T. C. Gazi ÜNİversitesi sosyal biLİmler enstiTÜSÜ



Yüklə 1,01 Mb.
səhifə2/24
tarix07.08.2018
ölçüsü1,01 Mb.
#68405
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   24

GİRİŞ

Dönüşümü kavramak için Sosyalizm ile kapitalizmin toplum, birey, fizik ve fizik ötesi hakkında ortak ve farklı yönlerini bilmek gerekir. Dönüşüm sadece ikitisadi hayatta yaşanmamaktadır. 1992-2000 yıllarında Rusya’da uygulanan dış ticaret, para ve maliye politikaları dönüşümün iktisadi boyutunun vechelerindendir. Bu öğeleri kavramak için neyin, neye, neden dönüştüğünün farkında olmak gerekir.


Kalistalist ile sosyalist toplum tiplerini Sanayi Toplumu adlı eserinde ineleyen Raymond Aron farklılıkları mülkiyette, ekonominin düzenlenişinde, işçiler ve işverenlerde, hakim hareket unsurunda, kaynakların dağılımında aramıştır1.
Sosyalizm ve kapitalizmin doğuşu, tabiatı ve işleyişi, yokoluşu konumuzu çepeçevre kuşatmaktadır. Joseph Alois Shumpeter, 1942’de yayımlanan ve 1947’de değişiklik yapılan “Kapitalizm, Sosyalizm ve Demokrasi” adlı ünlü eserinin ikinci bölümünde “Kapitalizm yaşamaya devam edebilir mi ?” diye soruyor, “hayır yaşamaya devam edeceğini sanmıyorum” cevabını veren Shumpeter, alışılmışın zıddına, kapitalist rejimin alın yazısını, ne nüfus çoğalmasına, ne sermayenin aynı şekilde artmasına, ne de para sistemlerinin kaprislerine bağlı olmayacağını belirtmektedir. Oysa bu üç unsur kapitalist toplumun ana eksenini teşkil ederler. O, bu tür toplumun özelliğini, sistemin işleyiş biçiminde görüyor ve bunun için de: “kapitalist mekanizmayı çalıştıran ve çalışmasını sürdüren; yeni üretim yöntemleri, yeni ulaşım metotları, yeni pazarlar, yeni sınai örgütlenmelirinin tipleri ve çeşitleri üzerinde duruyor. Shumpeter’e göre kapitalist teşebbüs tarafından meydana getirilmiştir. Rejimin gelişimi ve değişimi niteliği bundan ileri gelmektedir2.

Shumpeter, söz konusu eserinde ana tez konusu olarak kapitalist toplumun çaresiz çökeciği, sosyalist toplumunda yine çaresiz olarak onun yerini alacağını belirtir. “...İspatlamaya çalışacağım tez, kapitalizmin ekonomik bir bozgun sonucunda değil, kapitalizmin başarısının sosyal kurumları çürütmesi ve bu şekilde kaçınılmaz bir halde kendini yıkacak şartları hazırlaması ve kendi yerine sosyalizmin gelmesini sağlayışıdır. Dolayısıyla, vardığım sonuç (beni bu sonuca götüren düşünce silsilesi değil), hepsi Marksist olan sosyalist yazarların eriştikleri sonuçtan farklı değildir. Bir tahmin, öngörülen olaylar serisi ile ilgili olan değer yargısına doğrudan doğruya bağlanamaz. Bir hekimin hastasının yakında öleceğini söylemesi bu ölümü temenni ettiğini göstermez. Sosyalizmden nefret etmek, hiç değilse onu şiddetle eleştirmek, fakat aynı zamanda da bu sistemin dünyaya hakim olacağını tahmin etmek, görmek mümkündür”3.


Durum ne olursa olsun, Shumpeter’in iddiasına göre “kapitalizmin yıkılması” tezinde hata, kapitalist sistemin iyi işlememesinden değil, “kapitalizmin kusuru sosyo-kültürel-psikolojik üst-yapıda, ve her şeyden önce bütün bir burjuva (kapitalist) sınıfın kapıldığı güdülerde idi”4.
Shumpeter kapitalizmin yıkılacağını 1940’lı yıllarda ileri sürerken Aleksandır Soljenitsin 1974 yılında yayınlanan “Sovyet liderine Açık Mektup” adlı eserinde “Ben size Marksizmden kendinizi, bütün devlet mekanizmasını ve bütün milleti kurtarmayı öneriyorum. Bunun için ise Marksizmi sadece devletin güçlü desteğinden mahrum etmek ve kendi ayakları üzerinde bırakmak yeterlidir5. “Ter kokulu pis ideoloji gömleğini artık sıyırıp çıkaralım” diyen Soljenitsin, Marksizmin, devlet gücüyle ayakta durduğu kanaatindeydi6.
Kapitalizmin son bulacağı iddia edilmişken yaşananlar ne idi ? Daha on yıl öncesine kadar dünyanın ortalama üçte biri sosyalist, beşte biri kapitalist, geri kalan yarısı da “kapitalist anayolla sosyalist anayol arasında” ayrı bir şeritten ilerliyorlardı. Geçtiğimiz onyılın büyük bölümünde, Birleşik Devletler ve Batıdaki diğer anahtar ülkeler, muhafazakar, özel teşebbüs yanlısı partiler tarafından yönetildiler. Batı Avrupa’nın demokratik sosyalist partileri, piyasanın ve teşebbüsçülüğün erdemlerini yeniden keşfettiler. Üçüncü dünya demeye alıştığımız ülke ekonomileri durgunluk içine girdi, yapısal uyarlanma ve özelleştirme günün gereği olarak sunuldu.
Bugün dünya nüfusunun yüzde doksanı dış ticarete, sabit sermaye ve portföy yatırımlarına açık, konvertibil para ve pazarı esas alan iktisadi düzende yaşamakta veya bu düzeni hedeflemektedir.
Shumpeter yanıldı mı ? Kapitalizm dünyaya egemen mi olacak, yıkılmayacak mı? Schumpeter sanayi sonrası toplum ortamında sosyalizmin bazı çok önemli zayıflıklarını teşhis edememiştir. İlk olarak Schumpeter, sadece geleceğin merkezi planlama bakanlıklarının teşebbüsleri ‘’olabildiğince ekonomik bir biçimde üretim yapma’’ya yönelteceklerini ileri sürmektedir ki, hızlanan teknolojik değişim çağında daha da hayati bir önem kazanan savdır7. Fakat, yine Schumpeter, şirket yöneticilerinin hangi güdülerle kaynaklarda veya yeni teknolojinin alınmasında ekonomi yapmaya yöneleceklerini somutlaştıramamıştır. İkincisi Friedrich Hayek ve Ludwig von Mises gibi ‘’Avusturya okulu’’na mensup iktisatçıların en güçlü bir biçimde ileri sürdükleri, planlama kurullarının ‘’başedilmez karmaşıklık’’tan kaynaklanan ödevlerle yüzyüze oldukları iddiasını da ihmal etmektedir. Üçüncüsü, Schumpeter, ekonomik karar alma sürecinde belirsizliği azalttığı için sosyalist sanayinin kapitalist sanayiden daha verimli olabileceğini belirtirken yanılmıştı. Belirsizliğin bir verimsizlik kaynağı olmadığı , daha çok dinamik, teknoloji tarafından yönlendirilen bir ekonomik ortamdaki üretim imkanları ile piyasa fırsatlarının değerlendirilmesi sürecinin zorunlu bir sonucu olduğu kanıtlanmıştır. Dördüncüsü Schumpeter sosyalizmin, tam da hizmetinde olacağını ilan ettiği işçi sınıfının gözünde nasıl gayri meşru görüldüğünü öngörememişti.
1985’le birlikte başlayan süreci nasıl anlamlandırmalı ?
Kruşçev’le birlikte idari komuta ekonomisi üzerinde tadilatlar başladı. Kruşçev ve Brejnev dönemindeki değişiklikler sistemin aksayan yönlerini düzeltmeye yönelikti, sosyalist sistem içersinde kalınarak en azından kapitalist sistem verimliliği ve kapitalist ülke vatandaşları refah düzeyi yakalanmak istenmişti.
Gorbaçov’un perestroika ve glasnost’u ne idi, ne getirecekti, ne getirdi ? Gorbaçov’un açtığı yolun nereye çıkacağını 1989’da Peter Drucker ve Zbigniev Brzezinski tahmin etmeye çalıştılar.
“Ama hala büyük bir sömürgeci güç, tarihin hala ‘’Avrupa ‘’ tarihi olduğu ve iktidar ile yönetimin hala yalnızca Avrupalılarca yürütüldüğü geniş bir alan vardır: Rus imparatorluğu. Yirmi beş yıl içinde, belki de daha önce, Rus imparatorluğu da ortadan kalkacaktır –ya da en azından, Avrupalı olmaktan çıkarak Avrupalı dönemi sonrasına geçecek ve esas itibariyle Asyalı bir nitelik kazanacaktır. Bu değişiklik için gerekli olan herşey şimdiden gerçekleşmiş durumdadır. Tek soru, bu sürecin ne kadar hızla gerçekleşeceği ve imparatorluğun parçalanmasına mı, yoksa yeniden yapılanmasına mı yol açacağı sorusudur. Bu süreç Mikhail Gorbaçev tarafından 1982 yılında başlatılan reform hareketi başarılı olsa da, olma da, gerçekleşecektir. Aslında Gorbaçev’in Perestroika’sı yıkılmakta olan Rus ekonomisini canlandırmada ne kadar başarılı olursa, Rus İmparatorluğunun çözülüşü de o kadar hızla cereyan edecektir”...”Perestroika ‘’tepeden inme bir devrim’’dir - böylesi devrimlerin başarıya ulaştığı az görülür”8.
“Komünizm sonrası dünya sistemi, ne Marksist teorinin ne de geçmişteki komünist uygulamanın artık halk politikası olarak fazla bir şey ifade edemediği bir sistem olacaktır. En basit şekliyle komünizm sonrası sistem, kendilerini komünist olarak ilan etmiş kişilerin, komünist doktrini sosyal politika olarak görmeyecekleri, yönetimde meşru hale getirmeyecekleri, aleni olarak reddetmekten korkmayacakları bir sistem olacaktır9.
Glasnost ve perestroikayı kim istedi ? Reformların kaynağı hususunda iki görüş ileri sürülmektedir. İlki ülke halkı için liderlerin verimlilik ve refah artışı arayışı. İkincisi Nomenklatura’nın kapitalist sistemde daha çok çıkar temin edebileceğini görmesi, kapitalist sistemle elinin altındakilerin meşru sahibi olmasının kendisi için daha iyi olacağını nomenklaturanın farketmesi. Weisskopf’un da işaret ettiği gibi, “yalnıza birkaç yıl önce komunizmin ve merkezi planlamanın mükemmelliğini gururla iddia eden aynı Rusların bir çoğu, bugün kapitalizmin ve serbest piyasanın en ateşli savunucuları arasındadır10. 1992’den başlayarak eski sistemden çıkar sağlayanlar daha önceki dönem boyunca elde etmiş olduklarını yasalaştırma çabasına girişmişlerdir11.
Kapitalizmi nomenklatranın istediğini doğruysa Shumpeter’in tezi küçük bir değişiklikle doğrudur. Shumpeter kapitalizmi burjuvanın kapıldığı güdüler yıkacak diyordu. Böyle olmadı sovyet sosyalizmini nomenklaturanın kapıldığı güdüler yıktı denebilir.
Perestroika ve glasnostla yola çıkan Gorbaçov piyasa sosyalizmini istedi. Doğu Bloğu ve SSCB dağıldı. Boris Yeltsin ise 1991 sonunda Rusya ile kapitalizme doğru yol almaya başladı. 1992’de Doğu Avrupa, Balkanlar, Karadeniz Havzası, Rusya, ve Türkistan’da kapitalizme doğru ilerlemeye başladı.
Doğu Avrupa ülkeleri ve Rusya’da uygulanan dönüşüm programlarında makroekonomik istikrar ve fiyat liberalizasyonu eşanlı uygulandı. Rusya’da uygulanan reform programıyla ülke ekonomsini dünya piyasalarına açmak ve tamamen kontrol altına alınmış ve saptırılmış olan nispi fiyat yapılarını dünya fiyatlarıyla uyumlaştırmak amaçlandı.
Geçiş ekonomileri reform paketlerinde genel olarak şunlar vardır.

a.Fiyat serbestisi,

b.Bütçe dengesi,

c.Sıkı para politikası,

d.Gelirler politikası,

e.Cari hesap ve sermaye hesabının serbestleştirilmesi,

f.Özelleştirme,

g.Bankacılık ve finansal sektörün düzenlenmesi,

h.Sosyal güvenlik düzenlemeleri,

i.İşçi ve işveren münasebetlerinin düzenlenmesi,

j.Vergi düzenlemeleri.

Bu listeyi dahada uzatmak mümkündür. Görüldüğü üzere iktisadi yapı yenibaştan kurulmaktadır.


Doğu Avrupa, Balkanlar, Karadeniz ve Hazar Denizi Havzası, Türkistan’da yaşananlar Moskova’dan kaynaklanmıştı. Rusya’da uygulanan dönüşüm politikaları da diğer geçiş ekonomilerini gerek örnek alma gerekse politika değişikliğine zorlama yönünden etkilemektedir.
Tezimde Doğu blokunun ve alternatif iktisadi sistemin merkezi olan Rusya’nın son 8 yılda yaşadığı iktisadi dönüşümün dış ticaret, para ve maliye kısmında uygulanan politikalar ve dönüşüme teorik yaklaşımları ele aldım. 8 yıllık dönemi anlamak için 74 yılda yaşananları bilmek gerekiyordu. Gorboçov bunu şöyle ifade ediyor; “Ne oluyor şu anda Rusya’da; neler olup bitiyor. Perestroikanın sonucu mu bu olanlar, yoksa başka politikaların sonuçları mı ? Elbette bugün açıkça şunu söylemek zorundayım ki Rusya’daki bugünkü durum, Yeltsin’in politikalarınya doğrudan ilgili değil Ama yine de onunla olan bağı çok fazla. Niye doğrudan onunla ilgili değil ? Çünkü bugünkü durumun kökenleri ta Stalin dönemine, totaliter döneme dayanıyor12. Tezimde Dış ticaret, para ve maliye politikalarının geçişe katkısı, politikalar arasındaki etkileşim, değişik iktisat okullarının Rusya’da uygulanan bu politikalara yaklaşımını ortaya koydum. Rusya’da planlı ekonomiden piyasa ekonomisine geçişte ekonominin dışa açılması geçiş sürecine doğrudan ivme kazandırdığı gibi para ve maliye politikalarını da etkileyerek dolaylı bir ivmede kazandırdı. Cari işlemler hesabı ve sermaye hesabının liberalleştirilmesi para ve maliye politikalarını da reaksiyona sokarak piyasa ekonomisine geçiş süresini hızlandırdı. Bu dönemde ekonomide komunizm ve kapitalizm bir arada var oldu.
Tezimi yazarken dış ticaret, para ve maliye politikalarını yansıtan kanunlar, kararnameler, tüzükler, yönetmelikler, tebliğler, basın açıklamaları, ilgili kurumların yıllık raporları, gibi vesikaları dergiler ve internet sayfalarından topladım. Tarih ve bölüm tasnifi yaptım. Rus uzmanlarının politikalar hakkındaki değerlendirmelerinin yer aldığı kaynaklara ulaştım. Ayrıca imkanlar ölçüsünde politikaların oluşumu ve uygulamasında görev alan kişilerle mülakat yaptım.
Bu tez birkaç açıdan önemlidir. Planlı ekonomiden piyasa ekonomisine geçiş sürecini yaşayan Türkistan, Kafkasya, Orta Avrupa, Balkan, Uzak Doğu ülkelerindeki muhtemel iktisadi gelişmeleri kavramak için Rusya Federasyonunda izlenen politikaları yakından takip etmek gerekir. Rusya Federasyonun iktisadi yapılanma şekli 21.yy dünya iktisadi sistemi açısından da büyük önem taşır. Ayrıca, Rusya Federasyonu dış ticaretimizde ilk on ülke arasındadır. Ülkemiz Karadeniz'in refah ve istikrar denizi olması için KEI'ye öncülük etmiş, KEİ'ni imzalayan 11 ülkeden içlerinde Rusya Federasyonunun da bulunduğu 6'sı BDT ülkesidir.
Tezim dört bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde Sovyet Sosyalizmininin kuruluşu ve ilerleyişini inceledim. Yine ilk bölümde geçiş teorilerine yer verdim. Diğer üç bölüm dış ticaret, para ve maliye politikalarına ayrıldı. Bu bölümlere başlamadan önce sovyet devrinde izlenen politikalar izah ediliyor, sonrada dönem dönem politikalar açıklanıyor. Yeri geldiğinde politikalar arası etkileşimden söz ediliyor. Maliye politikasının dış ticaret ve para politikalarınıda yönlendirmesinden dolayı bu bölümde karşılıklı etkileşimden daha fazla söz ettim.


Yüklə 1,01 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   24




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin