Hayasızlık
Zina; müşrik cahili toplumun çarpık hayatının sıradan bir eylemi.' Hiçbir müeyyidesi yok. Sonuçta kaos halini alan nesep bağları. Nesebi belli olmayan çocuklar. Mağdur edilen zavallı, masum insanlar. Beşeri çözümlerle felahı olanaksizlaşan kavim.
Bir kadının çok erkekle ilişki kurması, yatıp kalkması yadırganmayan, normal karşılanılan bir durumdu. Kadın, doğan çocuğu, hangi erkeğe nİsbet ederse itirazsız kabul edilirdi. Çocuk için bir başka erkekle ilişki kurmaksa daha bir normal kabul edilirdi. Nesep kirliliğinden çoğu kez insanlar babalarını tanımazlardı.
Ebu Musa (r.a.) şöyle demiştir: "Bir gün Peygamber (s.a.v.)'e hoşlanmadığı bazı şeyler soruldu, Bu gibi sualler çoğaltılınca öfkelendi. Ondan sonra insanlara hitaben;
"Bana istediğinizi sorun "buyurdu. Birisi kalkıp; "Benim babam kimdir?" dedi. "Baban Huzafe'dir." buyurdu. Bir diğeri kalkıp; "Ya Re-sûlallah! Benim babam kimdir?" dedi. "Şeybe'nin azatlısı Salim'dir." buyurdu. Ömer b. Hattab (r.a.) Peygamber'in yüzündeki öfkeyi görünce; "Yâ Resûîallah, biz Aziz ve Celil olan Allah'a tevbe ediyoruz" dedi."146
İnsanlara eşya gibi bakılması her alanda gözükürdü. Özellikle de kadınlar hususunda bu daha da belirginleşirdi. Kocası ölen kadın, yakınlarına miras kalırdı. Artık o, tam bir emtia idi. Geriye kalan evlatlar, üvey annelerini ister salıverir, ister ömür boyu bekletirlerdi, isterlerse de, "Dayzen" adı verdikleri evlenmeyi, üvey anneleriyle yaparlardı.147 Birbirlerinden teminat almışken böylesi çirkefliklerle soy-soplarmı karıştırmışlardı. Yüce Allah (c.c);
"Vaktiyle siz birbirinizle haştr-neşir olduğunuz ve onlar sizden sağlam bîr teminat almış olduğu halde onu nasıl geri alırsı-mz.'"(Nisâ/21)
buyurarak olayın insan tabiatına ne denli ters düştüğüne dikkat çekiyor. Yine Allah (c.c);
"Geçmişte olanlar bir yana, babalarınızın evlendiği kadınlarla evlenmeyin; çünkü bu bir hayasızlıktır, iğrenç bir şeydir ve kötü bir yo/dur.'"(Nisâ/22) buyuruyor.
Müşrik Arapların kadınlarından, zengin, reis, şair ve kahin olanları da vardı. Bunlar toplumda belli bir saygınlığa sahiptiler. Ancak genelde kadınlar çıplak gezer bunda da sakınca görmezlerdi. Çıplak dolaşmak adet olup, kadınlar. Kabe?yibile çıplak tavaf ederdi.148
Kadınları nikahlamada sınırlama olmadığından on'dan fazla kadınla bir anda evli olabilirlerdi. Aynı şekilde boşanma da o oranda yaygındı. Kadınlara yaptıkları zulüm bununla da. kalmaz, boşadıkları kadının bir başkasıyla evlenmesine müsaade etmezlerdi. Artık o kadın ömür boyu evde kalırdı. Boşayan erkek, istediği zaman o kadına dönebilirdi, istemezse dul olarak bekletirdi. Putlarını kutsarlar, kadınlarını haKn görürlerdi.149
Hayızlı kadınlar, putlarına yaklaşamaz ve onlara dokunamazlardı. Onlardan şifa ve sağlık dilemek İçin ancak belli bir uzaklıkta dururlardı, 150
Ikİ kız kardeşle bir anda evlenilebildiği gibi, adet görmekte olan kadınlar da yanlarına yaktaştırılmaz, pişirdiği yemek yenilmez, tecrid edilirdi.
Kadın ve çocuklar mirastan yararlandırılmazdı. Ancak savaşabilecek erkekler yararlandırılırdı. Himayelerinde bulundurdukları kızları, kendilerine ticari bîr meta gibi alır kullanırlar, isterlerse miraslarından ötürü evde bekletirlerdi.
"Senden kadınlar hakktnda fetva istiyorlar. De ki; "onlara ait hükmü size Allah açıklıyor: Kİtap'ta, kendileri için yazılmışı (mirası) vermeyip nikahlamak istediğiniz yetim kadınlar, çaresiz çocuklar ve yetimlere karşı adil davranmanız hakkında size okunan âyetler (Allah'ın hükmünü apaçık ortaya koymaktadır). Hayırdan ne yaparsanız şüphesiz Allah onu bilmektedir. "(Nisa/127) Bu âyet hakkında Ali b. Ebu Talha, İmam Ibn Abbas (r.a.)'dan şöyle nakleder;
'''Cahiliyye devrinde, adam tutar yanındaki yetim kızın üzerine elbisesini atardı. Bunu yaptıktan sonra kimse o kadınla evlenemezdi artık. Şayet güzel olur da hoşuna giderse kendisi evlenip malını yerdi. Yok eğer çirkin olursa, ölene kadar erkek yüzü görmesine müsaade etmezdi. Ölünce de mirasına konardı. Bunu yüce Allah haram etti, böyle bir şey yapmayı yasakladı,"151
"Eğer (kendileriyle evlendiğiniz takdirde) yetimlerin haklarına riayet edememekten korkarsantz beğendiğiniz (veya size helal olan) kadınlardan ikişer, üçer, dörder alın! Haksızlık yapmaktan korkarsantz bir tane alın; yahut da sahip olduğunuz (cariyeler) ile yetinin! Bu, adaletten ayrılmamanız için en uygun olanıdır.'\Ni-sâ/3)
Allah (c.c.) bir başka âyette de iman edenlere hitap ediyor ve onları cahiliyyenin pisliğinden koruyarak Isİâmî olana yöneltiyor;
"Ey iman edenler! Kadınlara zorla varis olmanız size helal değildir. Apaçık bir edepsizlik yapmadıkça, onlara verdiğinizin bir kısmını ele geçirmeniz için de kadınları sıkıştırmayın! Onlarla iyi geçinin! Eğer onlardan hoşlanmazsanız (biliniz ki) Allah'ın hakkınızda çok hayırlı kılacağı bir şeyden de hoşlanmamış olabilirsi-m'z."(Nisâ/19)
Namus, haya, edep kavramları alabildiğine ifsad edilmişti. Evs kabilesiyle Mekke'li Kureyş'lüer arasında Hazreç'liler aleyhine bir İttifak söz konusu olmuştu. Bu sırada, oldukça ilginç ve konu hakkında izah verici bir Örneği görüyoruz. Ebu Cehil, Evs'Iileri kendisinden soğutmak için, hiç tereddüt etmeden sözleşmeye şöyle bir madde koymayı teklif eder;
"Kızlarımızı ve kanlarımızı sizden esirgemeyelim. Cariyelerimizin çarşıda, pazarda gezip dolaşmalarına, erkeklerinizle oynaşmalarına müsaade edelim. Siz de bu yolda hareket eder yani kızlarınızla, karılarınızla bizim oynaşmamıza müsaade ederseniz size yardım edelim. Eğer kabul etmezseniz yardım etmeyiz."152
Yine Kamus sahibi Firuzabadi'den; "pazar yerlerinin birinde alışveriş esnasında kadınların ırzına geçildiği nakledilir."153
Hacc
Müşrik Arapların, ibrahim (a.s.) ve ismail (a.s.)'ın tevhid dininin birtakım özelliklerini taşıdıklarını söylemiştik.154 Hacc bunların içinde en önemli olanıdır. Kabe'yi tavaf esnasında "Lebbeyk Allahümme Leb-beyk" Emret Allah'ım! Sıdk ve kulluğumla emrine geldim" diyerek Allah (c.c.)'ye yönelir ve ardından da putlara tapmalardı. Böylece Allah'la birlikte ortaklar kabul ederlerdi. Allah (c.c.)'nün sıfatlarını başka yaratılmışlarla paylaştırırlardı. 155
Abdullah bin Abbas (r.a.) şöyle demiştir: "Cahiliyye Arapları, hacc aylarında umre yapmanın, yeryüzünde işlenen günahların en büyüğü nevinden olduğuna itikad ederlerdi. Batıl inanışlarla umreyi erte-lerlerdi. Ayların yerlerini değiştirip umreyi, istedikleri döneme denk getirdiklerinde helal kılarlardı. Allah (c.c);
"Haca ve umreyi Allah İçin tam yapın!.."
"Hacc, bilinen aylardadır...'tBakara/196,197) buyurdu.
"Sana, hilal şeklinde yeni doğan aylan sorarlar. De ki: "Onlar, insanlar ve özellikle hacc için vakit ölçüleridir,.."(Bakara/l&9) Putperestlerin tevhid dininin gerekleriyle şirk dinini nasıl bir arada götürdüklerine dair şu çelişkili din anlayışı da ilginç Örneklerdendir: "Evs ve Hazreç kabileleri ile Yesrib (Medine) ve diğer bölge Arap-larmdan onların dinine uyanlar haccederler, vakfelerde herkesle birlikte dururlar, fakat başlarını tıraş etmezlerdi. Tavafı bitirdikten sonra Menat'a gelirler, başlarını bu putun yanında tıraş ederler ve orada dururlardı. Bu son hareket olmaksızın hacclarıni tamam saymazlardı..."156
Müşrikler hacc esnasında Mina'ya gitmeyi haram sayar; "Safa ile Merve arasında tavaf etmek helal değil" derlerdi. Cenab-ı Hak;
"Şüphe yok kİ, Safa İle Merve Allah'ın koyduğu nişanlardandır. Her kim Beytullah'ı ziyaret eder veya umre yaparsa, onları tavaj etmesinde kendisine bir günah yoktur... "(Bakara/158) buyurarak haccm tamamlanma şartı kıldı.157
"Cahiliyye döneminde insanlar, kurban kestikleri vakit, kurbanların kanlarını Kabe'nin yüzüne sürerler, etleri dizip taşların üzerine koyarlar ve "Ve onlardan bir şey yememiz bize helal değildir. Onları Allah rızası için*kurt kuş yesin diye koyduk" derlerdi."158
Bütün bu inanış ve tavırlarında da, Allah'a ait olan, helal haram koyma hakkının gasb edildiğini görüyoruz. Rabb Teala bunu da;
"...Artık onlardan hem kendiniz yeyin, hem de yoksula, fakire ye-dirin!"(Hacc/28) emri ile düzeltiyordu.
"ibrahim ve îsmaİl (a.s.)'ın dinini başkasıyla değiştirdiler. Putlara taptılar ve kendilerinden önceki toplumların durumuna döndüler. Hz. Nuh (a.s.)'m çağlarının adetlerini devam ettirenler de vardı. Kabe'ye saygı, onu tavaf, hacc, umre, Arafat'ta ve Müzdelife'de vakfe, kurban sunmak, hacc ve umre esnasında "Lebbeyk" diye çağırış gibi, bu adetlere kendiliklerinden birtakım adetler daha katardılar.
Nizar kabilesi ihlal sırasında şöyle derdi:159
"Buyur Allah'ım, buyur!
Buyur senin ortağın yoktur! Ancak bir ortağın vardır,
O da senin hükmündedir.
Sen ona ve onun sahip olduklarına hükmedersin!"
Telbiye ederek O'nu birliyorlardı, ilahlarını da yanma katıyorlardı, fakat sahipliğini yine O'nun eline veriyorlardı. Allah (c.c.) Peygamberine (s.a.v.);
"Onların çoğu, ancak ortak koşarak Allah'a iman ederler. "(Yusuf/166)
buyuruyor. Yani onlar; Beni, bana yaraştığı şekilde değil, yarattıklarımdan birini Bana ortak koşarak birlerlerdi, buyuruluyor."160
Kureyş kabilesi İse en büyük putları olan Uzza'ya hediyeler sunar, yanında kurbanlar keser ve Kabe'yi tavaf ederken de şöyle derlerdi: Lât hakkı için, Uzza hakkı için!
Onlar yüksek turnalardır,
Onların şefaatine ümit bağlanabilir!
Üçüncüleri Menat hakkı için!161
En büyük yaratıcı ilah olarak Allah'a inandıklarını söylüyorlardı. Bu putları da Allah yanında şefaatçi kabul ediyorlardı (Zümer/3, Yunus/18). Böylece hem putlara kulluk ediyorlar, hem de onlara tapmadıklarını, kendilerini Allah (c.c.)'ye yaklaştırsın diye şefaatini beklediklerini söylüyorlardı. Bu halleri, hem o müşriklerin batsl şefaat inançlarıyla şirke düştüklerini hem de "Ahirette sözü geçer bir torpil" inancıyla batıla bulanmış ahiret inançlarını da gösteriyor.162
insanlar tevhid akidesinden bir kez sapmaya görsün. Artık sapıklığın ardı arkası kesilmez. Tevhidin doğru çizgisinden az da olsa sapma başgösterdİ mi her geçen gün açı genişler, ilk zamanlar tevhidden sapılan konular istisna iken, bir müddet sonra İnanç ve pratikte Tevhİdî izler istisna olur.
Hacc ibadeti de, aslında İbrahim (a.s.)'m tevhid dininin bir parçasi olduğu halde, müşrikler kendi şirk diniyle karıştırmışlardır. Artık haccda şeklî birtakım doğrulardan öteye hiçbir şey kalmamıştı. Allah (c.c.)'nün dinini kendi heva ve hevesleriyle, çıkarlarıyla, ırk, coğrafya, kabile ve aile taassubuyla, sınıf ve cinsiyet bağnazlığıyla değiştirmişlerdi. Allah (c.c.)'nün nişanelerini, günü birlik, değişken çıkarlarına feda etmişlerdi. Bu halleriyle de kendilerinin Allah (c.c.)'nün nişanelerinin sadık takipçileri olduklarını İddia ediyorlardı!..
Mekke'nin hareminde oturanlar dışarıdan gelenlere Kabe'ye dokunduklarından ötürü elbiselerinin tabu olacağı, artık giyilemeyeceği, mabede bırakılması gerektiği inancını dayatarak, kendi elbiselerini çıkarttırır, harem yemeklerini de satın almaya mecbur ederlerdi.163
Galsad putuna kurban sunacak kişi, din görevlisinden ödünç bir elbise alırdı.
Mabedlerini çıplak ayakla tavaf eden Araplar, elbise alacak güçte olamayınca da Kabe'yi bu kez çıplak tavaf ederlerdi. Bu davranış ya-dırganmazdi; sıradan ve yaygındı.
ihram esnasında humsdan, yani Mekke'nin hareminde oturanlardan hususi elbiseler alınırdı,164
Allah (c.c.) insanların heva ve hevesleriyle helal ve haram hükmü koyma yetkisinin olmadığını, bu yetkinin ancak Kendisine (cc).ait olduğunu, bu şekilde kanun koymaya kalkmanm,O'nun hükümranlık hakkının inkarı olduğunu bildirdi.
Arap toplumunun İslâm öncesindeki hali, hakikaten insan tabiatına ters düşüyordu.
Yarımadada yaşayan diğer kavimlerin ve dinlerin durumu putperest Araplardan farklı değildi. Onların durumu da aşağı yukarı aynı mahiyetteydi.
Yahudilerin; ihaneti karakter edinmeleri, materyalist tıynetleri, dinlerini ifsad edişleri, Hıristiyanların; teslis ve ruhbanlıkları, iranlıların; ateşperestligi, değişik ateist vs. grupların gayri insani boyutlu kültürleri, hep karanlık çağm, insanına reva gördüğü yaşama şekliydi.
"Arenalarda insanların hayvanlar tarafından parçalanması, öldürülmesi, diri diri yakılması Roma'lılar için iyi bir eğlence idi... Eski Yunanistan ve Romada kürtaj yasak değildi. Babalar, öz evlatlarını öldürme hakkına sahiptiler. Roma'h hukukçu ve senatörler, babalarının evlatları üzerindeki sınırsız hakimiyet ve üstünlüğünden kıvanç duyarlardı... intihar kötü bir şey değildi, aksine övünülecek bir işti. Bir kocanın kendi karısını öldürmesi, beslediği bir hayvanı öldürmesi kadar normal bir fiildi. Bü suç için herhangi bir ceza konmamıştı.
Hindistan'da, Ölen kocanın cesedi yakılırken karısının yanan ateşe atılıp yanması kendisi için bir kurtuluş yolu ve sevaph bir hareketti... Hindular arasında "Jal Parva" denen bir gelenek vardı. Buna göre, anne ve babalar, doğan ilk çocuklarını kutsal saydıkları Ganj nehri sularına bırakıyor ve bundan son derece dini saadet ve zevk duyuyorlardı."165
Kısacası Muhammed Hamidullah Hoca'nm ifadesiyle; "islâm çağrısı ve Peygamber çağı, işte böyle bir toplumsal yapı üzerinde başladı. Bu çağ bütün türleriyle cahilİyyete karşı gerçekleştirilen bir devrimdir."166
insanca yaşamanın, adaletin, hakkın, özgürlük ve erdemin geldiği, bir nur olarak insanlık tarihine şeref mührünü vuran İslâm; işte böylesi bir fesat, karanlık, vahşet, sömürü ve kaos ortamında gönderilen Ailah (c.c)'nün bir lütuf ve ikramıydı. O asrı Allah (c.c.) şöyle tanıtıyor;
"İnsanların bizzat kendi işledikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu, ki Allah yaptıklarının bir kısmım onlara tattırsın; belki de (tuttukları kötü yoldan) dönerler. "(Rûm/41)
Fesat döneminde, insan yaşantısının tüm safhalarında, materyalist, önyargılı ve hayvani şehvet arzularının egemenliği hüküm sürüyordu, işte bu hayat tarzının adı tek kelimeyle "Cahiliyye" idi. 167
Dostları ilə paylaş: |