Bir Hasta Hakkı Olarak Ötanazi
“Suç ve Ceza, Ceza Hukuku Dergisinin
Ekim-Kasım-Aralık 2008 4. sayısında yayımlanmıştır”
Giriş
Türkiye’de pek tartışma konusu edilmeyen, ancak gerek Avrupa’da ve gerekse de Amerika’da çok uzun sürebilen tartışmalara sebep olan ötanaziyi1 konu edinen bu yazıda, ötanazi ve bunun etrafındaki etik tartışmalara yer verilecektir. Konunun tıp etiği dışında hukuk boyutu da olduğundan, özellikle Türkiye açısından hukuksal boyutu da esas alınarak ötanazinin Türkiye’de nasıl düzenlendiği de bu yazı çerçevesinde açıklama konusu yapılacaktır.
I. Tanım, Tarihçe, Ayrımlar
Kelime kökeni Yunanca Eu(iyi) ve Thanatos(ölüm) kelimelerinin birleşmesinden meydana gelen ötanazi, iyi ölüm anlamına gelmektedir. Kelimenin eski anlamlarından biri de kişinin doğal yollardan, acı çekmeden ölmesidir. Türkçe anlamında ise bir nüans olduğu görülmektedir. Nitekim Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre kelimenin anlamı ölme hakkıdır.2 Ölme hakkı içinde ötanaziyi barındırsa da ötanaziden farklı anlamlara gelebilmektedir. Nitekim acı veren bir intihar şekli de bu hakkın içinde değerlendirilebilir. Ancak yaygın kabule göre ise ötanazi, acıyı hafifletme, acı çekmeden ölme, ağır, tehlikeli ve ızdırab veren bir hastalık sonucu ölmeden hekim yardımıyla acısız ölme isteğidir.
Antik Yunan’da ve Roma’da ağır hastaların tedavi edilmeyerek ölüme terk edildikleri, özellikle altmış yaşını geçenlerin intihar etmeleri olağan karşılanıp, bu amaçla baldıran zehiri içtikleri bilinmektedir. Hipokrat yemininde yer alan “talep olsa dahi kimseye öldürücü zehir vermeme” sözü antik dönemde ötanazi uygulanmadığına bir işaret olsa bile, bizatihi bu yasak bile o dönem bu tür uygulamaların olduğunu göstermektedir.3 Bunun yanında dönemin düşünürlerinin birçoğu ise, tedavisi mümkün olmayan yetişkin hastaların rızaları olmasa dahi öldürülmelerinin veya tedavi ve bakımı keserek ölmelerine yol açmanın uygun olduğunu iddia etmişlerdir.4 Bu düşünürlerden Platon “Devlet" adlı eserinde, iki durumda intiharı haklı göstermektedir. Bunlardan birincisi tedavisi mümkün olmayan bir hastalık durumu, ikincisiyse sürekli sakatlık durumudur. Platon, bu iki durumda ötanazi uygulamasını, hekimin tıbbi müdahaleyi kesmesini, haklı bulmaktadır.5 Ötenazinin terim olarak ilk kullanımı ise Bacon tarafından yapılmıştır. Bacon’a göre “doktorların görevi hastanın sağlığına kavuşmasını sağlamak, ağrı ve acılarını hafifletmektir. Ama bu sonuncu görev, hastayı sadece iyileştirmek değil, rahat ve kolay bir ölüme hazırlamak gerektiğinde de yerine getirilmelidir.”6
Dinler ise intihara ve öldürmeye karşı çıktıklarından ötanaziye de karşı durmuşlardır. Hatta bu tür eylemler en büyük günahlardan sayılmıştır. Kilise etkisindeki Ortaçağ Avrupa’sında ötanazinin Antik Yunan dönemine göre kabul görmediği bilinmekte, bunda ise kilisenin katı tutumunun etkili olduğu anlaşılmaktadır. İslam dünyasında da intihar ve öldürme en büyük günahlardan sayıldığı için ötanaziye de her zaman karşı durulmuştur. Museviler de, Allah’ın iradesine karşı çıkmak olarak gördükleri intiharı ve dolayısıyla ötanaziyi reddeder.
Dinin devletten azade bir şekilde örgütlenip, devlet işlerinin de dinsel referansa dayanmayacak bir şekilde yürütülmesi tezine dayanan sekülarizmde de, yaşama hakkı vazgeçilemez bir hak olduğundan aktif ötanazi reddedilmektedir.
Günümüzde yaygın olarak kabul edilen tanıma göre; ötanazi, iyileşmesi mümkün olmayan hastanın duyduğu dayanılmaz acı ve ızdırabı ortadan kaldırma amacıyla, doktorların hastayı özgür iradesiyle verdiği rızasıyla öldürmesi ya da ölmesini sağlama amacıyla tedaviyi kesmesidir.7 İlk şekilde aktif ötanazi, ikinci şekilde ise pasif ötanaziden söz edilir. Bunun yanında ötanazi, hasta veya hasta dışındaki birinin verdiği rızaya göre de, istemli, istem-dışı ötanazi olarak ayrılmaktadır. İstemli ötanazide hasta, ötanazi uygulanmasına dair rızayı kendisi vermektedir. İstem-dışı ötanazide ise hastanın komada olması veya başka bir sebeple bilincinin kapalı olması durumunda yakınlarınca verilen rıza çerçevesinde uygulanan ötanazidir.
A.Aktif Ötanazi
Yukarıda da belirtildiği gibi, aktif ötanazi ölüme sebep olan tıbbi müdahalenin bizzat hekim tarafından gerçekleştirildiği ötanazi şeklidir. Hastaya dışarıdan bir müdahale yoluyla yapılan aktif ötanazi, Hollanda’nın da içinde olduğu bazı ülkelerde yasal olarak uygulanan bir işlemdir. Türkiye’de ise aktif ötenazi, Hasta Hakları Yönetmeliği’nce yasaklanmıştır.8 Aktif ötanazi uygulayan hekim, Türk hukukunda kasten adam öldürme suçuna ilişkin hükümler uyarınca cezalandırılabilmektedir.
B.Pasif Ötanazi
Pasif ötenazi genel olarak, hastanın bir müddet daha yaşamasını sağlayan tedavinin kesilmesi ile hastanın ölüm sürecinin hızlandırılmasıdır. Burada aktif ötanaziden farklı olarak, hastanın ölümü için hekimden aktif bir eylemde bulunulması istenmez, hekimden tıbbi müdahalenin reddi veya devam eden müdahalenin sona erdirilmesi talep edilir.9
Türk hukukunda pasif ötanaziye ilişkin somut bir norm bulunmamaktadır. Ötanaziyi yasaklayan Hasta Hakları Yönetmeliği ötanazi ayrımı yapmadan ötanaziyi yasakladığından, pasif ötanazinin de mevzuatımıza aykırı bir işlem olduğu anlaşılmaktadır. Ancak, öğretide10 bazı yazarlar konuya farklı yaklaşmakla birlikte bazı istisnai durumlarda pasif ötanaziye izin verildiğini ileri sürmektedirler. Şöyle ki, Hasta Hakları Yönetmeliği’nde kişinin rızası olmaksızın, tıbbi muameleye tabi kılınamayacağı belirtilirken, yine yönetmeliğin 24. maddesinin son fıkrasında bu konuda bir istisna hükmüne yer verilmiştir. Buna göre rızanın müdahale başladıktan sonra geri alınması, ancak tıbbi yönden sakınca bulunmaması şartına bağlıdır. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında örneğin tedavisi tıbben mümkün olmayan kanserli bir hastanın, yaşam süresini uzatıcı, bağışıklık sistemini güçlendirici tedaviyi tıbbi müdahale başlamadan önce reddi halinde, bu iradesi doğrultusunda tıbbi müdahaleye başlanamayacak, ancak hastanın rızasıyla başlayan yaşam süresini uzatıcı, bağışıklık sistemini güçlendirici tedavi sırasında rızanın geri alınmak istenip tedaviye son verilmesi isteği ise kabul görmeyecektir.11 Kanaatimizce de, tıbbi müdahale henüz başlamadan önce verilen red kararına uyulacağı hükmü karşısında, pasif ötanaziye hukukumuzun izin verdiği kabul edilebilir. Ancak mevcut düzenlemede, aşağıda aksini iddia edecek olsak dahi, tedaviye başlandıktan sonra verilen red kararı üzerine hekimin tıbbi müdahaleyi sona erdirmesinin, Türk Ceza Yasası’nda düzenlenen ihmal suretiyle kasten adam öldürme suçunu oluşturabileceği unutulmamalıdır.
Anayasamıza 2004 yılında 90. maddeye eklenen bir hükümle “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri…” nin esas alınacağı belirtilmiştir. Bu çerçevede TBMM tarafından 5013 sayılı yasa ile onaylanan İnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesi”12 nin iç hukuk açısından bağlayıcılık kazandığı tartışılmazdır.13 Bu sözleşmenin 5. Maddesinin son cümlesine göre sağlık alanında herhangi bir müdahaleye ilişkin olarak ilgili kişi verdiğini rızayı her zaman, serbestçe geri alabilir. Bu hükmün Hasta Hakları Yönetmeliği’ nde yer verilen ve rızanın müdahale başladıktan sonra geri alınmasını, ancak tıbbi yönden sakınca bulunmaması şartına bağlayan hüküm karşısında, yukarıda yer verdiğimiz açıklama gereği üstün tutulması şarttır. Bu hükmün Hasta Hakları Yönetmeliği’nin ilgili düzenlemesiyle çeliştiği ve ilgili düzenlemeyi zımnen ilga14 ettiğinin kabulü karşısında, artık TCK’ nın 83. maddesinde15 düzenlenen “Kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi” suçunun tedaviyi ret hakkını her aşamada kullanabilecek hasta karşısında, hastanın iradesi yönünde tedaviyi kesen hekim hakkında uygulanması olanağı yoktur.
C.İstemli Ötanazi
İstemli ötanazi, hastanın kendi iradesi çerçevesinde açıkladığı rızasıyla ötanazi isteminde bulunulan durumlardır. Aydınlatılmış onam16 ile alınmış bir izin, izni veren temyiz kudretine sahipse, kişi ötanazi talebinde bulunabilir. İstemli ötanazide irade aktif ve pasif ötanaziye yöneliktir; kişi hekimden bir eylemde bulunmasını veya tıbbi müdahaleyi sona erdirmesini ister.
D.İstem-dışı Ötanazi
İstemdışı ötanazi, ölümcül hastalık sonucu bilinci yerinde olmayan, irade beyanında bulunamayan hastaya uygulanan ötanazidir. İstem-dışı ötanazi, hastanın temyiz kudretinin olmadığı durumlarda ortaya çıkmaktadır. Varolan temyiz kudreti bir kaza, hastalık sonucu yokolmuş veya hiçbir zaman var olmamıştır.17 Burada istemde bulunan kişiler temyiz kudretinden yoksun hastanın yakınları veya hekimlerdir.
II.Ötanaziye İlişkin Etik Tartışmalar
Ötanazi konusunun ilk akla getirdiği kişiler olan hekimlerin ötanazi ile ilgili karşılarına çıkan en büyük sorun, tıp etiğidir. “İnsan yaşamına mutlak surette saygı” esasının geçerli olduğu hekimlikte, hastaya rağmen hastanın aleyhine bir müdahale yapılamayacağı kabul edilmektedir. Nitekim Tıbbi Deontoloji Tüzüğü18 de hekimin, “...hastanın hayatını kurtarmak ve sağlığını korumak mümkün olmadığı takdirde dahi, ıstırabını azaltmaya veya dindirmeye çalışmakla mükellef...” olduğunu belirterek hekimin ilk görevinin hastayı yaşatmak olduğunu ifade etmiştir. Aktif ötanazi karşısında bu görüşlerin kabul görmesi mümkün olmasına rağmen, pasif ötanazi isteyerek tedaviyi ret hakkını kullanmak isteyen bir hasta karşısında bu görüşlerin hastanın tedaviyi ret hakkı ile de çeliştiği ortadadır. Yukarıda ortaya koyduğumuz görüş gereği de konunun yasal dayanağı bulunmamaktadır.
Konunun bir diğer boyutu da, yaşam hakkı sahibinin bu haktan tek taraflı feragat edip edemeyeceğidir. İntiharın suç olarak düzenlenmediği düşünülürse, kendi başına intihar edemeyen kişilerin intihar etme yönündeki iradesi karşısında ne yapılacaktır? Konuyla ilgili İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin (İHAM) önüne gelen bir olayda,19 ölümcül bir hastalıktan ölmek üzere olan bir hasta, Savcılığa başvurarak giderek dayanılmaz acıları ve insana yakışmayacak durumu yüzünden intihar etmek istediğini ancak kendi başına intihar edemediğini, kocasının kendisine yardım edebileceğini söyleyerek Savcılıktan kocasıyla ilgili kovuşturma yapılmayacağı taahhüdü istemiştir. Savcılığın red yanıtı ile yaptığı itirazlardan da sonuç alamayan hasta İHAM’ a başvurarak İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin20 (İHAS) 2. Maddesinde koruma altına alınan yaşam hakkına dayanarak, yaşayıp yaşamamayı seçmenin kişiye ait olduğunu ve ölme hakkının yaşama hakkının doğal bir sonucu olduğunu ve korunması gerektiğini ileri sürmüştür. İHAM konuyla ilgili verdiği kararda, Sözleşmenin lâfzî yorumunun, tam tersi bir hakkı, yani ölme hakkını verdiği şekilde yorumlanamayacağını, bu çerçevede de yaşama hakkının kişiye yaşamak yerine ölmeyi seçme anlamında bir irade özgürlüğü hakkı da tanımayacağını belirterek olayda bir insan hakkı ihlali olmadığını tespit etmiştir.
Ötanazi tartışmaları ülkemizde konuyla ilgili meslek üyelerince pek sık araştırma konusu21 yapılmakla birlikte, konunun toplumsal bir mülahaza konusu yapılmadığı bilinmektedir. Konuyla ilgili yapılan bir araştırmada,22 görüşlerine başvurulan hekimlerin %55.6’ sı, hemşirelerin ise %52.9’ u ötanaziden yana olduklarını belirmiştir. Konuya ilişkin diğer bir araştırmada23 ise görüşlerine başvurulan hemşirelerin %55.9’ u ötanazinin bir insan hakkı olduğunu belirtmiştir. Ancak yine aynı araştırmada hemşirelerin büyük bir yüzdesinin pasif de olsa, ötanazi uygulamasına karşı oldukları, bunun sebebinin de vicdani rahatsızlık duyma, tıbbın insanları yaşatmak için varolması ile dini nedenler olduğu göze çarpmaktadır. Diğer sebepler arasında ise etik kaygılar ve konunun istismar edilebileceği düşünceleri bulunmaktadır.
Konuya etik açıdan yaklaşanların öne sürdüğü temel argümanlardan biri de, tıbbın gelişmesinin insanların ölümü ile değil, tedavi edilip tıbbi bakım görmeleri ile mümkün olabileceği şeklindedir.24
Sonuç
Ötanazi, insan yaşamının kutsallığı görüşünün genel kabul görmesi ile kişi iradesine saygı gösteren görüş arasında ince bir çizgi oluşturmakta, anılan görüşlerin din eksenli görüşlerle birleşmesinden de ötanaziye ilişkin farklı görüşler ortaya çıkabilmektedir. Türkiye özelinde konuşmak gerekirse konuya din eksenli bakanların sayısının çoğunlukta olduğu ortadadır. Konuyu etik, hukuksal yönden tartışan hekimler, hukukçular varsa bile bu tartışmalar toplumsal mülahaza konusu yapılmamaktadır. Organ bağışı konusunda bile dini kaygıların gözetilip organ bağışına olumsuz bakılması, ötanazinin bu aşamada toplumsal bir kabul görmesinin ne kadar güç olduğuna iyi bir örnektir.
Konu tıbbın gelişmesi, etik açısı, suistimale açık olması ve hasta hakları açısından incelenmeye muhtaç bir konudur. Tüm bu açılar incelenip ayrıntılı bir değerlendirme yapılmadan ortaya çıkacak veriler, kısır veriler olarak anılmaya mahkumdur. Pasif ötanaziyi destekleyen bu satırların yazarı, tıbbın gelişme seyrini ve birkaç yıl öncesine kadar ölümcül olan hastalıkların günümüzde ölümcül olmadığını da not etmekte, bu açıdan pasif ötanazinin güncel tıbbın iyileşmesine kanaat getiremediği hastalıklarda ve ancak hastanın özgür iradesiyle gerçekleştirilmesi gerektiğini ifade etmektedir.
Kaynakça
Atabek, Emine/Değer, Mebure, Tıbbi Deontoloji Konuları, İstanbul 2000.
Atladı, Barış, Tedaviyi Ret Hakkının Sınırları Açısından Ölme Hakkı, Güncel Hukuk Dergisi, Şubat 2008/2-50.
Bafra, Jale, Euthanasia (Ötanezi), İÜ Adli Tıp Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 1990.
Boz, Bora/Kurtuluş, Ayşe/Acar, Kemalettin, Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğrencilerinin Ötanaziye Bakışı, Uluslararası Katılımlı 3. Ulusal Tıp Etiği Kongresi Kongre Kitabı, Cilt 2, Bursa 2003.
Hakeri, Hakan, Kasten Öldürme Suçları, 2. Bası, Ankara 2007.
İnceoğlu, Sibel, Ölme Hakkı, İstanbul 1999.
Kaboğlu, İbrahim Ö. , Özgürlükler Hukuku, 6. Bası, İstanbul 2002.
Karahisar, Fadime, Ölümcül Hasta, Hemşire ve Hekimlerin Ölüm ve Ötanaziye İlişkin Görüşlerinin İncelenmesi, Atatürk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Erzurum 2006, bkz. http://tez2.yok.gov.tr/tezjic/tez.htm
Kılıç, Cenk/Güven, Tolga/Ataç, Adnan, Aydınlatılmış Onam Kavramı ve Ülkemiz Yasaları İle Tıp Uygulamalarındaki Yeri, Uluslararası Katılımlı 3. Ulusal Tıp Etiği Kongresi Kongre Kitabı, Cilt 2, Bursa 2003
Kumaş, Gülşah, Adana İlindeki Çeşitli Hastanelerin Yoğun Bakım Ünitelerinde Çalışan Hemşirelerin Ötanazi Hakkındaki Düşünceleri, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Çukurova Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Adana 2005, bkz. http://tez2.yok.gov.tr/tezjic/tez.htm
Tepehan, Selma, Yoğun Bakım Servislerinde Çalışan Sağlık Personelinin Ötanaziye Yaklaşımı, İÜ Adli Tıp Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2006
http://www.tdk.gov.tr
http://tr.wikipedia.org
http://tez2.yok.gov.tr
http://ihami.anadolu.edu.tr
Dostları ilə paylaş: |