T. C. Ankara cumhuriyet başsavciliğI (tmk. 10. Mad.İLe görevli ve yetkiLİ BÖLÜM) tutuklu


– Müşteki Osman KAÇMAZ'ın 07/09/2012 tarihli şikâyetinde özetle



Yüklə 11,37 Mb.
səhifə125/178
tarix03.01.2019
ölçüsü11,37 Mb.
#89288
1   ...   121   122   123   124   125   126   127   128   ...   178

124 – Müşteki Osman KAÇMAZ'ın 07/09/2012 tarihli şikâyetinde özetle;

TSK'dan ihraç edildiği süreçte kendisini ifadeye çağırdıklarını, çalıştığı Lojistik Daire Başkanı Tümgeneral İ. Ö'nün odasında ifade verdiğini, ifade verirken Lojistik Şube Başkanı Tuğgeneral Y. Ö., Şube Müdürü Albay C. N. S.'nin da bulunduğunu, C. N.’nin not aldığını, İ. Ö'nün kendisine eşinin kapalı olup olmadığını, eşini çağdaş kıyafet dedikleri kıyafete neden zorlamadığını, namaz kılıp kılmadığını, sosyal etkinliklere neden katılmadığını v.b özel hayatıyla ilgili sorular sorduklarını, Atatürk ilkelerini bilip bilmediğini, laiklik ile ilgili soru sorduklarını, kendisinin de iyi bildiğini, laikliğin tüm dünyadaki gibi uygulanması halinde özel hayatıyla ilgili bu soruları kendisine sormayacaklarını belirttiğini, bu sorgulamadan önce hiçbir ceza almadığını, tam tersine takdirlerinin bulunduğunu, sorgulamadan 1 ay önce Hava Kuvvetleri Komutanından verilebilecek en yüksek takdiri aldığını, dilekçesinde belirttiği gibi hiçbir neden yokken sadece dini inançları ve özel yaşantısı nedeniyle kendisini ihraç ettiklerini, o dönemde ordunun içinde etkili bir grup hissettiğini belirttiği, 01/06/2012 tarihli dilekçesinde de 03/09/1978-15/12/1997 tarihleri arasında TSK da görev yaptığını, TSK’dan ihraç edildikten sonra iş bulmasının engellendiğini, ordudan ihraç edilmiş olmanın bütün zorluklarını çektiğini, en yakınlarının nazarında dahi şüpheli/sakıncalı muamelesi gördüğünü, ailece büyük sıkıntılar maddi ve manevi acılar yaşadığını, 2010 yılı referandum öncesi medyada "böbreğini satışa çıkaran astsubay" olarak haber yapılacak derecede maddi sıkıntıya düştüğünü, 28 Şubat darbesi sanıklarından ve kendisinin dosyasını sevk eden Hv.Tümgn. İ. Ö., Hv.Tuğgn. Y. Ö. ve Hv.Alb. C. N. S.'den şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. (201. klasör, sayfa 66)

Müştekinin şikâyet dilekçesi ekinde sunmuş olduğu belgelerin incelenmesinde, 25 Eylül 1997 tarihinde Hava Kuvvetleri Komutanı İlhan KILIÇ tarafından takdir belgesi, 30 Ekim 1990 tarihinde Uçak Bakım Grup Komutanı C. N. S. tarafından takdir belgesi, 25 Şubat 1991 tarihinde 141. Filo ve İntikal Birlik Komutanı M. Ç. tarafından takdir belgesi, 29 Aralık 1995 tarihinde Müh.Tec.Bkm. Komutanı tarafından takdir belgesi ile ödüllendirildiği,

Müştekinin ifadesinde de belirtmiş olduğu, sorgulama tutanağının, incelenmesinde; müştekiye nereli olduğu ve siyasi görüşünün sorulduğu, müştekinin cevaben, Kütahyalı olduğunu, herhangi bir siyasi görüşü olmayıp zamanı geldiğinde oyunu kullandığını söylediği,

Ailesiyle sosyal etkinliklere niçin katılmadığının sorulduğu, müştekinin cevaben, eşinin başörtüsü kullandığını ve bu tür toplantılardan hoşlanmadığı için katılmak istemediğini çağdaş kıyafet giyinmeyi, islami inancına uygun bulmadığını ve bunun hayat tarzı olduğunu söylediği,

Atatürk ilkelerine bağlılığı ve bilip/bilmediği ayrıca lailklik ilkesine karşı olup olmadığının sorulduğu, müştekinin cevaben, Atatürk ilkelerine karşı olmadığını ve hepsini bildiğini, laiklik ilkesine özellikle bağlı olduğunu, çünkü laiklik ilkesinin gerçek uygulanmasının halinde dini hayatını çok rahat bir şekilde uygulayabileceğini söylediğini,

Modern yaşam tarzına uyup uymadığının sorulduğu, müştekinin cevaben, inançlarından taviz vermeyeceğini, özel hayatına kimsenin karışamayacağını, TSK da görev yaptığı sürece kurallara uyarak elinden geldiği kadarıyla islami hayatını yaşayacağını, emekli olduğunda belki sakal bırakıp şalvar bile giyebileceğini söylediği,

Bu tür yaşam tarzına devam ettiği takdirde doğabilecek hukuki sonuçlara razı olup olmadığının sorulduğu, müştekinin cevaben, razı olacağını, sonucuna katlanmaya hazır olduğunu söylediği, tutanakta ifadeyi alanlar olarak Bnb.Y. K., Alb.C. S., Tuğgen.Y. Ö., onaylayan olarak Tümgen. İ. Ö. olarak görüldüğü, Müştekinin tutanağın ekinde el yazısıyla yazdığı, 4 sayfalık yazıda, Y. isimli Binbaşının müştekiye eşini daire başkanının görmek istediğini belirterek ertesi günü saat 10.00 da eşini alıp gelmesini istediğini, kendisinin buna itiraz ettiğinde Yalçın Binbaşının Daire Başkanına söylemesini istediğini, Daire Başkanının da eşini görmek istediğini, kendisinin bunun gereksiz olduğunu, görmek istediği başörtüsü bağlama şekli ise fotoğrafını gösterebileceğini söylediğini, Daire Başkanı Tuğgeneralin fotoğrafa bakarak "hayır bu istemediğimiz şekilde.. hayır hayır olmaz böyle şey, TSK mensubu bir askerin eşi böyle giyinemez Atatürk Türkiyesinde böyle bir şey olmaz" dediğini, kendisinin bunun eşinin özel hayatı ve inancı ile ilgili olduğunu söylediğini,

Kendisini 5-10 dk sonra tekrar sorguya aldıklarını, Daire Başkanının odasında Şube Müdürü Albay C. N. S., Binbaşı Y. K., Lojistik Başkanı Tümgeneral İ. Ö. ve Daire Başkanı Tuğgeneral Y. Ö. olduğu halde sorgulandığını, sorguda eşinin kıyafetini sorduklarını başörtüsü taktığını söylediğini, bunun üzerine "ne demek bu görmüyormusun üniversitelerdeki bunca türbanlıyı girebiliyorlar mı derslere ? Olmaz aklını başına al çağdaş kıyafet giydir eşine" dediklerini, kendisinin de yine eşinin inancı gereği başını devamlı örttüğünü çıkarmadığını söylediğini,

Bunun üzerine gecelere katılıp katılmadığını sorduklarını, eşsiz olarak katıldığını söylediğini, nedenini sorduklarını kendisinin başörtülü olduğu için o tür ortamları istemiyor dediğini, komutanın neden istemiyormuş? Beğenmiyor mu bizim yaşantımızı dediğini, kendisinin ise kıyafeti ile yadırganacağını düşünerek gelmek istemediğini söylemesi üzerine, komutanın nasıl istemezmiş, giydirirsin çağdaş kıyafeti alır gelirsin dediğini,

Komutanın, TSK’da görev yapmak istiyorsan değiştir bu kafayı dediğini, kendisinin bu din ve vicdan hürriyetine baskı olmuyor mu? Diye sorduğunda, evet oluyor. Baskı yapıyoruz dediğini, komutanın, "ya laiklik ilkesi ona karşımısın?" diye sorduğunda kendisinin "hayır ona da karşı değilim hatta en çok beğendiğim ilke odur. Çünkü gerçek anlamda laiklik uygulandığı takdirde dinimi en rahat yaşayabileceğim ortam orada sağlanır. Dünyanın hiçbir islam ülkesinde olmadığı kadar rahatlıkla inanç ve ibadet özgürlüğünü yaşayabilirim" dediğini,

Komutanının "sen şeriatçı mısın?" sorusuna, " hayır, fakat dinimi yaşamak isteyişimi şeriatçılıkla özdeşleştiriyorsanız evet" dediğini,

Komutanının, "bu fikirlerinde ısrar edersen doğabilecek hukuki sonuçlara razı mısın?" dediğini, kendisinin de razı olduğunu inançları uğrunda herşeye katlanabileceğini söylediğini belirttiği anlaşılmıştır. (201. klasör, sayfa 43-55)

Yüksek Askeri Şuraya Sevk yazısında belirtilen " Nizamı alem grubu mensubu olduğu, eşinin belirli bir ideolojiyi temsil edecek şekilde giyindiği, islam dinini ve inanç özgürlüğünü yaşamak istediğini, bu konuda ödün vermeyeceğini ve ailesinin yaşam tarzı olduğunu, sosyal etkinliklere katılmadığı, emekli olduğunda sakal bırakabileceğini belki şalvar giyebileceğini söylediği, yaşam tarzının devamı halinde hali hazırda başlatılabilecek hukuki işlem ve her türlü sonuçlarına katlanmaya razı olduğu, dinini yaşamasının şeriatçı olmakla özdeşleştiriliyorsa şeriatçı olduğunu ifade ettiği" şeklindeki iddialarda müştekinin suç olarak değerlendirilebilecek bir faaliyetinin ortaya konamadığı, ileri sürülen iddiaların askerlik görevi dışında, suç teşkil etmeyen, toplum içerisindeki özel yaşamı konusundaki tercihleri ile ilgili olduğu, bunların ne şekilde askerlikle ilgili disiplinsizlik oluşturduğunun açıklanamadığı halde TSK’dan atılmasına gerekçe yapıldığı anlaşılmaktadır. (201. klasör, sayfa 60-61)



125 – Müşteki Selahattin BABUR'un 05/11/2012 tarihli şikâyetinde özetle;

TSK da Kıdemli Üstteğmen olarak görev yaparken Aralık 1997 YAŞ kararıyla ihraç edildiğini, daha önceden herhangi bir disiplin cezası almadığını, ancak ihraç edilmesinden yaklaşık 1 ay kadar önce Batı Çalışma Grubu olarak bildiği grup hakkında Kolordu Komutanlığına, Ordu Komutanlığına, Kara Kuvvetleri Komutanlığına ve Genel Kurmay Başkanlığına iadeli taahhütlü mektup gönderdiğini, bu mektupların komutanların ismine gönderildiğini, bu konuyu bizzat Kolordu Komutanı İ. B. ile bizzat odasında konuştuğunu, mektubu kendisine elden verdiğini, bu şekilde ordudan uzaklaştırılınca bütün özlük haklarını kaybettiğini, kendisinin ordudan uzaklaştırılma nedeninin ordu içinde bulunan ve darbe yapma zihniyetinde bulunan üst rütbeli komutanların varlığı olduğunu, beraber çalıştıkları üst rütbeli komutanların da Batı Çalışma Grubunun emirlerini yerine getirerek kendisine ve kendisi gibilere haksız faaliyetlerde bulunduklarını belirttiği,

07.05.2012 tarihli dilekçesinde de, özellikle 1994 yılında Orduevi ve Gazinolara Askeri Hastahanelere başörtülü kıyafeti olan ordu mensubu ailelerin alınmaması için emir yayınlandığını, giriş kapılarına asıldığını, uygulamanın görevlilerce takip edildiğini, 1994-1996 yılları arasında 109. Top. A. 1. Top.Tb. Kh. Srv. Bölük Motor Bakım Subayı olduğunu Ağrı dağı bölgesinde operasyonlarda bulunduklarını, başörtüsü sıkıntısının başladığını, eşlerinden başı açık resim istendiğini, namaz kılanların takip edildiğini, kışladan tayin olup giden personelden namaz kılanlar, eşi başörtülü olanların gittiği birliğinde YAŞ kararlarıyla ilişiklerinin kesildiğini, 1996-1997 tarihleri arasında 18. Zh. Tug. 2. Top. Tb. 2. Bt. Komutanlığında sakıncalı personel durumuna alındığı için 1. Top. Tb. İkmal Subaylığına görevlendirildiğini, başörtüsü tacizleri yüzünden lojman puanı yüksek olmasına rağmen Askeri Lojmanlara müracaat edemediğini, Gelibolu şehrinde dar sokaklı, araçların giremeyeceği bodrum katta ev tutmak zorunda kaldığını, eşinin ve çocuklarının kıyafetlerinden dolayı saldırıya uğramamak için sivilde oturduğunu, maddi sıkıntıya düştüğünü,

Tabur Komutanı Topçu Yarbay H. Ö.'nün kendisini çağırdığını, o günlerde 1997 yılı ilk YAŞ kararlarıyla Tugaydan yaklaşık 15 kişinin ayrıldığını, kendisine "dincileri TSK’dan ayırıyoruz. Senin herhangi bir din ve siyasi bir kuruluş ile alakan yok fakat eşin kapalıymış. Eşinin başını aç. Tugay Komutanı ve Kolordu Komutanı Orgeneral H. M’nin eşinin yanına gidecek çay ve günlere tamamına katılacak o zaman şüpheli personel yazın var onun kalkması için 3 aylık raporlarla bildiririm. Biz bu konuda güçlüyüz." dediğini, bu tip kararları çok çabuk toplantılarda aldıklarını söylediğini, eşinin başının açık olduğu sürece problem olmayacağını, Atatürkçü düşünceye sahip bir subayın bu işi başaracağını, başaramazsan 2 ay gibi bir süre içerisinde eşini boşarsın, böyle bir niyetin olursa bana bildir dediğini, kendisinin eşinin alışkanlıklarından ve inancından dolayı örtündüğünü, kendisini ikna edemediğini, boşanmak istediğini bildirdiğini, boşanma işlemleri için Tabur Komutanından yardımcı olabilecek hakim, savcı veya avukat sorduğunu, Tabur Komutanının Kolordu Karargâhında çalışan bir Albayın eşinin Gelibolu Asliye Hukuk Mahkemesinde hâkim olduğunu, davaya onun gireceğini söylediğini, söz konusu mahkemede boşanma davası açtığını, çocuklarının 2'si okulda olduğu için fiili boşanmayı okullar tatil olduğu gün yapacağını söylediğini, boşanma ile ilgili dilekçe ve evrakları Tabur Komutanı H. Ö. istediği için verdiğini, 01/07/1997 tarihinde eşinden fiili olarak ayrıldığını, eşinin 3 çocuğu ile birlikte İstanbul'a babasının evine döndüğünü, Tabur Komutanı H. Ö.'nün tayininin çıktığını, yerine gelen Tabur Komutanı İ. C.'nin izne ayrıldığını, izin dönüşü emekli olduğunu, ayrılmadan önce kendisine "senin sakıncalı personel yazın var, dosyanı Ankara'dan gelen Albaylar istedi bende durumu anlattım" dediğini, H. Ö'nün boşanma davasının şüpheli olabileceği, eşinin başını açması gerektiği konusunda evraklarının içerisine not yazdığını ve kendisine eşini getirmesini ikaz ettiğini, kendisinin de eşi ile irtibatının olmadığını, eşinin gelemeyeceğini söylediğini, Tabur Komutanı İ. C.'nin "ben tehdit ediliyorum, senin dosyana kanaatimi yazıp göndereceğim" dediğini, kendisinin de kanaat belirtebilmesi için 3 aylık birlikte çalışmanın gerektiğini söylediğini, emekli hakkını 12 ay sonra elde edeceğini, bu süreyi idare etmelerini, önceki Tabur Komutanı H. Ö.'den istediğini, kendisine "eşinden ayrılırsan tamam" dediğini, eşinden ayrılmasına sebep olduğunu, TSK'dan ayrılması için sakıncalı personel kategorisine aldırdığını, ayrılması için Tabur ve Tugay Komutanına not bırakıp Batı Çalışma Grubuna listeyi verdiğini, bu nedenle H. Ö.'den şikâyetçi olduğunu, İ. C’nin ise Tabur Komutanlığı sorumluluğunu yerine getirmediği, oldu bittilerle Batı Çalışma Grubundan gelen heyete evrakları teslim ettiği, usûlsüz olarak YAŞ kararı ile ayrılmasına neden olduğu için şikâyetçi olduğunu,

O dönemde İ. B.'ye durumunu bildiren bir dilekçe yazarak yardım alabileceği düşüncesiyle dilekçeyi makamında elden verdiğini, durumunu anlattığını, hiç yorumda bulunmadığını, aynı mektubu Ordu Komutanı A. A., Kara Kuvvetleri Komutanı H. K., Genelkurmay Başkanı İsmali Hakkı KARADAYI'nın isimlerine de gönderdiğini, cevap vermediklerini,

12 Aralık 1997 tarihinde re'sen emekli edildiğini, 1998 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi İGDAŞ Genel Müdürlüğüne İdari İşler Şefliği için müracaat ettiğini, İdari İşler Müdürü T. K’nın mülakat için kendisini çağırdığını, Genel Müdür F. Ş.'ye aranan özelliklerde birisi olduğunu, genel müdürün yanında söylediğini, işe müracaat için belge doldurduklarını, referans olarak genel müdürün kendi adını yazdığını, Büyük Şehir Belediyesi Danışmanlarından H. K.'nın yanına gönderdiğini, fakat bu görevin 3 gün önce T. S.'ye verildiğini söylediğini, birlikte onun yanına gittiklerini, formu okuduğunu, YAŞ kararları ile ayrıldığını öğrendikten sonra dilekçenin üzerine kırmızı kalemle büyükçe çarpı işareti koyduğunu, "YAŞ kararları ile ayrılmıştır, işe alınamaz" yazdığını, Belediye Başkanına bu şekilde emirle baskının yapıldığını söylediğini, ayrıca resmi kurumlara alınmamaları için yazı gönderdiklerinin basında çıktığını,

TSK'dan ihraç edildikten sonra iş bulmasının engellendiğini, ordudan ihraç edilmenin bütün zorluklarını çektiğini, en yakınlarının nazarında dahi şüpheli/sakıncalı muamelesi gördüğünü, ailece büyük sıkıntılar, maddi ve manevi acılar yaşadığını, halen de yaşamaya devam ettiğini, 28 şubat darbesi sanıklarından şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. (201. klasör, sayfa 170-184)

Müştekinin şikâyet dilekçesi ekinde bulunan belgelerin incelenmesinde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine dahil olan dava dosyasına koymuş olduğu ve süreçte yaşadığı sıkıntıları anlatan özgeçmiş dilekçesi, müştekinin kızı olan Amine Esra BABUR'un "bir subay çocuğu olduğum için çektiğim sıkıntılar" başlıklı yaşadıkları sıkıntıları anlatan dilekçesinin bulunduğu, dilekçesinde okul dönüşlerinde lojman nizamiyesinden geçerken örtülü olduğu için içeri alınmadığını, bu sebeple başka kalacak yeri olmadığından askerlerin göremeyeceği duvarlardan tel olmasına rağmen eve girmeye çalıştığını, eğer arabayla dönüyorlarsa o zamanda arka koltukta eğilip saklandığını belirttiği,

Müştekinin İ. B.'ye verdiğini ve diğer komutanlara gönderdiğini söylediği dilekçe olduğu tahmin edilen 2 sayfadan ibaret Komutanım başlıklı el yazısı ile yazılmış, "Zatı allerinizden arz ediyorum" cümlesiyle biten dilekçe olduğu anlaşılmıştır. (201. klasör, sayfa 160-167)

Yüksek Askeri Şuraya Sevk yazısında belirtilen "Fethullah GÜLEN nurcu grubu mensubu olduğu, mesleğine ve görevine bağlı bir subay olmadığı, Mayıs 1997 Y.A.Ş. Kararı ile T.S.K.'nden ilişiği kesilen Top.Ütğm. İsmet GEDİK ve halen şüpheli/sağ personel kategorisinde bulunan Top.Kd.Yzb. Abbas AKBULUT'la yakın ilişki içerisinde olduğu, amirleri tarafından müteaddit defalar ikaz edilmesine rağmen tutum ve davranışlarında bir düzelme olmadığı, sicil amirlerince doldurulan sakıncalı/şüpheli personel kanaat raporunda 'T.S.K'nden ilişiğinin kesilmesi uygundur.' kanaatinin bulunduğu, halen sakıncalı/sağ personel kategorisinde bulunduğu" şeklindeki iddialarda müştekinin suç olarak değerlendirilebilecek bir faaliyetinin ortaya konamadığı, ileri sürülen iddiaların askerlik görevi dışında, suç teşkil etmeyen, toplum içerisindeki özel yaşamı konusundaki tercihleri ile ilgili olduğu, bunların ne şekilde askerlikle ilgili disiplinsizlik oluşturduğunun açıklanamadığı halde TSK’dan atılmasına gerekçe yapıldığı anlaşılmaktadır. (201. klasör, sayfa 179)



126 – Müşteki Sadık Güray BALATEKİN 05/11/2012 tarihli şikâyetinde özetle;

Yüzbaşı rütbesiyle orduda görev yaparken 1999 Kasım YAŞ kararı ile disiplinsizlik sebebiyle ordudan atıldığını, oysa o döneme kadar daha önce hiçbir disiplin cezası almadığını, görevini layıkıyla sürdürdüğünü, ihracında somut bir olay gösterilmeksizin ordudan uzaklaştırıldığını, asıl ihraç nedeninin eşinin başörtülü olması ve kendisinin de namaz kılması olduğunu, zira 2. sicil amirinin kendisine ağzıyla kuş tutsa da eşi başörtülü olduğu için Silahlı Kuvvetlerde kalamayacağını söylediğini, benzer durumda olan bazı kişilere de aynı şekilde muamele edildiğine şahit olduğunu, o dönemde eşinin kanser hastası olduğunu, Ardahan Göle'de görev yaptığı sırada eşinin hastalığı nedeniyle tedavi için Ankara'ya tayin olduğunu, eşinin GATA'da tedavi gördüğünü, ancak ihraç edildiği için eşinin tedavisinin de yarım kaldığını, zira tüm sosyal ve özlük haklarının elinden alındığını, 15 gün kadar sonra eşinin vefat ettiğini,

Sadece eşinin başörtülü olması ve kendisinin de namaz kılmasının orduda bulunan darbeci grup tarafından tehdit olarak algılandığını düşündüğünü, kendisinin ihracı konusunda rolleri bulunan ve YAŞ kararlarında imzası bulunan tüm kamu görevlisi ve ordu mensubu şahıslardan şikâyetçi olduğunu belirttiği,

07/05/2012 tarihli dilekçesinde ise, 25/08/1980-29/11/1999 tarihleri arasında Askeri Okullar dahil TSK'da görev yaptığını, TSK'nın kurumsal hiyerarşisi dışında yasa dışı olarak oluşturulan BÇG örgütüne katılmadığı, TSK'nın normal kurumsal hiyerarşisi içinde yer aldığı, tutum ve davranışları ile örgütün yasa dışı faaliyetlerine engel olacağı değerlendirilerek BÇG örgütü tarafından disiplinsiz olmakla suçlandığını, meslek hayatı boyunca görev anlayışı, orduya ve emirlere bağlılığı, sosyal faaliyetlere katılması, mazbut aile hayatı vb. nedenlerle toplam 21 takdir belgesi aldığını, 6191 sayılı yasa ile atanmış olduğu kamu kurumuna Kara Kuvvetleri Komutanlığınca gönderilen sicil özeti formunda, YAŞ kararı ile ilişiği kesilinceye kadarki sicillerinin müspet olduğunu ve not ortalamalarının 100 üzerinden 95 olduğunun bildirildiğini,

O dönem kanser tedavisi gören rahmetli eşinin sağlık raporu olduğu halde bu yüzden Göle'den Ankara Garnizonuna tayin edildiğinin bilinmesine rağmen tedavisinin sürdüğü bir süreçte YAŞ kararı ile TSK'dan atıldığını ve bunun sonucunda bir daha sağlık hizmeti alamadıklarını ve eşinin bu olaydan 15 gün sonra vefat ettiğini, YAŞ kararı ile TSK'dan atılmasına sebep olanların eşinin vefat etmesinden de sorumlu olduklarını, son görev yaptığı Göle Garnizon Komutanı olan N. İ.'nin da eşini arkadaşlarının yanından kovdurtarak Garnizon revirinden kıyafet sebebiyle faydalanmasını yasaklayarak kişilik haklarına tecavüz ettiğini, sağlık hizmetlerinden mağdur ederek sağlığının riske atılmasına sebebiyet verdiğini, bununla birlikte şahsın da "eşinin kıyafeti böyle oldukça sen bu orduda ağzınla kuş tutsan kalamazsın" diyerek tehdit ettiklerini, 28 Şubat darbesi sanıklarından şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. (201. klasör, sayfa 210-220)

Müştekinin şikâyet dilekçesi ekinde sunmuş olduğu belgelerin incelenmesinde, Ocak 1989 tarihinde Tabur Komutanı A. E. Ö. tarafından takdir belgesi, 22 Mayıs 1992 tarihinde Alay Komutanı A. K. A. tarafından takdir belgesi, 25 Haziran 1992 tarihinde Ölç.Bl. Komutanı B. Y. tarafından takdir belgesi, 10/05/1994 tarihinde 1. Ölç.Bl. Komutanı K. G. tarafından takdir belgesi, 10 Mayıs 1994, Kasım 1994, 27 Şubat 1995, 26 Ekim 1995, 01 Haziran 1996 tarihlerinde Ölç. Tabur Komutanı H. E. tarafından takdir belgesi, 13 Eylül 1994 tarihinde Alay Komutanı A. B. Ü. tarafından takdir belgesi, 20 Mart 1996, 04 Haziran 1996, 11 Kasım 1996, 29 Kasım 1996, 03 Şubat 1997, 06 Mart 1997 tarihlerinde Alay Komutanı Y. Ö. tarafından takdir belgesi, 08 Haziran 1998 tarihinde Ölç. Tabur Komutanı tarafından takdir belgesi, 13 Mart 1998 tarihinde Alay Komutanı Y. C. tarafınan takdir belgesi, 07 Ocak 1999, 16 Mart 1999 tarihlerinde 1. Mekânize Piyade Tabur Komutanı F. U. tarafından takdir belgesi ile ödüllendirildiği anlaşılmıştır. (201. klasör, sayfa 188-209)

Yüksek Askeri Şuraya Sevk yazısında belirtilen "Milli görüş mensubu olduğu, Atatürk ilke ve inkılapları ile Cumhuriyetin temel niteliklerine karşı olduğu ve bu fikirlerinden vazgeçmesinin mümkün olmadığı, kendi ideolojik görüşünde olan örgüt mensupları ile irtibat kurduğu, Türk Silahlı Kuvvetlerinden ayrılma pahasına uyarı konusu olan tutum ve davranışlarından vazgeçmeyeceğini açık bir şekilde belirttiği, amirleri tarafından tutum ve davranışını değiştirmesi için yapılan ikazlara karşılık 'ben görüşlerimin doğru olduğuna inanıyorum ve bunları doğru yapıyorum' şeklinde beyanda bulunduğu, sosyal faaliyetleri küçümseyip ahlak dışı telakki ettiği ve subay-astsubay camiası ile hiç bir resmi kutlama ve anma törenine katılmadığı, bu nedenlerle tutum ve davranışları ile yasa dışı görüşleri benimseyip bu faaliyetlerde bulunduğu anlaşılmıştır. Ayrıca sicil belgelerinde ideolojik yönde menfi kanaatlerin bulunduğu, sicil amirlerince tanzim edilen sakıncalı/şüpheli personel raporunda 'Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiğinin kesilmesi uygundur' kanaatinin bulunduğu" şeklindeki iddialarda müştekinin suç olarak değerlendirilebilecek bir faaliyetinin ortaya konamadığı, ileri sürülen iddiaların askerlik görevi dışında, suç teşkil etmeyen, toplum içerisindeki özel yaşamı konusundaki tercihleri ile ilgili olduğu, bunların ne şekilde askerlikle ilgili disiplinsizlik oluşturduğunun açıklanamadığı halde TSK’dan atılmasına gerekçe yapıldığı, "tutum ve davranışları ile yasa dışı görüşleri benimseyip bu faaliyetlerde bulunduğu " iddiası ile ilgili ise hiçbir belge ve bilgi bulunmadığı, yasa dışı olan tutum ve davranışların neler olduğunun açıklanmadığı, doğruluğunda suç olarak değerlendirilebilecek bu şekildeki iddialarla ilgili hiçbir adli soruşturma ve kovuşturma yapılmamış olmasının iddiaların gerçek dışı olduğu kanaatine götürdüğü anlaşılmaktadır. (201. klasör, sayfa 215-216)

127 – Müşteki Aytekin MADEN 05/11/2012 tarihli şikâyetinde özetle;

TSK'da astsubay olarak görev yaptığını, 1995 Ağustos ayına kadar hiçbir uyarı ve disiplin cezası almadığını, mesleğini başarılı bir şekilde ifa ettiğini, hakkında düzenlenen bütün siciller olumlu olduğu halde 1995 yılı Ağustos ayında görev yaptığı Kartal Maltepe'de bulunan 2. Zırhlı Tugay Komutanlığına Tuğgeneral O. D. S.'nin atanması sonucunda kendisi ve kendisi gibi eşi başörtüsü takan TSK personeli üzerinde D. S.’nin emriyle psikolojik baskı kurulmaya başlandığını, sebepsiz yere hakkında disiplin cezaları verildiğini, 19/12/1995 tarihinde YAŞ kararı ile TSK'dan ihracına karar verildiğini, yıllar süren başarılı çalışmasına rağmen D. S.'nin Tugay Komutanı olarak göreve başlamasından sonra bu kadar kısa süre içerisinde YAŞ kararı ile meslekten ihraç edilmesinde D. S.'nin da aralarında olduğunu düşündüğü Batı Çalışma Grubunun kendileri gibi cuntacı olmayıp TSK personeli hakkında ne kadar acımasız ve darbeye istekli olduklarını gösterdiğini, bu nedenle 28 Şubat darbe sürecinde görev alan bütün askeri personelin tespit edilerek cezalandırılmasını istediğini belirttiği,

14/05/2012 tarihli şikâyet dilekçesinde de, 23 Ağustos 1995 tarihli emir ile rütbe takma töreninin Tugay bahçesinde yapılacağı ve eşlerinde bu törene katılması emir ile özellikle bildirildiğini, terfi edecek bir astsubayın törene başörtülü eşiyle katıldığı, ancak Tuğgeneral Osman D. S.'nin, arkadaşının terfisi takılmak üzere çağırıldığında sorduğu sorunun çok ilginç olduğunu "bu bayan sizin anneniz mi?" dediğini, astsubayın da eşi olduğunu söyleyince D. S.'nin "Atatürk Türkiye'sinde böyle kıyafet olur mu bu bayanı nizamiyenin dışına çıkarın" diye emir verdiğini,

2.Zırhlı Tugay Komutanlığında bulunan caminin içindeki Kur'an-ı Kerim ve dini kitapların Tugayın yakma yerinde Tuğgeneral O. D. S. tarafından yaktırıldığını, ayrıca caminin minaresi devrilebilir diyerek yıkma teşebbüsünde bulunulduğunu,

3.Tank Bölük Komutan Vekili olarak görev yaparken YAŞ kararının 19/12/1995 tarihinde sabah 10:15'te tebliğ edildiğini, 11:00'da kışladan ayrılmasının istendiğini, kendisine tebligat yapılırken taburda görevli Astsubay Mehmet SAL'ın evine gönderilerek eşinden sivil elbise istendiğini, D. S.'nin talimatıyla kışlada sivil elbise giydirilerek Tank Yüzbaşı A. K. nezaretinde kışladan çıkarıldığını, bir daha kışlaya özlük haklarını takip etmek için bile alınmadığını, kendisinin zimmet teslim etmesine müsade edilmediğini, gıyabında yapılan zimmet sayımında da 134.269.000 TL zimmet açığı çıkarıldığını, bunun da Bahçelievler Mal Müdürlüğüne ödendiğini, evine giden Tank Yüzbaşı A. K. tarafından evindeki askeri elbise, ailesine ait kimlik kartı ve sağlık cüzdanlarının gurur kırıcı bir şekilde alındığını, lojmanlarda kantinlere talimat verilerek aile ve çocuklarının alış veriş yapmasının yasaklandığını,

10 Kasım törenlerine eşlerle katılım için emir verildiğini, eşi başörtülü olanların salona alınmadığını, kışlaya ve kantine dışardan malzeme getiren sivil araç şoförlerinden sakallı olanlar ve aracın üzerinde besmele yazısı olanların D. S.'nin emriyle alınmadığını, ayrıldıktan sonra çalışmaya başladığı İstanbul Büyük Şehir Belediyesinde de hükümet kanadından gelen baskılar ve İçişleri Müfettişleri raporuyla 16/01/2002 tarihinde tek taraflı olarak işten çıkarıldığını, İdare Mahkemesine açmış olduğu davayı kazandığını, ancak davanın Danıştay’a gönderilerek tekrar bozulup ilişiğinin kesildiğini, 28 Şubat darbesi sanıklarından şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. (201. klasör, sayfa 240-245)



Yüklə 11,37 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   121   122   123   124   125   126   127   128   ...   178




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin