T. C. DİYanet iŞleri başkanliği eğİTİm hiZMETleri genel müDÜRLÜĞÜ Program Geliştirme Daire Başkanlığı


II. SÜNNET VE HADiSLERDEN YARARLANMA



Yüklə 5 Mb.
səhifə731/740
tarix05.01.2022
ölçüsü5 Mb.
#63144
1   ...   727   728   729   730   731   732   733   734   ...   740

II. SÜNNET VE HADiSLERDEN YARARLANMA


Hz. Peygamber’e nispet edilen söz, fiil ve takrirlerin sözlü veya yazılı bir şekilde ifadesi demek olan “Hadis” ile O’nun Müslümanlar için örnek teşkil eden davranışları demek olan Sünnet’in, başta din olmak üzere, bilgi, kültür ve medeniyetimizin temel kaynaklarından birisini olu‏şturduğunda şüphe yoktur.

Sünnetin Kur’an’dan sonra ikinci temel kaynak oluşunda İslam alimleri arasında herhangi bir ihtilaf olmamakla birlikte, hadislerin değeri ile ilgili farklı değerlendirmeler bulunmaktadır. Nitekim bazı mezhepler âhâd haberlerin kat’î değil de zannî ilim ifade ettiğini ileri sürerek onların itikadi konularda delil olamayacağını belirtmişlerdir. Fakat tefsir, fıkıh, tasavvuf vb. diğer alanlarda sihhat şartlarını taşıyan hadis ve sünnetin hüccet olduğu herkesin malumudur. Burada ise sahih olmakla birlikte sünnet ve hadisin bağlayıcı olup olmadığı konusuyla, Hz. Peygamber’in belli bir uygulamayı hangi sıfatıyla yaptığının tespiti oldukça önem arzetmektedir.

Fitne diye adlandırılan iç kargaşaların ortaya çıkmasının ardından, hadis uydurmacılığının başlaması, hadis alimlerini birtakım tedbirler almaya sevketmiştir. Hadislerin Hz. Peygamber’e aidiyetini tespit edebilmek için H. I. Asrın sonu ile II. asrın başlarından itibaren uygulanmaya başlanan isnad tenkidinin yanısıra, çeşitli şekillerde metin tenkidi uygulaması yapılmıştır. Ortaya çıkan ve yaygınlaşan binlerce uydurma rivayetin içinden sahih hadislerin seçilmesinde bu iki tenkid yöntemi oldukça yararlı olmuştur. Ancak, bu yöntemlerde de, yanılma payı ile sübjektifliğin dikkate alınması gerekmektedir. Hadislerin ister sözlü, isterse yazılı tespitinde gösterilen bunca hassasiyete rağmen, sahabeden itibaren Hadislerin zabtında ortaya çıkan zabt kusurları da göz ardı edilmemelidir. Bu hususta Hz. Aişe’nin ortaya koyduğu yöntem ve yanlışlıklar karşısında yapmış olduğu eleştiriler son derece yol göstericidir. Söz konusu eleştirilerin bir kısmı zabt ile ilgili, bir kısmı da Hadis ve Sünnetin delaleti, yani doğru anlaşılması, yorumlanmasıyla ilgilidir. Bu eleştiriler göstermektedir ki, hadislerin genellikle mana ile rivayet edilmesi de bazı problemlere yol açabilmektedir.

Sünnet ve Hadislerin anlaşılmasında sahabenin sünneti anlamada farklı yaklaşımları ile muhtelif imamların anlayışları başlangıç için iyi bir zemin teşkil eder. Bunun ardından sonraki asırlarda Sünnetin anlaşılmasına dönük çabalar, özellikle Hadis şerhlerinin genel karakteri gözden geçirilmeli ve bütün bunlardan sonra günümüzde Sünnet ve Hadislerin anlaşılmasına yönelik genel ilkeler tespit edilmelidir. Biz burada şu hususlara işaret etmekle yetineceğiz:



  1. Hutbede kullanılacak hadisler, muteber Hadis kaynaklarından seçilmelidir. Bu hususta mümkün mertebe Kütüb-i Sitte dediğimiz temel kaynaklar tercih edilmelidir. Ancak hadislerin sadece bu altı kitapta bulunuyor olması ile de yetinilmemelidir. Zira bu çalışmalarda da bazı hadisler vardır ki kullanılmalarının sakıncaları vardır.

  2. Hadisler, popüler, halk kültürüne dayalı kitaplardan, rastgele hazırlanmış vaaz kitaplarından sakınılmalıdır. Muhammediyye, Ahmediyye, Envaru’l-aşikin, Müzekki’n-Nüfus, Kara Davud, Tenbihu’l-Gafilin, Şir’atu’l-İslam, İrşad, Mecalis vb. kitaplardan hadis nakledilemez. Zira bu kitaplar, sahih olmayan pek çok hadis içermektedirler.

  3. Bir konuda tek bir rivayetle yetinilmemeli, konuyla ilgili diğer hadislerin de okunması, toplanması, birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir. Aynı hutbede, birbiriyle çelişkili gözüken hadisler nakledilmemeli, ya makul bir şekilde uzlaştırılmalı ya da birisi tercih edilmelidir.

  4. Hadis, ya doğru çevrilmeli, ya da belli bir kitaptan alınıyorsa, doğru çevirilip çevirilmediğine dikkat edilmelidir. Bu noktada çok iyi bildiğimizi sandığımız bazı hadislerin hatalı çevirildiğine de dikkat çekelim. (Din nasihattir, imanın en zayıfı, misvak kullanma, men temesseke bisünneti…)

  5. Hadisin, niçin, nerede, hangi bağlamda, kime/kimlere söylendiği bilinmelidir. Kısaca sebeb-i vürud dediğimiz, hadislerin söyleniş sebeplerinin bilinmesi, şartlar ve maksatların dikkate alınması, hadislerin hem doğru hem de kolayca anlaşılmasını sağlayacaktır.

  6. Hadisin sahih (veya hasen) olması tercih edilmelidir. Hutbelerimizde pek çok konuyu işleyecek kadar yüzlerce, binlerce sahih hadisimiz vardır.

  7. İhtiyaç halinde belli şartlar dahilinde zayıf hadisler de kullanılabilirse de, çok zayıf rivayetlerden mümkün mertebe sakınmalıdır. Aslında zayıf hadislerle amel konusunda, rivayetin çok zayıf olmaması, belli bir aslın altına girmiş olması ve sabit olduğuna inanılmaması gibi bazı şartlar ileri sürülmüşse de, çoğu kere bu şartlar nazar-ı itibara alınmamıştır. Bazen birbirlerini destekledikleri, bazen manasının sahih olduğu, bazen hayra ve faziletli işlere teşvik ettiği vb. gerekçelerle çok zayıf hatta uydurma rivayetler dahi kullanılagelmiş ve bunlarla da amel etmekte sakınca görülmemiştir. Bilhassa Tesbih Namazı, Regaib ve Beraat gibi özel gecelerle ilgili tarif edilen nafile namaz çeşitleri bunun tipik örneklerini oluşturur. Şatıbi (ö. 790), Şevkani (ö. 1250) gibi alimlerle, Subhi es-Salih, A. Muhammed Şakir ve Yusuf el-Karadavi gibi bazı muasır müellifler, şer’i hükümlerin tamamının eşit olduğunu, bu sebeple hem ahkam, hem de fezail konularında her zaman sahih bir huccet gerektiğini belirtmişlerdir.

  8. Uydurma haberler asla kullanılmamalıdır. Oysa maalesef, halkımızın bilgi dağarcığında vaazlardan, çeşitli dergi, takvim yaprağı ve dini hikayeler içeren kitaplardan öğrendiği uydurma rivayet hiç de az değildir. Neticede yalanlar üzerine neredeyse bir din anlayışı, ahlak ve kültür inşa edilebilmiştir. (Uydurma rivayetlerde peygamber tasavvuru adlı tebliği)

  9. Hadisteki değişken vasıta ile sabit hedefin birbirinden ayırt edilmesi, yani araç ile amacın fark edilmesi gerekir. (diş temizliği-misvak)

  10. Hz. Peygamber’in belli bir davranışı ele alınırken O’nun hangi sıfatla uygulamada bulunduğunun belirlenmesi gerekecektir. Beşerî yönü ile nebevî yönü dikkate alınmalıdır. (oğluna ağlaması ve küsuf)

  11. Hz. Peygamber’in fiillerinden âdet ile ibadetin ayırt edilmesi gerekir. Din ile dünya işlerindeki tasarrufları birbirinden ayırt edilmelidir. Hz. Peygamber’in de belli bir örf, âdet ve çevre kültürü içerisinde yaşadığı unutulmamalıdır. (tıp ve tedavi yöntemleri, hurma aşılama)

  12. Hadis ve sünnetin ortaya çıktığı tabii-fiziki çevre, sosyo-kültürel ve iktisadi çevre ile tarihsel, toplumsal bağlamının dikkate alınması gerekir.

  13. Seçilen hadis, Kur’an’ın açık bir ayetine aykırı düşmemelidir. Sünnet, Kur’an ışığında anlaşılmalı, hadis, Kur’an’ın sarih ayetine aykırı olmamalıdır.

  14. Hz. Peygamber’in Sünnet ve siretine aykırı olmamalıdır. Hz. Peygamber’in hayat tarzı ve ahlakına uygunluğunun gözetilmesi gerekir.

  15. Hadis ve sünnetler, İslam’ın genel prensipleri (küllî kaideler), tarihi gerçekler ve kesinleşmiş bilimsel veriler ışığında değerlendirilmeli, İslam’ın temel prensiplerine aykırı olmamalıdır.

  16. Akl-ı selime, mantığa ve fıtrata aykırı olmamalıdır.

  17. Hadis ve sünnetlerdeki illet ve hikmetlerin doğru tespit edilmesi gerekir.

  18. Seçilen hadisler uygulanabilir olmalıdır. Hayatta uygulama alanı olmayan, cemaati pratikte herhangi bir amele sevketmeyecek hadislere yer verilmemelidir.

  19. Seçilen hadisler makul ve anlaşılabilir olmalıdır. Sahih bile olsa, eğer izah edilemeyecekse, cemaatin kafasının karışmasına sebep olacaksa bu hadisleri minbere taşımaya gerek yoktur. (Sinek, develerin idrarı vb.)

  20. Seçilen hadislerde sözü edilen iyi veya kötü amellerin karşılığında aşırı abartı olmamalıdır. Bu durum -istisnaları olmakla birlikte- o rivayetin sahih olmadığının bir işareti olabilir.

  21. Hz. Peygamber, Câmiu’l-Kelim olduğu için, yani az kelimeyle öz söylediği için kısa, sahih hadisler genelde özlü sözler şeklindedir. İfade gücü düşük, fazla detaylı, 2-3 haneli rakamlar içeren rivayetlerin zayıf olması ihtimali fazladır.

  22. Terğib-terhib hadisleri doğru anlaşılmalı, Allah Rasulünün verdiği mesaj alınmalıdır. Bu tür hadislerden amacın, hüküm koyma değil, iyiliğe teşvik ve kötülükten sakındırma olduğu bilinmeli, bu hadisler lafzen ve şeklen anlaşılmamalıdır.

  23. Hadislerde geçen hakikat ile mecaz, teşbih ile temsiller iyi anlaşılmalıdır. Dil ve üsluba dikkat edilmemesi sonucu bu konuda ciddi yanlışlıklar yapılmaktadır. Kadınları kaburga kemiğine benzeten rivayetlerdeki teşbih hakikat olarak anlaşılabilmiştir.

  24. Hadisler düşünerek okunmalı, hemen kabul veya red cihetine gidilmemelidir. Akla takılan soruların üzerine gidilmeli ve bu sorulara cevap aranmalıdır.

  25. Sünnet ile amel ederken fıkha olan ihtiyaç da göz ardı edilmemelidir. Zira fıkıh olmaksızın doğrudan doğruya hadislerle amel etme teşebbüsü de birçok sorunlara yol açabilmektedir. Mezhepleri dışlayan Selefi yaklaşımı da tasvip etmediğimizi belirtmeliyiz.

Sünnet ve hadislerin anlaşılmasında ve uygulanmasında, tarih boyunca ve günümüzde yapılan ilgili tartışmalarda zikredilen bu hususların rolü oldukça fazladır. Dolayısıyla inançtan ahlaka, ibadetten muamelata, ilimden irfana, sosyal hayattan siyasete, kültürden medeniyete kadar hayatın her alanı ile ilgili olarak hadislerin, İslam’ın genel prensipleri, Kur’an’ın belirleyiciliği, Sünnetin rehberliği, akl-ı selimin verileri, delillerin gerekçeleri, geleneğin tecrübe ve öğretileri, müslümanların maslahatları, günümüzün şartları ve ihtiyaçları gözönünde bulundurularak bütüncül bir yaklaşım içerisinde anlaşılması ve çağdaş problemlerimize çözümler üretilmesi şarttır.
II-VAAZ

Yüklə 5 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   727   728   729   730   731   732   733   734   ...   740




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin