II. VAAD VE VAİDİN CEMİYET ÜZERİNDEKİ TESİRLERİ A- CEMİYETİN DİNİ HAYATI ÜZERİNDEKİ TESİRLERİ
Gelecek ümidi dinden gelir. Arkasında feragat, fedakarlık, sabır, çalışma ve mücadele etmek. Hayatın güçlüklerini tahammülle karşılamak ve yenmek için dindar kendinde daha fazla kuvvet hisseder. Bu dünyadaki hayat hiç son bulmayacak, daha iyi bir hayat olan geleceğe ait sadece bir geçiş ve hazırlıktır.
Bu husus Allah (cc)’ın kanunlarına itaat ve doğru ameller vasıtasıyla Allah (cc)’ın hoşnutluğunu kazanmak için sürekli bir çabaya olan ihtiyacı belirtir.
Allah (cc)’ın gazabından kıyamet ve cehennemden korkan insan bu korkunç durumla karsılaşmaması için inanacak ve Allah (cc)’ın emirlerini yerine getirmeye çalışacaktır. Allah (cc)’a şirk kostaklan, onun emirlerini çiğnemekten, ibadetlerini eksik yapmaktan çekinecektir.
Allah (cc) Kur'an-ı Kerim’'de ancak kendisinden korkulması gerektiğini ve dolaysıyla kendisine ibadet ve itaat edilmesi icab ettiğini bildirmektedir:
“Bugün kafirler dininizi söndürmekken ümitlerini kestiler, artık onlardan korkmayın, yalnız benden korkun…”608 Allah (cc)’tan korkan insan, ancak O'na karşı gelmekten, onun emirlerini çiğnemekten sakınabilir:
“Sen ancak Kur'an-ı Kerim'e tabi olan onunla amel eden ve görmediği Rahman’a korku besleyen kimseyi sakındırırsın.”609
Allah (cc)’tan korkan insan davranışlarını ona göre ayarlayacaktır. Onun sevmediği şeyleri yapmayacak, sevdiği, yapılmasını istediği şeyleri de yapacaktır. Allah (cc)’ın affını, mağfiretini, cennetini ve rızasını ümit eden insan Allah (cc)’a layık bir kul, Peygambere layık bir ümmet olmaya çalışacaktır. İslemiş olduğu günahlara bakarak “Be artık Allah (cc)’ın kötü kulu oldum” düşüncesiyle ümitsizliğe kapılarak daha fazla günah işleyecektir. Bu yeni ümit ve inançla Rabbine daha fazla bağlanıp, yaklaşarak emirlerini yerine getirmeye, yasaklarından da kaçınmaya son derece gayret gösterecektir. Çünkü insanoğlu geleceğe dönük ola ümit ve hayalleriyle hayatını devam ettirmektedir. Bu ümit ve hayalleri yıkılmış bir insanın, dünyanın çeşitli dertler ve zorlukları altında hayatını sürdürmesi gittikçe zorlaştığı için, ya devamlı olarak başkalarına zararlı olmakta ya da kendi canına kıymaktadır. Halbuki Yüce Allah (cc) Mü'minin hiç bir zaman ümidini yitirmemesini610 Allah (cc)’ın rahmetinden ancak kafirlerin ümidini keseceğini bildirmektedir.611 İnsan ümit aşılar geleceğe güvenle bakmasını öğütler. Tevbe edelere türlü türlü müjdeler verir:
“Onların hareketlerinin karşılığı Rablerinden bağışlanma ve içlerinden ırmaklar akan, temelli kalacakları cennetlerdir. Böyle yapıp davrananların mükafaatı ne büyüktür.”612
Görüldüğü gibi Rabbimiz gereği gibi tevbe edenlerin. tevbesini kabul edip onları mükafatlandıracağını, böyle davrandıkları takdirde yarınlarından emin ve güvenli olacaklarını, yitirdikleri ümitlerini yeniden ele geçireceklerini açıkca haber vermektedir.613 Rabbimizin böyle bir mükafatına kavuşmak insanı hayata bağlayan ne büyük bir mutluluktur. Bu bakımdan, Allah (cc)’ın insanın hayatındaki rolü pek büyüktür. Bu inanç içerisinde olan insan her an Allah (cc)’dan korkarak ve rahmetini ümit ederek Allah (cc)’ın ipine daha sıkı sarılacak, emirlere muhalefet etmekten sakınacak ve İslamı daha güzel yaşamaya çalışacak.
Her fert kendisini böyle düzeltince ,toplum da fertlerden meydana geldiğine göre o da kendisini düzeltmiş olacaktır. Müslüman kendi hayatını islama göre ayarlamakla kalmayacak islami bir çevre oluşturmaya çalışacaktır. Böylelikle toplum da islahlaşmış ve islamileşmiş olacaktır. Kur'an-ı Kerim Allah (cc)’a iman edip salih amellerde bulunan bolluk ve darlıkta Allah (cc) için sarfeden, sadakalar veren, öfkelerini yenen, insanların kusurunu affeden,614 doğruluk üzere olan, büyük günahlardan sakınan,615 haksızlık ve zulüm yapmayan insanların cennet ve rıza-i bari ile mükafatlandırılacaklarını bildirmektedir. Büyüklük taslayan, bozgunculuk yapan haksızlık ve zulüm yapan, günah işlemekten çekinmeyen, yoksulu doyurmayan, yetimi itip kakan, zekatını vermeyip mal biriktiren, dünyayı isteyen, Allah (cc)’a ve peygambere karşı gelen insanların da cehennemle ve kahrı ilahi ile cezalandırılacaklarını bildirmektedir.
Allah (cc)’ın cennetini ümit insan da Kur'an-ı Kerim’de geçen bütün güzel hasletlere sahip olmaya çalışacaktır.
Sahip olduğu iyi hasletleri değiştirmekten de korkacaktır. Çünkü Kur'an-ı Kerim şöyle tehdit etmektedir.
“Bir topluluk kendi nefislerindekini değiştirmedikçe Allah (cc) onlara verdiği nimeti değiştirmez.”616
SONUÇ
Kur’an sadece Araplara yada herhangi bir millete, topluluğa gelmiş bir kitap, bir rehber değildir. Hatta diyebiliriz ki Kur’an sadec müslümanlara da gelmiş değildir. O’nun hitabı bütün mahlukatadır. Kur’an, müşrike, Yahudiye, Hıritiyana, Cin’e, Şeytan’a vs hitap etmektedir. Bu nedenle bizim incelediğimiz kavramlar olan “vaad” ve vaid” metoduyla bu söz konusu mahlukatın akıllarına ve duygularına hitap ederek hidayete davet eder.
Kur’an insan hayatının her yönüne hitab eden ve insanın Mutluluğu için gerekli temel bilgileri ihtiva eden yüce bir kitaptır. Bu yüzden kendisi rehber edinildiği takdirde insanın ebedi saadetini garanti eder. İnsan için en iyi ve sağlam yol, herhangi bir bireyin ya da toplumun duygularından ziyade fıtratın ona yol göstermesidir. İnsan ancak fıtratına uyarsa ebedi saadete ulaşır.
Kur’an ayetleri incelendiğinde mahlukatın yaratılışından itibaren kur’ani bir hayat yaşayanlara ebedi saadet ve huzur, Allah’ın rızası vs. vaad edilmiş. Ve bu evrende yaşayan bu canlılar, ahiret nimetlerinin bir benzerinin bulunduğu bu dünyada bu vaade kavuşmuşlardır. Allah, Peygamberlerine ve ve salih kullarına daima yardım etmiş ve onları zaferlere boğmuştur. Bedir’de vs yerlerde olduğu gibi. Ayrıca ahirette bunların misli misli mükafaatlere kavuşacaklardır.
Tam tersi durumda isyankar, küfür ehli, müşrik vs. kimselere de azabını, cezasını, intikamını ve cehennemi vaad (vaid) etmiştir. Ad kavminde, nuh kavminde vs. diğer isyankar, sapık kavimlerin helakı gibi bir takım vaidler dünyada gerçekleşmiş olup, bu tür helaklar insanoğluna bir ikazdır. Aynı zamanda bunun da misli ve daha fazlası cehennemde isyankarları beklemektedir.
Ancak vaadlere mazhar olabilmek için pek tabiidir ki Müslümanların salih amel işlemeleri, ibadet ve muamelatlarını, Kur’ani bir çerçevede yapmaları gerekmektedir. Aksi halde Müslümanım deyip de, Müslümanlığımızı günlük yaşantımıza yansıtmazsak, Allah muhafaza vaade nail olamayız. “ Kişinin ayinesi iştir lafa bakılmaz” aslında bu vecize bundan sonraki kelimelere hacet bırakmıyor.
Sünnetullah gereği vaidle uyarıldıkları halde sapkın fiil ve davranışlarından dönmeyen bütün toplumlar helak edilmişler, adeta trafik lambası gibi insanları ikaz edecek bir konumda hayat yollarına dizayn edilmişlerdir.
O halde insanlar (Müslümanlar) “vaad ve “vaidin” ne olduğunu bilmeli ve bunu tüm insanlığa anlatmalıdır. Bunu bilmenin yolu da Kur’an’la konuşmak, O’nu anlamakla olur. Onu anlamanın yolu da onu tanıtan bütün kavramları, ve onunla alakalı bütün ilim dallarını iyi bilmekle olur. Ancak şu da var ki, kimi Hz. Peygamber gibi, imi İbn Abbas gibi, kimi de bizim gibi çok azını anlayabilir. Onun içindir ki, her iyi anlayan anladığını bizlere aktarmalıdır. Kurtuluş ancak yaratıcını çizdiği kanunlar çerçevesinde gerçekleşir.
Dostları ilə paylaş: |