95 - Müşteki Ahmet DURGUN'un 01/10/2012 tarihli şikâyetinde özetle;
Deniz Kuvvetleri Komutanlığında astsubay olarak görev yaptığını,1.7.1997 tarihinde işine son verildiğini, çalıştığı süre içerisinde suç veya disiplin suç olarak tanımlanmış herhangi bir eylemi nedeni ile soruşturma açılmadığını, ceza almadığını, mesleki disiplin ve başarı sicili yüksek ve yeterli olduğunu, talebi üzerine Deniz Kuvvetleri Komutanlığından gönderilen sicil notu ortalaması ve takdir bilgilerinin bu durumu açıkça gösterdiğini, 1997 yılında yurt dışına sicilinin de yüksek olması nedeni ile savaş gemisi almak üzere görevlendirildiğini, yurt dışından döner dönmez TSK'dan ilişiğinin kesildiğini, Deniz Kuvvetleri Komutanlığının 10 Eylül 1998 ve PER 4180-2845-98/Emk. İşl. Safahat belgesinden de herhangi bir disiplin cezası almadığı ve Askeri Mahkemeden verilmiş bir mahkûmiyetinin olmadığının anlaşıldığını,
Mesleğe başladığından ayrıldığı tarihe kadar yapılan denetimler sonucunda düzenlenen sicil belgelerinde " çalışkan güvenilir bir astsubaydır, davranışları ile arkadaşlarına örnek teşkil etmektedir, örnek gösterilebilecek subay olmaya layık bir astsubaydır, fırkateynlerde başarı ile görev yapabilir, sorumluluğunun bilincinde, görevine bağlı, çalışkan, azimli, örnek bir astsubaydır" şeklinde 1. sicil amirleri tarafından değerlendirildiğini, 1995 yılında da yapılan denetim sonucunda takdir belgesi verildiğini, 1996-1997 yıllarında Bartın Merkez Komutanlığında inzibat astsubayı olarak görev yaparken eşi askeri memur olan askeri lojmanda oturan bir öğretmeni, asteğmen diş tabibi ve hatırlamadığı bir şahsın hangi gazeteleri okuduğu ve aldığı hususunda araştırma yapması için görevlendirildiğini, verilen görev uyarınca bu 3 şahsı takip ettiğini, sözlü olarak Bartın Üst Komutanlığına bildirdiğini,
Görev yaptığı süresince eşinin başörtülü olduğunu ve çalışmadığını, eşi başörtülü olması nedeniyle 1992-1993 yıllarında eşine sağlık kartı, sağlık fişi ve kimlik kartı alamadığını, TSK'dan ihraç edildikten sonra lojmandan acilen çıkmasının istendiğini, iş bulması, ev bulması, küçük olan 4 çocuğuyla beraber ailesini taşıması gerektiğini, birçok belediyeye iş için müracaat ettiğini ancak Batı Çalışma Grubunun müdahalesi nedeniyle işe dahi alınmadığını, iktisat fakültesi mezunu olduğunu, bu sıfatla yapmış olduğu taleplerinin de askeriyeden atılmış olması nedeniyle reddedildiğini, ailece maddi manevi büyük sıkıntılar yaşadığını, 2 kızının tahsilini yarıda kesmek zorunda kaldığını, atıldığı tarihte 1 kızının İzmir İmam Hatip Lisesinde öğrenci olduğunu, başörtülü olduğunu, milli güvenlik dersinde başını açmadığı için yok yazılarak devamsız gösterildiğini, kendilerinin de okuldan almak zorunda kaldıklarını, mağduriyetine neden olan Karadeniz Bölge Komutanlığı, Kuzey Deniz Saha Komutanlığı, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ve Milli Savunma Bakanlığında o dönemde görev yapıp atılmasında iştiraki bulunan kişi veya kişilerden şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. (204. klasör, sayfa 177-178)
Müştekinin sunmuş olduğu belgelerin incelenmesinde, safahat belgesi konulu 10 Eylül 1998 tarihli belgenin ekindeki belgede, 28.1.1993 tarihinde şiddetli tevbih cezası ile cezalandırıldığı, görev süresince başkaca herhangi bir cezasının bulunmadığı,
Sicil notu ortalamalarına bakıldığında, 1981 yılı 80, 1982 yılı 80.5, 1983 yılı 78.5, 1984 yılı 88, 1985 yılı 93, 1986 yılı 82.65, 1987 yılı 85, 1988 yılı 96, 1989 yılı 88, 1990 yılı 97.5, 1991 yılı 98, 1992 yılı 100, 1993 yılı 94.5, 1994 yılı 96, 1995 yılı 98, 1996 yılı 89.5, 1997 yılı 74 olduğu, 10.12.1981, 17.02.1992, 15.3.1995, tarihlerinde takdir belgesi ile ödüllendirildiği anlaşılmıştır. (204. klasör, sayfa 168-172)
Yüksek Askeri Şuraya Sevk yazısında belirtilen "irticai faaliyetlerde bulunduğuna dair alınan bilgiler üzerine 18 Kasım 1996 tarihinde şüpheli, 25 Mart 1997 tarihinde sakıncalı personel kategorisine alındığı, Süleymancılık tarikatı mensubu olduğu, Süleymancılık tarikatı mensubu olması nedeniyle T.S.K.nden ilişiği kesilen Astsb. Nazmi ÇELİK ile örgütsel ilişki içinde olduğu, ideolojik görüşü nedeniyle sakıncalı personel kategorisine alındığı, alınan Astsb. Veysi BÜVET ile ayrıca görüştüğü, sadece ideolojik görüşlerine yakın sivil ve asker şahıslarla ailece görüştükleri ideolojisi doğrultusundaki yayınları takip ettiği, ailece anayasada belirtilen Cumhuriyetin temel ilkelerine ve Atatürk ilkelerine karşı oldukları, ideolojik düşünceleri nedeniyle, sosyal faaliyetlere ailece katılmadıkları" şeklindeki iddialarda müştekinin suç olarak değerlendirilebilecek bir faaliyetinin ortaya konamadığı, ileri sürülen iddiaların askerlik görevi dışında, suç teşkil etmeyen, toplum içerisindeki özel yaşamı konusundaki tercihleri ile ilgili olduğu, bunların ne şekilde askerlikle ilgili disiplinsizlik oluşturduğunun açıklanamadığı halde TSK’dan atılmasına gerekçe yapıldığı anlaşılmaktadır. (204. klasör, sayfa 158-159)
96 - Müşteki Hüseyin BACANAK'ın 21/09/2012 tarihli şikâyetinde özetle;
Ankara Bölge Mu.Brl.Loc.Komutanlığı emrinde Mu.Teks.Bşçv. olarak görev yapmaktayken 6 Aralık 1995 tarihli kararla re'sen emekli edildiğini, haksız yere emekli edildiğini, karardaki gerekçelerin hiçbirinin doğru olmadığını, kendisinin görevden atalmasıyla ilgili YAŞ kararlarında belirtilen sebeplerden doğru olanın sadece eşinin başörtülü olması olduğunu,diğer sebeplerin yalan olduğunu, Türk Silahlı Kuvvetlerinden atılması ile ilgili kararda isimleri geçen ve imzaları bulunan rütbeli personelden şikâyetçi olduğunu,14/05/2012 tarihli şikâyet dilekçesinde de, görevi esnasında hiçbir ceza almadığı gibi muhtelif tarihlerde de takdir belgeleri ve ödüller aldığını, görevi ile ilgili kursları başarıyla bitirdiğini, son 2 rütbedeki sicil notu ortalamasının 90 olduğunu, TSK'nın kurumsal hiyerarşisi dışında yasa dışı olarak oluşturulan BÇG örgütüne katılmadığı için disiplinsiz olmakla suçlandığını,özellikle 1993 yılından itibaren kendisinin ve eşinin şiddetli baskılara maruz kaldığını,
Ankara Ümitköy'de bulunan görev yerinin LCO Ankara Komutanlığı Gnkur. Mudeko Komutanlığına bağlı uydu yer istasyonu olduğunu, birlik içerisinde 10 daireli 2 bloktan oluşan 20 daireli lojmanlar bulunduğunu, kendisinin de orada ikamet ettiğini, lojmanlarda oturanlar arasında eşi kapalı olan kendisiyle birlikte 3 aile bulunduğunu, diğer 2 kişiyi 1994 yılında sürgüne gönderdiklerini, onlar başka birliğe gittikten sonra eşi kapalı olarak sadece kendisi kaldığını, Genelkurmay Başkanlığından lojmanlara giriş çıkışta türbanlı olarak girilemeyeceğine ilişkin genelgeyi tebliğ ettiklerini, Birlik Komutanı Binbaşı H. G.’ye çıkarak konu hakkında bilgi almak istediğini, kendisine komutanlıktan gelen bir genelge olduğunu, herkesin uymakla yükümlü olduğunu, eşinin başı kapalı olarak lojmana giriş çıkış yapamayacağını söylediğini, kendisinin de eşinin asker olmadığını, görevinden veya işini yapıp yapmadığından dolayı şikâyeti olup olmadığını sorduğunu, işle ilgili bir şikâyetinin olmadığını ancak eşinin bu kıyafetle giriş çıkış yapamayacağını söylediğini, o günden sonra lojman hayatının kendileri için tam bir cehenneme döndüğünü, aynı yıl Amasya'da ikamet eden babasının Ankara'ya gelerek hakkında soruşturma yapıldığını, kendisine bu bilgiyi Suluova'da bulunan fotoğrafçının söylediğini, o nedenle dikkatli olması konusunda uyarmak için geldiğini söylediğini, ama netice olarak 06/02/1995 tarihli YAŞ toplantısında komisyon kararı ile TSK'dan ihraç edildiğini belirtmiştir. (126. klasör, sayfa 67-76)
Müştekinin dilekçesi ekinde sunmuş olduğu belgelerin incelenmesinde, 1995 tarihli sicil belgesinde 1. ve 2. sicil amirlerince aynı şekilde “Astsubay sicil yönetmeliğinin madde 53 ncü (e) fıkrası gereğince, tutum ve davranışları ile yasa dışı, siyasi, yıkıcı, bölücü irticai ve ideolojik görüşleri benimsemesi, bu gibi faaliyetlerde bulunması nedeniyle Türk Silahlı Kuvvetlerinde kalması uygun değildir” şeklinde görüş belirtilmiş olmasına rağmen ileri sürülen suç isnatları ile ilgili herhangi bir adli soruşturma yapılmamış olması ileri sürülen iddiaların gerçek dışı olduğunu ortaya koyduğu,
Ankara Blg.Mu.Brl.Komutanı imzalı, müşteki ile ilgili düzenlenen belgenin gözlenen durumu bölümünde "Birliğe katıldıktan sonra evlenmiş olan astsubay eşinin önceleri çağdaş yaşam ve giyim tarzını benimsemiş olduğunu, lojmana taşındıktan sonra Mu.Tek.Ns.Bçvş. İ. K. ve ailesinin etkisiyle yaşam ve giyim tarzını değiştirerek kapandığı, lojmanda oturan diğer aileler ile ilişkisini kestiği lojmanda oturanlar tarafından gözlenmiştir" denildiği,
1995 tarihli şüpheli personel kanaat raporu başlıklı belgede, 1. ve 2. sicil amiri tarafından benzer içerikli görüşlere yer verildiği,
Komisyon tutanağı başlıklı Kara Kuvvetleri Komutanı imzalı belgede "Yasa dışı, siyasi, yıkıcı, irticai ve ideolojik görüşleri benimsediği ve yasa dışı Hizbullah örgütünün Menzil Grubu mensubu olduğu, örgütsel amaçlı çeşitli faaliyetlerde bulunduğu anlaşılmıştır” şeklinde görüş belirtilmiş olmasına rağmen ileri sürülen suç isnatları ile ilgili herhangi bir adli soruşturma yapılmamış olması ileri sürülen iddiaların gerçek dışı olduğunu ortaya koyduğu,
Sicil özet formu başlıklı belgede, sicil notu ortalamalarına bakıldığında 1983 yılı 80.5, 1984 yılı 99, 1985 yılı 96, 1986 yılı 96.5, 1987 yılı 97, 1988 yılı 90.15, 1989 yılı 93.5, 1990 yılı 95, 1991 yılı 91, 1992 yılı 94, 1993 yılı 94.5, 1994 yılı 88.5, 1995 yılı 83 olduğu, 1995 yılı 1. sicil amiri tarafından "Çağdaş yaşam tarzı dışında bir yaşam tarzını benimsemiş olup takip ve kontrol gerekir, aile toplantılarına ve sosyal içerikli toplantılara katılmaktadır" şeklinde, 2. sicil amiri tarafından "Takip ve kontrol edilmesi gerekir, aile toplantıları ile sosyal içerikli faaliyetlere katılmaktadır, ailesi kapalıdır" şeklinde kanaat belirtildiği,
Hizmete özel başlıklı çizelge şeklindeki belgede, 1. Zırhlı Tugay Komutanlığının Aralık 1987 gün ve Hrk:5642 sayılı emriyle müştekinin 56.000 TL para ödülü, 14 Ekim 1993 tarihinde Komutanı H. G. tarafından takdir belgesi, 19 Ekim 1989 tarihinde takdir belgesi, 11 Kasım 1988 tarihinde tabur komutanı F. D. tarafından takdir belgesi, 1. Komando Tabur Komutanı N. T. tarafından takdir belgesi, 18 Kasım 1985 tarihinde 1. Komando Tabur Komutanı N. T. tarafından takdir belgesi, 26 Haziran 1984 tarihinde 2. Komando A. Komutanı C. G. tarafından takdir belgesi, 29 Aralık 1983 tarihinde Kh. ve Ds.Bl.K. Vekili L. M. tarafından takdir belgesi ile ödüllendirildiği anlaşılmıştır. (126. klasör, sayfa 1-34)
Yüksek Askeri Şuraya Sevk yazısında belirtilen "Şüpheli sağ personel kategorisinde olduğu, Hizbullah Örgütü Menzil grubu mensubu olduğu, aşırı dinci ideolojiyi benimsediği ve yaşam biçimini bu düşünce doğrultusunda düzenlediği, Menzil grubu sorumlularından Mu.Tğm.Selahattin DEMİR ile örgütsel bağ içerisinde olduğu, 1995 yılı içerisinde çeşitli tarihlerde Ankara Ümitköy Askeri Lojmanlarında, aşırı dinci ideolojiyi benimseyen sivil ve asker kişilerin gruplar halinde katıldığı dini ayin ve örgütsel amaçlı toplantılara katıldığı, Ümitköy'deki dini toplantılara Mu.Teks.Bçvş. İbrahim KAYA ile ev sahipliği yaptığı, 19.4.1995 tarihindeki toplantıya katılan sivil kişilerden birisinin de tarikat lideri olduğunun sanıldığı, ayin ve toplantıların, kadınlar ayrı, erkekler ayrı ev ve odalarda yapıldığı, eşinin tesettürlü olduğu, aynı görüşteki P.Yzb.Kadir UĞURLU ile bacanak olduğu, eşinin önceleri çağdaş yaşam ve giyim tarzını benimsediği, lojmana taşındıktan sonra Mu.Teks.Bçvş. İbrahim KAYA ve eşinin etkisi ile yaşam ve giyim tarzını değiştirerek kapandığı, diğer ailelerle ilişkilerini kestikleri, sicil belgesinde sicil üstlerinin 'çağdaş yaşam tarzı dışında bir yaşam tarzı benimsemiş olup, takip ve kontrolü gerekir' menfi kanaatlerinin bulunduğu" şeklindeki iddialarda müştekinin suç olarak değerlendirilebilecek bir faaliyetinin ortaya konamadığı, ileri sürülen iddiaların askerlik görevi dışında, suç teşkil etmeyen, toplum içerisindeki özel yaşamı konusundaki tercihleri ile ilgili olduğu, bunların ne şekilde askerlikle ilgili disiplinsizlik oluşturduğunun açıklanamadığı halde TSK’dan atılmasına gerekçe yapıldığı, "Hizbullah Örgütü Menzil grubu mensubu olduğu" iddiası ile ilgili ise hiçbir belge ve bilgi bulunmadığı, doğruluğunda suç olarak değerlendirilebilecek bu şekildeki iddialarla ilgili hiçbir adli soruşturma ve kovuşturma yapılmamış olmasının iddiaların gerçek dışı olduğu kanaatine götürdüğü anlaşılmaktadır. (126. klasör, sayfa 47-48)
97 - Müşteki Fatih GÜL'ün 21/09/2012 tarihli şikâyetinde özetle;
1995 yılında uzman çavuş olarak göreve başladığını, 1999 yılında görevden ihraç edildiğini, ordudan ihraç edildikten sonra mağdur olduğunu, 28 Şubat sürecinde mağdur olmasına sebep olan şahıslardan şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. (126 Klasör, sayfa 86 )
98 - Müşteki Fikret Kemal TEKİN'in 20/09/2012 tarihli şikâyetinde özetle;
Türk Silahlı Kuvvetlerinde Deniz Astsubayı olarak görev yapmaktayken 2000 yılında YAŞ kararı ile ayrılmak zorunda kaldığını, kişisel bir takım nedenlerden dolayı aralarında husumet bulunan 2 mesai arkadaşının hakkında gerçeğe aykırı mesnetsiz iftiralarda bulunduğunu, herhangi bir savunmada alınmaksızın TSK’dan atıldığına ilişkin belgenin kendisine ulaştığını, daha sonra yaptığı araştırmada ailesinin HADEPli ve PKK taraftarı olduğu, 1999 Gölcük depreminden sonra İzmitte kurulan sol görüşlü kişilerin gittiği kahvehanelere gittiği şeklindeki iddiaların hakkındaki başlatılan sürece esas teşkil ettiğini, gerçekte ne kendisinin ne de ailesinin HADEP ve PKKlı olmadığı gibi İzmitte nerede çadır kent kurulduğunu, sol görüşlü kişilerin hangi kahvehaneye gittiğini dahi bilmediğini, kendisine gerçeğe aykırı isnatlarda bulunarak yürütülen prosedür gereği mesleğinden atılması ile sonuçlanan süreçte katkısı bulunan kişilerden şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. (126. klasör, sayfa 88-89)
Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin Başsavcılığının 8 Şubat 2012 tarihli 2011/2844 Başsavcılık nolu düşünce yazısında, müşteki tarafından Askeri Yüksek İdare Mahkemesine açılan iptal davası ile ilgili olarak, müştekinin 29.3.2011 tarihli 27882 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 926 sayılı TSK Personel Kanununa eklenen geçici 32. madde hükümlerinden yararlanmak istediğini belirttiği, ancak talebinin Milli Savunma Bakanlığının 5.7.2011 tarihli kararıyla ayırma işlemine konu fiillerin vasıf ve mahiyeti dikkate alınarak tesis edilen dava konusu işlemin hukuka uygun olduğunu belirterek reddine karar verildiğinin belirtildiği, davacının talebinin "hakkında tesis edilen idari işlemin dayanağı fiillerin vasıf ve mahiyeti" şeklindeki gerekçe ile red kararı verilmiş ise de sözü edilen 32. madde kapsamına giren personel sayısının ne olduğu, bunların Silahlı Kuvvetlerden ilişkilerinin kesilme nedenleri bunlardan kaçının yasadan yararlanmak üzere başvuru yaptığı, kaçının başvurusun kabul edildiği ve kaçının red edildiği, kabul ve red gerekçeleri gibi hususların anlaşılamadığı, aksine davacının içinde bulunduğu tutum ve davranışların subutu konusunda da somut bir savunma getirilmediği, aksine davacının hakkındaki istihbarat çalışmasının hatalı olduğunu, babası ile aynı sitede oturan ve çalıştığı iş yeri ve soyadları yönünden benzerlik taşıyan şahıslarla karıştırıldığını ileri sürdüğü, bu hususlar bilinmeden takdir yetkisinin objektif kullanılıp kullanılmadığını söylemenin ve işlemin hukuki denetimini yapmanın mümkün olamayacağı, idarenin tesis ettiği işlem sırasında kullandığı takdir yetkisinin objektif ölçütlerini açıklaması ve kanıtlaması gerektiği halde bunun yapılmadığı, "içinde bulunduğu tutum ve davranışların vasıf ve mahiyeti" şeklindeki idarenin soyut savunmasının ise takdir yetkisinin objektif kullanıldığını kanıtlamaya elverişli ve yeterli olmadığı,dolayısıyla hukuka uygunluğu idarece ortaya konamayan dava konusu işlemin iptaline karar verilmesi gerektiği yönünde mütalaa bildirdiği anlaşılmıştır. (126. klasör, sayfa 120-123)
99 - Müşteki Ramazan İLHAN'ın 21/09/2012 tarihli şikâyetinde özetle;
Başçavuş olarak görev yapmaktayken 1998 yılında YAŞ kararı ile görevinden ayrılmak zorunda kaldığını, 1996-1997 yıllarında Tekirdağ/Çerkezköy’de istihkam mal saymanı olarak görev yaptığını, bu görevi nedeniyle mal alımlarında, sayımlarında ve teslimlerinde üst amirlerince yapılan bir takım usulsüz işlemler nedeniyle sürtüşmeler yaşamaya başladığını, arkasından 1997 yılı sonunda Elazığ’a tayin olduğunu, buraya atandığında tayin belgelerinin içerisinde 2. sicil defterinin gelmediğini öğrendiğini, Çerkezköy’ü aradığını, geçiştirmeye çalıştıklarını, anladığı kadarı ile 2. sicil defterinin aleyhinde mesnetsiz bir takım konulardan bahsederek atılması ile ilgili kişilerin önüne gönderildiğini, 2. sicil defterinin içerisinde ne yazdığını bilmediğini ancak kaybolduktan sonra herhangi bir savunmasının alınmaksızın YAŞ kararı ile uzaklaştırıldığını, kendisini meslekten atan kişinin bir dönem komutanı olan ve halen hakkında yürütülen BÇG soruşturması nedeniyle tutuklu bulunan Kamuran ORHUN isimli general olduğunu,
TSK’dan atıldıktan sonra herhangi bir yerde iş bulamadığını, bahsetmiş olduğu BÇG mekânizmasının sözlü olarak özel işletmelerde de çalışmasını engellediğini, kendisi ve aile fertlerinin çok zor durumda kaldığını, kendisine gerçeğe aykırı birtakım isnatlarda bulunarak atılması ile sonuçlanan süreçte katkısı bulunan tüm şahıslardan şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. (204. klasör, sayfa 159-160)
Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başsavcılığının 15 Mart 2012 tarihli 2012/1068 Başsavcılık nolu düşünce yazısında, müşteki tarafından Askeri Yüksek İdare Mahkemesine açılan iptal davası ile ilgili olarak, müştekinin 22.3.2011 tarihli 27882 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 926 sayılı TSK Personel Kanununa eklenen geçici 32. madde hükümlerinden yararlanmak istediğini belirttiği, ancak talebinin Milli Savunma Bakanlığının 5.7.2011 tarihli kararıyla ayırma işlemine konu fiillerin vasıf ve mahiyeti dikkate alınarak tesis edilen dava konusu işlemin hukuka uygun olduğunu belirterek reddine karar verildiğinin belirtildiği, davacının talebinin "hakkında tesis edilen idari işlemin dayanağı fiillerin vasıf ve mahiyeti" şeklindeki gerekçe ile red kararı verilmiş ise de sözü edilen 32. madde kapsamına giren personel sayısının ne olduğu, bunların Silahlı Kuvvetlerden ilişkilerinin kesilme nedenleri bunlardan kaçının yasadan yararlanmak üzere başvuru yaptığı, kaçının başvurusun kabul edildiği ve kaçının red edildiği, kabul ve red gerekçeleri gibi hususların anlaşılamadığı, oysa bu hususlar bilinmeden takdir yetkisinin objektif kullanılıp kullanılmadığını söylemenin ve işlemin hukuki denetimini yapmanın mümkün olmayacağı, idarenin tesis ettiği, işlem sırasında kullandığı takdir yetkisinin objektif ölçütlerini açıklaması ve kanıtlaması gerektiği halde bunun yapılmadığı, "içinde bulunduğu tutum ve davranışların vasıf ve mahiyeti" şeklindeki idarenin soyut savunmasının ise takdir yetkisinin objektif kullanıldığını, kanıtlamaya elverişli ve yeterli olmadığı, kaldı ki davacının TSK’dan ayrılmasına dayanak yapılan fiil ve davranışlarını esas itibari ile suç teşkil ettiği ve bu fiillerin nedeniyle ceza soruşturması/kovuşturmasına tabi tutulması gerektiği halde bunun da yapılmadığı, dolayısıyla hukuka uygunluğu idarece ortaya konamayan dava konusu işlemin iptaline karar verilmesi gerektiği yönünde mütalaa bildirdiği anlaşılmıştır. (126. klasör, sayfa 120-123)
100 - Müşteki Cengiz ELİBOL'un 24/09/2012 tarihli şikâyetinde özetle;
Kendisinin Türk Silahlı Kuvvetlerinin hiyerarşisi dışında oluşan Türk Silahlı Kuvvetleri personelince hazırlanan kokteyllere katılmadığını,"siz neden katılmıyorsunuz", "eşli katılmıyorsunuz" şeklinde baskılar uyguladıklarını, amacın toplantılarda eşinin kılık kıyafeti ve yaşam tarzlarını tespit etmek olduğunu, eşine Silahlı Kuvvetlerce verilen kimlik belgeleri ve sağlık karneleri için fotoğraf istediklerini, eşinin kapalı ve başörtülü olması nedeniyle başı açık fotoğraf istediklerini, vermeyince de kendisini bir hafta oda hapsi ile cezalandırdıklarını, Tabur Komutanı H. B. A. ve Piyade Kurmay Yarbay Tugay Komutanı Z. Ö. ile beraber kışla içerisinde kaldığı misafirhanenin, oda kapısının kırılarak içeri girip oda ve dolabını aradıklarını, içeride yasak olmayan bir kaç kitabı ile dini içerikli kitabına el konulduğunu, irticai faaliyet gerekçesi ile 10 günlük oda hapsinin verildiğini bu soruşturmalar sırasında karargâh bölük astsubayı olduğunu, personel arasında haksızlık ve ayrımcılık yaptığı iddiası ile hakkında soruşturma açıldığını, bir sonuca ulaşılamadığını, Tabur Komutanının bizzat kendi ifadesi ile personele kötü örnek olduğu gerekçesi ile bölük Astsubaylığı görevinden alındığını, kendisinin emrinde bulunan düşük rütbeli Piyade Astsubayın Bölük Astsubayı yapıldığını, onun maiyetine verildiğini, kendisinin bölükte emrinde çalışan astsubaylar, yazıcılar, erler ve depoculara baskı yapıldığını, aleyhine ifade vermeleri için tehdit edildiğini, bunların da görevden alındığını, bu şahısların aleyhine ifade vermediklerini, başka tabura sürüldüklerini, 2 Ağustos 2000 tarihinde Askeri Şurada irticai faaliyette bulunduğu iddiası ile görevine son verildiğini, bunun sonucu maddi ve manevi zararlara uğradığını, bu süreçteki görevliler ve Askeri Şura Görevlileri hakkında şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. (126. klasör, sayfa 181)
Müştekinin dilekçesi ekinde sunmuş olduğu belgelerin incelenmesinde 13 Ocak 1995, 27 Şubat 1995, 12 Ekim 1995, 16 Ekim 1995, 8 Ocak 1996 tarihlerinde Mknz. P. Tabur Komutanı M. O. tarafından takdir belgesi, 9 Mayıs 1995 tarihinde 28. Zh. A. Komutanı A. C. A. tarafından takdir belgesi, 17 Mart 1998 tarihinde Kurs Bölük Komutanı Y. Ö. tarafından takdir belgesi, 17 Ekim 1998, 16 Aralık 1998, Haziran 1999 tarihlerinde 1. Komando Tabur Komutanı S. K. tarafından takdir belgesi, 31 Ocak 1999, 17 Temmuz 1999 tarihlerinde Kh. ve Ds. Bölük Komutanı M. B. tarafından takdir belgesi, 28 Nisan 1999 tarihinde Tugay Komutanı N. H. tarafından takdir belgesi ile ödüllendirildiği anlaşılmıştır. (126. klasör, sayfa 164-176)
101 - Müşteki Hakan IRMAK'ın 24/09/2012 tarihli şikâyetinde özetle;
Kendisinin 2 Eylül 1997 tarihinde re'sen emekli edildiğini, emekli edilmesinin ailesinin başörtülü olmasından kaynaklandığını, inançlarının gereği görevini aksatmayacak şekilde yerine getirdiği halde öğrendiği kadarı ile Batı Çalışma Grubu mensubu 28 Şubatın doğmasına neden olan kişilerin kendisi ve kendisi gibi arkadaşlarını baskı altına alarak herhangi bir darbe halinde engel olacaklarını düşündüklerinden kendisi gibi kişileri devre dışı bırakmak amacıyla ordudan ihraç etmek için bahaneler ve suçlar isnat ederek disiplin cezaları verip, disiplinsiz olarak suçlanarak görevlerine son verildiğini, oda ve göz hapisleri verilerek özgürlüğünün kısıtlandığını, görev yaptığı yerlerdeki birlik komutanlarının kendilerine verilen iç hizmet kanunundaki görev ve yetkileri kötüye kullandıkları, eşinin başörtülü olması nedeniyle sağlık karneleri ve kimliklerinin alındığını, o günlerde özel hastanelere gidemediklerini, ailesinin hasta olduğu halde tedavi olamadığını, oğlunun 28-29 Nisan 2008 tarihinde uzman erbaşlığı kazandığı halde sözlü ve yazılı mülakatları geçip internette yayınlanmasına rağmen güvenlik soruşturmasına takıldığını uzmanlığa kabul edilmediğini, halbuki anayasaya göre suçun şahsilik ilkesi olmasına rağmen çocuklarının mağdur edildiğini, ayrıca YAŞ kararı ile ayrılan arkadaşlarının kısmen haklarını aldıklarını, ancak kendilerinin kuvvet komutanı onayı ile ayrıldıkları için haklarını alamadıklarını, mağduriyetine neden olanlar hakkında şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. (126. klasör, sayfa 189)
Müştekinin şikâyet dilekçesi ekinde sunmuş olduğu, kışla belgelerinin incelenmesinde "mescit talimatı" başlıklı belgede, "mescidi Sb/Astsb ve uzman erbaşlar kullanmayacaktır." şeklinde ifade ile kışla içerisindeki mescitten subay, astsubay ve uzman erbaşların yararlanmalarının yasaklandığı anlaşılmıştır. (126. klasör, sayfa 184)
102 - Müşteki Ahmet BALCI'nın 24/09/2012 tarihli şikâyetinde özetle;
Batı Çalışma Grubunun faaliyetlerine aykırı davrandığı düşüncesi ile komutanları tarafından suç isnat edildiğini, eşinin pardesü ve eşarp kullandığını, ancak kapalı olması nedeniyle komutanlıkta da görevli Üstteğmen A. D. tarafından kendilerine eşinin kıyafeti nedeniyle uyarıda bulunulduğunu, eğer eşinin giysisini düzeltmez ise durumun kötü olacağı yönünde sözlü olarak baskı uygulandığını, ordudan atılacağının söylendiğini, bu sürecin tahminen 3 yıl kadar sürdüğünü, bu süreç içerisinde üç ayrı sürelerde haklarında raporlar tanzim edilerek üst askeri makamlara gönderildiğini, bu tutanaklar neticesi irticai faaliyetler iddiası ile görevine son verildiğini, bu nedenle o tarihde görevde bulunan Yüksek Askeri Şura üyeleri ve Milli Güvenlik Kurulu üyeleri hakkında şikâyetçi olduğunu belirttiği, şikâyet dilekçesinde de 30/08/1990-17/08/2000 tarihleri arasında TSK'da görev yaptığını Astsubay Kd.Üçvş rütbesiyle görev yaparken BÇG'nin örgütsel hiyerarşisinin iradesi doğrultusunda 01/08/2000 tarihinde TSK'dan ihraç edildiğini 28 Şubat darbesi sanıklarından şikâyetçi olduğunu, davaya katılmak istediğini belirtmiştir. (126. klasör, sayfa 195-200)
Dostları ilə paylaş: |