Sunuş ahmet Y. Özütoprak, Dini Doğru Anlamak, Pınar Yayınları: 7-14. Hak-Batıl Mücadelesi 4



Yüklə 1,13 Mb.
səhifə18/27
tarix27.12.2018
ölçüsü1,13 Mb.
#86766
1   ...   14   15   16   17   18   19   20   21   ...   27

Muhyiddin-İ Arabi

Ibn Arabî, kitaplarını kendisinin yazmadığını, sadece kendisine indirileni dile getirdiğini söyler;

"...Çünkü bu kitap, nefis arzularından münezzeh ve içine fesad karışmamış olan en kudsî makamdan indirilmiştir... Çünkü ben ancak bana ilham olunan şeyi söyledim ve bu yazılı kitapta ancak bana indi­rilmiş olan hakikatleri dile getirdim."378

"...Söylediğim her şeyi, bana Tanrı haber verdi... O, bana imlâ ediyor ve ben (bunları) kendi elimle yazıyordum... Benim lisânım, Hakk'm lisanıdır, sözüm O'nun sözüdür..."379 "Biz, bütün söyledikleri­mizde ancak Allah'ın bize ilka ettiği (ulaştırdığı) şeye dayanırız...380 Su-fıler delil ikame etmekten münezzehtir..."381

Oysa Rabb'ımız (c.c.) böyleleri hakkında ne buyuruyor; "Elleriyle (bir) kitap yazıp sonra onu az bir bedel karşılığında satmak için, "Bu Allah katındandır" diyenlere yazıklar olsun..! Elleriyle yazdıklarından ötürü vay haline onların} Ve kazandık­larından Ötürü vay haline on Jarm/"(Bakara/79)

Muhyİddİn-i Arabî "Fusûsü'l-Hikem"de geçen şiirlerinde şunları söylüyor:

"Bir vakit olur kİ kul şüphesiz Rab olur.

Başka bir vakitte de iftirasız kulluk derekesine iner.

Allah benî över, ben de O'nu. O bana kulluk eder, ben de O'na.

Ey nefsinde varlıkları yaratan! Sen halk ettiğin şeylerin hepsisin.

Küfür ve İsyan ehli cehenneme girseler de, orada kendileri için bir zevk ve lezzet vardır. O da onlar İçin bir cennettir.

Ancak onların cennetleri Huld Cennetleri'ne benzemez, ikisi bir­dir amma aralarında tecelli farkı vardır...382

îster Hakk ol, ister Halk ol, Allah ile Rahman olursun..."383 diyen Ibn Arabî;

Mükemmel arif, tapılan her şeyin hakkın açığa çıktığı ve kendi­sinde hakka İbadet edildiğini görendir. Onun için tapılan bu tanrılara taş, ağaç, hayvan, insan, yıldız, melek gibi özel ismi yanında tapanlar onlara ilah adını vermişlerdir."384 Ayrıca; "Allah, kulunun kendisinden başka bir şeyle lezzet bulduğuna inanmasını çok kıskanır. Onun için kendisinde fena bulduğu (kadın) suretine girerek tekrar kendisine dönmesi için yıkanma (gusüî) ile onu temizlemiştir... (Erkeğin) Allah'ı kadında müşahede etmesi tam ve en mükemmelidir... Allah maddeler­den soyut olarak hiçbir zaman müşahede edilemez..."385 der.

"Tasavvufun Şeyh-i Ekber'i teslis inancından daha çok İleri gide­rek, Allah'ın leş ve putlarda, Samİri'nin buzağısında, Hz. Musa'nın Fi-ravun'unda ve pislik içinde yuvarlanan vücutlarda tecessüd ettiğine inanmış, şehvetleri alevlenen, güdüleri tutuşan ve her günahkarın önünde sere serpe açılıp günah bataklığına taşıyan ahlaksız kadının vü­cuduna büründüğünü söylediği bir tanrı anlayışına sahiptir."386

Ibn Arabi'nin bu görüşlerini değerlendirecek olursak;

"islâm'a göre yıldızlara tapanlar kafir olmuşlardır. Buzağıya tapan Yahudiler de kafir olmuşlardır. Hıristiyanlar da.üç ortaklı (teslis) bir tanrıya taptıkları için kafir olmuşlardır. Cahiliyye Arapları da ölen­lerin putunu dikip hayatta kendilerine umut ve emellerle yöneldikleri gibi, Ölümden sonra da benzer umut ve emellerle kendileriyle Allah arasında aracılıklarını sağlamak için putlara taptıklarından dolayı kafir olmuşlardır. Bütün bu guruplar ve insanlar Allah'tan başka varlıklara taptıkları İçin kafir oluyorken, acaba her şeye tapmaya çağıran İbn Arabî ve benzerleri için İslâm'ın hükmü ne olur? Her şeye ibadete da­vet eden bu gibileri için ne diyeceksiniz..?"387

imam îbn Teymiyye "vahdet-İ vücut" ve " Ehl-İ vahdet"i değer­lendirdikten sonra şu ifadelerle sözünü tamamlar: "Bunlardaki küfür ne Yahudilikte ne Hıristiyanlıkta ve ne de müşrik Arapların putperest­liğinde yoktur."388

Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu;

"Benimle peygamberler zümresinin benzeri, şu kimsenin benzeri gibidir: O kişi bir ev yaptırmış ve binayı tamamlayıp süslemiş de yalnız bir tuğlası eksik kalmış. Bu vazıyette insanlar binaya girip gezmeye başlarlar. Ve (o eksik yeri görüp) hayret ederek: "Şu bir tuğlanın yeri boş bırakılmış olmasaydı!" derler. îşte ben, o (yeri boş bırakılan) kerpicim; ben Hatemu'n-Nebiyyin'im (Peygam­berlerin sonuyum)"389

İbn Arabİ, "aslında duvardaki boşluğun bir değil iki kerpiçlik yer olduğunu, ne ki biri altın biri gümüş olan bu iki kerpiçten "hatemü'l-enbiyâ"yı (nebilerin sonuncusu) temsil eden gümüş kerpici Allah Resûlü'nün gördüğü halde "hatemü'l- evliya" (velilerin sonuncusu)'yı temsil eden altın kerpici göremediğini bu hadisiyle belli ettiğini" söy­ler. "Halbuki bu ikisi birden olmayınca nübüvvet duvarı asla tamam­lan maya çaktır" der.

Eserinde nebilerin sonuncusu olan Resulü temsil eden kerpicin gümüş, velilerin sonuncusu (hatemü'l-evlİyâ)'yı temsil eden kerpicin de altın olmasını nübüvvetin zahir, yelayetinse batın oluşuyla açıklar. Hatemü'l -evliya' nın ibn Arabi'nin kendisi olduğunu hatırlatmaya gerek yoktur sanırız.

Tâhavi akaidi sarihi yukarıdaki satırları kastederek der ki; "Ver­diği örnekte nefsini altın kerpiç, Allah Resûlü'nü gümüş kerpiç ola­rak gösterenden daha kafir kim olabilir..?" "İbn Arabî ve emsallerinin küfrü;

"Allah'ın Resullerine inen bize de ininceye kadar iman etmeyece­ğiz "(En'âm/124)

diyen kimselerin küfründen daha beterdir, ibn Arabi ve benzerleri ce­hennemin en dibinde olan ittihadiye (hulul) inancındaki münafık ve zındıklardır.

ibn Arabî bir şiirinde şöyle der: "Nübüvvet makamının mevkii resulün üstünde ve velinin altında bir yerdir." (Şerhu Akidetü't-Taha-viye,II/743."390

"ibn Arabî gibi ya "Benden sonra peygamber yoktur." sözünün sahibinin (Peygamberimizin) doğru söylediğine inanarak veya başka bir endişeye dayanarak kendilerini peygamberlik sevdasına kaptırma­yanlar ve bu iddia ile ortaya çıkmayanlar peygamberlikten bile daha yüksek bir derecenin cazibesine kapılarak "velilerin sonuncusu, pey­gamberlerin sonuncusundan daha büyüktür. Çünkü peygamber ancak bir aracı vasıtası ile Allah'tan bilgi alabilirken veli bu bilgiyi aracısız olarak doğrudan doğruya alabilmektedir" demişlerdir..."391 Velinin Peygamberden üstünlüğünün bir diğer sebebi de dinin onun eliyle ta­mamlanmış olmasıymış.392

"Kur'an âyetlerini tahrif ederek kafir Hûd kavminin sırat-ı müs­takim üzere olduklarını, Fİravun'un iman-i kamil bir mü'min olduğu gibi, Nuh kavminin de mü'min bir kavim olduğu ve bu İmanlarından dolayı Allah, onları mükafatlandırıp vahdet deryasına batırdığını, ni­metini tatmaları için ilahi sevgi ateşine soktuğu, Hz. Harun'un israil oğullarını buzağıya tapmaktan alıkoyarak yanıldığını, çünkü buzağının gerçek mabud veya onun suretinden bir suret olduğunu, Nûh kavmi­nin Ved, Yegus, Yeûk, Suva ve Nasr putlarına tapmayı bırakmamakla isabet ettikleri, çünkü bu putların ilahın birer görünümü oldukların, tatlılık kökünden gelen azabın gerçekte rahmet ve hoş bir şey olduğu­nu, rahmete uğramayan ve rızaya kavuşmayan hiçbir insanın bulun­madığını, bir şey var olmadan önce Allah'ın onu bilemeyeceği, çünkü bir şeyin varlığının Allah'ın varlığının tercümesi olduğunu ve benzeri şeyleri söylemesine rağmen İbn Arabi bunların hepsini eksiltmeden ve çoğaltmadan doğrudan Resûlüllah'tan, hatta Allah'tan aldığını söyle­miş ve Resûlüllah'm, kendisine bunları insanlara tebliğ etmesini em­rettiğini de iddia etmiştir.

Kur'an ve sahih sünnete açıkça aykırı ve küfür oldukları apaçık olan bütün bu şeylere rağmen, Ibn Arabî bunları söylediğinden günü­müze kadar adı müsiüman olan yığınlardan pek çok taraftar ve sempa­tizan bulmuş, fikirleri İslâm dünyasında alabildiğine yayılmıştır. Gün­de defalarca "La ilahe illallah Muhammedun Resûlüllah" diyen îslâm ümmeti içinde evliyanın kutbu ve esfıyanın büyüğü olarak görülmüş, adı binbir takdis ve tazimle anılmıştır; hâlâ da anılmaktadır. Bu da İslâm aleminde zamanla kavramların nasıt saptığını ve değer yargıları­nın özelliğini nasıl yitirdiğini açıkça ifade etmektedir."393

"Şunu da belirtelim ki, eğer bu adamların ne dedikleri İyice ince­lenirse görüşlerinin ilahiyatçı dehrilerinkinden daha sapık olduğu ve üzerinde iyi düşünülen tabiatçi dehrilerin görüşlerine (Ateist) katıldık­ları anlaşılır."394

Allah tarafından kendisine kitap indirildiğini söyleyen bir başka sapık ise; Mevlânâ Celâleddin-i Rumî'dir.(1207-1273). 395


Yüklə 1,13 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   14   15   16   17   18   19   20   21   ...   27




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin