T. C. Ankara cumhuriyet başsavciliğI (tmk. 10. Mad.İLe görevli ve yetkiLİ BÖLÜM) tutuklu


- Müşteki Halit ERDOĞAN'ın 24/09/2012 tarihli şikâyetinde özetle



Yüklə 11,37 Mb.
səhifə122/178
tarix03.01.2019
ölçüsü11,37 Mb.
#89288
1   ...   118   119   120   121   122   123   124   125   ...   178

103 - Müşteki Halit ERDOĞAN'ın 24/09/2012 tarihli şikâyetinde özetle;

Kendisinin dindar bir yaşama sahip olması dolayısıyla Silahlı Kuvvetler içerisinde ihtilal heveslilerine karşı çıkabileceğinden dolayı kendisi gibi bazı personeli kendilerine engel olacak güç olarak gördüklerini, bu nedenle asılsız iddialarla işi bilmemek, işi takip etmemek gibi nedenlerle hakkında tutanaklar ve gereksiz savunmalarla cezai işlemlerde bulunularak, kendisi gibi arkadaşlarını sindirmeye çalıştıklarını, bulunduğu lojmanda 200 civarında mütedeyyin aile bulunduğunu, bu baskılar sonucunda yaklaşık 190 ailenin başını açarak geri kalan 10 kişiyi de çeşitli nedenler gerekçe göstererek kurumdan attıklarını, daha önce verilmiş kimlik ve sağlık cüzdanlarını değiştirmek için eşlerine ait fotoğraflar aldıklarını, fotoğraflarda eşlerinin kapalı olması nedeniyle kimlik ve sağlık cüzdanlarının verilmediğini, o tarihte görev yapan Kuvvet İstihbarat Subayından ve görevli sıralı sicil amirlerinden şikâyetçi olduğunu, kendisine gelen misafirlerinin, anne babası ve kardeşlerinin sakallı ve başörtülü olması nedeniyle lojmana alınmadıklarını, 17 Ağustos 2000 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetlerinden çıkartılması sonucu hiçbir kanuni dayanağı olmaksızın OYAK üyeliğinden çıkartıldığını, maddi ve manevi yönden mağduriyetine neden olan Askeri Şura üyelerinden de şikâyetçi olduğunu belirttiği, şikâyet dilekçesinde de 10/09/1981-17/08/2000 tarihleri arasında TSK'da görev yaptığını, Hv.Slh.Kd. Bçvş rütbesiyle görevine devam ederken BÇG'nin örgütsel hiyerarşisinin iradesi doğrultusunda 17 Ağustos 2000 tarihinde TSK'dan ihraç edildiğini belirtmiştir. (126. klasör, sayfa 211-213)

Müştekinin dilekçesine ekli bulunan evrakın incelenmesinde, 15 Haziran 1998 tarihinde Hava Kuvvetleri Komutanı İlhan KILIÇ tarafından kıt'a görevi brövesi beratı ile ödüllendirildiği, 03/10/1998 tarihli müştekiye yapılan tebligata ilişkin Loj.Ynt.Krl.Bşk.lığı tarafından yazılan yazıda müştekinin eşinin kıyafetinin çağdaş olmadığı belirtilerek 1 hafta içerisinde düzelmediği takdirde TSK konut yönergesi gereğince konuttan çıkarma işleminin uygulanacağının belirtildiği, müştekiye 11 Mayıs 2000 tarihinde 7 gün izinsizlik cezası, 31 Ocak 2000 tarihinde ise 2 gün izinsizlik cezası verildiği anlaşılmıştır. (126. klasör, sayfa 203-207)

104 - Müşteki Engin YILMAZ'ın 19/09/2012 tarihli şikâyetinde özetle;

30/08/1994 ile 29/06/1997 tarihleri arasında TSK'da astsubay olarak görev yaptığını, TCG alçı tepe gemisinde görevli olduğunu, herhangi bir eylem nedeniyle hakkında soruşturma açılmadığını, ceza verilmediğini, mesleki disiplin ve başarı sicilinin yeterli düzeyde olduğunu, 1997 yılı bahar ayında çalıştığı geminin bağlı olduğu limandan ayrılarak tornaçark yaptığı sırada görev arkadaşı Uğur ATAR'ın anons edilmesi üzerine geminin 2. komutanı olan T. T.'nin gemideki makam odasına gittiklerinde komutanın, kendisinin irticai faaliyet yürüttüğünü, hatta gemideki tüm irticai faaliyetlerin kendisi tarafından yürütüldüğünü söylediğini, kendisinin şok olduğunu, komutanın sözlerine devamla namaz kılarken görüldüğünü söylediğini, kendisinin de normal sıradan bir Anadolu insanı olduğunu, anadan babadan gördüğü kadarıyla fırsat bulduğunda arada sırada Cuma namazına gittiğini, bunun haricinde herhangi bir faaliyet içerisinde olmadığını belirterek iddialara itiraz ettiğini, aynı komutanın Uğur ATAR'a da aynı şekilde iddialarda bulunduğunu, bu görüşmeden kısa bir süre sonra yanına gelen ve hakkında Kasım Paşa Deniz Hastanesinde düzenlenen raporda tam olarak ifade edilmemekle birlikte psikolojik bir hastalığının ve rahatsızlığının bulunduğu belirtilen mesai arkadaşı Özgür ACAR'ın yanına gelerek kendisinin gemi komutanı olan T. T'ye giderek kendisini Fethullah GÜLEN grubu olarak bilinen gruba dahil olduğunu, bu şahıslarla toplantı yaptığını, bu grubun talimatları doğrultusunda çalıştığını söylediğini kendisine aktardığını söylediğini,

Aynı günlerde kendisine tebliğ edilen ve halen aslı elinde bulunan özel ibareli yazıda kendisinin mesleki açıdan başarısız olduğu, mesai arkadaşlarıyla uyumlu çalışamadığı vs. gibi bir takım olumsuz ibareler bulunan bir evrakın hakkında düzenlenmiş olduğunu gördüğünü, düzenlenen bu evrakı mesai arkadaşları öğrendiğinde kendisine öcü gibi davranmaya başladıklarını, 1997 yılında yapılan YAŞ toplantısı sonucu mesleğinden ayrılmak zorunda kaldığını, 1997 yılı öncesinde komutanları tarafından sevilen ve hakkında düzenlenen sicillere göre yeterli bir personel olmasına rağmen savunması alınmadan mesleğinden uzaklaştırıldığını, kendisinin Batı Çalışma Grubunun sistemli çalışması sonucunda mesleğinden uzaklaştırıldığını, sosyal güvenlik haklarının elinden alındığını, devlet dairelerinde, belediyelerde, KİT'lerde, BİT'lerde, büyük işletmelerde resmi sıfatla çalışmalarını engelleyen karar çıkarttıklarını, aynı mekânizmanın sözlü olarak özel işletmelerde çalışmasını da engellediğini, iş bulamadığını, çok zor günler geçirdiğini, etrafında bulunan ve kendisini tanıyan insanların kendisinden uzaklaşmaya başladığını,

Gerçeğe aykırı bir takım isnatlarda bulunarak mevzuata aykırı bir şekilde yürütülen prosedür sonucu kendisini mesleğinden attıran görevi sırasında mobbing uygulayan T. T., T. E., Ö. A. ve ordudan atılmasına ilişkin işlemlerde isim ve imzaları bulunan MGK askeri üyeleri, YAŞ üyeleri ve yürütülen soruşturmada Savcılıkça belirlenecek tüm sivil ve askeri şüpheliler hakkında şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. (113 Klasör, sayfa 17-18)

Yüksek Askeri Şuraya Sevk yazısında belirtilen "İrticai faaliyetlerde bulunduğuna dair alınan bilgiler üzerine 25 Mart 1997 tarihinde sakıncalı personel kategorisine alındığı, Fethullah GÜLEN grubu nurcu olduğu, örgüte askeri eleman kazandırmak amacıyla propaganda faaliyetlerinde bulunduğu, örgüt evinde halka içinde yer alan astsubaylar ile birlikte kaldığı, örgütün sivil sorumlularından olan Ömer isimli şahsın örgüt evinde yaptığı toplantılara katıldığı, örgütün eğitim çalışmalarına etkin olarak katıldığı, sosyal yaşantısını örgütün ideolojisi doğrultusunda yönlendirdiği, Fethullah GÜLEN grubu nurculardan olduğu bilinen Astsb. Duran DURAN'ın evinde yapılan örgütsel amaçlı toplantılara katıldığı, Atatürk ilkeleri ile Anayasada belirtilen Cumhuriyetin temel ilkelerine karşı olduğu, örgütten ayrılan bir astsubayı ölümle tehdit ettiği,"şeklindeki iddialarda müştekinin suç olarak değerlendirilebilecek bir faaliyetinin ortaya konamadığı, ileri sürülen iddiaların askerlik görevi dışında, suç teşkil etmeyen, toplum içerisindeki özel yaşamı konusundaki tercihleri ile ilgili olduğu, bunların ne şekilde askerlikle ilgili disiplinsizlik oluşturduğunun açıklanamadığı halde TSK’dan atılmasına gerekçe yapıldığı, iddia edilen tehdit eylemi ile ilgili de hiçbir adli soruşturma ve kovuşturma yapılmamış olmasının iddiaların gerçek dışı olduğu kanaatine götürdüğü anlaşılmaktadır. (113 Klasör, sayfa 13-14)

105 - Müşteki Levent ÖTÜN'ün 17/09/2012 tarihli şikâyetinde özetle; (ll)

28 Şubat sürecinde Tekirdağ Çerkezköy 3. Zırhlı Tugay Komutanlığında astsubay olarak görev yaptığını, görevini en iyi şekilde yapma azminde olduğunu, kendisi dindar ve eşinin kapalı olduğundan o dönemde bunun sıkıntılarını yaşadığını, sırf dindar olduğu için 1997 yılında Yüksek Askeri Şura kararıyla ordudan ihraç edildiğini, son gelişmelerden sonra Milli Savunma Bakanlığına iade-i itibar müracatı yaptığını, bu müracatın sonucunda Bakanlık kararı ile haklı çıktığını, şu an emekli astsubay statüsünde olduğunu, yalnız dindar olması nedeniyle bu işlerin başına geldiğini, tüm bu yaşadıklarının sorumlularından şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. (113 Klasör, sayfa 64)

Müştekinin Genelkurmay Başkanlığında bulunan şahsi dosyasından temin edilen belgelerin incelenmesinde, 1997 tarihli sicil belgesinde 1. 2.ve 3. sicil amirlerince aynı şekilde “Astsubay sicil yönetmeliğinin madde 53. madde (e) fıkrası gereğince yasa dışı, yıkıcı, siyasi, bölücü irticai ve ideolojik görüşleri benimsediği, ve bu tür faaliyetlere karıştığı anlaşıldığından; Silahlı Kuvvetlerde kalması uygun değildir” şeklinde görüş belirtilmiş olmasına rağmen ileri sürülen suç isnatları ile ilgili herhangi bir adli soruşturma yapılmamış olması ileri sürülen iddiaların gerçek dışı olduğunu ortaya koymaktadır. (113 Klasör, sayfa 19)

12 Nisan 1991 tarihinde 2 gün izinsizlik cezası, Mayıs 1991 tarihinde 7 gün izinsizlik cezası ile cezalandırıldığı anlaşılmıştır. (113 Klasör, sayfa 20-23)

Yüksek Askeri Şuraya Sevk yazısında belirtilen "devrim yanlısı islami örgüt mensubu olduğu, sosyal toplantı ve etkinliklere eşi ile birlikte katılmadığı, subay ve astsubaylar arasında alevi-sünni ayrımı yaptığı, tugay bölgesinde örgütün liderliğini üstlendiği, halen 2 ay hava değişiminde olduğu ve hava değişimi süresince çember sakallı olarak bölgede faaliyetini sürdürdüğü, dini kisve altında araç alım-satımı, arsa ve döviz işlerinde aracılık yaparak büyük servet edindiği, bu yolla subay ve astsubaylar üzerinde etkili olmaya çalıştığı, aşırı derecede harcama yaptığı belirli zamanlarda Tnk. Yzb. Muammer AKINCILAR, Tekns. Bçvş. Recep OKAY, kendi isteğiyle emekliye ayrılan Tnk.Yzb.Recep AKBUDAK (şüpheli/sağ) ve Ord.Tekns.Kd.Üçvş. Soner ŞENTÜRK ile evlerde toplantılar düzenlediği, sözkonusu toplantıya Naim ÇETİNTAŞ adlı sivil şahsın 34 DGM 94 plakalı Mazda marka arabasıyla 2 tesettürlü bayanla birlikte katıldığı, irticai görüşe göre subay ve astsubaylar arasında üst ve ast ayrımı yaptığı, örgütleme faaliyetlerinde bulunduğu, kayınbiraderinin Refah Partisi Çorum İl Başkanlığı görevini yürüttüğü ve cep telefonu ile sürekli kendisi ile irtibat halinde olduğu, evinde kabul ettiği misafirlerine harem-selamlık uyguladığı, subay, astsubay ve erlere örgütün propagandasını yaptığı, özellikle perşembe-cuma günleri izin alma eğiliminde olduğu, izinli olduğu günlerde arabası ile İstanbul'a giderek örgüt toplantısına katıldığı, oruç tutmayan subay ve astsubayları tehdit ettiği, disiplinsiz davranışlarından dolayı 1991 yılında 9 gün izinsizlik cezası aldığı görülmüştür" şeklindeki iddiaların bir kısmında müştekinin suç olarak değerlendirilebilecek bir faaliyetinin ortaya konamadığı, ileri sürülen iddiaların askerlik görevi dışında, suç teşkil etmeyen, toplum içerisindeki özel yaşamı konusundaki tercihleri ile ilgili olduğu, bunların ne şekilde askerlikle ilgili disiplinsizlik oluşturduğunun açıklanamadığı halde TSK’dan atılmasına gerekçe yapıldığı, "devrim yanlısı islami örgüt mensubu olduğu, ...alevi-sünni ayrımı yaptığı, ...örgütün liderliğini üstlendiği, ...örgütün propagandasını yaptığı" iddiaları ile ilgili ise hiçbir belge ve bilgi bulunmadığı, doğruluğunda ağır suç olarak değerlendirilebilecek bu şekildeki iddialarla ilgili hiçbir adli soruşturma ve kovuşturma yapılmamış olmasının iddiaların gerçek dışı olduğu kanaatine götürdüğü, yaklaşık 6 yıl önce verilen basit nitelikteki izinsizlik cezasının karara dayanak yapıldığı anlaşılmaktadır. (113 Klasör, sayfa 55-56)

106 - Müşteki Bülent YAVAŞ'ın 18/09/2012 tarihli şikâyetinde özetle;

30/08/1988 ve 16/12/1996 tarihleri arasında TSK'da Deniz astsubayı olarak görev yaptığını, görev yaptığı süre içerisinde hakkında herhangi bir eylemi nedeniyle soruşturma açılmadığını, ceza verilmediği halde Batı Çalışma Grubu olarak bilinen yapılanmanın tasarrufuyla 10/12/1996 tarihinde Yüksek Askeri Şura kararıyla disiplinsizlik nedeniyle ilişiğinin kesildiğini, kendisine gösterilen Genelkurmay Başkanlığı tarafından düzenlenen 10/12/1996 tarihli kararda maddeler halinde yazılmış ve disiplinsizlik gerekçesi olarak gösterilen iddiaların hiçbirini kabul etmediğini, kararın tamamen keyfi olarak alındığını, karar nedeniyle maddi ve manevi yönden bir çok sıkıntı çektiğini, dilekçede de belirttiği gibi 1999 yılı Ağustos depreminden sonra Motor Astsb. B. K.’nın Deniz Kuvvetleri Komutanlığına gelerek aynı gemide görev yaptığı Sonar Astsb. M. A. ve kendisini 1,5 maaş karşılığında maddi menfaat temin etmek suretiyle haklarında iftira atarak Batı Çalışma Grubunda görev yapan kişilere verdiğini duyduğunu, 28 Şubat darbesi ile ilgili şüphelilerden şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. (113 Klasör, sayfa 96-97)

Müştekinin dilekçesi ekinde sunmuş olduğu belgelerin incelenmesinde, 1996 tarihli sakıncalı şüpheli personel kanaat raporunda 1. sicil amiri tarafından "verilen görevi yapan, gemi personeli ile sosyal ilişkiye girmeyen bir astsubaydır" şeklinde, 3. sicil amiri tarafından "verilen görevleri yapan, sosyal faaliyetleri olmayan, içine kapanık yapısı olan bir astsb.dır" şeklinde, birlik komutanının son kanaat ve önerisi başlıklı bölümde "kategorisi ile ilgili herhangi bir faaliyeti gözlenmemiştir, içine kapanık yapısı nedeniyle net bir kanaat edinilememiştir" şeklinde kanaat belirtildiği,

1995 yılı sicil belgesinde 2. sicil amiri tarafından "eşi tesettürlü olan, sosyal yönü zayıf, içine kapanık, mesleğine karşı ilgisiz, faaliyetlerini gizleyen, dini inançlarına bağlı, gemi dahilindeki faaliyetlere katılmayan ve arkadaş çevresi az olan bir astsubaydır" şeklinde kanaat belirtildiği,

Üçüncü sicil üst kanaati başlıklı elle yazılmış 03/06/1994 tarihli R. Y. imzalı 2 sayfadan ibaret belgede müştekinin Gölcük'te bekâr evi tutan gemi astsubayı L. T. ile T. D.'nin bekâr evlerinde birkaç kere kaldığı, komadorlukta geçici görev süresince geceleri nerede kaldığının bilinmediği, eşinin fotoğraflarından tesettürlü olduğu, hüviyet çıkarmak için müracat ettiğinde eşine başörtülü resim ile hüviyet çıkarılamayacağının anlatıldığı, gemide bulunduğu sürede televizyon seyretmediği, gazete ve mecmua okumadığı,en samimi arkadaşının dini inançları ağır basan M. K. olduğu hususlarına değinildiği anlaşılmıştır. (113 Klasör, sayfa 76-77)

107 - Müşteki Selvet YILDIZ'ın 18/09/2012 tarihli şikâyetinde özetle;

30/08/1983-18/08/1998 tarihleri arasında TSK'da astsubay olarak görev yaptığını, görev yaptığı süre içerisinde hakkında herhangi bir eylemi nedeniyle soruşturma açılmadığını, ceza verilmediği halde Batı Çalışma Grubu olarak bilinen yapılanmanın tasarrufuyla 14/08/1998 tarihinde Yüksek Askeri Şura kararıyla disiplinsizlik nedeniyle ilişiğinin kesildiğini, kendisine gösterilen Genelkurmay Başkanlığı tarafından düzenlenen 31/07/1998 tarihli kararda maddeler halinde yazılmış ve disiplinsizlik gerekçesi olarak gösterilen iddiaların hiçbirini kabul etmediğini, devrim yanlısı islami grup mensubu olduğu, günah olduğu gerekçesiyle evine televizyon almadığı ve bu gibi bilgilerin tamamen asılsız olduğunu, kendisinin evinde televizyon bulunması veya bulunmaması gibi hususların fişleme olduğunu, bunun kendileri üzerinde o dönemde keyfi uygulama yapıldığını gösterdiğini, eşinin başının kapalı olması sebebiyle hakkında disiplin cezasına hükmedildiğini, ancak disiplin cezasının ifadesinin alınmadan verildiğini, maddi ve manevi yönden bir çok sıkıntı çektiğini, 28 Şubat darbesiyle ilgili soruşturmadaki şüphelilerden şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. (113 Klasör, sayfa 125-126)

Müştekinin Genelkurmay Başkanlığında bulunan şahsi dosyasından temin edilen belgelerin incelenmesinde, 1998 tarihli sicil belgesinde 1. 2.ve 3. sicil amirlerince aynı şekilde “Astsb. sicil yönetmeliğinin 53 ncü madde (a,b,e) fıkraları gereğince disiplin bozucu hareketlerde bulunması, ikaz ve cezalara rağmen ıslah olmaması, hizmetin gerektirdiği şekilde tavır ve hareketlerini ikazlara rağmen düzenleyememesi, tutum ve davranışları ile yasa dışı, irticai ve ideolojik görüşleri benimsemesi nedeniyle, Silahlı Kuvvetlerde kalması uygun değildir” şeklinde görüş belirtilmiş olmasına rağmen ileri sürülen suç isnatları ile ilgili herhangi bir adli soruşturma yapılmamış olması ileri sürülen iddiaların gerçek dışı olduğunu ortaya koymaktadır. (113 Klasör, sayfa 98)

30 Ekim 1997 tarihinde uyarı cezası ile cezalandırıldığı, 25 Nisan 1989 tarihinde Kurmay Başkanı O. P. tarafından takdir belgesi, 17 Şubat 1990 tarihinde Ds.Kt.Komutanı M. A. tarafından takdir belgesi, 20/02/1990 tarihinde Lv.Bl. Komutanı E. Y. tarafından takdir belgesi, 25 Eylül 1990 tarihinde Lv.Bl. Komutanı (isim okunamıyor) tarafından takdir belgesi, 26 Eylül 1990 tarihinde Tümen Komutanı R. B. tarafından takdir belgesi ile ödüllendirildiği anlaşılmıştır. (113 Klasör, sayfa 101-112)



108 - Müşteki Resul KÜÇÜK 18/09/2012 havale tarihli şikâyetinde özetle;

Görev yaptığı süre içerisinde bir çok takdir belgesi ve başarı belgesinin bulunduğunu, TSK bünyesinde çalıştığı süre içinde Batı Çalışma Grubu tarafından devamlı surette belirli toplantılara katılma, onların belirlediği çeşitli görevlerde çalışması şeklinde dayatmalara maruz kaldığını, Milli Gençlik Vakfı toplantılarına katıldığı yönündeki tespitin tamamen yanlış olduğunu, eşi Eskişehir ilinde alışverişten gelirken tesadüfen Milli Gençlik Vakfının toplantısının yapıldığı yerden geçtiğini, o esnada sivil bir polis memurunun kendisine kimlik sorduğunu, askeri kimliğini gösterdiğini, bunun MGV toplantısına katıldı olarak ihbar edildiğini, bunun yalan olduğunu MGV ile bağlantısının bulunmadığını, Mehmet ATILGAN'ın evi kiraladığı tarihte orduda çalıştığını, normal olarak bu şahsa güvenerek evini kiraladığını, MGV hakkında ve şahsın durumu hakkında kesinlikle bilgisinin bulunmadığını, nakşibendi tarikatına üye olduğu yazılmışsa da nakşibendi tarikatı hakkında herhangi bir bilgiye sahip olmadığını, annesi vasıtasıyla eşi ile tanıştığını, eşinin, annesinin teyzesinin kızı olduğunu, evlenene kadar eşinin hafız kökenli olduğunu bilmediğini, ihraç kararında eşinin eldiven taktığı yazılmış ise de eşinin evlendikten sonra hiç eldiven takmadığını, ayrıca sohbet toplantılarına katıldığının tespit edilmemesi için eşini il dışına annesinin yanına gönderdiğinin belirtildiğini, bu konunun kesinlikle yalan olduğunu, hiçbir tarikatın toplantılarına katılmadığını, tespit edilmemesi için ayrı yaşadıklarının doğru olmadığını, ihraç kararında yazılan hakkındaki iddiaları kabul etmediğini, 21 günlük cezanın polisin MGV toplantısına katıldığı yönündeki asılsız ihbarından kaynaklandığını, TSK'da çalıştığı süre boyunca hiçbir ceza almadığını, aksine layıkıyla görevini yerine getirmeye çalıştığını, 1998 yılının Aralık ayında birlik astsubayının kendisini çağırarak eşinin türbanlı olduğunu ve başını açması gerektiğini, aksi takdirde ordudan ihraç edileceğini söylediğini, kendisinin de eşinin hafız kökenli çocukluktan gelen inancı nedeniyle böyle bir şeyin mümkün olmadığını söylediğini,1999 YAŞ kararı ile ordudan ihraç edildiğini, mağduriyetine neden olan YAŞ askeri üyeleri ile MGK asker üyelerinden şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. (113 Klasör, sayfa159-160)

Müştekinin dilekçesi ekinde bulunan belgelerin incelenmesinde, 24 Aralık 1996, 27 Ocak 1997 tarihlerinde İdari Yönetim Başkanı S. B. tarafından takdir belgesi, 19 Ağustos 1997 tarihinde 1. HİBM. Komutanı R. T. tarafından takdir belgesi, 09 Kasım 1994 tarihinde Komutanı Hava Pilot Tuğ Tümgeneral K. K. tarafından takdir belgesi, 17 Nisan 1995 tarihinde İdari Yönetim Başkanı T. A. tarafından takdir belgesi, 1.HİBM Komutanı R. T. tarafından üstün başarı belgesi, 24 Nisan 1992 tarihinde 3. Astsb.Ad.Bl.Komutanı H. A. tarafından takdir belgesi, 27 Ekim 1998 tarihinde İdari Yönetin Başkanı M. H. Ö. tarafından takdir belgesi ile ödüllendirildiği, 22 Nisan 1996 tarihli Eğitim Daire Başkanı E. O. tarafından ihtisasında görev başı eğitim başarı belgesi verildiği anlaşılmıştır. (113. klasör, sayfa 127-141)

Yüksek Askeri Şuraya Sevk yazısında belirtilen "Nakşibendi tarikatı mensubu olduğu, Milli Gençlik Vakfı tarafından organize edilen türban eylemine eşi ile birlikte katıldığı, kendisi hakkında araştırma yapılacağı endişesi ile eşini sık sık il dışına gönderdiği, uzun süreden beri ev sohbetlerine iştirak etmediği, halen sakıncalı/sağ personel kategorisinde bulunduğu, eşinin türbanlı olduğu ve eldivensiz dışarı çıkmadığı, lojmanda oturmayıp aynı tarikat mensubu olan ve Hv.K.K.lığından ayırma işlemine tabi tutulan işçi Mehmet ATILGAN'ın evinde kiracı olarak oturduğu, disiplinsiz davranışından dolayı 21/12/1998 tarihinde 21 gün izinsizlik cezası ile tecziye edildiği " şeklindeki iddialarda müştekinin suç olarak değerlendirilebilecek bir faaliyetinin ortaya konamadığı, ileri sürülen iddiaların askerlik görevi dışında, suç teşkil etmeyen, toplum içerisindeki özel yaşamı konusundaki tercihleri ile ilgili olduğu, bunların ne şekilde askerlikle ilgili disiplinsizlik oluşturduğunun açıklanamadığı halde TSK’dan atılmasına gerekçe yapıldığı, basit netelikteki disiplin cezasının karara gerekçe yapıldığı anlaşılmaktadır. (113 Klasör, sayfa 148-149)



109 - Müşteki Halil ERTAN 19/09/2012 üst yazı tarihli şikâyetinde özetle;

Şikâyet dilekçesinde belirttiği olayların 1996-1997 yıllarında Edirne 54. Mekânize Tümenine bağlı Topçu Alayında meydana geldiğini, Edirne'de görev yaparken komutanlardan sürekli baskı gördüğünü, 1996 yılının Aralık ayının sonlarına doğru görev yaptığı yerin önüne üzerinde 2 rütbeli asker olan askeri aracın geldiğini, bu askerlerin Tabur Komutanlığından almış oldukları görev belgesini göstererek "göreve götürüyoruz" diyerek kendisini önce Tümen Karargâhına götürdüklerini, orada içerisinde sadece masa ve 2 tane sandalye olan boş bir odaya götürdüklerini, içeride masada oturan kişinin kendisini istihbarat şube müdürü olarak tanıtmasına rağmen üniformasına baktığında piyade binbaşı olduğunu anladığını, sonra bu şahsın kendisini rahatlatmaya çalıştığını, çay ve sigara ikram ettiğini, kendisine eğilerek kısık bir sesle "ben de sizdenim, ben de namaz kılıyorum" şeklinde güvenini kazanmak amacıyla 10-15 dakika kendisi ile konuştuğunu, kendisini çağırma nedenini komutanın emri olduğunu, hakkında bir dosya hazırlayacağını ancak bu dosyayı komutana sunmayacağını zaten komutanın görev yaptığı yerden tayin olacağını, yeni komutan gelmeden önce dosyayı yok edeceğini, o nedenle bildiklerini açık bir şekilde anlatması gerektiğini, korkacak herhangi bir şeyin olmadığını söylediğini, bu sırada yanlarında başka kimse bulunmadığını, masanın üzerinde bulunan daktiloyu alarak "nerede toplanıyorsunuz, kime bağlısınız, hangi tarikata bağlısınız, eğitimi nerede alıyorsunuz, silahlarınız nerede" şeklinde sorular sorduğunu, kendisinin de bahsettiği şeylerin ne olduğunu bilmediğini, örgüt ve silah bilmediğini, sadece namazında niyazında biri olduğunu, hiçbir yere bağlı olmadığını söylediğini,



Şahsın istediği cevapları alamayınca sinirlenerek tavırlarını değiştirdiğini, hakaret etmeye başladığını, sesini yükselterek kendisini esas duruşta beklettiğini, artık soruları sorarken baskı yaptığını, yanından gelip geçerken dirseği ile ittirdiğini, kendisine "sizin yeriniz İran siz bu toplumun çürük dişisiniz, sizi çekmezsek bütün dişler çürüyecek, PKK 1 kişiyi öldürür, 10 kişiyi öldürür ama siz bütün toplumu öldürüyorsunuz" şeklinde sözler söylediğini, kendisini şahsa böyle bir örgüt varsa böyle bir silah varsa gidelim bana gösterin böyle bir örgüt de yok silah da yok dediğini, bu şekilde bu binada farklı kişilerin 3 gün boyunca gece gündüz sorguladığını, bu sürede parkesini sererek namaz kıldığını, namaz kıldıkça şahsın bu duruma da öfkelendiğini, sorgulayan şahıslar arasında istihbarat şube müdür yardımcısı olduğunu söyleyen ancak rütbesinde astsubay olduğunu anladığı şahsın da bulunduğunu, bu şahısların kendisine "sen namaz kılmaya devam et, sen bu kafayla devam et, böyle yapmaya devam edersen seni ordudan attıracağım" dediklerini, sonra alıp kendisini bölüğüne bıraktıklarını, bu sorgulamadan sonra 3 yıldır aynı yerde çalışan arkadaşları 3 nöbet tutarken kendisinin 10 nöbet tutmaya başladığını, tehlikeli olduğu bilinen sürekli patlamaların yaşandığı Marmara Denizi kenarında akaryakıt ikmali yapılan yere sürekli kendisini gönderdiklerini, Aralık ayı başında yaşananlardan sonra ÇNRS kursu için Polatlı'ya gönderildiğini, bu kursu başarı ile bitirdiğini, bütün şartları sağladığını, sicilinin yüksek olduğunu, çalıştığı süre içerisinde disiplin soruşturması geçirmediğini, ordudan atılmasaydı kursu bitirdiği için bu sistemin öğretmenliğini yapacağını, TSK'dan atıldığı 28 Mayıs 1997 tarihinde Tabur Komutanının kimliğini ve silahını aldığını, kendisine "artık sen astsubay değilsin, ordudan atıldığına dair yazın geldi, artık rahat konuşalım sivilsin, senle çalışmak isterdim, görevini iyi yapıyorsun, ancak ben de oruç tutarım, benim de annem başörtülüdür, sen bu olayın üstüne çok gittin, benden yukarıdan isim istediler, ben de senin ismini verdim, bu olayın buraya kadar geleceğini bilmiyordum" dediğini, bu konuşmadan sonra görev yerinden ayrıldığını, bu süreçte bazı arkadaşlarının baskıya dayanamayarak eşinin başını açtığını, namazı bıraktığını, kendisi ile bağlantılarını kestiklerini, ordu içerisinde yapılan eğlencelere katıldıklarını, bu dönemde kendisine sürekli olarak namazı bırakması, eşinin başını açması ve ordunun düzenlediği eğlencelere katılması konusunda emir geldiğini, genel olarak gönderilen yazılı emirlerde ise alkollü olarak yapılan eğlencelere gelinmesi zorunludur denildiğini, ordu içerisinde Batı Çalışma Grubunun varlığının sürekli konuşulduğunu, ayrıca birlikler içerisinde gayri resmi olarak Batı Çalışma Grubunun temsilcilikleri olduğunu ve bu temsilciliklerin ordunun içerisinde irticai faaliyet yapıldığı iddia edilen kişileri fişlediğini bildiğini, kendisinin Tabur Komutanının da Batı Çalışma Grubunun amirlerinden emir alarak kendisini fişlediğini, Ordudan atıldıktan sonra ailesi tarafından hain olduğu düşünüldüğü için dışlandığını, babasının evine bile almadığını, çalışmak için girdiği firmanın yetkilisinin 3 gün sonra kendisine "yukarıdan bize baskı var seni daha fazla bu işte çalıştıramayız hakkını helal et" diyerek işten çıkardığını, bir çok firmaya başvurduğunu hiçbirinin işe almadığını, Ankara'da 1 sene taksi şoförlüğü yaptığını, sonra Alaşehir'e döndüğünü, burada çeşitli işlerde çalıştığını, 6191 sayılı kanun ile asker kimliğinin geri verildiğini, TSK'dan atıldığı için maddi-manevi büyük zarara uğradığını, 28 Şubat post modern darbesini yapan, baskı yaparak ordudan atılmasına neden olan kişilerden, hakkında Batı Çalışma Grubu adı altında gizli fiş dolduranlardan, Batı Çalışma Grubu yöneticisi ve üyelerinden, ordudan atılması için Yüksek Askeri Şurada karar alan kişilerden şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. (113 Klasör, sayfa 178-180)

Yüksek Askeri Şuraya Sevk yazısında belirtilen "Nakşibendi tarikatı mensubu olduğu, tarikatın birlik içinde ve birlik dışında sürekli propagandasını yaptığı, tarikat adına örgütleme yaptığı ve taraftar kazandırdığı, amirlerine 'islamiyetin gereklerini yapamıyorum beni de Silahlı Kuvvetlerden ayırsınlar' şeklinde söylediği, nakşibendi tarikatı mensubu ve Edirne Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesinde görevli Doç. Dr. Zeki HOŞCOŞKUN ile örgütsel ilişki içerisinde olduğu, tarikatın yayınlarını takip ettiği ve okuduğu, disiplinsiz davranışlarından dolayı 10/01/1996 tarihinde uyarı cezası aldığı" şeklindeki iddialarda müştekinin suç olarak değerlendirilebilecek bir faaliyetinin ortaya konamadığı, ileri sürülen iddiaların askerlik görevi dışında, suç teşkil etmeyen, toplum içerisindeki özel yaşamı konusundaki tercihleri ile ilgili olduğu, bunların ne şekilde askerlikle ilgili disiplinsizlik oluşturduğunun açıklanamadığı halde TSK’dan atılmasına gerekçe yapıldığı, basit nitelikteki uyarı cezasının karara dayanak sayıldığı, haksız olarak gözaltında tutulup sorguya çekildiği anlaşılmaktadır. (113 Klasör, sayfa 166-167)



Yüklə 11,37 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   118   119   120   121   122   123   124   125   ...   178




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin