T. C. DİYanet iŞleri başkanliği eğİTİm hiZMETleri genel müDÜRLÜĞÜ Program Geliştirme Daire Başkanlığı



Yüklə 5 Mb.
səhifə280/740
tarix05.01.2022
ölçüsü5 Mb.
#63144
1   ...   276   277   278   279   280   281   282   283   ...   740
Din-Toplum İlişkisi

Özellikle 18. ve 19. yüzyıllarda ortaya çıkan sübjektivizmin etkisiyle din, tamamen ferdi bir olay olarak görülmeye ve izah edilmeye çalışılmıştır. Ama bu anlayış 20. yüzyıla gelindiğinde önemini kaybederek dinin objektif yönünün (toplumu etkilemesinin) önemi üzerinde durmaya başlanmıştır. Esasen din bireyleri ilgilendirdiği kadar sosyal bir olay olması hasebiyle toplumu da o kadar ilgilendirmektedir.

Dinin bir sosyal karaktere sahip olması onun, diğer toplumsal olaylarla ilişki içinde olması demektir. Zira toplumsal bir olgu olarak varlığını gösteremeyen bir din uzun yıllar varlığını sürdürme imkânına sahip değildir. Ancak unutmamak gerekir ki her din önce bireysel olarak ortaya çıkar ve daha sonra toplumsal boyuta taşınır. Böylece dinin hem bireysel hem toplumsal yönü önemli olup birbirlerini tamamlayan iki veçheye sahip olduğu söylenebilir. Dinin bu iki yönünü birbirinden bağımsız tamamen bağımsız ele almak mümkün görünmemektedir.

Dinin toplum içindeki fonksiyonları zamana ve şartlara göre değişiklik gösterir. Fakat modern sanayi toplumlarda dinin etkisinden azalıp toplumların sekülerleştiğini, dinin pek çok toplumsal fonksiyonlarını başka kuruluşlara devrettiğini ve kendi öz alanına çekildiğini söyleyebiliriz. Ama din, bireylere etki pozisyonunu kaybetmedikçe toplumun kültür hayatının merkezinde varlığını devam ettirecektir.

Din ve toplum arasındaki etkileşimi iki yönlü olarak değerlendirmek mümkündür. Öyle ki din, değer yargılarıyla toplumsal yapı üzerine etkisini gösterirken başka taraftan da toplumsal yapı dinin değer yargılarının algı biçimi üzerinde etkisini gösterebilir. Dolayısıyla din sosyolojisi, din ve toplum ilişkisinden ortaya çıkan etki ve tepkilerin ve dini grupların incelenmesi üzerine çalışmaktadır. Böylece din ve toplum ilişkisi karşılıklı etki esasına dayanmaktadır. Şu halde dinin sosyal bir karaktere sahip olması, onun özünde var olan bir karakterdir.

Dini, bulunduğu kültür çevresinden ayrı ve her türlü etkiden uzak düşünmemek gerekir. Zira kültürel hayatın bütün kısımları ile toplumun genel yapısı arasında sıkı bir ilişki bulunmaktadır. Din de bu yapı içerisinde varlığını hem etkileyerek hem etkilenerek sürdürmektedir. Bir yandan toplum ve kültür sahaları din üzerinde etkili olurlarken diğer yandan da din toplum hayatı ve kültürün diğer sahaları üzerinde etkili olmaktadır. Buna göre din, toplum hayatını düzenlemek amacıyla normlar koyar ve toplumun içine nüfuz edip kapsamlı bir şekilde ahlaki değerleri sistemleştirir.

Din ve toplum arasındaki ilişkiyi sistematik bir şekilde ele aldığımızda birinci derecede dinin toplum üzerindeki etkisi olarak ortaya çıkmaktadır. Zira dinler, toplumsal hayatın önemli hususlarıyla ilgili meseleleri, insanları ilgilendiren konular ve sorunlara karşı tutum ve davranışları kapsamaktadır. İnsanlar tarafından din yoluyla kazanılan bir zihniyetin paylaşılması sonucunda bu değerler inananlar tarafından ister iradi olsun ister iradi olmasın dünyevi hayata aktarılmaktadır. Bireyler, din vasıtasıyla kazanılan zihniyet dünyası “gözlükleriyle” dış dünyayı anlamaya çalışır. Bu zihniyet, insan hayatında kapalı bir bölge oluşturmayıp kültür ve toplum hayatının din dışında kalan kısımlarına da etki etmektedir. Buna göre her din hayatın bütün önemli konuları ve bunlara takınılan bütün önemli dünyevi olaylara karşı önemli bir zihniyet muhtevası içermektedir. Dolayısıyla din, toplumu derinden etkileyen en önemli sosyal olgulardan birisi olarak ortaya çıkmaktadır.




  1. Yüklə 5 Mb.

    Dostları ilə paylaş:
1   ...   276   277   278   279   280   281   282   283   ...   740




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin