SuriYE’deki İÇ Çatişmalarin çatişma yönetiMİ perspektiFİnden analiZİ Altun Altun1 Özet



Yüklə 154,39 Kb.
səhifə2/3
tarix15.09.2018
ölçüsü154,39 Kb.
#82075
1   2   3

Tablo 3:Mülteci Sayısı
c:\users\altun\desktop\untitled.png

Kaynak: http://aljazeera.com.tr/haber/savasla-ayni-yastalar, 15.04.2016.



ÇATIŞMANIN TARAFLARI VE AKTÖR ANALİZİ

Bu savaşın klasik savaşlarda olduğu gibi tarafları vardır. Kısa zamanda devletin silahlı kuvvetleri karşısında ağır silahlar hariç denge sağlayabilecek başka bir silahlı kuvvetler meydana getirilmiştir. Bugün muhaliflerin sayısının yüz bini geçtiği ifade edilmektedir. Bu oldukça önemli bir kuvvettir. Türkiye, Katar, Suudi Arabistan ve Libya muhalifleri desteklemektedir. ABD ve diğer Batı ülkelerinin muhaliflere desteği ya çok kısıtlıdır veya sözde kalmaktadır. Muhalifler ağır silahlara sahip değildir. Muhaliflerin elinde az da olsa ağır silah bulunsaydı savaşın gidişatı çok daha farklı olurdu. Rejim kuvvetleri ise helikopter, uçak, tank ve füze gibi ağır silahlara sahiptir. Kimyasal silahları mevcuttur. Bunlar muhalifler ilerleme kaydettiğinde kullanıldığında savaşın gidişatını etkileyebilecek kuvvet çarpanları olmaktadır. Rejim kuvvetleri Rusya, Çin ve İran tarafından desteklenmektedir. Bu ülkelerden özellikle İran üzerinden rejim kuvvetlerine önemli miktarda silah, mühimmat ve lojistik yardım yapıldığı bilinmektedir.(Yılmaz, 2013:8).


Birincil Aktörler

Esad Rejimi:

Esad, ülkenin kuzeyindeki Kürtleri yanına çekebilmek ve karşı kamptaki bölgesel ülkelere karşı kullanabilmek için birtakım hamleler yaparak PKK / PYD örgütleri açık ve tam destek vermeye başlamıştır Bir taraftan Kürt gruplarını yanına çekmeye çalışırken diğer taraftan Hizbullah’ın iç savaşa müdahil olmasıyla kendisine karşı savaşan iç aktörlere karşı bu iki unsuru denge unsuru olarak kullanma yoluna gitmiş ve iç muhalefeti zayıflatmaya çalışmıştır.

Suriye Krizi’nde Hizbullah örgütü, Esad rejiminin yanında yer almış, Şii bölgeleri için askeri koruma görevini üstlenmiş ve de Suriyeli Şii ve Nusayri grupları eğiterek silahlı birimlere dönüştürmeye çabalamıştır. Bu durum Suriye’de mezhep ayrımını körüklemiş ve iç muhalefet mezhepsel iki kanada göre bölünmüştür: Şiiler ve Sünniler. Hizbullah’ın Suriye içinde aktif savaşa girmesiyle mezhepsel çatışmaya dönmüş ve iç aktörler birbirleriyle mücadele içine girmişlerdir. Bu durum da komşu ülkeleri de içine alarak bölgesel bir çatışma alanı oluşturmaya başlamıştır. Örneğin, Hizbullah örgütünün Suriye’ye girebilmesi için Lübnan sınırını kullanması hasebiyle Özgür Suriye Ordusu’nun Hizbullahı geri püskürtmek için Lübnan topraklarına ateş açmak durumunda kalmıştır. Bu durum Lübnan içinde bir mezhepsel bölünmüşlüğe ve sonrasında silahlı bir çatışma riski oluşturacağı tahmin edilmektedir. (Bakeer, 2013: 22-24).

Hizbullah İran’ın kum kentinde 1973 yılında Gaffari tarafından şah rejimini devirmek için kurulmuştur ve Allah’ın Partisi anlamına gelmektedir. Manevi lideri Fadllalah olan Hizbullah Lübnan’da iran benzeri bir İslam Devleti kurulması, Batılı emperyal güçlerin Lübnan’ı terk etmesi ve Siyonist İsrail’e karşı mücadele temel hedefleri olmuştur. Suriye olayları başladığında Lübnan tarafsız kalacağını söylemiştir. Hizbullah lideri ise Nasrallah ise Suriye düşerse Kudüs’te düşer, biz bu savaşa gireceğiz ve kazanacağız demiştir. Hizbullah İran Şiiliğine yakın bir çizgidedir. Suriye ise Hizbullah’a İran’dan gelen askeri, mali ve teknik yardım için transit ülke konumundadır (Taşdemir, 31 Mayıs 2013). İran’ın Suriye içinde Hizbullah’ı desteklemesi Suriye’de olayların Esad lehine dönmesini sağlamıştır.

Esad rejimini destekleyen ülkeler ise , Rusya, İran, Çin ve Irak’tır.

Rusya, Suriye’de diğer ayaklanmaların yaşandığı ülkelere göre daha aktif bir politika izlemiştir. 2011 yılının ilk aylarında Tunus ve Mısır’da meydana gelen iktidar değişikliklerini oldukça temkinli ve Batıyla uyumlu bir biçimde takip eden Moskova, olayların Libya ve Suriye’ye sıçramasından sonra daha aktif bir politika izlemek zorunda kalmıştır.(Kartz,2012). Bunda etkili olan unsurlar suriye’nin coğrafi önemi, Rusya’nın gerek silah satışları gerek ticari gelirleri ve Ülkede bulunan Çerkez Diasporasıdır. Rusya Suriye’ye karşı BM ambargosunu veto etmiş ve sorunu Esad’ın çözmesi gerektiğini savunmuştur. Rusya Libya müdahalesinden sonra bu ülkedeki ticari karlarından mahrum kalmıştır. Suriye’de aynısını yaşamak istememektedir. Rusya Suriye’ye karşı çok boyutlu bir politika izlemektedir. Batı’nın Suriye politikalarına karşı Çin ile beraber hareket eden Rusya Akdeniz’deki tek askeri limanını da kaybetmek istememektedir (SDE, Haziran 2012). ABD, Esad’ın Suriye’nin geleceğinde yeri olmadığını belirtirken, Rusya ise Esad ile ilgili kararı ancak Suriye halkının vereceğini savunmaktadır.(Türkrus,2016).

Çin , başlangıçta Annan planına destek vermiş olumlu tepkiler almıştır. Fakat BM Güvenlik Konseyinde ki üç defa çıkartılmaya çalışan Suriye’ye karşı yaptırımları veto etmiştir. Çin, bu bu tavrının Suriye’de diplomatik çözüme yaklaştırdığını ifade etmiştir.Çin Suriye halkının kendi işlerine kendisinin karışmasını istemektedir. Çin Suriye’ye yönelik askeri müdahale ve zorla rejim değişikliğine karşıdır. Çin’in bu politikasının temelinde bir çok ekonomik, siyasi, enerji ve jeopolitik etkenleri vardır. Suriye’deki ekonomik ve stratejik çıkarlarını kaybetmekten korkan Rusya ve Çin ise Esad rejimini şiddetle savunmuştur. Çin, Suriye krizinin yalnızca siyasi yoldan çözümünden yana olduğunu açıklamıştır.(CRİ, 2016)

İran ise Suriye ile rejim olarak değil fakat mezhepsel yakınlığa sahiptir. Suriye’de ulusal çıkarları için Baas rejimini desteklemektedir. Baas rejimi Şiilerden oluşur ve Suriye’de halkın büyük çoğunluğu Sünni denilebilir. Irak, Suriye ve Lübnan hattında Şii etkinliğini sürdürmek için bu desteğini günden güne artırmıştır.



Muhalifler:

Suriye içindeki muhalif aktörlere baktığımızda Özgür Suriye Ordusu ve El Nusra, İŞİD görmekteyiz. Suriyeli muhalefet uluslararası kamuoyunun desteğiyle bir araya gelerek Suriye Ulusal Konseyi’ni kurdular ve tüm Esad karşıtları bu çatı altında toplandı. Suriye Ulusal Konseyi’nin temsiliyeti hakkında bir takım anlaşmazlık mevcuttur uluslararası kamuoyunda. Örneğin, Konsey’de Müslüman Kardeşler grubunun diğer kesimlere oranla daha fazla temsil hakkı olduğu dile getirilmektedir. Yine, Washington’un Konsey’in Suriye’yi kapsayıcı bir oranda temsil edemediğini, geniş katılımlı bir muhalif yapının kurulması ve de Kürtlerin ve de Nusayrilerin de temsil edilmesi gerektiğini ifade etmiştir. Dolayısıyla da 11 Kasım 2012 tarihinde tüm muhalefetin temsil edildiği Suriye Devrimi ve Muhalefet Güçleri Ulusal Koalisyonu adı altında yeni bir çatı kurulmuş oldu. Böylelikle Suriye içindeki devrim hareketleri %33, siyasi kitleler ise %45 nispetinde temsil edilme imkânına kavuşmuş oldu. Bu Koalisyon Batı ülkeleri, Türkiye ve Körfez ülkeleri tarafından resmen tanınmıştır. Böylelikle muhalif güçler Esad rejimini devirmek için hep beraber silahlı mücadele vermeyi taahhüt etmişlerdir. (Sandıklı ve Semin, 2012: 10-11).

Suriye’de Esad karşıtı gruplardan önde geleni EL-Nusra ve Irak Şam İslam Devletidir. El Nusra Irak’taki El Kaide’den doğmuştur. Grup izleyecekleri strateji Irak’ta belirlemiş ve Esad karşıtı ayaklanmaların ortaya çıkmasıyla Suriye’ye dönmüştür. Suriye’de ve Doğu Akdeniz’de İslam Devleti kurma amacında olan El Nusra ABD’nin terör listesindedir. Suriye’nin kuzeyinde ve doğusunda Kürtler ve Özgür Suriye Ordusu’ndan bazı gruplarla savaşıyorlar.Örgütün üyeleri içinde Kuzey Afrika ve Avrupa’dan gelenlerde var.

Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) ise El Kaide’nin Irak kolu Şam İslam Devleti’ne dayanıyor. 2013 yılında El Nusra ile birleşme çağrısı yaptı fakat El Nusra kabul etmedi. Grubun Amacı şeriat kanunlarının uygulanmasını sağlamaktır. Suriye’nin kuzeyinde Kürt gruplarlarla çatışma içinde olan IŞİD , muhalif koalisyon grubunu Esad karşıtı mücadele yerine kendi konumunu güçlendirecek şekilde davrandığı eleştirisini yapmıştır. Londra merkezli Quilliam Vakfı uzmanlarına göre, Suriye'deki silahlı muhaliflerin yüzde 10'u cihat savaşçısı ve Sünni olan bu gruplar Şiiler, Aleviler ve diğer azınlıklara karşı düşmanca hareketlerinden dolayı Suriye’deki olaylar zaman zaman mezhep mücadelesi olarak görülmektedir (www.bbc.co.uk. , 16 Ekim 2013). Türkiye’nin bu gruplara silah gönderdiği ve desteklediği belirtilmektedir.

Muhalifleri destekleyen ülkeler ise, Türkiye, S.Arabistan, Ürdün, ABD, Katar, AB,Fransa, İngiltere ve İsrail’dir.

Türkiye Suudi Arabistan Katar gibi ülkelerin içerden ve dışarıdan desteğiyle Suriye içindeki muhalif gruplar desteklenmiştir. Arabistan ve Katar’ın muhaliflere para desteği verdiği, Türkiye’nin ise muhalifleri askeri eğitim ve silah verdiği tartışmaları gündeme gelmiştir. Türkiye ise Sığınmacılar sorunu, sınır güvenliği ve PKK / PYD, Suriye ile ilişkilerin gerginleşmesi ve ekonomik ilişkilerin bozulması gibi açılardan etkilenmiştir. Suriye’nin Bahar’ın domino etkisiyle düşeceği beklentisi hayal olmuştur. Rusya, İran, Çin Suriye tarafında hareket etmektedirler. Esad’ın düşmemesi askeri operasyon seçeneğini gündeme getirmiştir. Özellikle Esad’ın kimyasal silah kullanması durumu daha da karmaşıklaştırmıştır. Muhalifler, başta Türkiye olmak üzere batılı güçler askeri seçeneği gündeme getirmişler fakat Çin ve Rusya tarafından BM’de destek görmemiştir. Rusya Suriye’ye desteğinin karşılığını gerek silah satımları gerek diğer anlaşmalarla stratejik avantaj sağlayan bir ülkedir. Burada İran daha çok önem arz etmektedir. Çünkü İran Hizbullah desteğiyle Esad’ın elini rahatlatmıştır.

ABD’nin Arap Baharı süresince izlediği dış politika aşırı ihtiyatlı, ön plana çıkmayan olayları perde gerisinden izler bir tutumla düşük profil çizmiş ve kritik önemdeki güvenlik sorunlarını bölgesel güçlere havale etmiştir. Libya’da inisiyatifi Fransa öncülüğündeki güçlere bırakmış, Suriye’de ise Rusya gibi ülkelerin geliştirdiği çözümlere mahkûm olmuştur. Arap Baharı’na hazırlıksız yakalan ABD’nin küresel gücünde ciddi aşınmalar olmakla birlikte, bölgedeki değişimi ve demokratikleşme taleplerini destelemektedir. Fakat bütçesindeki savunma yükünden ve kendi kamuoyunun tepkisinden dolayı yeni bir askeri çatışma içine girmek istememektedir. Obama yeni savunma doktriniyle Amerika’nın odak noktasını Orta Doğu’dan Asya Pasifiğe kaydırma kararı almıştır. Çünkü küresel gücünün rakibi olabilecek Çin’i çevrelemesi gerekmektedir. Fakat en son Ukrayna krizinden sonra ABD Suriye ile daha çok ilgileneceğinin işaretlerini vermektedir.

AB ‘nin politikalarının başat yöneticileri İngiltere, Fransa ve Almanya’nın söylemlerinde benzerlikler bulunmaktadır. Hepsi de Esad’ı kınamakla yetinmişlerdir. Etkili bir politika geliştirdikleri söylenemez. Yalnızca Fransa’nın Türkiye’nin önerdiği tampon bölge ve NATO ile birlikte sınırlı bir Suriye operasyonuna sıcak bakmıştır.

Suriye’nin geleceğinden en fazla etkilenecek ülke olan İsrail ise tamamen nötr bir politikada izlemektedir. Hizbullah örgütüne gideceğini tespit ettiği yardım kamyonları bombaladığını fakat herhangi bir söylem veya tartışmaya girmeden Suriye Krizi’ni izlemekle yetinmektedir( Ertuğrul, 2012: 1).

İkincil Aktörler

İkincil Aktörler, Katar, Ürdün ve Suudi Arabistan’dır. Katar ve Suudi Arabistan Esad rejimine karşı muhalefeti desteklemektedir. Katar, Esad’a karşı uluslararası arenada destek aramış fakat istediği başarıyı pek sağlayamamıştır. Arap Birliği’ni harekete geçiren Katar, Esad’ın uygulamasını istediği bir plan hazırlatmış fakat Esad her ne kadar uymayı taahhüt etse de bir türlü sivillere karşı silah kullanmayı bırakmamıştır. BM Güvelik Konseyi’nden Rusya ve Çin’in muhalefeti hasebiyle Suriye’yi kınayan bir karar çıkartılamamıştır. Arap Birliği, ekonomik ve siyasi yaptırımlar uygulamaya yoluna gitmiş hatta Arap Gücü’nün müdahale etmesini istemiş fakat bunda da muvaffak olamamışlardır. Suudi Arabistan’a gelirsek, Katar’ın izinden gitmektedir. Esad’a karşı muhalefeti ciddi anlamda desteklemektedir. Sebebi de Suriye içindeki Selefi grupların güçlenmesini sağlamaktır. Suriye’deki olaylara Körfezdeki Arap ülkeleri ise demokratik sebeplerden çok stratejik kaygılarla bakmaktadır. Zengin körfez ülkeleri İran’dan büyük bir tehdit algılamaktadır. İran’ın bölgedeki Şiileri tahrik etmesi, ideolojik farklılık ve nükleer çalışmaları bu tehdit algısında önemlidir.(SDE, a.g.e) Suriye Krizi’nin Ürdün’e yansıması sadece demografik sorun ve ekonomik yük değildir. Bir de bunun El-Kaide gibi radikal grupların Suriye’ye sızmak için Ürdün sınırını kullanması ve Ürdün’de faaliyet göstermesidir. Suriye Krizinin ilk meydana geldiği yer Dera kenti Ürdün’ün kuzeyinde ve başkente 75 km uzaklıktadır. Olayların başlamasıyla sığınmacılar ilk olarak Ürdün’e sığınmışlardır. (Schenker,2013)



Koalisyon Aktörler

Benzer çıkarları olan benzer hedefleri olan aktörlerdir. Bu tür koalisyonlar tamamen keskin çizgilerle ayrılmazlar. Konjonktürel durumlara göre değişkenlik gösterirler. Örneğin Ukrayna krizine uyumlu olan ABD Rusya birlikteliği bu krizle birlikte BMGK’ dan Esad’e çıkış geldi. ABD’nin “iyi muhalefeti” güçlendirme hedefi doğrultusunda aşması gereken sorunlardan biri de Suudi Arabistan ve Katar arasında son dönemde yaşanan sorunlar. İki ülke arasında Arap Baharı başladığından bu yana süren soğuk savaş, Mart ayı başında iyice su yüzüne çıktı ve Suudi Arabistan,Birleşik Arap Emirlikler ive Bahreyn, Müslüman Kardeşleri desteklediği, İslamcılarla müttefik olduğu ve Körfez İşbirliği Konseyi güvenlik anlaşmasına uymadığı gerekçesiyle Katar’dan büyükelçilerini çekti. Sorunun temelinde Mısır ile birlikte Suriye’de iki ülkenin farklı grupları destekliyor olması yatıyor. Suriye’de her iki ülke Esad karşıtı cephede yer alsa da farklı muhalif grupları destekliyor. Ayrıca Suriye Ulusal Koalisyonu’nu kontrol altına alma çabası çerçevesinde kendilerine yakın isimleri başa geçirmeye çalışıyorlar. Suudi Arabistan yönetimi, kısa süre önce 8 örgütü resmi olarak “terör örgütleri listesine aldığını açıkladı. Bu örgütler arasında Suriye’de rejime karşı savaşan El Kaide bağlantılı IŞİD ile Nusra Cephesi’nin yanı sıra Müslüman Kardeşler Hareketi de bulunuyor. Buna karşılık Katar hem Mısır hem de Suriye’de Müslüman Kardeşler Hareketi’ni destekliyor. İki ülke ilişkilerinde yaşanan krizin Suriye’ye yansıması ise askeri ve siyasi muhalefetin çok parçalı ve dağınık yapısının korunacak olması. Zira bu iki ülke, Suriye muhalefetinin ana finansörleri konumunda. Suriye muhalefeti içinde fraksiyonlar arası çatışmalar doğrudan Suudi Arabistan-Katar rekabetinin bir uzantısı şeklinde. Dolayısıyla ilişkilerin bozulması ABD’nin tek ve bütüncül bir yapıya sahip Suriye askeri ve siyasi muhalefeti yaratma stratejisinin önünde en önemli engellerden birini oluşturuyor. ABD açısından ikinci sorun, özellikle Katar’dan muhaliflere yapılan yardımların bir kısmının ABD’nin “makbul” saymadığı gruplara gidiyor olması. Suudi Arabistan ve Katar arasında Suriye konusunda koordinasyon sağlanmadıkça bu durum devam edecek gibi gözüküyor. ABD’nin Suriye politikasında ortaya çıkan değişim işaretleri kritik bir etki yaratmaktan uzak. ABD, silahlı muhalefeti biraz olsun güçlendirerek rejimi masaya oturmaya zorlamaya çalışıyor. Bu da iç savaşı askeri yolla kazanabileceğine inanan rejimin, siyasi çözümü kabul edene kadar çatışmaların devam edeceği anlamına geliyor. ABD’nin politikasındaki değişim sinyallerini, Suriye’ye yönelik yeni planı olarak görmekten ziyade, güç dengesini değiştirmek ve İran yakınlaşması nedeniyle arasının açıldığı Suudi Arabistan ile Suriye üzerinden ilişkileri onarmak çabası olarak okumak daha doğru olabilir (Orhan,2013:35).



Koalisyon Aktörler

RUSYA

ÇİN


İRAN


ABD

İNGİLTERE

FRANSA

İSRAİL


S.ARABİSTAN

KÖRFEZ ÜLKELER

BAE


TÜRKİYE

KATAR

Rusya, Çin ve İran’ın koalisyonları daha uzun sürelidir. Her üçü de Anti-Amerikan kuşakta yer almaktadır. Körfez ülkeleri arsaındaki koalisyon ise İran’ın Körfez bölgesine yayılma politikasından kaynaklanmaktadır. (Türkiye Savunma Sanayi Sektör Raporu 2011)



Çatışma Nedenleri

Yapısal

Siyasi ve Yönetim

Ekonomik ve Sosyal

Çevresel

Kültürel ve Algısal

Etnik ve dinsel farklılıklar

Zayıf ve otoriter devlet


Devletçi ekonomi politikaları

Kuraklık

Etnik ve dinsel ayrımcılık

Baskıcı dinsel bir grubun olması

Hukukun üstünlüğünün güçlü olmaması


İşsizlik oranlarının yüksekliği





Ötekini suçlayan hikayeler


Komşu ve bölgesel, küresel ülkelerin rolü

Toplumsal sözleşmenin başarısızlığı








Farklı olanı eşit görmeme algısı


Aktör Analizi

Taraflar

Güçlü Yanları

Zayıf Yanları

Suriye Rejimi

  • Rejimin yıkılmaması

  • Esad lehine durum

  • Otoriter uygulamalar

  • Halkına eziyet

  • Meşruiyet sırunu

SMDK

  • Dış güçlerden parasal ve askeri destek alması

  • Kendi içinde parçalı bir görünüm (muhalefet içinde muhalefet)

Rusya

  • Bağımsızlık yanlısı çok sayıda enik nüfusa sahip olması

ABD

  • Uluslararası meşruiyet

  • İnsan hakları konusunda çifte zihniyet

  • Rusya’nın güçlenmesi

İngiltere

  • Uluslararası meşruiyet

  • İnsan hakları konusunda çifte zihniyet

  • Rusya’nın güçlenmesi

Fransa

  • Uluslararası meşruiyet

  • İnsan hakları konusunda çifte zihniyet

  • Rusya’nın güçlenmesi

Çin

  • Doğu Türkistan sorunu

İran

  • Şiilik

  • Teröre destek vermesi

S.Arabistan

  • Petrol gelirleri

  • Terörizme destek tepkilerine maruz kalması

Türkiye

Suriye’de muhalif grubun desteklenmesi

Ezilen halkları savunması



İstihbaratta eksiklik

Katar

ABD’den silah yardımı alması

Müslüman kardeşleri desteklemesi

Ürdün

ABD desteği

Suriye krizinden olumsuz etkilenmesi

İsrail

Askeri olarak güçlü

Batıdan sürekli destekli



Radikal teröre maruz kalabilecek olması



Aktör Analizi

Taraflar

Fırsatlar

Tehditler

Suriye Rejimi

  • Rejimin devamı

  • Ülkenin bölünme tehlikesi

  • Muhaliflerin dış ülkelerden destek alması

  • Radikalizmin artması

SMDK

  • Halktan destek görmesi

  • Dış güçlerden yardım alması

  • Çatışmanın nüfusun yarısını mülteci yapması

  • Hareketin orijinal köklerinden uzaklaşıp el-kaide ile yakınlaşıp cihad fikriyle savaşması




Rusya

  • RF’nin dağılmasını önlemek

  • Petrol ve boru hatlarında kontrolü sağlamak

  • Ortadoğu’da Ekonomik ve nükleer gücü sağlamak




  • Arap Baharı

  • ABD tarafından çevrelenmek

  • Tartus’u kaybetmek

  • Silah satımından mahrum kalmak

ABD

  • Batı yanlısı bir rejimin gelmesi

İngiltere

  • Batı yanlısı bir rejimin gelmesi

  • Petrol gelirlerinden mahrum kalma

Fransa

  • Batı yanlısı bir rejimin gelmesi

  • Ortadoğu’da etkinliği Rusya ve ABD’ye kaptırma

Çin

  • Ekonomik gelirlerini artırma

  • ABD tarafından daha çok çevrelenmek

İran

  • Rejimini ihraç etme

  • Şii blok oluşturma

  • Uluslararası sistemde dışlanma

S.Arabistan

  • İran’a karşı etkinlik kazanma

  • İran kaynaklı terör gruplarının Arabistan’a tehdit olması

Türkiye

  • Ortadoğu’da etkin dış politika

  • Mülteci sorunu

  • PYD’nin Türkiye içindeki Kürtlere kötü örnek olması

Katar

  • S. Arabistan’la birlikte İran’a karşı etkinlik arayışı Sünni blok

  • Ekonomik kayıp

Ürdün

  • Suriye’ye coğrafi yakınlık

  • Daha çok ABD yardımı

  • Terör örgütlerinin geçiş yolu olması

İsrail

  • İsrail’in bütünlüğünün sağlanması

  • İşbirliği



Yüklə 154,39 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin