T.C
İSTANBUL
13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI
BEŞİKTAŞ / İSTANBUL
( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ )
DURUŞMA TUTANAĞI
ESAS NO :2008/209
CELSE NO :15
CELSE TARİHİ :18.11.2008
BAŞKAN :KÖKSAL ŞENGÜN 20909
ÜYE :HASAN HÜSEYİN ÖZESE 28298
ÜYE :SEDAT SAMİ HAŞILOĞLU 37266
C. SAVCISI :MEHMET ALİ PEKGÜZEL 33954
C. SAVCISI :NİHAT TAŞKIN 36924
KATİP :BURAKHAN ERGİN 93829
18.11.2008 tarihli oturum açıldı ,
Tutuklu sanıklardan Orhan Tunç, Abdurrahman Arapoğulları ve Murat Çağlar’ın rahatsızlıkları nedeni ile duruşmaya getirilmedikleri, diğer tutuklu sanıkların hazır oldukları , başka suçtan hükümlü ve tutuklu sanıklar Semih Tufan Gülaytay ve Sedat Peker’in de geldikleri görüldü
Huzurdaki yerlerine alındı,
Tutuksuz sanıklardan, Güler Kömürcü Öztürk, Emin Caner Yiğit, İsmail Eksik, Hayrullah Mahmut Özgür ile bir kısım sanıklar müdafileri , sanık Muzaffer Tekin ve Rafet Arslan müdafii Av. Engin Çelik Kadıgil, Muzaffer Tekin müdafii Av. Selin Deviren Tahtabiçen, Sanık Erkut Ersoy müdafii Av. İsmet Koç, Sanık Rasim Görüm müdafii Av. Önder Aktosun , Sanık Halil Behiç Gürcihan müdafii Av. Ercan Birol, Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk müdafii Av. Yaşar Ağsu, Sanık Ergün Poyraz müdafii Av. Hasan Gürbüz, Sanık Kemal Kerinçsiz müdafii Av. Gönül Kerinçsiz, Sanık İlhan Selçuk müdafii Av. Özgün Erbaş, sanık Doğu Perinçek ve bir kısım sanıklar vekili Av. Hikmet Fırat Arslan, sanık Ümit Sayın müdafii Av. Mehmet Aytekin, müdahil Şebnem Korur Fincancı vekili Av. Ayşe Batuhan, Hafize Çobanoğlu ve Av. Ali Koç isimli müdafilerin de geldiği görüldü.
Huzurdaki yerlerine alındı.
Bu arada tutuklu sanıklardan Sevgi Erenerol henüz cezaevinden getirilmediği görüldü,
Açık yargılanmaya devam olundu,
Geçen oturumda sanık Muzaffer Tekin’in sorgusunun yapıldığı , sanık müdafiine söz verildiği sırada zamanın dolduğu anlaşıldı.
Bu oturumda sanık Muzaffer Tekin müdafii huzura alındı.
Muzaffer Tekin müdafii Av. Engin Çelik Kadıgil’ e söz verildi:
Sayın başkanım 1 klasör halinde savunmamızı yazılı olarak sunuyoruz.dedi. Devamla, bunun dışında Muzaffer Tekin huzurda çok ayrıntılı net, keskin ve ikna edici şekilde olayların tümünü anlattı, iddianamedeki aleyhine olan tüm suçlamalara bire bir cevap verdi, şimdi bizde takdir edersiniz ki savunmamızın temelinde iddianame ve iddianamede müvekkilime atfı cürümde bulunan yerleri teker teker incelemiştik ve o bağlamda cevaplar hazırlanmıştık ancak bir çok meslektaşımın olayı oldukça hızlandırmak babında bize kısa kesmemiz konusunda telkinleri oldu o yüzden mümkün olduğunca kısa keseceğim tutuklu sanıklara olan saygımdan sayın başkanım elimizde elimiz de ne var bizim aslında 200-300 sayfaya sığabilecek bir iddianame tekrarlar oluşturularak 2455 sayfaya ulaşmış iddianamede değerleme başka hiçbir şey yok tekrarlar var değerlemeler var alıp yapıştır kopyala yapıştırma kopyalama yapıştır yöntemleri ile iddianame o hale getirilmiş ki hiçbir şey anlaşılmasın diye yazılmış yani bu iddianamenin yazılış temeli insanlar okusun ama hiçbir şey anlaşılmasın kafaları karışsın gerçek anlamda psikolojik harp babında yazılmış sayın başkanım yani öyle ki insanların telefon görüşmelerinde nasılsın , iyi misin, uğradım yerinde yoktun gibi olayla, dosya ile, suçla hiçbir ilgisi olmayan beyanları bile iddianameyi eklenerek ki bunların iddianamenin ekinde bile olmaması gereken şeyler iddianameye eklenerek çok sayfalar oluşturulmaya çalışılmış insan isterse hiç olmayan yerde 10 binlerce sayfa oluştura bilir bu Ergenekon la ilgili dava açıldıktan sonra internetten indirdiğim sayfalara dün şöyle bir göz gezdirdim bilmem kaç GB’a ulaşmış 36 bin sayfaya ulaşmış şimdi onları basıp buraya getirmek komik olurdu sayın başkanım CMK ’nun amir hükümleri var TCK ’nın amir hükümleri var iddia makamı CMK ’nun amir hiçbir hükmünü yerine getirmemiştir bunların tamamını yok saymıştır 177’ maddeyi sadece 4’üncü maddesi iddianamede yüklenen suç oluşturan olaylar mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır, diyor. şimdi ortada somut hiçbir delil olmadığı için durmadan dedi ki, demiş ki, dedi ki, demiş ki lafları ile ancak iddianame oluşturulmuş. 5’inci madde ise şöyle diyor efendim iddianamenin sonuç kısmında şüphelinin sadece aleyhine olan hususlar değil lehine olan hususlarda iddianameye derç edilir yazılır davamızda 86 tane sanık var bunlardan 46 tanesi tutuklu bu sanıkların hiç birinin lehine 18 aylık bir soruşturmada hiç bir şey bulunamayacak olacak ki hiç bir şey yazılmamış sayın başkanım bunu iyi niyetle falan açıklamak kesin olarak mümkün değil sayın başkanı saygıdeğer üyeler bu olayın başlangıcı Van da başlamıştır, Van Yüzüncü yıl Üniversitesinde güçlerini birileri test ettiler sonra Şemdinli ye geçtiler çünkü Van da o kadar başarılı olmuşlardı ki Şemdinli de bu olayı güçlerini test ettiler güçlerinin doruklarını öğrenmek istediler Şemdinli de ikinci bir kez bu olayı kullandılar ancak Şemdinli de öyle bir olay oldu ki orda hedefleri çok büyüktü TSK’nın Kara Kuvvetleri Komutanını hedef almışlardı, çeteci demişlerdi Türk ulusunun ve Türk ordusunun tepkisi anayasal kurumların tepkisi çok fazla olduğu için orda adamlarında birini harcamak durumunda kaldılar bir adında başında savcı olan bir kişi orda mesleğinden oldu bu durumda geri adım atmak durumunda kaldılar ne zamana kadar Danıştay kadar, Danıştay da yeniden bir güç denemesine kalktılar ha Danıştay olaylarını kendileri mi planladı çok uzaklardan söylüyorum efendim, kendileri mi planladı, hazır kucaklarına geldi onu mu kullanmaya karar verdiler onu tam olarak bile bilmiş değiliz bilmemizde mümkün değil orda ise yeniden güçlerini denemeye kalktılar ancak muvazzaf subaylar üzerinden hiç bir şey yapamayacaklarını çok iyi öğrenmişlerdi onun için sevilen ama emekli olan subayların üzerinde bu kez TSK yı vurmaya karar verdiler, Türk Silahlı Kuvvetlerini vurmaya karar verdiler diyorum çünkü onların patronları şu anda Atlantik ötesinde oturan kişi Türk ordusuna karşı ABD ‘yi arkamıza almamız gerekir bu bir buyruk o kişinin buyruğuna uygun olarak hareket ediyorlar sayın başkamın Van Yüzüncü Yıl Üniversitesinde ne oldu, çok kısa. Yüzüncü Yıl Üniversitesinde Türk hukuk sisteminin görmediği bir olay başlamıştı. Van CMK 250 madde ile yetkili C. Savcısı sayın Ferhat Sarıkaya Yüzüncü Yıl Üniversitesine aleyhine karşı bir soruşturma başlatmıştı burada hedef olarak Profesör Dr Yücel Aşkın rektör o hedef alınmıştı onun yardımcıları hedef alınmıştı oradaki insanlar hedef alınmıştı sonra, sonra Hürriyet gazetesinden çok kısa bir yazı efendim, yolsuzluk iddiaları yüzünden rektör profesör Aşkın ile birlikte beş kişilik memurlar koğuşunda tutuklu bulunan Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi genel sekreter yardımcısı Ender Arpalı intihar etti, Arpalı koğuştaki arkadaşlarına “çamaşır yıkayacağın” diyerek banyoya girdi ve kendini astı 14 kasım 2005 Hürriyet , hürriyetin bir yazısı 3000 yıl hapis isteniyordu sayın başkanım bu tutuklular aleyhine. tam 3000 yıl hapis neydi suçları efendim, üniversite ihalelerine fesat karıştırmışlar, tarihi eser varmış, şuymuş, buymuş Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörünün evine yüzlerce polis ve jandarma ile basılmış aranmış didik didik edilmiş. rektörlük binası aranmış Cumhuriyet tarihinde rektörlük binasının arandığını hiç duymadım 12 Eylül ‘de bile böyle bir şey olmamış diyo. sonra bu insanlar toplandı ve ilk duruşmada tüm tutuklular salıverildi ve ilk duruşmada beraat kararı çıktı sayın başkanım. ama bir insan ölmüştü. Enver Arpalı kimse bunun üzerinde durmadı. Hükümet durmadı , bakanlık durmadı adalet bakanı durmadı, barolar durmadı , sözde insan hakları örgütlerinin hiçbiri üzerinde durmadı bir insan ölmüştü Enver Arpalı’yı hiç tanımıyorum. ancak bu ölünün üzerine bu cinayetin üzerine insanlar durmadığı için, Devlet durmadığı için, Türkiye Cumhuriyeti devletini yönetenler, hukuk devleti ilkesini ihlal ettikleri için bu olayın üzerine gitmedikleri için, bu insanlar ikinci ayağa geçtiler olayın ikinci ayağına Şemdinli de başladı. efendim Şemdinli de ne olmuştu. Şemdinli de, CİA bir operasyon yapacaktı. bu operasyon el altından TSK’nın içindeki istihbaratçılara sızdırıldı. verilen emir üzerine birkaç tane astsubay olay mahalline giderek olayın ne olduğunu araştırmaya çalıştılar. bunlar oraya gittikleri zaman birden bire daha önce PKK bölge sorumlusu olan ve orada kitap evi işleten bir adamın kitap sattığı yere, oraya bomba atıldı, bomba atıldı. bomba atıldıktan bir iki dakika sonra insanların nereden çıktığı belli değil, binlerce insan astsubayların ve astsubayların aracının etrafını sardı. bagajı açtılar kendi elleri ile koymuşlar gibi bagajda silahlar ve bombalar buldular şimdi bomba atılıyor. tam yetişmiş astsubaylar, ama kimse ölmüyor. yani o kitap evi sahibine de bir şey olmuyor, hiç kimseye bir şey olmuyor, ancak hiç kimse sormuyor ki, bu kadar insan binlerce insan birden bire iki dakika içinde nasıl oldu, nasıl toplandılar da buraya geldiler, bu hiç kimsenin sorusu değildi. herkes sanki bir şeyler bulmuş gibi bu astsubayların üstüne saldırdı. sonra bu astsubaylar tutuklandılar efendim, bu astsubaylar tutuklandıktan sonra dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı, daha sonra Genel Kurmay Başkanı olan sayın Yaşar Büyükanıt “ben Ali astsubayın şahsen ve bizzat tanıyorum çok iyi ve düzgün bir insandır asla yasadışı işlere bulaşmaz” dedi. bunu der demez besleme basında korkunç bir kıyamet koptu. Efendim, Kara Kuvvetleri Komutanı adli yargılamaya engel oluyormuş Kara Kuvvetleri komutanı adli baskı altına alıyormuş gibi sözlerle korkunç şekilde bir saldırı başladı kime, o günün Kara Kuvvetleri komutanı Büyükanıt paşaya. bunun üzerine besleme basını bunu servisler yapıldıktan sonra geri döndü. aynı kişi yanı Yüzüncü Yıl Üniversitesinde Enver Arpalı’ nın ölümüne sebep olan kişi tekrar sahneye çıktı, ve ne yaptı daha önce söylediğin gibi Türk ordusuna karşı ABD’yi arkamıza almamız gerekir diyen şahsın buyrukları doğrultusunda, evet buyrukları doğrultusunda sayın başkanım, hedeflerini Ankara ya yöneltti. yanı Kara Kuvvetleri Komutanına ve bir iddianame hazırladı. Şemdinli iddianamesi diye geçen bu iddianamede Kara Kuvvetleri Komutanını çeteci diye nitelediler. bu şekilde suçladılar ve kıyameti koparttılar. hazırlamış oldukları iddianameyi internet üzerinden bütün dünyaya yaydılar. TSK yı yıpratmanın yeni bir yolunu bulmuşlardı. hem de güçlü bir yol, Kara Kuvvetleri Komutanı üzerinden. Ancak, Türk halkı anında bir refleks gösterdi , TSK refleks gösterdi, yargı kurumları, anayasal kurumlarının tamamı bunun yanlış olduğunu söyleyip büyük bir refleks gösterdi. bunun üzerine bunun üzerine geri adım atıldı. geri adım atıldı derken o günün Adalet bakanı Cemil Çiçek ‘ti. sayın Cemil Çiçek Adalet bakanı ve hükümet sözcüsüydü ve şöyle demişti. nokta nokta gurubu hükümetin işine karıştığını ve icraatlarını engellediğini, bunu basının önünde söylemişti bir grup hükümetin icraatlarına engel olacak kadar güçlü demişti, bu olaylar olunca yani Şemdinli olayları, Van Yüzüncü Yıl olayları, insanların ölmesi Cemil Çiçek içindeki sesi dinlemiş olacak ki, Sarıkaya için soruşturma izni verdi, müfettişler soruşturmaya başladılar , ve Sarıkaya yı ihraç ettiler. Sarıkaya nerede şimdi, şu anda Amerika ‘da Atlantik ötesinde, kendisine o buyrukları veren zatın yanındaki villada, CİA’nın güdümünde yaşıyorlar sayın başkanım , sayın başkan Danıştay a gelecek olursak, davamızın bir uzantısı da çünkü oraya kadar gidiyor. 17 mayıs 2006’da Danıştay da bir katliam yapıldı, Cumhuriyet tarihinin en büyük olayıydı. Cumhuriyet tarihinde ilk kez yüksek yargıya bu şekilde hunlarca bir saldırı gerçekleştirilmişti haklı olarak tüm Türkiye ayağı kalktı. bir başkan vekili makamında öldürülmüştü. Valla bu katliamdan daha korkunç olanı her halde bu katliamı bir avukatın, bir hukukçunun yapmış olmasıydı. bu olaydan yani Danıştay olayının başlamasından saatler sonra, o günün Dışişleri bakanı , Adalet bakanı değil ,İçişleri bakanı da değil , savcı yada polis şefi de değil. Dışişleri bakanı olayı Muzaffer Tekin’in yaptığını, azmettirdiğini söyledi. yani ancak bir müneccim bunu söyleyebilir. tabi bunu Dışişleri bakanı kendi ağzı ile söylüyordu. ama kendi bilgisiyle değil, devletin istihbaratlarının, özellikle polis istihbarat teşkilatının tepe noktalarında bulunan zatlar , kişiler bu olaya bir kılıf bulmuşlardı, hazırlamışlardı , ya da, yada Alparslan Aslanın bu olayı zaten yapacağını biliyorlardı. önceden hazırlık yaptılar. bunların hangisi doğru, tam olarak bile bilecek durumda değilim. sayın başkanım. şimdi sayın gül bunu söyledi, bunu söylemesinden itibaren bir kıyamet koptu. besleme basın tankıyla , topuyla her şeyi ile müvekkilimin üstüne saldırdı , müvekkilimin evindeki resimler mi çekilmedi müvekkilimin bombalama olayından birkaç dakika önce evini terk edip bilmem nerelere kaçmadığı mı söylenmedi, her şey söylendi, her şey söylendi ve müvekkilim burada hastanedeyken bizimde muvafakatımızla kendisini o zaman tanıdım zaten hastanede tanıdım bizimde muvafakatımızla polis tarafından uçakla acil olarak Ankara ya götürüldü Ankara ya götürüldü ve soruşturma tüm boyutları ile devam etti. sayın başkanım, bize fakülte de bir şey öğretilmişti. Alman imparatoru ikinci Kaizer atıyla bir ava giderken bir lahana tarlasından geçerken lahanaları kırar. lahanaların sahibi olan köylü atın yularından yakalar ve bağırır, be adam ne yapıyorsun diye. bunun üzerine ikinci kaizer elindeki kırbacı köylünün suratına indirerek “la ben imparatorum çekil rezil” diye bağırır, köylü kenara çekilir ama köylüde haykırır “sen imparator olabilirsin ama, Berlin de hakimler var” , Berlin de hakimler vardı sayın başkanım ve köylü hakkını almıştı , bize öyle öğretildi sonra bunu niye anlattım sayın başkanım. Berlin de hakimler vardı, savcılar vardı ama Ankara dada hakimler ve savcılar vardı. Muzaffer Tekin’in tüm yaşamını didik didik ettiler , etmeliler de. çünkü en mefhur katliama adı karışmıştı hep araştırmalıydı, soruşturmalıydı günlerce gözetim altında kaldı ,ve tüm yaşamı irdelendi hiçbir şeye bulaşmadığı, hiçbir şeyin tarafı olmadığı , ne katillerle, ne başka bir yasadışı grupla hiçbir ilgisi olmadığına, sayın savcılarım, yani Ankara daki hakimler, Ankara daki savcılar karar verdiler. onlarda CMK.’ 250 ‘inci kapsamında ile yetkili savcılardı efendim, karar verdiler ve müvekkilim için kovuşturmaya yer olmadığına karar verdiler. şimdi efendim Muzaffer Tekin , Muzaffer Tekin kendisini kısaca anlatmıştı zaten, ben çok az diyeceğim dereceyle harp okulundan mezun olmuş, Kıbrıs barış harekatında komando teğmen olarak katılmış ve tüm komutanlarının takdirini kazanarak kahramanlıklar göstermiş. kendisine Silahlı Kuvvetler birinci altın üstün cesaret ve feragat madalyası verilmişti bunu ileriki bölümde tekrar açacağım sayın başkanım. sayın başkanım, kendisi o dönemde Tuzlada Kursiyer teğmenlerin komutanıydı, onu neden açıyorum, Kursiyer teğmenler o dönemde Tuzlada ordudan atıldı, ordudan atıldı, atıldı, sürekli kotarılıp önümüze getiriliyor medyada besleme basında sürekli yazılı yazılıyor. ordudan niye atıldı, niçin ihraç edilmişti. onu açmak durumundayım. kendisi tam bir gün konuşmasına rağmen bunu açmadı ordudan atılmasının nedeni, şu sayın başkanım kendisi orada nöbetçi amirken üç tane genç zıpkın gibi kursiyer teğmen bunlar daha kıtalarına teslim olmuş değil, teğmen efendim, giderler o Gebze Tuzlada yörelerinde içkili bir yerde içki içerler, siviller, orda 20-30 ile o şekilde kavga ederler, bunlar delikanlı kanları akan insanlar, orda 30-40 kişi ile atıyorum rakamı tam bilmiyorum efendi bunları döverler, bunlar suratları falan burunları kan içinde kıtaya geri dönerler geldikleri yoldan kaçak girerler, arkadaşları bunların suratları yedikleri dayakları görünce kim yaptı deyip toparlanırlar yine sivil olarak bir şekilde dışarı çıkarlar aynı yere giderler ve orda arkadaşlarını döven insanları döverler yanı Türkiye nin her tarafında güneyinde, kuzeyinde, doğusunda ,batısında her mahalleli çocukların yaptığını yaparlar , her gencin yaptığını yaparlar o kişileri döverler ancak devir 12 Eylül cuntasının devridir, devir faşizmin devridir, devir amerikancı generallerin yönetime el koyduğu devirdir , devir TSK yı yok edip Kemaliz min tüm kalelerinin yıkıldığı bir devirdir böyle bir devirde böyle bir komutanı bazı kişiler istemezler. hepsi değil bazıları efendim özellikle Amerikancı generaller istemezler böyle tutarlı ve askerlerini seven biri onların hoşuna gitmez. ne yaparlar soruşturma yaparlar soruşturmanın sonucunda birileri gelir, müvekkilime dört tane yıldızı olan birileri, derki dört tane o üstünde bu teğmenlerin isimlerini ver, senin burada bir kusurunun olmadığını biz biliyoruz. müvekkilimin hiç bir kusuru yoktur, ne kavganın tarafıdır ne başka bir şey ve kişilerde çıkan çocuklarda o genç zıpkın gibi teğmenlerde zaten izin alarak çıkmış değiller efendim müvekkilimin bundan haberi yok. ancak müvekkilim bu kişilerin isimlerini vermez ve anlatmaya çalışır komutanım bunlar genç, bunlara kıymayın, ama komutan bir şey der “ ya sen, ya onlar”, huzurdaki sanık Muzaffer Tekin “ emriniz üzerine ben gidiyorum komutanım, 18 teğmeni yakamam” der, bütün olay budur. ordudan ihraç edilmesinin atılmasının nedeni bu efendim. 18 tane çocuğu koruduğu için, yani hepimizin yaptığı bir şeyi yaptığı için, Amerikancı general işlerine son vermiştir. sonra bu yüksek şuraya gider Cumhuriyet tarihinde ilk kez yüksek şuradan oy birliği olmadan bir ihraç kararı çıkar. çünkü çoğu yada bir kısmı müvekkilimin haklı olduğuna yüzdü yüz inanmaktadır. bazıları söylemese de bunun böyle olduğu kesindir efendim, ordudan atılmasının nedeni bu sayın başkanım , şimdi sayın başkanım, yukarıda arz etmeye çalıştım teşride hata olmaz lütfen beni bağışlayın. eşeğini dövemeyen semerini döver bazında işte Danıştay olayında onun müvekkilime saldırdılar çünkü Genel kurmaya yada kuvvet komutanlarına laf geçirememişlerdi Danıştay katliamı ile ilgili olarak efendim Ankara 11, Ağır Ceza Mahkemesi yargılamasına başlar, daha önce arz ettim müvekkilim için kovuşturmaya yer olmadığına karar vermişti. daha yargılama sürerken cadı kazanı yeniden kaynamaya başlar ,Ankara da bu yargılama devam ederken İstanbul Ümraniye de bu meşhur bomba olayları patlak verir, bu bomba olayları ortaya çıkınca Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, İstanbul dan bununla ilgili dosyaları ister sayın başkanım, bilgileri ister sayın başkanım , şimdi sayın başkanım, bilgileri ister istemesine de İstanbul’dan kendisine 5.12.2007 tarihinde yazı gider. bu yazıdaki imza sayın savcımız Zekeriya Öz ‘e ait not kısmında şöyle diyor. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığına not, mahkemenizin savcılığımızdan istediği evraklarla alakalı olarak iddianame tanzim edildiğinde ve deliller toplandığında Danıştay saldırısı ile alakalı görülen tüm belge ve bilgiler mahkemenize gönderilecektir. bunu açılımı şu efendim, şu anda görebildiğimiz kadar diyor sayın savcım ne zaman diyor, geçen yıl 10’uncu ay yani tam 1 yıl önce görebildiğimiz kadar bizim elimizdeki dosya ile sizin hiçbir ilgisi yoktur mahkemenizin hiçbir ilgisi yoktur, o nedenle bu evrakları size şuanda göndermemiz mümkün değil, bekleyin diyor iddianameyi hazırlayalım seninle ilgili belge varsa göndeririz, varsa göndeririz. Mahkeme bu yazıya rağmen iki kez duruşmayı durduruyor. İstanbul ‘dan yeniden belgeleri istiyor. savcı yine olumsuz cevap verince bu kez mahkeme kesin karar veriyor dosyayı getirtiyor. dosyayı getirtiyor. Ankara 11, Ağır Ceza Mahkemesi o gün, yani 1 yıl önceki sözüm ona Ergenekon terör örgütünün dosyasını inceliyor. Ankara ‘da ki Danıştay katliamı ile Cumhuriyete atılan bombalarla bu dosyayla hiçbir ilgisi olmadığına karar veriyor ve yargılama devam ediyor. oradaki heyetin kararı bu, sayın başkanım, şimdi efendim bu karardan sonra karar veriliyor verilmesine, ancak daha sonra ne oluyor efendim, müvekkilim o zaman hapiste, müvekkilim hapiste, ama biz o dönemde niye hapiste biz bilmiyoruz efendim, Türkiye de ne kadar ulusalcı, milliyetçi , Kemalist , Atatürkçü , gerçekten inanmış ve dindar vatansever insan varsa, yani haclı zihniyetine yani emperyalizme karşı olan yani, anti emperyalist bütün unsurlar Atlantik ötesinin buyrukları ile tasfiye edilmeye karar veriyor efendim. tabi bunu yaparken, Bunu yaparken Türkiye’de bir müteahhit bulmaları gerekiyordu müteahhitte biraz önce arz ettiğim gibi Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı ABD’yi arkamıza almamız gerek diyen şahısta bu olayın, bu olayın müteahhiti oluyor, ancak müteahhit olması da yetmez, bir de taşeron gerekir taşeron olarak nizamcıları seçiyorlar bazı olaylar yanı Hrant Dink , Papaz sentora , Malatya katliamı gibi olaylarda taşeron lazımdı. onlar o gün orada Oğün Samast , Yasin Hayal gibi katilleri bunu ortaya çıkardılar. ama bu katiller nasıl bulundu sayın başkan, bağışlayın Türkiye de asrın davası diye bu dava açıldı. ortada hiç belge olmayan bir davada 6 bin yıllık akartiyalara bağlandı bilmem şuna, bilmem buna bağlandı ama nedense Ogün Samsat , Yasin Hayal gibi insanlar arkasında kim hangi güç var bu hiç araştırılmadı. göre bildiğim kadarıyla yine bu medyadan, orda da araştırılmıyor sayın başkanım, Ogün Samast ve Yasın Hayal gibi tiplerin arkasında kim vardı , dikkat ederseniz bazı illerden bazı şeyler çıkıyor. özellikle bazı gençler, bazı illerdeki emniyet müdürleri tarafından ki onlar, o müdürler istihbaratın tepe noktalarına yerleştirilmiş durumda , bu müdürler tarafından vatan millet Sakarya diye, Ogün Samast ’lar ve Yasin Hayal’ler yetiştirdiler ve bu insanlar sonuçta her yere saldırılar başlattılar. nasıl olsa Türkiye de soroz çeteleri var ve su çeteler ellerindeki kanlı kalemleri ile Türk ulusunun çıkarları aleyhine her şeyi yapmaktan bir an bile geri kalmayan olaylar efendim, şimdi iddianamenin 38’inci sayfasında psikolojik savaş demiştik, psikolojik savaşın somut bir kanıtı var eğer mahkememizin izni olursa bunu açmak istiyorum. İsmail Eksik ile ilgili bir olayda sayın savcılarımız , düzeltiyorum savcıların hazırladığına ben bu iddianameyi inanmıyorum efendim, ileriki sayfada söyleyeceğim zaten şimdi nokta nokta kullanılan bilgisayarından söz ediyor İsmail Paker kod ismini kullanan İsmail Eksik’in bilgisayarında da, diğer şüphelilerde olduğu gibi sahte olarak tanzim edilmek üzere bilgisayarlara taranmış sürücü belgesi ve kimlik resimlerinin bulunduğu, efendim yani şu anlatılıyor satır aralarında, satır aralarında anlatılan şu, İsmail Eksik ‘in bilgisayarında sözüm ona şey bulunmuş bazı belgeler bulunmuş, hazır sürücü belgeleri bunlar, işte taranıp isimler değiştirilip eklenerek yazıcıdan, sürücü belgesi falan olarak çıkarılabilirmiş, ama bu diyor iddianame hazırlayan zatlar, tüm sanıkların bilgisayarında vardı, efendim bu satır aralarına yerleştirilmiş direkt beyne vurgu yapan , algı altına vurgu yapan tam bir psikolojik harbin somut bir örneği. halbuki belki bir tek buldular belki bulmadılar bilmiyorum. çünkü iddianamede yazan hiçbir şeyin hiç de doğru isimlerden başka doğru bir şey ben bulamadım efendim, yani bu iddianameyi okuyan kişiye efendim şu anlatılıyor, birinde bulunan şeyler, herkeste bulunmuştur , gönül ister ki burada hukuk tartışalım ama hukuk tartışmak pek mümkün değil çünkü önümdeki iddianame hukuk içermiyor , CMK’ nın ve TCK’nın tüm maddelerini ihlal eden, yani onlarla ilgili bir bölüm hazırladım huzurunuza verdim ama burada onlara asla değinmeyeceğim efendim çünkü çok zaman alır, çünkü hukukun yerini burada siyaset almış kanıtların yerini dedikodu savcıların yerini besleme basın almış , Başsavcının yerini Başbakan almış , bilirkişilerin yerini CİA almış , Anayasanın yerini ise fetvalar almış sayın başkanım, fetvalar, hiçbir sanıkta böyle bir şey bulunmadığı halde, bu bulunmuş gibi buraya derç edilmiş durumda. sayın başkanım anımsarsanız ilk duruşmalarda İlhan Selçuk’un vekili bildiğim kadarıyla, sayın Uğur Alacakaptan hocamız avukat profesör saygı ile andığımız hocamız şöyle demişti zat alinize, iddianameyi okumadan eğer okudum der zapta geçerseniz, bu belgede resmi evrakta sahtecilik olur efendim, onun için okunması gerekir demişti. bende şahsen onla aynı görüşteyim efendim, ancak iddianamenin neresinden bakarsak bakalım biraz önce söylediğim gibi olmayan şeyleri var gibi göstermek çünkü iddianame resmi evraktır resmi evrakta sahtecilik olur sayın başkanım, başka hiçbir şey olmaz, şimdi efendim, şimdi olayı takip etmeye devam edecek olursak efendim, Ümraniye Çakmak mahallesi yanında mahallesinde nokta nokta diye bir şeyler yazdım el bombalı ve C4 ler bulundu demişti. ihbarcının Şevki Yiğit olduğu, sanık Ali Yiğit’in babası olduğu anlaşılmıştı. yapılan aramada ise C4’lere rastlanmamıştı burada birkaç sorumuz var efendim, insanların kütüphanelerinde bulunan kitapların nerede satın aldığını bile soran sorgucular, bu ihbarcıya C4’ler nerede , sen C4’leri nereden tanıyorsun , sandığı açtığın anda bunların nasıl tanıdın , bunu nereden biliyorsun, hiçbir soru sormuyorlar efendim, yani C4’leri sen sandıktan çaldın mı, sattın mı bunlar hiçbiri sorulmuyor hiçbir soru sormadan ihbarcı Şevki Yiğit’in ifadesini alıyorlar, ihbarcı Şevki Yiğit’in geçmişi de çok parlak değil kendisi silah kaçakçısı ,şu kaçakçısı, bu kaçakçısı ki oğlu huzurda efendim C4 patlayıcısını babam tanır çünkü kaçakçıdır demişti eğer espri yapmadıysa efendim, şimdi efendim, müvekkilimin tutuklanmasında, yine iddianameye göre devam ediyorum efendim, iki nedenden söz ediyor sayın iddianameyi hazırlayanlar, Ali Yiğit’in şaibeli ifadesi ve müvekkilimin gazeteciye verdiği beyanat, sanık Ali Yiğit huzurda ilk ifade veren oydu efendim, burada ifade verdi ve Muzaffer Tekin i tanımadığını, Muzaffer Tekin’i ilk kez Bayrampaşa cezaevinde gördüğünü , kollukta ve savcılıkta bununla çelişen ifadeler vardı ama onların doğru olmadığını, kendisinin Muzaffer Tekin i medyada şurada burada daha önce hiç görmediğini ve Bayrampaşa da tanıştığını söyledi efendim, kendisi ve huzurda kendisini savunmak yerine , sanki kendisi sanık değilmiş, burada yargılanmıyormuş gibi polisleri savundu, TEM şube müdürlüğünün avukatlığını yaptı yanı efendim Anadolu da herhalde binbir gece masallarından alınmış bir keloğlan hikayesi vardır çok kısa efendim Keloğlanın anası sandıklarla altın bulurlar ve keloğlana derki, şu altınları ölçmek için komşudan git sahanı al gel yan tarafa gider ve komşudan sahanı isterken şöyle der, anam sizin sahanı istedi ama altın falan bunları ölçmeyeceğiz yanı burada Ali Yiğit ‘in ifadesi bu mealdeydi , yani savcılar, şeyler polisler bana hiç bir şey söylemedi, resim göstermedi bu ifadeyi ezberletmedi, halbuki benimde bulunduğum bir ortamda bunu defalarca teyit etmişti ki o ifade kendisine ait değil, polislerin gösterdiği bir ifadeydi. şimdi birinci olay buydu efendim, yani tutuklanmasının nedeni huzura geldi Ali Yiğit ve bunun doğru olmadığını zaten teyit etti, şimdi ikinci neden müvekkilimin gazetecilere verdiği iddia edilen beyanat, şimdi burada iddianamede diyor ki Zafer kod adlı Muzaffer Tekin ve Mahmut Öztürk isimli şahıslarda olayla bağlantılı olabilecekleri, bu nedenle bu ikisinin gözaltına alınıp tutuklandığını söylüyor neyle bağlantılı çöplükten Oktay Yıldırım ‘ın tarafından toplanmış olabileceğini beyan etmesi diyor, yanı müvekkilim sözde Oktay Yıldırım çöplükten bombaları toplamıştır demiş diye tutuklandığını kim söylüyor, iddia makamı söylüyor yada bu iddianameyi hazırlayan kişiler söylüyorlar, halbuki müvekkilim huzurdaki ifadede, asla böyle bir şey söylemediğin zaten teyit etmiştir tam aksine şunu diyor efendim , çöplükte bomba olmaz bu tam bir saçmalıktır diyor, ancak onun ne dediği önemli değil, çünkü bu iddianameyi hazırlayanlar bu iddianamede gerçek dışı bir beyan girmesinden pek hoşlanmıyorlar o nedenle biz burada suç ve suçlu olmadığı kanaatindeyiz sayın başkanım. şimdi efendim daha sonra müvekkilim evine gidiliyor müvekkilimin evinde ve işyerinde bir cd bulunuyor meşhur 16 nolu cd ve bir de rahmetli Kuddisi Okkır ‘ın hazırladığı mastır ön plan, mastır plan ön çalışması, bir de efendim Ergenekon lobi diye bir belge bulunuyor yani sonuç olarak bakacak olursak müvekkilim huzurda iki eylem yani Cumhuriyet gazetesine bomba atılması ve Danıştay katliamı iki doküman, yani Ergenekon lobi ve mastır plan, bir adet te meşhur cd. Ve bir katili itirafları yani Osman Yıldırım ’in devşirilmiş açık ve yalancı tanık olarak ifadesi alınan açık tanık ve gizli tanık olarak ifadesi alınan Osman Yıldırımın ifadeleri efendim şimdi iki eylem dedik Cumhuriyet gazetesine atılan el bombası ve Danıştay katliamı dedik efendim Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılama başlıyor demiştik daha önce ve Ankara 11 Ağır Ceza Mahkemesi bombalarla , bu dosyayla Ankara da ki dosyanın hiçbir ilişkisi olmadığına karar veriyor, karar verdikten sonra da orada mahkum ediyor efendim , şimdi izin verir misiniz efendim, Ankara da daha bu yargılama devam ederken efendim, Cumhuriyet gazetesi oraya müdahil olarak katılıyor ve Cumhuriyet gazetesi avukatı Ankara da diyor ki Ümraniye de bulunan sözde bombalar la bize atılan bombalar ilişkisi olabilir, o nedenle getirttirilsin, tabi olay kendilerine bulaştıktan sonra daha sonra Cumhuriyet gazetesi yöneticileri basın toplantısı düzenleyerek bu bombalarla kendilerine atılan bombaların hiçbir ilgisinin olmadığını, kafile numaralarının bir birini tutmadığını söylüyorlar ki, gerçek bu efendim, gerçek bu, çünkü zaten Oktay Yıldırım huzurda çok açık ve ayrıntılı anlattığı için bombalar konusuna ben çok fazla girmek istemiyorum. sadece bir tek şeyi söyleyeyim efendim, bombaların bulunduğu söylenen gecekonduya gittim, baktım yani çocuklar kuşlarla oynarken yada saklambaç oynarken çok rahat girebilecekleri bir yer, bu tarihin en gaddar, en acımasız 6000 yıllık örgütü elindeki bombaları sözüm ona bombalar saklayacak yer bulamadığı için böyle bir yere saklıyor efendim, şimdi Danıştay katliamı CMK 250’inci madde kapsamında Özel yetkili Ankara Ağır Ceza Mahkemesi karara bağlamış demiştik, kararda sanıkların gerek Cumhuriyet gazetesine bomba atış nedenleri ve kim tarafından yapıldığı gerek Danıştay katliamının nasıl ve hangi silahlarla yaptıkları bombaları kimden aldıkları,teker teker sayılıyor, üstelik bombaları veren Süleyman Esen’de bombaları alan kişilerle beraber mahkum ediliyor dosya resen temyize tabii ve şimdi Yargıtay da dosya kendi yetkili mahkemesince karara bağlanmışken İstanbul dan bir savcı çıkıyor, daha önce hiç ilgisi yokmuş, diyen sayın savcım şöyle diyor ,diyor ki ; Ankara daki savcılar da mahkemelerde bu işi bilmiyor o bombaları Süleyman Esen vermedi .mahkemenin verdiği karar geçersiz. Yargıtay ında ne diyeceği önemli değil, cumhuriyet gazetesine atılan bombaları Muzaffer Tekin verdi. Şimdi efendim yukarda zaten Süleyman Esen bombaları vermek suçundan mahkum olmuş ve dosya Yargıtay da, ancak bu beğenmediği şimdi dediğim gibi buraya getiriliyor. tabi getiriliyor, ama bu ara biz bir tanık, bir avukatla görüştük. Bu avukat İstanbul barosuna bağlı avukat , bu avukat Danıştay katili Alparslan Arslan ın hapishanede yanına gidiyor. Çocuktan arkadaşı, fakülteden arkadaşı, avukatlıktan arkadaşı, Avukat Mustafa Ahmet Birlik Alparslan a diyor ki, Alparslan sana bu talimatı Muzaffer Tekin mi verdi?. Alparslan nokta nokta lan, o kim ki bana bu talimatı versin. Efendim o nokta noktayı açmak,huzurunuzda ayıp olur diye açmadım , özür diliyorum, ama dilekçeme yazdım efendim . Yani Danıştay sanıkları Osman Yıldırım ile Alparslan Arslan en başından beri bu işi dini Saiklerle yaptıklarını söylüyorlar. Mahkeme de bu yönde karar veriyor. ve onların dini Saiklerle bu işi işlediğine, radikal İslamcı olduklarına karar veriyor.ancak İstanbul daki sayın savcım ikna olmuyor, ikna olmak ta mümkün olmuyor, Ankara hatalı karar verdi diyor, mahkeme güya Sanıklar diyo dinci değillerdir diyor,nedense onların dinci olduğunu bir türlü kabul etmiyor efendim. Halbuki bu sanıklardan Osman Yıldırım , bir arkadaşına Sinan Berberoğlu ’na attığı, bir mesajda , Allah senden razı olsun, Allah ın arslanları sonsuz şeklinde hiç ilgisi olmayan bir konuda bu beyanlarda bulunuyor. Efendim dinci olmadığı iddia edilen , dindar olmadığı iddia edilen katil sanıklardan ve bombayı atan Osman Yıldırım’ın çizdiği bir resim, hapishaneden gönderdiği resim kendisi Allah hu ekber diyenin de koca bir balta ile zincirlerini kırmış önünde yığınla domuz resimleri var küçüklü büyüklü domuzlar ki bu domuzları daha sonra açıyor , affedersiniz eski sayın Cumhurbaşkanımızdan birinden söz ediyor, yazarlarımızı buraya koyuyor, hatta burada sanık olarak bulunanları bile buraya koyuyor o kişi böyle bir resim çiziyor ve bu adamın dindar olmadığı , dindarlar zaten cinayet işlemez efendim, radikal dinciler cinayet işler, şimdi neyden varıyor sayın savcım bu olaya bu olaya vardığı şu, bu olaya vardığı yer iki kişiye bir konuşma yaptırıyor , bu konuşmada dava dışı iki insan konuşurken bu Osman Yıldırım’ın pek dindar olmadığını bu işleri niye yaptığını anlamadıklarını söylüyorlar ancak o iki dava harici bu iki kişinin konuşmasına bir tek telefon tapesinden sayın savcımızın ulaştığı yargı bu, ama bunun dışında dosyada tam aksini söyleyen yüzlerce evrak var ve üstelik o dosyada müdahil olarak sanık müdafii olarak ve müdahil vekil olarak bulunan insanlar var ve onlarında orda herhalde gördükleri yığınla olay var şimdi efendim oradaki kararla 14’üncü celsede katil sanıklardan Alparslan Aslan şöyle diyor İslami düşünceye yapılan alçakça saldırı dolayısı ile bu saldırıyı yaptım diyor, Feytullah Gülen ‘den de özür diliyorum, ayrıca Feytullah Gülen’e saygı ve sevgilerimi bildiriyorum diyor, şimdi katiller bunu derken sayın savcım asla onların böyle bir şey yapmayacaklarını karar veriyor, şimdi onların yakın çevresinden ve sanıklardan suç ortaklardan Erhan Timuroğlu ,Alparslan Arslan’ı 5 yıldır tanıyan zat, polis ifadesinde diyor ki, Alparslan Aslan ‘ı kahve ve bar alışkanlığı olmadığı için böyle ortamlarda kendisini görmek mümkün değildir, Osman Yıldırım ne diyor, Osman Yıldırım diyor ki , anamızın , bacımızın taktığı başörtüsüne domuza giydirdiler diyor, Alparslan Arslan elinde bulunan başörtüsünü alıp hadi gidiyoruz diyor , Allahu ekber diyerek el bombasını atıyor , insanın başına taktığı başörtü ile türbanla dalga geçilemez diyor şimdi Teoman Ekşioğlu nun ifadesi ise hepsinden daha çok ilginç. Alparslan Arslan ‘ın hukuk fakültesinden yakın arkadaşı ve dört sene aynı evde yaşamış bu iki insan efendim, şimdi Teoman Ekşioğlu diyor ki efendim, dini duyguları yoğun bir insandı, içki içmezdi ,Alparslan Arslan ile Muzaffer Tekin arasından siyasi görüş ayrılıkları vardı, Alparslan Arslan kişilik olarak bir kişiye doğrudur deyip yapmaya karar verirse yapacak bir kişiliktedir , türban bağlantılı olarak da bu olayları gerçekleştirmiş olabilir, yapmışsa pişmanlık duymaz, bunu diyen kim Teoman Ekşioğlu , Teoman Ekşioğlu nedense ifadesi daha sonra alınmamış, biz duyduğumuz ifade bu, ancak Teoman Ekşioğlu’nun ne dediği, yani bu adamlar 4 yıl 5 yıl bir arada kalan insanların ne dediği önemli değil dava dışı ve ifadeleri alınmayan iki kişinin kendi arasındaki konuşmada bir tek sözden hareketle bunların din saikine bu işi işlemeyeceğine karar veriyorlar nasıl oluyorsa efendim , şimdi Alparslan Asrlan’ın babasının hesapları Bank Asya’da, Bank Asyanın ne olduğun herhalde açmama gerek yok , Danıştay katliamının akabinde tam 22200 Euro para yatmış ve ayrıca Alparslan Aslan’ın babası İdris Arslan her ay istisnasız Ankara daki Danıştay katil sanıklarına, Cumhuriyet gazetesine bomba atan katil sanıklarına düzenli olarak para yatırılıyor, ama nedense hiç kimse bu parayı sen niye yatırıyorsun, nerden alıyorsun demiyor Allahın adını ağzına almadı denen Osman Yıldırım bizzat çektiği mesajlarda şöyle diyor, Allahın askerleri sonsuzdur diyor, şimdi efendim, bu durumda katil olup içeri girebilmek için bir insanda hem de müspet bilimleri bitirmiş , avukat olmuş bir insanın bunu yapabilmesi için çok ulvi bir iş olduğuna inanması gerekir, tıpkı El Kaide, Hamas gibi dinci terör örgütlerinin canlı bomba oluşturmaları ancak böyle mümkündür, ancak cennet mükafatı ile insanlar bunu göze alabilir çünkü bir avukat başına gelecek şeyi çok rahat ve net biçimde görür, ömür boyu hapis yatacaktır, ömür boyu hapis yatacak bir insanı tehditle , şunla bunla vazgeçiremezsiniz ya da tehditle şunla bunla git ömür boyu hapiste yat diyemezsiniz ancak radikal bir İslamcı bir akımla fundamentalist bir yaklaşımla ancak bu şekilde bunu yaptırabilmek mümkündür efendim, şimdi efendim, Ergenekon lobi adlı bir belge var, yani baştan beri iddianamenin 2500 sayfalık iddianamenin üzerine inşa edildiği bu Ergenekon lobi belgesi, şimdi savcı müvekkilimi suçladığı bir konu ise bu Ergenekon lobi diye doküman bulunduğu belge öncelikle belirtmek gerekir ki böyle bir belge müvekkilimde kesin olarak bulunmamıştır , bilgisayarında yoktur , eğer varsa bunu kesin olarak o bilgisayara hala elinde bulunduran insanlar onun içine yüklemişlerdir, hala elinde,çünkü bilgisayarları 18 aydan beri vermiyorlar içinde hiçbir şifre yok, hiçbir kayıt, kuyut yok şifresiz istedikleri anda imaj kopisini alabilirler her dosyaya ulaşabilirler ama bilgisayarı bir türlü vermiyorlar, şimdi efendim Ergenekon lobi denen belgenin ne olduğunu sayın savcı MİT Müsteşarlığına soruyor MİT müsteşarlığının yazısı zaten huzura geldi, ama o yazının bir kopyası da zaten efendim, başka bir yazıda daha önce savcılar tarafından istenmiş ve dosyaya konmuştu 09.05.2008 tarihli Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık MİT Müsteşarlığının yazısı efendim, şimdi bu yazıda diyor ki, Ergenekon lobi çalışmaları ile ilgili metin 12.07.2006 tarihinde aloihbar.org. sitesinde yayınlanmıştı. şimdi bu MİT’in saptaması. 2006 da yayınlandı diyor, ama MİT bütün internet sitelerini her gün tarayıp ama niye yayınlandı diye herhalde diyecek hali yok belki bundan 10 yıl önceden beri yayınlanıyor belki 5 yıl bunu bilemiyoruz ancak internette yayınlandığı kesin internette yayınlanan bir belgeden insanlar tutuklanıyor. 2500 sayfalık devasa bir sözüm ona iddianame yazılıyor , şimdi efendim son paragrafı da çok daha ilginç bence, diyor ki MİT diyor Enver Taner müsteşar diyor, diğer taraftan bazı çevrelerce kaleme alınmış öneri, tez, etüt gibi dokümanlardan hareketle hazırlandığı anlaşılan Ergenekon lobi oluşum, şirket , reaksiyon , fundamentalist, terör ve benzeri projelerde müsteşarlığımız ile ilgili iddiaların büyük bir bölümünü özellikle Aydınlık dergisi, Aydınlık dergisinden kaynaklandığını söylüyor bütün bunların, orada çıkan dedikodular anlamda kullanılıyor MİT müsteşarlığı sayın efendim Yüce heyetinizin dikkatini çekerim bu bilgi MİT diyor ki bunlar bilgi değil diyor, MİT diyor ki bunlar etüt , şirket çalışmaları , şunlar bunlar MİT böyle diyor demesine de efendim, bunun üzerine devasa imparatorluk yaratılıyor, korku imparatorluğu yaratılıyor, yani savcılığın bir numaralı kanıtı olan Ergenekon lobi internette yayınlanan bir belge ve MİT diyor ki bunun, aslında ciddi bir tarafı yok diyor Yargıtay ın yeni bir kararı bugün Yaşar bey verdi sağ olsun gizli belgeler , internette yayınlandıktan sonra asla bir gizlilik vasfı olamaz gerçek anlamda gizli belge olsa bile internette yayınlandıktan sonra gizlilik nedeni ile kimseye ceza verilemez diyor , bunu mahkemeye sunacağım efendim, şimdi birde efendim master plan var bu master plan dedikleri Kuddusi Okkır’ın yazdığı bir belge Kuddisi Okkır rahmetli , rahmetli Kuddisi Okkır Tekirdağ cezaevinde ziyaret etmiştim ve bunun ne olduğunu öğrenmeye çalışmıştım çünkü malümane dosyada gizlilik kararı olduğu için gizlilik kararı bir tek avukatlar için geçerliydi basın her şeyi biliyordu , bizde basından dosyayı takip etmeye çalışıyorduk bu master planın ne olduğunu öğrenemedik sonra Kuddisi’nin Tekirdağ da cezaevine gittik avukatına ulaştık kendisi ile görüştük ve ne olduğunu o zaman öğrendik neyse sonuçta iddianameden bir bölüm aldık buraya, müvekkilim master plan bulununca diyor ki, bunu diyor bana Kuddisi Okkır getirmişti ancak okumadım ne olduğunu içeriğini bilmiyorum diyor masanın üzerinde duruyor , zaten bulunduğu yerde ofisindeki masanın üzeri şimdi burada diyor ki yine iddianameden alıyorum efendim , buradaki tüm belgeleri iddianameden , biz dışarıdan hiç belge , hiçbir bilgi katmadık yani biz daha hiçbir savunma yapmıyoruz belgedeki , iddianamenin içindeki ve eklerindekilerle iddianamenin yokluğunu kanıtlamış oluyoruz huzurda. şöyle bir başlık var eksiklerimiz alt başlığı altında, henüz diyor örgüt değiliz , kim diyor master planı hazırlayan, yani devletin yeniden yapılanması, yani kıyametler koparılan yığınla dedikodu yapılan belge bu ,belgeyi hazırlayan henüz diyor örgüt değiliz çok uluslu şirketler ve vakıfların fiili işgali altındayız diyor , medya kontrolümüz zayıf diyor, yasama yürütme organımız bağımlı diyor , Büyük Ortadoğu projesi eylemi halinde diyor , İsrail devletinin kutsal topraklar projesi var diyor , parasal gücümüz yok diyor parasal gücü olmadığı kesin. çünkü Ergenekon sözüm ona Ergenekon terör örgütünün kasası denen Kuddisi Okkır malumaliniz cezaevinde öldürüldü, çünkü ben öyle vasıflandırıyorum bağışlayın beni , öldürüldü ancak bu kasanın cenazeyi kaldıracak parası olmadığı için oradaki haber yapan gazeteciler ceplerinden para koyarak cenazeyi kaldırdılar şimdi bu adam parasal gücümüz yok diyor henüz örgüt değiliz diyor sonra devam ediyor, bunlar eksileri diyor eksilerimiz bunlar artılarımız diyor, ölmekten korkmayan ve bağımsızlığına düşkün bir milletimiz var, jeopolitik açıdan dünyanın en önemli noktasındayız diyor, askeri gücümüz küçümsenemez diyor , henüz milli ruhumuz ölmedi diyor , milli ruhumuz ölmedi, Örgüt değiliz , askeri gücümüz var, efendim, bu malumaliniz bugün AKP, CHP, MHP herhangi bir patinin parti tüzüğünden farlı bir şey değil, biraz daha gerçekçi kaleme almış, gerçekçiliği ülkenin bazı kalelerinin işgal altına alındığı ve girildiği bazında efendim, şimdi mastır plan bu efendim, mastır planın ne olduğunu arz ettim , asla bunun içinde bir suç unsuru yoktur, hiçbir şey yoktur daha doğrusu iyi niyetli bir insanın kaleme aldığı bir doküman efendim şimdi efendim bir başka olayda meşhur 16 nolu cd, herhalde iddia makamının yada sayın savcılarımızın besleme basın üzerinden en çok söz ettikleri bu, iddianamede büyük yer tutan bu bu 16 nolu cd, nedir bu, 16 nolu cd efendim, 16 nolu cd müvekkilimde bulunuyor, müvekkilime soruyorlar bu nedir, bilmiyor huzurda bunları ayrıntısı ile anlattı poliste bunu hatırlayamıyor. Bilemiyor, ne olduğun bilmiyor ama poliste bu belge var cd poliste duruyor efendim poliste duruyor şimdi bir belge var yine, şeyin içinde dokümanların içinden çıkarttık , bu belge 25.06.2007 tarihli bu emanet eşya makbuzu efendim emanet eşyayı teslim eden sayın Zekeriya Öz teslim alan eşyayı imzası var adı okunmuyor efendim şimdi bunu neden huzura getirdik, şimdi şöyle diyor üzerinde süperplus Aydın Yüksel yazılı nokta nokta seri numaralı 1 adet cd içerisinde 96 sayfa doküman var diyor Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünden getirdi diyor ve Muzaffer Tekin ve arkadaşlarından bulundu diyor, şimdi cd ‘nin nereden geldiğin biliyorlar efendim, cd Aydın Yüksel’in getirdiğini biliyorlar, çünkü Aydın Yüksel ile konuştuk cd açıldığı zaman zaten adı çıkıyor , nasıl gizli belge olur ki bu emanete konurken kime ait olduğunu kimin getirdiğini yazıyorsunuz, ama kime soruyorsunuz Muzaffer Tekin ‘e bunu nereden aldın diye, Muzaffer Tekin yakalanınca diyor, düzeltiyorum polis hatırlayamıyor, savcılıkta hatırlıyor ve sayın savcıya diyor ki savcım diyor herhalde bunu Mete hoca getirmişti diyor, bunun üzerine Mete Yalazangil yakalanıyor, Aydın Yüksel , Muzaffer Şenocak zincirleme yakalanıyorlar , yakalanıyorlar ve geliyorlar ifadeleri alınıyor bunların bunlar Müvekkilimin söylediği aynen teyit ediyorlar , efendim bunlar ayrı zamanlarda yakalanıyor, bunlar birbirleri ile görüşüp konuşmaya şansları olmayan insanlar, konuşuyorlar hepsi aynı şeyi söylüyor birbirlerini tamamen teyit eden konuşmalar yapıyorlar ancak hiçbiri tutuklanmaktan kurtulamıyor, şimdi efendim meşhur cd ‘mize gelelim efendim, yani devletin gizli bilgileri devletin gizli bilgileri denen cd şudur efendim, biraz önce şimdi bu cd sayın savcılığımız sahibine yani o bilgilerin yazılı olduğu yere Genel Kurmay Başkanlığı Kara Kuvvetleri Komutanlığına yazıyor, oradan gelen yazı şu efendim, Kara Kuvvetleri Komutanlığından gelen yazı efendim, yazı imzası Kerim Koçer Hakim Albay adli müşavir, Kara Kuvvetleri Komutanlığı adına Genel Kurmay adına cevap veriyor diyor ki, aşağıda belirtilen dokümanlar Kara Kuvvetiler Komutanlığınca mevcut olan Milli Güvenlik Kurulu ve Yüksek Askeri Şura çalışmaları çerçevesinde hazırlandığı değerlendirilen ancak alınan toplantılarda kullanılma durumu netleşmeyen belgelerdir, bu dokümanlar devletin güvenliği iç ve dış siyasal yararları bakımından niteliği itibari ile gizli kalması gereken bilgiler kapsamında olmayan, iç mevzuata göre gizli gizlilik kaydı taşıyan belgelerdir ve bu belgede gizli zaten, askerlik yapan herkes bilir efendim Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olup ta askerlik yapmayan yoktur, herkes en az bir belge görmüştür Askeri kurallar gereği ki ben Şube başkanlığı vekilliği yapmıştım , askeri kurallar gereği, tüm belgelerin üzerine gizli, kişiye özel gizli , çok gizli gibi damgalar olur ve olayın sahibi Genel Kurmay başkanlığı diyor ki, bu cd ‘de gizli hiçbir şey yoktur , gizli denemez , gizlilik bilgisi yoktur diyor, bu dosyada efendim eklerde duruyor, eklerde duruyor da müvekkilim aleyhine dava açılıyor, ne diyorlar sayın iddianameyi hazırlayanlar TCK 327/1’den cezalandırılmasın talep ediyorlar yani 3 yılla 8 yıl arası, neden efendim bu cd yi bulundurmuş, bu büyük suç bu cd bulundurmak suç Genel Kurmay suç değil diyor ama kendileri suç diyorlar ve dava açıyorlar sonra ne oluyor sayın başkanım saygıdeğer üyeler sonra olan şu bu cd ‘nin içeriği internette yayınlanıyor, şu anda internette hala yayında yani gidip cd 16 nolu meşhur cd derseniz internette bulursunuz, şimdi efendim, bu durumda müvekkilimin TCK 327/1 ‘den bir kere mahkum edelim, internette yayınlattıkları için sayın savcılarımızı ne yapacağız, en az bunu yüz binlerce insan gördü, 100000 çarpı 8 yıl mı cezamı vereceğiz eğer şimdi bu durumda sayın savcılarımız ya müvekkilimden özür dileyip bu iddialarını geri çekmeliler, bu suçu geri çekmeliler, yada biz kendileri aleyhine bu konuda mahkemenize suç duyurusunu bulunuyoruz , Devletin gizli belgesini internette yayınladıkları için, şimdi efendim gizli belge gizli belge dedikleri bu efendim, ancak bağışlayın beni şimdi o eklerde gördüğümüz gizli belgeler var devletin sırrı ifşa etmek devletin gizli bilgilerini açığı vuran Türkiye Cumhuriyetinin casuslarının adını soyadını ve adreslerini Barzaniye ye , Talabaniye , CIA’ye , MOSAD ‘a yani tüm dünyaya ilan eden sayın soruşturma savcıları , sayın soruşturma savcılarımız, iddianamenin 252 ‘inci sayfasında bir belge koymuşlar pardon düzeltiyorum efendim bir belge koymuşlar 252 ‘den söz etmiyorlar, şimdi bu belge ben bu belgeyi oradan aldım efendim, burada diyor ki sayın Veli Küçük ‘ün ifadesinden alıntı var burada Hüsamettin Türkmen ‘i 1976 yılından buyana tanıdığını bu şahıs İskenderun’dan evli olduğunu, Irak kökenli olduğu için Irak’a gidip geldiğini kendisinin de bu şahıstan istihbarı faaliyetleri için bilgi aldığını, halende Irakta irtibatının devam ettiğini, İstanbul’a geldiğinde kendisini aradığını bu şahsın uyuşturucu ile ilgisinin olduğunu hiç duymadığını beyan ediyor yanı sayın küçük, Hüsamettin Türkmen diye birini 1976 yılından beri Türkiye Cumhuriyeti devleti lehine casusluk yaptığını söylüyor. İskenderun da oturuyor, Irak kökenli ifadesi alındığında bu kişi yaşıyordu ama şimdi yaşadığını hiç sanmıyorum çünkü bu internette yayınla işte, bu suç efendim, bu TCK bağlamında bir suç bende en az savcılar kadar bu işi biliyorum benim sicilim sayın Pekgüzel’in sicilinden tam 13000 daha fazla, 24000 sicili bir savcıydım bir zamanlar. yani en az onun kadar biliyorum bu işi işte bu suç bu TCK bağlamında bir suç ve biz bu suç için sayın mahkemeden suç duyurusunda bulunmasını istiyoruz, eğer gerekirse biz kendimiz bulunacağız zaten sayın başkanım sayın başkanım buraya kadar sundukları belgelerin belge niteliği bile taşımadığını açıkladık. bunların hiç biri belge değil şimdi ortada 1,5 tanıkları vardı bu 1,5 tanığın bir tanesi Osman düzeltiyorum Ali Yiğit’ti huzurda ifadesinin doğru olmadığını, polislerin kendisine dayatmalar sonucu onu verdiğini söylemişti. bir yarım tanıkları daha var yarım diyorum çünkü görgüye dayalı bir bilgisi yok Ankara da iki kez ağırlaştırılmış müebbetle mahkum olunca kendisini kurtarmak babından durmadan bir şeyler ürüten bir insan, tam 19 ay boyunca Ankara da Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanıyor müvekkilimin adı sanı hiç ortada yok, sözüm ona kendisinin 500 000 dolar alacağı var, hiç bunları istemiyor cebinde kuruş parası yok İdris Arslan’ın babasının verdiği her ay yatırdığı 200 lira ile geçiniyor, sözüm ona 500 000 dolar alacağı var hiç ilgilenmiyor avukat tutturacak parası yok hiç bir şeyi yok ilgilenmiyor, ancak sonra nasıl oluyorsa mahkum oluyor mahkum olduğu gün bu kişi, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu ulu öndere hakaret ve küfür edebiliyor huzurda, mahkeme huzurunda ve orada bağırıyor Cumhuriyeti yıkıp ikinci Osmanlıyı kuracağız tek hedefimiz bu, bir bunu diyen katil daha sonra birileri tarafında devşiriliyor, devşiriliyor ve gizli tanık ve açık tanık olarak ifadesi alınıyor, yani bu kişinin dört kere açık tanık olarak Osman Yıldırım olarak ifadesi alınıyor bir kerede gizli tanık olarak ifadesi alınıyor 9 nolu tanık efendim, bu kişi yani Osman Yıldırım 9 nolu gizli tanık olarak kayıtlara geçmiş durumda efendim şimdi bu kişi neler diyor efendim 12.03.2008 tarihli ifadesinde, Cumhuriyet gazetesine bomba atma talimatını Muzaffer Tekin ‘den aldığını söylüyor, bombaları da Muzaffer Tekin den aldığını söylüyor, 01.04.2008 tarihli ifadesinde talimatı Veli Küçük ’ten aldığını söylüyor, bombaları da ondan aldığını söylüyor, sonra efendim 12.03.2008 tarihli ifadesinde 10-15 kişinin huzurunda ben bu bombaları aldım diyor, daha sonra 01.04.2008 tarihli ifadesinde, Veli Küçük ‘ün Alparslan Arslan ‘ın olduğu bir ortamda bombaları aldım diyor, 04.06.2008 tarihli ifadesinde ki bu gizli tanık ifadesidir bombaları diyor bizzat Oktay Yıldırım verdi, yani aynı bombaları Muzaffer Tekin ‘den alıyor, Veli Küçük’ten alıyor , Oktay Yıldırım’dan alıyor, Hüseyin Görüm’den alıyor önüne gelen yerden alıyor, ama bombaları alan kişi Alparslan Arslan aldığı kişi Süleyman Esen ve mahkeme tarafından mahkum edilmiş insan bunlar , şimdi bu bombaları Ataşehir’in orada Migros’un yanıda villadan villada kendisine verildiğini söylüyor, beyanlarından birinde Ataşehir ‘in orayı biz dolaştık orda Ataşehir’in oralarda Migros’un yanlarında villa falan yok sayın başkanım, şimdi efendim bu kişi bu ifadeleri verirken yani Ataşehir ‘in orda bir villadan aldım derken, bir gecede bir sabah 6000 polisle Türkiye nin çeşitli noktalarında yüzlerce insanın binlerce evi aranan didik didik edilen kütüphanelerindeki gözlerdeki jiletler bile bulunan insanlar böyle bir aramaya yapan kuvvet yanı Cumhuriyet savcılaramız sayın 250’inci madde ile yetkili Cumhuriyet savcılarımız, nedense Osman Yıldırım’ı İstanbul’a getirip , Ataşehir’e götürüp şu villa hangisi hele bir göster demiyorlar çünkü deseler eğer öyle bir villa olmadığını biliyor olmaları lazım, yoksa aksi takdirde yaparlardı ararlardı çünkü o villanın sahibi sözüm ona oturanlar Alparslan Arslan’ın bekar arkadaşları bütün Alparslan Arslan’ın arkadaşlarının toplarlardı , orayı bulurlardı , ortaya çıkarırlardı , belgelerlerdi, demek oluyor ki bu tamamen hayal mahsulü efendim şimdi bu gizli tanık ifadesi dediğim gibi o bizzat şöyle diyor kim verdi bizzat bunu diye soruyor görevli gizli tanık bunu bizzat Oktay Yıldırım verdi iki tanesini bana orda verdi diyor, ancak diyor ben bunların hepsini mahkemede inkar ettim bunların tümünü mahkemede inkar ediyor bu şekilde gelişmeler oluyor, şimdi efendim bir çok bölümü atlayarak geçiyorum bağışlayın çok fazla zamanınızı almak istemiyorum, yeterince aldım zaten. şimdi efendim bu tanık Osman açık ve gizli tanık müfteri , devşirilmiş tanık Osman yıldırım bir ifadesinde daha doğrusu bir çok ifadesinde tanık olarak Esen Türkyılmaz’ı gösteriyor diyor ki Necip Haplemitoğlu’nun öldürülmesi konusunda bana talimat verdiklerinde ben kabul etmedim ancak Esen ordaydı diyor, Esen Türkyılmaz diye adını veriyor bu Esen Türkyılmaz’da bu katıl Osman Yıldırım’ın bir konuşması, yani Danıştay katliamından sonra henüz yakalanmadan önce yapmış olduğu bir konuşma mahkeme kararı ile dinlemeye takılıyor, orda Esen Türkiyılmaz ile şey konuşurken katil Osman, onlar diyor Osman Allahın askerleri diyor, yani Alparslan Arslan ın katliamını önere ederek konuşmaya devam ediyor Esen Türkyılmaz diyor ki Allahın diyor askere ihtiyacı mı var diyor manyak mısın sen diyor , şimdi Esen Türkyılmaz’ın telefonunu biliyorlar , adını soyadını biliyorlar bu konuşmayı biliyorlar bir çok yerde Esen Türkyılmaz tanık olarak gösteriliyor Osman Yıldırım tarafından yani devşirilen açık ve gizli tanık tarafından ama Esen Türkyılmaz’ın ifadesi bir türlü alınmıyor , alınamıyor neden alınıyor da mahkemeden mi gizleniyor , alınıyor da işlerine yaramayacak şeyleri söyledikleri için sanıkların lehine konuşup Osman Yıldırım’ın yalan , müfteri diye konuştuğu için mi acaba huzura getirilip dinlenmiyor efendim, şimdi Osman Yıldırım’ın üç gün boyunca ifadesi alınıyor efendim Osman Yıldırım 17.04.2008 günü ifadesinde diyor ki, İstanbul Cumhuriyet savcısınca alınan ve üç gün süre ifade sürecince tüm bildiklerimi anlattım diyor, üç gün boyunca cezaevinde ifadesi alınıyor bu adamın, bu Osman Yıldırım’ın Ankara Cumhuriyet Savcılığına yaptığı beyan üç gün boyunca bir insanın ifadesi alınırda, tutanaklara bakıyoruz tutanaklar toplama aldıkları şöyle efendi 12 Mart ‘ta 3 sayfa 14 mart’ta 3 sayfa toplam 6 sayfa ifade almışlar üç gün boyunca alınan 6 sayfa ifade ve iki tarihli, şimdi soru şu efendim kafamıza takılan haklı olarak takılan şu Osman Yıldırım’a üç gün boyunca Osman Yıldırım’ın ifadesi mi alındı yoksa burada görevli bir , görevli iki , görevli üç diye geçen kişiler Osman Yıldırım’a bir şeyler mi yüklediler,çünkü aynı paragrafta yanı şu gizli tanık ifadesinde bu bombaları bizzat Oktay Yıldırımdan aldım derken tam bir sayfa sonra Muzaffer Tekin’den bizzat aldım diyor, yine üç sayfa sonra Veli Küçük ’ten aldım diyor böyle ifadeler var ve bunlara hiç değinilmemiş zaten görebildiğimiz kadar 136 sayfa tutan çözüm var elimizde şuanda 137 sayfa yani bunları tamamını toplasanız 1-2 sayfalık 1-2 saatlik bir ifade peki üç gün tam üç gün boyunca Osman Yıldırım’ın beynine, bilinçaltına ne yüklendi efendim, eğer ifade alınmadıysa şimdi yüklenen şu o üç gün boyunca Osman Yıldırım’a tüm resimler gösterilmiş zaten bu gizli tanık görüşmelerinde resimler gösteriliyor, bu kim bu kim diye soruluyor ancak tabi bu gizli tanık olayına biz daha yeni huzurda 9 nolu gizli tanık diye öğrendik,şimdi bu öğreniliyor, o resimler gösteriliyor Osman Yıldırım’a kim kimdir öğretiliyor, ondan sonra İstanbul’a dönülüyor,İstanbul’dan o resim yeniden birkaç resim Ankara’ya gönderiliyor, Ankara’da kime gönderiliyor,Ankara C.Savcılarına, daha önce hiç güvenmiyordunuz Ankara’daki savcılara,buradan kendiniz kalkıp gidiyorsunuz, günde 3 gün 5 gün boyunca sorgu yapıyorsunuz,bu kez niçin güvendiniz malum, daha önce resimler ezberletildiği için hiçbir şaibeye bir dedikodu ortaya çıkmasın diye tutup resimler oraya gönderiliyor, kime Ankara C. Savcılarına, sayın Ankara Savcılarımız gidiyorlar bu müfteri, açık ve gizli tanık devşirmiş tanığın yanına ve tanık bakıyor resme aa diyor, bu diyor şey diyor, Rasim Görüm işte Muzaffer Tekin’in korumasıydı bombaları getiren, kimse demiyor ki ya kardeşim sen biraz önce dedin ki, hani Oktay Yıldırım getirdi bizzat ,o verdi demiştin, getirme değil bizzat o vermiştin demiştin kimse bu gerçeklerle ilgilenmiyor , bu dosyada kimse gerçeklerle ilgilenmiyor sayın başkanım, hiç kimse ilgilenmiyor, gerçekler bu dosyayı hazırlayan insanları ilgilendirmiyor, dedikodular ilgilendiriyor, iftiralar ilgilendiriyor, şimdi Rasim Görüm’ü görünce tarif etmeye başlıyor, sayın başkanım, insan bir ifade alınırken huzurda sizde alıyorsunuz bir insanın söyledikleri, boyu kaçtı,kilosu kaçtı , rengi neydi, zenci miydi ,beyaz mıydı diye sorular sorulur, sözüm ona korumadan söz ediliyor, adamın hiç tanımımı falan istenmiyor ama nedense resimler falan Ankara Savcılarına gidince devşirmiş, açık ve gizli tanık Osman Yıldırım bu resimleri görünce birden bire yukarıda vahiy iniyor ve Rasim Görüm’ü tanıyor, bu Rasim Görüm,işte Muzaffer Tekin’in koruması bu,sayın yargıcım bunlar devşirmiş tanıklar , bunlar devşirmiş deliller bunlar oluşturulmuş iftiralar, başka hiçbirşey değil, şimdi daha önce zaten huzurunuzda var efendim, bazı şeyleri ciddi atlayarak geçiyorum, bir para meselesi var, huzurdaki dosyaya bakılacak olursa tüm konuşmalarda şimdi bağışlayın para için yapıldı, 500 Bin dolar konusu olduğu için isteseniz de istemeseniz de biraz dokunmak durumundayım, Osman Yıldırım Ankara polisine verdiği 13. sayfada bir telefon konuşması var yine mahkeme kararıyla yani Danıştay katliamından sonra mahkeme dinleme kararı almış Osman Yıldırım dinleniyor, Osman Yıldırım’la Tekin İrşi bir konuşma yapıyor,Osman diyor ki ne parası kim yatıracaktı diyor, Tekin İrşi diyor ki Alpaslan abi yatıracaktı diyor,aynı Tekin İrşi ilerleyen sayfalarda zaten var efendim mesaj çekiyor , kime çekiyor Alpaslan Aslan’a , ne diyor Alpaslan Aslan’a, çünkü Tekin İrşi Ankara’ya götürülmeyen bomba atan yani Cumhuriyet gazetesine bomba atan sanıklardan biri, ama Ankara’ya götürülmüyor, daha doğrusu bomba atmayan diyelim, çünkü bir tane bomba atılıyor, şimdi Tekin İrşi Alpaslan Aslan’ın cep telefonuna mesaj çekiyor, diyor ki ,İstanbul’dan Ankara’ya onlar Ankara’da Danıştay katliamını yapmak üzereler diyor ki Alpaslan abi eğer benim paramı vermezseniz ben polise gideceğim diyor, Alpaslan Aslan’da dönüyor İrşi’ye diyor, bağışlayın isimleri pek aklımda tutamadım efendim, yanındaki İsmail’e diyor ki al şu parayı 120 Lira , al şu parayı Tekin’e gönder yoksa bizi ihbar edecek diyor , bu öyle bir olay, şimdi bütün para söz edildiği zaman para verecek tek kişi var o da Alpaslan Aslan çünkü bu konuşmada yani biraz önce söz ettiğim mahkeme kararıyla alınan konuşmalarda bütün paraları Alpaslan Aslan’ın verdiği onlara dağıttığı , Osman’ın hatta bu çocukları daha öncede bir işte kullandın niye paralarını vermedin , işlediği şeydir efendim Cumhuriyet gazetesine atılan bombalar, o bombalar zaten çok ilginç, şimdi mahkeme tutanaklarında Osman Yıldırım zaten poliste yani Ankara’da poliste her şeyi itiraf ediyor, ben yaptım ettim diyor, sonra Savcılığa gidiyor bir kısım itiraf ediyor, sonra sorguya çıkıyor, tutuklandığında, çok az itiraf ediyor sonra duruşmaya geçiyor ancak duruşmada yani 11. Ağır cezadaki yargılamada hiçbirini ben yapmadım hatta o sanıkları ben tanımam diyor, halbuki ifadesinde tamamında Alpaslan Aslan’ın dışındaki kişileri kendisinin bulduğunu, Alpaslan Aslan’a, onlara para vereceğini, bütün bunları zaten yazıyor huzurdaki dosyada var efendim, şimdi burada İsmail Sağır’ ın bir ifadesi var efendim daha sonra Osman Yıldırım bana Erhan Timuroğlu’nun akrabasına ait barda buluştuk burada Alparslan Arslan’ın Cumhuriyet gazetesine bomba atma eylemi yaptıracağını ve büyük para vereceğini söyledi, kim diyor bunu olayın sanıklarından İsmail Sağır kim verecek parayı o Osman Yıldırım diyor ki Alparslan Arslan verecek hani Osman Yıldırım anlaşmıştı iddianameye göre, 500 bin doları o alacaktı zaten hiçbir şey atmış değil şimdi dedim ya efendim Esen Türkyılmaz’ı tanık gösteriyor, efendim Haplemitoğlu’nun öldürülmesi için efendim rahmetli Haplemitoğlu katledildi eğer yaşamış olsaydı şimdi burada olurdu zaten , huzurda olurdu çünkü ulusalcıydı , herkes biliyor , herkes tanıyor , yazdığı kitaplar ortada zaten o kitaplar nedeni ile malum çevreler tarafından katledildi o kitaplar nedeni ile katledildi tıpkı Uğur Mumcu gibi ve katilleri bunun için bulunamıyor, eğer malum çevreler tarafından istihbaratın tepe noktasındaki kişilerin amirleri tarafından emir verilip katledilmemiş olsaydı katilleri bulunurdu, hani şeref sözü vermişlerdi Haplemitoğlu’nun katillerini bulacağız diye, şimdi ise Haplemitoğlu’nu onun gibi düşünen insanların öldürdüğünü söyleyerek ulusalcıların milliyetçilerin , anti emperyalistlerin öldürdüğünü söyleyerek hedef saptırmaya çalışıyorlar sayın başkanım sadece hedef saptırmaya çalışıyorlar oldukça kısa geçmeye çalışıyorum çok zamanınızı aldım biliyorum özür diliyorum , şimdi efendim iddianamede dedim ya, 2500 sayfalık iddianame hazırlanıyor bağışlayın sayın savcım burada huzurda, yığınla müdahil olmuştu, sayın Pekgüzel sayın savcım şöyle demişti, soruşturma aşamasında sözü edilen faili meçhul cinayetlerin bir kısmı ile ilgili olarak bilgilere ulaşılmış ve bunlarda soruşturma evrakında yer almış ise de, bu bulguların halen derdest aşamada bulunan soruşturma evraklarına gönderilmesi ile yetinilerek, bu cinayetler konusunda suç istinadında bulunmaya yetecek derecede yeterli delil elde edilemediğinden reddine diyor , efendim Türkiye de ne kadar cinayet işlenmiş son 50 yılda bunların tamamının dosyalarını istemişler , bunların hepsi şeyde var yalnız sayın savcım burada biz bunları iddianameye koyduk ama biraz şişsin diye koyduk diyor başka bir şey demiyor yani onlar yok diyor yani pehlivan tefrikası gibi besleme basının günlerce yazdığı bir çok şeyin gerçek olmadığını sayın savcım söylüyor, şimdi Ergenekon sözde terör örgütü efendim, yani MİT’in bilmediği hiç kimsenin bilmediği sözde terör örgütü şimdi bu terör örgütünü neden söylüyorum efendim şimdi bu olayla ilgili yani sözde Ergenekon terör örgütü ile ilgili olarak sayın savcımız soruşturma savcısı sayın Zekeriya Öz emniyet genel müdürlüğüne bir yazı yazıyor ve emniyet genel müdürlüğüne diyor ki, ya bu Ergenekon terör örgütü nedir hele bize anlatın diyor soruyor , emniyet genel müdürlüğü diyor ki efendim emniyet genel müdürlüğünün gizli kayıt diye yine yazısı, bütün gizli evraklar şu bilgisayarın içinde efendim bütün dünya görüyor zaten bilgi notu başlığı bu konu Ergenekon yapılanması giriş ikinci madde önce ikinci madde bide üzerlerinde numaralar var 08-1929 gibi inşallah 1929 yılından kalmamıştır ikinci madde efendim emniyet genel müdürlüğü kayıtlarında söz konusu soruşturmaya kadar emniyet genel müdürlüğü kayıtlarında söz konusu soruşturmaya kadar Ergenekon isimli herhangi bir terör örgütüne ilişkin daha önceden intikal etmiş soruşturma ve kovuşturma bilgilerinin bulunmadığı ve dolayısıyla soruşturma konusu yapılmasının yani yeni ortaya çıkarılmış bir yapı olduğu anlaşılmıştır sayın İçişleri bakanlığımız Emniyet genel müdürlüğümüz diyor ki sayın savcımıza siz bu yazıyı bize yazdınız ya he bu tarihe kadar diyor Ergenekon terör örgütü diye bir örgütün varlığından bizim haberimiz yoktu biz bilmiyorduk, bu yazı gelince öğrendik konuyu yani 600 yıllık pardon 6000 yıllıktı hani tapınak şövalyelerine kadar gidiyordu, hani Türkiye böyle kucaklamıştı devasa bir örgüttü hiçbiri yok, ne var emniyet genel müdürü diyor ki biz bunu bilmiyorduk. Biraz önce MİT in yazısını okudum efendim MİT diyor bizde bilmiyoruz şimdi MİT bilmiyor , Emniyet genel müdürlüğü bilmiyor , Genel Kurmay bilmiyor , kamuoyu bilmiyor kim biliyor İstanbul C. Savcılarından Beşiktaş ’daki sayın savcılarımızdan sadece bir biliyor şimdi yine bu Emniyet genel müdürlüğü yazısının birinci paragrafında çok ilginç şöyle diyor efendim bence emniyet genel müdürlüğünden birileri Beşiktaş ‘daki sayın savcılarımıza birazcık hukuk dersi veriyorlar lütfen sayın savcılarım beni bağışlasınlar bu yazının birinci bölümü şöyle diyor efendim C. Savcılığımızca Ergenekon isimli yapılanmanın 3713 sayılı terörle mücadele kanunu kapsamında değerlendirilip değerlendirilmediği sorulduğunda konu soruşturmayı yürüten savcılığınız ile kovuşturmayı yürüten bağımsız mahkemelerin yetkileri kapsamında olmakla birlikte genel müdürlüğümüzce adli talimatların yerine getirilmesi için 3713 sayılı kanun çerçevesinde bir rapor düzenlenmiştir , yani çok net diyor efendim diyor ki emniyet genel müdürlüğü ya bu yetki bizim değil ki bu yetki sayın savcılarımızın ve bağımsız mahkemelerimizin ancak madem emir verdiniz eğer emri yerine getirmezsem adli görevimi ihmal etmiş olurum o halde emre uyarak yani adli Emirlerinize uyarak 3713 sayılı yasa kapsamında hadi sizin bana bildirin dediğiniz daha önce haberim olmayan Ergenekon terör örgütü ile ilgili mütalaamı hazırlıyorum diyor ve hazırlıyor ve veriyor. Şimdi efendim bu bağlamda biliyorsunuz efendim korkunç bir korku imparatorluğu yaratıldı. Türkiye de herkes korkar hale geldi, Türkiye’den herkes korkuyor bu davadan korkuyor herkes çünkü ucu açık bir dava Cumhuriyet tarihinde yada hukuk sisteminde dünyada böyle bir dava olduğunu hiç sanmıyorum kürsü ile görüştük ceza kürsüsü İstanbul da bunun kesin olarak hukuka aykırı olduğunu söylüyorlar bizde aynı görüşteyiz , meslektaşlarımızla görüşüyoruz eski meslektaşlarımla ben avukat onlar hakim yada savcı sınıfındalar onlar hala bunun çok yasadışı olduğunu söylemeye devam ediyorlar ama bu olay devam ediyor olay devam ediyor bu korku imparatorluğu kapsamında muhteşem şeyler yapılıyor insanlar korkutuluyor , insanların telefonla konuşamaz hale geldiler sitkomlarda bunun taktikleri yapılıyor yani komedi dizilerinde bağışlayın yeni öğrendim o sözcüğü onu kullandım şimdi efendim bu bağlamda Fehmi Koru diye bir gazetecimiz var Yeni Şafak gazetesinin baş yazarı, bildiğim kadarı ile efendim şimdi sayın Fehmi Koru Beşiktaş’a çağrılıyor Fehmi Koru’nun ifadesi alınıyor şimdi Fehmi Koru ifadesinde diyor ki şimdi savcıya göre tarihin en kanlı, en acımasız terör örgütü bildiğiniz gibi söz Ergenekon terör örgütü 6000 yıllık geçmişi var şimdi soruldu Fehmi Korunun ifadesini aynen okuyorum efendim bunları eklere hepsini koymuştum sayın başkanım Fehmi Koru diyor ki Ergenekon terör örgütünün suikast listesinde yer alan kişilerden birisi olduğumu basından öğrendim, ve ciddiye almadım, şimdi efendim ve koruma istemem devam ediyor burada bir şeyler yazıyor Fehmi Koru bir gazeteci ve üstelikte ulusalcı kesimde de çokta sevilen gazeteci değil, ancak diyor ki sayın savcıya, her ne kadar siz beni abartınız bize el altından bir şeyler gönderiyorsunuz biz yazıyorsak da biz bu olayın ciddiyetine inanmıyoruz sayın savcım diyor yani kendi aramızda kalsın ama ben inanmıyorum diyor, inanmadığını da kendi ifadesi ile teyit ediyor Fehmi Koru ciddiye almıyor ama bu örgüt için bu örgüt için efendim korkunç şeyler yazılıp, korkunç şeyler çiziliyor ve 2500 sayfalık bir dokümanla karşınıza geliyor şimdi efendim bu acımasız, gaddar terör örgütü söze Ergenekon terör örgütünün toplam silah sayısı iddianameden taradım buldum 21 tane tabanca ve 7 tane tüfek var 21 tabanca ve 7 tane tüfekli Türkiye Cumhuriyeti devletini pardon düzeltiyorum AKP hükümetini yıkacaklar kendileri hükümet kuracaklar şimdi efendim burada 86 sanık var, takipsizliklerle beraber en az 150 kişi, şu dosyada elemeden geçti bu 150 kişinin evleri arandı hep ,ofisleri arandı bire bir şimdi şuradan çıkalım kuzey , güney, doğu, batı hiç fark etmez efendim herhangi bir yerde 150 tane evin kapısını çalalım içerdeki silahları bir toplayalım burada toplam 28 tane silah bulundu orda en az 800 tane silah bulunur , hele birde Karadenizlilerin kapısına gittiğiniz zaman onunla sayın savcılarımız 30 tane örgüt kurarlar efendim 30 tane şimdi efendim yine devam edeceğim bağışlayın şimdi soruşturma öyle boyutlara getirildi ki öyle dallanıp budaklanıyor ki dediğim gibi amaç toplumdaki
Dostları ilə paylaş: |