslerini Saint Joseph Hastanesinde verdikleri anlaşılıyordu.

Hemşire kayıt defterine baksaydik... 1969 Martıyla ilgili kayıtlara. Acaba orada Annie WILKES adına rastlar mıydık? Dostlar, bir ayı ormanda ne yapar?

Ah, Tanrım, bu albüm... bu albüm müthiş!

Bu kadar yeter! Artık albüme bakmak istemiyorum. Durumu anlamadım nasıl olsa. Bu albümü bulduğum yere koyacağım. Sonra odama gideceğim. Galiba yazı yazmak niyetinde değilim. Bir kapsül daha alacak ve yatacağım. Bundan "Kâbus Sigortası" diye söz edebiliriz. Ama artık Annie'nin Anılar Yolunda ilerleyemeye-ceğim. Lütfen. Lütfen.

Ama sanki ellerinin kendilerine özgü bir kafaları ve iradeleri vardı. Sayfalan gitgide daha hızlı çeviriyorlardı. Daha hızlı. Daha hızlı.

Union-Leader'de iki ölüm ilanı daha çıkmıştı. Biri 1969 yılının sonlannda, biri de ekimin başlannda.

19 Mart 1970. Pennsylvania eyaletinde, Harrisburg Herald gazetesinde çıkan bir haberdi. Arka sayfalann birinden kesilmiş bir kupür. "Hastanenin Yeni Personeli Açıklandı." Sütunun üstünde saçlan dökülmeye başlamış, gözlüklü bir adamın resmi vardı. Paul onu gizli gizli atıştırmaktan hoşlanan bir tipe benzetti. Yazıda, yeni halkla ilişkiler müdüründen (seyrek saçlı, gözlüklü adam) başka Ri-verview Hastanesi personeline yirmi kişinin daha katılmış olduğu-

219


Stephen King

nu bildiriyordu: İki doktor, sekiz hemşire, mutfak yardımcıları, hademeler ve bir kapıcı.

Hemşirelerden biri de Annie'ydi.

Paul, bundan sonraki sayfada bir ölüm ilanı göreceğim, diye düşündü. Pennsylvania'da, Harrisburg kentindeki Riverview Hastanesinde ölen yaşlıca birinin ilanını.

Yanılmamıştı. Yaşlı bir adam o pek sevilen "uzun hastahk"tan ölmüştü.

Onu yine çok moda olan "kısa hastalık"tan ölen yaşlıca bir erkek izlemişti.

Onlardan sonra da üç yaşında bir çocuk ölmüştü. Küçük bir kuyuya düşmüş ve başından ciddi bir biçimde yaralanmıştı. Koma halindeki çocuğu Riverview Hastanesine kaldırmışlardı.

Birdenbire Paul'ün gözlerinin önünde bir hayal belirdi. Bilincinin çoktan unutmuş olduğu eski bir rüyayla ilgiliydi bu. Şimdi karşısında Annie Wilkes vardı. Uzun bir elbise giymiş, önlük ve bone takmıştı. Eski Londra Tımarhanesindeki hemşirelere benziyordu. Bir koluna bir sepet takmıştı. Elini sepete daldırıyor ve aldığı kumlan hastaların arasından geçerken onlann suratına fırlatıyordu. Ama kum masaldaki gibi onlann uykusunu getirmiyordu. Bu kum zehirliydi. Ve hastalan öldürüyordu. Kum taneleri hastalann suratına çarptığı zaman yüzleri bembeyaz kesiliyordu ve sonra ölüyorlardı.

Belki Krenmitz'lerin çocuklannı arsız olduklan için öldürdü. Aşağılık birer piç olduklan için... Hatta belki kendi babasını... ve oda arkadaşını da öyle. Ama ya diğerlerini?


Yüklə 1,27 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   10   11   12   13   14   15   16   17   ...   25




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin