Tarih boyunca İbraniler, Aramiler, Asurlular, Babilliler, Persler, Yunanlılar, Romalılar, Bizanslar, Araplar, Haçlılar gibi birçok farklı uygarlık tarafından yönetilen Suriye, 1517 yılında Yavuz Sultan Selim döneminde Osmanlı hakimiyetine girmiş ve 400 sene kadar Osmanlı hakimiyetinde yaşamıştır.
1. Dünya Savaşı’nda Osmanlı kontrolünden çıkan Suriye, 1920-1946 yılları arasında Fransız mandası olmuş, 1946'daki bağımsızlık ilânından sonra 1958 Şubat’ında Mısır ile birlikte Birleşik Arap Cumhuriyeti’ni kurmuştur. Bu birliktelik, ancak 3 yıl sürmüştür ve iki ülke 1961 yılında ayrılmışlardır.
Soğuk Savaş döneminde 1963 yılında ülkede kontrolü eline geçiren Baas Partisi bu tarihten beri iktidardadır. 1970-2000 arası ülkede devlet başkanlığı Hafız Esad tarafından yürütülmüştür. 2000’den bu yana ise Hafız Esad’ın oğlu Beşar Esad devlet başkanı durumundadır.
SURİYE’DE YAŞANAN OLAYLAR
SURİYE – KISA TARİHÇE
SURİYE’DE YAŞANAN OLAYLAR
SURİYE – KISA TARİHÇE
Resmi adı: Suriye Arap Cumhuriyeti Resmi dil: Arapça
Yönetim şekli: Başkanlık sistemi (fiiliyatta tek parti rejimi)
Yüzölçümü: 185.180 km² Nüfus: 23.500.000 (tahmini)
Para birimi: Suriye lirası Başkent: Şam (Damascus)
GSYİH: 99,544 milyar $ (2009)
SURİYE’DE YAŞANAN OLAYLAR
SURİYE – KISA TARİHÇE
Suriye bağımsızlığını kazandığı 1946 yılından Hafız Esad’ın gücünü pekiştirdiği 1960’ların sonlarına kadar büyük bir istikrarsızlık ortamında, birçok askeri darbeye sahne olmuş, bu dönemde Suriye’nin tam 6 değişik anayasası olmuştur.
Modern Suriye devleti tarihi ise Baas Partisi ile başlar. 1947 yılında Suriye’de kurulan Baas Partisi’nin ismi Arapça “yeniden doğuş” anlamına gelmektedir. Baasçı düşünce hem sosyalizme dayalı devletçi, planlı, katı bir kalkınma modelini, hem de yüksek dozda bir Arap milliyetçiliğini barındırır ve tüm Arapların bir araya gelerek emperyalizme karşı durabileceğini iddia eder. Partinin sloganı “Wahda, İshtirakiyya, Huriyya” yani birlik, sosyalizm ve özgürlüktür.
Suriye Baas Partisi kuruluşu itibariyle aslında Nusayrilere dayalı bir parti değildir ancak Fransız mandası döneminde devlet işlerine getirilen Nusayriler; ülkenin bağımsızlığını kazanmasından sonra yönetici geçmişleri nedeniyle kısa sürede partide yükselmişler ve tüm üst düzey makamları kapmışlardır. 1966 yılından bu yana açık bir şekilde Baas Partisi Suriye’de bir Nusayri partisi haline gelmiştir.
SURİYE’DE YAŞANAN OLAYLAR
SURİYE – KISA TARİHÇE
Suriye’yi 30 sene kadar yöneten Hafız Esad Baas Partisi’nin 1960’lardaki en önemli liderlerden birisidir. 1970’lerde ise gücünü kesin olarak kabul ettirerek liderliğini sağlamıştır. Ülkede yasal-akılcı bir bürokrasi inşa etmeyi başaran Esad, yine de muhalif gruplar nedeniyle otoriter bir rejim kurmuş, dahası ülkesine yaptırdığı tüm askeri harcamalara rağmen İsrail’e karşı girdiği savaşlarda küçük düşürücü yenilgiler almıştır.
Suriye’ye ve Arap sosyalistlerine bir dönem en büyük desteği veren Sovyetler Birliği’nin yıkılması da Esad’ı yükselen İslamcı hareketlerin ve İsrail’in karşısında yalnız bırakmıştır. Ayrıca Lübnan işgali ve Suriye’nin adı geçen birçok siyasi cinayet nedeniyle Suriye’nin dünya kamuoyundaki imajı Hafız Esad döneminde oldukça kötü olmuştur.
10 Haziran 2000 tarihinde vefat eden baba Esad’ın yerine ise oğlu Beşar Esad geçmiştir.
Suriye kendisine özgü önemli özellikleri bulunan bir Arap ülkesidir. Öncelikle Suriye birçok Arap ülkesinin aksine petrol zengini bir ülke değildir. Kişi başına düşen gelir 5000 dolar civarındadır.
Suriye’de İslam’ın etkisine karşın baskın kimliğin halen Arap milliyetçiliği olduğu söylenebilir. Suriye Baasçı ideolojinin kurucularından Hıristiyan Arap Mişel Eflak’ın da memleketidir.
Heterojen bir nüfusu vardır ancak yönetim daha çok azınlık grup durumundaki Arap Nusayrilerinin elindedir. Toplumsal yapı dini-mezhepsel açıdan şöyledir; %74 - Sünni, %12 - Nusayri, %10 - Hıristiyan, %3 - Dürzi, İsmaili, Caferi ve Yahudiler (Örmeci, 2012).
Etnik olarak da kısmi bir heterojenlikten söz edilebilir. %90 Arap kökenli olmasına karşın, kalan %10 içerisinde büyük ölçüde Kürt olmak üzere Türkmen, Çerkez ve Ermeni nüfus bulunmaktadır (Örmeci, 2012).
SURİYE’DE YAŞANAN OLAYLAR
SURİYE – TOPLUMSAL YAPI
Ayrıca Halep ve Şam gibi Suriye’nin iki büyük şehri arasında gözle görülür bir rekabet söz konusudur. Ekonomik ve kültürel olarak Mısır ve Suudi Arabistan’la yakın ilişkileri olan güneydeki Şam’ın aksine, kuzeydeki Halep şehrinde sosyokültürel ve ekonomik olarak Irak ve Türkiye etkisi daha yoğundur.
Laiklik konusunda en ileri uygulamaları yapan Arap ülkesidir. Üniversitelere peçe ile giriş 2010 yılında yasaklanmıştır.
Ülkedeki en önemli muhalif grup Müslüman Kardeşler’dir. 1958’de siyasal partilerini kuran Müslüman Kardeşler, 1970’lerde devrimci bir mücadele başlatmış fakat Hafız Esad yönetimi tarafından Hama Katliamı (1982) örneğinde olduğu gibi şiddetle bastırılmıştır. Müslüman Kardeşler güçlenmekte ancak Nusayrilere olumsuz bakışları nedeniyle iktidara gelmeleri durumunda bir mezhep çatışmasından korkulmaktadır.
SURİYE’DE YAŞANAN OLAYLAR
BEŞAR ESAD DÖNEMİ
2000 yılında babası Hafız Esad’ın ölümüyle Suriye Devlet Başkanlığına kendisi için çıkarılan özel bir yasa ile geçen Beşar Esad, aslında babası tarafından başkanlığa hazırlanan “veliaht” değildir. Fakat kardeşi Basil Esad’ın 1994’teki sürpriz ölümü sonrası Beşar Esad İngiltere’deki tıp uzmanlık eğitimini yarıda bırakarak ülkesine dönmüş ve iktidar için hazırlanmaya başlamıştır.
Beşar Esad İngiltere’de tıp eğitimi almış, uzun yıllar demokratik ortamda yaşamış bir liderdir. Bu nedenle Beşar Esad’ın başa geçmesi Suriye’de ve dünya kamuoyunda olumlu bir hava yaratmış, 1998’de savaşın eşiğine gelen Suriye-Türkiye ilişkilerinin de Beşar Esad döneminde gelişebileceği umulmuştur.
SURİYE’DE YAŞANAN OLAYLAR
BEŞAR ESAD DÖNEMİ
SURİYE’DE YAŞANAN OLAYLAR
BEŞAR ESAD DÖNEMİ
Hakikaten Beşar Esad’ın başa geçtikten sonra yaptığı reformlar “Şam Baharı” adı verilen bir sürecin yaşanmasına yol açtı.
Bu dönemde Suriye’de ilk internet kafeler açılmış, medya ve entelektüeller üzerindeki baskılar hafifletilmiş, siyasi tartışmaların özgürce yapılabildiği salon ve forumların açılmasına izin verilmiştir.
Yine bu dönemde çevre ve kadın hakları alanında çalışma yapan sivil toplum kuruluşlarına izin verilmiş, birçok siyasi mahkum ve düşünce suçlusu da serbest bırakılmıştır.
Bunların yanında devletçi ekonomiden piyasa ekonomisine geçiş yolunda da bazı somut adımlar (ilk özel banka) atılmıştır. Fakat Şam Baharı uzun ömürlü olmamıştır...
SURİYE’DE YAŞANAN OLAYLAR
BEŞAR ESAD DÖNEMİ
Esad döneminde başlarda Türkiye-Suriye ilişkileri de hızlı bir ilerleme sürecine girmiş, bu sürecin sonucunda 16 Eylül 2009’da Beşar Esad’ın Türkiye ziyaretinde imzalanan bir antlaşma ile Türkiye-Suriye Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi kurulmuş ve toplantılar dahi yapmıştır.
13 Ekim 2009’da ilk kez Halep ve Gaziantep’te gerçekleştirilen Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi 1. Bakanlar Kurulu toplantısı Türkiye-Suriye ilişkilerinde başlayan işbirliğinin somut adımı olmuştur. Toplantının sonunda, çeşitli alanlarda, 50 adet anlaşma, mutabakat muhtırası ve işbirliği protokolü imzalanmıştır. 2-3 Ekim 2010’da Lazkiye’de Konseyin 2. Bakanlar Kurulu toplantısı yapılmış, bu toplantı kapsamında 2 Ekim günü Tarsus’ta Devlet Bakanı Zafer Çağlayan’ın katılımıyla Türkiye-Suriye İş Forumu gerçekleştirilmiştir (Salık, 2011: 24-25).
SURİYE’DE YAŞANAN OLAYLAR
BEŞAR ESAD DÖNEMİ
Şubat 2011’de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Asi Nehri üzerine inşa edilmesi planlanan Türkiye-Suriye Dostluk Barajının temel atma töreninde Beşar Esad’a “kardeşim” diye hitap ederek Türkiye-Suriye ilişkilerindeki tarihi ilerlemeyi belirtmiş, ortak tarih ve kültür paydası içinde Suriye’ye seslenerek “Bizler tarihin bizi birbirimize kardeş kıldığı ve eylediği milletleriz. Tarih boyunca bizim kaderimiz hep ortak oldu, hep birlikte yüreğimiz attı” diye konuşmuştur.
Fakat Arap Baharı dalgalarının Suriye’yi vurmaya başlaması ve Beşar Esad’ın babası Hafız Esad’ın yaptığı Hama Katliamı’nı çağrıştırır şekilde kendi halkına yönelik şiddet kullanması Şubat 2011 sonrası Türkiye-Suriye ilişkilerini de bozmuştur.
SURİYE’DE YAŞANAN OLAYLAR
OLAYLAR
18 Aralık 2010’da Tunus’ta başlayan ve Arap Baharı adı verilen iktidar karşıtı kitlesel gösteriler Tunus ve Mısır’da rejim değişikliklerine, Libya’da bir iç savaş sonrasında yaşanan geçiş dönemine neden olmuş, 2011 Şubat ayından itibaren Suriye’de de bu sürecin bir uzantısı niteliğinde olaylar yaşanmaya başlamıştır.
Bir reformist olarak Suriye’yi demokrasiye götürmesi beklenen Esad’ın giderek eli kanlı bir diktatöre dönüşmesi sonucu Türk tarafında oluşan hayal kırıklığını Türkiye Cumhuriyeti Dış İşleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ilerleyen aylarda yaptığı bir basın açıklamasında “Biz Esad’dan Gorbaçov olmasını istedik,o ise Miloseviç oldu” diyerek ifade etmiştir.
SURİYE’DE YAŞANAN OLAYLAR
OLAYLAR
Olaylar ciddi anlamda ilk olarak 2011 Mart’ında Dera kentinde 15 öğrencinin duvarlara Esad karşıtı yazı yazmaları nedeniyle tutuklanıp işkence görmelerine tepki olarak başlamıştır. Güvenlik güçleriyle yaşanan gerginliklerin ardından 18 Mart’ta bu kentte büyük bir gösteri yapılmış ve halk 1963’ten beri yürürlükte olan olağanüstü hal uygulamasının sona erdirilmesini talep etmiştir. Fakat bu göstericilere ateş açan güvenlik güçleri 4 sivili öldürmüş, ertesi günkü cenaze töreninde de yine ateş açılmış ve bir sivil daha hayatını kaybetmiştir.
Bölgeye gönderilen Beşar Esad’ın kardeşi ve Cumhuriyet Muhafızları ile 4. Zırhlı Tümen adlı birliklerin komutanı olan Mahir Esad bölgedeki muhalefeti sertlikle bastırdı ve yüzlerce kişiyi katletti. Fakat bu tutum ülkedeki protestoları arttırdı ve gösteriler başka şehirlere de sıçradı.
SURİYE’DE YAŞANAN OLAYLAR
OLAYLAR
Başlarda yalnızca olağanüstü hal uygulamasının kaldırılmasını ve bazı reformlar yapılmasını isteyen göstericiler şiddet yanlısı ve ülkedeki gölge başkan durumunda olduğu söylenen Mahir Esad’ın yaptırdığı katliamlardan sonra Beşar Esad’ın istifasını ve tüm tutuklarının serbest bırakılmasını talep etmeye başladılar.
Esad 21 Nisan 2011’de olağanüstü hal uygulamasını kaldırdı fakat gösterilerin devam etmesi neticesinde yeni ölümler ve çatışmalar yaşandı ve olaylar durmadı. 2011 Mayıs ve Haziran’ında ve 2012 Ocak’ında Esad binlerce tutuklunun bir bölümünün salıverilmesini sağladı fakat insan hakları aktivistlerine göre halen 37.000 gösterici Suriye’de hapiste bulunuyor.
Mayıs’ta Esad’ın ABD, bazı AB ülkeleri ve Kanada’daki malvarlığı donduruldu.
SURİYE’DE YAŞANAN OLAYLAR
OLAYLAR
Gösteriler özellikle Dera, Humus, İdlib ve Hama kentlerinde yoğunlaştı. Mayıs ayında Suriye Ordusu Humus ve Hama başta olmak üzere birçok şehri kuşattı. Muhalefetin de silahlı olması sebebiyle kanlı çatışmalar yaşandı ve yüzlerce gösterici ile asker hayatını kaybetti.
Birçok kente elektrik ve su verilmemeye başlandı ve Fransız gazeteci Christian Clanet, Dera başta olmak üzere birçok kentte açlık yaşandığını ve ordunun katliamlar yaptığını dünyaya duyurdu.
2011 Haziran’ında Beşar Esad muhalefetle bir diyalog sürecinin başlatılmasını istedi ve Baas Partisi dışında siyasi partilerin de katılabileceği demokratik seçimler vaat etti. Ayrıca 300.000 kimliksiz Kürde vatandaşlık verildi (Semin, 2011). Fakat muhalefet bu önerileri de inandırıcı bulmadı ve çatışmalar devam etti.
SURİYE’DE YAŞANAN OLAYLAR
OLAYLAR
30 Haziran’da Suriye’nin ikinci büyük kenti Halep’te çok geniş katılımlı gösteriler yapıldı. Çatışmalarda ölenlerin sayısı artık binlerle ifade ediliyordu.
Temmuz ortasında Cumhurbaşkanı Beşar Esad yanlıları da eyleme başladı ve başkent Şam’da ABD ve Fransız Büyükelçilikleri önünde gösteri yaptılar.
31 Temmuz’da Ramazan ayının başında Suriye Ordusu’nun yaptığı ve yüzlerce göstericinin öldürüldüğü olaya ikinci Hama Katliamı adı verildi ve İslam coğrafyasında bu katliam büyük tepki çekti. Arap Ligi Esad’ı kınadı, başta ABD Dış İşleri Bakanı Hillary Clinton ve Türkiye Dış İşleri Bakanı Ahmet Davutoğlu olmak üzere birçok önemli siyasetçi Esad’ın bir meşruiyetinin kalmadığını dünya kamuoyuna ilan ettiler.
2012 Ocak ayından itibaren başkent Şam’da da bombalı saldırılar başladı ve Suriye cehenneme döndü.
SURİYE’DE YAŞANAN OLAYLAR
OLAYLAR
Beşar Esad 2012 Ocak’ında olayları yabancı ülkelerin komplosu olarak değerlendirerek zaferin yakın olduğunu iddia etti.
1 Şubat 2012’de Özgür Suriye Ordusu komutanı Riyad el-Esad ülkenin yarısında kontrolü sağladıklarını ilan etti.
Yine Şubat ayında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde Suriye’yi kınayan yasa tasarısı iki daimi üye Rusya ve Çin tarafından veto edildi, 15 üyeden 13’ünün “evet” oyuna rağmen karar geçmedi.
12 Şubat 2012 tarihinde Suriye ile diplomatik ilişkilerini kesen Arap Birliği, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nden bu ülkeye barış gücü göndermesini isteme kararı aldı.
12 Nisan’da BM eski genel sekreteri Kofi Annan’ın hazırladığı plan doğrultusunda iki taraf arasında ateşkes yapıldı. Suriye Ordusu’nun ateşkese uymadığı iddia edildi. 23 Nisan’da ateşkese rağmen ülke genelinde 80 kişi hayatını kaybetti.
Şu an Suriye’de belirsizlik durumu devam etmekte ve zaman zaman yine çatışmalar yaşanmaktadır.
Şu an Suriye’de belirsizlik durumu devam etmekte ve zaman zaman yine çatışmalar yaşanmaktadır. Şu ana kadar toplam 10.000 kişinin hayatını kaybettiği tahmin edilmektedir. Özellikle son haftalarda başkent Şam’da bombalı saldırılar olmaktadır.
Daha önce ablasıyla evli olan Suriye istihbaratının bir dönem başında bulunan Asıf Şevket’le tartıştığı için kendisini karnından vuran Mahir Esad’ın ve onun kurdurduğu Şebbiha adlı paramiliter grubun katliamlarda başrolü oynadığı söyleniyor.
SURİYE’DE YAŞANAN OLAYLAR
TÜRKİYE’NİN TAVRI
Türkiye’nin Suriye politikası içeride muhalefetten ve dışarıda kimi basın-yayın organlarında eleştiriler almıştır. Bu eleştirilerin bir bölümü haklı gerekçelere dayanırken, bir bölümünün iktidarı yıpratmak için yapıldığı görülmektedir.
Aslına bakılırsa Türkiye’nin “komşularla sıfır sorun” politikasının revize edilmesinin gerektiği Arap Baharı sürecinde daha önceden ortaya çıkmış, Türkiye iyi ilişkilerinin olduğu fakat demokratik olmayan Kaddafi yönetimine verdiği desteği başlarda yaşadığı bocalamaya karşın geri çekmek durumunda kalmıştır.
Türkiye Suriye meselesinde ise Libya’da düştüğü duruma düşmemek adına daha kararlı davranmış ve Mart ayından itibaren Türkiye Esad yönetimine sert eleştiriler getirerek, rejim değişikliği için aktif çaba göstermeye başlamıştır.
SURİYE’DE YAŞANAN OLAYLAR
TÜRKİYE’NİN TAVRI
2011 Haziran ayından başlayarak Suriyeli muhalifler Türkiye’de toplantılar yapmaya başlamış, Özgür Suriye Ordusu adlı silahlı muhalif örgütün lideri Riyad el-Esad Türkiye tarafından kabul edilerek korunmaya alınmıştır.
Özgür Suriye Ordusu’nun askeri gücü konusunda tartışmalı bilgiler mevcuttur. Kimi kaynaklarda 10.000-15.000, kimi kaynaklarda ise 60.000-65.000 gibi bir sayıdan söz edilmektedir. Özgür Suriye Ordusu’na Türkiye, ABD, İngiltere, Fransa, Suudi Arabistan, Libya, Ürdün, Katar, BAE gibi ülkelerin maddi ve siyasi destek verdiği iddia edilmektedir. Ordunun omurgasını Suriye Ordusu’ndan kaçan askerler oluşturmaktadır.
Öte yandan 23 Ağustos 2011 tarihinden beri Suriye halkını temsil iddiasından olan ve akademisyen Burhan Gaylun önderliğindeki Suriye Ulusal Konseyi adlı bir grup Türkiye’de toplantılar yapmaktadır.
SURİYE’DE YAŞANAN OLAYLAR
TÜRKİYE’NİN TAVRI
Birkaç aydır yabancı basında sıklıkla Türkiye’nin Suriye’ye bir askeri müdahalede bulunması gerekliliğinden bahsedilmektedir. Birleşmiş Milletler’de Rusya ve Çin’in meşru bir uluslararası müdahaleye kapıları kapamasının ardından Türkiye’nin izleyeceği politika merak edilmektedir.
Başbakan Erdoğan’ın 2011 Haziran’ından beri Suriye’ye karşı sert bir söylem kullandığı görülmektedir. 5-13 Ekim 2011 tarihlerinde Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Suriye sınırında askeri tatbikat yapacağı haberinin gelmesi ile ‘Türkiye, Suriye’ye müdahale edecek’ yorumları yapılmaya başlanmıştır.
Haziran 2011’den beri Suriyeli binlerce mülteci (25.000) Türkiye topraklarında Hatay’da mülteci kamplarında yaşamaktadır. Angelina Jolie de bu kamplara bir ziyaret yapmıştır. Ayrıca Türkiye 2011 Kasım’ından beri Suriye’ye ekonomik yaptırımlar uygulamaktadır.
SURİYE’DE YAŞANAN OLAYLAR
TÜRKİYE’NİN TAVRI
Suriye’deki olaylara iki uç bakış söz konusudur. Birinci uç bakışa göre Suriye’de rejimin değişmesiyle ülkede ABD ve Avrupa etkisinin artması beklenmektedir. Batı ülkelerinde hâkim olan bu görüşe göre Suriye rejiminde düzelme görülmemektedir, bu nedenle devrilmelidir. Bu yaklaşım dış müdahale seçeneğini meşrulaştırmakta ve Türkiye’nin Batı ile tam bir mutabakat içinde hareket etmesini öngörmektedir (Özyurt, 2011).
İkinci uç bakış ise İran’ın bölgede ABD etkisinin engellenmesi adına antidemokratik rejimlerin desteklenmesi yönündeki görüşüdür. Rusya ve Çin’in de alıcısı olduğu bu görüşe göre Esad ne pahasına olursa olsun desteklenmelidir.
Türkiye’nin tavrı bu iki yoldan farklı ve ilkesel bir tutumdur. Türkiye’nin amacı akan kanı durdurmak ve Suriye ile yeniden dostane ilişkiler tesis etmektir. Bunun yolu da halk desteğine dayalı demokratik bir rejim olarak görülmektedir.
SURİYE’DE YAŞANAN OLAYLAR
DIŞ DENGELER
ABD’nin askeri seçeneği masaya yatırıp uluslararası bir müdahale yolu ile Esad rejimini devirme arzusu işgalin maliyetinin Suriye’nin petrol kaynaklarıyla karşılanamayacak kadar yüksek olmasından dolayı zor görünmektedir. Nitekim ABD’nin Şam Büyükelçisi Robert Ford, Time dergisine verdiği demeçte ‘‘ABD’nin Libya’ya müdahale ettiği gibi Suriye’ye müdahale etmeyeceğini, muhalefet açısından asıl meselenin, rejim içinden nasıl destek alacaklarını ve sorunu çözmek için dışarıya bakmamanın bir yolunu bulmaları gerektiğini’’ belirtmiştir (Salık, 2011: 31).
İsrail her ne kadar İran, Hamas ve Hizbullah’la yakın ilişkileri olan Esad yönetimini desteklemese de, Golan Tepeleri başta olmak üzere birçok konuda kendisine daha radikal bir muhalefet geliştirebilecek bir radikal Sünni çoğunluğu iktidarından rahatsız olmakta ve bu nedenle kesin bir tavır belirleyememekte, bu da ABD’nin kararlarını etkilemektedir.
SURİYE’DE YAŞANAN OLAYLAR
DIŞ DENGELER
Baas Partisi-SSCB yakınlaşmasından beri Suriye’nin en önemli müttefiklerinden biri Rusya’dır (Karabulut, 2007: 72). Bugün de Suriye’ye yönelik uluslararası baskıların ileri bir aşamaya geçememesinde Rusya’nın tavrı çok etkili olmaktadır.
Bu yakınlığın temelinde SSCB ve sonrasında Rusya’nın Suriye’deki Baasçı rejimin anti-emperyalist ve anti-Amerikan söylemini faydalı görmesi ve İsrail’e karşı silahlanan Suriye’nin bu silahları büyük ölçüde Rusya’dan almasıdır (4 milyar dolarlık anlaşmalar). Rusya’nın Tartus’ta ve Lazkiye’de 1971 anlaşmasından gelen deniz üsleri bulunmaktadır.
Geçtiğimiz aylarda Rus deniz kuvvetleri Esad rejimine destek verdiğini belli etmek için Tartus limanına çıkarma yapmıştır. Rus askeri uzmanlardan Aleksandır Perenjiyev Suriye’nin Ortadoğu’da Rusya’nın son cephesi olduğunu belirtmiş ve “Eğer bu kaybedilirse bizim değerimiz ikinci sınıf bir ülke konumuna düşer” demiştir (Özel, 2012).
SURİYE’DE YAŞANAN OLAYLAR
DIŞ DENGELER
Yakın gelecekte dünyanın en büyük ekonomisi olacak Çin Halk Cumhuriyeti’nin ekonomik kalkınmasına paralel olarak dış politikada da kıpırdanmaya başladığı görülmektedir. Rusya ile birlikte BM Güvenlik Konseyi’nde Esad lehinde oy kullanan Çin’in hesabı da ABD’nin Ortadoğu’da Çin’in en önemli müttefiklerinden olan İran’ın önündeki tampon bölge niteliğindeki Suriye’yi devirmesine engel olmaktır.
Olaya daha mezhepsel bir perspektiften yaklaştığı gözlemlenen Suudi Arabistan da İran’ın zayıflaması adına Esad’ın düşmesini istemekte ve bu yönde çaba göstermektedir. Esad yönetimi Suudi Arabistan ve Katar’ı muhalifleri silahlandırmakla suçlamıştır (Smith, 2012).
Irak’ta Maliki yönetimi ise büyük ölçüde İran’dan etkilenerek Esad’a destek çıkmakta ancak bunun önemli bir etkisi gözükmemektedir.
SURİYE’DE YAŞANAN OLAYLAR
DIŞ DENGELER
Gulfnews.com, 2012, “Syrian crisis and the familiar rumblings of a cold war”, Erişim Tarihi: 02.05.2012, Erişim Adresi: http://gulfnews.com/opinions/columnists/syrian-crisis-and-the-familiar-rumblings-of-a-cold-war-1.978411.
SURİYE’DE YAŞANAN OLAYLAR
DIŞ DENGELER
Esad rejimine en açık desteği veren ülke İran’dır. Tahran, Şam’daki Nusayri yönetici kadronun el değiştirmesini engellemek için Esad iktidarına bağlı güvenlik güçlerine lojistik, eğitim ve askeri destek sağlamaktadır.
İran’ın resmi haber ajansları Suriyeli isyancıları “silahlı terörist gruplar” olarak adlandırmakta, çıkan isyanı CIA, Mossad ve Suudi Arabistan’ın kurduğu bir komplo olarak değerlendirmektedir. Dini Lider Hamaney de 9 Temmuz’da yaptığı konuşmada Suriye ayaklanmasını Orta Doğu’daki diğer halk hareketlerinden ayırarak, bu ülkedeki hareketin ABD-İsrail menşeli ve “sapkın” olduğunu iddia etmiştir (Özyurt, 2011).
Türkiye’nin Esad’a karşı giderek sertleşen tutumu İran’ı rahatsız etmektedir. Suriye’den sonra sıranın kendisine gelmesinden korkan İran, yine de Türkiye’yi tam anlamıyla karşısına almamaya gayret etmektedir.
SURİYE’DE YAŞANAN OLAYLAR
DIŞ DENGELER
Avrupa Birliği ülkeleri en baştan itibaren Esad rejimini uyguladığı sert metotlar nedeniyle kınamış ve rejim değişikliğinden yana bir tavır göstermişlerdir. 18 Ağustos’ta David Cameron, Nicolas Sarkozy ve Angela Merkel bir basın açıklaması yaparak Esad’ın halkının kendisine karşı olduğu gerçeğini görerek geri çekilmesini tavsiye etmişlerdir.
Venezüela ve bazı Latin Amerika ülkeleri Suriye’de Esad yönetiminden yana tavır takınmış ve bu meseleyi emperyalizm perspektifinden değerlendirmişlerdir.
Lübnan Başbakanı Necip Mikati Esad yönetiminden yana tavır takınmıştır.
Son dönemde İsrail kaynaklı DEBKA sitesinde Suriye’de muhalif hareket içerisinde El Kaide’nin etkili olmaya başladığı iddia edilmektedir. Muhalefetin radikal İslamcı bir görüntü çizmeye başlaması uluslararası kamuoyunun desteğini azaltacaktır.
SURİYE’DE YAŞANAN OLAYLAR
SEÇENEKLER
Suriye’de şu an muhalefet şu gruplardan oluşmaktadır;
A-) Suriye Ulusal Konseyi ve Özgür Suriye Ordusu
B-) İhvan - Müslüman Kardeşler
C-) Kürtler (14 kadar Kürt partisi)
D-) Seküler kesim - liberaller ve sosyalistler (Ataman, 2012).
Muhalefetin dağınıklığı ve rejimin askeri anlamda güçlü ve gaddar yapısı Suriye’de durumu henüz belirsiz kılmaktadır.
Öte yandan en önemli aktör durumundaki Suriye Ulusal Konseyi’nin Başkanı ve Sorbonne Üniversitesi doktoralı siyaset sosyologu Burhan Galyun İran ve Hizbullah modelinin iflas ettiğini ve Türk modelini örnek aldığını ifade etmektedir (Ulutaş & Bölme, 2012: 55).
SURİYE’DE YAŞANAN OLAYLAR
SEÇENEKLER
Suriye’de olası bir rejim değişikliğinin önündeki en büyük engel mezhepsel iç savaş korkusu ve radikal İslami bir yönetim kurulması endişesidir. Arap Baharı süreci sonrası Mısır ve Libya’da yaşananlar başta Nusayriler olmak üzere birçok kesimi (seküler kesim, Hıristiyanlar) korkutmaktadır.
Sünni radikal gruplar tarafından “kuffar” olarak nitelendirilen Nusayriler geçmişte olduğu gibi saldırılara uğramaktan ve aşağılanmaktan endişe etmekte bu nedenle Esad yönetimine koşulsuz destek vermektedirler (Çevik & İlhan, 2012).
Muhalefetin olayı bir Sünni-Nusayri çatışması ortamından çıkararak mutlaka demokrasi ve insan hakları temelli bir söylem ve politika geliştirmesi gerekmektedir. Aksi takdirde Nusayrilerin desteği asla sağlanamayacak ve geçiş sonrası mezhepsel iç savaş riski doğacaktır.
SURİYE’DE YAŞANAN OLAYLAR
SEÇENEKLER
Çevik ve İlhan’a göre (Çevik & İlhan, 2012) Türk hükümetinin ve uluslararası kamuoyunun Nusayrilerin durumunu anlamak için empati yapmaları ve Esad’a demokratikleşme reformları konusunda cesaret vermeleri gerekmektedir.
Fakat Türkiye’nin 2011 ortalarından itibaren Libya örneğinde olduğu gibi zor duruma düşmemek adına köşeli bir tavır göstermesi ancak rejimin de şimdilik ayakta kalması Türkiye’yi zor bir durumda bırakmıştır.
Ekonomik izolasyonların Suriye’ye çok büyük zararları vardır ancak Türkiye’nin Suriye’ya yakın şehirlerinde de bu durum olumsuz bazı etkiler yaratmıştır.
Çok daha önemlisi Alevi ve Nusayri yurttaşlarımızın Türkiye’nin Suriye politikasını mezhepsel bir politikanın sonucu gibi algılamaları Türkiye’nin sosyal barışına ve demokratik rejimine yönelik çok ciddi bir tehlikedir.
SURİYE’DE YAŞANAN OLAYLAR
SEÇENEKLER
Türkiye’nin bu dakikadan sonra yapabileceği tercihler şöyle sıralanabilir;
1-) İzolasyonizm: - Türkiye’nin kullandığı iddialı söylemlere karşın Suriye’deki rejimin sanıldığı kadar zayıf olmadığını görmesi ve Suriye’ye müdahil olmanın kendi içerisinde de sorunlar yaratacağını düşünmesi sonrası Türkiye Suriye konusunda daha izolasyonist (içe kapanmacı) bir politika belirleyebilir.
Türkiye’deki önemli muhalefet partilerinin (CHP ve MHP) dış politika alanındaki sözcüleri daha çok böyle bir politikayı savunmaktadırlar.
Buna karşın üç seçimdir açık farklarla iktidara gelen ve büyük halk desteği olan Başbakan Erdoğan’ın ve Dış İşleri Bakanaı Davutoğlu’nun siyasi söylemleri böyle bir ihtimalinin bulunmadığını düşündürmektedir.
SURİYE’DE YAŞANAN OLAYLAR
SEÇENEKLER
2-) Diyalog ve reform baskısı: - Türkiye geçmişte olduğu gibi diyalog yoluyla Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ı reform yapması konusunda ikna etmeye çalışabilir.
İktidarının ilk yıllarında reformist bir lider izlenimi yaratan Beşar Esad’ın herşeye rağmen Baas Partisi üst düzey yöneticileri ve Esad ailesi içerisinde en ılımlısı olduğu ve belki de sistemin kilit noktalarına hakim olamadığı için reform yapamadığı düşünülebilir.
Fakat Beşar Esad’ın son dönemde yapılan katliamlara verdiği destek ve Türkiye-Suriye ilişkilerinin devlet başkanlarının birbirlerine meydan okuyacakları noktaya ulaşması bu seçeneğin de uygulanabilirliğini çok zor kılmaktadır. Şişeden çıkan cini geri içeri sokmak neredeyse imkansızdır.
SURİYE’DE YAŞANAN OLAYLAR
SEÇENEKLER
3-) Savaş: - Uluslararası kamuoyunda sıklıkla gündeme getirilen ve Körfez ülkelerinin de destek verdiği iddia edilen husus Türkiye’nin Suriye’ye bir askeri müdahale yapması gerekliliğidir.
1998 yılında PKK örgütüne verdiği destek nedeniyle Türkiye’nin Suriye ile savaşı göze aldığı, fakat Hüsnü Mübarek’in arabuluculuğu ve Hafız Esad’ın geri adım atması sonrası iki ülke arasında Adana Mutabakatı’nın imzalandığı bilinmektedir.
Fakat Türk kamuoyu Suriye’de yaşanan olayları üzüntü içerisinde izlemesine karşın, birkaç ay öncesine kadar dost olarak görülen Suriye’ye yönelik böylesi bir opersyona olumlu bakması zor gözükmektedir.
Böylesi bir hamlenin Türkiye’ye de getireceği önemli maliyetler (şehitler, ekonomik kayıplar, siyasi istikrarsızlık) olacağı için bu seçenek de makul gözükmemektedir.
SURİYE’DE YAŞANAN OLAYLAR
SEÇENEKLER
4-) Uluslararası Müdahale: - Suriye’ye yönelik uluslararası bir müdahalenin yapılması da seçenekler arasındadır. Ancak Birleşmiş Milletler’de böylesi bir kararın alınması Rusya ve Çin nedeniyle imkansız gözükmektedir. ABD’deki Başkanlık seçimleri de bu ülkenin dikkatini Suriye’den kaçırmaktadır.
NATO kararıyla bir müdahale yapılması konusu da gündemdedir. NATO’nun 5. maddesi üye ülkelerden birine yönelik saldırı durumunda birlikte hareket edileceğini öngörmektedir. Bu madde 11 Eylül saldırıları sonrası kullanılmıştır.
NATO’nun 4. maddesi de üye ülkelerden birinin toprak bütünlüğü veya güvenliği tehdit edildiği zaman üye ülkeleri birbirlerine danışmaya yönlendirmektedir. 1991 ve 2003 Körfez Savaşları’nda bu madde kullanılmıştır.
Fakat ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Victoria Nuland’ın da belirttiği gibi Türkiye’nin müttefikleri henüz bu aşamaya gelinmediğine inanmaktadırlar.
SURİYE’DE YAŞANAN OLAYLAR
SEÇENEKLER
5-) Cordon sanitaire: - Son dönemde gündemde olan bir seçenek Türkiye’nin mültecilerin ve kendi sınır güvenliğini sağlamak adına kendi sınırı yakınlarında birkaç kilometre uzunluğunda bir bölgeyi kontrol altına almasıdır.
Ancak bu girişim Suriye sınırlarının ihlali ve teknik olarak Suriye’nin işgal edilmesi anlamına gelecektir. Askeri güçle ayakta kalan Suriye rejiminin de böylesi bir hamleye sertlikle karşılık vermesi olağan gözükmektedir. Dolayısıyla böylesi bir hamlenin savaş seçeneğinden ayrışması zor gözükmektedir.
Daha önce Bosna’da denenen ancak katliamların durdurulmasında pek de başarılı olmayan bu formülün de henüz Türkiye’nin müttefiklerinden pek ilgi görmediği anlaşılmaktadır. Türkiye anlaşıldığı kadarıyla Suriye konusunda yalnız başınadır.
SURİYE’DE YAŞANAN OLAYLAR
SEÇENEKLER
6-) Diplomatik & Ekonomik Baskı: - Türkiye’nin şu an için izlemesi en makul gözüken politika Suriye yönetimine yönelik dünya çapında diplomatik ve ekonomik baskıları arttırmak ve muhalif hareketleri desteklemek olmalıdır.
Ekonomik baskılar işsizlik oranlarının yüzde 20’leri bulduğu Suriye’de birkaç ay içerisinde daha da etkili olacaktır. Diplomatik baskılar da Suriye yönetimini zor durumda bırakacaktır. Suriye yönetimi böylesi bir durumda giderek marjinalleştiğini fark ederek muhalefetle belli bir plan üzerinde uzlaşmayı deneyebilir.
Ruptura ve Reforma modellerinden farklı Pactada (sözleşmeli geçiş) adı verilen bu demokratik geçiş modelinde iktidar ve muhalefet bir masa etrafında oturarak geçiş şartlarını görüşür ve pazarlık yapar. Şu an için en doğru seçenek Pactada modelini uygulatmak için Suriye’yi diplomatik ve ekonomik açıdan sıkıştırmak ve muhalefeti birleştirmeye çalışmak olarak gözükmektedir.
SURİYE’DE YAŞANAN OLAYLAR
SONUÇ
Sonuç olarak Türkiye Suriye’ye yönelik politikasında demokrasi ve insan hakları temelli bir söylem geliştirerek olumlu puan toplamasına karşın, dış politikada ilgisini sadece Suriye’ye toplamaması gereken zor bir dönemden geçmektedir.
Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi lideri Barzani’nin açıklamaları yakın bir gelecekte Türkiye’nin Suriye’deki insan hakları ihlallerinden daha önemli sorunları olabileceğini göstermektedir. Bu bölgede konuşlanmış ve halen silah bırakmamış olan PKK terör örgütünün durumu da Türkiye açısından kritiktir. Türkiye halen PKK terörüne şehit vermektedir.
Esad rejiminin yıkılması durumunda Suriye’deki Kürtlerin pozisyonu ve son yıllarda bölgede gelişen pan-Kürdist eğilimler de Türkiye açısından önemli bir konudur.
SURİYE’DE YAŞANAN OLAYLAR
SONUÇ
Tüm bu nedenlerle Türkiye açısından en makul seçenek şu aşamada diplomatik ve ekonomik baskılar yoluyla Esad rejimini barışçıl bir geçişe ikna etmek veya zorlamaktır.
Türkiye ayrıca kendi güvenliğini doğrudan ilgilendiren diğer meseleleri de (PKK, Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi’nin bağımsızlık istekleri vs.) Suriye meselesi gibi gündemine almalıdır.
Türkiye açısından en önemli faktör böylesi kritik meselelerde iktidar ve muhalefetin birlikte hareket edebilmesinin sağlanmasıdır. Bunun yolu da iktidarın muhalefete elini uzatması ve daha sıcak yaklaşmasından ve atılacak adımların mutlaka kamuoyunda çok yüksek bir meşruiyet temeline dayanacak şekilde atılmasından geçmektedir.
SURİYE’DE YAŞANAN OLAYLAR
SONUÇ
Türkiye’de son yıllarda artan sert ideolojik tartışma ve kamplaşmalar ülkenin demokratik gelişmişliğine yakışmamakta ve dış politikada parçalı bir yapı oluşmasına neden olmaktadır.
SURİYE’DE YAŞANAN OLAYLAR
KAYNAKÇA
- Asseburg, Muriel & Wimmen, Heiko, 2012, “The Violent Power Struggle in Syria”, SWP, SWP Comments 9, March 2012.
- Ataman, Muhittin, 2012, “Suriye'de İktidar Mücadelesi: Baas Rejimi, Toplumsal Talepler ve Uluslararası Toplum”, SETA Rapor, Nisan 2012.
- Ayhan, Veysel, 2009, “Davutoğlu'nun Bağdat Ziyaretleri Işığında Türkiye-Irak İlişkileri”, OrtadoğuAnaliz, Eylül 2009, Cilt 1, Sayı 9.
- Ayhan, Veysel, 2009, “Türkiye-Suriye İlişkilerinde Yeni Bir Dönem: Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi”, OrtadoğuAnaliz, Kasım 2009, Cilt 1, Sayı 11.
- Çevik, Abdülkadir & İlhan, Rifat S., 2012, “Empati ve Hayatta Kalma Mücadelesi: Türkiye'nin Suriye Stratejisi”, Politik Psikoloji Derneği Psiko-Politik Analiz 1, Ocak 2012.
- Defense Language Institute Foreign Language Center, 2011, “Syria in Perspective: An Orientation Guide”, Technology Integration Division, June 2011.
- Dinçer, Osman Bahadır & Kutlay, Mustafa, 2012, “Arap Baharı ve Suriye: Komplolar ve Propaganda Savaşları”, Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu, Analiz No: 18, Mart 2012.
- Energy Information Administration, 2011, “Country Analysis Briefs: Syria”, August 2011.
- Fendoğlu, Hasan Tahsin, 2012, “Bosna Savaşının 20. Yılında Suriye'de İnsan Hakları İhlalleri ve Netice”, Erişim Tarihi: 02.05.2012, Erişim Adresi: http://www.sde.org.tr/print.aspx?pageID=0&columnID=1125&newsID=0.
- Guardian, 2012, “Syria crisis: the violence mapped by the UN”, Erişim Tarihi: 02.05.2012, Erişim Adresi: http://www.guardian.co.uk/news/datablog/2012/mar/02/syria-arab-and-middle-east-protests#.
- Gulfnews.com, 2012, “Syrian crisis and the familiar rumblings of a cold war”, Erişim Tarihi: 02.05.2012, Erişim Adresi: http://gulfnews.com/opinions/columnists/syrian-crisis-and-the-familiar-rumblings-of-a-cold-war-1.978411.
- International Crisis Group, 2011, “Uncharted Waters: Thinking Through Syria's Dynamics”, Middle East Brifing No 31, 24 November 2011.
- International Crisis Group, 2012, “Syria's Phase of Radicalisation”, Middle East Brifing No 33, 10 April 2012.
- Karabulut, Bilal, 2007, “Karadeniz'den Ortadoğu'ya Uzanan Bir Dış Politika: Geçmişten Günümüze Suriye-Rusya İlişkileri”, Karadeniz Araştırmaları, Sayı: 15, Güz 2007.
- Library of Congress – Federal Research Division, 2005, “Country Profile: Syria”.
- Lust-Okar, Ellen, 2006, “Reform in Syria: Steering between the Chinese Model and Regime Change”, Carnegie Papers, Number 69, July 2006.
- Mihail, Barah, 2011, “Syria: the limits of external influence”, FRIDE, Policy Brief No: 77, June 2011.
- ORSAM Su Araştırmaları Programı, 2011, “Rapor No 5: Türkiye-Suriye İlişkileri: Sınıraşan Sularda Örnek İşbirliği Olarak Asi Dostluk Barajı”, Mayıs 2011
- Örmeci, Ozan, 2012, “Adana Mutabakatı ve Bugün”, Uluslararası Politika Akademisi, Erişim Tarihi: 02.05.2012, Erişim Adresi: http://politikaakademisi.org/?p=607.
- Örmeci, Ozan, 2012, “Suriye ve Beşar Esad”, Uluslararası Politika Akademisi, Erişim Tarihi: 02.05.2012, Erişim Adresi: http://politikaakademisi.org/?p=31.
- Özel, Merve Suna, 2012, “Kriz Sürecinde Moskova-Şam İlişkileri”, 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü, Erişim Tarihi: 02.05.2012, Erişim Adresi: http://www.21yyte.org/tr/yazi6553-Kriz_Surecinde_Moskova_Sam_Iliskileri.html.
- Özkaya, Abdi Noyan, 2007, “Suriye Kürtleri: Siyasi Etkisizlik ve Suriye Devleti'nin Politikaları”, Erişim Tarihi: 02.05.2012, Erişim Adresi: http://www.usak.org.tr/dosyalar/dergi/IdZgitj2V2vbuyxGGkzJnS8yvQqpT5.pdf.
- POMEPS Briefings, 2012, “Arab Uprisings: The Syria Crisis”, February 27, 2012.
- Salık, Nuri, 2011, “Beşar Esad Dönemi Suriye Dış Politikasında Pragmatizm ve Türkiye-Suriye İlişkilerinin Geleceği”, OrtadoğuAnaliz, Kasım 2011, Cilt 3, Sayı 35.
- Semin, Ali, 2011, “Suriye'deki Olaylar ve Esad'ın Reform Planı”, Erişim Tarihi: 02.05.2012, Erişim Adresi: http://www.bilgesam.org/tr/index.php?option=com_content&view=article&id=1495:suriyedeki-olaylar-ve-esadn-reform-plan&catid=168:ortadogu-analizler.
- Smith, Ben, 2012, “The Syrian crisis one year on”, Erişim Tarihi: 02.05.2012, Erişim Adresi: www.parliament.uk/briefing-papers/SN06271.pdf.
- Tüysüzoğlu, Göktürk, 2012, “Ortadoğu'da Tüm Yollar Suriye'ye Çıkıyor”, Uluslararası Politika Akademisi, Erişim Tarihi: 02.05.2012, Erişim Adresi: http://politikaakademisi.org/?p=506.
- Ulutaş, Ufuk & Bölme, Selin M., 2012, “Suriye'de Aktörler: Rejim, Muhalefet, Dini Yapı ve Medya”, SETA Kim Kimdir?, Şubat 2012.