3. ARAP DİLİNİN FONETİĞİ: ARAP DİLİNİN TARİHÇESİ
Arap dilini sistematik olarak gramerleştiren ve bu konuda ilk çalışmayı yapan alim Ebu’l-Esved ed-Düeli ( 69/689) dir . Düeli, Tabiindendir ve Sıffin savaşında Hz. Ali ile beraber idi.
Önceleri arapça kelimelerin üstünlü hallerinde harfin üzerine bir nokta, esreli hallerinde altına bir nokta, ötreli hallerinde ise harfin önüne bir nokta konuluyordu.
Ancak,müslümanların değişik bölgelere yayılması, buna paralel olarak, Kur’an’ın okunuşu konusunda farklı farklı örneklerin ortaya çıkması, ayrıca müslümanların arap dilini neye göre ve nasıl konuşup okuyacaklarına ait bilinen bir dil kültürleri yoktu.Dolayısıyla hareke konusundaki bu uygulama çok ta kullanışlı değildi.Bu uygulama, İslami dönemin ilk yüzyılından önce sona erdi. Düeli’nin nezaretinde yapılan çalışmalarla bugünkü nokta ve harekeler belirlenmiş oldu. Bu çalışmalar, Irak’ın ve doğu eyaletlerinin yöneticisi Haccac zamanında tamamlandı.Düeli, Abdü’l-Melik b. Mervan’ın 66 / 685 - 86 / 705 ) halifeliği boyunca halka Kur’ani yazıyı tanıtan kişidir.
Arapçanın esaslarını belirlemek üzere Emevi halifeleri bu işe teşvik edici tedbir ve çalışmalar için ilim adamlarını devreye soktular.
Arap dilinin ilk ve belli en büyük üstadı , Sübeveyh ( 183 / 799 )’in hocası,en büyük gramercilerin ve hicri 2.yüzyıl edebiyatçılarının yegane çizgisi olan Halil b. Ahmed ( 180 / 705 )’tir. O , arapçanın bütün özelliklerini ; gramer, sarf ve nahiv kitabı olan Kiabü’l-Ayn da yazdı.Arap dilinin hece harflerinden tertip edilen bütün kelimelerini inceledi, saydı ve onları 1.235.412 olarak tespit etti.
Halil b. Ahmed’in bu eserinin özetini yayımlayan Ebu Bekr ez-Zebidi (379 / 989 ), bu dilin sayımını yaparak aşağıdaki tabloyu meydana getirmiştir.
-
|
Köklerin Formu
|
Kelimelerin Sayısı
|
Kullanımda olan Kelimeler
|
Kullanılmayan
Kelimeler
|
|
2 Harfli
|
750
|
589
|
161
|
|
3 Harfli
|
19.650
|
4.269
|
15.381
|
|
4 Harfli
|
33.400
|
2.820
|
30.580
|
|
5 harfli
|
6.375.600
|
42
|
6.375.558
|
|
|
|
|
|
TOPLAM
|
|
6 . 429 . 400
|
7 . 720
|
6 . 421 . 680
|
(2)
4 . KIRAAT İLMİ:
ÖN BİLGİLER:
Kıraat İlminin Tarifi:
Kur’an kelimelerinin eda keyfiyetlerini ve ihtilaflarını, nakledenlere nisbet ederek, bilmektir.
Kıraat İlminin Konusu:
Teleffuzlarındaki ihtilaf ve edalarındaki keyfiyet bakımından, Kur’an’ın kelimeleridir. Kıraat İlminin Gayesi:
Mütevatir ihtilafların zabt melekesini elde etmektir.
Kıraat İlminin Faydası:
Kur’an’ın kelimelerini , teleffuz hususunda, hatadan korumak, tahrif ve tağyirdenmuhafaza etmek,kıraat imamlarının kıratını bilmek ve birbirinden tefrik etmektir.
Kıraat İlminin Üstünlüğü:
Kur’an-ı Kerim’e çok yakın alakasından dolayı,şer’î ilimlerin en şereflisidir.
Kıraat İlminin Şeriattaki Yeri:
Müslümanlar üzerine kıraat ilmini öğrenmek ve öğretmek farz-ı kifayedir.
Kıraat İlminin Mes’eleleri:
Kıraat ilmine ait genel kaidelerdir.(3) KIRAAT İLMİ VE İMAMLARININ ORTAYA ÇIKIŞI
Hicri II. Asrın başından itibaren kıratlar, bir takım imamlara nisbet edilmeye başlanmıştır.Bu dönemde muayyen beldelerdeki Müslümanların, kendi kıratlarını diğer beldelerdeki kıratlara tercih etmeleriyle “Yedi Kıraat” tabirinin şöhret bulmaya başladığını görmekteyiz.Artık bu dönem kıratta tercih / ihtiyar dönemidir.Yani kıraat alimleri birçok kişiden kıraat aldıkları halde, onlardan bazılarını almış, bazılarını terk etmişler, sonuçta derledikleri kıratlar ve okuyuşları kendilerine nisbet edilmeye başlanmıştır.Nitekim İbn Atiye (Ö.541 / 1147), “Daha sonra kıraat alimleri,kendilerine nakledilen ve özellikle de Mushaf hattına muvafık olan okuyuş farklılıklarını tetebbu etmişler, akabinde de ictihadları doğrultusunda okumuşlardır” diyerek bu hususa açıklık getirmiştir.(Kay: Maşalı,358).Mesela;Medine’de İmam-ı Nafi, Tâbiûndan 70 kişiden kıraat aldığı halde, bunlardan yalnız üzerinde ittifak edilen iki kişinin kıratını tercih etmiştir.
Böylece Mekke’de Abdullah b. Kesir ( 210/737) , Medine imamı Nafi (ö.169/785), Şam’da İbnü Amir ( 118/736) , Basra’da Ebu Amr (154/770) ve Ya’kub (205/810) , Kufe’de Asım ( 127/744) ve Hamze (188/803)’nin kıratları meşhur olmuştur.(4)
Diğer kıraat imamları da aynı tercih ve ihtiyarda bulunmuşlardır.Burada önemli bir hususa daima dikkat edilmiştir ki o da, tercih edilen vechin, Mushaf hattına uygun olması şartıdır.
Mushafların istinsahı öncesinde nakil itibarıyla sahih olan okuyuşların tamamı kabul görmekte iken , Mushafların istinsahı sonrasında, nakli sahih olan okuyuşlardan yalnızca Mushaf hattına uygun düşen okuyuşlar kabul edilir olmuştur.
Daha sonra ise Arapça dil çalışmaları sonuçlanınca ise söz konusu tercihlerde, Arapça dil kurallarına uygunluk şartı da aranmaya başlanmıştır.Nitekim Mekki, kıraat ihtiyarı ve tercihinde üç hususun esas olduğunu, bunların ;
1.Arap dili açısından uygunluğu:
2.Mushaf hattına uygunluğu:
3.Naklin sahih olması:Çoğunluğun, o okuyuş üzerindeki ittifakı yani naklin sahih olmasını gerektirici sahabenin en az birkaç tanesinden nakledilmiş olması, şartıdır.
NOT:Mekki, yukarıdaki “çoğunluk” kelimesiyle ; Mekke ve Kufe ehli veya Mekke ve Medine ehli olduğunu, ya da Nâfi ile Asım kıratlarına karşılık geldiğini nakleder ki, o , anılan iki imama nisbet edilen kıratların en sağlam, sened itibarıyla en sahih, Arapça itibarıyla da en fasih okuyuşlar olduğunu belirtmiştir. (5)
Hicri III. Asrın ikinci çeyreğinden itibaren ise kıraat imamları ihtiyarda bulunma yerine, yaptıkları ihtiyarları şöhret bulmuş kimselerin okuyuşları tercih edilmeye başlanmıştır.Bu babtan olmak üzere Bazı âlimler muhtelif sayıda kıraat ihtiyarında bulunmuşlardır.Bunlardan İbn Mücahid ) Ö.324/935) ise yedi kıraat ihtiyarında bulunmuştur.İbn Mücahid ile birlikte yedi kıratın dışında kalan ihtiyarlar/tercihler “Şaz” kıraat olarak tanımlanmaya başlamıştır.Ancak, bu görüş ümmetin tam ittifakına mahzar olmamış, nitekim daha sonra Ebu Ca’fer, Ya’kub ve Halef’in de kabulü ile bu kıratlar yani sahih kıratlar ona çıkmıştır.(6)
İslam ümmeti, ismi geçen yedi imamın (Nâfi,İbnü Kesir,Ebu Amr,İbnü Amir,Asım,Hamze, el-Kisai) kıratlarının doğruluğu hususunda icma etmişlerdir.Bu yedi imama üç imam (Ebu Ca’fer,Ya’kub,Halef) daha ilave ederek onların kıratlarının da diğerleri gibi mütevatir olduğunu iddia eden İbnü’l Cezeridir.(7)
KIRAAT İLMİNİN YAYILMASI
Kıraat ilminin yazıya yani kitaplara geçmesine kadar bu ilmi , hafız ve kıraat alimleri, kıraat vecihlerini – fasılasız olarak – birbirine nakletmişlerdir.
Dördüncü hicri asırda ,yazının gelişmesiyle bu ilmin ,doğuda ve Endülüs’te hızla geliştiğini ve konu ile ilgili pek çok eserler yazıldığını görmekteyiz.Muhammed b. Abdillah et-Talamneki ( 429/1037)’nin bu ilmi Mağribe ve Endülüs’e götürüldüğü,sonra onu mekki b. Ebi Talib (437/1045),Ebu Amr Osman b.Said ed-Dani ( 444/1052) takip ettikleri nakledilmektedir. Mesela;Müslümanlarca çokça tanınan “et-Teysir” ,”Camiu’l-Beyan” , “el-Mukni” gibi eserler, Dani’nindir.
El-Kasm Muhammed b. Fire eş-Şatıbi ( 590/1193) ,ezberlenmesi ve öğretimi kolay olsun diye “et-teysir” i, manzum olarak ve her imama ve ravisine “ebced” hesabına dayanan birer harfi remz olarak vermek suretiyle “eş-Şatıbiyye” diye bilinen “Hırzü’l-Emani” sini hülasa etmiştir.
Onun bu bu eseri hem talebeleri ve ilim adamları,hem de halk tarafından kabul görerek ,günümüze kadar uygulana gelmiştir.
Türkler arasında kıraat ilmi devamlı okuna gelmiştir.Ancak bu ilim Türkler arasında Yıldırım Bayazıt (805/1402)’ın ,İbnü’l-Cezeri’yi (797/1395) tarihinde Bursa’ya getirmesi ve en mühim eserlerini burada yazmasıyla kıraat ilminin büyük önem kazandığını, burada zikretmeliyiz(8).()
KIRAAT İLMİNDE TARİKLER
Kıraat alimleri arasında iki tarik kabul edilmiştir.
-
Seb’a Tarikı:
İmam Ebu Amr’ın “et-Teysir”’i ile imam eş-Şatıbi’nin “Hırzü’l-Emani” sini ihtiva
eden kıraat vecihlerine denir.
-
Aşere Tarikı:
İbnü’l-Cezeri’nin “et-Tahbir” i ile “ed-Dürre” isimli eserlerinin münderecatına
“Aşere Tarikı” denir.
Bir de “Takrib Tarikı” vardır ki, o da “Kıraat-i Aşere” imamlarının râvileri ile o ravilerin ravileri arasındaki ufak tefek ihtilafları içine alan vücuhata denir.
Bir başka açıdan konu ele alınacak olursa,Kıraat-i Seb’a ve Kıraat-i Aşere’nin kıraat vecihlerinin toplanması ve tertibi bakımından, Kura, iki tarik kabul etmiştir:
-
Teysir Tarikı:
“et-teysir” ile “et-Tahbir” esas alınarak, bunlara “eş-Şatıbiyye” ve “ed-Dürre” ilave
olunur.Sonraları bu tarika “İslambûl Tarikı veya İstanbul Tarikı” denmiştir.
2. Şatıbiyye Tarikı:
Bunda “eş-Şatıbiyye” ve “ed-Dürre” esastır.Bunlara “et-Teysir” ve “et-Tahbir” ilave
olunmuştur.Bu tarika da sonradan “Mısır Tarikı” denmiştir.(Kay:Geniş bilgi için bak;Karaçam,K.K.Nüzulü ve Kıraati,S.243 vd.)
SAHİH KIRAATLARDA ARANAN ŞARTLAR
İslamın ve Müslümanların doğuda ve batıda hızla yayılması,İslam coğrafyasının gelişmesine paralel olarak,peygamberimiz (s.a.v.)’den nakledilen mütevatir kıraatlere,zamanla bazı bid’at ehlinin ,Kur’an ayetlerini ,kendi bâtıl fikirlerini ifade eder mahiyette okumaya başlamaları karşısında,İslam alimleri tevatürle sabit olan sahih kıratları diğerlerinden ayıran belirli ölçüler koymuşlardır: İslami kaynaklarda sahih kıraatin şartları üç olarak zikredilmektedir:
-
Kıraat,bir vechle de olsa,Arap gramerine uygun olmalıdır.
-
Kıraat,sahih ve muttasıl bir senetle,Hz.Peygamber’e ulaşmalıdır.
-
Kıraat,takdiren ve ihtimalen de olsa,Hz.Osman’a nisbet olunan Mushaflardan birinin resm-i hattına uygun olmalıdır.(Kay:en-Neşr,I,s.9 –Karaçam,S.60)
Bu üç şartı haiz olan kıraat,red ve inkar olunamaz.Şayet bu şartlardan birisi eksik
olursa,o kıraat zayıf veya şâz veya bâtıl kırattır.(Kay:el-İtkan,I,210 vd. – bu üç şartın izahı için bak:Karaçam,60)
SENETLERİ BAKIMINDAN KIRAATLAR:
“es-Suyuti( 911/1505)’nin İbnü’l-Cezeri’den naklen kıratların, senedleri bakımından altı çeşit olduğunu rivayet etmiştir (9)
Yalan üzere ittifak etmeleri alken mümkün olmayan bir kalabalığın,diğer bir
kalabalıktan rivayet ettiği kıratlardır.Yedi imamın kıratları gibi ki,cumhura göre mütevatirdir( “el-Burhan,I,318). İbnü’l-Cezeri’ye göre on imamın kıraatleri mütevatirdir ( Mebahis,I,290 vd.)
Senedi sahih,arapçaya ve hatt-ı Mushaf-ı Osmaniye uygun,kura arasında meşhur ve
fakat tevatür derecesine ulaşamayan kıratlardır.Yedi veya on kıratın naklinde tarikların çeşitli olmasıyla, bir kısmının naklettiğini, diğer bir kısmının terk etmesi gibi.
Mütevatir ve meşhur kıraatler okunur,onlara inanmak vacib,inkârı caiz değildir.(Kay:Menahil,I,423-karaçam,61).
Senedi sahih olup,ya arapçaya veya Mushaf-ı Osmaniye uymayan veya zikredilen
şöhrete ulaşamayan kıratlardır.
Bu kıratlar, okunamaz ve inanmak ta vacib değildir.
Senedi sahih olmayan kıratlardır.
Asılsız olarak,yalnız okuyanına isnad olunan kıratlardır.
Şekil itibarıyla hadisin çeşitlerinden olan el-Müdrec’e benzer.Kıraat ilminde daha önce
ayetlerin manasını açıklayıcı (tefsir) mahiyette yapılmış olan ziyadelerin , sonradan ayetler meyanında okunmasıdır(Geniş bilgi için bak:Karaçam,K.K.Nüzulü ve Kıratı,s.265 vd.)
BAZI KIRAAT TERİMLERİ
-
Kur’an:
Kelime olarak “harfleri bir araya getirip seslsndirmek,okumak”Arapça olarak, “Yüce Allah tarafından, ayet ayet ayrılıp insanlara ağır ağır,dura dura okunmak üzere, Cebrail Aleyhisselam vasıtasıyla Peygamberimizin kalbine vahyedilmek, okunmak suretiyle, bölüm bölüm indirilen, Levh-i Mahfuzda ve Mushaflarda yazılı, Tevatürle, nesilden nesile nakl oluna gelen, doğruluğunda hiç şek ve şüphe bulunmayan Kitabullah’tır” .(X-1)
Tarifte geçen :
a) Arapça olarak indirilişi, Şura suresi 7. Ayet ;
b) Allah tarafından ayet ayet ayrılıp insanlara ağır ağır,dura dura okunmak üzere gönderildiği İsra suresi 106. Ayet ;
c) Cebrail vasıtası ile Peygamberimizin kalbine vahyedildiği Bakara suresi 97 ve Şura suresi 7. Ayet ;
d) Peygamberimize okunduğu Kıyame suresi 18. Ayet ;
e) Bölük bölük,parça parça indirildiği İnsan suresi 23.ayet ;
f)Levh-i Mahfuz’da yazılı olduğu Buruc suresi 21. ayet ile tasdik edilmiş
g)Mushaflarda yazılı olduğu ise Tevatüren sabittir.
Diğer bir tarife göre Kur’an-ı Kerim; Hz.Muhammed (s.a.v.)‘e vahy yolu ile indirilen, mushaflarda yazılı, tevatür ile nakledilmiş, tilavetiyle ibadet edilen muciz ilahi bir kelamdır.(10)
-
Kıraat:
Kıraat imamlarından birinin,rivayet ve tarikların ittifakı şartıyla, sahih olduğu
mezhebidir.
-
Kurra:
Lügatta,”kari (okuyucu,okuyan) demek olan bu kelime, “karae” kelimesinin
çoğuludur.İstılahta ise, yedi veya on kıratın kendilerine isnad olunduğu imamlara denir.Aynı manada imam (cem’i, eimme), mukri( cem’i muriîn) tabirleri de kullanılır.
-
Rivayet ve Ravi:
Rivayet:Bir imamın ravilerinden birinin diğerine muhalif olan kıratı veya bir raviye
nisbet olunan her ihtilafa denir.
Ravi ise, imamından kıraat rivayet eden kimsedir.
-
Tarik:
Ravilerden sonra gelenlerin ihtilaflarına denir.Veya bir raviden rivayet edenlerden
birinin –aynı seviyedeki- diğer birine muhalif olan kıratıdır.
-
Vech:
Bir kıratın(imam,ravi ve ravinin ravisi dışında) ehl-i edadan birine nisbet edilmesine
denir.
-
İnfirad Tarikı:
Her imamın kıratını ayrı ayrı okumaktır.Veya her imam için, onun kıraat
özellikleriyle, birer hatim indirmektir.
-
Cem Tarikı:
Belli bir tertibe göre,yedi veya on kıratı,hepsinin kıraat özellikleriyle okumaktır.
-
Eda:
Kıratı bizzat üstadınağzından almaktır.Ehl-i eda ( eda ehli) de kıratı – bizzat –
meşayihin ağzından alan kişidir.
-
Arz:
Bir üstadın huzurunda Kur’an-ı Kerim’i okuyarak ondan kıraat almasına denir.
-
İstima:
Bir talebenin Kur’an-ı kerim’i , üstadını dinliyerek öğrenmesine denir.
-
Resm-i Hat:
Hz.Osman Mushaflarının yazılmasında esas ittihaz edilip, ashabın ittifak ettiği, kıratta
uyulması zaruri olan imla şeklidir.
-
Resm-i Mesâhif-i Osmânî:
Hz.Osman zamanında istinsah edilen mesahif-i Osmaniyyenin resm-i hattına
(kelimelerin yazılış şekline) denir.
-
Mevsul kelime:
Kıyasi hatta göre, ayrı yazılması gerekirken,Hz.Osman Mushaflarında birleşik yazılan
kelimelerdir.
-
Maktu kelime:
Hatt-ı kıyasiye göre bitişik yazılması lazım gelirken,hatt-ı mesahif-i Osmaniyyede ayrı
ayrı yazılan kelimelerdir.
-
Beyn beyn:
Bir harfi hemze ile harf-i med arasında yaymaktır.
-
Bedel:
Elif,Vav ve Ya’yı, hemzeden bedel olarak,hemze yerine koymaktır.
-
Hazf:
Bir harfi,yazıda sureti kalmaksızın,yok etmektir.
-
Tahfif:
Teshil ile okumak, He ( ) zamirinin sılalarını terk etmek,idğamın fekkinden
ibarettir.Zıddı ise teşdidir.
-
Tahkik:
Teshilin zıddıdır.Yani hemzeleri mahrecinden çıkararak okumaktır.Çünkü teshil,
hemzeyi elif ile kendi arasında okumaktır.
-
Nakl (Kay:Karaçam,61-63)
Sakin bir harften sonra gelen müteharrik hemzenin harekesini makablindeki sakin
harfe vermektir.(Kay:Tarifler için bak;İbnü’l-Cezeri,et-Temhid,V,221 vd. –Karaçam,61-63)
5. KIRAAT İMAMLARI VE RAVİLERİ
Kalun ( )
( ) İMAM-I NAFİ
Verş ( )
Bezzi ( )
( ) İBN-İ KESİR
Kunbül ( )
Duri ( )
( ) EBU AMR
Susi ( )
Hişam ( )
( ) İBN-İ AMİR İbn-i Zekvan ( )
Ebu bekr Şu’be ( )
( ) ASIM
Hafs ( )
Halef ( )
( ) HAMZE
Hallad ( )
Ebu’l-Haris ( )
( ) KİSAİ
Duri ( )
İsa b. Verdan ( )
( ) EBU CA’FER
Süleyman b. Cemmaz ( )
Ruveys ( )
( ) YA’KUB
Ravh ( )
İshak ( )
( ) HALEFÜ’L-AŞİR
İdris ( )
6. KIRAAT İMAMLARININ KISA HAYATLARI:
-
İMAM-I NAFİ: (Nafi b. Abdurrahman). Hicri 70’de doğup 169/785’te Medine’de vefat etti. 70 kadar Tabiin’de kıraat okudu.Kıraatı, Übeyy b. Ka’b kanalıyla Peygamberimiz’e (s.a.v.) dayanır.
a) Kalun ( öl. 220 / 835 )
b) Verş ( öl. 197 / 812 )
-
İBN-İ KESİR ( Abdullah b. Kesir ):Hicri 45’te doğup 120 / 738’de Mekke’de vefat etmiştir.Arap dili ve Edebiyatına ait geniş kültür sahibi bir zat idi.
a) Bezzi ( öl.250 / 864 )
b) Kunbül ( öl.291 / 903 )
NOT: Duha suresinden sonra ,hatim esnasında “tekbir” teamülünün dayandığı hadisi, Bezzi rivayet etmiştir.(Kay:Dani,et-Teysir,S.226)
-
EBU AMR (Ebu Amr b. Ala Basri ),( Zeban b. Ammar):Çoğunluk O’nu Zeban lakabıyla tanır.Hicri 68’de doğup 154 / 771’de Kufe’de vefat etmiştir.Kur’an,Arapça,fıkıh,şiir ve arap tarihini iyi bilirdi.
a) Duri ( öl.240/854)
b) Susi ( öl. 261/874)
-
İBN-İ AMİR (Abdullah b. Amir ): Tabiin’de olup,Hz.Osman ve diğer bazı sahabeden Kur’an okudu.Hicri 21’de doğup, 118/ 736’da Şam’da vefat etti.
a) Hişam b.Ammar ( v.254/ 868)
b) İbn-i Zekvan( v.242 / 856 )
-
ASIM (Ebu Bekr Asım b. Behdele): Tabiundan olup,H.45’te doğmuş ve 127 / 744’te Kufe’de vefat etmiştir.Hz.Ali,Osman,Zeyd b. Sabit,Übeyy b. Ka’b ve Abdullah b. Mes’ud’da kıraat okumuştur.
a) Ebu bekr Şu’be b. Ayyaş (v.193/808)
b) Hafs b. Süleyman ( v.180 / 796 )
-
HAMZE ( Hamze b. Habib ): Hicri 80’de doğup 156 / 773’te vefat etmiştir.Kabri Hilvan (Irak)’tadır.Ashabtan bazılarını görmüş olması muhtemeldir.
a) Halef b. Hişam ( v.229 /843)
b) Hallad b. Halid (v. 220 / 835 )
-
KİSAİ ( Ali b. Hamze ):Irak’ta doğdu.H.187/ 803 veya 189/805’te Harun Reşit ile Horasan’a giderken 70 yaşında vefat etti.117 veya 119 yaşında vefat etmiştir.Fars asıllıdır.
a) Ebu’l-Haris (Leys b. Halid): (v.240 / 854 )
b) Duri ( Aynı zamanda Ebu Amr’ın ravisidir.)
-
EBU CA’FER ( Yezid b. Ka’ka’ ):Tabiundandır.H.130 / 747 veya 132 / 749’da Medine’de vefat etmiştir.
a) İsa b. Verdan ( v.160 / 776 )
b) Süleyman b. Cemmaz ( v.170 / 786 )
-
YA’KUB (Ya’kub b. İshak Hadrami ): H.117 ‘de doğdu ve 205 / 820’de Basra’da vefat etti.
a) Ruveys ( Muhammed b. Mütevekkil) ( v.238 / 852 )
b) Ravh ( Ravh b. Abdülmü’min) ( v. 234-235 / 848-849 )
-
HALEFÜ’L-AŞİR ( Halef b. Hişam ):H.150’de doğdu ve 229 / 843’te Bağdat’ta vefat etti.Bu zat aynı zamanda Hamze’nin birinci ravisidir.
a) İshak b. İbrahim ( v.286 / 889 )
b) İdris b. Abdülkerim ( v.292 / 904
7. KIRAAT İLMİNİN VE İMAMLARININ ORTAYA ÇIKMASINDA MUSHAF YAZISININ ROLÜ:
Mushafların istinsah edilip bölgelere gönderilmesi,bölgeler arasındaki farklılıkları tamamen ortadan kaldırmamış, yalnızca kıraat konusunda bir sınırlandırmayı getirmiştir.Şöyle ki, istinsah sonrasında Müslümanlar, istinsah öncesi döneme ait okuyuşlarından Mushaf hattına uygun olanları okumayı sürdürmüşler, uymayanları ise terk etmişlerdir.Sahih bilgileri teyiden Mekki’nin de bildirdiğine göre,Hz.Ebubekir ve Ömer dönemlerinde gelişen İslam beldelerine Kur’an’ı öğretmek için muallimler gönderilmişti.Bu sahabiler gittikleri bölgelerde farklılıklar arzeden okuyuş örnekleri oluşturmuşlardı.
Hz.Osman, istinsah ettirdiği Mushafları bu şehir ve bölgelere gönderince ise halk, ellerindeki Mushaflardaki yeni mushafa uygun vecihleri okumaya devam etmişler, uygun olmayanları ise terk etmişlerdir.Ancak şehirler arasında yine de (ellerindeki Mushafları tamamen imha etmedikleri için) farklılıklar mevcut idi (11).İstinsah edilen Mushafları bölgelere götürerek, oralarda öğretmekle görevlendirilen kişilerin, eski Mushafları ve örnekleri terk konusunda herhangi bir gayret içine girmeyişleri de bu farklılıkların devamında rol oynamıştır.
İşte Mushafların istinsahı ile birlikte terk edilmeye başlanan kıratlar,ümmetin icmâına nail olmuş Mushaf hattıyla tam örtüşmediği için “Şaz” kavramı ile ifade edilmişlerdir.
-
YEDİ HARF VE MANASI :
İstinsah edil Kur’an nüshalarının ‘Yedi Harf ’ açısından değerlendirilmesi:
Yedi harf , istinsah edilen Kur’an nüshalarının okunması konusunda ruhsatı ifade eden ‘kıraat farklılıkları’ nı konu eder.İstinsah edilen Kur’an nüshalarının , yedi harfi ne kadarını ifade ettiği de , Kur’an tarihi yönüyle önem arzaeder.Bu konularda bilgi sahibi olabilmek için , yedi harf hakkında nakledilen rivayetleri kısaca bilme ihtiyacı vardır.
Dostları ilə paylaş: |