T c istanbul 13. AĞir ceza mahkemesi başkanliği beşİktaş / İstanbul


Sanık Doğu Perinçek söz istedi , söz verildi



Yüklə 0,69 Mb.
səhifə7/8
tarix08.01.2019
ölçüsü0,69 Mb.
#92738
1   2   3   4   5   6   7   8

Sanık Doğu Perinçek söz istedi , söz verildi: Sayın başkanım sayın yargıçlarım, 2 Temmuz 2008 tarihinde Başbakanlık müsteşarlığının İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına yazdığı yazının ekinde gönderilen MİT in yaptığı, ve Ergenekon un şeması olarak ifade ettiği bir şema var, benim talebim bu şemanın üzerindeki isimler savcılık tarafından kapatılarak dava dosyasına konulmuştur. Bunun açık örneğinin isimlerin okunabilir olduğu şema örneğinin dava dosyasına konmasını talep ediyorum, gerekçem şudur, esasen savcılık makamı bu belgeyi talep ederken bu belgeleri dava dosyasına konmak üzere talep etmiştir. Ve 2 Temmuz tarihli yazısında da dava dosyasına konulacak belgeler talep edilen belgeler ekte sunulmuştur diye gönderilmiştir. Yani talebin sebebi dava dosyasına konulmasıdır. Oysa şurda sayın başkan görüldüğü gibi dava dosyasına bu belge yani Ergenekon şeması Tuncay Güney İpek’in,MİT Tuncay Güney İpek diye bahsediyor o da çok önemli bir nokta, ifadesinden ve meskur cd’lerde yer alan bilgilerden şematize edilmiştir, diyor MİT. Yani nerden bu şema çıkartılmış Tuncay Güney in o zaman tabi MİT mülakat diye bir hukuki metin olmayacağını tasavvur ettiği için ifade diye anmış, o ifadeden ve meskur cd’lerde MİT in yolladığı cd’lerde ki bunlarda dava dosyasında bulunan daha çok metinlerdir, buradan bir şema yapmış MİT. Ve 2001 yılına ait bir şema, bakıyoruz bu şemada Doğu Perinçek, Veli Küçük dışında hemen hemen bütün isimler bir de Kemal Alemdaroğlu tamamı kapatılmış, bazılarının baş harfleri gözüküyor, birde Sedat Peker , Ali Yasak, Sami Hoştan demek ki, altı isim dışında 69 isim bulunduğu yine aynı mit yazısında başbakanlık müsteşarlığının savcılığa yolladığı yazıda 69 ismin bu şemada bulunduğu belirtiliyor. Bu 69 isimden beş tanesi açıkta bırakılmış, diğer 64 isim kapatılmış. Fakat yine aynı yazının ekinde ek 4 klasördedir bu 7 nolu ektir sayın başkan. Şöyle söylenmektedir, Ergenekon ve lobi projesinin yanı sıra cd’lerde yer verilen diğer dokümanların Tuncay İpek’in ifadesinin de gerçek Ergenekon.com adla web sitesindeki iddiaların tetkikinden emekli tuğgeneral Veli Küçük , Tuncay Güney İpek , Doğu Perinçek ,Kemal Özden Ulusal sanayici iş adamları derneği başkanı, Ethem Sancak Hedef holding, Gürbüz Çapan , Ali Yasak, Mehmet Zeki Polat Teksif başkanı Teksif sendikası başkanı ,Mehmet Nuri Emral iş adamı ve Ümit Balbek emniyet müdürü olmak üzere toplam 69 şahsın bahse konu oluşumla irtibatlandırıldığı tespit edilmiştir yani bu MİT‘in kendi tespiti değil de bu Tuncay Güney ‘in ifadesi ve strateji dergisi arşivi ve Tuncay Güney’in arşivinden MİT’ in çıkarttığı şema, bu 69 isim ki burada 9 ‘unu zaten belirtmişler 69 isim olmadan ve bu şema görülmeden bizim savunma yapmamız mümkün değil çünkü bir örgüt iddiası vardır bu örgüt kimlerdendir, şeması yapılmış MİT tarafından 2001 yılındaki bazı belgelere dayanılarak ve bu şema dava dosyasına konulmak üzere talep edilmiş fakat dava dosyasına konulmuyor, biz bu isimleri görmeden sayın yargıçlarım nasıl savunma yapacağız biz kimle bu örgütü kurmuşuz , bu örgütün diğer yöneticileri kimdir, diğer bu örgütün çeşitli bölümlerinde yer alan bu 69 şahsiyet kimlerdir bunları bilmeden yalnız savcıların bildiği belki mahkemenin de ancak gizli ve yasadışı yollardan öğrenebileceği bu isimleri görmeden bizim savunma yapmamız mümkün değildir bu bir, ikincisi ve daha önemlisi bu sözü geçen şema bu soruşturmanın , kovuşturmanın şuanda baştan sona Türkiye Cumhuriyetini hedef alan Türkiye nin Milli Kuvvetlerini hedef alan, Türk silahlı kuvvetlerini ve İşçi partisini hedef alan bir tertip olduğunu ortaya koymaktadır, çünkü yine buradan öğreniyoruz MİT ‘in yolladığı yazıdan 69 isim içinde diyor Orgeneral Eşref Bitlis ‘de vardır, fakat vefat etmiştir ve yine Hürriyet gazetesi yazarlarından Gülçin Telci ‘de vardır o da vefat etmiştir diyor. Tuncay Güney İpek’in mülakat denen o anlatımlarına baktığımız zaman Ergenekon nedir sorusuna verdiği cevap şudur, Ergenekon Türk silahlı kuvvetleri demektir, ikincisi yine Tuncay Güney İpek peki Ergenekon’un merkezi kimdir , çekirdeği kimdir sorularına Orgeneral Kıvrıkoğlu Genel Kurmay Başkanı o zaman ki ,ifade verdiği sırada, Orgeneral bir önceki Genel Kurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı , son üç Jandarma Genel Komutanı Teoman Koman , Rasim Betir ondan evvelki şehit Orgeneralimiz Eşref Bitlis ve bir çok Orgeneralimizin, komutanımızın adlarını saymıştır ve yine bizzat savcı Zekeriya Öz ‘ünde ATV muhabirine itiraf ettiği ve ATV’de yayınlandığı gibi şöyle demiştir; Ergenekon soruşturmasının merkezinde İşçi partisi var, şimdi bakınız burada yollanan 9 kişinin adını veriyor belgede iki tane işadamı saymış, biri kim Ethem Sancak ,Ethem Sancak kim 2001 yılında işçi partisine taraftar olan yandaş olan büyük bir işadamı 2001 yılında ,bugün ne bugün sevdalısıyım Tayyip Erdoğan’ın diyor 2001 yılında MİT’in şemasında işadamları listesinin başında ve 69 kişinin içinden seçilen 9 kişinin içinde çünkü İşçi partisi yandaşı ama 2001 den 2008 ‘e kadar köprülerin altından sular geçiyor Ethem Sancak sevdalısı oluyor Tayyip Erdoğan’ın hop nereye geçiyor Ergenekon’a karşı sahip olduğu star gazetesinden Kanal 24 ‘ten iftiralar yayınlayan bir konuma geçiyor ve hop listeden çıkıyor, şimdi bunu şemaya koymadığınız zaman ben nasıl savunma yapacağım , buraya niye konmuş İşçi Partisine yandaş diye ikinci bir işadamı Mehmet Nuri Emral ,Koz eczanın sahibi Türkiye’nin en büyük ecza depolarından birinin 2001 yılında sahibi, kim Doğu Perinçek’in bacanağı yani Doğu Perinçek’in bacanağı iseniz orda varsanız, Doğu Perinçek’in partisine sempatizansanız Ethem Sancak’ta olduğu gibi orda varsınız veya o sırada ABD ‘nin hedefi olan bazı işadamlarıysanız 2001 kurgusu öyle kurulmuştur, bu 69 ‘un içindesiniz sonra 2006-2007 yılındaki operasyonlara geldiği zaman yine Amerikan ’nın planlarına göre bu şemalar değiştirilmektedir ve istenilenler seçilmektedir 2001’de Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu niçin konmuştur, Amerika Körfez savaşına hazırlanıyor, Irak’ı bölmek için teşebbüste ve Türkiye ye, o zaman Ecevit Hükümette ,baskılar yapıyor Ecevit hükümetine diyor ki yukarıdan kara harekatı ile kuzeyden girilecek ve Türk ordusu da müttefiklere ve Amerika ya hizmet edecek, Orgeneral Kıvrıkoğlu bunu kabul etmiyor, Ecevit hükümeti buna direnmeye çalışıyor ,bir gizli belgeleri yayınlanmıştır, Türk Silahlı Kuvvetleri bir plan yapıyor Temmuz 2001, o plan nedir, o planda ABD ‘den önce Kuzey Irak’a vaziyet edilmesi ve Türkiye’nin toprak bütünlüğünün ileri hatlardan savunulması planları.Dick Cheney geliyor, Kıvrıkoğlu ile görüşmek istiyor Kıvrıkoğlu görüşmeyi red ediyor, bu baskılarla Türkiye karşı karşıya ve yine Amerika Kıvrıkoğlu”nun yerine Hilmi Özkök’ü hazırlıyor ,Amerika’nın bu siyasi amaçlarına uygun bir senaryo üretiliyor, bir kurgu üretiliyor, bu kurguda da kimler hedef alınıyor ,son iki Genel Kurmay Başkanı ,Amerika’ya boyun eğmeyenler, İşçi Partisi ,Amerika’nın karşısında dik duran parti , diğer yurtseverler , şimdi bu bizim savunmamızın esasıdır,ben işte bunun için istiyorum, ben 45 nolu sanığım benim sorgumdan evvel ben bu belgeyi göreceğim , bu isimleri göreceğim, bu isimler gizlenemez, bu isimler gizlendiği zaman Türkiye ye karşı tertip gizlenmiş olur, bu isimlerin üzerinin kapatılması ,bakın MİT kapatmıyor, hatta tahmini olarak söylüyorum ,yorum olarak söylüyorum bilmiyorum ama ben bu şemanın özel olarak MİT tarafından Türkiye ye yönelik tertibi bütün kamuoyu ve mahkemeniz görsün diye böyle yollandığı kanısındayım , yani görün kimler hedef alınıyor , Türk ordusu hedef alınıyor , vatanseverler hedef alınıyor görün mahkeme görsün diye bu yollanmıştır, bu niçin kapatılmaktadır , niçin Amerika’nın suçu ve bu tertip, bu suç gizlenmektedir, niçin savcılar bu gizleme işine, karatma işine ortak olmaktadırlar, bunların aydınlanması bakımından bu belgenin açık bir şekilde derhal, derhal efendim derhal aksi takdirde bizim savunma yapmamız mümkün değildir, saygılar sunuyorum,dedi.

Sanık Hüseyin Görüm söz istedi verildi” Saygıdeğer başkanım vereceğim isimleri, vereceğim isimleri eğer buraya tanık olarak getirtebilirseniz yakın Türk tarihinin hepsini çözeceksiniz ama bu isimleri ,buradan nasıl olsa kaydoluyor mutlaka ve mutlaka buraya getirebilirseniz her şeyi çözeceksiniz , her şeyi ama bunun sözünü burada veriyorum, isimleri sayıyorum ,dedi.

Mahkeme başkanı “ bunları dilekçe ile detaylı bir şekilde yaz “

Sanık Hüseyin Görüm “ şimdilik ben sayayım efendim, ben yazı yazmasını bilmiyorum, hemen burada sayayım hemen nasıl olsa kayda geçiyor, Ulusal Güç Birliği Yeniden Kuvayi Milliye’den itibaren, bunlarla da gazeteden filan okuduğum isimler değil bire bir görüştüğüm insanlardır, profesör Anıl Çeçen , Tayyip Yalın , Şakir Keçeli , Arif İskender Köndal , Büyük Ortadoğu projesinin Ermenistan eş başkanı Kaan Soyak , Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ‘ın bacanağı Nuri Vardarbaşı ,Suriye-Türkiye ilişkilerinin yönlendirmesinin başı Vahit Özkaya, eğer bunları buraya getirtebilirse yakın Türk tarihinin her şeyini çözeceksiniz ,Bu arada VKGB’den Taner Ünal,Hasan Kundakçıbaşı,çok çok önemli olan Nihat Gürkan ama çok önemli ve bunun yanı sıra Nihat Gürkan’a yardımcılık yapan Mustafa Alpay,savcı beyler bunu iyi dikkate alın,dedi.

Mahkeme Başkanı” Ne için dinleyeceğiz onları”

Sanık Hüseyin Görüm” Benim anlatacaklarımı onlarda burada olacaklar ve tek tek soracağım ,şunla şu oldu, bunla bu oldu,tek tek hepsine ,dedi.

Mahkeme Başkanı” İstersen seni bir dinleyelim,anlat bize”



Sanık Hüseyin Görüm” Ben zaten burada savunma yapmayacağım, ben yaşadıklarımı anlatacağım size,ne yaşadıysam am ,nasıl Terörle mücadelede anlattırdılar, Türkiye’den sakladılar,daha halen saklıyorlar,burada hepsini anlatacağım ,dedi.

Sanık Kemal Kerinçsiz söz istedi ,verildi: Sayın başkanım,sabah Ali Yiğit ile bir telefon konusu oldu , dedi ki bana Kemal Kerinçsiz telefon açtı,ben onu sesinden algıladım, kesinlikle böyle bir telefon söz konusu değil, onun vermiş olduğu telefon ile benim yaklaşık 17 yıldır hiç değiştirmediğim cep telefonum,ev telefonum, büro telefon numaralarımın yazılmasını hatta bir zaman kaydı da değil , o 3 veya 4 ay önce dedi, yani benim tutuklandığım tarihten 3 veya 4 ay önce dedi, bütün zamanlar 2000 yılından itibaren dahi sorulabilir,ikinci hadise Av. Mehmet Sami Selçuk,onunla görüşmelerim aslında yine o konuştuğumuz konuları aydınlatıcı mahiyette olacaktır,7 görüşmem vardır, bütün olaylar orada anlatılmıştır, karşılıklı olarak konuşmalar vardır, özellikle istirham ediyorum, sayın savcılar tarafından tek bir tapesi konulmamıştır çünkü konsa mekanizma çökecek,o 7 veya 8 tapenin de mutlak suretle celbinde fayda vardır,onun dışında yine Salı günkü bir hadise de Oktay Yıldırım’ın Büyük Güç Birliği derneğine üye olduğu kanaatini ileri sürdü sayın savcı,böyle bir üyelik söz konusu değil , ne kurucular kurulunda ne de normal üyede , belgesini sunuyorum ama İstanbul Valiliği Dernekler masasına gönderilmesinde fayda var, bilgi olarak sorulsun , yine Büyük Hukukçular Birliğinin hiçbir onur üyesi yoktur,Oktay Yıldırım dahil, öyle bir düşüncemiz vardı, bütün sivil toplum kuruluşlarına özellikle toplum kesiminden faydalı işler yapmış olan insanlara önerecektik,bir kısım önerilerde de bulunduk bazı kişilere, mahsurları olabileceğinden vazgeçtik, bu konunun da İstanbul Valiliği Dernekler masasından sorulmasını arz ediyorum, teşekkür ederim,dedi.

Sanık Oktay Yıldırım müdafii Av. Murat İnan söz istedi, verildi:Sayın başkanım bugün huzurda ifade veren sanık Ali Yiğit’in beyanlarından birçok çelişkiler ortaya çıkmıştır ve bu çelişkilerden de sanık Ali Yiğit’in birçok gerçeği gizlediği de aşikardır, tabi ilerleyen sorgu aşamalarında defaetle bu sanığın yeniden bilgisine başvurulacağı bir gerçek olduğundan dolayı ve bu beyanlarında ortaya çıkan çelişkiler de sanık hakkında önemli ölçüde bir suç şüphesi uyandırdığından dolayı sanığın tutuklanmasına karar verilmesini talep ediyoruz,dedi.

Sanık Mehmet Demirtaş müdafii Av.Yusuf Çolak söz istedi, verildi: Benim müvekkilim huzurda ifadesini vermiştir, kendisi bu davadan dolayı ilk tutuklu olan sanıktır, zannediyorum bizimle olan bölüm takdir edersiniz ki bitti, kendisi uzun zamandır tutuklu kalmış bir iş adamıdır, sorulara da gerektiği şekilde cevap vermiştir, bundan sonra ki yargılamada tutuksuz olarak yargılanmasını talep ediyorum, dedi.

Sanık Gazi Güder müdafii Av. Özbay Demirel söz istedi, verildi: CMK’nun 216. maddesinde delillerin ortaya konulması ve Reddi kısmı vardır, burada son maddenin delillerin ortaya konulmasına başlanır diyor, sonuç olarak bunu anladığımız deliller ortaya konulur diyor, sayın savcı da sürekli yapmış olduğu mütalaalarda kuvvetli suç şüphesini gösteren delillerin bulunması nedeniyle tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesini istemiştir ancak sorun şudur burada bombalar yok,deliller yok, dolayısıyla 216’da delillerin ortaya konulmasını istiyor, deliller dosyada yoktur, imha edilmiştir, dolayısıyla ne siz, ne bizler , ne sanıklar delilleri görmüş değiliz, delillerin olmaması sebebiyle dolayısıyla dava düşmüştür artık bu yok hükmündedir, yok bir delildir, bundan dolayı bu delile dayanarak çoğu kişinin tutuklanması hukuka aykırıdır,delilin olmaması sebebiyle 216.madde gereğince ortaya konulmaması , sunulmaması nedeniyle müvekkilimin tahliyesini istiyorum, dedi.

Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk müdafii Av.Yaşar Ağsu söz istedi, verildi: Saygıdeğer başkanım,değerli Kemal Kerinçsiz’in bu duruşmada talep ettiği şeyi ben daha önce bizim bakımımızdan da istemiştim ama tüm sanıklar için gerekliliği bir kez daha göz önüne çıktı,zaten yasaya göre yaptığımız tahkikata ek etmediğimiz tapeleri ilgilisine iade etmek ondan sonra imha etmek zorundasınız, çünkü bu delillerin durumu gibi bir durum ortaya çıkar, ben aynı şeyi birkez daha yineliyorum ve genişletiyorum ,tüm sanıklar bakımından iddianame ekine konulmamış tapelerin ilgililerine delil olarak kullanabileceklerimiz,belirlememiz bakımından tebliğini talep ediyoruz, böylece sayın savcılarımızın dediği gibi 2000’den 20008’e kadar şu kadar kez görüşmüşsün,bunun kaç tanesinin mesajlaşma, kaç tanesinin bayram mesajı olduğu ortaya çıkmayacak, soyut ,sebebe bağlı olmayan kaynaksız bir suçlama olacaktır, birde efendim bu gün Ali Yiğit duruşması sırasında tatbikat yaptırılırken kendisinin dışarıda, arabada iki polisle ve çok rahat oturduğunu , cümlesi aynen böyleydi, diğer üç kişinin ise eve girdiğini söylemişti, bu durumda ortada ciddi bir suç ihtimali var,zabıt mümzileri huzurda dinlenmeli,tahminimiz gibiyse zabıt mümzileri hakkında suç duyurusunda bulunulmalı ve bu evrak sahteciliğinden , bir hususu da saygıdeğer başkanıma Av. Yaşar Ağsu olarak arz etmek isterim, hiçbir surette mahkemenizin kamunun bana verdiği görevi yaparken yetkimin dışına çıkmam, saygıdeğer savcılar ki Mehmet Ali beydi bugün,Ali Yiğit konuşurken müdahalesi soru tarzında değildi aksine sayın başkan işte onun kafası karıştı, şu oldu, bu oldu gibi Ali Yiğit merak etme , bu kadar sıkıştırıyorlar ama ben buradayım tarzı bir mesajla yaklaşıldı, benim konuşmamda o soru üzerine müvekkilimi gösterip , Muzaffer Tekin ‘den en az Muzaffer Tekin kadar televizyonda gözükmüş bir kişiyi de tanıyor musun deyip peşine de saygıdeğer duruşma savcılarımızda,şimdi iddia Mehmet savcıları demiyorum, bu konunun mesajını vermek ve mümkün olduğu kadar bizim bu dosyada yapmaya çalıştığımız gibi ki sevgili savcımız Nihat Bey’in o durumun açıklığa kavuşturulması için ben bu soruyu sordum cümlesinden ,işte yani savcının yapması gereken, bunu arz etmek için vurgulamıştım, orada biraz görev ve yetki sınırımı aşmış gibi gözüktüm, arkadaşlarımda o yüzden biraz duygulandılar, bunu saygıdeğer başkanıma arz etmek isterim, kesinlikle sizin otoritenizi sarsmadım, dolayısıyla böyle C. Savcılarımızla bunu dengelemizde yarar oluyor,bazen böyle birbirimizi uyarıyoruz,dedi.

Sanık Fuat Turgut müdafii Av.Zeynep Avcı söz istedi, verildi: Benimde burada müvekkilimle ilgili yok sayılması gerektiğini düşündüğüm delillerim var ve bununla ilgili de ayrıca biran önce Türkiye’deki bütün barolar ve barolar birliği hatta Hakim savcılar yüksek kurulunun biran önce gözlemci olarak bu mahkemeye katılması ve gerekli gördüğü işlemleri yapması gerektiğini düşünüyorum,dedi.

Mahkeme Başkanı “Mahkeme herkese açık “

Sanık Fuat Turgut müdafii Av. Zeynep Avcı devamla; Ben bu mahkeme aracılığıyla bu duyuruyu yapayım çünkü size yapacağım buradan yapacağım bir tebliğ muhtemelen gerekli her yere iletilecektir diye düşünüyorum,yoksa benim tek tek tebliğ yapmam zor olur, bu benim için kestirme bir yoldu, burada yargılanan bazı avukatlar var, benim müvekkilim gibi ve bu avukatlar hakkında dosyaya delil olarak sunulan şeylerden birisi bu avukatların girdiği davalar, hiçbir zaman hiçbir mahkemede bizim girdiğimiz savunduğumuz davalar bizim aleyhimize asla ve katta delil olamaz, delil hükmünde sayılamaz, bu bizler için hatta hakimler ve hatta savcılar verdikleri takipsizlik kararı hatta verdikleri beraat kararı için ,dedi.

Mahkeme Başkanı”Yasanın açık hükümleri bunlar”



Sanık Fuat Turgut müdafii Av. Zeynep Avcı devamla;Evet ama efendim böyle bir yolu açmak mümkün olabilir mi özellikle diğer kayıtlarla da bunu ortaya koyan kuvvetli hiçbir delil yokken tamamen yorum olduğu hiçbir somut ilinti kurulamadığını özellikle değerlendirmesi gerektiğini düşünüyorum mahkemenin ve bu hususları değerlendirmesini yaparken mutlaka göz önünde bulundurulmasını, bu delillerin zaten yok hükmünde sayılması gerektiğini düşünüyorum, yine benim bu yargılama mekanı ile ilgili ben bugün sabahtan beri üç veya dört kere söz almaya çalıştım ama hiç mümkün olmadı ve burada da yine el kaldırarak ilkokul çocukları gibi söz istemeye çalışmak benim için açıkçası çok onurlu ve iyi bir şey gelmiyor bana, dolayısıyla bu noktada artı diğer pek çok şeylerde söz konusu olduğunda adil yargılanma ilkelerinin burada çok yerine getirilemediğini mahkemenin tüm gayretine rağmen mevcut koşullar yüzünden getirilemediğini düşünüyorum, bu noktada da açıkçası Devletin bu konuda bizlere, size ve bize ve sanıklara karşı yükümlülüğü olduğunu düşünüyorum, dolayısıyla Devlet,Üzgünüm ama benim imkanım bu, ben size bana karşı suç işlediniz diye yargılarım ama nerede olacağı , adil yargılanma konusunda mekanda dahil hiçbir şeye sözünü veremem,sizde artık buna katlanıverin ,idari ediverin tarzındaki bir yaklaşımı bence hiçbir hukukçunun kabul etmesi söz konusu olmamalı, kaldı ki üç avukat kuralının da bunun bir uzantısı olabileceği ihtimalini de düşünürsek Anayasa mahkemesinin iptal kararına rağmen,bunun çok da adil yargılanma koşullarının burada uygulanmadığını düşünüyorum, uygulanmasının mümkün olmadığını ve bunun Devletin yükümlülüğü olduğunu düşünüyorum, öte yandan iddianamenin okunması aşamasında, bununda söylemek gerektiğini düşünüyorum, bilindiği gibi iddianame okunmadan önce bizim ,savunmanın herhangi bir itiraz hakkı yok,dolayısıyla bu bizim ister istemez Avrupa İnsan Hakları sözleşmesi madde 6 ve madde 13’deki yargı yerine erişim kuralının ihlalidir,bu hususunda ayrıca dikkate alınmasını istiyorum kaldı ki bu iddianamenin artık burada fiilende ortaya çıktığı üzere 12 günde okunmasının mümkün olmayacağı da ortadadır, dolayısıyla tüm bunlarında değerlendirilmesi daha doğrusu bu tespitlerin yapılmasını mahkemece ve bütün bunların göz önünde bulundurulmasını talep ediyorum, bununla ilgili yine aynı şekilde telefon dinlemeleri ve gizli tanıkların da hiçbir şekilde yok hükmünde sayılmasını,delil olarak kabul edilmemesi gerektiğini düşünüyorum çünkü dürüst mahkeme ilkeleri esas alınarak bu delillerin tespit edilmediğini, ele geçirilmediğini düşünüyorum,yine yansız mahkeme ilkesinin ihlal edildiğini düşünüyorum ve tüm bu taleplerimizin ve itirazlarımızın değerlendirilmesini talep ediyorum efendim, dedi.

Sanık Kemal Kerinçsiz müdafii Av. Tolga Akalın söz istedi, verildi: Muhterem heyet ve sayın başkan malumunuz olduğu üzere Barika-i hakikat müsademe-i efkardan çıkar diyor eskiler yani hakikat şimşeği fikirlerin tartışmasından çıkar, dolayısıyla bugüne kadarki taleplerimiz usul muvacehesinde taleplerdi,şuan ki tahliye talebine dayanak edeceğimiz konularda da şuana kadar işlenmiş olan,alınmış olan ifadeler ve bu ifadelerdeki usulü hataları içerir bir tahliye talebimiz olacak yani dayanaklarımızı yine usulü talepler oluşturuyor, bir ufak sorunumuz var, af buyurun amiyane tabirle veledi zina olarak tabir edebileceğimiz bir bomba grubuna sahibiz,buna niçin veledi zina diyorum,çünkü 12.06.2007 tarihinde bu bombalar Trabzon’dan Ümraniye’deki Asayiş müdürlüğüne ihbar edildiğinde asayiş ekipleri ,Tem ekiplerini de alarak olay mahalline intikal ediyorlar,olay mahalline intikal ederken aynı zamanda iki gruba da haber veriyorlar, bunlar kim,bomba imha uzmanı grubu ve olay yeri inceleme grubu,akabinde asayiş ekipleri usulüne uygun bir arama kararıyla, alınmış arama kararı usulüne uygun, olay mahalline giriyorlar, kiminle beraber,bomba imha uzmanı ekipleriyle beraber, olay mahallinin çevresini onlar kontrole alıyorlar, bomba imha uzmanları içeri giriyor,bu asayiş ekibinin tuttuğu tutanağa bakarsanız, onlar diyorlar ki olay yeri inceleme ve bomba imha uzmanları ile birlikte girdik biz, oysa yine birinci Cd içerisinde olay yeri inceleme ekibi, 4461 sayılı ekibin tuttuğu tutanağa bakarsanız, biz diyorlar ki olay mahalline gitmedik, biz geldiğimizde bombalar zaten olay mahallinden kaldırılmıştı, biz bombaları Ümraniye’de emniyet müdürlüğünde gördük, şimdi bunlardan birinci tutanak, bu Tem şube elamanlarıyla , asayiş büro ekiplerinin yaptığı tutanakta , tutanak saat itibariyle 19.40’da tutulmuş bu tutanak, bu tutanakta bombaların olay mahallinden alındığına ilişkin bir ibare yok, yine bu tutanakta olay yeri inceleme ekibinin de olay yerinde olduğuna ilişkin bir tabir var, 4461 adlı tutanağa bakarsak olay yeri inceleme ekibinin tutanağına, 18.40’da ihbar almışlar, 19.20’de Ümraniye’de olmuşlar, 19.30’da da bombaları Ümraniye’de görmüşler, nerede Ümraniye Emniyet Müdürlüğünde ve bomba imha uzmanı ekiplerinin bir polis memuru ile birlikte tuttukları tutanağa bakarsanız da saat 8.30’da tutulmuş bir tutanakla bombalar nereden kaldırılmış, olay mahallinden kaldırılmış, şimdi daha ilginç bir durum var ,o da şu, usulüne uygun bir arama kararı alınmış ama, usulüne uygun bir el koyma kararı yok, el koyma kararı yerine geçen belge şu, savcı görüşme ve talimat alma tutanağı, burada bir polis memuru,sayın savcıya,Tahsin Uyav isimli savcımıza telefon ediyor, sayın savcımızda diyor ki tamam siz bu bombalara el koyun, telefonla talimatla el koyuyorlar, bir tutanak yapılıyor, kabul edelim ki bu usulüne uygun olmayan ama usulüne uygun bir tutanak olarak bunu kabul etsek dahi bunun saati de 20.50, yani her halükarda velev bomba imha uzmanı ekiplerinin ifadesinde 8.30’dur biliyorsunuz 20.30, velev olay yeri inceleme ekipleri ki 07.30’dur Ümraniye ‘de şubede görüldüğünde bombalar, bu el koyma yazılı , yani 127’ye göre uygun olmayan esasen, ama biran için uygun olduğunu kabul ettiğimiz bu evrak 20.50’de tanzim ediliyor, şimdi ikinci garabet cephesi buradan sonra başlıyor, olay yeri inceleme ekibi ve olay yeri inceleme yönetmeliği var 17916 sayılı resmi gazetede yayınlanmış bir yönetmelik bu, bu yönetmeliğin birinci amir maddesi şu, diyor ki yönetmeliğin 10. maddesine göre Mahalde ana çalışmayı yapacak grup teknik gruplardan mutlaka faydalanır ve üç tür teknik grup saymış, bunlar parmak izciler, bomba imha uzmancıları ve balistik uzmanları, şimdi ilginç olan şu bomba imha uzmanı ekibinin sahaya girip bombayı tespit etmesi anlaşılabilir bir şey, peki olay yeri inceleme ekibi buraya gelip de saç dokusu, organ dokusu, kıl, başka parmak izi, buraya çatıya çıkarken oluşturulmuş parmak izlerini almayacak mı efendim,yani sadece bombaları alıp , kaldırıp götürmekle bir yerin olay yeri incelemesi tamamlanacak mı , elbette ki hayır ve böyle bir olay yeri incelemesi yapılmıyor bu mahalde, yani ola ki bu bombaları başka biri koydu, ola ki giderken ceketi takıldı, ceketinin hasbelkader x bir noktası şuraya takılarak kaldı orada yani tıbbi tahlile konu olabilecek , bu yapılmıyor,peki bu benim el koyma yazılı emri olarak nitelendirmediğim ama her halükarda böyle bir emir olarak nitelendirilse bile bu emirden sonra sayın savcılıkça ne yapılıyor, şimdi yapılması gereken şu , bu bir yazılı emirse bu yazılı emre istinaden yine 127’ye göre gecikmesinde sakınca bulunan hal olduğundan dolayı ne yaparsınız Ümraniye Sulh Ceza hakimliğine gidersiniz ,24 saat içerisinde bu el koyma kararının onama kararını istersiniz, bu yapılmıyor, zaten bu saat itibariyle dosya esasen Ümraniye savcılığından çıkıyor, nereye geliyor, 250. madde ile yetkilendirilmiş DGM savcılığına geliyor, peki o zaman DGM savcılığı şunu yapabilirmiydi, bunu alıp bununla beraber o andaki nöbetçi İstanbul 10. ağır ceza mahkemesi başkanlığına bunla başvurabilirmiydi, belki başvurabilirdi fakat sayın DGM savcısı Zekeriya Öz’de bunu yapmıyor, Zekeriya Öz yeni bir talepte bulunuyor, bu hiç yokmuş gibi bir talepte bulunuyor ve bu belge keenlemyekün hale geliyor o an itibariyle, kaldı ki usulsüz bir belgedir yazılı emir içermesi gerekir, telefon talimatı olamaz, velev ki usule uygun olsa bile keennemyekün hale geliyor ve bakın bu başvuru üzerine 12.06.2007 tarihinde el konulan bombalara 13.06.2007 tarihinde el koyma kararı veriliyor,yani bombalar mahallinden kaldırılıyor, götürülüyor, paketleniyor,balistiğe yollanıyor ama el koyma kararı 13’ünde yeni veriliyor, şimdi bu el koyma kararı elbette hukuk tarihine geçecek bir garabeti de kendi içerisinde barındırıyor çünkü bu bir el koyma kararı değil aslında bir el karar, bakıyorsunuz el koyma kararında 127. maddeye göre el koydum diyor, hangi tarihte el konulduktan fiilen bir gün sonraki tarihte,ikincisi kalkıyor 137. maddeye görede imha et diyor, kim 10. Ağır ceza mahkemesi sayın üyesi sanırım Ahmet Civelek, 137. maddeyi tetkik ediyorum arkadaşlarımızda usulden baksınlar evet 137. madde bir imha maddesi ama bunun bir sorunu var,bu imha sadece kanun dışı dinleme yapılma hallerinde elde edilen iletişim tespit tutanaklarının imhası, yani 137. madde bir bomba imhası maddesi değil, 137. madde kanun dışı iletişim tespit tutanaklarının imhasını düzenleyen bir madde , mahkemenin gerekçesi aynen 137. madde birinci Cd içerisinde efendim, peki bundan sonra ne oluyor, bu imhadan sonra 13 gün içerisinde bu bombalar imha ediliyor, peki ne yapılabilirdi , bizim bu konuda Devlet olarak ,bir çadır Devleti değiliz,bir mevzuatınız var mı var, bizim suç eşyası yönetmeliği diye bir yönetmeliğimiz var, bu yönetmeliğin 5. maddesi açık bir şekilde temel prensibi koyar, suçtan elde edilen malzeme alınır ve emanete kaydedilir, 9. madde istisna getirir, saklanmasında sıkıntı bulunan emanet dairesinde saklanamayacak malzemeler ile ilgili bir yöntem belirler, bu yöntemle ilgili velev savcılıkta bir mahal tayin edebilir velev mahkemede bir mahal tayin edebilir ama standart yöntem şudur,bu tür patlayıcı maddeler bağlı bulunulan ildeki jandarmanın ilgili amiri çağrılır, bu maddeler üç halde tutanak üç suret tutanak yapılır ve jandarmaya teslim edilir, velev soruşturma velev kovuşturma aşamasında yeniden incelenmek üzere, bu yapılmıyor ki jandarmada bunlardan fazlalık varsa ordu donatıma yollar , ordu donatımda da bunlar muhafaza edilir, muhafaza koşulları içerisinde ve alelacele bir imha oluşturuluyor şimdi sayın başkanım, bizim bu yargılamada durma kararındaki talebimiz ortada aslında bir örgüt olmadığı, bir örgüt olmadığından dolayı yani varlığını ve yokluğunu tartışamayacağımız bir örgüt olmadığı meselesini sayın Doğu Perinçek’de bu akşam onu hatırlattı, şimdi ikinci sıkıntımız bizim şu bu birinci grup bombalar adli vicdan nezdinde eminim ki biliyorum ki mahkemenizin de istikbalde yapacağı tespitte hukuk dışı elde edilmiş delildir, peki bu sözde örgütün bir başka bomba grubu var mı , var efendim , onlarda Eskişehir’de yakalandılar, Fikret Emek adlı sanıktan sadır edilmiş bomba grubu,bu bomba grubu ile ilgili de Terörle mücadele şube müdürlüğünün bir yazısı var, 415.klasör 30.sayfada , diyor ki bahse konu patlayıcı maddelerin bomba imha ve inceleme şube müdürlüğü uhdesinde muhafaza edilecek herhangi bir depo bulunmadığı, bu tür patlayıcı maddelerin herhangi bir şekilde eğitim amaçlı dahi kullanılamayacağı anlaşılmış olup, kullanıma elverişsiz olduklarından dolayı imha edilmeleri gerekmektedir, yani Eskişehir’de yakalanan el bombaları ile ilgili yine emniyetin vermiş olduğu tanzim etmiş olduğu bir tane rapor, bütün bu noktada bir başka mesele daha var , o mesele de şu, yine 235. nolu klasörün bir bölümünde sayın emniyet mensupları bir yazı yazarken aynen şöyle bir şey demişler, Fikret Emek Eskişehir ilinde yakalanmıştır ancak bu şahsın olay kapsamında yakalanan şahıslarla herhangi bir ilişkisi tespit edilememiştir, bunu da emniyet yazmış, şimdi böyle olunca bir ana Ergenekon şeması var ortaya konulan bu ana Ergenekon şemasında Fikret Emek nerede görevli, altı tane temel daire var bunun dışında kimsenin bilmediği sadece bu bir numara olarak adlandırılan büyük başkanın büyük kaanın bildiği bir kontrol dairesi var,Fikret Emek orada görevli, Fikret Emek’in elinde halkı hükümete karşı isyana silahlı isyana tahrik edebilecek bomba grubu yok, Fikret Emek’in elinde müstakil kendisine ait getirdiğini söylediği bir Kanas marka tüfeği var, bunun dışında bu örgütün elinde de çakaralmaz olarak nitelendirilen 7.65 veya 9 mm. Boyutlarında çok ucuz nitelikli herkezde bulunabilir nitelikli birkaç tane ruhsatsız silah kaldı, dolayısıyla buradaki müdafisi bulunduğum sanık esasen silahlı örgüt üyesi olmaktan yargılanıyor, iki grup silah var ve bu birinci grup silah az önce anlattığım bu hukuki durumda ikinci grup silahta hale hazırda arz ettiğimiz durumda,silahlı örgüt üyesi olmaktan yargılanıyor ve halkı hükümete karşı silahlı isyana tahrikten yargılanıyor sayın Kemal Kerinçsiz, bu soruşturma başlanana kadar bu Ülke’de şüpheden sanık yararlanır ilkesini cari olduğunu, bu soruşturmayla beraber şüpheden kamunun yararlandığı yeni bir döneme girdiğimizi tespit etmiştim ve size üçüncü celsede bu yargılamada soruşturma makamlarının perdeleme sanıklar kullandığını anlatmıştım, iki tür perdeleme sanıktan bahsetmiştim, bu gün az önce Yaşar bey’inde müdahale ettiği gibi bugün belirli gurup perdeleme sanıkların ilk nüvelerini biz bu yargılamada gördük, hukuk adalet ister biliyoruz ki adalet sabır ister ancak şüpheden sanığın yararlanması evet, şüpheden kamudan yararlanmasına da evet ancak hakikatten sadece sanıklar yararlanır sayın başkan, bu davada istikbalde kararınızda tespit yapabileceğiniz herhangi bir bomba kalmadı, sadece sayın Vedat Yenerer’in 17.02.2008 tarihinde yani göz altına alınmadan üç gün önce Yeniçağ’da gazetesinde bir yazısı var, yazısının bir bölümünde diyor ki kulağıma gelenlere göre Emniyet çeşitli yaptığı aramalardaki bazı silahları zabıt altına almayıp yeni silah depoları üretiyor, eğer böyle bir şey yapılıyorsa bu çok büyük bir tehlikedir diyor, dolayısıyla sözde örgütün olmayan silahlarla asgari olarak TCK 313 ve 314. maddeleri matuf suç işleyemeyeceğinden dolayı ve bu halin hukuk nezdinde netleşmiş olmasından dolayı müvekkilimi adli vicdanınıza emanet ederek ,saygılar sunuyorum efendim, dedi.

Yüklə 0,69 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin