I. GİRİŞ: KENTLEŞME VE SÜRDÜRÜLEBİLİR KENTLEŞME
Kentleşme olgusu, fiziksel, çevresel, sosyal, ekonomik, politik bileşenleri olan bir alandır. Bu bileşenler kendi içlerinde kapalı değildir; karşılıklı ilişkiler içinde birbirlerini etkilemektedir. Üstelik ulusal ve uluslararası sosyo-ekonomik süreçlerden de etkilenmektedir. Bu çok bileşenli ve dinamik yapısı ile kentleşme başlı başına karmaşık bir alandır. Öte yandan kentsel alanların sınıflandırılması konusunda tek bir küresel standart bulunmamaktadır1. Her ülke kentsel ve kırsal nüfus ayırımından söz etmekte, denetlenemeyen kentsel nüfus artışının kentsel alanlarda yarattığı olumsuzlukların altını çizmektedir. Ancak hangi minimum nüfus büyüklüğündeki yerleşimlerin “kentsel alan” olarak tarif edildiği ülkeden ülkeye değişmektedir; hatta aynı ülke içinde bile bu tanım zaman içinde dönüşüme uğrayabilmektedir.
Kentler, sadece üretim ve tüketim faaliyetlerinin gerçekleştiği edilgen fiziksel mekanlar olarak görülmemelidir. Kentlerin fiziki mekandaki örgütlenme biçimleri, üretim, tüketim ve yeniden üretim süreçleri üzerinde önemli etkide bulunmaktadır. Yukarıda da söz edildiği gibi, kentlerin fiziksel boyutu, sosyo-ekonomik boyutlarla karşılıklı ilişki halindedir. Kentsel arazinin ayrıldığı kullanımlar, bu kullanımların biçim, büyüklük özellikleri ve nitelikleri, sosyal yaşam ve ekonomik faaliyetlerin niteliğini de etkilemektedir.
Diğer yandan, bu faaliyetler de kentlerin fiziksel yapılarını ve kentlerin etrafındaki doğal alanları etkilemektedir. İlerleyen iletişim ve ulaşım teknolojilerinin de etkisiyle, sosyal ve ekonomik faaliyetler giderek artmakta ve karmaşıklaşmaktadır. Kentlerdeki ekonomik faaliyetlerin çekiciliği nüfus artışına neden olmakta; artan nüfusun gereksinim duyduğu teknik ve sosyal altyapının sağlanması zorunluluğu ortaya çıkmakta; bu gereksinimler zamanında karşılanamazsa sağlık ve hijyen sorunları ortaya çıkabilmektedir. Öte yandan kentlere yakın olmak isteyen sanayi tesislerinin varlığı, doğal alanlar üzerinde baskı yaratabilmektedir. Kentlerin, metropoliten alanların, kentsel bölgelerin boyutları bu derece karmaşık hale gelmişken, sürdürülebilir kentlere2 ulaşma amacının özellikle 20. Yüzyılın sonlarından bu yana uluslararası ve ulusal ölçekteki tüm karar vericilerin gündemine gelmesi kaçınılmaz hale gelmiştir3.
2000 yılında Rio’da gerçekleştirilen Sürdürülebilir Kent Konferansı’nda sürdürülebilirlik kavramı, kent ile şu şekilde ilişkilendirilmiştir:
“Sürdürülebilirlik kavramı kente uygulandığında, kentsel alanın ve bölgesinin, toplumun arzu ettiği yaşam kalitesi düzeylerinde işlevlerini sürdürmeye devam etmesi, ancak bunu yaparken mevcut ve gelecek nesillerin seçeneklerini kısıtlamaması ve kentsel sınırlar içinde ve dışında olumsuz etkilere neden olmaması anlamına gelmektedir.”4
Kentsel gelişmenin sürdürülebilir olması –sürdürülebilir kalkınma tanımında da olduğu gibi-- çevresel, sosyal ve ekonomik boyutların birlikte düşünülmesini gerektirmektedir. Nijkamp ve Perrels’in (1994)yaptığı sürdürülebilir kent tanımı da, bu üç boyutun birlikte ele alınışını yansıtmaktadır:
“sürekliliği ve değişimi sağlamak için, sosyo-ekonomik kaygıların çevre ve enerjiyle ilgili kaygılarla uyumlu hale getirildiği (birlikte evrimleştiği-coevolution) kentler”5
Belirtmek gerekir ki, sürdürülebilir kalkınma olgusuna pek çok anlam ve içerik yüklendiği gibi; “sürdürülebilir kentleşmenin” ne olduğuna veya ne olması gerektiğine de yazında çeşitlenen açıklamalar getirilmeye çalışılmıştır. Guy ve Marvin (1999) sürdürülebilir kent kavramına ilişkin iki tür görüşten söz etmektedir6: Tekilci görüşe göre, ideal bir sürdürülebilir kent tanımı önceden yapılabilir veya yapılmalıdır. Bu görüş çevresel göstergeleri ön plana çıkarmakta ve kentsel dinamikleri fiziksel ölçütlere indirgemektedir. Bu görüşe göre izlenen yol, belirlenen ideal kent göstergelerine varmak üzere planların yapılması ve stratejilerin ortaya konması şeklinde olmaktadır. Kentsel aktörler yukarıdan aşağıya doğru gerçekleştirilen düzenlemelerle, sistemin teknik gereksinimlerine ayak uyduracak şekilde yönlendirilmektedir. Marvin ve Guy tekilci bakış açısı yerine çoklu bir bakış açısına duyulan gereksinimin altını çizmektedirler. Çoklu görüşte, sürdürülebilir kent tanımının yapılabileceği konusunda çoğunlukla uzlaşıya varılamadığı için, tanıma dayalı temel bir varsayım yer almamaktadır. Bu durumda çalışmaların odak noktası teknik uygulamalardan ziyade, kentin gelişmesini yönlendiren kentsel aktörler ya da çıkar grupları olmaktadır. Bu görüşe göre aktörlerden beklenen, kentin gelişimi için aşağıdan yukarıya politikalarla koalisyonlar oluşturmalarıdır7.
Yukarıda da belirtildiği gibi, sürdürülebilir kentleşme olgusu, dünyanın her yerinde anlaşılmaya çalışılmakta; bir ilke olarak benimsenmekte; sürdürülebilir kentlere ulaşmak için politikalar geliştirilmekte ve uygulanmaktadır. Uluslararası nitelikteki pek çok örgüt, sürdürülebilir kalkınma ilkesinin yaygınlaşması için öncülük etmektedir. Bu örgütler arasında Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi öne çıkmaktadır. Türkiye, bu örgütlerden Birleşmiş Milletler’in ve Avrupa Konseyi’nin üye ülkeleri arasında yer almaktadır; Avrupa Birliği’yle ise aday ülke olarak ilişkisi vardır. Türkiye’deki kentleşme sürecinin de sürdürülebilir kentleşme ilkelerini göz önünde bulundurması gerekmektedir. Bu gereksinim, yalnızca sözü edilen örgütlerle olan ilişkilerimiz nedeniyle değil, kentleşmemizin geçirdiği sorunlara çözüm arayışından kaynaklanmaktadır.
Bu çalışmada Türkiye’de Kentleşme Sektörüne İlişkin Tespit ve Değerlendirmeler yapılarak, sürdürülebilir kentsel gelişme amacına ulaşmak için hangi öncelikli sorunların çözülmesi gerektiği ortaya konmaya çalışılmıştır. Bu değerlendirmeye geçmeden önce, izleyen bölümde, sürdürülebilir kentsel gelişme konusunda Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği’nde geliştirilen politikalar ele alınacaktır. Böylece uluslararası platformda sürdürülebilir kentsel gelişme amacına yönelik olarak geliştirilen politikalar konusunda bir altyapı sağlanmış olacaktır. Uluslararası örgütlerin çalışmaları derlendikten sonra; Türkiye’de kentleşme sektörüne ilişkin genel sorunlar, darboğazlar, tehditler –diğer bir deyişle sektörün sürdürülebilir gelişimine engel olan “sürdürülemez” konular—; öte yandan sektöre ilişkin fırsatlar –diğer bir deyişle sürdürülebilir kentsel gelişme için kentleşme sürecinde öne çıkan güçlü yönler-- irdelenecektir. Bu irdeleme sektörün gelişim sürecinde ortaya çıkan olumlu ve olumsuz dinamiklerin yanı sıra, gelişimini yönlendiren yönetim ve karar verme mekanizmalarını da içerecektir. Sonuç bölümünde ise tartışmanın genel bir değerlendirmesi yapılarak, sürdürülebilir kentsel gelişme açısından Türkiye’nin öncelikli alanlarının neler olabileceği özetlenecektir.
Kentleşmemizin mevcut durumuna ilişkin öncelikli konular, Kentleşme Tematik Grubu toplantılarında tartışılmıştır. Kentleşme Tematik Grubu’na Devlet Planlama Teşkilatı, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’nın temsilcilerinin yanı sıra, diğer kamu kurumları, valilik, belediye, üniversite düzeyinde temsilciler katılım göstermişlerdir.
Türkiye’de Kentleşme Sektörüne İlişkin Tespit ve Değerlendirmeler konulu bu rapor, bir yandan kentleşme sürecimize ilişkin sorunları/zayıf yanları tespit ederken, diğer yandan da bu sürecin olumlu/güçlü yanlarını irdelemektedir. Mevcut durumun tespiti ve değerlendirmesi konulu bu rapor oluştuktan sonra; kamu kuruluşlarının temsilcileri, akademisyenler, özel sektör temsilcileri, sivil toplum temsilcilerinin katılımı ile, kentleşmemize ilişkin sorunların belirlenmesi için bir toplantı düzenlenmiştir. Moderasyon tekniği ile gerçekleştirilen bu toplantıda, kentleşmemizin sorunları “Teknik Alanlar (Mekan, Fiziksel Altyapı, Ekoloji ve Planlama Teknikleri)” ve “Ekonomik, Sosyal ve Kurumsal Alanlar” şeklinde iki ana başlık altında irdelenmiştir. Toplantıda bu raporun içeriğini zenginleştirecek saptamalarda bulunulmuştur.
Sorun belirleme toplantısından sonra, yine moderasyon tekniği ile ve yukarıda belirtilen kesimlerin katılımıyla, kentleşmemizin sürdürülebilir olması için politika seçeneklerinin neler olabileceğini saptamak amacıyla bir toplantı düzenlenmiştir. Politika seçeneklerine ilişkin toplantının sonuçları, ayrı bir raporda derlenmektedir.
Dostları ilə paylaş: |