T. C. Gazi ÜNİversitesi sosyal biLİmler enstiTÜSÜ



Yüklə 1,01 Mb.
səhifə7/24
tarix07.08.2018
ölçüsü1,01 Mb.
#68405
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   24

1.7 GEÇİŞ TEORİLERİ



Sovyet Rusya’nın Nobel ödüllü asi yazarı Aleksandır Soljenitsin’in “gurbette” yazdığı son kitabı “Rusya Nasıl kurtulur?” 1990’ın son aylarında yayınlandı. Soljenitsin’in bu kitabının ekonomi başlığı altındaki fikirleri Rusya’nın geçiş stratejisine ışık tutu. “Elbette, bir Pazar ekonomisine geçişin hazırlıksız, alışkanlığı olmayan milyonlarca insana vuracağı darbe, olabildiğince yumuşatılmaya çalışılmalıdır.” “Ama, uygulandığı yerlerde, yüzyıllar boyunca ve aşamalarla oluşmuş bir ekonomik modeli hiç düşünmeksizin benimsemek de aynı şekilde tahrip edici olacaktır. Ekonomi konusunda bilgim yok ve bu alan belirli öneriler öne sürmeye kalkışacağım en son alandır. Devlet tekelinden özel işletmelere ve kooperatiflere geçiş ne tür yöntemlerle gerçekleştirilebilir, ne tür mali koşulların öngörülmesi gerekmektedir, halen devletin elinde bulunan varlıklardan-yani, özellikle, ulaşım araçlarından, ticaret filosundan, ormanlardan, sulardan, toprak ve yer altı zenginliklerinden-, ne kadarlık bölümü yine onun elinde kalmalı, ne kadarlık bölümü bölgesel ve yerel kurumlara devredilmelidir; sosyal sigortaları, eğitimi, konut yapımını, finanse edecek olan hangi bütçedir; nasıl bir çalışma düzeni gerekecektir: ekonomistler biri birinden ”epey ayrı düşünmekle beraber, bütün bu konularda hanidir bir dolu somut araştırma hazırlamış durumdalar.” “Mülkiyetin ve karın baskısını, ulusal topluluğun sağlığını kemiren bir toplumsal hastalığa dönüşerek yozlaşmaya bırakmamak gerekmektedir. Her üretim tipi için, yüksek bir vergi artışı yoluyla, kaçınılmaz bir anti-tekel düzenleme bütün alışılmışın dışındaki büyümeyi frenleyecektir. Bankalara gelince, mali yaşamın yönlendirici merkezleri olarak gereklidirler, ancak tefecilikle beslenen asalak urlara dönüşmelerine ve de ülkenin tüm yaşamını de-facto yönetmelerine izin verilmemelidir”. “Şu da çok açık ki, olayın genelinde, kominizmden çıkışımızın bedeli köleleşme olmamalıdır: Ne yer altı kaynaklarımız, ne topraklarımızın üstü, nede özellikle ormanlarımız yabancı kapitalistlere dağıtılmalıdır. Bizim kendi yalapşaplığımızla talan edilmiş olanı yabancı sermayeye çağrı çıkarılarak kurtarmak istemek düşüncelerin en tehlikelisidir. Onlar, yüksek bir kazanç olanağı gördükleri anda içimize doluşacaklardır. Ne ki biz, Batı’nın sermayesini, onlar için avantajlı ama bizim için alçaltıcı koşullarla ülkemize çekmeye çalışmayalım: “Gelin ve efendilerimiz olun”. Kendimizi böylesine kelepirleştirmek onarılmaz bir hata olur ve sömürge haline geliriz. (Her ne kadar üç çeyrek yüzyıllık Sovyet iktidarı bizi düpedüz bir sömürge indirdiyse de: öyle değil mi?...) Yabancı sermayeye izin verilmelidir-ama onu sıkıca yönlendirerek: ülkemize getireceği ekonomik canlanma, bundan sağlayacağı karla da, topraklarımızın uğrayacağı zararla da aşılamasın deye. Bu, bizim gelişmiş ülkeler düzeyine çıkışımızı hızlandıracaktır”. “...Üstelik, ürettiğimiz malların uluslararası taleple karşılaşacak düzeye erişmesini bir parça geciktirsek bile, bizimki gibi geniş ve zengin bir ülke, oldukça uzun bir süre kendi iç pazarı ile yetinebilir“.
Yukarıdaki paragraflar Rusya’da 1992-2000’de uygulanan yeni iktisat politikalarının ana fikrini oluşturdu. Soljenitsin’in korktuklarıda Rusya’nın başına geldi.
Geçiş üzerindeki ilk fikirlerin odağını hız ve sıra oluşturuyordu. Geçişin sıra ve hızına dair ilk fikirler dört ana başlık toplanabilir.
Mikroekonomik geçiş; özelleştirme yolu ile piyasa ve piyasa işaretlerinin doğuşu üzerinde durur.

Makroekonomik geçiş; finansal altyapı, devletin yeni rolü, bütçe ve uygun para ve maliye politikaları ile makroekonomik performansa rehberlik etmeyi konu edinir,

Uluslararası ticaret; yeni ticaret anlaşmaları ve politikaları, serbest dönüştürülebilir (convertible) para,

Sosyal güvenlik; sağlık hizmetleri, işsizlik ödeneği, emeklilik ödemeleri altyapısı ve politikaları.


Açıkça görüldüğü gibi geçiş sürecinin bu dört yönü biri birine sıkı sıkıya bağlıdır, bu dört yön geçişi anlamayı kolaylaştırır ve bize geçişte ulaşılan merhaleyi gösterir. Mevcut şartlar ve uygulanan geçiş politikaları geçişin tabiatını etkiler. Her ikisi de biri birini, ve geçişin hızı ve sırasını etkiler. Uygun geçiş yolu çeşitli etkenlere bağlı olarak durumdan duruma değişir. Planlı sosyalist çağ sonundaki siyasi boşluk değişim için bir fırsat sağladı, eğer değişim hızla yerine getirilmezse üretimdeki kaçınılmaz düşüş hoşnutsuzlukla sonuçlanabilirdi.
Caner geçiş dönemindeki politikaları şöylece sıralıyor31.

Politik ve yasal düzenlemeler; demokratik sistemin geliştirilmesi, mülkiyet haklarının yerleşmesi, sermaye piyasası için gerekli makroekonomik politikalar, fiyatların serbest bırakılması, dış ödemeler dengesi açıklarının giderilmesi.



Devlet maliyesi ve sermaye piyasaları reformu; merkez bankasının kurulması, bütçe ve vergi reformu, sermaye piyasalarının kurulması ve geliştirilmesi, endüstri ve şirket yönetimi reformu, özelleştirme, şirket yönetimi-hissedarlar arası ilişkilerin düzenlenmesi, rekabetçi piyasaların oluşturulması, sosyal güvenlik ve istihdam piyasaları reformu, dış ekonomik ilişkiler, dış ticaretin liberalizasyonu, dış hesapların konvertibilitesi, yabancı yatırımların başlatılması.
1990’larda merkezi planlı sosyalist ekonomilerden kapitalist piyasa ekonomilerine nasıl dönüleceğine dair iktisatçılar ve diğer aydınlar yığınla yazın ürettiler. İdari iktisadi yapının yerini piyasa ekonomisinin alması için gerekli iktisadi reform politikaları hususunda Batı, Doğu Avrupa ve Sovyet iktisatçıları arasında geniş bir mutabakat vardı. Öncelikle geçişin başarısı için hızlılık zorunluydu. İkinci olarak geniş kapsamlı iç ve dış liberalizasyon ile birlikte katı makroekonomik istikrar politikası ile tamamı ile yeni doğmuş bir piyasa ekonomisine doğru kapsamlı bir değişimi geçiş içermeliydi. İç liberalizasyon fiyat, alış, satış, üretim, girişim hürriyetini uzlaştırmalıydı. Dış ticaret liberalize edilmesi lüzumluydu bu ise tek bir kuru gerektiriyordu32.
Batılı anlamda piyasa ekonomisine geçiş hususunda yazarlar arasında tama yakın mutabakat vardı. Görüş ayrılığı sıra ve hız hususunda ortaya çıkıyordu. Bütçeden, özelleştirmeden, mülkiyet haklarından, sermaye piyasalarından, desteklerden, rubleyi serbest bırakmaktan hangisinden başlanacaktı ?
Batı dünyasında iki iktisadi reform düşüncesi etrafında iktisatçıların 1990’larda toplandığı görülüyor; büyük patlama (şok tedavi) ve kademeli yaklaşım.
Peter Murrel gibi kademeciler yukarıdan başlatılacak reformların başarısından şüpheliydiler. İktisadi politikaların kurumlarla yürütüldüğü ekonomilerde iktisatçılar ve hükümet yetkililerinin uygun kurum şeklini önceden bilmelerinin sınırlılığına dikkati çekiyorlardı. Kadameciler II. Dünya Savaşından sonra Avrupa’nın düzlüğe çıkışı ve Batı’da kapitalizmin ilk dönemdeki gelişimin kademeli süreç sonunda olduğunu ve çok hızlı bir dönüşüm sürecinin etkinliğe karşı direnç doğuracağını iddia ediyorlardı. Kademecilere göre hızlı reformun uygulanamayacaktı. İktisadın temel ilkeleri şok tedavinin etkisizliğine işaret ediyordu. Kurun liberasyonu ithal ürünleri fiyatlarında artışa yol açacak, geçiş ekonomilerinin potansiyel ihracat imkanı olmadığından bu durum sorunlara yol açacaktı. Faiz oranlarının serbest bırakılması ise insan ve fizik sermayenin geliştirilmesinin gerekli olduğu bir zamanda yatırımları düşürecekti. Eğer ücret artışına müsaade edilirse sendikalı emek uluslararası rekabet için çok pahalı olacak, sendikasız emek ücretleri yeterli toplam talebi sağlamayacaktı.
Kadameciler mevcut sistemin yerine yenisi konmadan söküp atılmasının karmaşaya ve kesintilere yol açacağını öne sürdüler. Onlara göre dönüşümün uzun dönemli başarısı için toplum kesimlerinin desteğinin kazanılması tek yoldu. Kadameciler Polonya ve Rusya’daki büyük patlamaları doğal ilerlemeden temel bir sapış olarak değerlendirdiler.
Rusya ve Polonya’da benimsenen şok tedavi (shock therapy) sık sık özel iktisat politikalarını bir üçlüsü ile tanımlandı; fiyatların serbest bırakılması, para ve maliye politikalarıyla ekonominin istikrarı, devlet işletmelerinin özelleştirilmesi. Şok tedavi kavramı ekonominin hızlı dönüşümünü ifade eder. Şok tedavi mümkün olan en kısa birkaç yıl içinde sosyalist sistemin kapitalist piyasa ekonomisine dönüşümünü amaçlar33.
Şok tedavinin fikri kökeninde James Buchanan, Milton Friedman ve Friedrich Hayek gibi yeni liberal düşünürler vardır. Bu bakış açısı piyasa ekonomisinin ve özel mülkiyetin “liberal demokratik refahı, düzenlemeyi ve devlet müdahalesinin reddi” ile birleşen ilişkiler üzerine kuruludur. Şok tedaviciler devlet düzenlemelerini hükümet yağmacılarının piyasalara müdahalesi ve rant gözetme/rant sağlaması olarak görürler.
Şok tedavi yaklaşımı piyasa ve piyasa kurumları devlet müdahalesinin olmaması durumunda kendiliğinden hızla ortaya çıkacağı öncülü üzerine kuruluydu. Devlet sosyalizmi çağında iktisadi hayatın hemen hepsini kapsayan devlet ve onun müdahalesinin ortadan kaldırılması gerekiyordu. Devletin katkısı merkezi plan sistemini ilga etmek, devlet varlıklarını özelleştirmek, piyasa ve özel mülkiyete uygun yeni yasal çerçeveyi çizmek olacaktı. Yeni piyasa ilişkilerini ve mevcut işleyişi yeniden yapılandırmak özel ellere bırakıldı, rehberlik ve bu sürecin düzenine hükümetin katkısı çok az olacaktı.
Tekrar belirtelim ki şok tedavi programı, devlet elini ekonominin üzerinden çekince piyasa ekonomisinin otomatik olarak birden bire inkişaf edeceğine olan inanca dayanıyordu. Serbestleştirme kaynak dağılımı düzenleyecek, piyasasının gelişimine ve sonrada hızlı iktisadi büyümeye yol açacaktı. “İktisadi problemler kendilerini çözer: piyasalar merkezi planlama bürokratlarının bu alanı terk eder etmez ortaya çıkar”34.
Şok tedaviciler arasında neler yapılması gerektiğine dair şaşırtıcı derecede görüş birliği vardı. Standart reform reçetesinde aşağıda belirtilen 5 temel tavsiye vardı.

Fiyat serbestliği,

Devlet işletmelerinin şirketleştirilmesi veya özelleştirilmesi,

Makroekonomik istikrar,

dengeli bütçeye ulaşmak için hükümet harcamalarında kısıtlama,

para ve büyüklüğü üzerinde katı sınırlamalar,

Serbest uluslararası ticaret ve yatırımlara yönelik engellerin kaldırılması,

İşsizliğin sosyal maliyetinin hafifletilmesi.


Bu önlemler etraflı bir program olarak takdim edildi, Merton j.Peck, “Biz bu beş adımı etkin bir piyasa ekonomisi inkişafı için gerekli temel şartlar olarak düşünüyoruz. Her birinin başarısı diğerlerine bağlıdır. Eğer tek tek veya geç uygulamaya sokulursa, onlar muhtemelen başarısız olacaklar; eğer çabucak ve hepsi birden uygulamaya konursa bugünkü krizi aşmayı sağlayacaklardır35.
Şok tedaviciler arasında temel görüş farklılığı zamanlama ile ilgiliydi. Bu reformlar bir büyük patlamanın içinde hep birden uygulanabilecek miydi veya birbiri ardı sıra mı uygulanabilirdi ?
1989-91 yıllarında gelişen kapitalist taraftarı koalisyon ülkeyi kapitalizme taşımaya karar verdi. Fakat sorun bunun nasıl yapılacağından hiç kimsenin emin olmamasıydı. Kademeli bir taşınma mı yoksa hızlı bir dönüşüm mü daha iyiydi ? Hızlı dönüşüm savunucuları Gorbaçov’un kademeli dönüşüm teşebbüsü tarafından engellenmişlerdi.
1991’e gelinceye kadar merkezi planlamanın parçalanması ve cumhuriyetler arası bağların zayıflamasının etkisiyle Sovyet ekonomisi hızla daralmıştı. Bazı sert icraatlar hızla yapılmalı düşüncesi doğmuştu. Bu noktada Batı iktisadi düşüncesi önemli bir rol oynamaya başladı. Harvard’da profesör Jeffrey Sachs 1989’da yeni komünist sonrası hükümete danışmanlık yapmaya başlamıştı. Birkaç yıl önce Sachs Bolivya’nın enflasyon ve dış borç ödeme krizini çözmesi için politikalar seti geliştirmiş ve bu seti Polonya’ya uyarlamıştı. Böylece şok tedavi doğdu. 1990’da şok tedavi Polonya’da uygulandı ve devlet sosyalizminden kapitalizme geçişin en iyi yolu olarak ilan edildi. IMF şok tedaviyi Doğu Avrupa’nın sorunlarına hakiki çözüm olarak tanıtmaya başladı. Polonya tecrübesi Yeltsin’e yakın iktisatçılar üzerinde epeyce etki bıraktı.
1991 Ağustos’undaki başarısız darbe girişiminden sonra Yeltsin Rusya için düşündüklerini uygulamak için büyük bir fırsatla karşı karşıya kaldı. Bu sırada Yeltsin yeni bir hükümet arıyor ve reform programı üzerindeki rekabeti yüreklendiriyordu.
1991 güzünde Gennady Burbulis Yegor Gaidar’ı Yeltsin’le tanıştırdı. Sovyetler birliğindeki Grigory Yavlinsky gibi diğer liberal iktisatçılar SSCB’yi bir şekilde sürdürmeyi umarlarken Gaidar Rusya’nın kendi yolunu tutması stratejisini tercih etmişti. Bu Yeltsin ve yardımcısı Gennady Burbulis’a daha cazip geldi36. Gaidar Doğu Avrupa reformlarını ayrıntılı inceledi ve Polonya tarzı şok tedavinin Rusya için en iyi iktisadi reçete olduğunda karar kıldı. Böylece Yegor Gaidar’ın liberal takımı diğer gruplara karşı zafer kazanmış oldu.
Anders Aslund, Jeffrey Sachs ve David Lipton 1991 güzünde Moskova’ya hareket ettiler. Şok tedavinin yürütülmesinde Rus hükümetinin baş danışmanları oldular. Hükümet tayin edilir edilmez IMF Gaidar ve diğer Rus hükümet liderleri ile toplantılara başladı. IMF mensupları hızlı özelleştirme, para ve maliye politikaları, iç ve dış serbesti hususunda ciddi adımların önemi üzerinde durdular. IMF mensupları süregelen iktisadi sorunlarını çözebilmesi için Polonya tarzı şok tedaviyi Rusya’nın takip etmesini önerdiler. Bundan böyle Rusya Batı ve IMF uzmanlardan fikir alarak SSCB’den ayrılarak yoluna tek başına devam etti.
Sovyetologlar Batı mali yardımlarının başarılı bir geçiş için önemli bir rol oynayabileceğine inanmışlardı. G7 ülkeleri IMF’ye Batı yardımlarını tertipleme görevini verdiler. Asıl görev IMF’ye verildi; teknik yardım sağlamak, uluslararası mali yardım akışına yardım etmek, reform önlemlerinin yerine getirme şartlarını belirlemek. Maalesef IMF bu görevleri tam anlamıyla yerine getiremedi ve bu suretle Rusya’nın ekonomik başarısızlığına katkıda bulundu. Ekonominin anahtar işkollarının gözle görülür yeniden yapılanması için fonların akışına yardım etme, askeri tesislerin dönüşümü, mali hizmetler, iletişim ve ulaşım işi Dünya bankasına, EBRD’ye ise özel sektörün hızla geliştirilmesi görevi verildi37.
1992-2000’e arası dönüşümde duraklamalar dikkatimizi çeker. Reformcular ile muhalifler bu zaman diliminde bir arada önemli konumlarda bulundu. Duma ve başkanlık seçimleri sonuçları dengeyi değiştiriyordu. Reform muhaliflerinin kimi güç kazandığı seçimlerden sonra reformcular önemli konumlarını kaybetti, bunun sonucunda reformlar duraklamaya başladı. Üst düzey makamların bir kısmı, kişisel çıkarları genel ekonomik politikaya ilişkin olarak alınacak kararları amaçlarından saptırmak olan çeşitli sektör temsilcilerince işgal edildi.



Yüklə 1,01 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   24




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin