T. C. Ankara cumhuriyet başsavciliğI (tmk. 10. Mad.İLe görevli ve yetkiLİ BÖLÜM) tutuklu


yılında gelişen bu konuyu müteakip söz konusu kişiler hakkındaki son durumun ise aşağıdaki gibi olduğu belirtilmiştir



Yüklə 11,37 Mb.
səhifə88/178
tarix03.01.2019
ölçüsü11,37 Mb.
#89288
1   ...   84   85   86   87   88   89   90   91   ...   178

1996 yılında gelişen bu konuyu müteakip söz konusu kişiler hakkındaki son durumun ise aşağıdaki gibi olduğu belirtilmiştir.

Lisansüstü Eğitimlerini Tamamlayıp Üniversitelerinde göreve Başlayan (30), Müstafi Sayılan (9), İlişiği Kesilen (1), İstifa Eden (2), Eğitimine Devam Eden (7), Başarısızlık (3),Başarısızlık-Af (1), 35.Madde kapsamında Görevlendirilen (5), 35. Madde Kapsamında Görevlendirilen Ancak Askerlik Nedeniyle Kadroları Üniversitelerine İade Edilen (2) kişi olduğu anlaşılmıştır. (116.Kls.3-4)

Ayrıca YAVUZ PSİKOLOJİK HAREKAT PLANI EK-F/LAHİKA-13 bölümünde YÖK başkanlığının görevleri 13 maddeyle belirlenmiştir. Bu görevlerden 13.sü Türkiye Cumhuriyet, Devletinin sağladığı burs ve kredilerle yurtdışında öğrenim gören öğrencileri sıkı bir şekilde, kendi imkanları ile yurt dışında öğrenim gören öğrencileri ise imkanlar nisbetinde takip edecek; bunlardan irticai faaliyetlere karışanlar hakkında işlem yapacaktır. Bu konudaki çalışmaları ilgili kuruluşlarla koordinasyon ve işbirliği içerisinde yürütecektir. şeklinde olup bu madde de yukarıda belirtilen resmi yazılarla örtüşmektedir. (Ek-116.Kls. S:1-2)



Şüpheli Halil Kemal GÜRÜZ’ün Ankara ili Çankaya ilçesi Hilal Mahallesi R.Tapore Caddesi No 60/8 sayılı adresinde yapılan aramada ele geçirilen;

10 Ekim 1997 tarihli Erdoğan ÖZNAL (Emekli Korgeneral) tarafından bir üst yazı ile yazılmış, Gizli ibaresi bulunan Eylül 1997 tarihli Siyasi İslamla Mücadele Yöntemleri başlıklı (85) sayfadan ibaret kitapçık içerisinde; 44.sayfasında Eğtim-Öğretim Kurumlarında Alınacak Tedbirler bölümünde; (116.Kls. S:131-140)



Yurtdışında MEB’ lığı veya YÖK bursu ile okuyan öğrencilerin siyasi islam ile ilgili faaliyetlerinin çok yakından takip edilmesi, bu konuda bir mekanizma oluşturulması, gerekirse haklarında yasal işlem yapılarak eğitimlerine son verilmesi maddesinin bulunduğu,

“Siyasi İslamın Yayılması” başlıklı (20) Sayfadan ibaret (2) adet kitabın içerisinde bulunan Yurtdışı Yüksek Öğretim İmkanları başlıklı yazıda; (116.Kls. S:85-97)

Lisans, Master, Doktara eğitimi için özel kaynaklardan 28297, resmi kaynaklardan 1.112 kişi olmak üzere toplam 29.409 kişinin yurtdışında eğitim gördüğünü, bu rakamlara Mısır’daki El- Ezher Üniversitesinde okuyan yaklaşık 3000 öğrenci ile diğer ülkelerdeki dini eğitim veren okullarda okuyan öğrencilerinde dahil olduğunu,

Özel burslar vasıtası ile yurtdışında yüksek lisans eğitimi görenlerin % 90’ nın, resmi bursla eğitim görenlerin ise % 50’ den fazlasının tarikat yanlısı olduklarının öğrenildiği şeklinde ibarelerin yer aldığı tespit edilmiştir.



BAŞBAKANLIK MİLLİ İSTİHBARAT TEŞKİLATINDAN TALEBİMİZ ÜZERİNE

BATI ÇALIŞMA GRUBU – 28 ŞUBAT SORUŞTURMA DOSYAMIZA GÖNDERİLEN

YÖK İLE İLGİLİ BELGELER (331. Kls.)

1- ARZ NOTU başlıklı 3 sayfadan oluşan Ahmet ŞAHİN (İB.SİB.Yrdc.V.) tarafından hazırlanan belgede özetle;

MİT Müsteşarlığı tarafından 28 Nisan 1998 tarihinde Yükseköğrenim Kurulu (YÖK) ‘na verilen istihbarat doğrultusunda YÖK tarafından YÖK Bşk.V.İsmail TOSUN imzası ile üniversite rektörlerine, “Kişiye Özel, Gizli” 3 talimat gönderildiği,

Kanal 7 TV nin 21 Mayıs 1998 günü yapılan haber saati programına Mazlum-Der İstanbul Şubesi Başkanının stüdyo konuğu olarak katıldığı ve YÖK tarafından üniversite rektörlerine “Kişiye Özel, Gizli” 3 talimat gönderildiğini, bu talimatların haber merkezlerinde bulunduğunu söyleyerek talimatların içeriğini açıkladığı,

YÖK’ün üniversite rektörlerine gönderdiği ifade edilen talimatlardan “Mazlum-Der’in Başörtüsünü İzleme Komitesi”nin yapmayı planladığı faaliyetler ile ilgili açıklamanın MİT Müsteşarlığınca 28 Nisan 1998 günü YÖK Başkanlığına gönderilen istihbaratı yansıttığı,

MİT İstihbarat Müsteşar Yardımcısının talimatı üzerine Ahmet ŞAHİN’in, YÖK Başkanı Kemal GÜRÜZ ile 01 Haziran 1998 günü Makamında görüştüğü, görüşmeye YÖK Bşk.lığı görevlisi Durmuş YALÇIN’ın da katıldığı,

Kemal GÜRÜZ’e YÖK Başkanının bilgilendirilmesi amacıyla MİT tarafından gönderilmiş bulunan istihbaratın bir şekilde Mazlum-Der’e sızdırıldığı, MİT’in çalışmalarını olumsuz yönde etkileyeceği ve kaynakları zedeleyeceğinin ifade edildiği,

Kemal GÜRÜZ’ün de YÖK Başkanlığına intikal eden bu ve benzeri istihbaratı üniversite rektörlerine göndermek zorunda olduğunu, metinlerin mümkün olan ölçüde esastan uzaklaşmayacak şekilde değiştirilerek yazılması talimatı bulunmasına karşın bu uygulamanın uzmanlık gerektirmesi nedeniyle yeterince uygulanamadığını, Kemal GÜRÜZ’ün ilgili metinleri telefonla istemesi üzerine metinleri getiren sorumlu kişi Kemal GÜRÜZ’ün sorusu üzerine; MİT’ten gelen istihbaratın hassasiyeti nedeniyle çok dar çerçevede tutulduğunu, dağıtımının her zamanki bölümden değil kendisi ve güvenilir iki personel tarafından yapıldığını ifade ettiğini, (331.Kls. S:31-33)

2-Genelkurmay Başkanlığı tarafından Harekat Başkanı dosyamız şüphelisi BÇG’nin başkanı Çetin DOĞAN imzalı 31 Temmuz 1997 tarihli HRK.3429-175-97/İGHD.PL.Ş.(8) (BÇG’nin faaliyet gösterdiği birim) sayılı, MİT Müsteşarlığına ve dağıtım gereği olarak MGK.Gensek.liğine ve YÖK.Başkanlığına gönderilen, irticai kadrolaşma konulu yazıda, Çanakkale 18 Mart Üniversitesinin Eğitim, Fen ve Edebiyat Fakültelerinde okuyan 18 öğrencinin laik ve Atatürkçü öğretim elemanlarının görevlerinden uzaklaştırılarak, irticai kadro oluşturulduğu iddialarını içeren dilekçelerin gönderildiği, diğer taraftan bir kısım yerel basının Çanakkale 18 Mart Üniversitesini konu alan haber ve yazıları da dilekçe sahiplerinin iddialarını doğrular nitelikte görüldüğü, konunun tetkikinin istenildiği ve yazının ekinde 6 sayfalık fotokopi ile gazete kupürlerinin gönderildiği anlaşılmıştır. (331.Kls. S:102-126)

Değerlendirme;Batı Çalışma Grubu YÖK ile irtibatını Batı Çalışma Grubu eylem planında icra makamında bulunan MGK Genel Sekreter ve çalışanları aracılığıyla BÇG’nin direk YÖK ile yazışmaları ile BÇG’nin YÖK’le ilgili konularda kimi zaman MİT Müsteşarlığı aracılığıyla 10 Nisan 1997 tarihli Çevik BİR imzalı Batı Çalışma Grubu Kurulmasına Dair Belgenin 9.maddesi doğrultusunda hazırlanan Batı Çalışma Grubu Kriz Kurulu belgesinin NOT bölümünün 4.maddesinde YÖK.Bşk.lığına gönderilecek evraklar elden kurye ile Şüpheli Sedat ARITÜRK (YÖK Dnt.Krl.Bşk) ve Şüpheli Erdoğan ÖZNAL (YÖK üyesi) ‘a gönderileceği belirtilmiştir. YÖK’ün o dönemde BÇG’nin şubesi gibi çalıştığı ve faaliyet gösterdiği BÇG’nin amacı ve faaliyetleri doğrultusunda icraatlarda bulunduğu BÇG’nin talimatlarını yerine getirdiği yukarıda belirtilen belgelerden anlaşılmıştır.

4. BÖLÜM

MÜŞTEKİ VE MAĞDUR İFADELERİ

(Siviller)

1-Mağdur Tansu ÇİLLER 02/10/2012 tarihli beyanında;

Refahyol Hükümetinde hem Başbakan Yardımcısı hem de Dışişleri Bakanı olduğunu, Meral AKŞENER’in ise Doğru Yol Partisinden İçişleri Bakanı olduğunu, basına yansıdığı gibi Meral AKŞENER’in Batı Çalışma Grubu ile ilgili bazı belgeleri kendisine getirdiğini, kendisinin bunları o dönemde incelediğini, bu belgelerin milletten saklanmaması gerektiğini düşünerek rahmetli Başbakan ERBAKAN'a götürmesini söylediğini, kendisinin bu belgelerle ilgili Başbakanla müzakere yapacağını, fakat bu müzakere yapılmadan önce rahmetli Başbakan ERBAKAN’nın bu belgeleri dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman DEMİREL'e götürmüş olduğunu, Cumhurbaşkanın da o belgeleri Türk Silahlı Kuvvetleri ile paylaştığını, daha sonra kendisi ve Meral AKŞENER hakkında Sivil Toplum Kuruluşlarında, Basın Yayın Organlarında aleyhlerine asılsız yayın bombardımanının başladığını, o dönemde basının manşetlerinde görülebileceği üzere gerçek olmayan kendisiyle, eşiyle, çocuklarıyla ilgili aleyhe haberler yapıldığını, eşi, çocukları ve kendisiyle ilgili gerçek dışı mal varlığı ile ilgili haberler, kendisinin örtülü ödeneği kanunsuz harcadığı ve Yüce Divana gideceğine dair asılsız haberler, Refah-Doğruyol Hükümetinin gensoru ile düşürüleceği, kendisinin CIA ajanı olduğuna dair asılsız haberler, yurt dışına kaçacağına dair haberler, hatta mafya ve uyuşturucu ile irtibatlı olduğu, faili meçhul cinayetler ile ilgili olduğu şeklinde akla hayale gelmeyecek şekilde basın yayın yoluyla haberler ve televizyon programları yapıldığını, ayrıca kendisi hakkında yine asılsız olarak CIA ajanı olduğuna, nükleer madde kaçakçısı ve eroin kaçakçısı olduğuna dair haberlerle ilgili Almanya'da bir soruşturma açıldığına ilişkin asılsız haberler yaptıklarını, hatta tamamen yalan olarak Sait Halim Paşa yalısını yaktıkları, içindeki değerli tabloları aldıklarına ilişkin haberleri defalarca kere basından manşetten verdiklerini, televizyon dizisi yaptıklarını, aslı olmayan bu haberlerle yıpratma sürecinin devam ettiğini,



Doğru Yol Partisindeki milletvekilleri ile ilgili transfer ve istifa haberleri, bazı milletvekillerinin Doğru Yol Partisinden ayrılarak yeni parti kuracağı hakkında gerçek dışı toplumu yönlendirici haberlerin yapıldığını, kendisinin daha sonra rahmetli Başbakan ERBAKAN'la bir araya geldiklerini, 28 Şubat kararları ile ilgili olarak Başbakanın tereddüt ettiğini, kendisine "Önümüzde iki yol var, ya 28 Şubat kararlarını imzalayacağız, bu kararlar Anayasa gereği hükümete tavsiye kararlarıdır. Hükümet ve Meclis bu kararlardan uygun bulduklarını uygular, uygun bulmadıklarını da uygulamaz. Bu bir yoldur. İkinci yol ise ki benim tercihim şimdi söyleyeceğimdir." dediğini ve Sayın Başbakana Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanlarını emekli etmeyi teklif ettiğini, fakat Başbakanın kendisine "Cumhurbaşkanı, Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanlarının emekli edilmesine ilişkin kararnameyi imzalamaz" dediğini, kendisinin de Başbakana "O zaman biz de erken seçime gideriz" dediğini, Başbakanın da kendisine "Meclisten erken seçim kararı çıkaramayız ve toplumdaki gerilim artar" dediğini, daha sonra Başbakana vekâlet ettiği bir sırada kendisinin bizzat Genelkurmay Başkanına ziyarete gittiğini, kendisine demokrasinin evrensel değerlerine, bu verilen beyanların aykırı ve yanlış olduğunu, bu görüntünün Türkiye'nin demokratik yapısına dışarı da zarar verdiğini ve Türkiye'nin yara aldığını izah ettiğini, kendisinin bu konudaki görüşlerine mesafe koyduğunu, bu konunun gazetelerde bu şekilde haber olmadığını, kendisinin seçim konusunda kendilerinden yardım istediği şeklinde gerçek dışı haberlerle saptırıldığını,

Rahmetli Başbakan ERBAKAN'la birlikte hükümeti kurarken bir protokol yaptıklarını, bu protokol gereği iki yıl ERBAKAN’ın iki yıl kendisinin Başbakanlık yapacağını, Rahmetli Başbakan ERBAKAN’nın kendisine basın yayın organlarının, sivil toplum kuruluşlarının aleyhlerine yapmış olduğu yayınlar sebebiyle yapay bir gerilim olduğunu söyleyerek kendisinin Başbakanlığının öne alınmasını teklif ettiğini, kendisinin de kabul ettiğini, bu konuları o dönemde milletvekili olan Hasan EKİNCİ’nin de Doğru Yol Partisi Genel Başkan Vekili olarak ERBAKAN ile görüştüğünü, müzakere ettiklerini, kendisi ve rahmetli Başbakan ERBAKAN’ın bunu Cumhurbaşkanına götürdüklerini, izah ettiklerini, daha sonra o dönemde bu hükümeti destekleyen 278 milletvekilinin imzasını da sunduklarını, aynı zamanda Büyük Birlik Partisi Başkanı rahmetli Muhsin YAZICIOĞLU'nun kendisi ve milletvekillerinin de hükümetlerine, destek amaçlı imza verdiklerini, kendilerini destekleyen milletvekili sayısının 282 olduğunu, bunu Cumhurbaşkanı Süleyman DEMİREL'e sunduklarını ve izah ettiklerini, çünkü o zaman Cumhurbaşkanının her zaman 226'yı bulun gelin dediğini, böyle dediği halde kendilerinin 282 imza ile desteklendiği halde Cumhurbaşkanının milli iradenin yansıttığı çoğunluğa hükümeti tekrar kurma görevi vermediğini ve azınlık olan muhalefetin bir temsilcisi olan Mesut YILMAZ'a hükümeti kurma görevini hemen ertesi günü verdiğini, Mesut YILMAZ’ın hükümeti kurma görevini aldıktan birkaç gün sonra Doğru Yol Partisi Başkanı olması sebebiyle kendisini ziyarete geldiğini, yanında da Genel Başkan Yardımcısı Hasan EKİNCİ’nin bulunduğunu Mesut YILMAZ’la geçmişte kurulan ANAYOL Hükümetinin o dönemde yürümediğini, fakat o gün için Mesut YILMAZ’ın kendisinin yeni kurulacak hükümetin Başbakanı olabileceğini ima ederek Başbakanlıkta ısrarının olmadığını söylediğini, "yeni hükümeti birlikte kurmamızı istiyorlar" dediğini, kendisinin de "kim" istiyor" dediğini, Mesut YILMAZ'ın da kendisine iki eliyle omuzlarına vurarak "herkes" dediğini, kendisinin de "milli iradenin olmadığı yerde biz olmayız" dediğini, Mesut YILMAZ’ın çoğunluğu olmadığı için hükümeti hemen kuramayıp beklediğini, günlerin geçtiğini, o dönemde otellerde milletvekili ikna odalarının kurulduğunu, milletvekilleri nezdinde bir korku yaratıldığını, şantajlar yapıldığını, birçok vaatler ve sözlerin verildiğini ve Doğru Yol Partisinin hükümette bulunduğu andan itibaren toplam 40-45 milletvekilinin Doğru Yol Partisinden kopartıldığını, Mesut YILMAZ'ın hükümeti kuracağı sayıya ulaşıldığını ve böylece milli iradenin ipotek altına alınarak yeni kurdurulan hükümete kendi hükümetlerinin yapmadığı her şeyin yaptırıldığını, başta 8 yıllık zorunlu eğitim ve diğer uygulamaların devam ettiğini, bu dönemde çok sayıda yeni banka kurma izinleri verildiğini, ileriki yıllarda bunların batarak ve batırılarak milletin sırtına trilyonluk yükler bindirildiğini ve milletin fakirleştirildiğini, sonuçta her darbede olduğu gibi mağdurun yine millet olduğunu, daha sonra gensoru ile düşürülen Cumhuriyet tarihinin ilk hükümetinin Mesut YILMAZ hükümeti olduğunu ve ihalelerdeki yolsuzluklar sebebiyle Mesut YILMAZ’ın Yüce Divan'da yargılandığını, yeni hükümeti kurma görevinin Yalım EREZ'e verildiğini, kendisinin bunu bir ara rejim modeli olarak tanımladığını, çünkü Yalım EREZ’in bir partinin genel başkanı olmadığını, yalnızca milletvekili olduğunu, milletin kendisine böyle bir görev vermediğini,

Batı Çalışma Grubu ile ilgili belgeleri ilk kendilerinin ortaya çıkardığını, bu yapının hukuksuz, kanunsuz bir yapı olduğunu millete duyurmuş olduklarını, bu konudaki açıklamaların yapılması talimatını Sayın İçişleri Bakanına kendinin verdiğini, daha sonra öğrendiklerine göre ve kendisine gösterilmiş olan Batı Çalışma Grubu ile ilgili belgelere göre Batı Çalışma Grubunun öncelikli amacının Doğru Yol Partisinin çökertilmesi, DYP liderinin örtülü olarak yıpratılarak devrilmesi ve dolayısıyla hükümetin düşürülmesi olduğunu,

O dönemde çok net olarak anlaşıldığı gibi, Doğru Yol Partisi ve şahsının mağdur edilmesi için örtülü ve doğrudan her türlü çabanın gösterildiğinin aşikâr olduğunu belirtmiştir. (137. klasör, sayfa 244-254)

28 Şubat döneminde görevde olan Refahyol hükümetinde Başbakan Yardımcılığı ve Dışişleri Bakanlığı olarak görev yapan mağdur Tansu ÇİLLER'in ailesi, mal varlığı hakkında ulusal basında bir takım yıpratıcı iddialara yer verildiği,

Yine basında Refahyol hükümeti ile ilgili iddialara yer verildiği,

28 Şubat sürecinde yasa dışı faaliyet gösteren Batı Çalışma Grubunun baskı ve girişimleri sonucu partisinden istifa eden ve edecek milletvekilleri ile ilgili aşağıda yer alan iddia ve haberlerin bulunduğu;

- DYP'den istifa eden Aydın Milletvekili İsmet SEZGİN'in DYP'nin devlet nemasını yakınlarına dağıtan bir parti olduğu gerekçesiyle mecliste yeni bir grup kuracağı iddiası (11.08.1996 - Milliyet),

- Çiller'in istifa edeceği belirtilen Işılay SAYGIN ile görüştüğü iddiası (20.06.1997 -Milliyet),

- Kabinede TEDAŞ ve TOFAŞ firmaları ile ilgili Tansu ÇİLLER'in mal varlığı oylamaları sonrasında hükümette kabine değişikliği yapılması iddiası (11.02.1997 - Milliyet),

- Yalım EREZ'in DYP'nin Sultanahmet mitingindeki sözlere büyük tepki göstererek "Yaratılan gerginlik bir an önce bu hükümetin gitmesini gerektiriyor" şeklinde ifadelerde bulunduğu haberin yer aldığı (12.05.1997 - Milliyet),

- Refahyola güven oyu vermeyen İsmet SEZGİN ve bazı isimlerin DYP'den ayrılacakları iddiası (16.07.1996 - Milliyet),

- DYP'nin muhalif milletvekillerini Çağlar'ın evinde yaptıkları toplantı sonrası istifalarını duyurdukları haberin yer aldığı (17.07.1996 - Milliyet),

- Güvenoyu öncesi milletvekili transferlerinin olduğu, TBMM'yi yaralayan transferler için şirket borcu, şantaj, siyasi ikbal ve kumar gibi birçok çıkar iddialarının yer aldığı (05.07.1996 - Milliyet),

Soruşturmaya konu aynı süreçle ilgili mağdur Tansu ÇİLLER ile ilgili aşağıdaki iddia ve haberlerin basında yer aldığı;

- İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen Ergenekon davasında tanık olarak dinlenilen yazar Ümit FIRAT'ın Abdullah ÖCALAN'ın avukatları aracılığıyla gönderdiği bir mesajda "Bir yetkili Tansu ÇİLLER'in 1995 yılında öldürüleceği" şeklinde haberin yer aldığı,

- 28 Şubat döneminde Tansu ÇİLLER'in Başdanışmanı olan Hüseyin KOCABIYIK'ın "Tansu ÇİLLER'in doktorunda onun çıplak fotoğraflarını çekip, Ertuğrul ÖZKÖK, Uğur DÜNDAR, Mesut YILMAZ ve Emin ÇÖLAŞAN'ın birbirlerine gösterdiklerini, birbirlerine ikram ettikleri" yönündeki haberin yer aldığı,

- 17 Temmuz 1997 tarihinde İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu PERİNÇEK tarafından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına Tansu ÇİLLER'in CIA ajanı olduğu iddiasıyla suç duyurusunda bulunulduğu, Genelkurmay Askeri Savcılığı Tansu ÇİLLER'in CIA hesabına casusluk yaptığı iddiası ile ilgili soruşturma açtığı yönünde haberin yer aldığı,

- TOBB, TÜRK-İŞ, DİSK, TİSK ve TESK'in 28 Şubat sürecinde darbenin gerçekleşmesi için Çiller'i Hilton'da iknaya çalıştıkları yönünde haberin yer aldığı,

- http://arama.hurriyet.com.tr/arsivnews.aspx?id=-265894 adresinde "uyuşturucu raporunda Çiller'e yine suçlama" başlıklı haberde dünyaca uyuşturucu jeopolitiği adlı raporun Tansu ÇİLLER'i uyuşturucu kaçıran, haraç alan ve adam kaçıran sağcı bir çeteyi yönetmekle suçladığı şeklinde haberin yer aldığı,

- Halk Bankasından DYP'ye yakın iş adamlarına ve milletvekillerine usulsüz kredi verildiği iddialarının bulunduğu haberin yer aldığı (02.07.1996 - Milliyet),

- Çiller'in Başbakanlığının son 20 günü devlet bankalarını gece açtırarak örtülü ödenekten 500 Milyar lirayı çantalar içinde önce Başbakanlığa, sonra da konuta götürdüğü şeklinde haberin yer aldığı (11.11.1996 - Milliyet),

- İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu PERİNÇEK'in Tansu – Özer ÇİLLER'in Susurluk olayından dolayı Türkiye'den ABD'ye kaçacakları iddiasına ilişkin haberin yer aldığı (18.11.1996 - Milliyet),

- TEDAŞ'ta yolsuzluk yaptığı gerekçesiyle hakkında Meclis soruşturması açılan dönemin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Şinasi ALTINER'in Çiller'in TEDAŞ ile ilgili yolsuzluk komisyonunun görev sahası dışında taleplerinin olduğu yönündeki haberin yer aldığı (25.06.1996 - Milliyet),

- Çiller'in Sultanahmet mitinginde basına cihad ilan ettiği, ancak yalancı durumuna düştüğü, rakamları çarpıttığı, Milliyet gazetesine devlet bütçesinden ödenmiş tek bir kuruşun bile olmadığı şeklinde haberin yer aldığı (12.05.1997 - Milliyet),



Gazeteci Emin ÇÖLAŞAN tarafından yazılan Bilgi Yayınevi tarafından basılan Sakıncalı Gazeteci adlı kitabın 7. baskısında;

DYP'den çok üst düzey ancak Tansu ÇİLLER'e karşı olan birinin Tansu ÇİLLER ile ilgili "bu kadın CIA ajanı çıktı, bununla ilgili birilerine 400.000 Dolar para verdik, yakında gelecek ve belgeyi yayımlamanız için size vereceğiz" dediğini, belgeyi beklediklerini ancak belgenin bir türlü gelmediğini, haftalar sonra dandik bir belgenin geldiğini, belgede Çiller'in kod adı olarak "Rose Of İstanbul" diye geçtiğini, belgenin palavra olduğunun ilk bakışta anlaşıldığını, "bu yayınlanmaz, başımıza bela alırız" dediğini, sonra bir dergiye verdiklerini, yayımlandığını ancak hiçbir yankı bulmadığını, bazı uyanıkların Tansu ÇİLLER'e karşı olan DYP kesimini Demirel de dahil güzelce dolandırdıklarını, 400.000 doların buhar olup uçtuğunu,

İstanbul'da olduğu bir gün Uğur DÜNDAR'ın aradığını, çok ilginç bir şey göstereceğini söylediğini, Uğur DÜNDAR ile buluştuklarını, kendisine gösterdiği dosyada "çok önemli bir kadın siyasetçinin sütyensiz, beden üstü çıplak, göğüsleri tamamen ortada resimlerinin bulunduğunu, bu sarışın güzel kadın siyasetçinin resimlerinin tamamının yandan çekildiğini", "aman Uğur bunlar fotomontaj olmasın" dediğini, onun da "değil, işin uzmanlarına incelettik" dediğini,

5 Fotoğraftan ibaret resimlere baktığını; resimlerin bir odada çekildiğini, "aman Uğur birileri bu resimleri ele geçirip seçimde filan kullanmasın" dediğini, onun da "asla hiç kimsenin eline geçmeyecek, sadece sana gösteriyorum" dediğini, ertesi gün Ankara'da gazeteci Oktay EKŞİ, Ertuğrul ÖZKÖK, Mesut YILMAZ ve Eyüp AŞIK ile birlikte yemekte iken Mesut YILMAZ'a "falanca hanım siyasetçinin çıplak resimleri var, yani belden yukarısı tamamen çıplak..." dediğinde Mesut YILMAZ'ın kendisinde de onlardan olduğunu söylediğini, devreye giren Ertuğrul ÖZKÖK'ün resimleri Mesut YILMAZ'dan istediğini, ertesi gün sorduğunda Mesut YILMAZ'ın resimleri Ertuğrul ÖZKÖK'e verdiğini, Ertuğrul ÖZKÖK de gördüğü resimlerin bir kısmının daha önce gördükleri ile aynı bazılarının farklı olduğunu belirttiği,

Mağdur Tansu ÇİLLER hakkında konu ile ilgili ayrıca 17 Temmuz 1997 tarihli Milliyet gazetesinde Genelkurmay Başkanı KARADAYI'nın onayı ile askeri savcılığın Tansu ÇİLLER hakkında casusluk suçlaması ile soruşturma başlattığı, Tansu ÇİLLER'in CIA ajanı olduğu iddiası ile ilgili haberleri ile mağdur Tansu ÇİLLER'in tehdit edildiği haberlerinin yer aldığı,

18 Temmuz 1997 tarihli Milliyet gazetesinde "Eski ortaklar zor durumda" manşeti ile Refah Partisinin kapatılma sürecinin hızlandığı, mahkemenin ayrıca Çiller için ABD'den bilgi istediği, Doğu PERİNÇEK'in Tansu ÇİLLER'in ABD'ye kaçacağı iddiası ile "DYP lideri tutuklansın" şeklindeki açıklamasına ilişkin haberlere yer verildiği,

17 Temmuz 1997 tarihli Hürriyet gazetesinde "3 Şok Gelişme" başlıklı haberde sırasıyla Çiller için CIA ajanlığı soruşturması başlatıldığı, Emniyet İstihbarat Dairesi eski Başkan Vekili Bülent ORAKOĞLU'nun Genelkurmay Başkanlığından gizli belge sızdırdığı gerekçesiyle tutuklandığı, Meral AKŞENER hakkında darbe iddiasında bulunması nedeniyle soruşturma açıldığı haberlerine yer verildiği,

Yine 17 Temmuz 1997 tarihli Hürriyet gazetesinde "Çiller'den orduya ağır itham" başlıklı haberde, Çiller'in Batı Çalışma Grubunu yasa dışı ve demokrasi dışı olarak niteleyerek bu grubun Türk Silahlı Kuvvetlerini tartışılır duruma getirdiğini ileri sürdüğü, Çiller'in, "Eğer göz bebeği haline getirdiğimiz ordu içinde tümü olmasa bile bir grup varsa ve yasaları, demokrasiyi bir kenara bırakıyorsa bu grup sokaktaki adamdan valiye kadar herkesi fişlemeye kalkıyorsa bunun bu millete ne yararı olabilir, ama birşeye zararı olur. O bir gruptur ama tartışılan TSK olmaya başlar" dediği, "tehdit alıyorum" alt başlığı ile verilen haberde Çiller'in "Eski bakanlarına casus, CIA ajanı derseniz kırılan Türkiye'nin onuru olmuyor mu" diye sorarak "Tehditvari haberler yolluyorlar", "Eşiniz Özer ÇİLLER ile ilgili şöyle olacak, böyle olacak diyorlar, şimdi bütün devlet, bakanlıklar ellerinde, işte ben karşılarında bulunuyorum. Eşim Özer ÇİLLER'in de hiçbir dokunulmazlığı olmadı, hangi silah, çek, CIA ajanlığı, eroin kaçakçılığı varsa koyun ortaya, eninde sonunda dolaşır, doğru neyse gelir bulur, biz bunların hepsinden daha güçlüyüz" dediği haberlerine yer verildiği,

Aynı tarihli Hürriyet gazetesinde "DYP:Perinçek ciddiye alındı" başlıklı haberde DYP'den Cihan PAÇACI (Genel Başkan Yardımcısı)'nın "Doğu PERİNÇEK'in iddiası ile soruşturma başlatılıyorsa ipin ucu kaçmış demektir. Bu işi yapanlar bu işin altında kalırlar. Çiller bu ülkede Başbakanlık yapmış bir kişi. Suçlamada bulunan kim öncelikli olarak ona bakmak gerekir. Perinçek mi vatansever?" şeklinde,

Hasan EKİNCİ (Genel Başkan Yardımcısı)'nin "Genelkurmay'ın böyle bir yetkisi var mı? Herkes güler buna. Üstelik soruşturma Perinçek gibi PKK ile iş birliği yapan bir adamın başvurusu üzerine yapılıyor" şeklinde,

Nevzat ERCAN (Sakarya Milletvekili)'ın "İddia yetmez, suç nerede, nasıl, ne şekilde işlenmiş, bunların açıkça ortaya konması lazım. Perinçek'in kim olduğunu herkes biliyor." şeklinde,

Kemal AYKURT (Denizli Milletvekili)'un "Perinçek gibi bir adamın iddialarının dikkate alınması endişe verici" şeklinde açıklamalarına yer verildiği,

18 Temmuz 1997 Hürriyet ve 17-18 Temmuz 1997 Tarihli Sabah gazetelerinde benzeri iddialarla ilgili haberlere yer verildiği,

28 Şubat süreci ile ilgili Aslan DEĞİRMENCİ'nin yazmış olduğu, "28 Şubat'ın Çözülen Kodları Belgeleri ile 28 Şubat" isimli kitapla ilgili yapılan incelemede; Batı Çalışma Grubu tarafından dernek, vakıf, meslek kuruluşları, sendikalar ve basın yayın kuruluşlarının fişlendiği, ordu içerisinde bulunan tüm amirallerin dahi fişlendiği, camilerde verilen vaazların askeri görevliler tarafından kontrol edilmesinin istendiği, sivil kurum ve kuruluşlardaki şahısların da kendi kurumlarındaki irticai faaliyetler ile ilgili olarak BÇG'ye bilgi verdiği, BÇG'ye gönderilmesi istenilen personel durum çizelgesinde doldurulması istenilen alanlarda giyim kuşam tarzı, sosyal faaliyetler, propaganda faaliyetler, müspet ve menfi gelişmeler ile ilgili kanaatlerin istendiği,

BÇG'nin faaliyetleri kapsamında dindar subay ve astsubayları belirlemek için özel istihbarat şebekesinin oluşturulduğu, dindar subayların hangi özelliklere sahip olduğunun gönderilen emirlerde tek tek belirtildiği,

Tansu ÇİLLER'e karşı Mesut YILMAZ aleyhinde söylediği "Onbaşı olma şerefsizliğini göstermedi" sözleri nedeniyle Tansu ÇİLLER aleyhine kampanyalar başlatıldığı, Refah Partisi aleyhine basın yayın organları harekete geçirilerek masa başı haberler hazırlatıldığı, tesettürlü askeri personele ait bilgilerin toplandığı,

BÇG aleyhine yazı yazan ve söylemlerde bulunan gazeteci ve yazarlar hakkında yazılı talimatlarla kampanyaların başlatıldığı, irtica paranoyası üretmek için Emniyet Genel Müdürlüğüne asılsız ihbar mektupları gönderildiği, eğitim kurumlarında eğitim gören öğrenci ve öğretmenlerin fişlenerek irticacı ve Atatürkçü olarak sınıflandırıldığı, dindar kesimler tarafından tercih edilen okulların listelendiği, yurtlar ve özel okullar tarafından hukuksuz fişlemelerin yapıldığı, polislerin irticacı olarak fişlendiği,

Yine bazı belgelerde ülkemizde yayın yapan yerel TV kanallarının fişlendiği, Emniyet Genel Müdürlüğünün "Yavuz PH Planı"na göre 1998 yılında vakıf, dernek, yurt, Kur'an kursu, şirket ve camilerin hukuksuz bir şekilde fişlendiğinin belirtildiği,

TRT Haber'de yayımlanan Kozmik Oda programının konuğu olan Tansu ÇİLLER'in 1995-1999 yılları arasında başdanışmanı Hüseyin KOCABIYIK'ın programda 10 Mayıs 1997 tarihinde Tansu ÇİLLER'in medya patronlarını hedef aldığı Sultanahmet mitingi sonrasında, medyanın Çiller'i cezalandırma kararı aldığını belirterek "Gelmiş geçmiş bütün sağ partiler medya sektörü ile, iş çevreleri ile girift ilişkiler kurdular, bunu biliyoruz, Özal da yaptı. Demirel de yaptı. Hatta Tansu Hanım da bir dönem yaptı. Ama bir takım sermaye grupları ve medya devletle öyle özel ilişkiler kurmuşlar ki devlet bunlara sürekli olarak kredi, teşvik ve çeşitli kolaylıklar yapmak zorunda olan bir kurum adeta. 1994 Ekonomik krizi olmuş, bir takım sıkı para politikaları uygulanacak ve Tansu Hanım bunları kesti. Bir kere burada bir problem çıktı. Mitingin sonrasında artık Tansu Hanımın cezalandırılması kararı çıktı. Medya patronları tarafından korkunç bir saldırı yapıldı ve öyle sürdü." şeklinde açıklamalarının bulunduğu,

Ayrıca bu dönemde mağdur Tansu ÇİLLER'in mal varlığı ile ilgili haberlere de yer verildiği,

23 Şubat-1 Mart 2009 tarihli Aksiyon Dergisinin 742.sayısında yer alan "28 Şubat bir cunta hareketiydi" başlıklı Tansu ÇİLLER'in danışmanlarından olan Şükrü KARACA ile yapılan röportajda; 28 Şubat sürecini İstanbul Sermayesi ve Medyasının desteklediğini, Türkiye'de servet transferlerinin siyaset yoluyla yapıldığını, ticari faaliyetin kendisinin 2. derecede etkili olduğunu, sofraya yeni ve yabancı bir aktörün taşınmasından korktuklarını, bunların hangi iktidar gelirse gelsin onun etrafını kuşatabilen ve onunla bir şekilde entegre olabilen gruplar olduğunu, ama onlara Refah Partisinin çok aykırı geldiğini,


Yüklə 11,37 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   84   85   86   87   88   89   90   91   ...   178




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin