Kendisine gösterilen;
051836 C MAY 97ZPW:061800 C MAY 97ZPW:061800 C MAY 97 İSTH:3500-42-97/İKKŞ. (323)DZ/2726 ibareleri bulunan Mehmet AYGÜNER ve Aydan EROL imzalı 5 Mayıs 1997 tarihli Yeniyüzyıl Gazetesinde yayınlanan Beykoz Çengeldere köyünde inşa edilmekte olan Fetih isimli külliye hakkındaki belgeyi hatırladığını, bu belgeyi bizzat kendisinin hazırladığını, belgenin üzerinde yer alan ve el yazısı ile yazılan 42 ve 323 ibarelerinin kendisinin yazdığı rakamlar olduğunu, bu belgedeki haberin 5 Mayıs 1997 tarihinde gazetede yayınlandığının belirtildiğini, ancak bu belgenin taslağının 1 gün önceden akşam kendisinin hazırladığını, ertesi gün haberin yayınlandığını, 1 gün sonra da bu belgenin imzalı olarak hazırlandığını,
İSTH:3590-006-97 İKK.Ş.DZ/3249 ibareleri bulunan L.G. ve Eser ŞAHAN imzalı, 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı törenlerinde imam hatip öğrencisinin konuşma metnine uymadığı hususu ile ilgili belgenin hazırlanışını da gördüğünü, bu bölgedeki konu ile ilgili önceden işlem yapılması talimatının sözlü olarak verildiğini, ancak sonuç alınamayınca bu yazının yazıldığını,
5 Mayıs 1997 tarihli Batı Çalışma Grubu Bilgi İhtiyaçları konulu İSTH:3429-3-97/İKKŞ. (317) sayılı Mehmet AYGÜNER, Eser ŞAHAN, Altaç ATALAN paraflı Aydan EROL imzalı belgeyi hatırladığını, bu belgeyi Mehmet AYGÜNER, Eser ŞAHAN ve L. G.'nin birlikte hazırladıklarını, bu belgenin çıktısını Deniz Kuvvetleri İstihbarat Başkanlığında görev alan T. B. isimli astsubayın kendisinin yanında almak istediğini ancak alamadığını, sonra aynı dairede görevli A. Ö. astsubaydan yardım istediğini, onun da geldiğinin, onun yardımıyla çıktının alındığını hatırladığını, bu belgeden sonra Batı Çalışma Grubu klasörleri yaptıklarını, bunların 4 adet olduğunu, her türlü çalışmanın bu klasörlerde toplandığını, bu yazının bir de içeriği ile ilgili nasıl bilgi toplanacağı konusunda aydınlatıcı alt belge olduğunu, o belgede ise hatırladığı kadarıyla söylemesi gerekirse kişilerin geçmişte akrabalarının hacca gidip gitmediğini, dini gruplarla irtibatının olup olmadığını, siyasi yönden irticai faaliyetlere karışmış olan kişilerle bağlantılarının olup olmadığını, kendi yönetimindeki kişilere vermiş oldukları tirektiflerle irticai faaliyetleri destekleyip desteklemedikleri hususlarında bilgiler toplanmasıyla ilgili talimat yer aldığını, bu belgenin dağıtımını da masa üzerinde ayrı ayrı ayırarak zarflama suretiyle kendisinin yaptığını, 19 tane birime dağıtımının yapıldığını, belge üzerinde de bu bilgi verilenlerle birlikte 19 olduğunun ortaya çıktığını, belgenin eki olarak görünen Dz. K. K.lığının 5 Mayıs 1997 gün ve İSTH:3429-3-97/İKKŞ. (317) sayılı yazısının eki olduğunu, Ek-A bilgi formatları başlıklı formun ise belgeye göre nasıl bilgi toplanacağını belirten Eser ŞAHAN imzalı belge olduğunu, bu belgeyi de diğer belge gibi hatırladığını ve ekinde dağıtımını bizzat yaptığını,
İSTH:3590-294-97/İKKŞ.546 sayılı soruşturmalar konulu belgenin ise kendisinin İstihbarat Başkanlığında ayrılmasından sonra 11 Temmuz 1997 tarihinde hazırlanmış bir belge olduğunu ancak bu belgeyi dava dosyasında gördüğünü hatırladığını,
DZ/3051/İSTH:3590-212-9 181/77 İKKŞ. (367) sayılı Hakan PELİT ve Eser ŞAHAN imzalı içeriğinde BATGÜNDURRAP ibareleri bulunan yazıyı da hatırladığını, bunun Batı Günlük Durum Rapor Sistemine göre hazırlanmış bir belge olduğunu, kendisinin bu kısa rapordan menfii ibaresini Mehmet AYGÜNER Binbaşıya sorduğunu, onun da bilgi toplanmak istenen kişi ile ilgili bilgi bulunamadığını belirttiği, kendisinin yanında rapor mesajını çeken kişi ile görüştüğünü, görevini daha dikkatli yapmasını önerdiğini, "mutlaka bir şey bulursunuz" diye söylediğini hatırladığını,
Haklarında Sakıncalı Kaydı Bulunan ve YAŞ Gündemine Taşınarak TSK'dan Atılması Teklif Edilen Subaylarla İlgili Bilgilerden Örnekler başlıklı imzasız ve içeriğinde örnek olarak kullanılabilecek,
Eşinin tesettürlü olduğu, personelin sosyal toplantılara katılmadığı, içki içmediği, dindar bir yapıya sahip olduğu, dini kurallara bağlı olduğu ve namaz kıldığı, ailesinin kapalı ve dini bir yapıda olduğu, hakkında dini düşüncelerinin ağır bastığı yönünde bilgiler intikal ettiği, gizli olarak namaz kıldığı, Türkiye ve Zaman gazetelerini okuduğu, TGRT ve STV gibi muhafazakar bilinen kanalları seyrettiği, dini konularda duyarlı olduğu, dini bazı toplantılara katıldığı yönünde duyumlar alındığı, başlıklarıyla belirtilen belgeyi bire bir görmediğini, ancak bu yöntemlerle bilgi toplanmasının Batı Çalışma Grubu kurulmadan önce de YAŞ gündemine getirilecek personelle ilgili uygulandığını, hatta üst komutanın astlarına "bu tür araştırılacak kişinin bu tür bağlantıları olduğunu tespit edeceksin, yoksa senin hakkında soruşturma açarım" denildiğini,
29 Temmuz 1997 tarihli 3500-97/İKKŞ. (642) sayılı soruşturma konulu Aydan EROL imzalı belgeyi mahkeme dosyasından hatırladığını,
Kara Kuvvetleri Komutanlığı 8 inci Mekânize Piyade Tugay Komutanlığı Tekirdağ başlıklı 19 Şubat 1997 tarihli M.S. imzalı Haber Toplama konulu belgeyi de hatırladığını, belgenin karargâha posta ile geldiğini, belge içeriğinde birinci maddede Türkiye Cumhuriyeti'ni ve Silahlı Kuvvetleri iç ve dış tehditlere karşı koruma ve kollama her Türk vatandaşının olduğu kadar TSK.leri personeli ve onların eş ve çocuklarının da en büyük milli görevidir. İkinci maddesinde bu bakımdan Kara Kuvvetlerinin tüm personeli ve aileleri birer haber toplama vasıtasıdır. Üçüncü maddede ise tüm Kara Kuvvetleri personeli ve ailelerinin elde edeceği her türlü belge, bilgi ve haberi bu konunun üst komutanlık tarafından bilinip bilinmeyeceği yorumunu yapmadan silsileler yoluyla üst komutanlığa ulaştırması ve personelin bu hususta bilgilendirilmesi ilgi ile emredilmiştir. Şeklindeki ibarelerle tüm TSK personelinin eş ve çocukları da birer istihbarat elemanı olarak görevlendirilmiş olduğunu,
29 Nisan 1997 tarihli HRK:3429-15-97 İGHD.PLŞ (3) sayılı Batı Çalışma Grubu konulu Çevik BİR imzalı belgenin kendisinin çalışmış olduğu Deniz Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Başkanlığına da gönderilen ve burada Batı Çalışma Grubunun faaliyeti kapsamında kullanılan belgelerden bir tanesi olduğunu, ekindeki Batı Çalışma Grubu Günlük Durum Raporu (BATGÜNDURAP) ve Batı Çalışma Grubu Olay Bildirim Raporu (BATOLBİLRAP) başlıklı belgelerin de yine çalıştığı birimde Batı Çalışma Grubunun raporlama sisteminin nasıl yapılacağına ilişkin kullanılan belgelerden olduğunu, belgelerin Batı Çalışma Grubu ile ilgili tutulan klasörlere konulan evraklardan olduğunu,
16 Nisan 1997 Tarihli 3429-13-97 İGHD. (PL.Ş.-2) Laiklik Aleyhtarı Faaliyetler konulu Çetin DOĞAN imzalı belgenin de Deniz Kuvvetleri İstihbarat Başkanlığında görev yaptığı sırada İstihbarat Başkanlığına gelen ve Batı Çalışma Grubu klasörlerine konulan belgelerden bir tanesi olduğunu,
O dönemde Libya Lideri Kaddafi'nin o dönemin Başbakanı ile ilgili söyledikleri konuların haber yapılmasını görev yaptığı Deniz Kuvvetleri İstihbarat Başkanlığında oluşturulan Basın Masasında görevli Binbaşı Mehmet AYGÜNER'in bizzat Ş. P.'den istediği ve bu hususla ilgili bilgileri verdiğini ve ardından da Ş. P.'nin haber yaptığını, bu haberin Ş. P.'ye verildiğini ve Ş. P. tarafından haber yapılacağını, haberden önce kendisinin Deniz Kuvvetleri İstihbarat Başkanlığında öğrendiğini ve bunu kayıt altına aldığını,
İfadesinde belirttiği ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Başkanlığında bir kısmını bizzat hazırladığı, bir kısmını ise bu birimde bizzat gördüğünü söylediği belgelerin Batı Çalışma Grubunun faaliyeti çerçevesinde hazırlanan ve uygulanan o zamanki hükümetin düşürülmesine yönelik olarak hazırlanan ve suç teşkil eden belgeler olduğunu,
23.05.1997 tarihinde diğer komutanlar Mehmet AYGÜNER ve L. G. tarafından sorgulandıktan sonra en son olarak İstihbarat Başkanı Eser ŞAHAN tarafından sorgulandığını, Eser ŞAHAN ile Mehmet AYGÜNER Binbaşının birlikte kendisine "hiç kimsenin burnu kanamadan bu işten sıyrılacağız, sen de bir bedel ödeyeceksin, iki ay ceza çekeceksin" dediğini, kendisinin ise bunu kesinlikle kabul etmeyeceğini, çünkü askerlik bittikten sonra 15 günlük işe başlaması için süresinin olduğunu, aksi takdirde meslekten atılacağını, bunu kesinlikle kabul etmeyeceğini ve her türlü hakkını arayacağını belirttiğini, bunun üzerine Eser ŞAHAN ve Mehmet AYGÜNER'in askeri savcı ile görüşerek bir değerlendirme yaptıklarını, verilecek cezaya itiraz etmemesi şartıyla 35 gün oda hapsi alacağını ve tüm polis kökenli askerler ile sürgün edileceğini kendisine söylediğini, kendisinin de bu doğrultuda tekliflerini kabul ederek hareket ettiğini ve ifadesini de kendilerinin buna göre hazırladıklarını, kendisinin de imzaladığını, diğer belgeler konusunda bilgisinin olmadığını belirtmiştir.
Tanığa sorulması üzerine;
Kendisinin geçirdiği soruşturmada gerek disiplin koğuşuna gönderildiğinde, gerekse buradan çıkışlarında ayrıca ayrıntılı olarak bahsettiği Genelkurmay'da görmüş olduğu işkencelerle ilgili tüm taleplerine rağmen rapor aldırılmadığını, bu konuda raporunu ancak İskenderun Arsus Topçu Batarya Taburuna gönderildiği Haziran ayı içerisinde aldığını, aldığı raporu gördüğü işkenceden sonra yaklaşık bir hafta sonra olduğunu, o raporun da mahkeme dosyasında bulunduğunu,
18 Mayıs 2012 Tarihinde basında kendisinin açıklaması olarak yer alan ve 11 günüm kayıp dediği 11 günün 23.05.1997 – 31.05.1997 arası disiplin hapsinde kalması geri kalan 3 gün sürenin ise tutukluluğunun Mamak Cezaevinde işleme konulmasına kadar geçen 3 günlük süre olduğunu,
18 Mayıs 2012 tarihinde Aktif Haberin internet sayfasında yer alan haberle ilgili görüşmeyi Vatan gazetesi muhabirine söylediğini, haberde geçen Aczimendilerin %40'ı askerdi diye söylemediğini, bunların %40'nin etki altında olduklarını, yaptıklarının önceden asker tarafından bilindiğini söylediğini, bu bağlamda söylemek gerekirse o dönemde Aczimendilerin Kayseri'de yaptıkları yürüyüşten önce basın mensuplarının ve İstihbarat Daire Başkanlığının haberinin olduğunu, yine Ankara'da ve Malatya'da yapacakları yürüyüşten de aynı şekilde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Başkanlığının ve basın mensuplarının önceden haberinin olduğunu, o dönemde ilgili M. G.'nin yakın zamanda C. Ö.'nün sunmuş olduğu 5N 1K adlı programında yaptığı açıklamada "Biz kullanmak isterken kullanıldık" diyerek kendisinin söylediği BÇG tarafından yönlendirildiklerini kısmen de olsa itiraf ettiğini,
Sincan'da tanklar yürütülmeden bir hafta önce Deniz Kuvvetleri Karargâhı içerisinde borsada işlem yapan herkesin borsadan çıktığını, kendisinin borsa konusunda ilgisi olması nedeniyle bu hususun dikkatini çektiğini, neden çıktıklarını anlayamadığını, sorduğunda kimsenin açıklama yapmadığını, sadece borsadan çıkın diye söylediklerini, o dönem Deniz Kuvvetleri karargâhında rütbeli askerlerin büyük bölümünün Global Menkul Değerlerde hesaplarının bulunduğunu, oradan sorulduğu takdirde bunların çıkabileceğini, ayrıca yüklü miktarda çıkışlarla ilgili Takasbank’a da sorulabileceğini,
O dönem Batı Çalışma Grubu tarafından hazırlanan hükümeti düşürmeyi hedef alan ve suç teşkil eden belgelerin Cumhurbaşkanı Demirel'e Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanlığına ulaştırılınca bu belgelerin emniyet personeli tarafından çıkarıldığı belirtilerek Genelkurmay Başkanlığına ihbar ettiğini ve kendisinin 3,5 ay hapis yatmasına neden olduğunu belirtmiştir. (267. klasör, sayfa 116-177)
Ergenekon soruşturması olarak bilinen soruşturmada şüpheli H. Ç. isimli şahsa ait 4 sayfalık inceleme ve değerlendirme raporunda tanık Mehmet Kadir SARMUSAK'la ilgili "Onbaşı Kadir SARMUSAK tarafından Deniz Kuvvetleri Komutanlığından çalınan aşağıdaki belge Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkan Vekili Bülent ORAKOĞLU tarafından Tansu ÇİLLER ve Meral AKŞENER'e iletildi. Aynı belge YDP Genel Başkanı Hasan Celal GÜZEL tarafından kamuoyuna açıklandı. Belge Batı Çalışma Grubunun bazı kurumlar hakkında bilgi toplanması için yayınlanan emri içeriyor, şeriatçı faaliyetlere destek veren ve karşı çıkanların saptanması isteniyor..." denildiği, (Ek-1) (267. klasör, sayfa 109-112)
Milat Gazetesi Ankara temsilcisi Aslan DEĞİRMENCİ tarafından Başsavcılığımıza teslim edilen 5 nolu CD içerisinde Başbakan ile yazışmalar klasörü içerisinde NECMETTİN ERBAKAN (1-5 arası) fotoğraf belge içerisinde Kadir SARMUSAK'ın isminin geçtiği belgede "Deniz Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Dairesi Başkanlığı emrinde askerlik hizmetini ifa eden Emniyet kökenli Dz.onb. M. Kadir SARMUSAK (96/2-3363)'ın görevi süresince Emniyet Genel Müdürlüğünde görevli aşağıda kimlikleri belirtilen şahıslarla birlikte ve onların talimatı ile Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Karargâhına yönelik personel ve diğer konularda TSK.leri aleyhine istihbari bilgi ve belge toplamaya çalıştığı, son olarak adı geçen askerin "GİZLİ" gizlilik dereceli ve askeri hizmete ilişkin bir yazı ve ekini bahse konu kuruma sızdırdığı belirlenmiştir..." denildiği, (Ek-2) (267. klasör, sayfa 108)
Genelkurmay Başkanlığı Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Savcılığı tarafından 5 Ağustos 1997 tarihli 1997/950 Esas sayılı iddianamede Mehmet Kadir SARMUSAK ile ilgili devletin emniyetine ve dahili menfaatlerine taalluk eden evrak veya vesikaların çalınması suçuna azmettirmek suçundan dava açılmasına ilişkin iddianame olduğu, (Ek-3) (267. klasör, sayfa104-107)
Tanık Mehmet Kadir SARMUSAK'ın söz konusu süreçte belge sızdırdığı iddialarıyla ilgili olarak basında yeralan haberlerin bulunduğu (Ek-4) anlaşılmıştır. (267. klasör, sayfa 1-103)
3- Tanık Hüseyin KOCABIYIK 24.05.2012 tarihli beyanında;
1995 yılı Mayıs ayından 1999 yılına kadar Doğru Yol Partisi Genel Başkanı olan Tansu ÇİLLER'in siyasi başdanışmanı olduğunu, Tansu ÇİLLER’in 1996 yılının Mart ayına kadar başbakan olduğunu, daha sonra ANAYOL hükümetinde Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı, 1996 yılı Mart ayında yine Refahyol hükümetinin Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı olarak görev yaptığı sıralarda bu görevi ifa ettiğini,
Batı Çalışma Grubunun kurulması ile ilgili kendisinin gözlemlerine göre; 1994 yılında Mart'ta yapılacak mahalli seçimlerden önce ideolojik olarak birbirine rakip olan siyaseten bir araya gelemeyen farklı geleneklerden gelen partiler DYP, SHP ve MHP’nin ani bir kararla Taksim'de laiklik mitingi yaptıklarını, DYP ile MHP’nin laiklik ile ilgili bir sorunlarının olmadığını, böyle olduğu halde rakipleri olan SHP ile birlikte böyle bir miting yapmalarının dikkat çektiğini, miting meydanına ilk, orta, lise okul öğrencilerinin getirildiğini, üç liderin de laiklik üzerine konuşma yaptıklarını, mitingle ilgili danışmanı olması sebebiyle Tansu ÇİLLER'e sorduğunu, cevaben; "birileri bana geldi, Refah partisinin oyları artıyor, siz bu partilerle miting yaparsanız iyi olur dediler, ben de çok düşünmeden kabul ettim” dediğini ve 1994 yılı Mart ayındaki mahalli seçimlerde Refah Partisinin bazı büyükşehir, il ve ilçe belediyelerini alması üzerine Batı Çalışma Grubunu oluşturan, kuran, faaliyete geçiren kişilerin bu çalışmalarına 1994 yılında başladıklarına inanmaya başladığını,
1993 yılı Haziran ayında SHP-DYP hükümetinde Tansu ÇİLLER Başbakan iken Türk Silahlı Kuvvetlerinin PKK’ya karşı mücadele konusunda bir konsept belirleyip hükümete sunduklarını, hükümetin de bunu kabul ettiğini, bu konseptin amacının PKK ile daha iyi mücadele etmek ve alan kontrolü yapmak olduğunu, bu konseptle birlikte siyasi iktidarın terörle mücadelede yetkilerinin tamamını silahlı kuvvetlere devretmiş olduğunu, dönemin Genelkurmay Başkanı D. G.'yi o dönemde 28 Şubat taraftarı olan askerlerin sevmediğini, D. G.’nin demokrat bir asker olduğunu, yukarıda belirttiği gibi 1994 yılında Taksim’de yapılan laiklik mitingini Batı Çalışma Grubunun bir faaliyeti olarak düşündüğünü,
1995 Aralık ayında seçimlerin olduğunu, seçim sonuçlarına göre Refah Partisinin ya Doğruyol ile ya da Anavatan partisi ile koalisyon hükümeti kurması gerektiği halde o dönemde Genelkurmay Başkanı olan İsmail Hakkı KARADAYI ve askerlerin talebi üzerine dışarıdan destekli ANAYOL hükümeti kurulduğunu, 6 ay sonra REFAHYOL hükümetinin kurulduğunu, o dönemdeki TSK komuta heyetinin ve İsmail Hakkı KARADAYI’nın doğrudan rahatsızlıklarını dile getirerek REFAHYOL hükümetinin kurulmasını istemediklerini, REFAHYOL kurulmadan önce REFAH-ANAYOL hükümetinin kurulacağını, yine askerlerin bastırması üzerine M. Y.’nin vazgeçtiğini, bunu da kendilerinin açıkladığını,
REFAHYOL hükümeti kurulduktan sonra hemen hükümet etrafında cenderenin daralmaya başladığını, bunların yargı, TSK, basın, iş dünyası, sivil toplum kuruluşları olduğunu, hükümetin aleyhine çalışmaya başladıklarını, bunların birbirinden bağımsız var olan hükümete karşı bir tepkileri olmadığını, sistematik koordineli bir faaliyet olduğunu, şu an ortaya çıkan belgeleri gördüğünde bunları organize edenin Batı Çalışma Grubu olduğunu anladığını,
REFAHYOL hükümeti üyelerine karşı askerlerden düzensiz, onları aşağılayıcı, küçük düşürücü davranışların başladığını, MGK toplantılarında MGK başkanının MGK üyelerini dolaştığını, onların görüşlerini aldığını, gündemi öyle oluşturduklarını, Başbakan Yardımcısı ve Dışışleri Bakanı olan Tansu ÇİLLER'e bu konu ile ilgili görüşünü almak için MGK başkanı yerine bir albayın gelmeye başladığını,
REFAHYOL hükümetinin Başbakanına da bu kapsamda tahminince hatırladığı kadarıyla bir general olan O. Ö. tarafından küfür edildiğini basından duyduklarını,
Tansu ÇİLLER'e, eşine ve çocuklarına, o dönemde yüzlerce, binlerce tehdit ve şantajların yapıldığını, bu tehdit ve şantajların telefonlarla, gazetelerdeki haberlerle, televizyonlardaki kampanyalarla, internet aracılığıyla ve benzeri şekillerde yapıldığını, o dönemde gazetecilerle siyasiler arasında gidip gelen işadamlarının olduğunu, bu işadamlarının, gazetecilerin Tansu ÇİLLER'le ilgili E. Ç.'nin Sakıncalı Gazeteci adlı kitabının 106-107 ve diğer sayfalarında belirtildiği gibi Tansu ÇİLLER'in doktor kontrolünde belden üstü çıplak resminin gazetelerde yayınlanması, yine aynı kitapta CIA ajanı (kitabın 106.sayfası) olduğu haberleri, Tansu ÇİLLER'in gayri resmi ilişkileri olduğuna dair haber yapılacağı yolunda işadamlarından haberler geldiğini, bunların tek amacının ise Tansu ÇİLLER'in hükümetten ayrılması, istifa etmesi olduğunu, o dönemde Başbakanın yurtdışına ziyarete gittiğini, yerine Tansu ÇİLLER’in refakat ettiğini, evinden Başbakanlığa gideceği sırada kullanmış olduğu Mercedes marka makam aracının iki tane lastiğinin de patlak olduğunu gördüklerini, Mercedes marka araçlarda iki lastiğin aynı anda patlak olmasının çok nadir olduğunu, Tansu ÇİLLER aleyhinde çok fazla tehdit ve şantaj yapıldığını üzerinde bile duramadıklarını, Tansu ÇİLLER’in kendilerine bizzat birçok kere ve bizzat hükümet ortağı olduktan sonra ölüm tehditleri aldığını söylediğini,
Kendisiyle birlikte M.T.’nin Başbakan Tansu ÇİLLER'in danışmanı ve yardımcısı olduğunu, kendileriyle ilgili Tansu ÇİLLER'in danışmanı olmaları sebebiyle o dönemde İçişleri Bakanı Meral AKŞENER ve İstihbarat Başkanı Bülent ORAKOĞLU’nun ikisine gelerek bir teknik takip sonucu öğrendiklerine göre bazı askerlerin kendilerini vuracağını söylediklerini, Koruma ve gerekli tedbir almalarını söylediklerini, kamu görevlisi olmadıkları için entellüktüel insan olmaları sebebi ile koruma istemediklerini, sonradan Meral AKŞENER'in sivil olarak kendilerini takip ettirip korumuş olduğunu öğrendiklerini, o dönemde Tansu ÇİLLER'in başdanışmanı olması sebebiyle kendisine de birçok kere askerler tarafından yazıldığı belirtilen tehdit mektupları geldiğini,
Gazeteci C. A.’nın da bunu basında açıkladığını, o dönemde Turizm Bakanı B. Y.'e karşı Z. M. ve E. Ö.'nün C. A. aracılığıyla yapılan "Yolsuzluk dosyan var, hükümetten ayrılmazsan yayınlayacağız " şeklinde şantaj ve tehdidin olduğunu,
Hatırladığı kadarıyla Tekirdağ milletvekili olan H. P. adlı kişinin şirketinin Bosna-Hersek’te buğday ihalesi aldığını, buğdayın gecikmeli olarak teslimatını yaptığını, bunun basın yayın yoluyla açıklanacağı belirtilerek DYP den ayrılmasının istenildiğini,
Yine Bilecik milletvekili B. Ş.’nin bedelli askerlik yaptığını, DYP’den istifa etmediği için tekrar askere gönderdiklerini, bunların amacının Doğru Yol Partisinin REFAHYOL’dan ayrılmasını sağlamak için milletvekillerinin DYP’den istifa ettirilmesi ve o dönemde hükümetin güvenoyu oylamasında yeterli sayıya ulaşmasını engellemek olduğunu,
Ayrıca kumar oynayan milletvekillerinin basında adlarının çıkacağı şantajı yapılarak Doğru Yol Partisinden istifa etmelerinin sağlandığını, ayrıca o dönemdeki bir çok bakan ve milletvekillerinin silahlı kuvvetlerin üst düzey mensupları ve kuvvet komutanlarının bizzat hükümetten ayrılmalarını ve REFAHYOL hükümetinin düşmesini istediklerini, bu konuda onlara sözlü olarak telkin ve tehditte bulunduklarını, duyduğuna göre B.A.'dan da o dönemin Kara Kuvvetleri Komutanının hükümetten ayrılmasını istediğini, bu hükümetin öyle ya da böyle biteceğini söylediğini, B. A.'nın da kendisinin demokrat bir insan olduğu için bu telkine riayet etmediğini, daha sonra B. A.’nın bu olayı kendilerine de anlattığını,
O dönemde askeri makamlarda bir tankın namlusunun önünde Tansu ÇİLLER'i andıran bir bayan resminin bulunduğunu, fakat yüzde ağız, burun, göz olmadığı için yüzsüz bir bayanı çağrıştıran bu resmin A4 fotokopi kâğıdına çekilip duvarlara asılmış halde kendisinin birçok yerde gördüğünü, bu karikatür ile Tansu ÇİLLER aleyhine psikolojik harekât faaliyeti kapsamında bir çalışma yürütüldüğünü fark ettiğini,
Kamuoyunda Parsadan davası olarak bilinen ve Parsadan adlı kişinin Tansu ÇİLLER'i dolandırması sebebiyle yargılanması davasında Yargıtay'da yargılama sırasında bazı asker kişilerin Yargıtay üyelerine Tansu ÇİLLER'in aleyhine örtülü ödeneği usulsüz kullanması sebebiyle bir karar çıkartmak istediklerini, o dönemde Yargıtay üyesi olan hakimlerin buna izin vermeyip normal yargılamayı yaptıklarını, medyada o dönemde Yargıtay’daki bazı kişilerin rüşvet aldığı iddiaları haberlerinin çıktığını, burada Tansu ÇİLLER'in örtülü ödeneği şahsi işlerinde kullandığı iddia edilerek görevden alınması ve yargılanmasının istendiğini, bunun da 28 Şubatçıların bir faaliyeti olduğunu,
Ayrıca Tansu ÇİLLER’in aleyhine, Samsun'da yapmış olduğu konuşmada siyasi rakibini darbelere çanak tuttuğu için "Şerefsiz Onbaşı" olarak vasıflandırması sebebiyle kampanyalar yürütüldüğünü, bu kampanyaları da Batı Çalışma Grubunun Doğru Yol Partisinden Tansu ÇİLLER'in ayrılması için parti aleyhine yapılmış bir faaliyet olarak gördüğünü, bununla ilgili olarak da Tansu ÇİLLER’in Samsun’da yargılandığını ve beraat ettiğini,
Ayrıca topluma basın yayın yoluyla Tansu ÇİLLER'in Amerika'ya kaçacağı haberlerinin yayınlandığını, Tansu ÇİLLER'in mal varlığı ile ilgili aleyhine kampanyaların basın yayın yoluyla yapıldığını, ayrıca Tansu ÇİLLER'in devlette birçok yolsuzluk yaptığına dair basın yayın yoluyla aleyhine yayınların yapıldığını,
Tahminince 1998 yılında dönemin Genelkurmay Başkanına karşı Kıbrıs’ta yapılan suikastın de araştırılması gerektiğini, bunun da Batı Çalışma Grubu ile irtibatlı olup olmadığının ortaya çıkarılması gerektiğini, çünkü dönemin Genelkurmay Başkanının bu olayda ölmesi halinde Çevik BİR'in önce ordu komutanı, sonradan da Genelkurmay Başkanı olma ihtimalinin olduğunu, askeri silsileye göre, hiyerarşiye göre Batı Çalışma Grubunun üst mensuplarının belli makam ve mevkilere geleceklerini,
İstihbari olarak almış olduğu bir bilgiye göre KOMBASSAN'ın Konya'daki kâğıt fabrikasına Deniz Kuvvetleri elemanları tarafından sabotaj yapılacağı bilgisi geldiğini, daha sonradan gerçekten KOMBASSAN'ın bir trafosuna sabotaj yapıldığını, yangın çıkartıldığını, zarar verildiğini, o dönemde KOMBASSAN'ın yönetiminde olan H. B.’ın bu olayı kendilerine doğruladığını, bu istihbari haberi de kendisine daha önce verdiğini,
Tansu ÇİLLER’in Türkiye'nin Avrupa Gümrük Birliğine girmesini istediğini, Türkiye’de bulunan büyük sermaye gruplarının ise o dönemde özellikle KOÇ grubunun Türkiye'nin Gümrük Birliğine girmesi halinde batacağını söylediklerini,
Türkiye’de bulunan büyük sermayenin Batı Çalışma Grubunun yöneticileri ile arasındaki ilişkisinin araştırılması gerektiğini, bu kişilerden bazılarının emekli olduktan sonra büyük şirketlerde çalıştıklarını, yönetim kurulu üyelikleri yaptıklarını, aynı zamanda bu hükümet döneminde Anadolu sermayesinin güçlendiğini, Türkiye' de var olan büyük sermayenin bunlara karşı da Batı Çalışma Grubu ile irtibat halinde olabileceğini,
O dönem sonrasında G. C.’nin televizyona R. K. ve S. S.'yi çıkarttığını, R. K.’nin televizyonda 28 Şubat'ı övdüğünü ve haklı bulduğunu, S. S.’nin ise buna karşı çıktığını, o dönemde basının Türkiye'deki büyük sermayenin uzantısı olduğnu,
REFAHYOL hükümetinin yeni kurulduğunu, Çevik BİR Paşanın telefonla Başbakan ERBAKAN'ı aradığını ve "subayların maaşlarını arttırın, artırmasanız bildiri yayınlayacağız" dediğini, bunun üzerine ERBAKAN’ın Tansu ÇİLLER'i aradığını, Tansu ÇİLLER’in de bu konuyu kendilerine ilettiğini, Tansu ÇİLLER’in daha sonra olayı Genelkurmay Başkanına ilettiğini,
Bülent ORAKOĞLU’nun Batı Çalışma Gurubunun var olan hükümeti devirmek için faaliyet yürüttüğüne dair belgeleri Başbakana ve Tansu ÇİLLER'e verdiği zaman Başbakan Tansu ÇİLLER’in Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı KARADAYI'nın yanına çıktığını, konuşma sırasında İsmail Hakkı KARADAYI’nın "sizin danışmanlarınız olan H.K., M. T. ve Ş. K.'nin size faks ile göndermiş olduğu tüm yazıların belgelerin birer sureti bizde var" diyerek kendilerinin masa üzerinde bulunan çalışmalarını gösterdiğini, Batı Çalışma Grubu belgeleri ile ilgili olarak Tansu ÇİLLER’in askerlere "siz askerler hükümete müdahale ediyorsunuz böyle devam ederseniz sizleri emekli ederiz" dediğini, O’nun da "biz görevimizi yapıyoruz yapmaya da devam edeceğiz emekli edebiliyorsanız edin" dediğini, Tansu ÇİLLER’in kendilerine bunu anlattığını, yukarıda anlattığı tehdit olayının da bu olaydan sonra meydana geldiğini, o dönemde askerlerin Bülent ORAKOĞLU'nun görevden alınması için Başbakanı tehdit ettiklerini,
O dönemde Batı Çalışma Grubunun amaçlarının öncelikle REFAHYOL hükümetinin devrilmesi, Doğru Yol Partisinden Tansu ÇİLLER'in parti başkanlığından uzaklaştırılması, tasfiye edilmesi ve Anadolu sermayesinin önünün kesilmesi olduğunu, Batı Çalışma Grubunun amacı doğrultusunda faaliyet göstermeyen, kendilerine tabi olmayan astsubay ve subayların ihraç edilmesi ve aynı durumda olan kamu çalışanlarının görevden uzaklaştırıldıklarını, bu konular için basın yayın organlarını kullandıklarını, kendi düşünce ve hedeflerine uygun bir toplumsal yapı oluşturmak düşüncesinde olduklarını, toplumun tüm katmanlarını yeniden dizayn etmeye kalktıklarını, Batı Çalışma Grubunun kurulmasının tamamen hukuk dışı bir olay olduğunu, kanunlara uygun olmadığını, kanunsuz olduğunu,
Bu faaliyetlerin üzerinin örtülmesi için ise irtica tehdidini kullandıklarını belirtmiştir. (44. klasör, sayfa 496–500)
Tanığın F5 Haber adlı internet sitesinde yer alan açıklamasında; "Anlatacaklarımı Çiller'den ve Çevik BİR'in çok yakınındaki bir kurmay albaydan dinledim. Bir gün Çevik BİR bir yanına topladığı genç subaylara 'Bakın ne yapacağım' deyip telefona sarıldı. Başbakan Erbakan ile görüşmek isteyen Çevik BİR kısa bir süre sonra Erbakan ile görüştürülür. Çevik BİR Erbakan'a 'Sayın Başbakan, TSK personeli maaşları ile ilgili gerekli düzenlemeyi ve iyileştirmeyi yapmazsanız hakkınızda bildiri yayınlayacağız demiş ve çat kapatmış. Ve bu artış sağlanıyor." dediği, (44. klasör, sayfa 489-490)
Dostları ilə paylaş: |