T. C. Ankara cumhuriyet başsavciliğI (tmk. 10. Mad.İLe görevli ve yetkiLİ BÖLÜM) tutuklu


– Müşteki Aydın AKYÜZ 21/09/2012 üst yazı tarihli şikâyetinde özetle



Yüklə 11,37 Mb.
səhifə128/178
tarix03.01.2019
ölçüsü11,37 Mb.
#89288
1   ...   124   125   126   127   128   129   130   131   ...   178

138 – Müşteki Aydın AKYÜZ 21/09/2012 üst yazı tarihli şikâyetinde özetle;

2001 yılında Eskişehir 1. Üstkomutanlığında Hava Kıdemli Üstçavuş olarak görev yaparken eşinin başının örtülü olması nedeniyle Yüksek Askeri Şura kararları ile ordudan ilişiğinin kesildiğini, 1993-2001 yılları arası 8 yıl bilfiil görev yaptığını, bu süreçte olumsuz bir sicilinin olmadığını, ordudan atıldıktan sonra 10 yıl süre ile ailesi ve çocukları ile maddi ve manevi zorluklar yaşadığını, ordudan ihraç edilirken hiçbir tazminat alamadığını, maddi ve manevi tazminat hakkı ile özlük haklarını alabilmek için Ankara İdare Mahkemesine 2012 yılının Haziran ayında dava açtığını, davasının devam ettiğini, maddi durumunun kötüleşmesi nedeniyle emekli sandığında biriken parasını çektiğini, şu anda geri ihya olan 27.000 TL ödemesini yaptığını, 12 Eylül 2011 referandumunda Yüksek Askeri Şura kararlarını yargıya açılması ile kaybetmiş olduğu haklarını yeniden kazanmak için müracaat ettiğini, Milli Savunma Bakanlığı tarafından müracaatının kabul edildiğini, yaşanan süreçler dahilinde baskı ve işkencelere maruz kaldığını, kendisini TSK'dan ihraç eden ve hayatında 10 yıllık mağduriyete sebep olan kişi ya da kişilerden şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. (123. klasör, sayfa 211)

Müştekinin şikâyet dilekçesi ekinde sunmuş olduğu belgelerin incelenmesinde, 22 Nisan 1995 tarihinde 1. Öz.Kuv.Alay Komutanı S. E. tarafından takdir belgesi, 23 Ekim 1996 tarihinde 2.Öz.Kuv. A.Komutanı A. A. tarafından takdir belgesi, 06 Ağustos 1995 tarihinde Jandarma Asayiş Komutanı H. K. tarafından takdir belgesi ile ödüllendirildiği anlaşılmıştır. (123. klasör, sayfa 166-185)

139 – Müşteki Kenan AKARSLAN 21/09/2012 tarihli şikâyetinde özetle;

Yüzbaşı konumunda görev yaparken hukuka ve usüle aykırı olarak eşinin başörtüsü takmasından dolayı 19/01/1995 tarihinde re'sen emekli edildiğini, o zaman Batı Çalışma Grubunu tam olarak bilmediğini, emekli Oramiral V. B., A. E., emekli Tuğamiral Ü. N., Kıdemli Albay İ. A., emekli Deniz Binbaşı M. E., emekli Deniz Kurmay Albay M. Ü., emekli Deniz Piyade Albay C. Ç., emekli Tuğamiral H. B. isimli kişilerin kendisi hakkında keyfi yönetmeliklere aykırı bir şekilde bilgi ve belge düzenleyip kendilerini hukukun üstünde görerek mağduriyetine neden olduklarını, İskenderun'da görev yaparken Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Karargahında oluşturulan çalışma grubunda görev almak üzere Ankara'ya çağırıldığını, Askeri Yüksek İdare Mahkemesine dava açtığını, dava devam ederken bu çalışma grubuna çağırıldığını, hakkında bazı iddialar ileri sürüp savunma istediklerini, kendisinin de konunun mahkemede olduğunu, mahkemenin karar vermesi gerektiğini söyleyerek savunma verdiğini, ardından kendisine 28 gün oda hapsi verdiklerini, amaçlarının yargı yolunu kapatıp konuyu Askeri Şuraya götürüp böylece dava açma hakkını engellemek olduğunu, o şekilde sonuçlandığını belirttiği,

15/05/2012 tarihli dilekçesinde de, 02/05/1994 tarihli sicil belgesinde önceden olumlu verilen sicilinin sonradan tahrif edilerek doldurulduğunu, aynı birimde 5 subay olarak görev yaparken 2 subaya el yazıları ile ekte sunduğu hayali raporların yazdırıldığını,

Askeri Yüksek İdare Mahkemesine dava açtığını, kendisi ile birlikte görev yapan 2 subaydan da dava açtığını belirterek, bildiklerini mahkemeye iletmelerini istediğini, ancak dava açmasının hukuksuz işlemi yapanları kızdırdığından kendisini 15/11/1994 tarihinde çalışma grubunda görev almak üzere Deniz Kuvvetleri Komutanlığında bulundurulması istemi ile Ankara'ya çağırıldığını, 15/11/1994 tarihinden itibaren tam 28 gün bir ekip tarafından sorgulandığını, maddi manevi sıkıntılar yaşattıklarını, neden mahkemede dava açtığı dahil bir çok soru sorulduğunu, iddia edilen konularla ilgili dava açtığını, mahkeme kararını versin dediğinde, çok şiddetli mukabele ile karşılaştığını, AYİM'in kararını beklemeden 1994 Aralık ayında YAŞ kararı ile TSK'dan ilişiğini kestiklerini, AYİM'den kararın Mart 1995'te çıktığını, 10 aydır devam eden sicil iptal davasının esasına girilmeden TSK'dan ilişiğinin kesildiği, statüsünün değiştiği, maddi manevi menfaatinin kalmadığı gerekçesiyle reddedildiğini, halbuki hakkındaki ayırma işleminin hukuksuz bir şekilde tahrif edilerek düzenlenen sicil belgesine göre yapıldığını, her darbe döneminde olduğu gibi darbecilerin ideolojik şablonuna uymayan TSK personelinin ihracına hukuki alt yapı oluşturmaya yönelik olarak düzenlenen veya baskı ile düzenlettirilen sicillere dayandığını,

Yaklaşık 10 yıllık görev süresinde tüm terfi ve derece ilerlemelerini zamanında yaptığını, görev ile ilgili veya görev dışı herhangi bir sebeple hakkında açılmış bir ceza veya disiplin soruşturması bulunmadığını, sicilleri incelendiğinde son sicilinin ani düşüş gösterdiği ve ihracına alt yapı oluşturmaya yönelik olarak subjektif olarak düzenlenmiş tek sicil olduğunun görüleceğini, idari işlemin dayanağını oluşturan bu menfi sicilin objektif olmadığını, çünkü idari işlemin dayanağını oluşturan ve sıralı sicil amirlerince düzenlenen menfi sicillerin ve kanaatlerin geçmiş sicil safahatı ile uyumsuz olduğunu, özetle ihracına dayanak sicil ve kanaatlerin geçmiş sicil safahatı, başarı ve liyakat durumu ile mutlak şekilde çeliştiğini, ihracına gerekçe yapılan eşinin başörtülü bulunması inançlarından kaynaklanan yaşam tarzı dışındaki hiçbir iddiayı kabul etmediğini, 28 Şubat darbesi sanıklarından şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. (123. klasör, sayfa 230-239)

Müştekinin sunmuş olduğu dilekçe ekindeki belgelerin incelenmesinde, 09 Ocak 1992 tarihinde Kurslar Komutanı Ü. K. tarafından takdir belgesi ile ödüllendirildiği, 15/11/1994 tarihli müştekiye verilen savunma yazısında "hakkınızda elde edilen bilgilerden irticai faaliyet gösteren kişi ve örgütlerle askeri disiplin ve düzeni bozacak şekilde ilişkide bulunduğunuz tespit edilmiştir" denildiği, ancak iddianın soyut olduğu adli suç işlediği iddiası var ise bununla ilgili herhangi bir belgeye ve yapılmış bir soruşturma ya da suç duyurusuna rastlanılmadığı,

Müşteki hakkında Öğretmen Üsteğmen V. Ö. tarafından yazılan 04/11/1994 tarihli kanaat yazısında, "mesai arkadaşlığı dolayısıyla çeşitli vesilelerle görüştük, bu görüşmelerde kendisinin hiçbir zaman siyasi konularda görüş veya ima ettiğine tanık olmadım, Öğ. Yzb. Kenan AKARSLAN'ın kişilik itibariyle Atatürkçü, çalışkan, dürüst, mert bir subay ve iyi bir arkadaş olduğu görüşündeyim." denildiği, yine 04 Kasım 1994 tarihli Öğretmen Kıdemli Üsteğmen N. Y. müşteki hakkındaki kanaat yazısında, "görüşmelerimiz esnasında konumumuz itibariyle siyasi içerikli konuşmalara girme gereği duyulmamış olması doğaldır. Aramızda geçen diğer mesleki veya sosyal konulardaki konuşmalarda Öğ. Yzb. Kenan AKARSLAN'ın herhangi bir siyasi görüşü destekler tarzda ifadelerine şahit olmadım. Ayrıca kendisinin Atatürk ilke ve inkılaplarına ters düşen inançta bir subay olduğu kanaatini uyandıracak ne bir davranışına ne de ifadesine rastladım. 5 yıl birlikte mesai yaptığım bu meslektaşımın çalışmalarında başarılı, dürüst, çalışkan, ordusunu milletini seven aydın kişiliğe sahip bir subay olduğu konusunda şüphem yoktur" denildiği,

Müşteki hakkında 02/05/1994 tarihli Öğretmen Kıdemli Üsteğmen M. E. tarafından düzenlenen rapor başlıklı sadece kendisi imzalı belgede ise, müştekinin Atatürk'ün askeri şahsiyetini ve özellikle laiklik alanında yapmış olduğu inkılapları eleştiren sözler söylediği, laik düşünce sahiplerini Kemalist yobazlar olarak nitelendirdiği, Atatürk'ün Türkiye'de putlaştırıldığını söylediğini belirttiği, yine Öğretmen Kıdemli Yüzbaşı İ. A. T. tarafından yazılan 02 Mayıs 1994 tarihli müşteki hakkındaki 2 sayfadan ibaret yazıda benzer şekilde müştekinin eşinin başörtülü olması nedeniyle eşine ait sağlık muayene fişi verilmediği, müştekinin bayanların elini sıkmadığı, eşinin de aynı şekilde erkeklerin elini sıkmadığı, aile toplantılarında haremlik-selamlık oturdukları, fikir ve düşüncelerini yakın çevresine empoze etmek istediği, Almanca bilmediği, meslek bilgisi, disiplin yönü zayıf, sosyal yaşama ayak uydurmaya ve bu yönlerini geliştirmeye müsait olmadığının belirttiği anlaşılmıştır. (123. klasör, sayfa 213-228)



140 – Müşteki Levent ERDEM 02/10/2012 tarihli şikâyetinde özetle;

TUS sınavı sonrası Tıp Tarihi ve Deontoloji Uzmanlık eğitimini 1990-1992 yılları arasında GATA (Ankara)'da tamamlayarak aynı bölümde öğretim elemanı olarak 1996 yılına kadar görev yaptığını, bu süre içerisinde GATA lojmanlarında oturduğunu, eşinin başörtülü olduğunu, 1996 yılına kadar eşinin başörtülü olması nedeniyle herhangi bir problemle karşılaşmadığını, 1996 yılında uzmanlık alanı ile ilgili GATA dışında başka bir görev yeri olmadığı halde Samsun Sahra Sıhhiye Okulu ve Eğitim Merkezi Komutanlığına tayininin yapıldığını, burada görev yaparken Merkez Komutanlığı görevini yapan Tümgeneral D. S.'nin doğrudan ve dolaylı 1. ve 2. sicil amirlerini kullanarak baskılarına maruz kaldığını, bir defasında haber verilmeksizin aniden D. S.'nin odasına girdiğini, eğitim kıyafetinin üzerinde olduğunu, palaskasından tutarak ellerini arkasından geçirerek sarsıp palaskasının sıkı olmadığını, bu konuda verdiği emre uygun olmadığını belirterek beraberindeki disiplin subayına ve 1. sicil amirine Disiplin Mahkemesine verin diye emir verdiğini, bunun üzerine mahkemeye verildiğini, mahkemenin 2 hafta göz hapsine karar verdiğini, bu şekilde muamele gören hiçbir subay ve astsubay olmadığı halde o dönemde eşinin başörtülü olması nedeniyle kendisine bu şekilde davranıldığını, ayrıca D. S.'nin tebliğ ettiği emirle "İslamiyette ibadetler ferdidir, Cuma namazı da buna dahildir" şeklindeki emirle Cuma namazı kılmak isteyen kendisi ve diğer rütbelilerin din ve vicdan özgürlüğünü engellediğini, yine yayınladığı "devrim kanunlarına aykırı kıyafetle lojmanlara giriş ve çıkış yasaktır" şeklindeki emri lojman nizamiyelerine astırdığı, bunun eşi başörtülü olan askeri personelin giriş ve çıkışında sıkıntı oluşturmak ve baskı oluşturmaya yönelik olduğunu, 1. sicil amirinin Albay A. K. olduğunu, D. S'nin 1. sicil amiri aracılığıyla savunma istediğini, savunmanın konusunun "günlük yaşantınızda niçin çağdaş yaşam ilkeleri yerine İslami ilkeleri uyguluyorsunuz" şeklinde olduğunu, eşinin katılması gereken sosyal gecelere eşsiz katıldığı zamanlarda niçin eşi ile katılmadığı konusunda savunmalar istendiğini, D. S. ve atılmasına neden olan Yüksek Askeri Şura kararında imzası bulunan kişilerden şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. (123. klasör, sayfa 249-250)



141 – Müşteki Fatih YILDIRIM 03/11/2012 tarihli şikâyetinde özetle;

Temmuz 1997 tarihinde Yüksek Askeri Şura kararı ile mesleğinden ihraç edildiğini, bu kararın altında imzası olan bütün Yüksek Askeri Şura üyelerinden şikâyetçi olduğunu, iddia edilen hususları kesinlikle kabul etmediğini, kendisinin hiçbir örgütle alakasının olmadığını, örgütün propagandasını yapmadığını, beraber kaldığı arkadaşlarla doğal olarak birbirlerine gidip geldiklerini, sohbet ettiklerini ama hiçbir yasa dışı faaliyetinin olmadığını, dini inancının gereğini yaşadığını, namaz kılıp oruç tuttuğunu, bu hususta hiçbir gruba mensup olmadığını, faaliyetlerine katılmadığını, sadece ve sadece dini inancının gereğini yaşadığını, sık sık izin ve istirahat aldığı iddia edilmiş ise de hiçbir zaman istirahat almadığını, sadece senelik izinlerini kullandığını, görevini ihmal ettiği ve disiplinsiz olduğu söylenmiş ise de askerlik hizmeti boyunca sadece 2 defa disiplinsizlik cezası aldığını, birincisinin Hava Kuvvetleri Komutanlığı imzalı savunma belgesinin fotokopi ile çoğaltıldığı ve sonradan kendisinin isminin fotokopi üzerine ilave edildiği, bunun sonucunda birçok kişinin grup olarak oda hapsi aldığını, oda hapsi aldığı yerin birlik dışında Etimesgut misafirhanesi olduğunu, kendi Komutanlarının dahi oda hapsi aldığını bildiğini, oda hapsinin gizli tutulduğunu, çünkü yasa dışı olduğunu, ikincisi ise bir hakaret olayında Binbaşı aleyhine şahitlik yaptığını ve Binbaşının 7 gün oda hapsi aldığını, üst amirinin bu sebeple kendisine 21 gün oda hapsi cezası verdiğini, kendisinin uzaklaştırılmasına neden olan karardaki diğer ceza iddialarının asılsız olduğunu, sicilini düşürmek için dosyasına ilave edilmiş gerçek dışı iddialar olduğunu belirttiği,

16/05/2012 tarihli dilekçesinde de, 1992-1997 yılları arasında Batman Hava Meydan Komutanlığında görevli iken dönemin Hava Meydanı Komutanı Hv.P.Alb. M. A. tarafından 1997 Mayıs-Haziran ayında sicilinin kasten düşürüldüğünü ve şahsi sicil dosyasının 05 Ağustos 1997 tarihinde yapılacak olan Yüksek Askeri Şura toplantısına gönderildiğini, böylece BÇG'nin örgütsel hiyerarşisinin iradesi doğrultusunda 05/08/1997 tarihli YAŞ kararıyla re'sen emekli edildiğini, TSK'dan ihraç edildikten sonra iş bulmasının engellendiğini, ailece büyük maddi sıkıntılar, derin manevi acılar yaşadığını, 1999-2000 yıllarında eşinden boşandığını, yuvasının yıkıldığını, ailesinin parçalandığını, 28 Şubat darbesi sanıklarından şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. (123. klasör, sayfa 252-263)

Yüksek Askeri Şuraya Sevk yazısında belirtilen "Hv. K.K.lığı İsth. Bşk.lığı raporundan ve Bulut Projesi çerçevesinde sorgulanan aşağıda isimleri belirtilen personelin Hv.Mu.Bçvş. F. Y. hakkında verdiği ifadelere göre; Fethullah GÜLEN nurcu grubu mensubu olduğu,

Hv.Astsb. K. A.'ya göre; Kasım 1985 ayında hizmet evi sorumlusu olan Hv.Astsb. İ. G.'nin tatbikata gittiği, Hv.Astsb. K. E. tarafından Hv.Astsb. F. Y'nin söz konusu eve getirildiği ve evde kaldığı süre içerisinde namaz kılma, kitap okuma, kur'anı kerim ve ilahi dinleme gibi nurculuk faaliyetlerinin yapıldığı,

Hv.Astsb. İ. G.'ye göre; Hv. Astsb. F. Y'nin kendisi göreve gittikten sonra Erkilet apartmanına gönderildiği, Erkilet apartmanının boşaltılmasından sonra Hv. Astsb. F. Y.’nin Hv. Astsb. M. A. T. ile kalmaya başladığı ve sorgulamaya karşı koyma konusunda 19 Nisan 1987 günü Etlik'te yapılan toplantıya Hv. Astsb. F. Y'nin da katıldığı,

Hv.Astsb. K. E.'nin göre; Hv. Astsb. F. Y'nin birlikte namaz kılma ve dini ağırlıklı faaliyetlerin devam etmesi için Erkilet apartmanına gittiği,

Hv.Astsb. A. Ö.'ye göre; Hv.Astsb. İ. G'nin göreve gitmesiyle hizmet evine Hv.Astsb. F. Y.’nin geldiği ve ev imamlığı yaptığı,

Hv.Astsb. S. B.'nin göre; Ağustos 1996 tarihinde; Çubuk barajında, izinli Hv.Astsb.ları tarafından iki çadırın kurulduğu, Hv.Astsb. F. Y.'nin de bulunduğu bu çadırlara yeni mezun astsubayların davet edildiği ve bunların 3-5 gün kadar kaldığı, sorgulamaya karşı koyma konusunda 19 Nisan 1987 günü Etlik'te yapılan toplantıya Hv.Astsb. F. Y.'nin de katıldığı,

Hv. Astsb. F. İ.'nin göre; Hv. Astsb. F. Y.’nin bulundukları hizmet evine geldiği,

Hv.Astsb. K. F.’ye göre; sorgulamaya karşı koyma konusunda 19 Nisan 1987 günü Etlik'te yapılan toplantıya Hv.Astsb. F. Y.'nin da katıldığı,

Hv.Astsb. F. K'ya göre; sorgulamaya karşı koyma konusunda 19 Nisan 1987 günü Etlik'te yapılan toplantıya Hv.Astsb. F. Y.’nin da katıldığı,

Hv.Astsb. H. H. A.’ya göre; sorgulamaya karşı koyma konusunda 19 Nisan 1987 günü Etlik'te yapılan toplantıya Hv.Astsb. F. Y.’nin da katıldığı,

Kendi ifadesi, hakkında bilgi veren 9 kişinin ifadeleri ve Polygraph testi sonucunda kendisinin nurculuğu benimsediği ve nurculuk faaliyetine katıldığı, bu kapsamda hizmet evi sorumlusu olduğu ve kısa süre ev imamlığı yaptığı, evine gelen karacı astsubay adaylara nurculuğu benimsetmeye çalıştığı, örgütsel amaçlı kampa katıldığı, soruşturmadan bir gün önce sorgulamaya karşı koyma konusunda Etlik'te yapılan toplantıya katıldığı,

Batman Meydan K.lığından gönderilen 5 Mayıs 1997 tarihli yazıda, Hv.Mu.Bçvş. F. Y.'nin eşi A. Y.'nin telefon ile Meydan K.lığını arayarak 'kendisinin evlendiğinde medeni ve çağdaş yapıya sahip olduğunu, daha sonraları eşinin ısrarı ile tarikata girdiğini, tarikat adının Uhud'un Askerleri olduğunu, son zamanlarda yukarıdan emir gelerek başlarını açmamalarını, sosyal etkinliklere katılmamalarının söylendiğini, Hv.K.K.lığı Karargâhında da bu görüşte üst rütbeli personelin bulunduğu, emirleri buradan aldıklarını' beyan ettiği bildirilmiştir.

Birinci Sicil Amiri tarafından Hv.Mu.Bçvş. F. Y.'nin sık sık izin ve istirahat aldığı, sosyal faaliyetlere katılmadığı, çevreye uyumlu olmadığı, özellikle eşinin medeni kıyafet dışında giyindiği belirtilmiştir.

Hakkında doldurulan muhtelif kanaat raporlarında; aynı görüşteki kişilerle samimi olduğu, görev başarısının vasat olduğu, sık sık izin ve istirahat alma alışkanlığı olduğu, sosyal davranışlarının çevreye uyumlu olmadığı, zaman zaman görevini ihmal edici ve disiplini bozucu tutum ve davranışları olduğu, bu nedenle kanun ve yönetmelik hükümleri gereğince disiplin bozucu hareketlerde bulunduğu anlaşılmıştır. Yetersiz savunma verdiğinden 21.4.1987 tarihinde 28 gün oda hapsi cezası, disiplinsizliği nedeniyle 26.10.1990 tarihinde 21 gün oda hapsi cezası, nöbet yerini terk etmek suçundan 1.4.1991 tarihinde 4 gün izinsizlik cezası, emre itaatsizlik suçundan 25.2.1992 tarihinde şiddetli tevbih cezası, nöbet mahallini izinsiz terk etmek suçundan 13.1.1993 tarihinde 3 gün izinsizlik cezası, disiplinsizliği nedeniyle 16.4.1996 tarihinde şiddetli tevbih cezası bulunduğu görülmüştür." şeklindeki iddialarda müştekinin suç olarak değerlendirilebilecek bir faaliyetinin ortaya konamadığı, ileri sürülen iddiaların askerlik görevi dışında, suç teşkil etmeyen, toplum içerisindeki özel yaşamı konusundaki tercihleri ile ilgili olduğu, askerlik görevi dışındaki özel hayatının yasa dışı olarak araştırılarak sorgulamalara tabi tutulduğu, yasalarda suç olarak olarak tanımlanmamış özel hayatındaki faaliyetleri ile din ve vicdan hürriyeti ve ifade hürriyeti kapsamındaki faaliyetlerinin suç olarak değerlendirilerek bunların yargı denetimine kapalı olan atılma kararına gerekçe yapıldığı, üstelik müşteki hakkındaki ifadelerin Hava Kuvvetleri Komutanlığı personeli hakkında uygulanan Bulut Projesi isimli işkence projesi kapsamında alındığı, Hava Kuvvetleri Komutanlığı Etimesgut Grup Komutanlığında uygulanan Bulut Projesi isimli işkence uygulamaları ile ilgili Başsavcılığımızda ayrıca soruşturma yürütüldüğü anlaşılmıştır. (123. klasör, sayfa 259-261)

142 – Müşteki Ali YALÇINKAYA 09/05/2012 tarihli şikâyet dilekçesinde özetle;

30/08/1993-14/09/2003 tarihleri arasında TSK'da görev yaptığını, evlenmeden önce dini vecibelerini yerine getirdiğini, sadece sözle uyarılmak suretiyle sindirilmeye çalışıldığının, en zor görevlerde görevlendirilmesine rağmen her zaman üstün gayretleriyle, takdir belgeleriyle onurlandırıldığını, evlendiğinde baskı politikasının başladığını, evlendiği yıl tayininin Şırnak iline çıktığını, bağlı bulunduğu Tugay Merkezinin ise Gaziantep'te kaldığını, eşine başörtülü fotoğraf ile kimlik ve sağlık karnesi talebinde bulunduğunu, sadece sağlık karnesi çıkartabildiğini, 1999 yılında Tabur Komutanının emriyle Taburun Muhasebe işlerini takip ettiğini, mali yönden Tugay Kantin Başkanlığına bağlı olduğu için ayda 1-2 defa kantin başkanı Yüzbaşı Y. K. ile görüştüğünü, bir akşam eşi ve küçük kızıyla çarşı gezmesine çıktıklarını, kantin başkanı ile karşılaşarak sadece selamlaştıklarını,

Ertesi günü kantinde görevli bir astsubay arkadaşının kantin başkanının kendisi hakkında bilgiler sorduğunu, eşini tanıyıp tanımadığı ve nasıl biri olduğuna dair sorular sorduğunu ve Ali Astsubayı Tugay Komutanına şikâyet ettim dediğini, o hafta Tabur Komutanı Binbaşı A. T.'nin kendisi ile eşi, inançları, başörtüsü ve İslamiyet hakkında bir konuşma yaptığını, o hafta kantin başkanı Yüzbaşı Y. K.'nin kendisine "astsubayım astsubayım ayağını denk al ben senin gibileri bu ordudan attırabilmeyi kendime görev addettim şimdiye kadar 2 kişiyi attırdım, seni de attıracağım" dediğini, ardından da kendisine aile ziyaretine gelmek istediğini, eşinin hamile olması nedeniyle strese girmemesi için kabul etmediğini, kantinde çalışan astsubay arkadaşının tayini çıktığında Tabur Komutanının kendisini kantinde görevlendirdiğini, görev yaptığı süre içerisinde yıldırmaya çalıştığını, ancak verilen her görevi başarıyla yaptığını, görev süresi sonunda Taburuna döneceği sırada Tabur Komutanının makamına çağırarak kendisinden özür dilediğini, "seni yanlış tanımışım" diyerek bir de takdir belgesi verdiğini, ancak iş işten geçtiğini, sakıncalı personel listesine girdiğini,

07 Ocak 2002 tarihinde Bölük Komutanının eline bir zarf verdiğini, zarfta "yapılan araştırmalarda eşinizin belli bir siyasi görüşün sembolü olan çağdaş olmayan kıyafet giydiği (türban taktığı) tespit edilmiştir." ifadesi ile başlayan 4 maddeden oluşan bir savunma verdiğini, 16 Ocak 2002 tarihinde saat 16:00'dan 23:00'a kadar Tugay İstihbarat Subayı, Alay İstihbarat Subayı, Tabur Komutanı ve Bölük Komutanının da hazır bulunduğu bir sorgulamaya tabi tutulduğunu,

Bölük Komutanının emriyle bölüklerinde görevli bir üsteğmenin eşi ile aile ziyaretine geldiğini, Tabur Komutanının da bir hafta sonra eşi ile aile ziyaretinde bulunduğunu, 05 Temmuz 2002 tarihinde Tabur Komutanının odasında bir kez daha sorguya alındığını, 23 Ağustos 2002 tarihinde Kuvvet Komutanlığından birtakım istihbarat subaylarının geldiğinin söylendiğini, aynı gün mesai bitiminde tekrar sorguya alındığını, herkes odayı terk edip gittiğinde Tabur Komutanının yanına gelip "A. isimli Astsubayım bundan sonra senin için izlenecek yol değişti, artık sana ceza vermemiz gerekiyor" dediğini, kendisinin de "ben disiplinsiz biri değilim, nereme ceza vereceksiniz" dediğinde "evet" diyerek "ama bulacağız bir şeyler, gözün üstünde kaşın var misali" dediğini,

28 Ağustos 2002 tarihinde bu kez Alay Komutanlığında bir savunma aldığını, sordukları sorunun yine eşinin türbanı, neden lojmanda oturmadığı, neden çay partilerine eşi ile katılmadığı yönünde olduğunu, 10 Şubat 2003 tarihinde akşam düzenlenen aileler arası bayramlaşmaya katılmadığı için bir savunma daha aldığını, kendisini yıldırıp isyana sevk etmeye çalıştıklarını, Kıdemli Üstçavuş rütbesinde evli bir astsubay olmasına rağmen Tugayın kullandığı genellikle en kıdemsiz ve bekârların görevlendirildiği yazlık tesislere kış ortasında 1 aylığına göreve gönderildiğini, oradayken 3 defa Tugay Komutanı bazında denetlemeye tabi tutulduğunu, ancak açığını bulamadıklarını,

Görevden döneceği gün Tabur Komutanının telefonla arayarak ertesi günü akşamı Alay Komutanının ordu evinde yemekli toplantıya davet ettiğini, bu toplantıyı özellikle kendisi için yaptıklarını söylediklerini, sözde eşi ile birlikte aile fotoğrafı çekip onu Kuvvet Komutanlığına göndermek istediklerini, ancak kendisinin eşinin İzmir'de olması, malzemeleri teslim ederek arkasından İzmir'e gitmesi gerektiğini belirterek toplantıya katılamadığını, bu yemeğe gitmediği için 16 Nisan 2003 tarihinde savunmasının alınarak 2 gün göz hapsi cezası verildiğini,

14 Eylül 2003 tarihinde Kuvvet Komutanı onayı ve kararname ile TSK'dan ihraç edildiğini, ancak sivilde de hangi kapıya gitse kapıların yüzüne kapandığını, iş vermediklerini, hatta o zamanlar "yeşil sermaye" diye yaftalanan İslami çevrelerin bile iş vermediklerini, bir Türkcell iletişim mağazasında iş bulduğunu, bir gün Tabur Komutanının orada kendisini çalışırken gördüğünü, bir süre sonra patronunun kendisine "kusura bakma sen bize çok ağır gelmeye başladın, seni daha fazla çalıştıramayacağım" diyerek işine son verdiğini, hayatının alt üst olduğunu, evlatlarına yokluk göstermemek için yıllardır çabaladığını, iflas etmiş bir iş adamı olarak kimseden utanmadan alnının akıyla hurda topladığını, su tesisat işleri, kaynak işleri, bilumum tamirat işleri yaptığını, bu kadar sıkıntının içerisinde dahi bir kez olsun yeşil karta müracaat etmediğini, kendi sigortasını kendi çabalarıyla ödemeye çalıştığını, kendisine bu sefaleti yaşatanların halen kendisinin bin bir zor şartlarda ödediği vergileri ile krallar gibi hayatlarını sürdürdüklerini, 28 Şubat sanıklarından şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. (123. klasör, sayfa 309-314)

Müştekinin şikâyet dilekçesi ekinde bulunan belgelerin incelenmesinde, 24 Mart 1994 tarihinde 1/5 Mknz.P.Tb.G/K Komutanı A. K. tarafından takdir belgesi, 29 Nisan 1999 tarihinde Bl. Komutanı Y. A. tarafından takdir belgesi, 16 Şubat 1996 tarihinde Tug. Komutanı A. K. tarafından takdir belgesi, 16 Ocak 1996 tarihinde Tabur Komutanı C. E. tarafından takdir belgesi, 24 Mart 1997 tarihinde 2.Mknz.P.Bl. Komutanı Z. Ş. tarafından takdir belgesi, 28 Şubat 2000 Tarihinde Bl. Komutanı Y. A. tarafından takdir belgesi, 06/03/2000 tarihinde Tabur Komutanı A. T. tarafından takdir belgesi, 26 Haziran 1998 tarihinde Tümen Komutanı Ö. K. tarafından takdir belgesi ile ödüllendirildiği,

16 Nisan 2003 tarihinde, 5 Nisan 2003 tarihinde düzenlenen alay moral gecesine kendisi ve eşi katılmadığından dolayı 2 gün göz hapsi cezası ile cezalandırıldığı, 10 Şubat 2003 tarihinde Kurban Bayramı aile bayramlaşmasına katılmadığı gerekçesiyle savunma verildiği,

17 Aralık 2002 tarihinde müştekiye hitaben yazılan yazıda, "müteakip defalar ikaz edilmiş olmasına rağmen eşinizin belirli bir siyasi düşüncenin sembolü olan kıyafetleri (türban takmak) giymeye devam ettiğini tespit ettim. Sizin eşinizin bu ısrarından vazgeçmesi konusunda göstermiş olduğunuz gayret yetersiz kalmıştır. Eşiniz bu konudaki ısrarına devam edecek midir? Sizin bu konuda gayretiniz devam edecek midir?" denilerek savunmasının istendiği,

28 Ağustos 2002 tarihinde müştekiye hitaben yazılan yazıda, "belirli bir siyasal ideolojiyi temsil eden türbanın eşiniz tarafından kullanılmasının Silahlı Kuvvetlerin tarafsızlık ilkesini olumsuz yönde etkilemesi ve siyasi mesaj vermesi nedeniyle eşinizin bu davranışından vazgeçmesi için gerekli tedbirleri almanız yönünde sıralı amirlerinizce çeşitli tarihlerde uyarılmanıza rağmen bu hususta bugüne kadar herhangi bir değişiklik görülmemiştir. Lojman puanınız lojman almak için yeterli olmasına rağmen lojmanda oturmak için ve eşinizin askeri kimlik kartı olmamasına rağmen askeri kimlik kartı çıkarmak için neden başvurunuz bulunmamaktadır. Askeri personelin eş ve çocuklarının katılımı ile düzenlenen sosyal faaliyetlere eşiniz neden katılmamaktadır." denilerek savunmasının istendiği, 07 Ocak 2002 tarihli yazıda da benzer cümlelerle müştekinin savunmasının istendiği anlaşılmıştır. (123. klasör, sayfa 282-308)



Yüklə 11,37 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   124   125   126   127   128   129   130   131   ...   178




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin