143 – Müşteki Murat SAKARYA 08/10/2012 tarihli şikâyetinde özetle;
30/08/1980-30/08/1989 tarihleri arasında TSK'da görev yaptığını, 1989 yılında Balıkesir 9. Ana Jet Üs Komutanlığında görev yaparken soy ismini hatırlamadığı Bakım Komutanlığında görevli İlhan Üsteğmenin sözlü emirle kendisini Ankara Etimesgut'a göreve gönderdiğini, kendisinin yazılı emir istediğini ve ne görevi yapacağını sorduğunda yazılı emir veremeyeceğini, hangi görevi yapacağını da bilmediğini söylediğini, sözlü emirle Etimesgut'a gittiğini, nizamiyeden sonra bir binaya girerken asker kıyafetli 2 şahsın kollarına girerek şapkasını başından alıp gözlerini bağladıklarını, bir odaya götürdüklerini, daha sonra tekrar gözlerini bağlayıp 2. kata çıkardıklarını, bir odaya koyduklarını, gözlerini açıp kapıyı kilitleyip gittiklerini, odada bir yatak masa ve sandalyenin bulunduğunu, camların boyalı olduğunu, ayakkabı bağlarını ve demir aksamlı rozetini aldıklarını, bir süre sonra Merzifon'da beraber çalıştığı için tanıdığı ancak ismini hatırlamadığı bir üsteğmenin yanına gelerek bir kâğıt verip savunmasını yazmasını istediğini, savunma istenilen kâğıtta "laikliğe aykırı tutum ve davranışlarınızdan savunmanızı yazınız" şeklindeki soruya cevap vermesinin istendiğini, sorunun altında o dönemin Hava Kuvvetleri Komutanının ismi ve imzasının bulunduğunu, yaklaşık 1.5 sayfa savunma yazdığını, savunmasının alınmasından 1 gün sonra 28 gün oda hapsi cezası ile cezalandırıldığını söylediklerini, herhangi bir karar tebliğ edilmediğini,
Aynı oda da 21 gün kaldığını, oda hapsinin 2. haftasında başka bir odaya götürdüklerini, burada bir makineye oturduğunu, kollarını bağladıklarını, yalan makinesi olduğunu belirttiklerini, karşısında doktor kıyafeti giymiş birisinin "nerelisin, şu anda nerelisin, risalei nur okudun mu" şeklinde soru sorduğunu, bu soruları soran şahsın risalei nur kitabından bir bölüm okuduğunu, okuduğu bölümde milliyetçilik yapıldığını söylediğini, kendisinin de "kitaptan bana ne gidin toplatın" dediğini, kitap toplatma işinin Milli Eğitime ait olduğunu söylediğini, sonra makineden bir kâğıt çıkardığını, kâğıttaki grafiği göstererek bazı sorulara yanlış cevap verdiğini söylediğini, kendisinin de makinenin ayarları ile oynadığını, söylediğinin gerçek dışı olduğunu söylediğini, bunun üzerine kendisine kızdığını, askerleri çağırdığını, gözünü bağlayıp tekrar odaya götürdüklerini, oradan tekrar görev yerine gönderildiğini, üs komutanı ile görüştükten sonra 7 gün daha oda hapsinde kaldığını, 28 gün oda hapsi cezasını tamamladığını, 1989 yılındaki Yüksek Askeri Şura kararı ile re'sen emekli edildiğini, bunların başına, eşinin başörtülü olması ve kendisinin namaz kılmasından geldiğini, mağduriyetine sebep olan şahıslardan şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. (123. klasör, sayfa 339-340)
Müştekinin şikâyet dilekçesi ekinde sunmuş olduğu belgelerin incelenmesinde, 18 Mart 1985 tarihinde Hatlar Bakım Komutanı vekili O. Ö. tarafından takdir ve tebrik belgesi, 25 Haziran 1984 tarihinde Hatlar Bakım Komutanı C. Y. tarafından takdir ve teşekkür belgesi, 01 Haziran 1988 tarihinde Bakım Komutanı E. S. tarafından takdir belgesi, 03 Haziran 1987, 21/03/1986 tarihlerinde Üs Komutanı İ. U. tarafından takdir belgesi ile ödüllendirildiği anlaşılmıştır. (123. klasör, sayfa 317-322)
144 – Müşteki Gazi Kemal ALSANCAK 04/12/2012 tarihli şikâyetinde özetle;
Haziran 1998 tarihinde Yüksek Askeri Şura kararıyla mesleğinden ihraç edildiğini, kararın altında imzası olan Yüksek Askeri Şura üyelerinden şikâyetçi olduğunu, iddia edilen hususları kabul etmediğini, hiçbir örgüt ve tarikatla ilgisinin olmadığını, kararda belirtilen 5 ay hapis, 2 ay 15 gün memuriyetten men cezası almadığını, yine 2 gün göz hapsi cezasını da almadığını, görev süresi içerisinde hiçbir askeri ceza almadığını, eşinin inançları gereği başının kapalı olduğunu, sosyal toplantılara ve faaliyetlere eşinin başının kapalı olmasından dolayı katılamadıklarını, bu toplantı ve faaliyetlerin her hafta olduğunu, bazılarına katıldığını, ama bazılarına katılamadığını, ayda bir sefer katılabildiğini, katıldığı toplantılarda alkol kullanmadığı halde kendisine sürekli alkollü içeceklerin ikram edildiğini, bu ikramların kasıtlı olduğunu düşündüğünü, kendi görüşünden insanlarla görüştüğü söylenmekte ise de her görüşten insanla görüştüğünü, kararın siyasi olduğunu düşündüğünü, maddi ve manevi zararlara uğradığını, kararın yanlış olduğunun bir göstergesinin de kendisine itibarının iade edilmesi olduğunu, tekrar memuriyet hakkının verilerek Konya İl Sağlık Müdürlüğünde göreve başladığını, soruşturmaya dahil olmak istediğini belirtmiştir. (123. klasör, sayfa 367)
Yüksek Askeri Şuraya Sevk yazısında belirtilen "irticai görüşü benimsediği (Nakşibendi tarikatı), eşinin tesettür kıyafetli olduğu, eşi ile birlikte sosyal toplantı ve faaliyetlere katılmadığı, kendi görüşündeki sivil şahıslarla görüştüğü, birlik komutanı tarafından ikaz ve uyarılara rağmen tutum ve davranışlarında düzelme olmadığı, halen sakıncalı sağ personel kategorisinde bulunduğu, memuriyet görevini ihmal suçundan 14.11.1995 tarihinde 5 ay hapis, 2 ay 15 gün memuriyetten men cezası aldığı, emre itaatsizlik suçundan 6.4.1990 tarihinde 2 gün göz hapsi cezası aldığı," şeklindeki iddialarda müştekinin suç olarak değerlendirilebilecek bir faaliyetinin ortaya konamadığı, ileri sürülen iddiaların askerlik görevi dışında, suç teşkil etmeyen, toplum içerisindeki özel yaşamı konusundaki tercihleri ile ilgili olduğu, bunların ne şekilde askerlikle ilgili disiplinsizlik oluşturduğunun açıklanamadığı halde TSK’dan atılmasına gerekçe yapıldığı, memuriyete engel teşkil etmeyecek yıllar önce verilmiş hapis cezası ve basit disiplin cezasının karara dayanak yapıldığı anlaşılmaktadır. (123. klasör, sayfa 364-365)
145 –Müşteki Recep ÇELİK 05/11/2012 tarihli şikâyetinde özetle;
28 Şubat sürecinde Gölcük'te bulunan donanmada Üstçavuş olarak görev yaptığını, izin aşımı sebebiyle kararname ile ordudan ihraç edildiğini, yaşanılan süreçte başarılı birçok arkadaşının ordudan ihraç edildiğini, mağdur olduğunu, mağduriyetine yol açan o dönemki komutanlarından birçoğunun Balyoz davasında hüküm giydiğini, mağduriyetine yol açan o dönem BÇG'de yer alan komutanlardan şikâyetçi olduğunu belirttiği,
25/10/2012 tarihli dilekçesinde de, 30/08/1989-22/10/1997 tarihlerinde TSK'da görev yaptığını, Astsubay Üstçavuş rütbesiyle göreve devam ederken TSK'nın kurumsal hiyerarşisi dışında yasa dışı olarak oluşturulan BÇG örgütüne katılmadığı, tutum ve davranışları ile bu örgütün yasa dışı faaliyetlerine engel olacağı değerlendirilerek BÇG örgütü mensuplarınca tehdit, aşağılama, cebir, baskılar, sayısız sıra harici hizmetlerle, meslekte uzmanlık alanıyla bağdaşmayan tenzili görevler sonucu TSK'dan ayrılmaya mecbur bırakıldığını, re'sen emekli edilme işleminin Kuvvet Komutanlığı onayı ile yapıldığına dair tebligatla yapılmadığı için YAŞ kararı ile ilişiğinin kesildiğini düşünerek dava açma hakkını sağlıklı kullanamadığı,
TSK'dan ihraç edildikten sonra iş bulmasının engellendiğini, en yakınları nazarında dahi şüpheli sakıncalı muamelesi gördüğünü, büyük sıkıntılar, maddi ve manevi acılar yaşadığını, halen de yaşamaya devam ettiğini, sağlığının bozulduğunu, o dönemde 20 kg aldığını, psikiyatrist doktorun major depresyon tanısı koyduğunu, 28 Şubat döneminde inanca, vicdana, insanlık onuruna saldırı olduğunu, inançlı insanları yüreklerinin dağlandığını, evlatlarına gözyaşı döktürüldüğünü, kanserli hastaların hastaneden çıkartılıp ölüme terk ettirildiğini, insanlık onurunun ayaklar altına alındığını, Burada ölçü BÇG'nin yapısına uymamak olduğunu, mobbing ve sayısız sıra harici hizmetlerle, bıktırma, yıldırma, baskı ve tehditlerle ayrılmaya mecbur ettiklerini, alt kadrolarda bireysel sözlü hakaretlere başvurduklarını, Başçavuş H. T. gibi kişilerin senelerce hakaretlerine maruz kaldıklarını, o kadarki sorumlu olduğu devletin milyonlarca liralık elektronik cihazlarını kasıtlı olarak bozduğunu, burada amacın tamir edemediği takdirde kendisini amirlerinin gözünde küçük düşürmek olduğunu, baskı ve tehditlerin çok fazla olduğunu, bir askerin de intihar ettiğini, gemi bünyesinden ayrılmaların arttığını, senelik izinlerinin bir kısmını ve mazeret izinlerinin tamamını baskılar sonucu kullanamadığını,
Mesleki başarısı liyakatı en üst seviyede olan kendilerini zorla ayrılmaya mecbur ederken, o güne kadar sicili düşük, meslek başarısı olmayan BÇG uzantılarına tam not verdiklerini, ödüllendirdiklerini, bu kişileri fişlemeci olarak kullandıklarını, "namaz kılıyor, oruç tutuyor, irticai eğilimler mevcuttur, siyasal islamı benimsiyor" olarak fişlediklerini, 1991-2001 yılları arasında 800 kişinin intihar ettiğini, Kanal A televizyonunda Dünden Yarına Sır Ölümler adlı programda bunun gündeme getirildiğini, 28 Şubat darbesi sanıklarından şikâyetçi olduğunu belirttiği,(228. klasör, sayfa 369-375)
Müştekinin Genelkurmay Başkanlığında bulunan şahsi dosyasından temin edilen belgelerin incelenmesinde, 01 Ağustos 1986 tarihinde 1. Sınıf Amiri C. G. ve 1. Sınıf Astsubayı tarafından takdir belgesi ile ödüllendirildiği,
Özet bilgi formu başlıklı belgede, Askeri Mahkemelerce, Disiplin Mahkemelerince ve Disiplin amirlerince verilen cezanın bulunmadığı, sicili not ortalamalarına bakıldığında, 1990 yılı 78, 1991 yılı 94, 1992 yılı 91, 1993 yılı 95, 1994 yılı 95, 1995 yılı 95, 1996 yılı 93, 1997 yılı 86 olduğu, yıllar itibariyle sicil notu ortalamasının 90.87 olduğu,
Müştekinin 08 Ekim 1997 tarihinde çıkmış olduğu senelik izinde 23 Ekim 1997 tarihinde dönmesi gerekirken dönmeyerek izin tecavüzü suçunu işlediği, 10/01/2001 tarihinde tutulan tutanakta müştekinin eyleminin 4616 sayılı erteleme yasası kapsamında kaldığına ilişkin tutanak tutulduğu, müştekinin bu eylemi ile ilgili Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Donanma Komutanlığı Gölcük Askeri Savcılığınca 28 Aralık 2005 tarihli Kovuşturmaya Yer Olmadığı kararı verildiği,
23/10/1998 tarihli sicil belgesinde 1.2. ve 3. sicil amirleri tarafından aynı şekilde "23.10.97 tarihinden itibaren firarda bulunması, disiplin bozucu hareketlerde bulunması ikaz ve cezalara rağmen ıslah olmaması hizmetin gerektirdiği şekilde tavır ve hareketlerini ikazlara rağmen düzenleyememesi nedeniyle, Astsb. Sicil Yönetmeliğnin 53. Maddesinin (a) ve (b) fıkraları gereğince Silahlı Kuvvetlerde kalması uygun değildir" şeklinde kanaat belirtildiği,
Birtakım sicil belgelerine bakıldığında 1997 yılı 1. sicil amiri tarafından "daha fazla gayret sarf etmesi gerekir" şeklinde, 1996 yılı 1. sicil amiri tarafından "disiplinli, çalışkan ve sürekli bir şeyler yapma gayreti gösteren bir astsubaydır" şeklinde, 1995 yılı 1. sicil amiri tarafından "disiplinli, vakur, çalışkan, sürekli bir şeyler yapma gayreti içinde olan bir astsb'dır", "çalışkan, disiplinli, güvenilir bir astsubaydır" şeklinde, 1993 yılı 1. sicil amiri tarafından "mesleki bilgisi ve işini başarmadaki çabası takdire değerdir", "mesleğine düşkün, çalışkan ve güvenilir bir astsubaydır" şeklinde, 1992 yılı 1. sicil amiri tarafından "disiplinli, vakur, çalışkan, sürekli bir şeyler yapabilme gayreti içinde bulunan, yaşı ve rütbesinden beklenmeyen olgunluk ve bilgi beceriye sahip bir astsubaydır" şeklinde, 1991 yılı 1. sicil amiri tarafından "mesleğine bağlı, disiplinli ve çalışkan bir astsubaydır, kendini yetiştirme gayreti içindedir" şeklinde, 2. sicil amiri tarafından "mesleğini seven, gayretli, yetişmekte olan bir astsubaydır" şeklinde kanaat belirtildiği anlaşılmıştır. (228. klasör, sayfa 283-354)
Müştekinin görev yaptığı süre içerisinde adli ve disiplin olarak hiçbir ceza almamış olması, yüksek sicil notları ve kanaatler gözetildiğinde, dilekçesi ve şikâyetindeki anlattığı hususların doğru olduğu kanaati oluşmaktadır.
146 –Müşteki Kasem KURTULUŞ 21/11/2012 tarihli şikâyetinde özetle;
28 Şubat sürecinde ordudan resen emekli edilerek mağdur edildiğini, iş bulmasının engellendiğini, 28 Şubattan sonra Kıbrıs'a tayininin çıktığını, Kıbrıs'ta C. A.'nın kendisine "senin burada ne işin var" dediğini, kendisinin de tayin dairesi şube müdürü Seyman Binbaşının yanına Kıbrıs'taki komutanının emri üzerine gittiğini, Seyman Binbaşının da dosyasına bakarak "kimi nereye tayin edeceğimizi çok iyi biliriz" dediğini, bu durumu Kıbrıs'taki komutanına anlattığını, orduda bulunduğu süre boyunca namaz kıldığını, hiç kimseyle irtibatının bulunmadığını, Kıbrıs'ta S. K. isimli bir Astsubayın devamlı olarak kimlerin namaz kıldığını araştırdığını, birkaç ay sonra bir polisin iftirası nedeniyle tutuklandığını, mahkemesi devam ederken ilk duruşmasında tahliye olduğunu, mahkeme sonuçlanmadan re'sen emekli edildiğini, mahkeme sonucunda da atılmayı gerektirecek bir ceza almadığını, kendisini mağdur eden kişilerden şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. (98 Klasör, sayfa 30-31)
147 –Müşteki Mehmet ALDEMİR 27/11/2012 tarihli şikâyetinde özetle;
28 Şubat sürecinde Erzincan Askeri Hastanesinde Tabip Yüzbaşı olarak görev yaptığını, Tümgeneral D. S. ile hastane baştabibi Binbaşı Ü. Ö. asılsız düzenledikleri sicil nedeniyle 05/08/2002 tarihinde TSK'dan haksız yere ihraç edildiğini, telafisi mümkün olmayan mağduriyetler yaşadığını, kendisine bunu yaşatan D. S. ve Ü. Ö. ve dönemin kuvvet komutanlarından şikâyetçi olduğunu belirttiği,
05/03/2012 tarihli şikâyet dilekçesinde de, 29/07/1994-05/08/2002 tarihleri arasında Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yaptığını, TSK'da görevli olduğu zamanlarda BÇG'nin örgüt mensuplarının faaliyetlerinden dolayı ödüllendirme amaçlı yurtdışı görevlere gönderildiğine şahit olduğunu, bu örgüt tarafından hazırlanan uydurma sicillerin normal posta yoluyla değil de özel kuryelerle taşındığına şahit olduğunu, sicillerin karargâhta hazırlanıp onay için kıtalara özel kuryelerle gönderildiğini, bu şekilde BÇG'nin örgütsel hiyerarşisinin iradesi doğrultusunda 05/08/2002 tarihinde YAŞ karar ile TSK'dan ihraç edildiğini, 28 Şubat darbesi sanıklarından şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. (98. klasör, sayfa 2-14)
148 – Müşteki Ahmet ÇELİK 05/11/2012 tarihli şikâyetinde özetle;
28 Şubat süreci ile ortaya çıkan Batı Çalışma Grubunun ordu içerisinde uzun süre devam eden bir zihniyet olduğunu, 1989 yılında bu zihniyeti temsil eden kişilerin oluşturduğu, hukuk dışı yapılanmanın kendisini askerlik mesleğinden ayırdığını, askerlik mesleği sırasında namaz kıldığını, inançlarına saldırmak isteyen kişi ve grupların bunu irtica gerekçesi saydıklarını, 28 gün boyunca yasa dışı biçimde gözleri kapalı olarak sorgulandığını, kendisine namaz kılmayı nasıl öğrendiği, nereden eğitim aldığı, hangi örgütlerle bağlantılı olduğunu sorduklarını, hiçbir örgütle bağlantısı olmadığını, namazı ailesinden öğrendiğini, hiçbir yerde eğitim almadığını söylemişse de 28 gün boyunca sözlü ve fiili işkencelerde bulunduklarını, Hava Kuvvetleri Komutanlığında zaman zaman bazı arkadaşlarını sorguya aldıklarını, 1987 yılında başlayan bu uygulamaya maruz kalan arkadaşlarının sert tepki gösterip gözleri bağlı iken gözlerini açtıklarında ileri derecede fiili işkenceye maruz kaldıklarını anlattıklarını, bu yüzden 28 günlük hücre cezası döneminde herhangi bir şekilde karşı koymadığını,
Gözleri bağlı şekilde sorgusunun yapıldığını, yalan makinesi olduğunu söyledikleri bir makinenin bulunduğunu, en son imza attırırken gözlerini açtıklarını, bir Başçavuşun ifade tutanağını kabul ediyor musun diye sorduğunda bir kısmına itiraz edip evrakı imzaladığını, yasa dışı uygulamaları gerçekleştiren 28 Şubat sürecinde ortaya çıkan cuntacılardan ve onların devamı niteliğindeki kendisini askerlik mesleğinden atan kişilerden şikâyetçi olduğunu belirttiği,
31/08/2012 tarihli dilekçesinde de, TSK'da Üstçavuş olarak görev yaptığını, 1989 yılında Malatya 7. Ana Jet Üs Komutanlığında amirleri tarafından Ankara Etimesgut Hava Ulaştırma Grup Komutanlığına görevli olarak gönderildiğini, dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı imzalı matbu bir evrakla yasa dışı irticai görüşleri benimsediği gerekçesiyle savunmasının istendiğini, bu iddiayı kabul etmediğini, 28 günlük oda hapsi ile cezalandırıldığını, 2 katlı uzun bir binayı cezaevi yaptıklarını, gözlerini bağlayıp üst katın koridorunun ilk odasına koyduklarını, üzerindeki bütün eşyaları, kemer, para, ayakkabı bağları, cüzdan, kravat vs. aldıktan sonra kapıyı kilitlediklerini, odanın tek penceresinin tahtalar çivilenerek kapatıldığını, oda da bir masa, bir sandalye, bir sürahi ve yatak bulunduğunu, kapıdaki merceğin dışarıdan içeriyi gözetleyecek şekilde takıldığını, katın tuvaletinin kapatıldığı odanın karşısında olmasına rağmen gözlerinin bağlanarak götürüldüğünü,
Orada kaldığı 28 gün süresinde defalarca gözleri bağlanarak alt kata sorgulamaya indirildiğini, aileden gelen eğitimle namaz kıldığını, sordukları konularla ilgili bilgisinin olmadığını söylemesine rağmen kaldığı odadaki yatağı aldıklarını, günlerce sandalyede oturarak uyumak zorunda kaldığını, günler sonra yatağı tekrar verdiklerini, sorgulamada kendisine görevden atılacağını, askerlikten atıldığı için sivil hayatta iş bulamayacağını, hem kendisinin hem ailesinin kimsenin yüzüne bakamayacağını, bekâr olduğu için evlenemeyeceğini, evlense bile ailesinin ve çocuklarının ömür boyu bu kara leke ile yaşayacağını, çevresi ile birlikte maddi ve manevi perişan olacaklarının söylendiğini, orada geçirdiği 28 günlük hücre cezasında 2 defa koridorun sonundaki bir odada yalan makinesi olduğunu söyledikleri bir makinenin kablolarını vücuduna bağlayarak sorular sorup test yaptıklarını, yalan söylediğini belirttiklerini, daha sonra hazırlanmış bir ifadeyi imzalamasını istediklerini, bazı yerlerine itiraz ederek imzaladığını, odadan her çıkarılışında gözlerinin bağlandığını, sadece yalan makinesine bağlanırken ve ifadeyi imzalarken gözlerini açtıklarını,
Çıktığı gün, aldıkları eşyaları verdikten sonra bir arabanın kapalı kasasına bindirip şehirde bir otobüs durağına bıraktıklarını, uzun süre 1-3 saat orada kendine gelmek için ayakta beklediğini, tekrar birliğine katıldığında bir haftaya yakın hiç uyuyamadığını, Yüksek Askeri Şura kararı ile 28/12/1989 tarihinde re'sen emekliye sevk edildiğini, 28 Şubat darbesi sanıklarından şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. (203 Klasör, sayfa 366-371)
149 – Müşteki Nevzat EMRE 05/11/2012 tarihli şikâyetinde özetle;
Dilekçesinde belirttiği 28 Şubatın planlayıcısı ve uygulayıcılarından şikâyetçi olduğunu belirttiği, 31/08/2012 şikâyet dilekçesinde ise, TSK'da Kasım 1990 tarihinde 5. Ana Jet Üs Komutanlığı Merzifon/Amasya'da görev yaparken amirlerinin Ankara Etimesgut Hava Ulaştırma Grup Komutanlığına geçici görevle gitmesi konusunda görev belgesi verdiklerini, görev ile ilgili açıklama yapmadıklarını, ama bu göreve daha önceden gidenlerden görevin ne manaya geldiğini öğrendiğini, ilgili birliğe gittiğinde başka birliklerden de çok sayıda rütbeli askeri personelin oraya çağırıldığını öğrendiğini, kendilerini geniş bir salona aldıklarını, ardından hepsinin tutuklu olduğunu, tek tek hücrelerine götürüleceklerinin söylendiğini, sırası gelenin üzerindeki cüzdan, para, kravat, ayakkabı bağı vs. eşyaları aldıklarını, kendisinin de bu şekilde bir odaya götürüp kilitlediklerini, odada bir yatak ve plastik bir su kabından başka bir şey bulunmadığını, pencerelerin dışarıdan tahta ile kapatılarak çakılmış olduğunu, 24 saat ışık yandığını, saat ve takvim olmadığı için zaman mefhumunun yok olduğunu, tam bir psikolojik baskı uygulandığını, ertesi gün sabah dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı imzalı matbu bir evrakta savunmasının istendiğini,
İrticai faaliyetlere katılmak ve Atatürk ilkelerine karşı gelmekle suçlandığını, suçlamaları reddettiğini, öğleden sonra savunmasının yetersiz olduğu belirtilerek 28 gün sürecek oda hapsinin başladığını, daha sonra gözleri bağlanarak dışarı çıkarıldığını, merdiven altı olduğunu sandığı derin bir yere indirildiğini, burada yüzünü görmediği kişilerce bilmediği, haberinin olmadığı şeylerle suçlanarak sorgulandığını, hakaret ettiklerini, ordudan atmakla tehdit ettiklerini, çoluk çocuk sefalet çekeceğini belirttiklerini, gözleri bağlı olarak geç vakitlere kadar tuttuklarını, bu işlemlerin defalarca tekrarlandığını, hakkında şikâyet olduğunu, yüzleştireceklerini söyledikleri hiç kimseyi getirip yüzleştirmediklerini, hiçbir delil gösteremediklerini, yapmadıkları eylemleri yaptığını söyletmek için çok baskı yaptıklarını, birkaç kez çok bitkin bir halde iken doktor gömlekli bir adamın yanına götürüldüğünü, sadece onun yüzünü gördüğünü, yalan makinesi olduğunu söyledikleri bir makinenin kablolarını vücuduna bağlayıp sorular sorduklarını ve yalan söylediğini ima ettiklerini,
28 günün sonunda giydiği resmi kıyafetler ile pejmürde bir vaziyette kendisini otoparka bıraktıklarını, birliğine döndüğünde mesai arkadaşlarının yanında bulunmaktan çekindiklerini, beraber görülürlerse başlarına aynı şeylerin geleceği korkusu taşıdıklarını, bundan dolayı bulunduğu ortamlardan uzak durduklarını görerek bu ızdırabı yaşadığını, bir nevi tecrit edildiğini, bu durumun hasıl ettiği psikolojik yıkımın ortaya çıkardığı sıkıntıyı anlatmasının imkânsız olduğunu, Ağustos 1991 tarihli YAŞ kararı ile TSK'dan ihraç edildiğini, 28 Şubat darbesi sanıklarından şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. (203 Klasör, sayfa 357-362)
Müştekinin dilekçesi ekinde sunmuş olduğu belgelerin incelenmesinde 03 Mart 1988 tarihinde Üskomutanı A. G. tarafından takdir belgesi, 27 Haziran 1990 tarihinde Mrk.Bkm. Komutan Vekili S. Ö. tarafından takdir belgesi, 19 Temmuz 1984 tarihinde takdir belgesi ile ödüllendirildiği anlaşılmıştır. (203 Klasör, sayfa 350-353)
150 –Müşteki Necmettin KELEŞ 05/11/2012 tarihli şikâyetinde özetle;
TSK'da Astsubay olarak görev yaparken 1996 yılı Aralık ayında YAŞ kararıyla görevine son verildiğini, 1996 yılında eşinin başını açmasını, eşi ile birlikte törenlere katılmasının istendiğini, bunu kabul etmeyerek törenlere kendisinin katıldığını, eşinin katılmadığını, bu nedenle kendisine çeşitli bahaneler uydurularak 3 gün oda hapsi ve 12 gün göz hapsi verdiklerini, daha sonra da ordudan attıklarını, ordudan atıldıktan sonra iş bulmakta zorluk çektiğini, bir süre işsiz kaldığını, bir kısım ev eşyalarını satmak zorunda kaldığını, ordudan atıldığı için kimsenin kendisine iş vermek istemediğini, bu nedenle mağdur olduğunu, atılmasına sebep olan Cumhurbaşkanı, Başbakan, YAŞ üyeleri bulunduğu 1. Ordu 2. Zırhlı Tugayı Komutanı D. S. ve Albay İ. E. ile hakkında asılsız sicil dolduran sicil amirlerinden şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. (203 Klasör, sayfa 349)
Yüksek Askeri Şuraya Sevk yazısında belirtilen "şüpheli personel kategorisinde olduğu, komutanlıkça hazırlanan personel kanaat raporunda, Cumhuriyetin temel niteliklerine aykırı tutum ve davranışlar içerisinde olduğu belirtilmiştir. Kıyafet Yönergesine aykırı giyinmek suçundan, 9.8.1996 tarihinde 3 gün oda hapsi cezası aldığı, K.K.K. Komisyon tutanağında; tutum ve davranışları ile yasa dışı irticai görüşleri benimsediğinin belirtildiği, bu nedenle Kanun ve Yönetmelik hükümleri gereğince disiplin bozucu hareketler içerisinde olduğu, tutum ve davranışları ile irticai görüşleri benimsediği ve faaliyetlerde bulunduğu anlaşılmıştır. Emre itaatsizlik suçundan 17.1.1984 tarihinde 22 gün oda hapsi cezası, emre itaatsizlik suçundan 19.2.1985 tarihinde 12 gün oda hapsi cezası, emri değiştirmek suçundan 3 gün izinsizlik cezası, mesaiye geç gelmek suçundan 12.4.1984 tarihinde şiddetli tevbih cezası, mesaiyi izinsiz terk etmekten şiddetli tevbih cezası, mesaiyi izinsiz terk etmekten 24.11.1989 tarihinde iki gün izinsizlik izni cezası bulunduğu görülmüştür." şeklindeki iddialarda müştekinin suç olarak değerlendirilebilecek bir faaliyetinin ortaya konamadığı, ileri sürülen iddiaların askerlik görevi dışında, suç teşkil etmeyen, toplum içerisindeki özel yaşamı konusundaki tercihleri ile ilgili olduğu, bunların ne şekilde askerlikle ilgili disiplinsizlik oluşturduğunun açıklanamadığı halde TSK’dan atılmasına gerekçe yapıldığı "tutum ve davranışları ile yasa dışı irticai görüşleri benimsediğinin belirtildiği," iddiası ile ilgili ise hiçbir belge ve bilgi bulunmadığı, doğruluğunda suç olarak değerlendirilebilecek bu şekildeki iddia ile ilgili hiçbir adli soruşturma ve kovuşturma yapılmamış olmasının iddiaların gerçek dışı olduğu kanaatine götürdüğü, atılmasından yaklaşık 10 yıl önce verilmiş disiplin cezalarının ihracına dayanak yapıldığı anlaşılmaktadır. (203 Klasör, sayfa 343-344)
Dostları ilə paylaş: |