T. C. Firat üNİverstiESİ aleviLİK İnançlari ve teolojik temelleri (tunceli Örneğİ) Prof. Dr. Erkan Yar son rapor



Yüklə 1,26 Mb.
səhifə23/47
tarix27.12.2018
ölçüsü1,26 Mb.
#87120
1   ...   19   20   21   22   23   24   25   26   ...   47

4. Kur’an’ın Yol Göstericiliği


Kitap inancının bir yansıması, ayetlerin hastalıkların sağaltılmasında araç olarak kullanılması olgusu ile ortaya çıkmaktadır. Her ne kadar bu olgu, sadece Kur’an ayetlerinin okunması olarak değil de, Allah’ın isimlerinin okunması, şeytanın kötülüklerinden Allah’a sığınma, elçilerin, meleklerin veya dinsel otoritelerin aracılığıyla iyileşme isteme şeklinde ortaya çıksa da, bu uygulamanın en temel nesnesi vahiydir. Bu bakış açısına göre, “tıp bilgisi doğrudur ve onun hakkındaki bilgi aklı ve vahiy ile sabittir. Bu bilgiyi de alimler, elçilerden aldılar. Hastalıkların gerçekliğine ait bilgiye ancak vahiy ile ulaşılabildiği gibi, bunları da yardım olmadan bilmenin yolu yoktur. Bu da ancak gizlilikler alemi hakkındaki vahiyle sabit olur.”403 Bununla birlikte, her ne kadar Kur’an, arının bal yapabilecek özellikte yaratıldığını/vahy bildirdikten sonra, onun yaptığı balın insanlar için şifa/yarar olduğunu404 belirtmiş ise de, bunda insan bilgisindeki balın yararından hareketle yaratıcının evrendeki varlıkları insan için yarattığı ilkesini vurgulamada kullanılmıştır.

Kur’an’ın hastalıkların sağaltılmasında bir araç olarak geçerliliğini ve etkinliğini kabul edenler, Kur’an’dan ayetlere atıfta bulunmaktadırlar. Bu atıflar, “Ey insanlar! İşte size Rabbinizden bir öğüt, kalplere bir şifâ ve inananlar için yol gösterici bir rehber ve rahmet geldi”,405Biz Kur’an’dan, müminler için şifa ve rahmet olacak şeyler indiriyoruz. Zalimlerin ise Kur’an, ancak zararını artırır406 ve “Eğer biz onu başka dilde bir Kur’an yapsaydık onlar mutlaka, “Onun âyetleri genişçe açıklanmalı değil miydi? Başka dilde bir kitap ve Arap bir peygamber öyle mi?” derlerdi. De ki: “O, inananlar için bir hidayet ve şifâdır407 şeklindedir.408

Gerçekte bu ayetlerde kullanılan şifa sözcüğünün, hastalıkları iyileştiren ilaç anlamında olmadığına, bu anlatımların bağlamları işaret etmektedir. İlk ayetin, bütün insanları kapsayan bir ifade ile başlaması, sadece inananlar için değil, aynı zamanda bütün insanlar için bir öğüt olduğu ve düşünsel yol göstericiliği vurgulanmaktadır. Fakat onun bir rehber ve kurtarıcı olması, ancak ona inananlar için geçerli olduğundan, önderlik ve kurtarıcılık inananlara özelleştirilmiştir. Diğer ayetlerde de, onun şifa oluşunun inanan insanlar için olduğunun vurgulanması, vahyin insana davranışsal olarak yol göstericiliğine işaret etmektedir. Çünkü son ayette de, onun yol göstericiliğinin insanların anlamasına bağlı olduğu vurgulanmaktadır. Buna ilaveten, Kur’an’ın diğer anlatımlarında da, onun indirilmesinin amacının insana doğru eylem belirlemek olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla Kur’an’ın, sağlığı bozan hastalıkları sağaltmak için kullanılması, her şeyden önce onun indiriliş amacından bir sapma olarak değerlendirilmelidir.

5. Hurufilik


Hurufilik terimi, Arapça harf sözcüğünün çoğulu olan huruf sözcüğünden türetilmiştir. Harf, dildeki bir sesi gösterdiğinden tek başına bir anlam ifade etmez. Bir dildeki harflerin şekilleri, o dili kullanan insanların ortak kabulüyle oluşmaktadır. Bu nedenle de, harflerin şekilleri dillere göre değişiklik göstermektedir. Hurufilik, harflerden dinsel anlamlar üreten ekole verilen bir isimidir. Bu tanımda, Hurufiliği bir yorum/tevil ekolü olarak tanımlamayışımız, harflerden anlam üretme ile yorum arasındaki farklılığa dayanmaktadır. Harflere, bir ses olmasının ötesinde anlamlar yüklemektedir. Tevil ise, sözcük ve tümcelerin kendi anlamlarını bağlam ve düşünsel bütünlüğü dikkate alarak yorum geliştirmenin adıdır. Bu yorum, sözcüğün etimolojik, epistemolojik ve semantik anlamlarıyla birlikte, insan tarafından algılanışını dikkate almayı gerektir.

Hurufilik ekolünün güncel yansıması, şifreciliktir. Hurufilik ve Şifrecilik arasında sadece amaç yönünden farklılıklar mevcuttur. Hurufilikte, kendi amaç ve hedeflerine uygun olarak dogmalardan inanç ilkeleri üretme; Şifrecilikte ise, diğer din mensuplarının kendi kutsal kitaplarında bir mucize olarak belirledikleri rakamsal ilişkilerden hareketle, Kur’an’da da bu ilişkilerin varlığını kanıtlamaya çalışan bir eğilimdir. Kur’an’ı bir bütün olarak dikkate almayan anlayışlar açısından da, Kur’’an’ın bir harfini okuyanın da sevap kazanacağı anlayışı ortaya çıkmıştır. Bu okuma biçiminde bu eylem, metinden anlam ve dolayısıyla eylem çıkarma amacından uzaklaşmakta, o harfin Kur’an’ın harfi olmasıyla okuma değer kazanmaktadır. Halbuki, Kur’an’ın oluştuğu harfler, insanın ürettiği harflerin ötesinde bir şey değildir.

Hurufiliğin, Aleviliğe etki eden önemli temsilcilerinden biri Fazlullah Hurufî’dir. Asıl adı, Şihabuddin Fazlullah Astarabâdî olmasına rağmen, Hurufilik görüşlerinden dolayı bu ismi almıştır. İbn Hacer, onun ismini Fazlullah b. Ebî Muhammed Tebrîzî olarak verir ve başlangıçta İttihâdiyye ekolünden iken, sonraları Hurufilik ekolünü kurduğunu belirtir. Nesimi’den önce o da h. 804 yılında öldürülmüş ve bedeni yakılmıştır.409 Onun, Osmanlıcaya tercüme edilen Cavidanname adlı eserinde, bu ekolün temel görüşleri açıklanmaktadır. Onun bu eserinde izlediği yöntem, Kur’an ayetleri veya hadisleri zikretmek suretiyle onlarda yer alan harf ve harf sayılarının anlamlarından hareketle dinsel bilgi geliştirmektir. Sözgelimi, abdestin farzlarını bildiren ayette ve hadislerde belirtilen yıkanması gerekli organlar, Hurufi yaklaşımla şu şekilde yorumlanmaktadır: “Abdest emerindeki yıkayınız ayetiyle yüz, eller ve ayakların yıkanması olarak dört organa ilaveten, sünnetle de ağız ve burnun yıkanması ve kulakların mesh edilmesi emredilmiştir. İki el, 30 mafsaldır. Dirseklerle birlikte 32 eder. İki ayak da 28 mafsaldır. Ayaklardaki çıkıklarla birlikte 32 eder. Yüzde de 32 çizgi vardır. Dolayısıyla abdest ayetinden kasıt, Adem’in yüzünü müşahede etmektir.410 Hurufiler, Arap dilindeki harflerin sayısının 28, Fars Dilindeki sayısının 32 olmasından hareketle, Kur’an’ın Arapça ve Cavidân’ın da Farsça yazılmış olmasını, bu kitaptaki bilgilerin Allah tarafından sır olarak bildirildiğini söylemektedirler.

Alevilerin yedi ulu ozanından olan Nesîmî (ö.1417), kendi döneminde Hurufilerin lideri olarak tanıtılmaktadır. İbn Hacer’e göre, Hurufilerin lideri olan Nesîmî, Halep’te iskan etmiş ve pek çok taraftar toplamıştır. Halife bu olaylardan haberdar olduğunda, onun öldürülmesini emretmiştir. Bunun üzerine boynu kesilmiş, derisi yüzülmüş ve asılmıştır. Onun, Hurufiliğin oluşmasında etkisi, bu ekolün sonraları Nesimiyye/Nesimilik olarak isimlendirilmesinde açığa çıkmaktadır.411 Onun öldürülmesinden sonra, bu bölgedeki şeriflerin tutumları dikkat çekicidir. İbn Hacer, onun taraftarlarından bazısının şeriflerin otoritelerine sızdığını ve şeriflerin o taraftarlardan birinin elinde bulunan Nesîmî’ye ait bir kitabı yaktıklarını söylemektedir.412 Aynı şekilde Şam ve Antakya’dan gelen bazı kişiler, Nesîmî’nin fikirlerinin kendi bölgelerinde yayıldığını söylemleri üzerine, onlara, bu kişilere karşı hareket etmelerini bildiren resmi belgeler verilmiştir.413 Bu durum, onun fikirlerinin o dönemdeki Ehl-i Beyt arasında itibar görmediğini açığa koymaktadır.

Virani, Hurufilik temelinde on iki imam inancını şu şekilde açıklamaktadır: “Allah, insanı dört farklı nesnenin bileşiminden yarattı. Bu yaratılış, “biz insanı çamurun özünden yarattık414 ayetinde açıklanmaktadır ki, çamur ile su, hava, ateş ve toprak ifade edilmektedir. Allah, Adem’i sudan, havadan, ateşten ve yelden yarattı. Bütün kerametlerini ve hidayetlerini Adem’e bildirdi. Kendi zatını, sıfatlarını, cemalini ve kemalini ona bildirdi. İlk önce onu dört öğe ile yarattı. Bu dört unsur karşılığında dört ruh verdi. Bu dört ruh karşılığında dört ruhani yer verdi. Bu dört yer üzerine, dört vekil koydu. Dört vekile dört alem verdi. Dört alemin karşılığında dört melek koydu. Dört melek üzerine, dört güç koydu. Dört gücün karşılığında, dört kitap ve dört kitabın karşılığında harf verdi. O dört harfin üzerine on iki nokta koydu. İşte o on iki nota sayısında, on iki imam vardır.”415

Alevi-Bektaşi düşüncesine sızan Hurufilik nedeniyle bazı yazarlar, bu tarikatın görüşleriyle Hurufiliği özdeşleştirme tutumunu benimsemişlerdir. Sözgelimi, İshak Hoca, Fadlullah Hurufi’nin eseri Câvidân ve onun ardılları tarafından yazılan aynı içerikte beş eserdeki görüşleri, Bektaşilik adı altında eleştirmektedir. O, bu görüşlere dayanarak Bektaşililerin İslam ehlinden olmadığına karar vermektedir.416 Hâlbuki Alevi-Bektaşi düşüncesinin Hurufilikle sonradan bazı ilişkilendirmeler dışında, bağı mevcut değildir.417 Hacı Bektaş’ın öğretisi mistik bir öğreti olduğu halde Hurufilik temelli bir öğreti değildir. Alevilerin kabul ettikleri Buyruk’larda da, Hurufilik mevcut değildir. Bu nedenle Alevi-Bektaşi düşüncesinin Hurufilikle özdeşleştirilmesine Alevilerin önde gelen alimleri ve önderleri de karşı çıkmaktadırlar. Sözgelimi, Münci Baba’ya göre, Cavidan denilen kitap, Bektaşilikle kesin olarak alaka ve bağlantısı olmayan ve o kitap yüzünden kafir sayılarak Timurleng’in oğlu Mirzâ Celaleddin Miranşah tarafından idam edilen Fadlullah Hurufî adındaki Horasanlı bir din alimi tarafından yazılmış bir kitaptır.418



Yüklə 1,26 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   19   20   21   22   23   24   25   26   ...   47




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin