T c istanbul 13. AĞir ceza mahkemesi başkanliği beşİktaş / İstanbul



Yüklə 0,97 Mb.
səhifə2/6
tarix21.08.2018
ölçüsü0,97 Mb.
#73370
1   2   3   4   5   6

üm katmanlara korku vermek, ama sayın başkanım biz hala Türkiye ‘de hakimler olduğuna inanıyoruz ve hep inanacağız tanrı tanığımdır şu cübbe sırtımda olduğu sürece hukukun dışına asla çıkmayacağım ve hakimlerime hep inanacağım adliyeme hep inanacağım inanmasam yaşayamam çünkü efendim yaşayamam şimdi efendim dediğim gibi korku imparatorluğu yaratılıyor tüm gazeteciler korkuyor herkes korkuyor nasıl korkmasın efendim Yargıtay Başsavcısı yani Türkiye Cumhuriyetinin Yargıtay başkanından sonra gelen en güçlü adamı bile Ergenekoncu diye besleme basın tarafından suçlandı ve sesi bile çıkmadı sayın başkanım C.Savcımın suçu neydi yasaları uygulamak, yasaların kendisine verdiği yetkiyi kullandığı için suçlanmıştı şimdi efendim elimde ki belge İstanbul C.Başsavcılığı 05.06.2008 tarihli bir belge, bu belge, sayın C. Savcımız ve duruşma savcımız Mehmet Ali Pekgüzel imzasını taşıyor, bu belgede ivedi kaydıyla TC. Maliye bakanlığına yazı yazılıyor ve bu yazıda diyor ki, Kanal Türk ile Beko arasında bazı ödemeler yapılmış böyle duyum aldık, Beko ticaret AŞ, Kanal Türk’ün ortağımı değil mi, bu çok ivedi kaydı ile bize bildirin araştırın , soruşturun bildirin sayın başkanım sözüm ona terör örgütü araştırması yapılıyor, ama korkunç şey bu ancak korku için yapılar Koç grubunun Beko Koç grubunun yani Türkiye’nin en büyük grubu Koç grubu örtülü olarak Kanal Türk’ü yok edecekler, kafaya koymuşlar, Kanal Türk’ü neden yok ediyorsunuz bir televizyon kanalı Türkiye Cumhuriyeti aleyhine yığınla yayın yapan hiçbir kanala dokunamıyorsunuz ama hükümet aleyhine hükümete muhalif olan bir kanal olunca, Koç’u bile korkutuyorsunuz e bu yazı Koç’un eline geçince yada Koç grubu bu yazıyı duyunca, sayın başkanım Kanal Türk’e reklam verebilir mi ve Kanal Türk yok olur, ben Kanal Türk’ün avukatı değilim, ben müvekkilimi savunuyorum, ama yaratılan korku imparatorluğunu anlatmak için bunu huzurunuza getirmek zorundaydım, çünkü 250 bin dokümanı taradık efendim, taradık ve bütün bunlar karşımıza çıktı, şimdi efendim iddianamede bilinçli olarak bilinçli olarak yığınla yalan var bunu söylemiştik efendim gerçekdışı beyanlar var yalan sözcüğünü kullanmak istemiyorum efendim , şimdi efendim şöyle bir şey söylemek istiyorum müvekkilim Muzaffer Tekin biraz önce arz etmiştim birinci sınıf komando, altın madalyalı kahraman huzurunuzda sanık şimdi bu yargılanıyor sözüm ona bir beyanat üzerine işte ne diyor gazeteciler diyor ki şeyde bomba mı olur diyor çöplükte bomba mı olur, çöplükte bomba mı olur demek büyük bir suç, zaten bu ülkede yada bu iddianamede konuşsan da suç, konuşmasan da suç yani ben seni yiyeceğim diyor suyumu bulandırsan da bulandırmasan da olay bu müvekkilim sözüm ona yakalanıyor, ifade alınıyor soruyorlar bu cd’yi nerden aldın cd diyor daha sonra savcılık aşamasında Mete hoca getirmişti, peki bu mastır planını nerden aldın, Kuddusi beyin diyor o getirdi ama okumadım diyor yani her ne sorulursa bire bir duraksamadan daha ilk gün ilk Dakka anlatıyor, bu anlatınca zincirleme insanlar toplanıyor onu daha sonra açacağımda şimdi bunu demeseydi ne olurdu soru bu sayın Muzaffer Tekin polis kendisine sorduğu zaman susma hakkını kullansaydı ne yapacaklardı ne yapabilirlerdi etlerini mi koparırlardı , işkence mi yaparlardı , kolunu mu kırarlardı yapsalardı vız gelirdi çünkü TSK tarafından birinci sınıf eğitilmiş bir adamdan bu bilgileri düşman alamaz değil oradaki polisler düşmanlar bile alamaz almasında mümkün değil ama müvekkilim namuslu ve dürüst bir insan, bildiği her şeyi anında hiç duraksamadan söylüyor efendim söylüyor da ne oluyor efendim ne oluyor olan şu tanıdıkları zincirleme reaksiyon birebir tanıdıkları İsmail Eksik, Mete Yalazangil , Mehmet Zekeriya Öztürk, Kuddusi Okkır , Rafet Arslan , Saipir Debzlelvitze , hemen toplanıyor bunlardan büyük bir kısmı tutuklanıyor tanıdıklarının tanıdıkları , Tuncay Hacıbektaoğlu , Zeki Yurdakul Çağman , Aydın Yüksel , Muzaffer Şenocak , Ayşe Asuman Özdemir , Gazi Güder , Fikret Emek tüm bu insanlar birbirlerine internetten birbirlerine mesaj atmış durumdalar bu insanların hepsi toplanıyor ve büyük bir kısmı da tutuklanıyor yani eğer müvekkilim örgüte bakın efendim kime bir soru sorsa hemen diyor falancadan aldım şunu aldım, şunu ne yaptın böyle bir örgüt bu hayal edebiliyor musunuz efendim yıllardan beri DGM’de başkanlık yaptınız örgütleri yargıladınız , mümkün mü bu bilgileri alabilmek örgütten ancak yapay bir örgüt ise, sözde bir örgüt ise daha doğrusu bir örgüt olduğunu yakaladığınız kişiler bilmiyorsa ancak bu bilgileri alırsınız burada sayın savcımın hoşuna gitti sanıyorum teşekkür ediyorum sayın savcım güldüğün için şimdi efendim burada bilinçli yalanlar dedim gerçekdışı beyanlar dedim bunların somut kanıtı huzurda bulunan Erol Ölmez. olayı şimdi bu konuşu şöyle diyeyim Erol Ölmez bize başvurdu ve kendisinin devşirilmek istendiğini kendisine gel Muzaffer Tekin aleyhine ifade ver aynı gün seni salıverelim, çek git dendiğini, kendisinin bunu asla kabul etmediğini bize yazılı olarak verdi, yazılı olarak bize ulaştırdı biz o bilgi üzerine kendisi ile cezaevine gittik görüştük sonra bu olayı hakimler ve savcılar yüksek kuruluna intikal ettirdik maalesef Cemil Çiçek bakan değil başka bir bakanımız var sayın bakanımız soruşturma izni vermedi biz bu konuyu şikayetimizi idare mahkemesine götürdük ve idare mahkemesinden sanıyorum ki zaten böyle somut kanıtlar karşısında soruşturma izni çıkacaktır ve adalet yerine bulacaktır . Adaletin yerini bulacağından asla kuşku duymuyorum sayın başkanım şimdi bilinçli olarak efendim müvekkilim aleyhine bir şeyler söyleniyor her yere sıkıştırılmaya çalışılıyor bunun nedeni kahraman olduğu için mi soyu sopu ile bu millete hizmet ettiği için mi yoksa reyting kaygısı ile bunları bilemiyorum efendim şimdi efendim şimdi bir olay sadece bir tek iki örnek vereceği iddianameden bir tanesi sayfa 428 ‘de gizli tanık B ve onun devamı şimdi öyle bir kurgulanmış ki efendim sadece anlatacağı zaten gizli tanık B gizli tanık B’nin zaten dediği hiç bir şey yok gizli tanık A’nın dediği bir şey yok yani bu tanıklar niye gizli zaten ben onu bilmiyorum gizli tanık kavramını kavram bu değil kavramın içeriği dil kurumunda açıklanmış hiç bilmeyen insanların neden gizli, gizem yaratmak için gizli yaparsınız şimdi birinci tarafta sözüm ona gizli tanık Ali Yiğit’in tanığın tanığı arkadaşımızın dediği gibi, ama ikinci bölümde Muzaffer Tekin’den söz ediyor Mahmut Öztürk’ten söz ediyor bunlar tutuklanmasına söylüyor ama bunlar öyle monte edilmiş ki sanki sözüm ona gizli tanık B ‘nin beyanlarıymış gibi başka söyledik efendim sahte belge tanzimi suçtur, kim yaparsa yapsın, suç gizli tanığın altına monte ederek yepyeni bir ekol yaratmış bilmiyorum ne diyeceğimi özür diliyorum , tamamen kötü niyetle hazırlanmış efendim tamamen kötü niyetle bütün bu belgeler kötü niyetle hazırlanmışlar şimdi iddianameyi hazırlayanlar dedim efendim iddianameyi hazırlayanlar dedim çünkü sayın savcılarımın böyle bir iddianame hazırlayacağını sanmıyorum hazırlanmış onlarca imzalanmışlar iddianamede şube müdürlüğümüz diyor iddianamede yapılan mülakata göre diyor, yani bir hukukçunun kullanmayacağı şeyler bu iddianamede var o nedenle hiçbir hukukçu makamından şube müdürlüğümüz diye bahsetmez , iddianamede anlatım bütünlüğü yok , anlatım şekli sürekli değişiyor sayfalar dolusu Zafer kod , Muzaffer Tekin deniliyor ondan sonra bu bırakılıyor sayın Muzaffer Tekin denmeye başlanıyor yani bunun gibi yığınla olay var efendim, şimdi efendim müvekkilimin. Vatanseverler Güç Birliği hareketi ile bağlantılı olduğu anlatılmaya çalışılıyor, onları söylemeyeceğim çünkü onları sayın müvekkilim açıklamıştı birde efendim gizli tanık kayda alınan ifadesinde diye bir başlık atıyorlar altına sözüm ona gizli tanığın anlatımlarını yazıyorlar ama gizli tanık diyor , gizli tanık ne demekse, yani gizli tanığın ne olduğunu biliyoruz ama bunun açılımı olması gerekir, hangi gizli tanık böyle bir şey diyor biz bunu bilmiyoruz yine efendim kısa kısa geçmeye çalışıyorum, müvekkilimin açıkladığı yerleri genelde açıklama ihtiyacı duymuyorum ki huzurunuzu almayayım, yani efendim hangi gizli tanık çok yerde geçiyor, gizli tanık görüntüye alınan bilgileri , gizli tanık gizli tanık A ‘mı , B ‘mi, C ‘mi , D ‘mi Dilovası mı , Yayla kızımı hangi gizli tanık biz bunu anlamakta zorluk çekiyoruz efendim, şimdi efendim bir konuyu da açıklayacağım huzurunuzu işgalinizi bırakacağım efendim, şimdi efendim Veli Küçük’ün bir ifadesi var bu Veli Küçük ’ün ifadesinde yani bu ifade sadece 755 sayfada Veli Küçük ‘ğün bir beyanı var, daha doğrusu birinci bölüm müvekkilim Muzaffer Tekin’e ait ikinci bölüm ise Veli Küçük’e ait, Veli Küçük’ün vekilleri beni bağışlasınlar efendim, onu okumaya ben girmek zorundayım, çünkü şimdi efendim Veli Küçük ve ifadesinde diyor ki, bu olaya diyor Mehmet Eymür tanık oldu yani Tuncay Güney ‘den söz ediyor ve Tuncay Güney’in Irak’ta kendisini arayacağını, bu nedenle bu hep dosyanın , Veli Küçük’ den aldığımız bir beyan yok, bizim Mehmet Eymür’ü aradım diyor Mehmet Eymür ‘e dedim ki lütfen kontrol et bu Tuncay Güney beni aratacak doğru mu değil mi lütfen kontrol et kimi arıyor o günün operasyonlar daire başkanı Mehmet Eymür ‘ü aradım diyor bunu Veli Küçük beyan ediyor sonra sonra efendim Mehmet Eymür ‘ün ifadesi alınıyor düzeltiyorum onun ifadesini almak kimsenin gücüne yetmez efendim bilgi alma tutanağı zaten onun için çok dikkatimi çekti Mehmet Eymür Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, Mehmet Eymür eski MİT operasyonlar daire başkanı, Mehmet Eymür ABD’de yaşıyor ve Mehmet Eymür’ün ifadesi alınıyor, düzeltiyorum tekrar efendim bilgi alma tutanağı şimdi bu tanık gösteriliyor diyor ki 1 nolu tanık, o olay için yani kime ne kanıtlayacak operasyon daire başkanı Mehmet Eymür’ü aramış demiş ki şu adam beni arayacak Irak’tan Barzani’nin adına aratacak doğru mu değil mi bu adamı kontrol edin diyor ondan sonra Mehmet Eymür bir şekilde bir araya geliyor birileri ile bilgi alma tutanağı düzenleniyor bu tutanakta ifadeyi veren olarak Mehmet Eymür geçiyor, bilgi alma yapanlar ve bilgi almayı yazanlar var bilgi almak , bilgi vermek Mehmet Eymür ‘ün ifadesine başvuruluyor bilgi bilgi alıyorlar CMK’da bilgi almak diye bir kayıt yok efendim ben 25 yıllık avukatım Mehmet Eymür’den bilgi alıncaya kadar Mehmet Eymür’e Veli Küçük’ün sözlerinin doğru olup olmadığı sorulması gerekmez mi efendim çünkü bu adamın bilgisine başvuruyorsun , hadi ifadesini alamıyorsun savcıların görevi sanıkların aleyhine kanıtlar toplamak değildir sanıkların lehine olan kanıtları da toplamak Türkiye Cumhuriyeti yasalarınca sayın savcılara verilen bir emirdir bir buyruktur , hazır bir tanık bulmuşun ifadesi bilgi alıyorsun C. Savcılarının bu tanığa şunu sormaktı bu bilgiler doğru mu yani bilgi alıyor ama bilgi alırken alması gereken bilgiyi sormuyor, yani Mehmet Eymür kimdir efendim, kral mı Kral mı dokunulamıyor iki kişiye dokunulamıyor bir Mehmet Eymür ‘e ki Cumhurbaşkanı olsa ifadesine başvurulabilir efendim, ama Mehmet Eymür ifadesine başvurulmuyor bilgi alınıyor, iki kişiye dokunulamıyor birincisi Mehmet Eymür, neden dokunulamıyor, biraz önce arz etmiştim operasyonlar daire başkanı, ve ABD ‘de yaşıyor ve kendisinin CIA bağlantılı olduğu yazılıp çiziliyor CIA bağlantılı hiç kimseye dokunamıyor sayın savcılarımız ifade alamıyorlar birinden bilgi alıyorlar , birinden bilgi bile alamıyorlar öbürü öbürü eşdinsel haham Tuncay Güney onun ifadesini bile alamıyor pardon ondan bilgide alamıyorlar gazeteciler buluyor onu çekiyorlar ifadesini alıyorlar sohbet ediyorlar ama sayın savcılarımız nedense CIA bağlantılı hiç kimseyle hiçbir şekilde diyalog içinde olmak istemiyorlar sanıyorum baştan anlatmıştık ta Yüzüncü yıl üniversitesini bu emirlerin kaynağı Atlantik ötesi, herhalde neden alamadıklarını açık seçik ortaya kor efendim, şimdi sayın Eymür ‘den ifade alamıyorlar, bilgi alıyorlar ama sayın Eymür bilgi verirken öyle şeyler anlatıyor ki, Türkiye Cumhuriyetinin Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir ekip kurduğunu bir yerleri bombalayacağını, birilerini öldüreceğini, ama bu olayda Genel Kurmay ikinci başkanı Çevik Bir’in haber uçurduğunu, orda bunlara engel olduğunu falan söyleyebiliyor, efendim bunlar bunlar Türkiye Cumhuriyeti Devletinin gerçekten sırları, yani bilgi aldınız ve bunlar internette yayınlanıyorsunuz devir farklı bir devir , devir ABD’nin Suriye’nin gırtlağına çöktüğü bir devir, yoksa Suriye ile Türkiye nin arasını şu anda şu olay nedeniyle diplomatik ilişki kesilirdi, çünkü gerçekten devletin gizli belgeleri internet üzerinden CIA’ne MOSAD’na şuraya buraya her yere yayılıyor kim yapıyor bu iddianameyi hazırlayanlar efendim ben değil dediğim gibi hahama kimse dokunamıyor, şimdi efendim mümkün olduğunca atlayarak gidiyorum, bağışlayın, yeter, şimdi efendim kod adı olayı var ona biraz değinmek zorundayım, çünkü müvekkilim çok mütevazi olduğu için yada alçak gönüllü olduğu için bazı konuları es geçti bu öyle bir örgüt ki efendim, kimliği gizlemek için kod adı kullanıyor diyor iddia makamımız yada düzeltiyorum iddianameyi hazırlayanlar birde toplu seyahat yapmazlar toplu seyahat yapmama kuralı bilindiği gibi İngiliz kraliyet ailesinin yanı kral dairelerinin kuralıdır, çünkü kraliyet ailesinin herkes aynı uçakta olur düşerse tahtı tacı kaybederler, hanedan değişir diye bunu yapmazlar kod ada gelince sanıyorum kurgucular sanıyorum, sorgucular kod adla lakabı birbirine karıştırmışlar yada kısaltmaları birbirine karıştırmıştır, şimdi Zafer kod Muzaffer Tekin efendim bağışlayın benim oğlumun adı Batuhan biz sadece batu diyoruz herhalde oğlum olsa batu kod Batuhan Kadıgil diyeceklerdi bilmiyorum. şimdi Müge ve Zafer’in davetiyesi efendim evlenme evlilik davetiyesi Müge ve Zafer tarih 4 Aralık 1975 huzurdalar efendim huzurunuza sunmuştuk şimdi efendim biz bu işi böyle yaptık, Zafer Teğmen Zafer Teğmen kim yazıyor Hasan Pulur Milliyet gazetesi Türkiye Cumhuriyetinin en eski bu konuların piri olan bir adam Hasan Pulur olaylar ve insanlar köşesindeki, onun köşesinde ben o kadar okudum tek resim görmedim, ama 3 Eylül 1974 ‘te bir resim var Zafer Teğmen’in Muzaffer Tekin’in resmi efendim Zafer Teğmen yazıyor altında ölümü hiç düşünmedi diyor bir küçük paragraf okumama izin verin efendim, Hasan Pulur şöyle yazıyor komanda teğmeni Muzaffer Tekin Yedi göbek asker çocuğu babası albay Salih Tekin , Dedesi Miralay Ahmet Rıza , daha büyük dedesi Kaleyi sultaniye Kumandanı Mirliva Cevat bey Gelibolu sancak kumandanı Ali Raşit bey ve yeni çeri ağası örneksiz Mustafa ağa evet kod adı zafer zafer Muzaffer Tekin’in diğer adı efendim, ailesinin kullandığı ad şimdi efendim bağışlayın bunca hakarete rağmen sayın müvekkilim huzurda bunların hiç birine değinmedi , öldürseniz de değinmez ama ben değinmek zorundayım bir başka belge hangi gazetenin burada bu çok hazin bende yemin ederim buna dün muttali oldum efendim dün öğrendim 6 Türk subayı Rus çemberinde diye bir manşet mücahitler sentiheryon yeni bir kanije yarattı diyorlar efendim burada şimdi burada bizim mücahitler orda bir kale var kaleyi asla vermiyor Rumlar oraya saldırıyor bizimkiler orayı korumak için ellerinden geliyor ama çember içindeler çember daralıyor ve cephaneleri şunları bunları bitmek üzere şimdi bu durumda bu durumda gazeteden okuyalım efendim bu durumda bir emir veriliyor ve çember yarılıyor oradakiler kurtarılsın diye şöyle yazıyor efendim harekatın birinci gününde hilaryona ulaşıp mücahitlerle kucaklaşmak için bir sızma teşebbüsünde bulunan komando tugayının 3. bölük subaylarından piyade kd. Yüzbaşı Osman Bayburt düzeltiyorum Baykurt pyd. Kd. Üsteğmen Fazıl Müniroğlu Pyd teğmen Muzaffer Tekin ve pyd asteğmen Mehmet Manga kalenin yamaçlarında pusuya düşmüşler sabaha kadar kayalık arazide tek başlarına çetin bir savunma yapan subaylarımız şafakla beraber taarruza geçmiş ve çemberi yararak hilaryona ulaşmışlar ve mücahitlerin ateş şemsiyesi altında mucize yaratan subaylarımız önceki gün hilaryona gelip mücahitlerle kucaklaşmış ve heyecanlı anlar yaşamışlardır böyle bir kahraman efendim Zafer her tarafta Zafer ama birileri bu iddianamede buna kod ad diyebiliyorlar efendim ilginç şimdi efendim birde iddianamenin bir bölümünde iddianamenin bir bölümünde Muzaffer Tekin’in müvekkilimin durmadan yurtdışına çıktığından girdiğine ilişkin bahisler var onarı orda yazıyor hepsini buradan okumak istemiyorum yeterince zamanınızı aldım 9 kez yurtdışına çıktığı söyleniyor ve belge koymuşlar bu belgede müvekkilim yurtdışına çıkmış gerçekten öyle görünüyor efendim Muzaffer Tekin ABD’ye gitmiş ne bileyim İsviçreye çok yeri gezmiş yani gezdiğini burada okuyoruz efendim çünkü bunlar devletin resmi kayıtları devletin resmi kayıtlarına göre Muzaffer Tekin yine bu elimde ki belgeye göre 2008 ‘in 4’üncü ayının 22’inci günü yine yurtdışına çıkmış 2008 ‘in 4’üncü ayın 13’ünde yine yurtdışına çıkmış 2008 ‘in 4’üncü ayın 11’inde ve böyle tam 16 kez müvekkilim , müvekkilim 2007 ‘den beri tutuklu efendim ve belge koyuyorlar belge besleme basında çarşaf çarşaf yazılan belgeler bu belgeler müvekkilimin 2008’de yurtdışına çıktığı yazan belgeler ama bu kimseyi ilgilendirmiyor çünkü çamur atmaktan başka bir amaç yok efendim daha şunun için söylenecek söz olamaz efendim onun için kapatıyorum efendim şimdi efendim geçenlerde 04.11.2008 günü özel kuvvetler komutanlığı Eğridir dağ komando okulunda orda sayın başbakanımız sayın bakanlarımıza orda bir tatbikat yaptırdılar , tatbikat çok güzel geçmişti, bu tatbikat geçtikten sonra orda kovanlarla atışlar yapılmıştı , düzeltiyorum G3’lerle , havanlarla atışlar yapılmış yine gazeteden aldığımız kadarıyla orda bu yapıldıktan sonra sayın adalet bakanımız eski adalet bakanımız düzeltiyorum şuandaki Başbakan yardımcımız Cemil Çiçek 3-4 tane boş kovan alıp G3 mermilerinin kovanlarını cebine korken şuandaki Genel Kurmay komutan Orgeneral İlker Başbuğ ona şöyle diyor aman dikkat et iyi sakla, Ergenekon dan içeri girersin sonra yani bunu diyor ve gülüşüyorlar yani onlar gülüşüyorlar ama biz pek gülecek durumda değiliz çünkü müvekkilimin masasında o Kıbrıs da biraz önce okuduğum kahramanlılarından içi boşaltılmış ömrü tamamlanmış süs olarak kullanılan el bombası şuanda adli emanette ve suç delili olarak da burada sayılı iddianamede içi boşaltılmış el bombası diye geçiyor demir yığını efendim bir kilo demir eski bakkalların kullandığı 1kg demir ne kadar tehlikeli ise ne kadar silahsa oda o kadar silah ama şuanda onlar adli emanette ve iddianamede bunlar suç olarak yazılmış ve müvekkilim huzurda tutuklu efendim tutuklu şimdi 14 yaşındaki bir çocuğa tecavüz etti diye çocuğun ifadeleri, telefon kayıtları, muayene raporları sabit olmasına rağmen fail beş ay gibi komik bir süre tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakıldı ülkede bu ülkede yapılan bunlar müvekkilim uydurulmuş gerekçelerle tekrar ediyorum tam 18 aydır F tipi cezaevinde tutuklu bu durum hangi adalete sığar tabi bunu takdirlerinize sunuyorum belli ki efendim din taciri olmak kutsal değerler kullanmak suç değil ama vatansever ve kahraman olmak bu ülkede suç haline gelmiş maalesef biz böyle alıyoruz bu olayı bu hangi kitaba sığar bilmiyorum ha yanlış anlamayın efendim ben hukukçuyum ben avukatım Hüseyin Üzmez ’in tahliye olmasında ben bir anormallik görmüyorum hiç kimse suçlama ne olursa olsun gerekli adli güvenceler alındıktan sonra kolluk güvencesi alındıktan sonra salıverilmeli, insanların tutuklanmaları ceza olarak uygulanıyor benim ülkemde ceza verebileceğiniz insanların üzerine çamurlar atıp hapislere tıkıp peşinen cezayı verip infaz ediyoruz bizim yaptığımız tek şey bu, bu doğal hukuka, birleşmiş milletler şartnamesine, İnsan haklarına , taraftarı olduğumuz Avrupa İnsan hakları sözleşmesine , Cenevre sözleşmelerine , Türkiye Cumhuriyeti anayasasına , Türkiye Cumhuriyetinin tüm yasalarına, insan haklarına , taban tabana zıt bir olay efendim bunca insanın bir tek kez sorgusu bile yapılmadan bir tek kez çağırıp aleyhinde şöyle şöyle diyorlar kardeşim ya sen ne diyorsun buna dahi lüzum görmeden 18 ay vicdanınıza bırakıyorum efendim şimdi efendim sözde Ergenekon terör örgütünü MİT bilmiyor, İçişleri bakanlığı bilmiyor , Genel Kurmay Başkanlığı hiç bilmiyor kim biliyor biraz önce arz ettik, sadece bir tek savcı biliyor ,sadece Zekeriya bey biliyor şimdi biraz önce bu belgelerin gizli tarafının olmadığını internette yayınlandığını birinin hepsini sahibinden aldık ihbar org yani düzeltiyorum Ergenekon lobi MİT’in belgesi ile kanıtladık ki böyle bir suç değil cd’yi Genel Kurmayın belgesi ile kanıtladık suç değil, Master planı keza Kuddusi beyin yazılarıyla kanıtladık suç değil bunların hiçbiri suç değil bunlar tamamen iftira efendim iftira iftira olduğunu da huzurda sadece kendi belgeleri ile kanıtladık sayın başkanım, Ergenekon lobi külliyen yalan bunu biraz önce anlattık, Osman Yıldırım devşirilmiş gizli ve açık tanık olarak tamamen devşirilmiş olarak kendisine bazı sözler verilerek yalan söylediğini kanıtladık dosyada daha çok ayrıntısı var efendim bizzat kendi iftiraları ile müfteri bir yalancı olduğunu kanıtladık 300-500 sayfa olması gereken yani efendim bu iddianame 300-500 sayfa olması gerekirken, neden 2500sayfa bunu çok düşündüm bur da hedef yüce mahkemeniz yüce mahkemeniz anlamasın diye bu bu kadar çoğaltıldı çünkü anlamış olsaydı , düzeltiyorum okuduğunuzdan asla şüphe etmiyorum efendim ama bir ayda 15 günde iki ayda bu iddianame özümsenip anlaşılmaz efendim, bu iddianamenin bu şekilde yazılmış anlamı birinci hedef kamuoyunu yanıltmak, ikinci hedef yüce mahkemenin anlamasına engel olmak anlamasına iddianame neyi yazıyor ben şurada neyi konuşuyorum size derdimi anlatmaya çalışıyorum ama derdimi anlatırken de en kestirme ve en vurucu nasıl yaparım onu planlıyorum bu iddianame tersini yapıyor ben nasıl burada mahkemenin anlamasına engel olurum iddianamenin düzeltiyorum, ne kadar iddianame denir doğru mu iddianame denmek doğrumu ben bilmiyorum ama siz anlamayasınız diye yazılmış, şimdi efendim biz mahkemenizden asla merhamet istemiyoruz, mahkemeniz merhamet makamı değil, mahkemeniz hakimlerimizin makamı adalet makamı ve adalet istiyoruz, müvekkilim masum, masum olduğunu da huzurda gerek kendi beyanları gerek dosya gerek sunduğu dosya ile kanıtlamış bulunuyorum. bunların tamamı iddia makamının oluşturduğu kanıtlar biz hiçbir kanıt sunmadık. sadece harici bir tek tanık tan söz ettik, eğer adalet hala devletin temeli ise efendim sayın hakimlerimin arkasında yazan yazının içeriği hala geçerli ise yukarıda sayılan tüm gerekçeler ve müvekkilimin yüzde yüz masum olması nedene ile tutuksuz yargılanmak üzere derhal salıverilmesini talep ediyorum sayın başkanım saygılar sunuyorum dedi

Sanık müdafiinin savunması sırasında, tutuksuz sanıklardan Sevgi Erenerol, yine tutuksuz sanıklar Ali Yasak , Kemal Alemdaroğlu , Rafet Arslan ve Murat Özkan ile Bir kısım sanıklar müdafileri Av. Metin Çetinbaş , Kenan Aşık , Rahmi Kuşcu, Taner Kazaoğlu , Taciser Ilıca, Zeynep Küçük, Vural Ergül, Tuğba Küçükhan , Hüseyin Gökçe Arslan , Nuri Seçkin Albayram, Saim Tuğrul ve Özbay Demirel ile tutuksuz sanık İbrahim Benli ile Cumhuriyet gazetesi hükmü şahsiyetini temsilen katılan müdafileri Av. Bülent Utku , Av . Akın Atalay, Sanık Kemal Kerinçsiz müdafii Av. Tolga Akalın geldiği görülmekte huzurdaki yerlerine alındı ,

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel “Sanık Muzaffer Tekin ‘e birkaç soru sormak istiyoruz”

Sanık Muzaffer Tekin “Sayın başkanım, başlamadan çok kısa zapta geçmesi gereken hususlar var onu arz edeceğim



Mahkeme Başkanı “ buyurun”

Sanık Muzaffer Tekin, “Sayın başkanım, değerli üyeler öncelikle avukatıma huzurunuzda teşekkür ediyorum, yalnız bir konuyu düzeltmek istiyorum, şimdi ben iddianame ile ilgili sunum yaparken hukuki olarak bir şey yok, ama çok şey var demiştim işte o çok şeyden sayın avukatımda nasibini almış, burada bir etki odaklı muharebe, asimetrik savaş var şimdi master plan masanın üzerinde, devamlı tekrarlanarak zihinlere sokulmuş, ben bunu geldiği günden beri ücra bir köşeye atılmış, hatta Danıştay da gitmiş tekrar gelmiş masa üstünde denmesi bunu her an ilgilendiğimi veya onu tetkik ettiğimi veya onu uygulamaya soktum anlamına gelir, böyle bir şey yok birincisi bu, ikincisi sayın başkanım değerli üyeler savunmam esnasında çok dikkatli, çok özverili, çok da sabırlı dinlediniz, şükranlarımı arz ediyorum, iki senedir ben hep sustum, daha doğrusu tutuklu olduğum için bir çok hakkında elimden alınmıştı, bu esnada medya linçine tabi kılındım ve diyordum ki benim sığınacağım en emin liman yüce Türk adaletidir ben burada olmaktan şuan büyük huzur buldum, huzur duydum, yalnız ben savunma yaparken inanın iddia makamı hakkındaki tespitlerimden çok üzüntü yaşadım başkanım, üzülerek savundum niçin derseniz şayet bu makam politize olmasaydı, taraflı davranmasaydı, sizlerin önüne gerçek bir hukuk bilgisi hukuk metni sunsaydı inanıyorum ki buradaki insanlar huzurunuzda olmayacaktı inanıyorum ki sizin mesainiz ve enerjiniz bu kadar boşa harcanmayacaktı, inanıyorum ki yine devletin milyarlarca parası fütursuzca harcanmayacaktı lise çağında lavezya kanunu diye kimyada bir kanun okuduk sayın başkanım, değerli üyem yoktan hiç bir şey var edilemez , vardan da hiç bir şey yok edilemez , ne kadar gayret ederlerse etsinler yok olan bu örgütü var edemeyecekler birincisi bu, ikincisi sayın başkanım savcı Zekeriya Öz sayın avukatım Engin Kadıgil daha sonra Kemal Kerinçsiz’e Ali Yiğit’in ifadesi olmasaydı Muzaffer Tekin’in içerde olması mümkün değil masum bana masum çünkü medya beni belli bir yere koyduğu için yine belki kafasında tereddütler var ama masumunda masumu var oda Mahmut Öztürk bunlar bize yansıtıldı geldi ve nitekim Ali Yiğit 18 ay sonra burada gerçeği ikrar etti inanın Ali Yiğit’e hiç kırkın değilim, o benim evladım yaşında ama ben onun arkasındaki güçler adına üzülüyorum çünkü onun arkasındaki güçler alelade sokaktaki insanlar değil bizim kendilerine emanet ettiğimiz çok önemli güçler isimlerini arz etmiyorum, siz onu zaten biliyorsunuz şimdi Ali Yiğit bu 18 ay sonra beyan ettiği ifadesini esasında bir yıl önce sayın başkanım verdi avukatlarımızda bunun mahkemeye sundular size bunu delil olarak arz edeceğim bakınız Ali Yiğit orda ne diyor efendim müsaade ederseniz, bu 05.11.2007’de vermiş olduğu Ali Yiğit’in ifadesidir sayın başkanım şimdi bu ifade alınıyor, avukatlarımız mahkemeye sunuyorlar ve müvekkilimin tutuklanmasına yol açan Ali Yiğit’in ifadesinin nasıl alındığını bizzat kendisi her ortamda anlatmakta , emniyetin komplosunu açıkça ifade etmektedir kısa bir süre önce Ümraniye de en az 10 kişinin bulunduğu ortam içerisinde, Emniyette ifadesinin nasıl alındığını, gerçeğin nasıl değiştirildiğini söylediği sözlerin nasıl çarptırıldığını açık bir şekilde ifade etmiştir, Ali Yiğit’ine beyanlarına göre kendisini televizyona hemen hemen hiç izlemeyen biridir , televizyon izlemeyen biridir, gazete ise hiç okumaz bu sebeple Muzaffer Tekin’i medyadan tanıması mümkün değildir ifadesinde yer alan görsel medya sözü kendisinin kullanacağı bir terim değildir , siyah Mercedes olayı ise tamamen kendisinin kattığını 8-9 haziran günlerinin birinde bir siyah Mercedes ‘in durmadan yavaşlayarak geçtiğini önde ve arkada bir kişinin oturduğunu , bu kişileri tanımadığını , manava bu tür akrabaların meyve ve sebze için hafifçe duraklayarak bakmasının normal olduğunu o sırada Oktay’ın manavda olmadığını, polisin arabanın içindeki kişilerin kim olduğunu sorunca resimler getirildiğini bu resimler arasında Muzaffer Tekin’in ve Mahmut Öztürk’ün resimlerinin olduğunu, Muzaffer Tekin’i tanımadığını ve bu kişinin arkada oturan olduğunu söylemediğini Mahmut içinde Mahmut’u tanıdığını öndeki kişinin Mahmut olamayacağını ifade ettiğini bu iki kişi hakkında kesinlikle emniyette isim vermediğini tamamen söylediklerinin tersine kendi kafalarına göre yazdıklarını, Tekin’i daha önce tanımadığını basında hiç görmediğini, Mahmut’un 15-20 dakika sonra Yeşil bir Opel ile Oktay ile birlikte geldiği hususunun da tamamen uydurulduğunu, Emniyette ifadesinin kendisine okutulmadan imzalatıldığını, ifadesi alınmadan önce polisler tarafından bir lokantaya götürüldüğünü ifade etmiştir, bu beyanları ona yakın kişi bizzat defalarca dinlemiştir, bu kişilerin bir kısmını savcılığınızca dinlenmesi bile gerçeği ortaya çıkaracak oynanan oyunu bozacaktır, şimdi sayın başkanım ben sizlere bunu arz edeceğim yalnız konu ile ilgili tamamlamak istiyorum sayın savcımız her seferinde aylık uzatmada yeterli deliller toplanmadı, kuvvetli suç şüphesi devam etmektedir bunu 18 ay devamlı şey yaptık muhatap olduk bu konu ile şimdi ben suçsuzum daha öncede arz ettim etraf seni ne kadar dürüst zannederse zannetsin sen kendini kandırabilir misin ben ne kendimi ne başkasını kandırmadım ben suçsuzum ve böyle bir olayın menfur olayın içinde olmak bir yana anılmak bile benim için yaşamama nedeni dedim, bu kadar net ve açık söylüyorum ama hala olayın içine sokulmak için büyük bir gayret var dedik ki suçsuzluğumuzu teyit için aleyhte değil, lehte delillerde CMK da var gönderelim iddia makamına evet başkanım biz iddia makamına lehte delilleri gönderdik bu lehte deliller görevliler tarafından nasıl aleyhe çevrildi onu da arz edeceğim, şimdi sayın başkanım değerli üyelerim Ali Yiğit çıkıyor efendim Ali Yiğit çıktıktan sonra çıkarken hoş ayrıldık temin arz ettim o benim evladım hakkımı da helal ediyorum arkasında kilerine bir şey söylemiyorum hukuki olarak mücadelemi yapacağım , yalnız Ali Yiğit’e bir şey hatırlatıyorum bir Fransız darbı meseli vardır aslanın sırtından geçinen aslana yem olur başkanım Engin Bağbars’ların sonunu görsün Osman Yıldırım’ların sonunu görsün yol yakınken doğruyu bulsun tek söyleyeceğim o, şimdi çıkıyor tabi siz aynı yeri paylaşmışsınız çıkarken diyor ki bir isteğiniz, bir arzunuz var mı , doğal olarak yakınlarınızla irtibatlandırmak için şunu arayabilirsiniz vaktiniz olursa , bunla irtibata geçebilirsiniz , eşimle irtibata geçiyor efendim ve eşime diyor ki Muzaffer abi benim yüzümden yatıyor içeride, ben diyor, biraz önce arz ettiğim bu ifadeyi okumadım ve diyor CMK avukatım da yanımda yoktu ve pişman oldum, eşimde şey yapıyor biraz tavırlı ve sert konuşuyor, çünkü en azında bir aile bireyinin haksızlığı var, bu var burada var, bunu da size arz edeceğim, kardeşime de aynı beyanı şey yapıyor veriyor şimdi bu tarih sayın başkanım, 26.01.2007, şimdi bu ifadeler benim lehime ya başkanım değerlendirilmesi gerekir, değerlendirmemek için sayın savcı Zekeriya Öz 21,01,2008’ de bir ifade alıyor , tanık Cem Akar , Erdoğan oğlu Fatma Sevim’den olma 08.08.1980 doğumlu, Çanakkale ili Çan ilçesi , İstiklal Mahallesi vs. vaktinizi almak istemiyorum usulüne uygun yemini yaptırıldı soruldu, ben terörle Şube Müdürlüğünde görevli komiser olarak 4,5 yıl görev yaparım olay gecesi el bombaları bulunduğunda görev gereği Ümraniye ye gittik karakolda Ali Yiğit ve Mehmet Demirtaş vardı ben orada Ali Yiğit ile bombalarla alakalı görüşme yaptığım sırada kendisi el bombalarının Oktay Yıldırım’a ait olduğu, Oktay Yıldırım ile Mahmut Öztürk ‘ün sürekli bombaların olduğu yere gelip gittiğini ve bir seferinde de Muzaffer Tekin’in siyah bir Mercedes ile gelip kapının önünde dikkatlice baktığını, akabinde manavda bulunan Oktay Yıldırım’ın dükkandan ayrıldığını, bir müddet sonra Mehmet Öztürk ile birlikte sarı Opel corsa ile geldiğini anlattı. ben Muzaffer Tekin’in ismini duyunca öbür odada Mehmet Demirtaş ile görüşen amirim Mehmet Karabörk’ü çağırdım Mehmet Karabörk’de aynı şeyleri anlattı hala Ali Yiğit sürekli korktuğunu, başına bir iş geleceğini söylüyordu. daha sonra şubeye geldiğimizde ifadesini avukatı Mehmet Sami Selçuk huzurunda bizzat ben aldım. bana da aynı şeyleri anlattı. ben sadece söylediği şeyleri yazdım, yazdığım ifadede kendisine okunarak imzalandı. daha sonra savcıkta aynı ifadeleri verdiğini duydum. benim aldığım ifade ve imzası imzam olan bütün tutanaklar doğrudur dedi, evet ifadeyi alan savcı Zekeriya Öz tarih 21.01.2008 başkanım Muzaffer Tekin’in aklanmaması için ve bu cezanın bu tutukluluk ceza olarak yaşatılıyor, uzatılması için emniyet ve savcılık kol kola o kadar şey çalışıyorlar ki koordineli savcımın bütün sorularına hazırım başkanım ben olsam şu durumda şu yapılan tertiplerden sonra soru değil, şuradaki kim ki bunun suçlusu mesulü onun şeyini vesayeti altına girmemeyi düşlerdim bunu da arz ediyorum dedi.

Bu arada tutuksuz sanıklardan Aydın Yüksek rahatsızlığı sebebiyle huzurdan ayrıldı,

C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel ” Birkaç tane sorum olacak rahatsız etmezse, ifade içerisinde birkaç konu kafamıza takıldı, bu Alparslan Arslan ile olan ilişkiniz konusunda daha ayrıntılı bilgi almak istedik şunu söyleyeyim Doğuş faktorinkin avukatlığını biliyordunuz” dedi,

Sanık Muzaffer Tekin “Hayır bilmiyorum onu defalarca arz ettim bilmiyorum “dedi,

C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüze ”Şüpheli İbrahim Özcan alınan ifadesinde Alparslan Arslan sizin ofisinizde gördüğünü, vatanseverler kuvvetler güç birliği hareketi iyiliği konusunda konuştuğunuzu bizzat beyan etti o ifadesi avukat huzurunda alınan bir ifade”dedi,

Sanık Muzaffer Tekin “Arz edeyim ben efendim sayın başkanım İbrahim Özcan en son alınan grupta olmasına rağmen hiçbir zanlının ifadeleri bu iddianameye girmemiştir, İbrahim Özcan’ın girmiştir bunu özellikle dikkatlerinize sunuyorum. İbrahim Özcan’ın verdiği ifade yalandır, İbrahim Özcan, Hüseyin Görüm ile hiçbir zaman ayrılmamış hep beraber benim yanıma gelmişlerdir, sınırlıdır Hüseyin Görüm’ün de bu konuda beyanlarına başvurulabilir tamamen yalan red ediyorum ”dedi,

C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel “Alparslan Arslan ile kaç defa yüz yüze veya telefonla görüştünüz, hatırlıyor musunuz” dedi,

Sanık Muzaffer Tekin “Alparslan Arslan ile 3-4 defa ki olay tarihinden geriye dönük 1,5 sene hiç görüşmedim, ondan önce avukat kimliği ile karşımda bir avukat bürosu vardı. oraya gelen arkadaşlarımla bir abi olarak merak etmiş ismimi duymuş çayımı içmiştir herkesin huzurunda yapılan toplantılardır bunu dışında olay tarihinden geriye dönük 1,5 sene kendisi 6-7 ay diyor, hayır asgari 1,5 sene görüşmedim başkanım , telefonlarda siz bir yerde 35 diyorsunuz bir yerde 30 diyorsunuz, bir yerde 27 diyorsunuz, total almışsınız son bir senede 1 tek görüşmem var, ha son güne kadar da görüşebilirdim başkanım bu suça iştirak anlamına gelmez “dedi,

C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel”Yanlış anlamadıysam 3-4 defa yüz yüze görüştünüz telefonla birkaç defa mı görüştünüz “dedi,

Sanık Muzaffer Tekin “Birkaç defa değil sizin ifadelerinizde total 35, bazı yerde 30 diyorsunuz. bazı yerde bazı yerde”dedi,

C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel ”Siz ne diyorsunuz “dedi,

Sanık Muzaffer Tekin “doğrudur görüşmüşümdür, şimdi adet oldu tebrik kartları kalktı, şeylerde bayramlarda mesaj çekiyoruz, yılbaşında mesaj çekiyoruz , kandillerde mesaj çekiyoruz onların kandil mi, telefon mu, mesaj mı ayırt edilebilir “dedi,

C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel”13 Mart 2004 tarihinden 16.11.2005 tarihine kadar 31 adet görüşmeniz var bu görüşmelerinizin süreleri burada var yani en son görüşme tarihiniz 16.11.2005 olarak TİB başkanlığından gelen cevabı yazıda böyle söyleniyor “dedi,

Sanık Muzaffer Tekin “olaydan ne kadar önce savcım “dedi,

C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel ”olay 2006’tının 17 Mayıs’ında gerçekleşti “dedi,

Sanık Muzaffer Tekin “Kaç ay olmuş efendim”dedi,

C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel”16 Kasım 2005 tarihinde ”dedi,

Sanık Muzaffer Tekin “7 ay öncemi” dedi,

C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel” 6 ay gibi bir süre “dedi,

Sanık Muzaffer Tekin “önemli değil son gündü görüşsem ne demek savcı bey” dedi

C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel”yani bu kişi ile irtibatınızı yani böyle gizlemekteki amacınız ne onu diyorum ”dedi,

Sanık Muzaffer Tekin “Hayır gizlemedim irtibatım yor kesinlikle irtibatım yok niye gizleyeyim” dedi,

C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel ”şimdi tanıklarda bir şahsı tanımadığınızı söylediniz Engin Bağbars diye bir şahıstan bahsettiniz bu şahsı ben tanımıyorum, bunu yakında ifade vermiş dediğiz beyanlarınız oldu pekala Gökhan Başoğlu , İrfan Topal adıyla olan bu kişileri tanıyor musunuz Hakan Mutlu gibi isimleri “dedi,

Sanık Muzaffer Tekin “Şöyle arz edeyim Ankara’da sordular bunu kesinlikle tanımıyorum dedim başkanım Engin Bağbars’ı yine buraya gelene kadar tanımadığımı söyledim ama ifadelerinde okuduğumda İrfan isimli şahısla Gökhan polis dediler onu da tanımıyorum dedim doğrudur, İrfan’ı tanıyorum ama Engin Bağbars ‘ın Bağbars’ın büroma geldiğini bilmiyorum yarım saat gelmiş çay içmiş ondan sonrada benim hakkında bir sürü beyanlarda bulunmuş konu budur buyurun ”dedi,

C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel “Gökhan Başoğlu ’nu tanıyor musunuz ”dedi,

Sanık Muzaffer Tekin “Gökhan polis olarak değil, İrfan’ın yanında dolaşıyordu ama uzun zamandır görmüyorum, sporcu bir çocuk vardı Ankara ‘da bana şey olarak söylediler polis dediler polis tanımıyorum ama Gökhan olabilir, yanında bir çocuk dolaşıyordu “dedi,

C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel ”Engin’in o ifadesini kabul ediyor musunuz “dedi

Sanık Muzaffer Tekin “Hangi ifadesi “dedi,

C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel ”tanık olarak bir ifade verdi ”dedi,

Sanık Muzaffer Tekin “hayır hepsi baştan aşağı devşirilmiş yalan söylüyor “dedi,

C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel “kabul etmiyorsunuz, pekala siz işyerinizde ele geçirilen ve içeriğinde yapılanmanın görünen ve görünmeyenler şeklinde teşkilatlanması gerektiğini, üye sayısının arttırılamayacağı, üyelerin değiştirilemeyeceği, vefat halinde yeni üyenin oybirliği ile seçileceği kabul töreninde ritüel uygulanacağı, ihanet ve ayrılmanın ancak hakka teslimiyetle olacağı gibi ibareler içeren Kuddusi Okkır ‘ın hazırlamış olduğunu beyan ettiği bir devletin yeniden yapılanması için öneriler master planı ön çalışması ile ilgili bir doküman ele geçiyor bu Kuddusi Okkır ile merhum ile ne kadar ilişkiniz vardı yani bu size hazırlamış olduğu dokümanı sunacak kadar ilişkilerinizi ne boyuttaydı “dedi,

Sanık Muzaffer Tekin “sayın başkanım arz edeyim bu VKGB hareketi 2005 Mart ayının başından benim o harekatı takip ettiğim Mayıs sonlarına kadar devam etti izledim ve ondan sonra ayrıldım o esnada zaten o hareketin içinde tanıdım Kuddusi Okkır’ı o hareketin içinde tanıdım Hüseyin Görüm’ü , İbrahim Özcan’ ayrıldım fakat benim iştirak etmediğim Ankara da bazı toplantılara katılmışlar gitmedim hiçbir toplantıya, Ankara da VKGB’nin ileride siyasallaşması amacıyla bu dokümanı kendisi oraya sunulmak üzere hazırlamış, oraya takdim etmiş, daha sonrada beni ziyaret etti, Mayıs ayı olabilir, bu dokümanı verdi, şöyle baktım, tam yanılmıyorsam bir Atatürk’ün resmi gençliğe hitabesi var çocuklara verdim ve bir sayfa yani o şey olmasın diye şöyle tetkik ederim, hocam dedim ve bıraktım, o günden sonrada onun inanın büromda olduğunu bile farkında değilim, yani olsa onu gizlemenin şey yapmanın bir anlamı da yok, ha okusam okudum derim, budur dokümanın şeyi özü, artı Kuddusi Okkır ile sayın başkanım o tarihten sonra görüşmedim, ben burada cezaevinde beraber şeye çıktık açık ortak alanda , el işi vs, dedi ki ben size Danıştay dan sonra geçmiş olsuna geldim dedi, onu bile hatırlamadım doğrudur dedim, çünkü çok yoğun şeylerim oldu, gelen giden ilişkiler hatta bir dönem Türk Cumhuriyetlerinde kendisi iş yapıyormuş, orda beni tanıyan birisinin yanından beni tanıyan arıyor, beni telefonla konuşurken selam söyle demiş, Muzaffer beye o da demiş ki biliyorsun çok hassas bir insandır böyle selamla uzaktan şeyleri kabul etmez, onun üzerine atlayıp gelmiş budur ilişkimiz efendim “dedi,

C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel ”Aşama beyanlarınızda hiçbir sivil toplum örgütü içerisinde yer almadığınızı söylediniz, doğru mudur “dedi,

Sanık Muzaffer Tekin “ evet almadım “dedi,

C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel ”fakat Kemal Kerinçsiz sanığın işyerinde yapılan aramada Klasör 68 Dizi 48’de bulunan Büyük Hukukçular Birliği Sivil Toplum Kuruşlularının basın açıklamadır başlığı ile başlayan bir yazı var , hakim , savcılara verilecek olan seminer ile ilgili bir yazı, en altında da 6 Ocak 2007 tarihli, hatırladınız mı bilmiyorum basın açıklamasını yapan sivil toplum kuruluşları ve yetkilileri ad soyad , kurumun adı imza diyor burada sizin adınız, soyadınız ,imzanız var, emekli yüzbaşı olarak yani bunu hangi sıfatla sivil toplum kuruluşu olarak imzaladınız “dedi,

Sanık Muzaffer Tekin “şöyle söyleyeyim bin bu şeyi hatırlamıyorum, imzam varsa kabul ediyorum, benimdir Kemal Kerinçsiz beye de sorulabilir, bana çok ısrar edilmiştir hatta Milli Güç Plartformu adında bir değişime gidileceğini ben şey olarak ilke olarak katılmıyorum dedim, hiçbir sivil toplum örgütünde yokum, tek başıma inandığım doğruların peşinden her zaman gittim, sonuna kadarda gideceğim, orayı şu an hatırlamıyorum ama benim olduğunu kabul ediyorum doğrudur yararına bir şeydir bir toplumun, imzamı atmışımdır “dedi,

C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel ”yani kendi adınıza yaptınız, herhangi bir sivil toplum kuruluşlarının adına değil “dedi,

Sanık Muzaffer Tekin “Hayır hayır kendi adıma destekledim daha öncede oldu Denktaş beye destek vardı imza kampanyası yapılıyordu hiç düşünmeden imzaladım “dedi,

C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel ”Bu soruma cevap vermek istemeye bilirsiniz ancak olayın aydınlatılması açısından diğer sanıklarında ifadeleri var, bu konuda bu Danıştay olayının olduğu gün 17 Mayıs 2006 tarihinde ve sonrasında ne yaptığınızı kısaca özetler isiniz çok hızlı geçtiniz o bölümü , o ün nelerle kimlerle görüştünüz ne şey yaptınız , daha sonra niye teslim olmadınız ve o hadiseyi niçin gerçekleştirdiniz, kısaca eğer sizi duygusal olarak üzmeyelim “dedi,

Sanık Muzaffer Tekin “olur mu olur mu esas benim arz edeceğim konu bu çünkü siz bu konuyu çok yüzeysel geçmişsiniz, siz Danıştay da alınan ifadeleri dosyaya koymamışsınız bu gün gene ifadelerle yönlendirme amacına gitmişsiniz ben sayın mahkememe ve heyetine bunu arz edeceğim şimdi sayın başkanım sayın üyeler Danıştay hadisesi oldu o gün büromda Zekeriya Öztürk var, saat 12,00’de telefonla görüştük 12.30’dada büroma geldi geliş sebebi iki tane bayan yan handa şey tutmuşlar büro tutmuşlar, ben de o mevkide eski olduğum için onların lehine bazı indirimler , bazı kolaylıklar sağlamak gayesi ile kontrat yanımda yapıldı “dedi,



C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel ”mahsuru yoksa isimleri de verebilir misiniz “dedi,

Sanık Muzaffer Tekin “unuttum nerden kompüter değilim ben savcım unuttum Zekeriya beye sorulur , müteakiben bu Danıştay olayı olmuş, hatta Mehmet Beşlioğlu diye bir noter var ahbabım açtı işte dedi milliyetçilerin üzerine şey yapılıyor ben dedim ki meczuptur filan bu konuşma geçti daha sonra Zekeriya Öztürk , İsmail Eksik büromda değerlendirmeler yapıldı. Rafet Arslan büromda bunlar ayrıldılar gittiler tekrar geldiler 17’de büroya orda kalabalık konuşamayız komutanım dışarı çıktık şeyde Kalamış ta açık bir havada kardeşim var arkadaşlarım biri avukat filan ve ben hatta dedim ki bu Alparslan o Alparslan mı, çünkü aradan zaman geçmiş aramayı düşündüm dedim, kardeşimde iyi ki şey yapmamışsın yani irtibatlandırma olur bu kadar da şeyim kendimden eminim, müteakiben sayın başkanım akşam şeye ordu evinde yaz günleri genelde gidiyoruz aperatif bir şeyler yiyoruz saat kaç 20.00’i geçmişti herhalde eşim telefon etti dedi ki böyle böyle polisler evi bastı daha önce görev itibariyle uzun süre takip edildim bu konuda da eşim hep dikkatlidir dedim ki gerçekten polis mi bu gelenler polis dedi o zaman aç kapıyı ben hemen geliyorum dedim fırladım ama şimdi hiç dahiliniz olmadığı olayda ki olayı da bilmiyorum eviniz sarılmış ayağa kalkınca o şiddetimden Zekeriya Öztürk komutanım siz durun biz bakalım diye İsmail Eksik ile eve gidiyorlar ve o esnada telefon trafikleri oluyor Rafet Arslan vasıtasıyla Danıştay diyorlar Danıştay deyince ben tamam dedim benim Danıştay ile ne işim var tekrar arabama doğru gidiyorum arkadaşım dedi ki bekle dedi Muzaffer tam bunun neticesini alalım 2-3 saat evimde birşey oluyor arama oluyor filan ona müteakip yanımda Ertaç Giray isminde bir avukatla sevk etmişler bana yardımcı olsunlar diye kardeşimde eve avukat göndermiş, şeyler yapıldı benim yanıma geldiler dediler ki işte çok önemli böyle böyle bir hadise irtibatlandırılıyorsunuz yine orda da dedim beni dedim bu olayın içine Türkiye Cumhuriyetinde kimse sokamaz yok dediler gururunuz rencide olur bir gün alınmanız sizin itibarınız şey yaparlar biz şu olaylar açığa çıksın netleşsin bizzat Ankara’ya gideceğiz kendi elimizle teslim edeceğiz ona göre de durum açığa çıkar tekrar sizi alır geliriz yalnız o esnada şöyle bir ifade oldu bu basına sızdırılır, isminiz, bende dedim ki, bir cümle benim basına ismim çıksın dedim, ben dedim ait olduğum kurum ve onurlu insanlar adına bunu taşımam canıma kıyarım, Mahmut Öztürk’ün bu işlerden haberi yok birinci gün efendim işte Zekeriya Öztürk’ün tanıdığı bir arkadaşının evinde kaldık ikinci gün İsmail Eksik’in, üçüncü gün Mahmut ‘un evine gittik. Mahmut’un evine gittiğimizde bu konuyu bilmiyor diğerleri ayrıldı gece şey yaptı konuyu öğrendi sen git dedim evine hatta aklıma şey geldi yani silahı varsa mahsus şey yapayım işte kurda, çakala şu bu silahını isteyeyim o yolla biliyorum verecek şahsi silahını, sonra dedim ya niye insanların şahsi silahını bu olaya sokayım çünkü kesin karar verdim, ertesi gün kalktım sayın başkanım televizyonlara bakıyorum şeyi açtık, Kanal 7 içimden de şu geçti bu dedim şeyli taraflı yapar ama yok gazete haberleri var ilk haber 12 Eylülde ordudan atılan Albay kod adlı falan hı bu dedim çok büyük bir çuval hadisesi ben bu çuvalı başıma geçirmeyeceğim ve o an karar verdim daha önce zaten şey yapmıştım bu intihar olayı böyle geçti sayın savcım bu kadar önemli olayda niye Zekeriya Öztürk ‘ün daha önceki ifadelerini oraya koymadınız başkanımın önüne mesaisini alıyorsunuz, meşgul ediyorsunuz oraya koysanız başkanım çözer bu olayı üyem çözer , üyem çözer “dedi,

C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel ”hepsi dosyada .

Sanık Muzaffer Tekin “yok şeyde iddianamede olursa benim aklımdaki şüpheleri yok edersiniz çünkü siz Muzaffer Tekin’i şüpheli, suçlu yapabilmek için her türlü gayretin içine girmişsiniz “dedi,

C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel ”bu olayda kullandığınız bıçak size mi aitti “dedi,

Sanık Muzaffer Tekin “benim sustalıydı 7 cm kelimei şahadet getirdim kalbimi dinledim iki defa soktum çıkardım soktum çıkardım , Allah istemeyince yaprak kıpırdamazmış bugün buradayım” dedi,

C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel ”sonra nereye gitti biliyor musunuz bıçak “dedi,

Sanık Muzaffer Tekin “ben kendimde değildim bıçak alınmış , temizlenmiş , Mahmut tahmin ediyorum ordaki arkadaşlardan veya Zekeriya biri yani ben o anda kendi canımla uğraşıyordum o teferruatı bilmiyorum diğer arkadaşlara sorun size teferruatlı anlatırlar “dedi,

C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel ”kime telefon açtınız bu olay olduktan sonra ailenize mi efendim” dedi,

Sanık Muzaffer Tekin “tabi eşime telefon açtım yani gelsin durumu şey yapsın böyle bir “dedi,

C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel ”yanınızda cep telefonu var mıydı “dedi,

Sanık Muzaffer Tekin “hayır hayır “dedi,

C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel ”niye cep telefonunuzu yanınıza almadınız “dedi,

Sanık Muzaffer Tekin “o telaşta ne bileyim yani savcım “dedi,

C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel ”yok cevaplamaya bilirisiniz “dedi,

Sanık Muzaffer Tekin “yok yani cevap değil o anda 3-4 ev değiştirdim onun için şey yapmadım yanımda olmayabilir”dedi,

C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel ”size albay olarak hitap ediyorlar mıydı ordu evine gelenler veya başka yerdeki “dedi,

Sanık Muzaffer Tekin “hiç hiç kimse bana albay olarak hitap etmedi zaten Engin Bağbars’ın bu konudaki şifre çözüldü dedim Başbakanlığı yazdığı mektupta beni albay olarak belirtti hayatımın hiçbir döneminde albay yok, paşam dediler arkadaşlarım paşam , paşam, paşam ha paşa ne orduda bir rütbe değil kaldırılmış ha şey olarak liyakat olarak aramızda bir itham şeklidir yani emir komuta ilişkisi değil “dedi.

C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel ”Hastaneye gitmeden önce Zekeriya Öztürk size herhangi birisiyle görüşüp bir şeyler söyledi mi ben birisiyle görüştüm geldim falan dedi mi her hangi bir şey söyledi mi “dedi,

Sanık Muzaffer Tekin “hatırlamıyorum , bilmiyorum yalnız şunu söyledi çok üzüldü niye yaptınız dedi, başımıza bu olay ben yazdım notlar yazdım dedim o notları niye koymadınız sayın savcım şeye ben intihar olayında notlar yazdım “dedi,

C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel ”hepsi dosyada “dedi,

Sanık Muzaffer Tekin “dosyada mı “dedi,

C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel ”30 Haziran 2007 tarihli Yasin Alparslan isminde bir şahıs tanıyor musunuz bu şahsı “dedi,

Sanık Muzaffer Tekin “burada tanıdım “ dedi,

C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel ”Yasin Alparslan “dedi,

Sanık Muzaffer Tekin “ha Yasin’i tanımıyorum “dedi,

C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel ”vatanseverler kuvvetlerden “dedi,

Sanık Muzaffer Tekin “tanımıyorum , tanımıyorum” dedi,

C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel ”o bir beyanında diyor ki Hüseyin Görüm’ün diyor Muzaffer Tekin olarak tahmin ettiğim şahıs ile telefonla görüştüğüne tanık oldum Hüseyin Görüm telefonda şahsa Muzaffer Albayım diye hitap ediyordu “dedi,

Sanık Muzaffer Tekin “yalan söylüyor kendisine sorun “dedi,

C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel ”kendisinin beyanı ile “dedi,

Sanık Muzaffer Tekin “hayır yalan söylüyor efendim yalan söylüyor Hüseyin bana tanıdığımız günden beri hep abi diye hitap etmiştir ”dedi,

C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel ”vatanseverler kuvvetlerin kuruluşu aşamasında siz Hüseyin Görüm ile sık sık Ankara ya gittiğinde telefonla görüştünüz mü” dedi,

Sanık Muzaffer Tekin “Hüseyin Görüm’ün hiç Ankara ya gittiğinde telefonla görüşmedim yalnız Ankara dan Hüseyin Görüm’ün aleyhine böyle bir şeyler onu rencide edecek bir konu vardı ben de hayatım boyunca bir insanın yüzüne söylemediğimi arkasından konuşmam onu yapanları da çağırıp yüzleştiririm çağırdım Hüseyin’e Ankara da ki nede aç dedim böyle böyle senin hakkında konuşuyor o konuyu orda hallettim odur yoksa ben organizasyon işinde filan değil Hüseyin’i sevdiğim için ben o desteği verdim sonrada ayrıldım “dedi,

C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel ”bu Fikri Karadağ’ın ifadesine ne diyorsunuz yani bu vatanseverler kuvvetlerinin başına sizin uygun gördüğü şeklindeki iddialara “dedi,

Sanık Muzaffer Tekin “Hayır , hayır “dedi,

C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel ”yani Fikri Karadağ sizin için böyle bir şey neden söylesin ”dedi,

Sanık Muzaffer Tekin " Bilmiyorum efendim belki o an şey yapmıştır kendisine sorun benim Fikri Karadağ’a öyle bir talepte bulunacak konunum yoktu Fikri kendi başına hür ve şey hareket edebilen insan ben o olaydan koptuktan sonra Fikri yi niye İstanbul başını seni uygun gördük diyeyim velevki yasal bir şey öyle olsa onu şey yaparım savunurum savcı bey ondan hiç rahatsızlık duymayın “dedi,

C.Savcısı Mehmet Ail Pekgüzel "Sedat Peker ile olan ilişkileriniz sadece sosyal ilişkiler mi”dedi,

Sanık Muzaffer Tekin " evet sosyal ilişkiler şöyle oldu” dedi,

C.Savcısı Mehmet Ail Pekgüzel "Fikri Karadağ’a götürdünüz mü Sedat Peker’in yazısını “dedi,

Sanık Muzaffer Tekin " hayır ben tanıştırmadım Sedat beyin Mehmet Uysal diye dalyan kafe hemen şeyin bitişiğindedir Fenerbahçe ordu evinde onun vasıtası ile tanışmıştır söyleyeyim nasıl tanıştığımızı sayın başkanım 2002 yılında bir Öz Türkler gecesi tertiplendi Mustafa Ok diye rahmetli oldu çok sevdiğim bir büyüğüm eşimle beraber gittik

Mahkeme Başkanı " savunmada vardı o savcı bey “dedi,

C.Savcısı Mehmet Ail Pekgüzel " Çok kısa geçti o konuyu “ dedi,

Sanık Muzaffer Tekin " yok uzun anlatayım çok uzun anlatırım hiç merak etmeyin sayın başkanım eşimle beraber gittim şimdi baktım genç bir delikanlı o kadar güzel organizasyon yapmış ki ben hayıtım boyunca hiç gurur kibir yapmadım küçük gittim buldum büyük buldum elini öptüm çok hoşuma gitti Fatih Altaylı da bununla ilgili bir yazı yazdı küçül tüçü o organizasyona bende ona karşı bir cevap yazdım bunu Ankara dada söyledim İstanbul dada söyledim “dedi,

Mahkeme Başkanı " bu ifadelerinizde var o açıklama var başka nedir “dedi,

C.Savcısı Mehmet Ail Pekgüzel " bu şilede yapıldığını söylediğiniz bir toplantı var “dedi,

Sanık Muzaffer Tekin " evet “dedi,

C.Savcısı Mehmet Ail Pekgüzel " yani o fotoğrafın çekildiği Rasim Görüm’ün de olduğunu bahsettiğiniz tam olarak kaç yılında yapıldığını hatırlıyor musunuz “dedi,

Sanık Muzaffer Tekin "şöyle bakın arz edeyim şimdi ben bunu Ankara da 2004 dedim hatırlamadım yalnız tutukluluk sürecinde tutuklu olduğun süreçte gazetede İstanbul da vali Erol Çakır evinde bu VKGB’ nin tanıtım toplantısı oldu diye yazı çıktı o yazıyı baz alınca demek ki dedim yanlış hatırlıyorum çünkü biz o toplantıdan 10 veya 15 gün önce tanıştık Hüseyin Görüm ile o dönemlerde Mart olur nisan olur başkanım veya mayıs köyün ismi Ahmet karaca dayımın adı Ahmet Karaca bugünde Akşehir den gelmiş gördüm kendisi de burada onun için unutmadım Ahmet Karaca’da Fatih Sultan Mehmet”in uç beyi imiş o günde onun bir şeyi var işte ruhuna dualar okunuyor pilavlar yapıldı vs, bir piknik dönüşte de savcı bey geldik şeye”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel “onu anladık o bölümü gerek yok ben tarih olarak öğrenmek istedim birde kilisede bir paskalya töreni adı altında bir törende o daha mı önce daha mı sora şileden daha önce “

Sanık Muzaffer Tekin “daha önce efendim”

C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel “şileden daha önce”

Sanık Muzaffer Tekin “yok 2004 yılı 2004 sonu olabilir yok 2005 tir efendim ama paskalyaya gittiğimde Hüseyin Görüm yoktu sonra “

C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel “bu 2005 yılında Fikri Karadağ ile en son ne zaman görüştünüz yani tarih olarak söyleyebilir misiniz”

Sanık Muzaffer Tekin “şöyle savcım tam tarih olarak hatırlamam ama size şöyle söyleyeyim şimdi mart, nisan, mayıs haziran veya temmuz ayıydı haziran 2005 ‘idi bir gün ordu evindeyim akşam işten çıktım rufa çıkacağım aşağıda Avukat Hanefi Altaş’ı gördüm fakat o güne kadar Fikri Karadağ ile aramız açılmış hiçbir sebep yok bir ay görüşmemiştik geriye dönük dedi ki bana yemeğe mi geldiniz Muzaffer Bey dedi hayır dedim ne yemeği dedim Fikri Karadağ albayım bir yemek veriyor dedi bilmiyorum dedim o zaman tavır koydum Fikri ile çok yakındık aramızda da hiç bir şey geçmedi sonra da baktım bir gurup arkadaşlarıyla yemek şey yapıyordu ondan sonrada aramıza mesafe girdi buraya gelene kadar Tekirdağ’a gelene kadar hiç görüşmedik telefonlarımızla da onları tespit edebilirsiniz

Mahkeme Başkanı ” tamam sen dur, sana da sıra gelecek, soracaksın, sabret,sabret,

Sabret, lütfen dinle önce, ahengi bozmayalım diye seslendi.

C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel “meslektaşımın bir iki sorusu olacak buyurun”

C.Savcısı Nihat Taşkın “ savunmanızda yanlış anlaşılmadı ise Alparlan Arslan’ın sürekli olarak Hüseyin Görüm’ün yanında gördüğünüzü, hatta kendisine ne diye bu adamı çanta gibi yanında dolaştırıyorsun “

Sanık Muzaffer Tekin “O İbrahim Özcan yanlış anlamışsınız savcım”

C.Savcısı Nihat Taşkın “dediğinizi tutanaklar elimize gelmediği için aldığımız notlar kontrol de edilebilir vermiş olduğunuz

Sanık Muzaffer Tekin “İbrahim Özcan’dan bahsettim Alparslan Arslan’dan değil “

Mahkeme Başkanı “ düzeltebilirsiniz onu siz soruyu sorun “

Sanık Muzaffer Tekin “öyle ağzımdan çıktıysa efendim İbrahim Özcan efendim İbrahim diyor ki benim abi okumam yazmam yok bu diyor eğitimli söylediklerimi yazar dedi ondan bahsettim”

C.Savcısı Nihat Taşkın “ancak ben not aldım Hüseyin görüm şeklinde dikkatli şekilde dinledim ve not aldım o şekilde not almışım kontrol ederiz onun da benim okuma yazmam eksik bana yardımcı olsun diye yanımda gezdiriyorum dediğinizi söylediniz “

Sanık Muzaffer Tekin “evet İbrahim Özcan yanlış demek ki şey yapılmış İbrahim Özcan “

C.Savcısı Nihat Taşkın “ bu beyanınız önceki ifadelerinizde bulunmamaktadır tabi Hüseyin Görüm ile ilgili söylendiğini kabul ederek soruyorum bu ifadenizden Hüseyin Görüm ile Alparslan Arslan ‘ın çok sıkı ilişki içerisinde bulunduğunuzu ifade etmek istediğiniz anlaşılmaktadır ayrıca bu beyandan dolayısı ile Hüseyin Görüm ile Alparslan Arslan’ın çok sık gördüğünüzde anlaşılmaktadır çanta olarak gördüğünüzü söylediğinize göre müdafiiniz ise Osman Yıldırım’ın ifadelerindeki çelişkileri anlatırken hiç dosyada olmamamasına karşın bir ifadesine bombaları Hüseyin Görüm den aldığını söylediğini beyan ederek bu çelişkileri . “

Sanık Muzaffer Tekin “Rasim Görüm diyecekti efendim

C.Savcısı Nihat Taşkın “ anlatmak istemiştir savunmanızdaki bu konuyu açıklar mısınız, esasen ben bu konuyu sormak istedim sizde İbrahim Özcan olarak”

Sanık Muzaffer Tekin “hayhay sayın başkanım arz ediyorum burada sayın savcımızın anladığı veya dil sürçe bilir öyle çıktımı bilmiyorum tutanaklardan çıkacak İbrahim Özcan dır efendim

Mahkeme Başkanı “ kim İbrahim Özcan “

Sanık Muzaffer Tekin “Hüseyin Görüm’ün yanında devamlı çantası gibi dolaştırdığı şahıs İbrahim Özcan dır bir, iki İbrahim Özcan ve Hüseyin Görüm ile beraber olduğumuz süreçte ben sadece görmüş olabilirim dedim Erol Çakır’ın evinde Zekeriya da aynı şekilde bir ifade kullanmış Alparslan ‘ı fakat kayıtlarda izleme kayıtlarında olmadığı bizzat tertipleyen Hüseyin Görüm ifade ediyor yani ben Hüseyin ile beraber olduğum dönemde hiç Alparslan Arslan ‘ı görmedim bu başka bir soru varsa, bombalarda da dili sürçtü avukatımın Rasim Görüm diyecek çünkü diyorum ki ben sayın savcılarımızın şeyinde iddianamesinden içerden getirttirdi koruması gibi duran Görüm, o anda bir çok Görüm olduğu için Hüseyin görüm dedi odur ”

C.Savcısı Nihat Taşkın “savunmanızda diğer sanıklardan Semih Tufan Gülaltay ile bağlantınız konusunda Akın Birdal suikastınden sonra Semih Tufan Gülaltay’ı evinde saklayan emekli binbaşı Namık Zihni Ozansoy ‘u dönem arkadaşınız olduğu için Cezaevinde ziyaret ettiğinizi aynı cezaevinde yatan Semih Tufan Gülaltay ‘ı da bu nedenle gördüğünüzü söylediniz Mete Yalazangil ise ifadesinde sizin kendisine bunlar benim ve senin arkadaşların mağdur olmuşlar zor durumdalar arkadaşlarımızın zor günlerinde onların yanında olmamız gerekir ben istediğim için git Semih Tufan Gülaltay ve Namık Zihni Ozansoy ile görüş dediğini ancak kendisinin bu isteğini yerine getirmediğini söylemiştir , Semih Tufan Gülaltay ise ifadesinde Mete Yalazangilin kendisinin tutuklu olduğu dönmede Yozgat ve Kastamonu cezaevinde ziyarete geldiğini Muzaffer Tekin ‘i Akın Birdal olayından dolayı tutuklanan emekli binbaşı Namık Ozansoy isimli arkadaşını cezaevinde ziyarete geldiğinde tanıdığını Namık Ozansoy’ un Muzaffer ile devre arkadaşı olduklarını öğrendiğini Muzaffer Tekin ile daha sonra kendisinin cezaevinden çıkmasından sonra geçmiş olsun ziyaretine geldiği zaman görüştüğünü arada sırada Küçük yalıdaki bürosuna çay içmeye geldiğini söylemiştir bu ifadelere göre Mete Yalazangil ve Semih Tufan Gülaltay sizi yalanlamakla birlikte ifadeler arasında çelişki oluşmuştur bu durumun açıklığa kavuşması için Semih Tufan Gülaltay ile ilişkinizin derecesini, adınızın neden bir dönem Semih Tufan Gülaltay’ın liderliğini yaptığı Ulusal birlik platformuna ait olduğu iddia edilen ulusal birlik komitesin nokta com adli sitedeki kurucular kurulu listesinde bulunduğu ve Danıştay saldırısı olayından hemen sonra silindiği ve bu işlemi Semih Tufan Gülaltay ‘ın talimatı ile gerçekleştirdiği iddia edilen Esra Feride Gökçimen isimli kişiyi tanıyor musunuz?

Sanık Muzaffer Tekin “sayın başkanım arz edeyim şimdi Namık Zihni Ozansoy benim sınıf arkadaşım benden bir sınıf geriye düştü fakat şark hizmetini 4 sene beraber aynı lojmanda yaptık Namık Zihni Ozansoy ‘un Akın Birdal olayına ismi karıştığı zaman ki hiç şeyimiz görev yaptığı sürüde irtibatımız kopmamıştı karıştığı zaman vefa olarak ben buradan Tokat a düzeltiyorum Kastamonu ya gittim şimdi savcımız diyor ki şeyle diyor Zihni Ozansoy ile diyor şeyi diyor Semih Gülaltay ı diyor Yozgat cezaevinde ziyaret için göndermişim yanı bu kurgu o kadar afaki hazırlanmış ki bir kere Namık Zihni Ozansoy yalnız Kastamonu da yattı 64 gün sonrada tahliye oldu , o tahliye olduktan sonrada benim zaten irtibatım koptu yalnız aradan uzunca bir zaman geçti Semih Tufan Gülaltay Mete’ye ulaşamamış çok eskidi arkadaşlar aynı mahalleden benle ile de bir hususiyeti yok şey diyor yeğenlerini gönderiyor bir mahsuru yoksa arayabilir mi dedi, arasın dedim dedi ki böyle böyle arıyorum ulaşamıyorum mutlaka bana gelmesi gerekir bende büromdan çıktım akşam üstüydü gittim bir insanı görev yaptım yani arkadaşım mutlak görüşmem gerekiyor diye ısrarla söylüyor ya onlar istiyor diye değil ben istiyorum diye git dedim yani bu örgüt mü oldu bu şey ha gitmediğine göre kendi kendine tereddüt e düşüyor iddia makamı nasıl örgüt ki sayın başkanım ben örgüt yöneticisiyim git diyorum gitmiyor “

C.Savcısı Nihat Taşkın “Semih Tufan Gülaltay saten bu çelişkiyi açıklatmak için soruyoruz Semih Tufan Gülaltay gittiğini beyan ediyor Semih Tufan Gülaltay’ın ifadesini size okudum Mete Yalazangil gitmediğini söylüyor sizin talimatınıza rağmen”

Sanık Muzaffer Tekin “Talimat değil insanı bir şey yaptım

Mahkeme Başkın “savcı bey soru neydi “

C.Savcısı Nihat Taşkın “ yani anlaşılmadığını düşündüğüm için tekrar açıklamak zorunda hissettim “

Sanık Muzaffer Tekin “bir daha açıklayayım mı başkanım “

C.Savcısı Nihat Taşkın “Semih Tufan Gülaltay ise Kastamonu ve diğer cezaevinde Mete Yalazangil in kendisini ziyaret ettiğini söylüyor Mete Yalazangil ‘in ifadesinin aksine olarak “

Sanık Muzaffer Tekin “evet arz edeyim başkanım. Şimdi bu süreç Semih Tufan Yozgat cezaevine gidiyor bekli 3 ay 5 ay 10 ay Mete Yalazangil ziyaret etmiş ondan sonra ara açılmış gitmemiş. o zamanda bana tavassut ediyor anlata bildim mi, sayın savcım ondan sonra gitmiyor, yani gitmiş, 3 ay gitmiş, 5 ay gitmiş, sonra da araya bir zaman girmiş neden gelmedi diye yeğenlerini arıyor ulaşamıyor sonra diyo ki Muzaffer ağabeyi herhalde dinler büyüktür, mutlaka gelsin bunu söyledim. bende git dedim gitmediğine göre bir örgütsel bağım yok “

C.Savcısı Nihat Taşkın “Diğer tutuksuz sanıklardan Ayşe Asuman Özdemir’ i tanıyor musunuz “

Sanık Muzaffer Tekin “ha bir dakika Esra Feride Gökçimen ve şey var çok önemli Ulusal birlik komitesi başkanım en son Eylül ayında Semih Tufan Gülaltay’ın müstakil 12. Ağır Ceza da şey yapılan görüşülen mahkemesi var orda Esra Gökçimen benim ile ilgili bütün ifadeleri tekzip etti yalanladı ben böyle bir ifade vermedim size arz edecek şimdi tanımıyorum ve o listeye de ben savcıma soruyorum kim sokmuş benim ismimi ulusal birlik komitesine ben bilmiyorum ben size soruyorum elinizde imkan var bulursunuz “

C.Savcısı Nihat Taşkın “bunu Semih Tufan Gülaltay ifadesinde belirtti Muzaffer Tekin’i gelip giderken gördüğü için ismini öğrenmiş ve listeye yazmış.

Sanık Muzaffer Tekin “yalan söylüyor efendim yalan şişli ye taşınmış sayın başkanım yerine bilmiyorum”

C.Savcısı Nihat Taşkın “ Semih Tufan Gülaltay’ın ifadesinden size aktardım”

Sanık Muzaffer Tekin “o ayrı geriye dönük o eski 5-6 ayda bir gelir diyordu ben o iddianameyi 4 defa okudum iddia makamı 4 defa okudum neden 4 defa okudum ben biraz önce sayın mahkeme heyetine de arz ettim bu iddianame psikolojik savaş sizin beyniniz zayıf olsa, siz acaba ben suçlu muyum psikolojisine girer şey yaparsınız kendinizi kaybedersiniz ama ben dedim ki burada benim sorumlu olduğum insanlar var. onlar adına sonuna kadar mücadele edeceğim o iddianame öyle bir iddianame psikolojik savaş yapıp insanların ruhunu dengesini bozar “

C.Savcısı Nihat Taşkın “Peki diğer tutuksuz sanıklardan Ayşe Asuman Özdemir.

Sanık Muzaffer Tekin “hiç görmedim tanımıyorum hayatımda “

Katılan Cumhuriyet gazetesi vekili Av, Bülent Utku söz istedi verildi; Muzaffer beye sorulara geçmeden önce vekilinin Ankara daki Danıştay saldırısına , Cumhuriyet gazetesinin bombalanmasına ilişkin bir takım beyanları oldu. bu beyanları da bir takım eksiklikler olduğu için gerçeğe götürmeyeceğini düşünüyoruz şimdi Ankara’daki davada Alparslan Arslan’ın bombaları kimden aldığına ilişkin bir netleşme olmadı Alparslan Arslan ilk önce bombaları daha sonra Süleyman Esen açıklar dedi, Süleyman Esen açıklamadı. daha sonra Süleyman Esen ‘en aldığını söyledi ve bu beyanı daha sonra geri aldı daha sonra zapta geçmeyen beyanda, Süleyman Esen ‘in başçavuş olan eniştesinden aldığını söyledi,

Mahkeme Başkanı” Zapta nasıl geçmedi

Av. Bülent Utku “ zapta geçmedi bir nedenle, ama ertesin günkü gazeteler bunu yazdı. dolayısıyla Ankara’daki davada, bombaların Alparslan Arslan ‘ın kimden aldığı konusunda bir netleşme olmamıştır. Sayın meslektaşım, Engin Çelik Kadıgil ‘in beyanı nedeni ile bende bu hususları sayın mahkemeye arz etmek istedim, şimdi biz Ankara’daki davaya 01.03.2007 tarihinde bir soruşturmanın genişletilmesini içeren bir dilekçe verdik, yani Ergenekon operasyonu başlamadan önce, bunda bizi kuşkulandıran iki husus vardı. Alparslan Arslan’ın Muzaffer bey ile ilişkisi ve Muzaffer beyin iş yerinde bulunan tarihi çok eski 25-30 senelik içi boşaltılmış “

Sanık Muzaffer Tekin” 71 ve 77 yıllarına ait birisi 6’ıncı ayda birisi 9. ayda”

Av. Bülent Utku” evet bizi kuşkulandıran husus gazeteye atılan bombaların 30 senelik, Muzaffer beyde bulunan bombaların 20-25 senelik olmasıydı. bu benzerlik dikkatimizi çekti , tabi bu benzerlik bir anlam ifade etmez. ama zaman , kişi, yer bağlantısı kurulursa bir anlam eder diye düşündük. bu nedenle bir dilekçe verdik, daha sonra aslında Ümraniye’de bulunan bombalarla bir benzerlik, Eskişehir’’de bulunan bombalarla da bir benzerlik bulundu. ama yargılama sürecinde sanıyorum zaman , kişi, yer bağlantısı kurulabilir veya daha netlik olabilir, şimdi Muzaffer bey izin verirseniz sorularıma geçmek istiyorum, şimdi 9 nolu gizli tanık 30’ a 4 29.4 ‘te Alparslan Arslan ile görüşmüş 30’unda da kendisini Ataşehir’e çağırmış şimdi tarih eski 30’a 4.2006 tarihi hatırlamayabilirsiniz. belki ama hani insanın anılarında bir şey olur o gün bir nişan vardı , birinin doğumu vardı gibi bir şey olur o gün nerde olduğunuzu hatırlıyor musunuz ,

Sanık Muzaffer Tekin “hatırlamıyorum hatırlamıyorum başkanım”

Av. Bülent Utku” hatırlamıyorsunuz peki Ataşehir ‘e gittiğinizi hatırlıyor musunuz yaşamınızda”

Sanık Muzaffer Tekin” Ataşehir’e , Ataşehir’e Danıştay saldırısından önce bir kez gittim hep iddianamede geçer derler ki şey Muzaffer Tekin’in bir iftar yemeği hayır, İsmail Eksik’in misafiri olarak açık böyle kafe gibi yerde Ramazan şeyine gittik bir kez tarihini hatırlamıyorum geriye dönük ramazan ayına bakılırsa çıkar “

Av, :Bülent Utku “tamam şimdi siz 532 291 92 - 93 numaralı cep telefonlarını kullanıyorsunuz. Bunu ne zamandan beri kullanıyorsunuz “

Sanık Muzaffer Tekin “ilk telefon aldığımdan beri aşağı yukarı tahmin ediyorum 98 de mi aldım “

Av, :Bülent Utku “hiç arada akrabanızın , arkadaşınızın kullandığınız cep telefonunun olduğunu sürekli bunumu kullandınız”

Sanık Muzaffer Tekin” devamlı hiç değiştirmedim “

Av, :Bülent Utku “olmadı peki, şimdi şu bomba meselesine isterseniz devam edeyim şimdi siz tutuklu olduğunuz Cumhuriyet gazetesine bir açıklama yollamışsınız, bombalarla ilgili 21.07.2008 tarihinde yollamışsınız “

Sanık Muzaffer Tekin” evet “

Av, :Bülent Utku “bu açıklamayı gazetede yayınlanmadı. açıklama yılında 85 yılında emekli olduğum Tuzla Piyade okulundan Eğitim yardımcı malzemesi olarak kullanılan ve şahsıma hatıra olarak verilen, patlayıcı özelliği olmayan bomba olarak tanımlıyorsunuz doğru mu ”

Sanık Muzaffer Tekin”doğru “

Av, :Bülent Utku “şimdi şu eğitim yardımcı malzemesi ne demek, bu hususta bir açıklamanız olabilir mi “

Sanık Muzaffer Tekin “ arz edeyim şimdi bomba, Türk silahlı kuvvetlerinde öğretilmesi ve öğrenilmesi en riskli şeydir, patlayıcı özelliği olan bir silahtır, bizim malzemeliklerimizde, sandıklarımızın içinde tahrip malzemesi içinde olmayan TNT , tiri, litro tolien denir birde başlık kısmı imha edilmiş yani başlık kısmında kapsül vardır içinde petim malzemesi vardır artı kapsül bunlar imha edilmiş ama aynı bomba özelliğinde malzemeliklerimizde vardır biz eğitim alanına çıktığımız zaman hakiki bomba ile personelimiz eğitme şansımız yoktur bunları o şekilde alırız işte bu başlık kısmı deriz , bu gövde deriz, buda içindeki imlakı deriz ve bu şekilde süreç devam eder”

Av, :Bülent Utku “peki şimdi ben internetten bir araştırma yaptım tabi siz uzmansınız ama “

Sanık Muzaffer Tekin “estağfurullah ben uzman değilim, ben her subayın bilmesi “

Av, :Bülent Utku “araştırdığım hususlar sizin beyanlarınızın tersini söylüyor şimdi sizin iş yerinizde bulunan bombaların rengi neydi “

Sanık Muzaffer Tekin “biri taarruz el bombası siyah biride savunma olması veya taarruz yeşil unuttum geçmiş zaman “

Av, :Bülent Utku “yeşil veya yeşil olur”

Sanık Muzaffer Tekin “evet”

Av, :Bülent Utku “oysa internetteki bilgilere göre eğitim bombalarının renkleri yeşil oluyor “

Sanık Muzaffer Tekin “ yeşil dedim fark etmez “

Av, :Bülent Utku “mavi oluyor “

Sanık Muzaffer Tekin “ fark etmez yani onun siz kendiniz şey yapıyor öyle bir şey yok”

Av, :Bülent Utku “ ve tapa numarası da farklı oluyor “

Sanık Muzaffer Tekin “şimdi bakınız benim o dönemde bu size arz ettiğim bombaları siz her zaman kendi birliğinizde bulamıyorsunuz yoktur kendiniz bunu atışlardan imha olmamış bombaları alıp getiriyorsunuz birliğinizde yardımcı malzeme olarak kullanıyorsunuz yani o “

Av, :Bülent Utku “Makine Kimyanın ürettiği bomba çeşitleri olarak her bir bomba için ayrı numara vermiş eğitimde kullanılan bombalara ilişkin rengin farklı olduğunu söylüyor ve başka bir bomba olduğunu biz bilmiyoruz “

Sanık Muzaffer Tekin “ bakın size bir şey daha sorayım sorunuzun cevabı en son 181’inci dönem Piyade okulundan mezun olan öğrencilerime atış da başarılarından ötürü tabur komutanının inisiyatifinde bu infilak etmemiş bombaların gövdelerinden şeyde bu işlerin bilen insanlara isimlikleri yazdırılarak bir tarafta bu el bombası bir tarafta dada Türk bayrağı olarak hediye edilmiştir en az 15-20 tanede böyle insan vardır”

Av, :Bülent Utku “bunu size hatıra olarak mı verdiler yoksa siz mi aldınız mı “

Sanık Muzaffer Tekin “şöyle söyleyeyim bunu ben bölükten şimdi bir birlikten siz emekli veya ayrıldınız zaman size şunu verirler o birliğin flamasını verirler bu şeydir , bunu da bana Orhan Batmaz diye benden sonra bölüğümde benden sonra bölüğümde görev yapan bir üsteğmenim komutanım dedi iki tane biri savunma biri tarruz el bombası büroma getirdi sizin şeyinize Cumhuriyet Gazetesine bomba atılıyor ben o bombaları büroda tutar mıyım hangi akıl , hangi mantık o bürolarda bombaları muhafaza eder”

Av, :Bülent Utku “bir şey daha sorayım bu sonunuzun arkasından iyi ki hatırlattınız bunu, şimdi boş bir silaha silah diyoruz işe yaramıyor kurşun doldurunca işe yarıyor, sizin işyerinizdeki bombaya fünye koymak , fünye koymak ne kadar zaman alır ve işler hale gelir mi “

Sanık Muzaffer Tekin “şöyle söyleyeyim siz ona fünya koyma şansınız yok çünkü ben bir sivil vatantaşım”

Av, :Bülent Utku “hayır siz yani objektif genel olarak soruyorum yani fünyesi olan başka bir yerden fünyesini alsanız

Sanık Muzaffer Tekin “fünye koysanız gene etkisi olmaz 10 metredir 5 metredir tahrip malzemesini bulmanız gerekir “

Av, :Bülent Utku “işte yani patlayıcı ve fünye koymak ne kadar sürer”

Sanık Muzaffer Tekin “yani onu siz orda şey”

Av, :Bülent Utku “bir tahmininizi sorayım yanlış olur “

Sanık Muzaffer Tekin “elinize hazır malzeme gelirse tahrip malzemesi 10 dakikada da koyarsınız “

Av, :Bülent Utku “ 10 dakikada da koyarsınız tamam şimdi 9 nolu gizli tanık bir takım iddialarda bulunuyor Ataşehir’de toplantı olduğunu söylüyor aslında size sorularımız bitti ama sayın meslektaşımın olabilir sayın başkanım bu toplantının net olarak ortaya çıkacağı görüşündeyiz biz şöyle çıkacağı görüşündeyiz böyle bir toplantı oldu mu olmadı mı diye “

Sanık Muzaffer Tekin “olmadı başkanım “

Av, :Bülent Utku “oldu mu olmadı mı diye şimdi 29.04.2006 tarihinden Cumhuriyet Gazetesine bomba atılma tarihi olan 11.05.2006 tarihine kadar Muzaffer Tekin, Rasim Görüm, Alparslan Arslan, Veli Küçük, Osman Yıldırım, Oktay Yıldırım, Fikri Karadağ, Zekeriya Öztürk ‘ün kullandığı onlarla irtibatlı telefonların baz istasyonlarına ilişkin kayıt alınır ise, orada Ataşehir’de ki deniyor ki Migros’un oralarda bir yerde oralarda bir baz istasyonu varsa, oralarda bir konuşma olup olmadığı gazetenin bombalanmasından önce suçlamada bulunulan kişilerin nerelerde olduğu irtibatlı olup olmadığı, gazeteye bomba atıldıktan sonra bu kişilerin irtibatının ne olduğu, baz istasyonu bilgileri ile ortaya çıkması mümkün bu nedenle, bu kişilerin telefon kayıtların 29.04.2006 ile 12.05.2006 tarihleri arasında baz istasyonları konuşmalarını kim tarafından arandığını, hangi tarihte arandığını sorulmasını talep ediyoruz “

Sanık Muzaffer Tekin“Bir şey daha ilave edebilir miyim sayın başkanım bu eğitim malzemelerinde dediğiniz mavi de tapa vardır , başlık kısmı yoktur o da eğitimde yeterli değildir onu da bilahare şey “

Av, :Bülent Utku “bu internetten yaptığımız araştırmayı koyuyoruz şimdi gazeteye atılan ve Muzaffer Tekin’de bululan bombaların tapa numaraları farklı, eğitimde eğitim bombası olarak kullanılan bombaların tapa numaraları farklı, internetten bir çıkış sunuyorum mahkemeye “

Sanık Muzaffer Tekin müdafii Av. Engin Çelik Kadıgil söz istedi verildi ; bir tek soru soracağım efendim şu Alparslan Arslan ile müvekkilim arasındaki telefon konuşmaları çok gündeme getirildi müvekkilim kendisi ile görüşmeleri malum ben Muzaffer Tekin avukatıyım baştan beri de burada müdafi olarak bulunuyorum 2006 yılının işte mayıs ayında tanıştık o günden beri kaç kere konuştuk ve en son ne zaman konuştuk, acaba biliyor mu efendim “

Sanık Muzaffer Tekin “hatırlamıyorum “

Mahkeme Başkanı” hatırlamıyor “

Av. Engin Çelik Kadıgil “bende onu anlatmaya çalıştım zaten söylemek istedim yani Alparslan Arslan ile aradan geçmiş 4 yıl son ne zaman konuştun falan kişiyle ne zaman görüştün ve bunlar soru değil sıkıştırmak oluyor “

Mahkeme Başkanı” kendileri verdi cevabını “

Sanık Rasim Görüm müdafii Av. Önder Aktosun söz istedi verildi; rabıtalı olduğu için ilgili olduğu için bazı sorularıma cevap vermesini rica edeceğim kendileri müvekkilim Rasim Görüm’ü tanıyor mu , ne şekilde ve ne zaman tanıştılar”

Sanık Muzaffer Tekin “başkanım tanımadığımı arz ettim yalnız aynı ortamda bize hürmet , hizmet etmiş olabilirler aynı karede resmim olabilir ama tanımıyorum arz ettim tanımıyorum burada tanıdım “

Av. Önder Aktosun “teşekkürler “

Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük söz istedi verildi :Muzaffer bey sorgusunda, Veli Küçük ile açık hava toplantılarında olmak üzere 5-6 kez görüştüğünü ifade etti ve bu görüşmelerden sırasında 5 dakika görüştük, konuştuğunu beyan etti “

Sanık Muzaffer Tekin “ konuşmadım “

Av. Zeynep Küçük “ben bu konuya açıklık getirme açısına işte burada açıklık yoktu , şunu sormak istiyorum. Veli Küçük ile bu görüşmeler sırasında tanışıyor muydunuz, hangisinde tanıştınız yada bir araya geldiniz hangi toplantıda tanıştınız, tanışıklığınızın boyutu nedir , bir araya geldiğinizde ne konuştunuz ve hiçbir sosyal ortamda daha sonra bir arada bulundunuz mu, beraber çünkü iddianamede çeşitli yemeklerde bir arada olduğunuza ilişkin bir takım şeyler var. yani bir sosyal ortamda, bir arkadaş ortamında yada bir sohbet ortamında bir arada bulundunuz mu tanışıklığınızın genel olarak boyuta hakkında daha detaylı bir bilgi verebilir misiniz “

Sanık Muzaffer Tekin “ Sayın başkanım arz edeyim, şimdi benim avukatımda da o mektup var bir arkadaşım dedim albay Seyhun Özbayraktar, hatta tutuklu olduğum dönemde de mektup yazmış , şimdi Emekli Generalimizle Ağrı da beraber görev yapmışlar ifadesi Osman Özbek general vardı beni hiç enterese etmedi ama bir Veli Küçük vardı diye anlattı elinde silah, dağ bayır Cumartesi, Pazar dolaşırdı , faaliyetlerini anlattı , ben şimdi efendim insanların anlayamadığı bir şey var. 23 sene geçti ben sivil olamadım. benim büroma bir erim gelse en büyük hasılayı yaptım diyordum. o gün kopamadım o ortamdan birde orda ki insanların ne kadar mukaddes olduğunu anladım. şu başıma gelenleri gördükten sonra hep entrika , hep iftira , hep yalan , hep dolan nerde görürsem dedim paşamın ilk gördüğümde elini öpeceğim. şimdi sayın başkanım inanın en çok burada tanıma fırsatım oldum, burada konuştum , Galatasaray lıydı galiba o devamlı döndürüle döndürüle gösterilen resim gittim elini öptüm ve daha sonrada Seyhun’u da aa çok severim dedi Elazığlı bir arkadaşım onun yazdığı mektupta var konu bu ne bir yemek yedim ha şu var. Danıştay olayından sonra Patrikhanede bir paskalya günü o zaman ki yanlış basındaki ifadeler vs, bunla ilgili gazetelere beyanlarda verdim. şimdi defterden sildim generali dedim ki şeye bakın bizim ne aile terbiyemiz, ne askeri terbiyemiz bir büyüğü defterden sildim ifadesine büyüğe kullandıramaz , kullanmaz ben kullanmam dedim , ama görüşmüyoruz dedim, o görüşmediğimizi insanlarda biliyor o patrikhanede ayrı ayrı yerlerde oturduk yemek oysa odur yemek odur yine orda görüşmediğimiz dönemde 5 dakika konuşmadık konuşsam söylerim ne maksatlı bir araya gelsem söylerim, konu bu “

Sanık Hüseyin Görüm söz istedi verildi ”orda gelip soru sorabilir miyim “

Mahkeme Başkanı” yok orda konuşacaksın orda karşılıklı uzak bu kadar mesafemiz olacak ordan da dinlerim ben seni “

Sanık Hüseyin Görüm “dinlerseniz teşekkür ediyorum “

Mahkeme Başkanı” yalnız şu dinleme soracağım soruya göre dinleyeceğim onun dışında değil”

Sanık Hüseyin Görüm” yalnızca soru soracağım ve bütün olayların hepsini çözeceğiz ama soruları soracağım evet , hayır diyebilir “

Mahkeme Başkanı” yok sen bana soracaksın, bakalım nasıl soru soracaksın o göre sen bana sor ne sorulmasını istiyorsun “

Sanık Hüseyin Görüm”ne sorulmasını burada hepsini yazdım. çünkü bu olayda Muzaffer Tekin ve Görüm ailesi çok mağdur oldu. ben bildiklerimi tabi savunmamda anlatacağım. ama şuanda o bildiklerimi, bu anlatmam için buradaki isimleri teyit ettirmek istiyorum Muzaffer beye sorularım olacak o evet hayır diyebilir “

Mahkeme Başkanı” bana soracaksın dedim ya bana soracaksın direkt soramazsın ona “

Sanık Hüseyin Görüm” tamam ben size soracağım siz oraya mı soracaksınız”

Mahkeme Başkanı “bakalım nasıl beğenecek miyiz sorunu, sonunu bir sor bakalım”

Sanık Hüseyin Görüm “sayın Muzaffer Tekin benim için bir reis bey vardı, bu reis bey ile kimi kastederdim “

Sanık Muzaffer Tekin “bilmiyorum hatırlayamadım kim “

Sanık Hüseyin Görüm “hatırlamadınız mı neyse ben söyleyeyim Mustafa Kemal derdim hep kendisine “

Sanık Muzaffer Tekin “ha evet burada konu Mustafa Kemal Atatürk olmadığı için aklıma gelmedi doğru evet”

Sanık Hüseyin Görüm “sizinle tanışmamızda ayrıldığımız zaman içinde dini bir sohbetimiz oldu mu”

Sanık Muzaffer Tekin “hayır kesinlikle “

Sanık Hüseyin Görüm “herhangi bir restoranda içki içtiğimiz oldu mu “

Sanık Muzaffer Tekin “hayır kesinlikle zaten çok sınırlı oldu “

Sanık Hüseyin Görüm “Alparslan Arslan ile beni hiçbir arada gördünüz mü “

Sanık Muzaffer Tekin “görmedim zaten “

Sanık Hüseyin Görüm “Fenerbahçe de tanıştığımız gece siz kiminle geldiniz , benim yanımda kimler vardı “

Sanık Muzaffer Tekin “şöyle arz edeyim başkanım, ben tesadüf kafeydi bahsettiği yer Fikri Karadağ ile gittim , kendisinin yanında İbrahim Cingi isminde bir arkadaşı vardı , birde AKP ‘li tahmin ediyorum onlara yakın birileri vardı “

Sanık Hüseyin Görüm “hayır efendim AKP’li kimse yoktu, binbaşı Abdurrahman Öz vardı”

Sanık Muzaffer Tekin “Ha Abdurrahman doğru”

Sanık Hüseyin Görüm “bunu Danıştay da da söylemedik şeyde de söylemedik ben çünkü söylemek icap etmedi çünkü zamanı geldiğinde söyleyeceğim için Binbaşı İrfan Eğin ve Metin Berber’i tanıyor musunuz”

Sanık Muzaffer Tekin “İrfan Eğin’i daha sonradan tanıdım o iri yarı şişman olan herhalde demi “

Sanık Hüseyin Görüm “binbaşı Düzce ‘li Halil Mert’i tanıyor musunuz “

Sanık Muzaffer Tekin “tanıyorum “

Sanık Hüseyin Görüm “Ahmet Baydar’ı tanıyor musunuz “

Sanık Muzaffer Tekin “Ahmet Baydar ‘ı bir defa ziyaretime geldi oda şöyle, sınıf arkadaşım Hadi isminde bir arkadaşım kızı yanında çalışıyormuş, başkanım kendi işyerinde yanında sekreter olarak bilmiyordum. ben kızla beraber ve o albay arkadaşım ziyaretime geldi o vesile ile tanıdım “

Sanık Hüseyin Görüm “sizi kim tanıştırdı, albay mı tanıştırdı “

Sanık Muzaffer Tekin “bilmiyorum o vesile ile öyle tahmin ediyorum“

Sanık Hüseyin Görüm “Vahit Özkay’ı tanıyor musunuz”

Sanık Muzaffer Tekin “sizin vasıtanızla tanıdım “

Sanık Hüseyin Görüm “Kaan Soyak ‘ı tanıyor musunuz “

Sanık Muzaffer Tekin “ Kendisi vasıtası ile tanıştım “

Sanık Hüseyin Görüm“büronuzda tanıştırdığınız Mustafa Alpay kimdir, nerede görevli“

Sanık Muzaffer Tekin “Mustafa Alpay ‘ın nerede görevli olduğunu bilmiyorum Eyüp Tavukçuoğlu isimli bir öğrencim yedek subay öğrencim tanıştırdı yalnız Miktat Alpay’ın MİT Müsteşarı yeğeni olduğunu her yerde söyler “

Sanık Hüseyin Görüm “Nihat Gürkan ‘ı tanıyor musunuz “

Sanık Muzaffer Tekin “sizin vasıtanızla herhalde tanıdım”

Sanık Hüseyin Görüm “Hüseyin Beyazıt’ı bana siz mi tanıştırdınız unvan’ı ne”

Sanık Muzaffer Tekin “Hüseyin Beyazıt ı ben tanıştırdım Hüseyin Beyazıt Kara Harp Akademisinde şey Öğretmenlik yapıyor part taym “

Sanık Hüseyin Görüm “Oktay Yıldırım ile şile gezisinde aynı fotoğraf karesinde görüldük Oktay Yıldırım ,Kuddusi Okkır ‘ın dudullu’daki iş yerine İbrahim Özcan , İsmail Paker Eksik ve benim ile görüştüğünden haberiniz var mıydı siz mi gönderdiniz“

Sanık Muzaffer Tekin “bilmiyorum hayır haberim yok “

Sanık Hüseyin Görüm “Taner Ünal ile sizi kim tanıştırdı”

Sanık Muzaffer Tekin “Taner Ünal ile beni siz tanıştırdınız, bir defa Kalender ordu evinde yarım saat çay pasta yedik”

Sanık Hüseyin Görüm “Kimler vardı Kalender ordu evinde “

Sanık Muzaffer Tekin “siz vardınız ben vardım, Fikri Karadağ vardı”

Sanık Hüseyin Görüm “başka İbrahim Özcan “

Sanık Muzaffer Tekin “İbrahim Özcan o sizin yanınızda devamlı aynı”

Sanık Hüseyin Görüm “aynı gün profesör Ömer Aksu ile buluştuk mu “

Sanık Muzaffer Tekin “olabilir onu tam hatırlamıyorum ama olabilir yani Ömer Aksu ile bir araya geldiğimizi biliyorum ama aynı gün olup olmadığını bilmiyorum “

Sanık Hüseyin Görüm “Avukat Hanefi Altaş’ın koruması için İbrahim Özcan la bir talebiniz oldu mu”

Sanık Muzaffer Tekin “oldu evet size söyledim galiba “

Sanık Hüseyin Görüm “Salı pazarı girişinde bulunan otopark’ın sahibi ile İstanbul Alperen ocakları başkanı arasındaki bir sorunu çözmem için benden yardım talebinde bulundunuz mu“

Sanık Muzaffer Tekin “istedim evet”

Sanık Hüseyin Görüm “İbrahim Şahin ,Korkut Eken ,Bostancı gösteri merkezinin yanındaki otopark ve kafetarya sorununu çözmem için benden bir yardım talep ettiniz mi “

Sanık Muzaffer Tekin “hayır “

Sanık Hüseyin Görüm “oğlunuzu İbrahim Şahin’in oğlunun yanıma getirdiniz mi “

Sanık Muzaffer Tekin “Korkut Ekin değil İbrahim Şahin ‘in oğluyla tanıştırdım evet “

Sanık Hüseyin Görüm “Vahit Özkan’ın bürosunda mı”

Sanık Muzaffer Tekin “hayır hayır “

Sanık Hüseyin Görüm “Düzce ye kimin sünnet törenine gittik “

Sanık Muzaffer Tekin “Yarbay Halil Mert’in oğlunun”

Sanık Hüseyin Görüm “aynı gün Düzce Kaynaşlıda sizin tanıdığınız Maybi Tekstil fabrikasına gittik doğru mu “

Sanık Muzaffer Tekin “evet gittik “

Sanık Hüseyin Görüm “sahipleri kimdi tanıyor musunuz isimlerini öğrenebilir miyiz”

Sanık Muzaffer Tekin “sahipleri Elazığlıydı şuna hatırlamıyorum abisinin ismi Mustafa olması lazım “

Sanık Hüseyin Görüm “sizden en son görüştüğümde sizin yanınızda kimler vardı ve ne şekilde ayrıldık ”

Sanık Muzaffer Tekin “hatırlamıyorum ha en son Tesadüf kafede İbrahim Cingi vardı benim ile ilgili bazı arkamdan duyumlar vardı , sizleri yüz yüze getirdim o günden sonrada konuşmadım”

Sanık Hüseyin Görüm “İbrahim Cingi , Zekeriya Öztürk , albay Can Özaray ,Hüseyin Beyazıt vardı hediye ettiğiniz tespihi o akşam hediye ettim mi geri verdi mi “

Sanık Muzaffer Tekin “bilmiyorum , görmedim elime vermedi “

Mahkeme Başkanı” bunlar neyle ilgili

Sanık Hüseyin Görüm “ben efendim hepsini anlatacağım burada evet hayır ı bitiriyorum zaten aynı gece binbaşı İrfan Eğin ve Metin Berber’in yanına gittiniz mi “

Sanık Muzaffer Tekin “hayır gitmedim dalyana gittim dalyanda çay içtim o gün ”

Sanık Hüseyin Görüm “Mert güvenlik sahibi Devre arkadaşınız Erdoğan Gürkan , Murat Çağlar’ın akrabası olduğunu biliyor musunuz “

Sanık Muzaffer Tekin “Mert Güvenlik sahibi değildir Erdoğan Gürkan Erdoğan Gürkan Atlas güvenliğin sahibidir “

Sanık Hüseyin Görüm “Atlas güvenlik evet Bostancı da doğru ben yanlış, tanıyor musunuz Murat Çağlar’ın akrabası mı”

Sanık Muzaffer Tekin “Erdoğan Gürkan’ı tanıyorum Kıbrıs harekatında beraberdik Türk ordusunun en kahraman en yiğit subayıdır halen de “

Sanık Hüseyin Görüm “Murat Çağlar’ın akrabası olduğunu biliyor musunuz “

Sanık Muzaffer Tekin “burada öğrendim Murat Çağlar ’ıda burada tanıdım ”

Sanık Hüseyin Görüm “teşekkür ederim bütün sorularım bu kadardır”

Sanık Kemal Kerinçsiz söz istedi verildi ”dosya sanıklarından Aydın Yüksek’in beni televizyondan görüp sizin müdafiiniz olarak hukuken danışmak amacıyla büroma gelerek getirmiş olduğu ve bir örneğininde sizden arama sırasında çıkan 16 numaralı cd’ nin bana getirerek bu cd tarafımdan kontrol ettirerek bilgisayarda, kendisine Cumhuriyet Başsavcılığına teslim olması tavsiyesiyle teslim ettiğimi, bilara bu cd ‘den bilgisayarımdan hafızasında kalan bilgilerin çıktısı alınarak sizin adınıza Milli Güvenlik Kurulu sekreterliğine ve Genel Kurmay Başkanlığına dilekçe ve ekinde de bu çıktıları belirterek bunların gizli belge olup olmadığı konusunda herhangi bir yazışma yaptım, bu konuda ne bilgisi var efendim “

Sanık Muzaffer Tekin “şöyle arz edeyim sayın başkanım bu cd çıktıktan sonra müteakip günlerde Aydın Yüksek izliyor basından diyor ki benim yüzümden Muzaffer Tekin kendi kanalıyla geldiği için mağdur olmasın nasıl ne yapabilirim diye yardım etmek amacıyla Kemal Kerinçsiz’e ulaşıyor ve Kemal Kerinçsiz’e bu cd’nin gizlilik içeren herhangi bir şeyi var mı yok mu diyor, beraber bilgisayarda izliyorlar Kemal bey, yani ben şu anda size gerçi harf okulu açılış konuşmaları vs, şunlar var ben size şey yapamam, kesin bilgi veremem, ama diyor en kısa zamanda savcılığa gidin cd’yi teslim edin bilahare de kendisi Milli Genel Kurulu Genel Sekreterliğine ve Genel Kurmaya bu konuda yazı yazdığını bana avukatım sıfatı ile bana iletmişti biliyorum”

Sanık Kemal Kerinçsiz “Aydın Yüksek’in söz konusu cd’i bana getirdiğini televizyondan görüp danışma amacı ile büroma geldiğini cd nin kontrol edilip gizli belge olup olmadığının beyan edilerek kendisine cd ’i .Cumhuriyet Başsavcılığına götür dediğime ilişkin yazmış olduğum 05.09.2007 tarihli mektup Aydın Yüksek tarafından cezaevinden kendisine gönderilmiş midir bu mektup kendisine gelmiş midir

Sanık Muzaffer Tekin “geldi evet başkanım geldi “

Sanık Kemal Kerinçsiz “şu mektubu delil olarak sunuyorum efendim. Aydın Yüksek bu olayları ayrıntılı olarak anlatmış. sayın savcılarımız da diyor ki cd. Kemal beye gitmemiştir diye tarihide 05.09.2007’dir yani 2007’nin 9’uncu ayında bu olayların varlığını Aydın Yüksek yazdığı mektupta Muzaffer Tekin ‘e iletiyor efendim “

Mahkeme Başkanı” başka soracağınız bir şey var mı “

Sanık Kemal Kerinçsiz” var efendim, şu anda dosyaya delil olarak ibraz ettim bunu da ibraz ediyorum, buyurun Muzaffer Tekin ‘in eşi Müge Tekin e yazmış olduğu 01.10.2007 tarihli mektup da aynen şöyle diyor efendim, polisin yani Muzaffer Tekin eşine yazıyor yazarken şu cümleyi ifade ediyor, polisin bizim olayın içine çekilmemiz için ifadesini düzenlediği Ali Yiğit Trabzon’da köyünden polis ifadeyi ben okumadan imzaladım. vicdan azabı çekiyorum ifademi düzelteceğim, şeklinde haber gönderiyor 24 yaşında evli barlı ve çocuk sahibi alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste kendi bilir bu mektup eşine gönderdiği mektup mudur efendim “

Sanık Muzaffer Tekin “evet efendim gönderdim”

Sanık Kemal Kerinçsiz” Peki efendim Ali Yiğit Trabzon da bu haberi kiminle göndermiştir, Muzaffer Tekin ‘e nasıl haberi oldu bu haberden”

Sanık Muzaffer Tekin “sayın başkanım Mahmut Öztürk’ün iş ortağı ve yeğeni Murat Özkan ile irtibata geçiyor Murat Özkan da açık görüş veya kapalı görüş Mahmut Öztürk o vasıta ile öğrendim”

Sanık Kemal Kerinçsiz “Cezaevinde vicdan azabı duyduğunu bu sebeple çıktıktan sonra yeniden ifade verip doğruları söyleyeceğini, size ve Mahmut Öztürk’e anlattı mı efendim”

Sanık Muzaffer Tekin “defalarca anlattı defalarca “

Sanık Kemal Kerinçsiz” nerede anlattı”

Sanık Muzaffer Tekin “şeyde Tekirdağ ‘ F 1’de beraber kaldık Ali Yiğit , Mahmut Öztürk ben 16 Temmuz da da tahliye oldu 1 ay “

Sanık Kemal Kerinçsiz “ Cezaevinden çıkarken bu konuda yani yeniden ifade vermesi konusunda ağabeyiniz Rıza Tekin ve Eşiniz Müge Tekin ’nin telefon numaralarını alıp kendileri ile bir irtibat kurdu mu konuşmaları ne olmuştur “

Sanık Muzaffer Tekin “Kurdu, ben o konuşmaları sayın mahkeme başkanımıza ve heyete arz edeceğim, burada var vaktinizi almayayım efendim “

Sanık Kemal Kerinçsiz” önemlidir efendim “

Sanık Muzaffer Tekin “okuyayım mı”

Mahkeme Başkanı “verecek misiniz bunları “

Sanık Muzaffer Tekin “vereceğim size vereceğim “

Mahkeme Başkanı “bunları verecek hazır mektuplar hazır hazırlayıp mahkemeye “

Sanık Muzaffer Tekin “hazır başkanım”

Sanık Kemal Kerinçsiz “peki efendim yine aynı irtibatı Mahmut Öztürk’ün ortağı Murat Özkan ‘nın numarasını alıp onunla da kurdu mu o konuda bilgisi var mı”

Sanık Muzaffer Tekin “kurdu Mahmut vasıtası ile öğrendim kurdu başkanım “

Sanık Kemal Kerinçsiz “ Ali Yiğit Trabzon’da iken, yeniden ifade için kiminle irtibat kurdu, toplantı için kiminle randevulaştı “

Sanık Muzaffer Tekin “biraz önce arz ettim Murat Özkan ile irtibat kuruyor başkanım müteakiben Murat Özkan , Mahmut Öztük ‘ün kardeşi kendi akrabaları şeyde Ümraniye de bir balıkçı şeyinde avukat sayın avukat Engin bey, avukat Seçkin bey , avukat Kemal bey , İsa Öztürk, Murat Özkan ve kendi akrabaları ile beraber bir toplantı yapıyorlar “

Sanık Kemal Kerinçsiz” bahsetti o toplantıdan, o toplantıda 10-12 kişinin katıldığı toplantıda bu toplantıya kimler katıldı söyledi ne konuşulduğun biliyor mu, Ali Yiğit’e herhangi bir baskı uygulandı mı benim veya orada ki başkaca avukatlar, kişiler tarafından “

Sanık Muzaffer Tekin “şöyle arz edeyim başkanım orada ki toplantıda Ali Yiğit “

Şebnem Koru Fincancı vekili Av. Ali Koç söz istedi verildi; Sayın başkanım bu soruya itirazımız var bizim itirazımızı lütfün değerlendirin efendim soruya 201’inci madde uyarınca itiraz hakkımız var itirazlar sonrasında sorunun sorulup sorulmayacağı hususu konusunda bir karar verirsiniz, şimdi sorunun öncelikle ilgilisine sorulması lazım, ikincisi sorunun yönlendirici kendi beyanını doğrulayıcı nitelikte bir sonuca yol açmaması, sanığın özgür iradesi ile cevap vereceği bir soru olması ve bilgisine sahip olduğu bir olaya ilişkin olması lazım, sanık Kemal Kerinçsiz’in bu olaya ilişkin sorduğu bütün sorulan Ali Yiğit ‘in bulunduğu ortama ilişkin sorulardır, hiçbirisinde Muzaffer Tekin şahsen, fiilen bulunmamıştır dolayısıyla bu soruların muhatabı Ali Yiğit’tir bu soruların Muzaffer Tekin’e sorulmasının amacı kendisindeki savunmayı yada bilgiyi doğrulatmak, teyit ettirmektir bilgi almak yada maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasına ilişkin değildir bu nedenle bu sorulara itiraz ediyoruz lütfen bu soruların sorulmasına izin vermeyiniz ”dedi,

Sanık Kemal Kerinçsiz” efendim bu toplantılar doğrudan doğruya müvekkilim sıfatı ile yapılmış “

C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel “ayni şekilde bizde katılıyoruz bu şekilde soru sorulması itirazımız var “

Mahkeme Başkanı” Vaki itiraz heyetçe incelendi ,




Yüklə 0,97 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin