T. C. Firat üNİverstiESİ aleviLİK İnançlari ve teolojik temelleri (tunceli Örneğİ) Prof. Dr. Erkan Yar son rapor



Yüklə 1,26 Mb.
səhifə27/47
tarix27.12.2018
ölçüsü1,26 Mb.
#87120
1   ...   23   24   25   26   27   28   29   30   ...   47

4. Günahlardan Arınma: Tövbe


Sözlük olarak, dönmek ve yönelmek anlamlarına gelen tövbe (Arapça tevbe),505 terim olarak, bir kimsenin işlediği günahtan pişmanlık duyması ve gelecekte de o günahı işlememe konusunda kararlılık göstermesi anlamına gelmektedir. Bir kimsenin bir günahı işlediği süreçte ondan pişmanlık duyması düşünülemeyeceğinden, bu eylem geçmiş, şimdiki ve gelecek zamanlarda pişmanlık, eylemsizlik ve kararlılık olmak üzere ortaya çıkar. Tövbenin gerekliliği, insanın iyilik ve kötülük yapabilen varlık olmasından ötürüdür. Kötü eylemler toplumsal düzeni bozacağından, insanı arındırmak ve yararlı eylemler yapmaya yönlendirmek toplumsal düzeni sağlamada etkili olacaktır. Bu durumda tövbenin Allah tarafından kabul edilmesi, kişiyi arındırmak suretiyle topluma kazandırmak anlamına gelmektedir. Kötü fiil yapan insan tövbe eylemi ile arınıp Allah’a yöneldiği gibi, Allah da onun tövbesini kabul etmekte ve onu günahından ötürü bağışlamaktadır. Allah’ın kulun tövbesini kabul etmesi, bu sözcüğün anlamına uygun olarak bağışlamak suretiyle ona dönmesi anlamındadır.

Tövbe eylemi Kur’an’da birkaç şekilde konu edinilmektedir. İlk olarak; Allah’ın tövbeleri kabul etmesi anlamında tevvâb ismi kullanılmaktadır.506 Tanrı-insan ilişkisi bağlamında insanın Tanrı’ya dönük eylemlerine karşılık gelen tanrısal fiiller vardır. İnsanın çağrısına (dua) karşılık onun icabet, tövbesine karşılık bağışlama eylemi bu ilişkiyi açıklamaktadır. İkinci olarak; Allah insandan günahlarından ötürü tövbe etmesini istemektedir.507 Bu eylemin tanrısal emir olarak yer alması, eylemin insan açısından önemine işaret eder. Üçüncü olarak da, kötülük yaptıktan sonra Allah’a yönelenlerin tövbelerinin kabul edildiğine dair tarihsel örnekler verilmektedir.508 Bu eylemle ilişkin olarak tarihsel örneklerin verilmesi, Kur’an’ın genel anlatım tarzıyla uyumluluk içermektedir. Kötü eylemlerin yaygınlık kazanmasından ötürü toplumsal çöküşlerin ve yok oluşların anlatılması, bir eylem olarak tövbenin benimsenmesine katkıda bulunacaktır.

Tasavvufun temel hedefi, insanı kötülükten arındırmak olduğundan, tasavvufi eğitimin başlangıcı tövbedir ve kişinin işlediği kötülüklerden arınarak Bektaşiliğe girmesi bu tarikat açısından gerekli görülmektedir. Bu nedenle de Bektaşiliğe göre tarikatın ilk makamı pîrden el alıp tövbe etmektir.509 Bununla birlikte Hacı Bektaş Veli’nin düşüncesinde kul tövbesinde samimi olması gerekir ki, o bunu “samimi bir dönüşle Allah’a tövbe ediniz510 ayetine dayandırmaktadır.511 O, “kul kötü halden dönünce tövbe veren Allah’ın kendisidir” sözünü, “tövbe etmeleri için Allah onlara döndü512 ayetine atıfta bulunarak söylemektedir. Bu durumda tövbenin kabul edileceğine vahyin bildirimi, insanda ona yönelme ve bağışlanma duygusunu geliştirmektedir. Bununla birlikte Hacı Bektaş Veli’ye göre tövbede tereddüt ve şüphe olmamalıdır.513 Tövbenin bu özelliği, kötü eylemlerden ötürü pişman olmanın ve gelecekte de o kötü eylemi yapmama kararlılığının kesinliğine ve gerçekliliğine vurgu yapmak içindir.

5. İnsan Sevgisi


Alevilikteki insan sevgisi, Aleviliğin temeli olan üç sünnet, yedi farz ilkesinde açığa çıkmaktadır. Bu öğretide sünnet ve farz terimleri, terminolojik anlamlarının ötesinde bir anlamda kullanılmaktadır. Sünnet terimi, Hz. Muhammed’in söz, fiil ve onamaları ve farz terimi de vahiy yani Kur’an tarafından belirlenmiş ilkeler anlamında kullanılmamaktadır. Bununla birlikte, farz ve vacip terimlerinin anlamları konusunda birliktelik söz konusu değildir. Sünnet, kelimesinin sözlük anlamına uygun olarak bir şeyi adet haline getirmek anlamında ve farz da daha çok yola ait ilkler anlamında kullanılmaktadır. Bu ilkelerin yerine getirilmesi zorunlu olduğu gibi, terk edilmesi durumunda da kişi düşkün ilan edilmektedir.514 Bu sünnetlerden ilki olan, dilde birleme/tevhit sözünün terk edilmemesi, daha önce de açıkladığımız gibi, asıl olarak Tanrı’yı anmak suretiyle kötülüklerden uzaklaşmaya işaret etmektedir. Kötülük, başkasıyla ilişkili olduğundan, anma, başkasına kötülük yapmamak anlamını da taşır. Başkasının haklarına saygı duymak ve insanın ilk olarak kendi zihnini düşmanlık, kin, kibir, kıskançlık, hırs vs. duygulardan arındırmasıyla mümkündür. Bu nedenle ikinci sünnet, zihnin bu duygulardan arındırılması olarak yer almaktadır.515 Bunun ardından başkasıyla fiziksel bir çatışmaya girmemek de, uyulması gerekli bir ilkedir.

Alevilik yolunda uyulması gerekli farzlar arasında da, sosyal ilişkileri düzenleyen ilkeler mevcuttur. Bu ilkelerden gıybet etmemek, yalan yere yemin etmek ve yalan söylememek, bireylerin haklarına saygı göstermek suretiyle toplumsal düzeni sağlamak amacına dönüktür.

Aleviliğin, insan sevgisi ve haklara saygı ilkesiyle paradoks oluşturan bir ilke olarak tevellî ve teberrî inancı, Şah İsmaîl Hatâi’nin etkisiyle Şia inançlarının Alevilik içerisinde yer almasından sonra gelişmiştir. Bu terimler, Ehl-i Beyt inancını benimseyenleri sevmek ve dost edinmek, Ehl-i Beyt inancını benimsemeyenleri sevmemek ve onlardan uzaklaşmayı ifade etmektedir. Etimolojik olarak tevellâ, dost edinmek anlamına gelen vela fiilinden, teberrâ ise uzaklaşmak anlamına gelen berie fiilinden türemiştir.516 Bu inanç, kendi inancını benimseyenleri dost edinmek yoluyla içselleştirmeyi, inancına karşı olanları da ötekileştirmeyi açıklamaktadır. Bu ilke, bir cemaatin ve topluluğun, cemaat yapısını güçlendirdiğinden ve topluluk bilinci verdiğinden, sosyal şartların oluşturduğu bir inançtır ve sosyal ilişkiler ağını da tanımlamaktadır.

Kur’an ayetleri incelendiğinde dostluk ve sevginin üst inançsal kimlik olan Müslümanlık hakkında kabul edildiği görülmektedir. Allah inanların dostu ve inanlar da birbirilerinin dostu olarak nitelendiği gibi, inkarcıların dostu şeytan ve inkarcılar da birbirinin dostu olarak nitelenmiştir. Fakat bu sözcüklerin kullanıldığı ve bir davranış biçimi olarak belirlendiği ayetlerin genel çözümlemesinde, dost edinme ve uzaklaşmanın, inançlardan daha çok, fiiller ile ilişkili olduğu görülmektedir. İnsanın etkileyen ve etkilenen varlık olduğu dikkate alındığında, başkalarının düşünce ve eylemlerinden etkilenmesi doğal karşılandığından, iyi ve yararlı filler ve onları yapanlar benimsenmeli, kötü ve zararlı fiiller ve onları yapanlardan uzaklaşılmalıdır. Bununla birlikte bu terimler, diğer dinlere mensup insanlar ve ülkelerle ekonomik, sosyal, siyasi, stratejik ilişkilerin kesilmesi ve inanan toplulukların yalnızlığı itilmesi anlamına gelmemektedir.

Müslümanlık içerisinde ekollerin ve düşüncelerin farklılaşması sürecinde dost edinme ve uzaklaşma şeklindeki davranış biçimi, başka dinler yerine aynı dini benimseyen farklı teolojilere ve ekollere yönelmiştir. Bu davranış biçimi, ileride söz konusu edeceğimiz, Müslümanlar arasında diyalogun geliştirilmesi süreçlerini de engellemektedir. Reha Çamuroğlu, “XVI. yüzyıldan önceki nefeslerde, örneğin, teberra, yani, İmam Ali'ye uymayanlardan yüz çevirme gibi bir ilkeye ya da On iki İmam (duvazdeh imam) ve Hüseyin'in Kerbela'da şehit düşmesi gibi temalara rastlamak neredeyse imkansızdır. Görünüşe göre, tasavvuf mirası ile tarihsel açıdan daha yakın zamana dayanan imamet teorisi arasında bir karara varmamış olan Alevilik, Safevi telkinlerinin başlamasından yaklaşık 400 yıl sonra, yeni yeni ortaya çıkan yazın geleneğin getirdiği kısıtlamalar dolayısıyla, bu seçimi yapmak zorunda kalacaktır”517 demektedir.

İnsanın, Allah’ın konuşan sözü/kelâmullah-ı nâtık olarak tanımlanması da, insana verilen değeri açıklamaktadır. Bu bakış açısı, doğasına/fıtrat uygun olarak düşünen ve eylem yapan insanın, Allah’ın kutsal kitabında belirlediği ilkeleri bizzat kendisinin üretebileceğini de ima etmektedir. Gülçiçek, Aleviliğin tanınmış şairlerden Edip Harabi’nin (ö.1917) anlamlı bir dizeleriyle ifade ettiği gibi insan, Hakk’ın bir mukaddes kitabı olduğunu, Hacı Bektaş’ın da, “okunacak en büyük kitap insandır” dediğini518 söylemektedir.



Yüklə 1,26 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   23   24   25   26   27   28   29   30   ...   47




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin