ŞEKİLLER LİSTESİ
Şekil 1. Sektörlere Göre İhracat 136
Şekil 2. İşletmelerin Hukuki Yapılarının Dağılımı 250
Şekil 3. İşletmelerin Sektörlere Göre Dağılımı 251
Şekil 4. İşletmelerin Faaliyet Sürelerinin Dağılımı 252
Şekil 5. İşletmelerin İhracat Yapma Durumu 254
Şekil 6. İşletmelerin İhracat Yapma Şekli 255
Şekil 7. İşletmecilerin Eğitim Seviyeleri 257
Şekil 8. İşletmelerin Yaş Grupları İtibariyle Dağılımı 258
KISALTMALAR VE SİMGELER
KOBİ : Küçük ve Orta Ölçekli İşletme
SDŞ : Sektörel Dış Ticaret Şirketi
DTŞ : Dış Ticaret Şirketi
İGEME : İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi
DTM : Dış Ticaret Müsteşarlığı
KOSGEB : Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı
TOBB :Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği
AB : Avrupa Birliği
GB : Gümrük Birliği
TOSYÖV : Türkiye Orta Ölçekli İşletmeler, Serbest Meslek Mensupları ve Yöneticiler Vakfı
DİE : Devlet İstatistik Enstitüsü
DPT : Devlet Planlama Teşkilatı
TUSİAD : Türkiye Sanayici ve İşadamları Derneği
MEKSA : Mesleki Eğitimde Küçük Sanayi Destekleme Vakfı
SÖİK : Sevk Öncesi TL Küçük- Firmalar Orta Ölçekli İhracat Kredisi
BEST :Business Environment Simplification Task Force (İş Ortamının Basitleştirilmesine Yönelik Faaliyet Grubu)
GİRİŞ 1. Çalışmanın Konusu ve Önemi
Sanayi Devriminin başladığı 18.yüzyılın ikinci yarısından 1970’li yılların başlarına kadar devam eden süreçte sosyal, ekonomik, politik ve özellikle üretim teknolojisindeki hızlı değişimler işletmeleri başta finansman ve insan kaynağı olmak üzere çeşitli rekabet sorunlarıyla karşı karşıya bırakmıştır. Dünya genelinde yaşanan bu gelişmeler, işletme ölçeklerinin esneklik gücünün yeniden gözden geçirilmesini gündeme getirmiş, özellikle iletişim, bilgisayar gibi alanlardaki değişme ve gelişmelere büyük ölçekli işletmelerin uyumda zorlanması, ekonomik ve siyasi konjonktürdeki değişmeler karşısında hareket kabiliyetlerinin sınırlı olması ile büyük işletmelerin “ekonomik gelişmenin motoru olduğu” düşüncesi yavaş yavaş önemini kaybetmiş, başarılı yenilikler yapmada üstün sayılan ve mülkiyetin tabana yayılmasına, sosyal yapıdaki istikrarın ve demokratik sürekliliğin sağlanmasına büyük katkısı olduğu vurgulanan küçük ve orta ölçekli işletmelerin önem kazanmasına neden olmuştur. Çünkü serbest piyasa ekonomisi çerçevesinde, gerek ulusal pazarlarda gerekse uluslararası pazarlarda etkin bir rekabetin sürdürülmesine büyük katkısı olan KOBİ’ler endüstriyel yapının vazgeçilmez bir parçasıdırlar.
Günümüzde, ulusal sınırlar ülke ekonomisine dar gelmeye başlamıştır. Böyle bir dünyada, insanların yaşam düzeylerini yükseltebilmek için, coğrafi sınırların daraltılması gerekmektedir. Artık, dünya rekabet şartları içerisinde, KOBİ’lerin kendilerini mutlaka yenilemeleri gerekmektedir. Büyüklüğü ne olursa olsun, tüm işletmelerin değişen dünya şartlarına ayak uydurması bir zorunluluktur. Bunun için, işletmelerimiz ne gerekiyorsa yapmalıdırlar.
Türkiye, KOBİ’ler açısından çok önemli bir potansiyele sahiptir. Bu potansiyelin değerlendirilmesi, Türk Sanayi’nin özellikle Gümrük Birliği (GB) sonrasında, Avrupa Birliği’ne (AB) uyum sağlayabilmesi açısından büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle, KOBİ’lerin rekabet güçlerinin artırılması gerekmektedir.
Türkiye açısından genel bir değerlendirme yapılacak olursa işyeri sayısı, çalışanlar sayısı ve katma değer olmak üzere üç önemli göstergeye bakıldığında küçük ve orta ölçekli işletmelerin gerek sosyal gerekse ekonomik dokuda önemli bir yer işgal ettiği görülmektedir. 1992 yılında Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından gerçekleştirilen “Genel İmalat Sanayi ve İşyeri Sayımı”na göre, Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi İşletmeleri imalat sanayinde faaliyet gösteren işletmelerin yüzde 99.5’ini oluşturmaktadır. İmalat sanayindeki istihdamın yüzde 61.1’i Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi İşletmelerinde yer almaktadır. Yaratılan katma değerde ise bu işletmelerinin payı yüzde 27.3’dür. İhracat içindeki payı ise bu oranların oldukça altında olup yüzde 8 seviyesinde seyretmektedir (DİE, 1992).
Çağın değişen koşullarına ve yeniliklerine hızla uyma yeteneğine sahip olan küçük ve orta ölçekli işletmeler, toplumun yaratıcı potansiyelinin ortaya çıkarılmasında önemli bir rol üstlenmektedir. Küçük işletmelerin ekonomik hayat için taşıdıkları önem; onların milli gelire, istihdama, verimliliğe, girişimci yetiştirmeye katkılarından ve rekabet taşıyıcı özelliklerinden gelmektedir. Ancak, bu alandaki verileri irdelerken, küçük işletmeleri sadece muhasebe kayıtları, ya da vergi levhaları açısından değerlendirme yanlışına düşmemek gerekmektedir. Çok değişik açılardan ülke ekonomisine katkıları olan KOBİ’lerin üstünlükleri olduğu kadar, sorunlarının olduğu da bir gerçektir. Avrupa Birliği’ndeki KOBİ’lerde görülen sorunlar Türkiye’de daha ciddi boyutlarda yaşanmaktadır.
Türk ekonomisinde son günlerde yaşanan gelişme ve değişmeler, Gümrük Birliği ile gelen uluslararası pazarlara açılma olgusu, bu pazarlarda yaşanabilecek risk ve belirsizlikler, çeşitli fırsatlar, KOBİ’leri bazen olumlu, bazen de olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Özellikle dünyada son yıllarda önem kazanan küreselleşme kavramı ile dünyanın tek bir pazara dönüşmesi gibi önemli gelişmeler yüzünden, bu sorunlar gittikçe KOBİ’lere ağır gelmeye başlamış; dış pazarlara açılma aşamasında, devletin ve diğer ilgili kurumların yardımlarını zorunlu hale getirmiştir.
Bu durumda, KOBİ’ler için yeni alanlar açılabileceği gibi, bazı iş kollarındaki işletmeler de yavaş yavaş ortadan kalkabilecektir. Gümrük Birliği ile gündemde hakettiği sırayı alan KOBİ’ler, bugün uluslararası pazarlara açılmak durumunda kalmış fakat kaderleriyle başbaşa bırakılmışlardır. Oysa KOBİ’lere yönelik daha sağlıklı politikalar üretilerek desteklenmesi, üretim güçlerinin ihracata yönlendirilmesi bugün artık bir zorunluluktur.
Yüksek işgücü potansiyeli ile Türkiye, ihracatta söz sahibi küçük ve orta ölçekli işletmelerin önemini farketmiş durumdadır. Bu işletmelere uluslararası ticarette destek olma isteği, Türkiye’de küçük ve orta ölçekli işletmelerin karşılaştığı sorunların niteliğinin ve önceliğinin bilinmesini zorunlu kılmıştır.
Ülkemizde KOBİ'lerin tek başlarına ihracatta kalıcı bir başarı sağlamaları; iyi bir organizasyon, bilgi, deneyim, sermaye ve kadro gerektirmektedir. Bunların KOBİ'ler tarafından sağlanması ise çok zordur. Oysa KOBİ'ler güçlerini ve deneyimlerini biraraya getirerek ve ihracatlarını tek elden yürüterek daha çok başarılı olma şansına sahiptirler. İhracata yönelmek isteyen KOBİ'lerin özellikle sermaye ve bilgi yetersizlikleri ortak girişimleri zorunlu kılmaktadır. Ülkemiz ihracat stratejisinin tespitinde bu gerçeğin göz önüne alınması ve işbirliğine gidilecek alanlar için uygun ortamlar ve örgütler oluşturulması ve bu yöndeki girişimlerin desteklenmesi gerekmektedir. Bu işbirliği türlerden biri, son yıllarda gelişen Sektörel Dış Ticaret Şirketleri’dir.
Dostları ilə paylaş: |