GAZETELERDE (111.Kls. 284-317)
27.09.1997 tarihli Cumhuriyet Gazetesinde “Şerefsiz Onbaşı” sözlerine tepki başlığı altında Çiller’e tazminat davası açılıyor, Genelkurmay’dan suç duyurusu,
27.09.1997 tarihli Cumhuriyet Gazetesinde, Onbaşılar dava açtı,
DYP’de Şerefsiz Onbaşı firesi, Müjdat Koç İstifa etti,
26.09.1997 tarihli Milliyet Gazetesinde “Onbaşıdan Dava”,
Soruşturma kıskacı başlığı altında,… Genelkurmay Başkanlığı Adli Müşavirliğinin, dün Çiller’in konuşma bantlarını incelemesinin ardından soruşturma başlattı,..Emekli Astsubaylar Derneği...
26.09.1997 tarihli Milliyet Gazetesinde Onbaşı isyanı, ÇİLLER’in “şerefsiz onbaşı” sözü infial yarattı, Savcı soruşturma, Genelkurmay’da inceleme başlattı ..
27.09.1997 tarihli Milliyet Gazetesinde, “Haslet’ten ÇİLLER’e Dava” başlığı altında askerliğini onbaşı olarak yapan gazetemiz karikatüristi Haslet SOYÖZ “şerefsiz onbaşı” sözleri için DYP lideri Tansu ÇİLLER’i mahkemeye veriyor..
30.09.1997 tarihli Sabah Gazetesinde “Şerefsiz Onbaşı” diyen DYP lideri ÇİLLER’i mahkemeye verdiler,14 Onbaşı dava açtı, Onbaşılar, ÇİLLER’den 100-500 milyon arasında manevi tazminat istiyor, Dokunulmazlık fezlekesi yolda…
30.09.1997 tarihli Sabah Gazetesinde ÇİLLER’e 14 Onbaşıdan dava, vatani görevlerini İstanbul Cevizli Dikimevi’nde yapan 14 levazım onbaşı, “Şerefsiz Onbaşı” diyen Tansu ÇİLLER hakkında suç duyurusunda bulunup, ayrı ayrı manevi tazminat davası açtılar..
30.09.1997 tarihli Milliyet Gazetesinde Onbaşılardan tazminat davası..
30.09.1997 tarihli Hürriyet Gazetesinde Onbaşılardan dava..
01.101997 tarihli Yeniyüzyıl Gazetesinde, 50 Onbaşı tazminat istiyor, ÇİLLER’e milyarlık davalar..
27.09.1997 tarihli Yeniyüzyıl Gazetesinde, Savcı, bakandan izin istedi, ÇİLLER hakkında soruşturma kararı..
27.09.1997 tarihli Yeniyüzyıl Gazetesinde Şerefli onbaşı DYP yi bıraktı..
27 Eylül 1997 tarihli Sabah Gazetesinde, DYP den “Onbaşı istifası, DYP li Müjdat Koç partisinden istifa etti..
27.09.1997 tarihli Yeniyüzyıl Gazetesinde,Şerefsiz Onbaşı sözüne tepki yağıyor, Çiller’in son gafı pahalıya patladı.
26.09.1997 tarihli Posta Gazetesinde, Çiller’e Onbaşı soruşturması, Genelkurmay inceleme, Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlattı..
27.09.1997 tarihli Posta Gazetesinde, Siyasette seviye giderek düşüyor, Tansu Hanım D..a Gibi..
30.09.1997 tarihli Posta Gazetesinde, Onbaşılardan Tansu ÇİLLER’e tazminat davası..
27.09.1997 tarihli Posta Gazetesinde, Tansu ÇİLLER’e Genelkurmay’dan suç duyurusu , savcılıktan soruşturma, “Onbaşı” kuşatması..
26.09.1997 tarihli Radikal Gazetesinde, ÇİLLER “Onbaşı” kıskacında..
26.09.1997 tarihli Radikal Gazetesinde, Çiller’e onbaşı soruşturması, ..Başsavcılık.. orduya hakaretten soruşturma açtı..
26.09.1997 tarihli Radikal Gazetesinde, Onbaşı hakaretine tepkiler…Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği..
16.01.1998 tarihli Milliyet Gazetesinde “Şerefsiz Onbaşı” için ilk ceza..
17.01.1998 tarihli Milliyet Gazetesinde, ÇİLLER’in parası Mehmetçik’e..
03.02.1998 tarihli Milliyet Gazetesinde, ÇİLLER ‘Onbaşı’ için tazminatını yatırdı.
27.02.1998 tarihli Milliyet Gazetesinde, Onbaşı..mahkeme, ÇİLLER’in 101 milyon lira daha ödemesini karara bağladı.
27.09.1997 tarihli Cumhuriyet Gazetesinde Genelkurmay “şerefsiz onbaşı” aşağılamasına suç duyurusunda bulundu, DYP lideri köşeye sıkıştı..
01.10.1997 tarihli Cumhuriyet Gazetesinde,Tansu ÇİLLER için soruşturma izni..
26.09.1997 tarihli Yeniyüzyıl Gazetesinde, Genelkurmay ÇİLLER’e dava açtı,..
27.09.1997 tarihli Milliyet Gazetesinde, Onbaşılar görevde,
27.09.1997 tarihli Cumhuriyet Gazetesinde İP.Her onbaşının tazminat ödemesini önerdi, ÇİLLER’e tazminat davası açılıyor…Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği (TEMAD)..
28.09.1997 tarihli Milliyet Gazetesinde, ÇİLLER’e siyah çelenkli tepki, ..Türkiye Emekli Subaylar Derneği, Muharip Gaziler Derneği ve Harp Malulü Şehit Dul ve Yetimleri Derneği’nin temsilcileri..
28.09.1997 tarihli Yeni Yüzyıl Gazetesinde, Emekli subaylardan ÇİLLER’e protesto,..Türkiye Emekli Subaylar Derneği, Türkiye Muharip Gaziler Derneği, Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği ile Türkiye Harp Malulü Şehit Dul ve Yetimleri Derneği,
28.09.1997 tarihli Sabah Gazetesinde, Emekli subaylardan onbaşı protestosu…Türkiye Emekli Subaylar Derneği, Türkiye Muharip Gazilerk Derneği, Türkiye Harp Malulu Şehit Dul ve Yetimleri Derneği mensupharı…
26.09.1997 tarihli Milliyet Gazetesinde,Şehit annesinden tepki,
27.09.1997 tarihli Milliyet Gazetesinde, Şehitlikte ÇİLLER’e protesto,
27.09.1997 tarihli Milliyet Gazetesinde,Şehit annelerinden Yılmaz’a destek,
27.09.1997 tarihli Yeni Yüzyıl Gazetesinde, Şehitlerin kemikleri sızladı,
29 Eylül 1997 tarihli Yeniyüzyıl Gazetesinde, Askerden ÇİLLER’e alan yasağı başlığı altında, DYP Genel Başkanı Tansu ÇİLLER’i şerefsiz onbaşı sözü nedeniyle mahkemeye veren askerler, Çiller’in helikopterinin askeri havaalanına inmesini de yasakladılar…
08 Ekim 1997 tarihli Cumhuriyet Gazetesinde, Askerlerden ÇİLLER’e ikinci kez ret, Helikopteri Konya’dan sonra Akhisar Askeri Havaalanı’nda da indirilmeyen DYP Genel Başkanı Tansu ÇİLLER’i jandarma bölgesinde de emniyete bağlı özel timin koruması dikkat çekti.,
08 Ekim 1997 tarihli Cumhuriyet Gazetesinde, Askerlerden ÇİLLER’e ikinci kez ret.,
29.07.1997 tarihli Sabah Gazetesinde, Konya’da helikopterine iniş izni verilmedi, ÇİLLER’e askeri alan yasağı.,
02.10.1997 tarihli Yeni Yüzyıl Gazetesinde, Şerefli Onbaşı Ayseli GÖKSOY manşet, başlık ve haberlerinin verildiği (111.Kls. 284-317)
Milliyet Gazetesinin 06.09.1997 tarihli nüshasında özetle; “10 ay sonra Susurluk” başlığında DYP lideri Tansu ÇİLLER çete iddiaları ile kendisinin yok edilmek istendiğini, devletin tahrip edildiğini, kim hangi çete operasyonuyla Yılmaz’ı Başbakan yaptıysa, Susurluk’taki çetelerin arkasındakiler onlardır, Demirel ile orduyu eleştiren Çiller şu değerlendirmeyi yaptı: devletin içinde casus var, köstebek var dediler, Silahlı Kuvvetlerin içinde küçük bir grup var, görev vermişler, Bülent ORAKOĞLU bunun bilgisini almış, vermiş, bilgi Cumhurbaşkanına kadar verilmiş. Orakoğlu bunu açıkladı diye hapse koydular. O sosyal demokratlara soruyorum, hukuk nerede şeklinde haberlerler yapıldığı tespit edilmiştir. (111.Kls. 318)
Milliyet Gazetesinin 10.09.1997 tarihli nüshasında özetle; Sekiz yılı protesto gösterilerinin arkasındaki irtica tehdidine dikkat çeken üst düzey askeri yetkili, Menemen olayını hatırlattı: Atatürk’ün yaptığını yaparız. Refahyol Hükümetinin istifasının ardından kesintisiz 8 yıllık temel eğitimi protesto gösteriyle varlığını hissettirmeye çalışan irticacı kesime askerlerden sert tepki geldi. İrticanın hala bir numaralı tehdit olduğunu belirten üst düzey bir askeri yetkili, Menemen olayına atıfta bulunarak “Atatürk’ün yaptığını yaparız” uyarısında bulundu. Genelkurmay Başkanlığının önceki akşam Gazi Orduevinde basına verdiği brifinge katılan üst düzey bir komutan irtica konusunu değerlendirdi. İrticai faaliyetlerin öncelikli tehdit olmayı sürdürdüğünü vurgulayan komutan Batı Çalışma Grubunun çalışmalarına devam edeceğini bildirdi. Askeri yetkili, gazetecilerin “irtica bir numaralı tehdit olmaktan çıkmazsa ne olur, bu işin sonu nereye varır? Sorusuna “O zaman Atatürk’ün yaptığını yaparız. Atatürk, bu kesimlerin davranışı karşısında ne yapmışsa biz de onu yaparız” yanıtını verirken, “Menemen olayı gibi?” sorusuna ise “Artık onu bilemem. Büyük önder ne yapmışsa onu yaparız” karşılığını verdi. İrticacı kesimin boy hedef durumunda olan Batı Çalışma Grubunun görevini sürdürdüğünü kaydeden komutan şöyle konuştu: Batı Çalışma Grubunun hedefi irticaydı. İrticai faaliyetleri destekleyen bir hükümet vardı. Şimdi yok. Ama Batı Çalışma Grubunun faaliyetleri sürüyor. Çünkü tehdit anlamında değişen bir şey yok. Bu gruba demokrasi dışı bir unsur gibi bakmak yanlıştır. Aksine bu gruba çalışmaları nedeniyle teşekkür etmek gerekir. Keşke bu tür grupların çalışmalarına ihtiyaç olmasa. Şeklinde haber yapıldığı tespit edilmiştir. (111.Kls. 319)
Radikal Gazetesinin 10 Eylül 1997 tarihli nüshasında “Yılmaz askerleri reddetti” başlığı altında 8 yıllık kesintisiz ilk öğretim yasasının yürürlüğe girmesinden sonra bir askeri heyet Başbakan Yılmaz’a bir brifing verdiğini, İHL mezunlarının sadece İlahiyat Fakültesine gitsin şeklindeki önerinin “şişe patlar” gerekçesiyle Başbakanın geri çevirdiğini, Genelkurmaydan bir üst düzey askeri yetkilinin Batı Çalışma Grubunu irticai tehlikenin daha da artarak devam ettiğini, bir partinin iktidarda olduğu dönemde irticanın geldiği boyuta dikkat çekerken bu parti muhalefete düşünce faaliyet sona ermez, Batı Çalışma Grubunu çete olarak ilan eden DYP Tansu ÇİLLER’e isim vermeden, bizi çete ilan edenlere sormak gerekir, önce onlar başka yerlere baksınlar şeklinde gönderme yaptığı belirtilmiştir. (111.Kls. 320-321)
Nazlı Ilıcak’ın “Boğaziçine Askeri Gecekondu” Başlığı Yazıları Sebebiyle Hakkında Psikolojik Harekat Uygulanması;
1 sayfadan oluşan belgede, Akşam Gazetesinin 20 ve 24 Eylül 1997 tarihli nüshalarında yer alan ve fotokopileri sunulan haberde Nazlı ILICAK’ın Boğaziçine Askeri Gecekondu başlığı altında yazıları yer almaktadır.
Bu yazılara tepki olarak aşağıdaki temaları işleyen bir mektup kampanyasının başlatılması, Sayın Gnkur.II nci Başkanı tarafından emredilmiştir. Bu konudaki mektupların bu akşam saat 16.00’ya kadar cari işlem şube müdürlüğüne tesliminin istendiği belgede özetle; (dosyamız şüphelisi) Cengiz ÇETİNKAYA’nın Cari İşlemler Şube Müdür Vekili olarak imzasına açıldığı, belgenin alt kısmında,
Kullanılacak Temalar başlığı altında,
Sizin görüş alanınız mı daraldı. Boğazı yeterince seyredemiyormusunuz?
Boğaza hep bu devleti dolandıran, halkı kandırarak büyük miktarda rantlar elde edenler mi inşaat yapabiliyor.
Sizin askerlerle ilgili bir sorununuz mu var? Askerler sizi yeteri kadar tatmin edemiyor mu?
Boğazda hep sizin gibi h..sızlar, o..pular ve ş..fsizler mi oturacak,
Bu inşaatın ne amaçla yapıldığı hakkında bir malumatınız varmı ki, bilmeden ahkam kesiyorsun,
Bu memleketi hem sizin gibi ordu düşmanlarına, bölücülerine ve dış düşmanlara karşı koruyan ordu mensuplarının boğazda oturma hakkı yok mu?
Minarenin kılıfına uydurulması işi ise sizin ihtisas yaptığınız ve çok başarılı olduğunuz bir konu.
Yoksa bu inşaat alanına siz mi bina yaparak genelev mi işletecektiniz. Bu niyetinizi bilseydik inanın başlamazdık.
Senin çok sevgili ve asker kaçağı oğlun eninde sonunda asker olunca bu binalarda askerlik yapması için kimbilir kimlere yaltaklanacaksın.
Kocan Kemal ILICAK’ı nasıl kandırdığın ve onunla nasıl evlendiğin, sonunda da ağamcağızı öldürerek sermayesinin üzerine nasıl oturduğunu herkes çok iyi biliyor. Yoksa bu sermaye seni yeterince tatmin etmedi mi?
Cümleleri kullanılmıştır. (23.Kls S:240)
Yapılan araştırmada Akşam Gazetesinin 20 Eylül 1997 Cumartesi tarihli nüshasında Nazlı ILICAK’ın “Boğaziçine askeri gecekondu” başlığı ile ilgili bir köşe yazısı yazdığı ve bu yazıda özetle; Askerler, Boğaziçi İmar Müdürlüğü’nün itirazına rağmen, öngörünüm bölgesinde, üstelik, koruya katılacak alanda ve Hazine arazisi üzerinde 1000 metrekare tabana oturan, muazzam bir inşaat başlattı. 1993’de, Savunma Bakanlığı, CHP’li belediyeden, plan tadili istemiş ve yeşil alan gerekçesiyle bu talep reddedilmişti.
1993’de istediklerini kabul ettiremeyince inşaata başlayamamışlar. “İrtica tehlikesi” Türkiye’yi sarınca her halde Batı Çalışma Grubunun Boğaziçini gözetleme kulesi olarak(!) bu binayı yapma kararı almışlar.
Türkiye’yi bir askeri cunta mı yönetiyor ki görevini yapan sivil memurları kışkışlıyorsunuz. Türkiye Cumhuriyetinin kanunlarına tabi değil misiniz?
Kaçak inşaat bütün hızıyla sürüyor. Hazine arazisi üzerinde üstelik yeşil alanda gecekondu yapıyorlar.
Bu inşaatın tam karşı tepesinde Cumhurbaşkanlığı için köşk yapılıyor. Boğaziçi İmar Müdürlüğünden bu köşk için inşaat ruhsatı, askeri tesis diye alınmış. Çünkü köşk, sadece askeri tesis yapılmasına izin verilen askeri bölgede. Minare kılıfına uydurulmuş.
Cumhurbaşkanlarının asker olması dönemi bitti. Fakat oturdukları köşkler askeri tesis! Bu durumda sivilleşme yarım kalmış olmayacak mı?
Akşam Gazetesinin 24 Eylül 1997 Çarşamba tarihli nüshasında Nazlı ILICAK’ın Küçük Amerika başlığı altında
Bir hay, iki bay bay, biraz hamburger, bir çift blucinle, küçük Amerika olmaya özendik, Ama bakın ABD’ye Başkan’a, kamu telefonunu siyasi amaçla nasıl kullandın diye sorabiliyor. Clinton hakkında, cinsel tacizden bile dava açılıyor.
Türkiye’de ne bacanağın, ne kayınbiraderin ne de eniştenin hesabı veriliyor. Yeşil alana, izinsiz, askeri tesis yapılıyor. Askeri tesis diye izin alınıp Kalender Tepesine Cumhurbaşkanlığı köşkü inşa ediliyor. Başkanlık sistemi için Anayasa değişikliği normal ahvalde gerçekleşmez. Gerçekleşse bile laikperest bir asker veya sivilin karşısına çıkaracağınız demokrat kişi mutlaka seçimi kazanır.
Akşam Gazetesinin 19 Eylül 1997 tarihli nüshasında İşte Refah’ın İddia Ettiği Kaçak İnşaat manşeti ile RP li Mehmet Ali ŞAHİN’in gündeme getirdiği; İstanbul Boğaziçinde birinci derecede imara yasak olan bölgede yapılan kaçak inşaat tartışması 3 gün önce Akşam Gazetesinde yayınlanan haber üzerine ortaya çıktığının belirtildiği ve haber yapıldığı,
Akşam gazetesinin 20-24 Eylül 1997 tarihlerinde Nazlı ILICAK’ın Boğaziçine Askeri Gecekondu, Küçük Amerika başlıklı yazılarının 4 sayfa fotokopisi ve Akşam Gazetesinin 19 Eylül 1997 tarihli Kaçak İnşaat haberleri ile ilgili 2 sayfadan oluşan haberle ilgili fotokopisi yukarıda belirtilen belgeye eklenmiştir. (23.Kls.S:240)
DYP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Gölhan Hakkında Psikolojik Harekat Planı (33.Kls. S:26)
Akit Gazetesinin 19 Eylül 1997 tarihli nüshasında yer alan ve fotokopileri sunulan haberde Doğruyol Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mehmet GÖLHAN’ın “55.Hükümet devletin içinde örgüt olduğunu söylüyor. Tabi, doğru. İşte size çete, BÇG (Batı Çalışma Grubu)” şeklinde bir ifade kullanmıştır.
Bu yazılara tepki olarak aşağıdaki temaları işleyen bir mektup kampanyasının başlatılması, Sayın Gnkur.II nci Başkanı tarafından emredilmiştir. Bu konudaki mektupların bu akşam saat 16.00’ya kadar cari işlem şube müdürlüğüne tesliminin istendiği belgede özetle; (dosyamız şüphelisi) Cengiz ÇETİNKAYA’nın Cari İşlemler Şube Müdür Vekili olarak imzasına açıldığı, belgenin alt kısmında,
kullanılacak temalar başlığı altında,
MSB lığı yapmış bir kişi olarak nasıl böyle bir ithamda bulunabilirsiniz.
Muhalefete düşünce şahsi çıkar hesaplarınız açık vermeye mi başladı.
Yalan ve şahsi çıkar üzerine RP ile kurduğunuz 54 ncü hükümetin Türkiye’yi ne hale getirdiğini gördük.
Kendi çetelerinizi kamufle etmek için mi memleketin selameti için yapılan çalışmaları çete olarak niteliyorsunuz,
Cümleleri kullanılmıştır.
Akit Gazetesinin 19 Eylül 1997 Cuma günü “DYP’li Mehmet GÖLHAN ‘Çeteler BÇG’nin İçinde, Batı Çalışma Grubu’nu sert bir dille eleştirdi. Gölhan, “55. Hükümet, devletin içinde örgüt olduğunu söylüyor. Tabii, doğru. İşte size çete;BÇG” dedi.” Başlığı altında özetle; devletin kendi içindeki çeteleri çözmesi gerektiğini, “55. Hükümetin devletin valisini, kaymakamını, gazetecileri fişleyen bir kuruluş olan BÇG’yi daha fazla zarar vermeden lav etmesi gerekiyor. Susurlukta aslan kesilen Yılmaz nerede?” şeklinde haberler yapıldığı tespit edilmiştir. (33.Kls.S:27)
Psikolojik Harekat Daire Başkanlığının teşkilini müteakip Cari İşler Şube Müdürlüğü tarafından icra edilen faaliyet ve projeler başlığı altında 4 sayfadan oluşan belgede özetle;
Aczimendilerin yapmış olduğu faaliyetler ve artan taraflar grubunu önlemek ve 29 Ekim 1996 Cumhuriyet Bayramında Ankara’da yapacağı yürüyüşü engellemek amacıyla İçişleri Bakanlığı ve Kuvvet Komutanlıklarına yazı yazıldığı, Aczimendilerin çarpık ideolojileri ile niyet ve maksatlarının halka yansıtılması amacıyla kamuoyunun tepkisini yükseltecek bir haber programının yayınlanmasının sağlandığı,
İrtica tehdidi ile ilgili TSK mensupları için konferans metni hazırlandığı, Temmuz 1997 de ordu komutanlıkları seviyesinde tüm personele verilmesinin sağlandığı,
Dini siyasete alet eden legal kisveli kişi ve kuruluşlarla TSK aleyhine çalışanlarla ilgili olarak kitle haberciliği yapanlara mektup kampanyaları yapılarak müdahale edildiği, gözden düşürülmesine çalışıldığı, bahse konu faaliyetlere devam edildiği belirtildiği bilgi notu. (11.Kls. S:56-59)
Lise ve Üniversite Gençliği ile halk arasında TSK aleyhinde yapılan yıkıcı propagandaya karşı psikolojik harekat uygulaması konulu 4 sayfadan ibaret belge içeriğinde (111.Kls. S:204-207);
AÇIKLAMA: Son zamanlarda çeşitli ortamlarda Türk Silahlı Kuvvetleri aleyhindeki propagandanın arttığı ve özellikle genç nüfusu kazanmak amacıyla bu kitle üzerinde yoğunlaştığı görülmüştür. Söz konusu propagandanın özellikle iki kaynaktan doğduğu, bunların birincisinin “İrticai Kesim”, ikincisinin ise daha az olmakla birlikte “bölücü terör örgütüne destek veren unsurlar” olduğu değerlendirilmektedir. Bu kişilerin işlediği temalar özellikle şu noktalarda toplanmaktadır.
1. TSK nın bünyesindeki dindar insanlara tahammül edilemediği, ibadet ve vicdan özgürlüğü bir yana, “Allah” adını kullanmanın bile sakıncalı olmaya başladığı,
2. TSK nın “Siyasal Rejim” gibi kendisini ilgilendirmeyen işlerle uğraştığı,
3. Türkiye’nin demokratikleşmesindeki en büyük engelin TSK olduğu,
4. Er ve erbaşları kötü davranıldığı, subay ve zengin çocuklarının torpilli askerlik yaptığı,
5. OHAL Bölgesinde (özellikle çatışmalarda veya çatışma ihtimali olan durumlarda) subay ve astsubayların geri planda kaldıkları, er ve erbaşları öne sürdükleri,
DEĞERLENDİRME
1.İran’da gerçekleşen teokratik devrimin süreci dikkatle incelendiğinde, yapılan ilk ve önemli işin “Orduyu Halkın Gözünden Düşürmek” ve hatta “Ordunun Mücadele Edilmesi Gereken Bir Güç Olduğu” mesajını halka yaymak bulunduğu görülecektir. Nitekim sözkonusu ülkede bu konudaki temalara bakıldığında,
*Ordu, Amerikan çıkarlarına hizmet ediyor,
*Ordu, din düşmanıdır,
*Ordu İran’ın çıkarlarına ters düşen tutum ve davranış içerisindedir.
*Ordu, İran ekonomisini tüketmektedir.
Gibi sloganlarını görmekteyiz.
İrticai kesimin büyük kısmının örnek ülke olarak göstermeye çalıştığı İran’da devrim öncesi kullanılan bu temaların son zamanlarda ülkemizde de sıkça kullanılmaya başlandığı, bu temaları işleyen propagandaların da kontrolü kolay olan yazılı basından ziyade TV ve radyolarda yapıldığı bilinmektedir.
TEKLİFLER
1.Hedef kitle olan gençleri bu yıkıcı propagandadan kurtarmak amacıyla bir metnin hazırlanarak,
A.Milli Güvenlik Bilgisi dersleri yoluyla 6 milyon gence aktarılması,
B.TRT 1 de yayınlanan TSK saati ile diğer kanallarda program yapılması,
C.YÖK ile temasa geçilerek üniversite dergilerinde yayınlanarak bu kitleye ulaşılması, mümkünse T.C. İnk.Tar. ve Atatürkçülük derslerinde de işlenmesi,
D. Birlik ve askeri okul komutanlıklarınca personele anlatılması için kuvvet komutanlıklarına gönderilmesi,
2. Ayrıca hedef kitle olan halkın, özellikle dindar kesimin fikir ve kanaatlerinde ordusuna güveni sağlayabilmek amacıyla,
A.Cuma vaazında “TSK’de din ve vicdan özgürlüğü” konulu bir konuşmanın yapılması için ilgili başkanlıkla temasa geçilmesi ve böylece yaklaşık on milyonluk bir kitleye ulaşılması,
B.Sözkonusu metnin kısa bir özetinin basına bilgi notu olarak verilmesi hususları uygun görülmektedir.
3. Psikolojik harekat dairesi tarafından hazırlanacak söz konusu metnin ana başlıkları ve içeriğinin aşağıda belirtilen temalar Atatürkçü görüş ve anlayışı da kapsayacak biçimde hazırlanması uygun değerlendirilmektedir.
A.TSK nın iç güvenliği sağlamak amacıyla yaptığı tüm görevlerin TBMM kararları ve yasalara dayandığı, meclis kararlarından ya da yasalardan ayrı hiçbir girişimi ve icraatının olmadığı (33 yıl sıkıyönetim, 12 yıl olağanüstü hal uygulamaları, vs)
B.Şehit subay-astsubay sayısı, (rütbelere göre dağılımı ve amacın zayiat vermeden terörle mücadele etmek olduğu)
C.TSK nın caydırıcılık gücü nedeniyle ülkemizin Cumhuriyet’ten beri bir dış saldırıya uğramadığı, buna karşılık her dönemde kışkırtma ve yıkıcı propagandalara maruz kaldığı,
D.TSK nın halka hizmet götüren (kan bağışları, doğal afetlerde yardım, ağaçlandırma vb. er ve erbaşları eğitim-okuma yazma öğretme, onlara bir meslek kazandırma vb.) bir kurum olduğu, böylece ülke ekonomisinin gelişimine ve toplum kalkınmasına çok büyük katkılarda bulunduğu,
E.TSK nde din ve vicdan özgürlüğü adına neler yapıldığı (cami ve mescit sayısı, TSK da moral subaylığı, oruç ve bayram namazları gibi..)
F.TSK nın tasarrufa dikkat eden uygulamaları özetlenerek, bu uygulamalarda görevin gerektirdiği asgari seviyede para ve malzeme kullanıldığı,
G.TSK nın ülkemizdeki olumlu rolüne dair içeride ve dışarıda çıkan araştırma yazılarından alıntılar yapılması,
H.Er ve erbaşlara yönelik olarak komutanların olumlu tutumun açıklanması,
KAMUOYUNA DUYURU
Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yönelik olarak özellikle belli bazı basın ve yayın organlarında yer alan ve kendilerinin dahi inanmadığı haberlerin son zamanlarda yoğunluk kazandığı görülmektedir. Eleştirmekten ve habercilikten çok, Türk Silahlı Kuvvetleri’ni yıpratmayı amaçlayan bu çabaların TSK ni Türk milletinin maddi ve dini değerlerine düşman gösterme amacında yoğunlaştığı üzüntüyle izlenmektedir.
Yasalar çerçevesinde ülkemizin ve milletimizin bölünmez bütünlüğü ile huzur ve güven ortamının sağlanması için her türlü arazi ve iklim koşullarında canı pahasına görev yapan, bu uğurda hiçbir özveriden kaçınmayan, yüce halkının takdir hislerini kazanmayı şeref kabul eden ve görevinin kutsal olduğu bilinciyle hareket eden silahlı kuvvetler, basın ahlak yasasına da aykırı olan sözkonusu saldırgan tutumu üzüntüyle karşılamaktadır. Ayrıca, ülkemizin sahip olduğu jeopolitik ve jeostratejik önemi kavrayan bir takım dış güçlerin, Türk Silahlı Kuvvetleri’ni hedef alıcı bu tutum karşısında mutluluk duydukları kabul edilebilir bir gerçektir. Üzüntü verici olan TSK ni yıpratma çabasında olanların bu gerçekleri bilmelerine rağmen asılsız iddialarını sürdürmesidir.
Türk Silahlı Kuvvetleri’ni din düşmanı göstermeye çalışan haber ve köşe yazılarının hedefine ulaşamayacağı açık olup, halkımız, askeri birliklerde ibadetlerini yapan, büyük bir heyecanla kutsal görevlerini sürdüren evlatları kanalıyla da gerçekleri görmektedir ve görmeye de devam edecektir. Hiçbir çaba, Türk Silahlı Kuvvetleri’ni yıpratmaya yetmeyeceği gibi, onun üstün ve gayret çabalarının halkımız tarafından gün geçtikçe daha büyük bir takdirle karşılanmasını da önleyemeyecektir. Çünkü bu tür yalan, iftira ve kışkırtıcı haberler her şeyden önce Türk halkının vicdanında mahkum olacaktır.
KONU:
Bazı İrticai çevrelerin İran’da gerçekleştirilen teokratik devrim sürecini örnek alması,
AÇIKLAMA:
Son zamanlarda ülkemizde bulunan bazı irticai çevrelerin, İran’da gerçekleştirilen teokratik devrim sürecini örnek alarak, faaliyetlerini bu merkezde yoğunlaştırdıkları izlenmektedir. İran’da gerçekleştirilen devrim incelendiğinde iki ana konunun sürekli olarak yoğunluk kazandığı görülmektedir.
1.Devlet ile halk arasındaki duygu bağını kopartmak,
2.Ordu ile halkın arasını açmak,
Bu amaçla da sürekli olarak;
-Ülkede her şeyin kötü gittiği,
-Devletin halkı düşünmediği,
-Devletin, halkın milli değerlerine ters düşen çevrelerin eline geçtiği,
Ordunun;
-Din düşmanı olduğu,
-Tüketici olduğu,
-Amerika’nın çıkarlarına hizmet ettiği,
-Maaşlarının diğer kamu görevlilerine göre yüksek olduğu temalarının işlenmiş olduğu görülmektedir.
Dostları ilə paylaş: |