(a.g.e.) : Adı geçen eser
(a.y) : Aynı yer
(b.) :Oğlu
(Bkz.) : Bakınız
(c.c.) : Celle Celâlühü
(c) : Cilt
(D.İ.A.): Diyanet İşleri Ansiklopedisi
(Hno:) : Hadis no
(İst.) : İstanbul
(Md.) : Maddesi
(r.a) : Radiyallah’u anh
(r.anha): Radiyallah’u anha
(s.) : Sahife
(s.a.v.) : Sallallahu Aleyhi Vesellem
(Öl.) : Ölüm tarihi
(T.D.V.Y.): Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları
(t.y.) : Tarih yok
(trc.) : Tercüme
(Vb.) : Ve benzeri
(vs.) : Ve saire
(yay.) : Yayın evi
(Yzn) : Yazan
GİRİŞ I.KONU VE KAYNAKLAR
Peygamber(S.A.V.)İslam’ın ilk yıllarında vahiy gelmeyen hususlarda Ehl-i Kitab’a uymayı severdi. Bunu onların semavi bir dine mensup olmaları dolayısıyla ilahi bir takım özelikler taşıması nedeniyle yapardı. Ancak İslam kemale erdikçe Ehl-i Kitab’a muhalefeti emretmiştir. İşte bu çalışmada Hz. Peygamberin Ehl-i Kitab’a muhalefeti ile ilgili hadisler üzerinde durulacaktır. Tez işlenirken müracaat ettiğimiz kaynaklar üç kısımdır.
1.Peygamber(S.A.V.) in Ehl-i Kitab’a muhalefeti emrettiği rivayetleri ihtiva eden “asıl” nitelikli kaynaklar. Buhari ve Müslim’in “Sahih”leri, Ebu Davud, Tirmizi, İbni Mace, Nesai, Darimi ve Beyhaki’nin “Sünen”leri, Ahmet b.Hanbel’in “Müsned”i ve İmam Malik’in “Muvatta”ıdır.
2.Hadislerin metin değerlendirmesinde, asıl kaynaklar üzerine yazılmış olan şerhler. Bunlar hadisler hakkında bilgi ihtiva etmektedir. İbni Hacer(852)in “Fethü’l-Bari’si, Ayni(855)nin “Umdetü’l-Karii”. Seharenfuri(1346)nin “Bezlü’l –Mechud’u ve Subki’nin el-Menhel’idir. Bununla birlikte Necati Yeniel ve Hüseyin Kayapınar tarafından yayımlanan Sünen-i Ebi Davud Terceme ve Şerhi’nden, Ahmed Davudoğlu, Sahih’i Müslim Terceme ve Şerhi’nden ve Haydar Hatipoğlu, Sünen-i İbn-i Mace Terceme ve Şerhi’nden istifade edeceğiz.
3.Konu ile ilgili rivayet edilen hadislerin sened durumları araştırılırken kullandığımız Tabakat ve Rical kitapları; İbni-Sa’d’ın “Tabakat”ı, Zehebi’nin “Mizan”ı, Mizzi’nin “Tehzibu’l Kemal”i, İbni Hacer’in “Takribu’t Tehzib” ve “Tehzibu’t Tehzib”i dir. Kitaplar hakkında bilgi bibliyoğrafyada verileceği için ayrıca burada uzun uzun zikretmeye gerek duymadım.
Hadislerin ravileri hakkında bilgi verirken muhaddisin rivayet ettiği hadisin başka hadis kitaplarında farklı rivayetlerle geçen fakat ravileri farklı olan hadislerde bir önceki hadislerde bilgi verildiğinden dolayı sürekli tekrara mahal vermemek ve konuyu uzatmamak için ortak raviler hakkında bilgi vermeyeceğim. Sadece farklı raviler hakkında bilgi vererek yetineceğim.
II. EHLİ KİTABIN TANIMI
Ehl-i kitab tamlaması “ilahi bir kitaba inananlar” anlamına gelir. Buna göre “Müslümanlar”da“Ehli kitab” tanımının içine girmektedir. Ancak terim olarak; Müslümanlar dışındaki kutsal kitab sahibi din mensubları için kullanılmaktadır.
Ehl-i kitab kavramı Kur’an-ı Kerim’de: “Kendilerine kitap verilenler1 ve “kedilerine kitabdan bir pay verilenler”2 şeklinde ifade edilmektedir. Kur’an-ı Kerim’de otuzbir defa geçmektedir3.İslam literatüründe ehli kitap yerine “Kitabi” kelimesi kullanılmaktadır4.
Allah(cc.) bazı peygamberlere suhuf bazı peygamberlere de kitab vermiştir. Hz.İbrahim ve Hz.Nuh Peygamber’ler bunlardandır5. Bizim peygamberimiz hariç kitab gönderilen peygamberler Hz Musa, Hz. Davut ve Hz. İsa’dır. Onlara Tevrat, Zebur ve İncil verilmiştir.
Hz. Davut’a verilen Zebur, Münacatlardan ibaret olup dini hükümler ihtiva etmez. Böylece Kur’an-ı Kerim’in dışında Allah (c.c) katından indirilmiş, hükümleriyle amel edilmesi gereken iki kitap vardır ki bunlar Tevrat ve İncil’dir. Bunlara tâbi olanlar ehli kitabtır. Kur’andaki Ehl-i Kitab tabiriyle bu kitapların muhatabı olan Yahudi’lerle Hristiyan’lar kastedilmektedir. Müfessirler kitab yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi6.ayetindeki iki topluluktan maksat “ Yahudi ve Hristiyanların” olduğunu ifade etmişlerdir7. Nesefi: “Bu Mecusi’lerin Ehl-i kitab olmadığına delildir” dedi8.
İslam’ın yayılmasıyla birlikte Kur’an-n Kerim’de zikri geçmesi sebebiyle Sabi9, Mecusi10 leri Ehl-i Kitab’tan oldukları ifade edilmiş ve onlarla aynı statüye sahip olmuşlardır. Ancak Hz. Peygamber zamanında Ehl-i Kitab denince Yahudi’lerle Hristiyan’lar akla gelmektedir.
Biz de bu çalışmamızda; Ehl-i kitab denince Yahudi’lerle Hristiyan’lar’ı kasdedeceğiz. Çünkü bunlar, bir takım eksiklik ve yanlışlıklarla beraber Allah (c.c)’a, Peygambere, ahirete ve kitaplara inanırlar. Tahrif olunmuş olsa bile ilahi bir kaynağa dayanırlar.
III. MUHALEFETİN TANIMI
Öncelikle muhalefet kelimesine bakacak olursak; “halefe” fiilinden alınmış “müfaale” kalıbında bir mastardır. Aykırı davranmak manasına gelir. Lisanül-Arab’da: Birisine karşı çıkmak, isyan etmek veya yasaklandıktan sonra bir şeye yönelmek11 şeklinde tanımlanmıştır. Kur’an-ı Kerimde yine aynı manada kullanılmıştır. “Size yasak ettiğim şeylerin aksini yaparak, size aykırı davranmak istemiyorum”12 “…onun emrine aykırı davrananlar…”13.
Peygamber(S.A.V.) hadislerinde Ehl-i Kitab’ın yapmış oldukları şeylerin aksini yapmayı onlara aykırı davranmayı emretmiştir. Bunun sebebi de bu tür davranışların onlara has davranışlar olması veya İslami açıdan yasak olan fiiller olmasındandır. Çünkü İslam en son ve mükemmel dindir. Kendine has birtakım örf ve adetleri vardır. Başka dinlerin ve inançların örf ve adetlerine ihtiyacı yoktur. Onun müntesibi olan Müslüman’ları, başka dinlere has şeylerden sakındırmıştır.
BİRİNCİ BÖLÜM İBADETLERDE EHL-İ KİTAB’A MUHALEFET 1.NAMAZDA EHL-İ KİTAB’A MUHALEFET 1.1.HAYZ
Hayız; lügat te, kanın dışarıya çıkmasıdır.14 Şeriatta ise; belli bir kanın belli bir mahalden belirli vakitler içerisinde akmasıdır15.Halk arasında buna “aybaşı hali” veya “adet görme” de denilir. Rahimden doğum veya hastalık gibi bir sebebe bağlı olmaksızın belirli bir müddetler içerisinde gelir. Bu olay kadınlar için buluğ çağının başlamasıdır. Hayız gören kadın gebe kalmaya ve çocuk doğurmaya musaittir.
İslam Dini’ne göre hayız gören kadın, hayız müddetince eşiyle birlikte olamaz. Bunun haricinde onunla yemek, içmek, mübaşeret vb. her türlü şeyi yapabilir. Cahiliyye döneminde Araplar hayızlı kadınlara arkadan cimada bulunurlarmış. Hıristiyanlar hayızlı kadınlarla cima eder, Yahudi ve Mecusiler ise kadınlardan son derece uzak dururlarmış. Hatta hayız kesildikten bir hafta sonraya kadar onlara yaklaşmazlar, evlerinden dışarıya çıkarırlar, kitaplarının emrinin bu olduğunu söylerlermiş16. İslam Müslüman’ları bu aşırılıklardan sakındırarak orta yolu tavsiye etmiştir
Konuyla ilgili Sahabe’den Enes b. Malik(r.a.) şöyle anlatıyor:
“Yahudiler; kendilerinden bir kadın hayız gördüğü zaman, onunla beraber yemek yemezler ve evlerde onlarla bir arada oturmazlarmış. Peygamber(s.a.v.) in ashabı (bu hususu) ona sordular. Bunun üzerine Allah’ü Teala : “Sana kadınların ay halini de sorarlar. De ki; o bir ezadır, onun için siz hayız halinde kadınlar(ınızla cima)dan dan sakının”17. Ayet-i Kerime’sini sonuna kadar inzal buyurdu. Rasulullah(s.a.v.) de;
“-Cima hariç her şeyi yapabilirsiniz” buyurdu.
Yahudiler bunu duymuşlar ve “Bu adam bizim(dinimizin) hükümlerinden bize muhalefet etmedik hiçbir şey istemiyor” demişler.(Bunu duyan) Üsayd b. Hudayr ile Abbad b. Bişr gelerek:
“Ya Rasulallah; Yahudiler şöyle şöyle diyor. Şu halde biz onlara muhalefet olsun diye hayızlı kadınlarla (cinsi) temas da bulunsak mı?”dediler.
Rasulullah(s.a.v.)ın yüzlerinin rengi değişti. Hatta biz onlara kızdığını zannettik. Bu iki zat (Rasulullah’ın huzurundan) çıkmışlardı ki Rasulullah’a hediye olarak süt getiren biri ile karşılaştılar. Rasulullah(S.A.V.) o sütü bunların arkasından göndererek onlara içirdi. Böylelikle Rasulullah(s.a.v.)ın kendilerine darılmadığını anlamışlardı18. Bu hadis Buhari ve Müslim başta olmak üzere Kütüb-ü Site ve diğer hadis kitaplarında küçük lafız farklılıklarıyla birlikte rivayet edilmiştir. Zikrettiğimiz hadisin lafzı Müslim’indir.
1.1.1. Hadisin Sened Değerlendirmesi
Hayızla alâkalı hadisin farklı tarikleriyle rivatetini bir çizelge halinde şu şekilde gösterebiliriz.
1.1.1.1. Hadisin Müslim Rivayeti
Yukarıda zikrettiğimiz hadisi İmam-ı Müslim Züheyr b. Harb, Abdullah b. Mehdi, Hammad b. Seleme ve Sabit tarikiyle Enes b. Malik(r.a)dan dan rivayet etmiştir.
Senedi muttasıl olan bu hadisin ravileri ve haklarındaki tahriçler şöyledir.
1.1.1.1.a. Müslim’in hocası, Züher b. Harb b. Şeddad, Ebul Hayseme, en Nesai(234)dir. Ebu Hatim “saduktur” Hüseyin ibn. Fehm “sika ve sebt”tir19dedi. Ebu Bekir el Hatib “sika ve sebttir” dedi. Yine İbn-i Hıbban(354) “Sikat”ında zikretmiştir20.
1.1.1.1.b. Abdurrahman b. Mehdi b. Hasan, Ebu Said el Basri(198) İbni Hacer “sika ve sebttir” dedi21. İbni Sa’d(230) “sikadır, çok sayıda hadis rivayet etmiştir” 22dedi. İbni Hıbban “Sikat”ında zikretmiştir. Ebu Hatim(277) de “imam, sika ve Yahya b. Said’den daha esbettir”23 dedi.
1.1.1.1.c. Hammad b. Seleme b. Dinar, Ebu Seleme(167)dir. Yahya(239) “sika” Zehebi “sika ve saduktur”24dedi.
1.1.1.1.d. Sabit b. Elsem el Bünani, Ebul Muhammed(127). Ahmet b. Hanbel(241) ve Nesai(303) “sika”dır dedi. Zehebi(748) de; “Tartışmasız sikadır. Değeri yücedir” dedi25.
1.1.1.1.d. Enes b. Malik b. Nadr(93) Peygamber’imizin hizmetçisi olup 2286 hadis rivayet etmiştir.26
Görüldüğü üzere hadis hümasi bir senetle nakledilmiştir. Tahdis sigasıyla rivayet edilmiş olup sadece bir yerinde “an’ane” sigası vardır. Hadisin senedi muttasıldır. İnkıta, söz konusu değildir. Ravilerde zikrettiğimiz gibi sikadır. Dolayısıyla hadisin senedi sahihtir.
1.1.1.2. Hadisin Ebu Davud Rivayeti
Aynı hadisi Ebu Davud Musa b. İsmail vasıtasıyla Müslim’in ravilerinden Hammad b. Seleme’den aynı senetle hadisin bir benzerini rivayet etmiştir. Bu rivayette “onu evlerinden çıkarırlar”, “içmezlerdi”, “onunla birlikte otururuz”. vb. ziyadeler vardır27.
1.1.1.2.a. Musa b. İsmail; Ebu Seleme el Mingari(223)dir. Ebu Davud’un hocasıdır. Hakkında Zehebi ve İbni Hacer “sika ve sebttir” dediler28. Hammad ve hadisin diğer ravileri hakkında bilgi Müslim hadisinde geçti.
Ebu Dâvud’un hadisi rubai olup “tahdis”, “ihbar” ve “an’ane” sigalarıyla nakledilmiştir. Hadisin senedi muttasıl, ricali de sika olduğu için hadis sahihtir.
1.1.1.3.Hadisin Tirmizi’nin Birinci Rivayeti
Tirmizi 1. rivayetinde Abd b. Humeyd ve Süleyman b. Harb vasıtasıyla Hammad b. Seleme’den aynı senetle rivayet etmiştir. Tirmizi’nin 2. versiyonunun senedi ile 1. versiyonunun senedi hakkındaki bilgi ikinci versiyonunun sonunda verilecektir.
1.1.1.4. Hadisin Tirmizi’nin İkinci Rivayeti
Tirmizi hadisi; Muhammed b. Abdil A’la ve Abdurrahman b. Mehdi vasıtasıyla Hammad b. Seleme’den aynı senet ve mana ile rivayet etmiştir.29
1.1.1.4.a. Abd b. Humeyd b. Nasr Ebu Muhammed(249)dir. Tirmizi’nin hocasıdır. İbni Hacer(852) “sika ve hafızdır” dedi30.
1.1.1.4.b. Süleyman b. Harb Ebu Eyyub, el-Ezdi el-Basri(224)dir. Mekke’nin kadısıdır. İbni Hacer “sika, imam ve hafızdır”dedi31.
1.1.1.4.c. Muhammed b. Abdil A’la, es-San’anî el-Basri(245)dir. İbn-i Sa’d “âlim ve sika” olduğunu zikretmiştir32.
Timizi’nin her iki rivayeti de hümasidir. Yine Hammad b. Seleme’den nakledilmiştir. Hadislerin senedi muttasıl olup Tirmizi’nin kendi ravileri de sikadır. Tirmizi birinci hadisin sahih olduğunu belirtmiştir33.
1.1.1.5. Nesai Rivayeti
Nesai, hadisin bir mislini; İshak b. İbrahim ve Süleyman b. Harb vasıtasıyla Hammad b. Seleme’den aynı senetle rivayet etmiştir.
1.1.1.5.a. İshak b. İbrahim b. Yunus b. Musa Ebu Yakub el- Bağdadi(304)dir. İbni Adiyy(365) ve Darekutni(385) “sika” Nesai “saduktur” dediler34. İbni Hacer “sika ve hafızdır” dedi35. Hadisin diğer ravileri hakkında Müslim ve Ebu Davud’un hadislerinde bilgi vermiş ve sika olduğunu belirtmiştik.
Nesai’nin hadisi de hümasi olup senet muttasıldır. Ravileri de sikadır. Hadis sahihtir.
1.1.1.6. İbn-i Mace Rivayeti
Bu hadisi İbni Mace; Muhammed b.Yahya ve Ebul Velid vasıtasıyla Hammad b. Seleme’den aynı senetle, aynı manada rivayet etmştir.
1.1.1.6.a. Muhammed b. Yahya b. Abdül-Kerim, el-Ezdi, Ebu Abdullah b. Ebi Hatim el- Basri(252). Darekutni(385) ve Mesleme “sikadır” dedi. İbni Hıbban da “Sıkat”ında zikretti36.
1.1.1.6.a. Ebu’l Velid; Hşam b. Abdül Melik et-Tayalisi, el- Basri(227). İbn-i Sa’d “sika, sebt ve huccettir” dedi37. İbn-i Hıbban “Sıkat”ında zikretti. İbn-i Kani: “Sika, me’mun ve sebttir” dedi38.
1.1.1.7. Ahmed b. Hanbel’in Birinci Rivayeti
Ahmed b. Hanbel (241) Abdurrahman b. Mehdi vasıtasıyla Hammad b. Seleme’den aynı senetle, aynı manada rivayet etmiştir39. Tüm raviler hakkında önceden bilgi verilmişti.
1.1.1.8. Ahmed b. Hanbel’in İkinci Rivayeti
Ahmed b. Hanbel ikinci rivayetini Affan vasıtasıyla Hammad b.Seleme’den rivayet etmiştir.40
1.1.1.8.a. Affan; Affan b. Müslim b.Abdullah el Bahili, Ebul Osman el- Basri(220)dir. İbn-i Sa’d “sika” dedi. İbn-i Hıbban “Sıkat”ında zikretmiştir41 .
Ahmed b. Hanbel’in iki rivayetide rubaidir. Hadislerin senetleri muttasıl olup inkıta yoktur. Ravileri de güvenilir ve hadisler sahihtir.
Burada zikrettiğimiz sekiz hadisin hepsinin senedine baktığımızda Hammad b. Seleme, Sabit el Bünani ve Enes b. Malik’in ortak raviler olduğunu görürüz. Kütüb-i Sitte sahipleri bu hadisi Hammad b.Seleme’den bir veya iki ravi vasıtasıyla nakletmişlerdir. Ahmed b. Hanbel Müslim’in hocasının hocası Abdurrahman b. Mehdi’den rivayet ettiği için senedi rubaidir. Yine Ebu Davud’un senedi de rubaidir. Diğerleri ise hümasi bir senetle rivayet edilmiştir. Yukarıda da ifade edildiği gibi sadece Sabit Enes b. Malik’ten “an’ane” sigasıyla rivayet etmiştir. Bunun dışındaki yerlerde “ihbar” ve “tahdis” sigalar kullanılmıştır. Zikrettiğimiz bu ravilerin hepside güvenilirdir. Senetlerinde inkıta söz konusu değildir. Raviler birbirleriyle görüşüp hadis aldıklarından hadis muttasıldır. Hadislerin hepside sahihtir.
1.1.2.Hadisin Metin Değerlendirmesi
Sahabe’den bazıları ayette geçen; “aybaşı halinde kadınlarınızdan ayrı kalın” ifadesini görünce bu ayrılmaların Yahudilerin yaptığı gibi kadını terk etmek şeklinde olduğunu zannettiler. Bir kısım sahabeler Rasulullah’a gelerek:
“-Ya Rasulallah, soğuk şiddetli, elbise az. Eğer kadınları tercih edecek olursak, ev halkı helak olacak. Ev halkını tercih edecek olursak kadınlar zarar görecek. Ne yapalım? Diye sordular. Rasulullah(S.A.V.) kendilerine:
“-Sizin emrolunduğunuz onlara yaklaşmamanız(cinsi temas) dır; onları evden çıkarmanız değil” cevabını verdi”42.
Hadiste; Yahudi’lere muhalefet etmek için hayızlı hanımlarla cinsi temasta bulunmayı teklif eden bu iki sahabinin görüşleri şeriata aykırı olduğu için kabul görmemiştir. Peygamber(s.a.v.)in renginin değişmesine(sıkılmasına) neden olmuştur.
İslam bu şekilde orta yolu işaret etmiştir. Ne hanımlara hayız günlerinde önem vermeyerek onlarla beraber olan Hıristiyan’ların ne de tamamen onları evlerinden dışarı atan Yahudi’lerin tavırlarını kabul etmemiştir. Kadınların zor, hassas ve nazik olduğu bu günlerde cima etmek onlar için ne kadar kötü ve ağır bir davranışsa, onlarla yemeyi ve içmeyi terk edip evden dışarı atmak da o kadar kötü ve ağır bir davranıştır. Çünkü çocukların anası, ailenin temel direği olan kadının yaratılışının hikmetinden olan tabii bir durumundan dolayısıyla evinden kovulması dinin ve aklın kabul edeceği bir şey değildir. Bilakis onları, rahatsız ve hassas oldukları bu günlerde daha da kollamak ve gönüllerini almak gerekir.
Peygamber(s.a.v.) Efendimiz; muayyen günlerinde onlarla cinsi temas hariç herşeyin yapılmasını, yiyilip içilmesini, beraber oturulmasını hatta mübaşereti tavsiye etmiştir. Kendisinin de bunu bizzat yaptığı hanımlarından rivayet olunmuştur.
Bu hususla ilgili en geniş hadis Beyhaki’de geçmektedir. Mikdam b. Şureye:
“-Sen hayızlı iken Rasulullah (S.A.V.) sana yaklaşırmıydı? Diye sorduğunda Hz. Aişe:
“-Evet, ben o halde iken Rasulullah (s.a.v.) bana. Ebu Bekir’in kızı peştemalını üzerine (yani göbekle diz arasına) al diyerek benimle uzun zaman ilgilenirdi.” dedi. Sahabe Hz. Aişe’ye:
“-O halde iken seninle yermiydi?” diye sorduğunda Hz.Aişe:
“-üzerinde et olan kemiği bana uzatır, bende onu ısırırdım. Onu benden alarak ısırdığım yerden ısırarak yerdi.” dedi.
“-Peki senin içtiğin kaptan içermiydi?”
“-Evet, Rasulullah su kabını bana uzatırdı ben ondan içerdim. Daha sonra benden alır ağzımı koyduğum yere koyarak Rasulullah (s.a.v.) de içerdi”43 dedi.
Burada uzun olarak rivayet edilen hadisin ilk kısımları Buhari ve Müslim’inki başta olmak üzere diğer hadis kitaplarında değişik lafızlarla geçmektedir44.Konuyla ilgili Meymune (r.anha) ibni Ömer ve diğer sahabeden rivayetler de vardır. Hadisin Ravisi Mikdam b. Şureye Darimi’de Mikdam b. Şurayh b.Hani şeklinde iken Müslim’de ise Mikdam b. Şuraye şeklindedir 45.
Bu hadiste Peygamber (s.a.v.) hayızlı kadınlarla yenilip içilebilineceğini, onunla mübaşeret edilebilineceğini ifade etmektedir.
Bazı alimler”Hadisteki nikâhtan maksat cimadır”deyip “örtünün altından, diz ve göbek arasından faydalanma caizdir.”demişlerdir. İmam Ahmed b. Hanbel, Ebu Yusuf, Muhammed b. Hasan, İmam Şafii’nin eski kavli ve bazı Maliki’ler bu görüştedir. Cumhur ise; “İzarın üstünden istifade caizdir”der. Göbekle diz arasından faydalanma caiz değildir. Ebu Hanife, İmam-ı Malik, İmamı Şafii’nin yeni kavli bu şekildedir. İmam Azam’a göre göbekle diz arasından istifade haramdır46.
Mübaşeret, ancak durumda cima etmeyeceğine itimadı olanlara caizdir. Nefsine itimadı olmayanların mübaşerette bulunmaları caiz değildir47.
Hafız en-Nevevi: “ayette geçen birinci mahizden murad kandır ikinci mahiz ihtilaflıdır. Üç görüş ileri sürülmüştür. Bazı âlimler kan demişlerdir. Bazıları hayız zamanı olduğunu söylemişlerdir. Diğer bazıları da bundan maksat “ferctir” demişlerdir. Cumhur-u Müfessir bu görüştedir.” dedi48.
Sonuç olarak; hayız konusunda Ehl-i Kitab’a muhalefeti emreden toplam sekiz adet hadis zikrettik. Bunların hepside sahihtir. Bu konuda Ehl-i Kitab’a muhalefet etmek gerekir. Ay hali olan kadınla cinsi münasebette bulunmanın haramlığı hususunda icma edilmiştir. Bu konudaki hüküm kesindir. Hayızlı hanımlarla yemek, içmek, evde beraber oturmak ve şakalaşmak Ehl-i Kitab’a muhalefet olacağından müstehaptır. Kadının artığı ve bedeni temizdir49. Çünkü pis olan kadının kendisi değil kandır. Nefsinden emin olan kimselerin eşleriyle münasebette bulunmaları helaldir.
1.2. AYAKKABI İLE NAMAZ
Yahudiler, “Ey Musa, şüphesiz ki ben, evet ben senin Rabbinim! Hemen papuçlarını çıkar! Çünkü sen mukaddes vadi Tuva’dasın”50 emrine uyarak ibadetlerini yaparken ayakkabılarını çıkarırlardı. Ayakkabı ile ibadet etmek onlara göre hoş karşılanan bir şey değildi. Metalibül Aliye’de Ebu Bekir’in müsnedinden nakledilen bir hadiste; Ebu Musa namaz kıldıracağı zaman ayakkabılarını çıkarır, selam verince Abdullah, “Ayakkabıları çıkarmadaki maksadın nedir? Yoksa sen mukaddes vadi Tuva’da mısın” der51.Buradan da Yahudi’lerin ibadetleri esnasında ayakkabılarını çıkardıkları anlaşılmaktadır. Bu durumu bilen Peygamber (s.a.v.) Müslümanlara ayakkabı ile namaz kılmayı tavsiye etmiştir.
1.2.1. Hadisin Sened Değerlendirmesi
Ayakkabı ile namazla alakalı hadisin muhtelif tarikleriyle rivayetini bir çizelge halinde şu şekilde gösterebiliriz.
Mervan b. Muaviye
Hilal b. Meymun
Ya’la b. Şeddad
Kuteybe b. Said
1.2.1.1. Hadisin Ebu Davud Rivayeti
Bu hadisi Ebu Davud Kuteybe b.Said, Mervan b. Muaviye el- Rezeri, Hilal b. Meymun er Remli ve Ya’la b. Şeddad vasıtasıyla babasından (Şeddad b.Evs’ten) rivayet etmiştir. Hadiste Peygamber(s.a.v.):
“Yahudi’lere muhalefet ediniz. Çünkü onlar ayakkabı ve mestleriyle namaz kılmıyorlar.(siz kılınız)”52. Buyurmuşlardır. Bu hadisi Ebu Davud, Hâkim ve Beyhaki Şeddad b. Evs’ten nakletmişlerdir.
1.2.1.1.a. Kuteybe; Kuteybe b. Said b. Cemil b. Tarif es- Segafi, Ebu’r Race(240)dir. İbn-i Hacer “sika ve sebttir” dedi53.
1.2.1.1.b. Mervan b. Muaviye b. Haris b. Esma, el- Fezeri, Ebu Abdullah el Hafız(193).54 Şevkani “Mervan sikadır yalnız o şeyhlerin isimlerini zikrederken tedlis yapıyordu. Ancak burada tedlis eseri bulunmamaktadır” dedi55. Ahmet b. Hanbel, İbni Main, Yakub b. Şeybe, en Nesai ve İbni Medini (234), onun bilinen kişilerden rivayet etmeleri nedeniyle “sika” olduğunu belirtmişlerdir56.
1.2.1.1.c Hilal b. Meymun İbni Hıbban “Sıkat”ında zikretmiştir57 Zehebi’de “tevsik edilmiştir” dedi. Bazı imamlar tevakkuf etmiştir58 İbni Hacer “saduktur” dedi59.
1.2.1.1.d Şeddad b. Evs b. Sabit el Ensari, Ebu Ya’la (58) Sahabedir. Ebu Naim “sahabe” isimli eserinde Muaviye’nin döneminde Filistin’de öldüğünü söyledi60.
Zikri geçen Ebu Davud hadisinin ravileri, ikisi hariç diğerleri güvenilir, adil ve zâbıt kimselerdir. Bu iki râvi Hilal b.Meymun ile Yala b. Şeddad’dır. Hilal b. Meymun hadis aldığı hocalarının isimlerinde tedlis yapıyordu. Ancak bu rivayette tedlis olmadığını muhaddislerin ileri gelenleri ifade ederek sika olduğunu belirtmişlerdir. Yala b. Şeddad’ın rivayet ettiği hadislerde amel hususunda âlimler ihtilaf etmişlerdir. İbni Hıbban “sıkat”ında zikretmiştir. Muttasıl bir senetle rivayet edilmiş olup inkıta söz konusu değildir. Durum böyle olunca Ebu Davud’un rivayet ettiği bu hadis sahihtir.
1.2.1.2. Hadisin Hâkim Rivayeti
Aynı hadisi Hâkim en-Neysaburi Ebu Davud’un hocası Kuteybe b. Sa’d vasıtasıyla nakletmiştir61. Ancak Hâkim’in rivayetinde takdim tehir söz konusudur. “mestler” önce ayakkabılar sonra zikredilmiştir.
Hâkim “Bu senedi sahih bir hadistir ancak Buhari ve Müslim tahriç etmediler” dedi 62. Hafız Zehebi’de “hadisin senedi sahihtir” dedi63.
Yukarıda da belirtildiği üzere Ebu Davud ve Hâkim hadislerinin ravileri sikadır. Senetleri muttasıl olup inkıta söz konusu değildir. Rivayetin bir kısmında “an’ane” lafızları kullanılmıştır. İlgili ravilerin görüşmesi ve birbirlerinden hadis almaları, o anki tarihte mümkündür. Ondan dolayı bu hadis sahihtir.
1.2.1.3. Hadisin Ahmed b. Hanbel Rivayeti
Ahmet b. Hanbel; Zeyd b. Yahya, Abdullah b. Al’a b. Zebri ve Kasım tarikiyle rivayet ettiği bir hadiste Ebu Ümame (r.a) şöyle dedi:
“Rasulullah (s.a.v.) Ensar’dan sakalları beyazlamış yaşlı bir topluluğun yanlarına çıkınca onlara:
“-Ey Ensar topluluğu (saç ve sakalınızı) kırmızı ve sarıya boyayınız Ehl-i Kitab’a muhalefet ediniz” dedi. Ebu Ümame şöyle dedi: Biz:
“-Ya Rasulallah! Ehl-i Kitap şalvar giyiyorlar. Ancak etek giymiyorlar” dedik. Rasulullah (s.a.v.):Siz şalvar da giyiniz, etek de takınız. Ehl-i Kitab’a muhalefet ediniz.” Buyurdular. Bizler:
“-Ya Rasulallah! Ehl-i Kitab ibadet esnasında mest giyiyorlar; ancak ayakkabı giymiyorlar” dedik. Rasulullah (s.a.v.):
“-İbadet esnasında siz hem mest, hem de ayakkabı giyiniz. Ehl-i Kitab’a muhalefet ediniz.” Buyurdular. Bizler:
“-Ya Rasulallah Ehl-i Kitap sakallarını kısaltıp, bıyıklarını uzatıyorlar” dedik. Ebu Ümame devamında şöyle dedi: Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.):
“- Bıyığınızı kısaltın, sakalınızı uzatın. Ehl-i Kitab’a muhalefet ediniz” buyurdular64.
Bu hadis rubai bir senetle rivayet edilmiştir. Hadisin ravileri hakkındaki tahriç bilgileri şöyledir:
1.2.1.3.a. Zeyd b. Yahya b. Ubeyd el Huzai, Ebu Abdullah ed Dımeşkı (207) dir. Ahmed b. Hanbel İshak b. İbrahim ve A’la “sika”olduğunu söylediler. Neysaburi de “sika ve güvenilir” dedi. İbni Hıbban “Sıkat”ında zikretmiştir65. Ahmed b. Hanbel’in hocasıdır.
1.2.1.3.b. Abdullah b. A’la b. Zebr, Ebu Zebr (164–5). Ebu Abdurrahman ed Dımeşkı de denmiştir. İbni Sa’d “inşallah sikadır” 66, İbni Main, Darekutni ve Icli de “sikadır” 67dediler.
1.2.1.3.c. Kasım b. Abdurrahman eş-Şami, Ebu Abdurrahman ed Dimeşki(112). İbn-i Hacer(852) “saduktur ve mürsel rivayeti çoktur”dedi68.
1.2.1.3.d. Ebu Ümame el Belvi ismi; İyas b. Sa’lebe b. Abdullah da olduğu söylenmiştir. Sahabedir. İbn-i Hacer Fethü’l Bari isimli eserinde69, Ayni de Umdetü’l Kâri isimli eserinde hadisin senedinin hasen olduğunu belirtmiştir70.
Ahmet b. Hanbel bu hadisi rubai bir senetle rivayet etmiştir. Hadis “tahdis” ve “sema” lafızlarıyla nakledilmiştir. Senedi muttasıldır. Ancak ravilerinden Kasım hakkında sika olmakla beraber münker rivayette de bulunduğu71 ve çok sayıda mürsel rivayeti olduğundan72 dolayı hadisin hasen olduğunu söylemişlerdir.
Ayakkabı ve mest ile namaz kılarak Yahudi ve Hıritiyan’lara muhalefeti emreden üç hadis zikrettik. Bunlardan Ebu Davud ve Hâkim’in naklettikleri hadisler sahihtir. Ahmed b. Hanbel’in Ebu Ümame’den rivayeti hasendir. 1.2.2. Hadisin Metin Değerlendirmesi
Hz. Peygamber(s.a.v.) in ayakkabı ile namaz kıldığına delalet eden Buhari ve Müslim başta olmak üzere Kütüb-ü Sitte’de çok sayıda hadis bulunmaktadır. Ebu Seleme, Said b. El Ezdi’nin rivayeti bunun örneklerinden biridir. O şöyle dedi: Ben Enes b. Malik’e:
—Rasulullah(s.a.v.) ayakkabılarıyla namaz kılar mıydı? Diye sordum. “Evet” cevabını verdi73.
Bununla birlikte Peygamber(s.a.v.)in ayakkabısız namaz kılığını ifade eden pek çok hadiste mevcuttur.
Zikrettiğimiz hadis ve ifadelerden anlaşılmaktadır ki Müslümanlar namazlarını ayakkabı ile kılarak Yahudi’lere muhalefet etmekle emrolunmuşlardır. Ancak buradaki emrin vucubiyet değil ibahe manasında olduğunu ifade etmek daha doğru olacaktır. Çünkü Peygamber(s.a.v.)imiz herdaim namazı ayakkabı ile kılmamış bazen Peygamber(s.a.v.) ayakkabısız da namaz kılmıştır. Bundan dolayı bazı âlimler ayakkabı ile namazın ayakkabıların temiz olması şartıyla caiz olduğunu belirtmişlerdir.
Bazı âlimler “Ey Âdem Oğulları! Her mescide gidişinizde güzel elbiselerinizi giyin”74. Ayetine bakarak ayakkabı ile kılınan namazın daha faziletli olduğu hükmüne varmışlardır75. Günümüzde tüm camii ve mescitler halılarla döşendiğinden, illa da Yahudi’lere muhalefet olsun diye camiye ayakkabı ile gireceğim demek ve ısrar etmek bunu evde de uygulamak için teşebbüste bulunmak sünneti yanlış anlamaktır. Ancak bir arazide yani uygulamasının mümkün olduğu yerlerde ayakkabı ile namaz kılarak Yahudilere muhalif davranmak daha isabetli olacaktır.
Hadislerin daha iyi anlaşılması için hadislerin toplumsal bağlamınıda iyi anlamak gerekmektedir. Bundan kastımız hadisin muhtevasındaki söz ve davranışın tarih ve toplum içinde nasıl bir iz bıraktığı ve netür bir etki uyandırmış olmasıdır. Hadis- sünnet ilişkisini tesbit etmek için, toplumsal bağlamdan yararlanmak gerekmektedir. Öncelikle, sünnet ihtiva eden hadislerle etmeyenler ayırılmalı, sünnet ihtiva eden hadislerin de tarih ve toplum içinde fiili bir durum meydana getirenler ile hiçbir toplumsal tezahürü olmayanlar olmak üzere ikiye ayrılması gerekir. Bir hadisin gerek doğruluk derecesini tesbit etmek, gerekse onu doğru anlamak ve yorumlamak için, tarihin herhangi bir anında fiili bir durum yaratıp yaratmadığı önemlidir. Buna göre eger İstanbul’un fethi ile ilğili hadis76, gerçekten söylendiği gibi birkaç defa İslam ordularını, İstanbul surlarının önüne kadar sevketmiş, Fatih’in fethi esnasında askerlere güç ve kuvvet vermişse, başka bir ifade ile İstanbul, “feth-i mübini zâmin o tebşir aşkına” fethedilmişse, onun değeri ve anlamı sadece senet ve metninde aranmayacaktır. Ancak hemen belirtelim ki bu, tek başına bir ölçü olamaz. Nice uydurma hadislerde tarih ve toplum içinde fiili durumlar meydana getirebilmiştir. Kandiller ile ilgili bazı hadislerde olduğu gibi.
Hadisin bağlam konusunu bir örnekle izah edecek olursak; Cahiliyye döneminde yeni doğan çocuklara netür bir eziyet edildiğini bilmeyen kimse, Hz. Peygamber’in “Her çoçukla beraber bir akika(kurbanı) vardır. Onun için kan akıtın ve ondan eziyeti giderin”77 sözüne bir anlam veremeyecektir. Nitekim çok erken devirlerde, Muhammed b. Şirin (öl.110/728), Hz. Peygamber’in “eziyeti gidermekten” ne kastettiğini herkese sordum, fakat doyurucu bir cevap alamadım demiştir. Böyle olunca birçok âlim, bu ifadeden, yeni doğan çocukların saçlarını kesmek gerektiğini isinbat etmiştir.
Oysa Ebu Davud, bu hadisin bağlamını Abdullah b. Bureyde’den şöyle nakletmiştir: “Biz cahiliyye döneminde, bir çoçuğumuz olduğu zaman, onun için bir koyun keser çocuğun kafasını koyunun kanına bulardık. Tahavi(öl.321/933) “Bu haberi duyuncaya kadar, Hz. Peygamber’in akika kurbanını emreden hadiste eziyeti giderin kaldırın ifadesini anlayamamıştım. Ancak bu haberi görünce bundan ne kastedildiğini anlamış olduk der.78
Seharenfuri, âlimlerin“Temiz mest ve ayakkabıları ile namaz kılmak, Yahudilere muhalefet etmek için çıplak ayakla namaz kılmaktan daha faziletlidir”dediklerini nakletti 79
Ayakkabı ile namaz kılma hususundaki bu ve benzeri görüşleri nakleden Ebu Davud şârihi Seharenfuri konu ile ilgili olarak Hıristiyan’ların kiliselere ayakkabılarla girmelerini göz önünde bulundurarak şu müteaalayı yürütüyor. “günümüzde ayakkabıları ile ibadet eden Hıristiyan’lara bakarak namazın çıplak ayakla(ayakkabısız) kılınması gerektiği kanaatindeyim”80.
Yukarıda da zikrettiğimiz gibi bu hususta o zamanın şartlarıyla günümüzün şartlarını ve imkânlarını göz önünde bulundurmak gerekir. Asr-ı Saadet’te bölgenin kumlu, havanın sıcak olması ve sıcağın kumu kızdırıp ayağı haşlamasının önlenmesi niyeti yolların kuru ve temiz olması pek tabiidir. Bunlardan dolayı ayakkabıların temiz ve ayakkabı ile namazın gereği hükmünü düşünmek daha kolay olacaktır. Ayrıca Peygamber (s.a.v.) zamanında Mescid-i Nebi’nin zemininin çakıl (ince kum) olması nedeniyle namaz kılma hususunda herhangi bir problem teşkil etmemektedir.
Ancak günümüzde yolların kirli olması ve insanların umumi tuvaletleri kullanması neticesiyle ayakkabıların kirlenme ihtimali yüksektir. Camiler günümüzde ayakkabı ile namaz kılmaya müsait değildir.
Günümüzde Hıristiyan’ların ibadetlerini o zamanın tersine ayakkabıları ile yapmaları sebebi ile Ehl-i Kitab’a muhalefet ana prensibinden hareketle Seharenfuri’nin belirttiği gibi namazı ayakkabısız kılmak daha faziletli olmasını gerektirir.
1.3. CENAZE KABRE KONURKEN OTURMA
Müslüman’ın müslüman din kardeşine karşı bir takım hakları vardır. Vefat eden bir müslümanın techiz ve tekfin işlemlerini yapmak, kabre kadar götürüp defnetmek te bunlardandır. Ebu Hureyre’nin rivayet ettiği bir hadiste Peygamber (s.a.v.): “ Her kim bir cenazenin namazını kılarsa o kimseye bir kırat, defninde bulunursa iki kırat (sevap) vardır. Kırat Uhud Dağı kadardır.” buyurmuşlardır81.
Peygamber (s.a.v.) İslam’ın ilk yıllarında cenaze olduğu zaman arkasından gider, kabre veya yere konuncaya kadar yere oturmazlardı. Yanında cenaze geçenlerin de ona saygı için ayağa kalkmalarını emir ve tavsiye ederler. “Ölüm korkunç bir şey” 82 “onun yanındaki melekler ayağa kalkar” 83 buyururlardı.
Bir defasında Peygamber (s.a.v.) bir müslümanın defnedilmesi esnasında ayakta beklerken, oradan geçmekte olan Yahudi bir âlim, “Bizde böyle yaparız der”. Bunun üzerine Peygamber’imiz Yahudi’lere muhalefeti emreder. Konu ile ilgili en açık hadis Ebu Davud’un Ubade b. Samit (r.a.) den rivayet ettiği hadistir.
1.3.1. Hadisin Sened Değerlendirmesi
Cenaze kabre konurken oturma ile ilgili hadisin muhtelif tarikleriyle rivayetini bir çizelge halinde şu şekilde gösterebiliriz.
1.3.1.1. Hadisin Ebu Davud Rivayeti
Ebu Davud’un; Hişam b. Behram el- Medaini, Hatim b. İsmail, Ebul Esbet el-Harisi, Abdullah b. Süleyman b. Cünade b. Ebi Ümeyye, babası (Süleyman b. Cünade) ve dedesi (Cünade b. Ebi Ümeyye) tarikiyle Ubade b. Samit (r.a.) den rivayet ettiği hadiste: Ubade b. Samit (r.a.) şöyle dedi:
“Rasulullah (s.a.v.) cenaze kabre konuncaya kadar ayakta dururdu. (bir gün) bir Yahudi âlimi kendisine uğrayıp (-Ya Muhammed) bizde böyle yaparız”dedi. Bundan sonra Peygamber (s.a.v.) (cenaze için ayakta durmayı terkedip) oturdu ve bize:
“- Siz de oturunuz Yahudi’lere muhalefet ediniz” buyurdular 84. Bu hadisi Ebu Davud, Tirmizi, İbni Mace ve Beyhaki rivayet etmiştir. Yukarıda zikrettiğimiz lafız Ebu Davud’undur. Ebu Davud’un ravileri hakkında bilgi erecek olursak;
1.3.1.1.a. Hişam b. Behram el Medaini. Ebu Davud’un hocasıdır. Hâtip, “sikadır” dedi. İbni Hıbban “Sıkat” ında zikrederek hadisi doğrudur dedi 85
1.3.1.1.b. Hatim b. İsmail el-Medeni, Nesai; “Onda bir behis yoktur dedi. Muhammed b. Sa’d “sika ve güvenilir” dedi86. Ebul İsmail (187) Yahya b. Main ve İshak (b. Ruhaye) kendisinden rivayette bulunmuştur. Zehebi “meşhur ve saduktur” dedi87.
1.3.1.1.c. Ebu’l –Esbet el-Harisi: İsmi Bişr b. Rafi en-Neranidir. Buhari; “Hadisi mutabii yoktur dedi. Ahmed b. Hanbel “zayıf” Yahya b. Main de “Münker hadis rivayet etmiştir” dedi. Nesai 88 ve Tirmizi “Bişr hadiste makbul değildi”89dedi.
1.3.1.1.d. Abdullah b. Süleyman b. Cünade b. Ebi Ümeyye el-Ezdi ed-Devzi. Babasından rivayette bulunmuştur. Yine Bişr ibni Rafi kendisinden rivayette bulundu. İbni Hıbban “Sıkat”ında zikretti. Zehebi de “onun kim olduğu bilinmiyor dedi90.
1.3.1.1.e. Süleyman b. Ebu Ümeyye el Ezdi ed-Devsi. Buhari ve Hatim “hadisi münkerdir” dedi 91.
1.3.1.1.f. Cüdane b. Ebu Ümeyye el- Ezdi ed-Devsi(80). İbn-i Sa’d “sika” olduğunu ve Abdül Melik b. Mervan’ın hilafetinde öldüğünü söyledi92. İbn-i Hıbban “Sıkat”ında zikretmiştir93.
1.3.1.1.g. Übade b. Samit b. Keys el- Ensari el-Hazreci, Ebul Velid el Medeni(34). Muhammed ibn-i Sa’d, Übade b. Samit’in Muaviye’nin hilafetinde Şam’da öldüğünü söyledi94. Kavminin reisi olup Bedir Savaşı’na katılmıştır95.
Hadis “tahdis” ve “an’ane” sigalarıyla nakledilmiştir. Senedinde yedi tane ravi bulunmaktadır. Ravilerden Ebul Esbet, Abdullah b. Süleyman ve Süleyman b. Cüdane zayıf olduğu için bu hadis zayıftır.
1.3.1.2. Hadisin Tirmizi Rivayeti
Tirmizi hadisi; Muhammed b. Beşşar ve Saffan b. İsa vasıtasıyla Bişr b. Rafi’den aynı senetle hadisin bir mislini rivayet etmiştir96.
Hadisin, Ebu Davud’un ravilerinden farklı olan ravileri ve haklarındaki bilgiler şöyledir;
1.3.1.2.a. Muhammed b. Beşşar b. Osman el-Abdi Ebu Bekir el Bündar(252). Ebu Hatim “saduktur” dedi. Nesai “salih, onda bir beis yoktur” dedi. İbn-i Hıbban “hadisini ezberler ve ezberinden okurdu” dedi97. İbn-i Hacer “sikadır” dedi98.
1.3.1.2.b. Saffan b. İsa ez-Zühri el Basri(200) İbn-i Sa’d “inşallah sikadır” dedi. Abdullah İbn-i Harun’un hilafetinde Basra’da öldüğünü söyledi99. Eb Hatim “sahihtir” dedi. İbn-i Hıbban “Sıkat”ında zikretmiştir100.
1.3.1.3. Hadisin İbn- Mace Rivayeti
İbn-i Mace’de; Muhammed b. Beşşar ile Ukbe b. Mükram ve Saffan b. İsa tarikiyle Bişr b. Rafi’den aynı senetle hadisin bir mislini rivayet etmiştir101.
İbn-i Mace’nin, Ebu Davud ve Tirmizi’nin ravilerinden farklı olan ravisi, Ukbe b. Mükram’dır. Sadece bu ravi hakkında bilgi vererek yetineceğiz. Çünkü diğer raviler hakkındaki bilgiler Ebu Davud ve Tirmizi hadislerinde geçmişti.
1.3.1.3.a. Ukbe b. Mükram b. Eflah, Abdülmelik el-Basri(250). Ebu Davud(275) “sika sika” Nesai “sikadır” dedi. İbn-i Hıbban da “Sıkat”ında zikretmiştir102.
Bişr b. Rafi, Abdullah b. Süleyman ve Süleyman b. Cünade zayıf olduğu için bu iki hadis (Tirmizi ve İbn-i Mace hadisi) zayıftır. Tirmizi ve İbn-i Mace’nin senedi südasidir.
1.3.1.4. Hadisin Beyhaki Rivayeti
Beyhaki de hadisi Ebu Davud tarikiyle rivayet etmiş olup hadis zayıftır103.
Hadisi nakleden sünen sahiplerinden hepsi de Bişr b. Rafi, Abdullah b. Süleyman ile Süleyman b. Cünade’den rivayet etmişlerdir. Bu kişiler yukarıda zikrettiğimiz gibi zatıftır. Buhari “Abdullah b. Süleyman b. Cünade b. Ebu Ümeyye hadisinin mutabii yoktur” dedi104. Tirmizi “Bu garib bir hadistir” dedi105.
Bişr b. Rafi, Abdullah b. Süleyman, Süleyman b. Cünane zayıftır ve hadisi tek başlarına rivayet etmişlerdir. Cenaze için ayağa kalkmayı emreden sahih hadislere muarız olması nedeniyle bu hadis münkerdir.
1.3.1.5. Ahmed b. Hanbel’in Birinci Rivayeti
Yukarıda zikrettiğimiz Ubade b. Sâmit hadisini Hz. Ali(r.a)’den rivayet edilen şu rivayet desteklemektedir.
Ahmed b. Hanbel hadisi; Abdurrezzak, Süfyan, Leys ve Mücahid tarikiyle Ebu Mamer’den nakletmiştir. Ebu Mamer şöyle dedi:
—Ali (r.a) ile birlikte bulunduğumuz sırada bir cenaze geçti. Orada bulunan insanlar ayağa kalktı. Hz. Ali (r.a):
—Bu fetvayı size kim verdi? Diye sordu. Onlar:
“Ebu Musa dediler. Bunun üzerine Hz. Ali(r.a):
—Rasulullah(s.a.v.) bunu birdefa yaptı (cenaze için ayağa kalkma ) Ehl-i Kitab’a benzemeye mucib oluyordu. Bundan dolayı Allah(c.c) tarafından nehyolundu. R asulullah(s.a.v.) (kıyamdan) nehyetti, sakındırdı” dediler106.
Ahmed b. Hanbel’in rivayetindeki raviler ve haklarındaki bilgiler şöyledir;
1.3.1.5.a. Abdürrezzak b. Hemmam b. Nafi el- Hafız, Ebu Bekir es San’ani(211). Muhaddislerin ileri gelenlerinden olup tasnif ettiği Musannef’i bize ulaşan en eski hadis kitaplarındandır. Sikadır107. İbn-i Hacer “sika ve hafızdır” dedi108.
1.3.1.5.b. Süfyan b.Said b. Mesruk es-Sevri Ebu Abdullah el-Küfi(161). İbn-i Hacer “sika, fakih, abid, imam ve huccettir” dedi109. Zehebi “ huccettir, sebttir. Fakat zayıflardan tedlis yapıyordu” dedi110.
1.3.1.5.c. Leys b Ebu Süleym b. Züneym el-Küfi, el-Leysi(148) .Âlim ve fakih bir kimsedir. Ahmed b. Hanbel; “hadisi muzdariptir. Ancak insanlar ondan rivayette bulunmuştur” dedi. Yahya ve Nesai de: “Zayıftır” derken İbn-i Main “sikadır dedi. İbn-i Hıbban(354): “Ömrünün sonlarına doğru hadisleri karıştırdı” dedi111.
1.3.1.5.d. Mücahid b.Cebr, Ebu’l Haccac (104). İbn-i Hacer “sikadır, tefsirde ve hadiste imamdır” dedi112.
1.3.1.5.e. Ebu Ma’mer; Abdullah b. Sahbare el- Ezdi el-Küfi dir. İbn-i Main ve Icli “sikadır” dedi. İbn-i Hıbban “Sıkat”ında zikretmiştir113. İbn-i Hacer “sikadır, Tabii’nin büyüklerindendir dedi114.
Ahmed b. Hanbel’in ravileri Leys b. Ebi Süleym hariç sikadır. Onun hakkında söz söylenmekle birlikte sika olduğu belirtilmiştir.
1.3.1.6. Ahmed b. Hanbel’in İkinci Rivayeti
Ahmed b. Hanbel’in Keys b. Ebi Süleym vasıtasıyla Ebu Bürde b. Ebu Musa b. el Eş’ari’den naklettiği hadis daha geniş ve tafsilatlıdır.
Ahmed b. Hanbel, Ebu’n Nadr, Muaviye, Leys ve Ebu Bürde b. Ebu Musa el Eş’ari tarikiyle Hz. Peygamber (s.a.v.) ‘in şöyle buyurduğunu rivayet etti.
“Yanınızda Müslüman, Yahudi veya Hıristiyan cenaze geçerse ona ayağa kalkın. Çünkü ayağa kalkan cenazeye değil, onunla beraber bulunan meleklere ayağa kalkar”
Ravi Leys b. Ebu Süleym diyorki: Bu hadisi Mücahid’e anlattım. Mücahid şöyle dedi. Bana Abdullah b. Sahbare el Ezdi şu olayı anlatarak dedi ki:
“-Biz Ali (r.a) ile bir cenazeyi bekleyip otururken yanımızdan başka bir cenaze geçti. Biz ayağa kalktık. Ali (r.a.):
“- Sizi ayağa kaldıran şey nedir? Diye sordu. Biz dedik ki:
“- Biz ne biliyorsak ancak siz Ashab-ı Muhammed (s.a.v.)’den duyduklarımız ve gördüklerimizden ibarettir. H.z. Ali (r.a.):
“- Duyduğunuz nedir ki? Diye sordu. Biz:
“- Ebu Musa zannediyor ki: “ Rasulullah (s.a.v.) : yanınızdan bir cenaze geçtiğinde Müslüman olsun Yahudi olsun Hıristiyan olsun ona ayağa kalkın. Çünkü ayağa kalkan cenazeye değil, onunla beraber bulun meleklere kalkar” buyurmuştur.
H.z. Ali (r.a.):
“- Rasulullah (s.a.v.) bir defa bir erkek yahudi cenazesi geçerken kalkmaktan başka ayağa kalkmadı. Bunlar Ehl-i Kitap idiler. Rasulullah (s.a.v) vahiy gelmeyen güzel işlerde Ehl-i Kitab’a benzemeye çalışırdı. Allahu Teala benzemeden nehyedince Rasulullah (s.a.v.) cenaze geçerken kıyamdan kaçındı ve bundan sonra bir daha kıyam etmeye geri dönmedi” dedi115.
Ahmed b.Han bel’in diğer hadisinden farklı ravileri şunlardır;
1.3.1.6.a. Ebu’n Nadr: Haşim b. Kasım b. Şeybe el Kuraşi, Ebu Muhammed (260), Ebu Hatim (277) “Onun hadisi sıdk makamındadır” dedi. İbni Hıbban “Sıkat” ında zikretti116. Abdurrahman bana ve babama bazı hadislerini o, “sıdk” konumunda idi dedi. İbni Hıbban da “Sıkat”ında zikretti117.
1.3.1.6.b. Ebu Muaviye; Şeyban b. Abdurrahman et-Temimi el-Basri (164) İbni Hacer “sikadır”dedi118.Ebu Bekir b. Ebi Hayseme “sika ve sahibul kitabtır” dedi. Darimi “her şeyde sikadır” dedi. Muhammed b. Sa’d, Icli ve Nesai “sikadır”dedi119.
Diğer raviler ve Leys b. Ebi Süleym hakkında bilgi önceki hadisin senedinde verilmiştir. Cenaze geçerken kıyamı nehyedip oturmayı emrederek Yahudi’lere muhalefeti emreden hadislerin zayıf olduğu ortaya çıkmaktadır.
1.3.2. Hadislerin Metin Değerlendirmesi
Yukarıda kıyamı nehyedip oturmayı emrederek Yahudi’lere muhalefeti emreden hadislerin zayıf olduğunu söylemiştik. Fakat Peygamber (s.a.v.)’nin cenaze için oturduğuna dair birçok sahih hadis bulunmaktadır. Yalnız bu sahih rivayetlerde “Ehl-i Kitab’a muhalefet” lafzı geçmemektedir. Peygamber (s.a.v.)’nin ilk zamanlar kalktığı halde sonra terk ederek oturduğu ortaya konmaktadır. Niçin bu şekilde olduğu açılanmamaktadır.
H.z. Ali (r.a.)’dan :”Şüphesiz ki Rasulullah (s.a.v.) (cenaze için) evvela ayağa kalktı sonra oturdu” dedi120. Ravilerden Vakit b. Amr b. Sad b. Muaz el-Ensari’yi Ebu Zür’a ve ibni Sa’d “teşvik etmiş, İbni Hıbban da “Sıkat”ında zikretmiştir121.
Tirmizi; “ H.z. Ali (r.a.) hadis sahihtir. Bu hadisi, dört tabii birbirinden rivayet etmiştir.”dedi122. İmam-ı Şafii’de; Bu, en sahih hadistir. “Bu hadis cenaze geçerken kıyamı emreden hadisi neshetmiştir”dedi123.
Berra b. Azib (r.a.)’dan:
“Rasulullah (s.a.v.) ile beraber bir cenaze için çıkmıştık. Kabre vardığımızda daha cenaze gömülmeden Rasulullah (s.a.v.) oturdu. Bizde başımızın üzerinde kuş varmış gibi sessizce oturduk.” dedi124.
Cenaze için oturarak Yahudi’lere muhalefeti emreden Übade b. Samit (r.a.) hadisi zayıftır. Ancak yukarıda zikrettiğimiz Peygambe’rimizin cenaze için oturduğu hadisleri ile birlikte mütalaa edilince bu hadis kuvvet kazanmaktadır. Konu ile ilgili Ahmed Sofuoğlu Hoca: “Vakıa bu hadis zayıftır. Çünkü onu yalnız Bişr. b. Rafi rivayet etmiştir. Bezzar, onun hadis hususunda gevşek oduğunu söylemiştir. Fakat onu takviye eden diğer ravilerle birlikte mütalaa edince derhal hasen derecesine yükselir”125 dedi.
H.z. Peygamber (s.a.v.)’in cenaze geçtiği zaman ayağa kalktığı ve ayağa kalkmayı emrettiği sahihtir. Oturup ayağa kalkmadığı da sahih yolla rivayet edilmiştir. Bundan dolayı hadisler arasında bir çelişki gözükmektedir. Kesin olan şudur ki; Peygamber (s.a.v.)’in son yaptığı fiil cenaze geçerken oturmaktır.
Âlimlerden bir kısmı “ Ayağa kalkmak mensuhtur. Oturmak iki durumdan en son olanıdır” derler. Diğer bazılarıda “Her ikiside caizdir. H.z. Peygamber (s.a.v.)’in müstehab olduğunu kalkmaması da caizliğini göstermek içindir.” demişlerdir.
İshak, Abdulmelik b. Habib ve İbnu’l Maceşun: “Kim oturursa onun için bir genişlik vardır. Kim de ayağa kalkarsa ona da ecir vardır.” derler126.
İbni Hazm ise: Peygamber (s.a.v.) cenaze için kıyamı emrettikten sonra oturması bu emrin mendup olmasındandır. Nesh olması caiz değildir. Çünkü neshin olabilmesi için (kıyamdan) nehyetmesi veya terkle beraber nehyetmesi gerekir.” dedi127.
Cenaze için ayağa kalkmanın mensuh olduğunu söyleyenlerin başında; Ebu Hanife, Malik ve Şafii gelir. Bunların delilleri, Ali(ra.) ın mezkür hadisi ile Ubade b. Samit (ra.) ın Tirmizi, Tahavi, müellifimiz Ebu Davud ve başkaları tarafından rivayet edilen ve Yahudiler’e muhalefet etmek üzere cenaze için ayağa kalkmamayı ve oturmayı emreden hadisidir.128
El Menhel yazarı ayağa kalkmanın meşruluğuna taraftar çıkmış ve Nevevi’nin de kalkmanın mensuh olmaması şıkkını tercih ettiğini söylemiştir.
İbn-i Abbas(ra.), Ebu Hureyre İbnü’l Müseyyeb de kalkmayanlardandır. Ahmed b. Hanbel’e göre kişi dilerse kalkar dilerse kalkmaz. Çünkü Peygamber(S.A.V.) önce kalkmış sonra oturmuştur.129
Ancak âlimlerin geneli cenaze için ayağa kalkmayı emreden hadislerin neshedildiği görüşündedir. “Ayağa kalkmak vacib idi, daha sonra mensuh oldu.”dediler. İmam-ı Malik, Ebu Hanife ve İmam-ı Şafii “Cenazeye kıyam Hz. Ali (r.a.)’ın hadisiyle neshedilmiştir.”dediler130.
İmam-ı Şafi; (cenaze için ayağa kalkmayı emreden) Amir b. Rebia hadisi üzerinde birçok ihtimalin olduğunu söyledi. Bunu kendisinden Beyhaki ile Hâzımi rivayet etmişlerdir. “Rasulullah (s.a.v.)’in evvela bunu yapıp sonra terk ettiği rivayet olunmuştur. Burada hüccet son olarak yaptığı fiildir. Eğer evvela kalkması vacipidiyse sonra oturması nesih olur. Evvelce kalkması müstehab ise, sonra oturması istihbablık bildirir. Önce kalkması mübah idiyse sonrada oturup kalkmakta bir beis yoktur. Bence oturmak daha iyidir. Çünkü Rasulullah (s.a.v.)’in bu hususta son fiili oturmak olmuştur.”131
Dostları ilə paylaş: |