SANIK MAHMUT ÖZTÜRK " değerli başkanım ve değerli üyeler ben çok kısa bir savunma yapacağım, savunmadan ziyade iddia makamının hatta sizlerin bana daha fazla soru sormanızı talebinde bulunmak istiyorum, çünkü niçin hala şuanda niçin buradayım, niçin tutuklandım bilmiyorum bir şeyler öğrenmeye çalıştık onları anlatmaya çalıştık onları izah etmeye çalışacağım. 18 aydır tutuklu bulunduğum hücremden çıkıp nihayet saçma sapan iftiralarla dolu hakkımdaki iddiaları çürütme fırsatı verdiğiniz için sizlere teşekkür ediyorum, şahsıma atılan suçlamalardan biri adli dengesinin yerinde olup olmadığı tartışılır hale gelen Ali Yiğit denen şahsın hakkımda vermiş veya verdirilmiş olduğu havale ve iftara ile dağılı bir ifadesidir. İddianamenin 586’ıncı sayfasında iddia makamının hukuki değerlendirmesi bölümünü okuyorum Ali Yiğit , Oktay Yıldırım , Mahmut Öztürk ve Mehmet Demirtaş ile alakalı beyanları Muzaffer Tekin ‘in siyah Mercedes ile gelmesi akabinde şüphelinin sarı Opel corsa ile Oktay Yıldırım ile birlikte manav dükkanının oraya gelmesi hususları da Mahmut Öztürk tarafından siyah Mercedes ‘in kendisine ait olduğu eşine ait opel corsanın yeşil renk olması ve yine Mehmet Demirtaş ‘ın Ali Yiğit’e bunlar devlete çalışıyorlar şeklinde beyanları şüphelinin Muzaffer Tekin ile olan yakınlığı ve aralarındaki hiyerarşi sürekli bürosuna gitmesi geçmişte Muzaffer Tekin ‘in bıraktığı işi Mahmut Öztürk’ün yapması hatta ortak olarak petrol işi yapmaları ve gizli gizli Mehmet Demirtaş ‘ın lpg istasyonunda konuşmaları ile bombaların yakalandığı eve Muzaffer Tekin ‘in Mercedes otomobili ile gelip daha sonra uzaklaşmasının akabinde Oktay Yıldırım ile aynı yere gelmesi ve örgütün aylık gizli toplantılarına katılması bazı toplantı ve gösteri yürüyüşlere katılması hususları da göz önünde alındığında TCK’nun 314/2 maddesince cezalandırma isteniyor, Malumunuz üzere kendisi Ali Yiğit’in kendisi 13.11.2008 günü burada savunmasını yaptı sizlere de takdir edersiniz ki bir dediği bir dediğini tutmayan tamamen hayal ürünü ve zannediyorum ki kendisine ezberletilen ifadesinin mantıklı bir izahı yoktur şimdi koskoca asrın davası denen Ergenekon davası bu zavallı çocuğun yalan dolan kendisine ezberletilen ifadeleri ile bu aşamaya getirilmiştir , maalesef çok açıdır ki bu zavallı çocuğun yalan iftiralarına iddia makamı olan savcılarımız da en az onun kadar iftira niteliğinde taşıyan iddialar eklemişlerdir. Birincisi Ali Yiğit , Oktay Yıldırım ile son zamanlarda manava geldiğini toplantılar yaptığımızı söylemektedir gerçi daha sonra kendisi kendi kendini yalanlamıştır sizlerin huzurlarında bende kendilerine zaten sormuştum sizlerde soruların cevaplarını duymuştunuz beni sadece manavdan alışveriş yaparken gördüğünü söylemiştir o zaman bende şöyle bir mantık yürütebilir miyim İstanbul C.Savcısı Zekeriya Öz . Ümraniye savcılığında görev yaptığı zaman o manava oda uğruyordu, o zaman oda örgüt üyesi olabilir mi doğrusuda budur zaten ayrıca sarı opel manava Oktay ile beraber geldiğimizi söylemiştir Allah şaşırtacak ya oysa benim opel arabam sarı değil yeşildir Oktay Yıldırım Kilis’te beraber görev yaptığımız ve ayrıca görüştüğümüz bir arkadaşımdır çünkü aynı binada aynı lojmandaydık aynı binada ve aynı lojmanda oturan insanlar arkadaş olamazlar mı sonra emekli olduktan sonra 2005 yılında kendisi ile ortak bir ticaret deneyimiz oldu başaramadık ve küs bir şekilde yollarımız ayrıldı ve 2005 yılında bırakın bir araya gelmeyi görüşmedik bile iddia makamı Oktay Yıldırım ile birlikte yüzlerce kez telefon görüştüğümüzü iddia etmektedir iddia makamının o telefon görüşmeleri 2000 yılından beri olduğunu söylüyor bende iddia ediyorum benim telefonlarım benle ilgili kayıtlar son üç yıllıktır çünkü Oktay bellidir eğer 2000 yılında olsaydı Oktay ile telefon görüşmemiz öyle 4 tane değil en az 2000-3000 tane olurdu savcılıkta anlatmamıza rağmen bizleri tanıyan insanların ifadelerine rağmen maalesef 2005-2007 yılları arasında telefon görüşmelerimiz zahmet verip ayrılmamış bu 2 sene zarfında kendisi ile bir tek görüşmemiz vardır o da trafik kazası geçirdiğim duymuş olmalı ki geçmiş olsun temennisinde bulundu hadi diyelim 2 yıldır konuşmadığımız , görüşmediğimiz kimselere anlatmadık peki dostluğumuz devam eden iki sene iki insan iki yıl telefonla görüşmez mi en azından iki yıl içerisinde dört bayram kandil vardır bunlarda da mı görüşmez insan, Mehmet Demirtaş’ı tanırım ilk ifademden beri Mehmet Demirtaş’ı tanıdığımı sürekli zaten söyledim iddianamenin hukuki değerlendirmenin üst bölümünde tanık ifadeler bölümünde iddia makamının çelişkili ifadeler beyanı şüpheli diye buraya yazmış benim başından beri hiç çelişkili ifadem yoktur hiçbir başından beri tutuklandığım , gözetim altına alındığım günde itibaren bütün ifadelerim aynı doğrultudadır ama Mehmet Demirtaş beni televizyondan gördüğünü gibi beyanları ifadesinde yazıyor onun sorusunu geçen ki sorgulamalarda Mehmet Demirtaş ‘a savcı bey sormuştu cevabını vermişti neden öyle cevap verdi veya yanlış mı anlaşıldığının cevabını savcı bey kendisinden aldı ama ben Mehmet Demirtaş’i 1994-1996 yıllarında Kilis hudut taburunda askerken tanıdım demiyorum çünkü ben Kilis hudut taburunu iaşe, levazım ikmal astsubayıydım orda 540 küsur ’ün üzerinde asker vardı bu insanların karın doyurmalarını , kömürlerini, ısınmalarını , barınma , odun , giyecek ihtiyaçlarını ben temin ederdim benim emrimde sadece 3 tane asker vardı ve direkt tabur komutanına bağlı bir insandım ama Oktay Yıldırım o taburun bir bölüğünde çalışan bir takım astsubayıydı ve Mehmet’in de o bölükte bir asker imiş ayrıca Mehmet Demirtaş Kilis’te lojmanlarda kalorifer sorumlusu imiş diyorum imiş diyorum bilmiyorum çünkü burada kendisi anlatıyor biz zehirlenmemesi maksadı ile kendilerine yoğur veririz kömürden zehirlenmesin diye ve kendisi şaka mahiyetinde çok sağ olun çok baktınız bize yoğurt u çok verdiniz diye böyle bir esprisi olmuştur demek ki çok karınlarını iyi doyurmuşuz genellikle insanların karınlarını doyurunca insanlar sizi hatırlarlar geçen şurada ki avukat arkadaşımız bu soruyu sordu neden mutlaka bir mana arıyor ben 540 askerin karnını doyuruyorum o askerler beni hepsi mutlaka tanır karınlarını ben doyuruyorum devlet adına ama ben bunları tanıma konusunda değildim emrimde olsa tanırdım veya özel konu olursa tanırdım akşamları nöbetçi subaylarını tutardım bir olay olursa tanırdım ki kaldı ki kendisi ile İstanbul da buluşmamız Acıbademde kendisi ticari taksi şoförlüğü yapıyormuş o zamanlar buradan yanından geçerken komutanım , komutanım diye bağırıyor ilk kelimemde şu oluyor , komutanlık artık bitti artık biz siviliz ben Mahmut Öztürk’üm bırak onu diyor öyle karşılaşıyor ondan sonra ve ben Ümraniye ye yerleşiyorum İstanbul’u annem yok, babam yok İstanbul da, fakir bir ailenin çocuğuyum askerden sonra gelip bir ticaret hayat mücadelesi vermeye çalışıyoruz ve ben ordudan atılmadım ordudan asker emeklisiyim bir ticaret yapmaya çalışıyoruz ve ticaret yaparken çevre edinmemiz gerekiyor , çevre edinmemiz için kimlerle oturacağız sokakta tinerci ile mi arkadaşlık yapacağım veya kimle birisi ile yapacağım bir tanıdığım İstanbul da o zaman Muzaffer Tekin var ama onunda orda olduğunu hala bilmiyorum yıl 1997 biz Muzaffer Tekin konusuna geldiğimiz zaman anlatacağım zaten Mehmet Demirtaş ile böyle bir tanışmışlığımız oldu ve Ümraniye de kendisinin lpg istasyonu var benim bana ait mülkiyeti daha bana ait olan işyerimin 1 km gerisinde benim bürom var ben petrol ofisinin bunu özellikle söylüyorum petrol ofisinin seyyar bayisi fueloil bayisiyim yani istasyon olmayan bayisiyim bu ticareti yapıyorum artı ana okul sahibin Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanlığına bağlı ana okul işletmeciliği yapıyorum artı galerim var idi tabi bunların hepsi gitti şuanda ve askerlerin içerisinde genelde askerler ticareti bilmezler biraz azda olsa kendi çapımda ticarette başarılı olanların bir tanesi benim bir şeyler yaptım şükrolsun çünkü genellikle askerler ticareti bilmezler başaramazlar piyasadan insanlar tabiri caizse çakal olmuşlar bizde en azından İstanbul gibi bir yerde geldik ayakta durduk bir şeyler yapabildik yani , Mehmet Demirtaş’ı Ümraniye de lpg istasyonu olunca tanıdığımız bir insan askerlerimizdi tabi haliyle bunun yanına ben çok zamanlar uğradım bu yıl diyebilirim ki 2000 yılından beri hatta belki 1999 tam hatırlamıyorum ama 2001 değil en azından kesin 2000’den beri ben Mehmet Demirtaş ile görüşürüm çok sık değil görüşürüz çünkü beş vakit arkadaş değiliz bir tanışımız olduğu zaman kendi firmasından artı tanıdığımız diye kendi firmamın lpg ‘li araçlarımın gazını da Mehmet Demirtaş’ın gaz istasyonundan alırım bu maliyeden faturaları incelediğiniz zaman ibraz ederiz bellidir zaten işte ben Mehmet Demirtaş’ın yanına ne kadar uğradıysam bu faturalardaki kadar uğramışımdır diğer türlü telefon kayıtları incelendiği zaman bayramlarda birde mesajlaşma olmuştur genellikle de o arar beni kendisini Mehmet Demirtaş ile arkadaşlığımız ,dostluğumuz bundan ibarettir artı bu lpg istasyonunun 500 metre veya takriben 1 km ilerisinde bu meşhur yol üstünde ana cadde üzerinde bombaların bulunduğu gecekondu ve aynı zamanda gecekondunun içerisinde Mehmet Demirtaş’ın oturduğu ev o zamanlar ve bu manavın 4 km ilerisinde benim kendi evim var şimdi düşünün ben akşam evime gidiyorum ,giderken siz tanıdığınız bir yerden arabanızın gazını tanıdığınız bir yerden manavda alışveriş yapar mısınız yapmaz mısınız, ben yapıyordum bu burada örgüt oldu şimdi suç oldu anlamadım ben, ve Mehmet Demirtaş bu manav dükkanını 2006’nın ocak aylarında olması lazım veya Şubat’ta aylarında manav dükkanını açtı yeğenimle dükkan açtık bizimdir bizim sayılır bundan sonra alışverişini inşallah burada yaparsın abi diye ithamda bulunmuştur bende kendisine zaten fueloil veya bir şey olduğu zaman müşterilerini bize pas et çünkü bu ancak bu öyle olur o bizi pas edecek biz ona pas edeceğiz bizim amacımız ticaret yapmak Mehmet Demirtaş dedikten sonra bir gün kendisi çağırdı orda görüştük Ali zaten beyanında söylüyor çok samimiyiler di gördüm doğrudur geldik kucaklaştık sonuçta tanıştığı bir insan abi burası bizim bizim sayılır hayırlı olsun ve manav dükkanında böyle oturacak yer falan yok geçen aynı soruyu sizlerin huzurunda Ali Yiğit e sordum kaç metre kare orası diye gizli gizli toplantı yapılacak bir yer değil orası artı oranın 1 km geri tarafında hatta 500 metre geri tarafında Mehmet Demirtaş’ın bürosu var 1 km geride benim kendime ait üçüncü katta bürom var dört odalı ille toplantı yapılacaksa yani ayak üstü bombaların olduğu gecekonduda toplantı yapacağız yok peki bunlar yapılmadı o zaman niçin şöyle bir soru sorulabilir ya aklınıza gelebilir ya güzelde sen neye Ali Yiğit dururken Mahmut buraya sarı opel corsa Muzaffer Tekin geldi gitti işte ondan sonra sarı opel corsa ile sen geldin yani arda bir gizemlilik yaratmak sanki orda bir irtibat niye sana iftira bana niye böyle iftira atsınlar ki ben bu soruyu 18 ay düşündüm doğru söylüyorsunuz benim polislerle bir derdim yok hele savcı beylerle hiç derdim olamaz e Ali Yiğit ilede bir derdim yok düşmanlığım yok veya geçmişti aramızda ufak bir takıntıda yok yani bendin bir intikam alsın bana bu kinliği yapsın ama benim ismim oraya kondu niye kondu düşünemiyorum tek düşünüyorum herhalde bir zamanlar şerefimle onurumla yaptığım asker olmam gerek her halde bir senaryo var senaryoya malzeme lazımdı asker lazımdı bende oraya kondum herhalde düşündüm başka cevap bulamıyorum eğer iddia makamının cevabı varsa bu konuda ilerde sorsunlar ben cevaplayacağım bir de Danıştay mevzusu var tabi oraya da geleceğim diğer örgüt üyeleri dediğimiz insanlarla beraber olduğumuz Oktay Yıldırım, Oktay Yıldırım 1994-1996 yıllarında Kilis hudut taburunda kapı komşum lojmanda kapımı açtığımız zaman ilk karşımda gördüğüm insan artı aynı kışlada emir komuta zinciri olmamakla beraber aynı kışlada görev yaptığımız bir meslektaşımız , silah arkadaşımız kendisi ile ben 96’nın sonlarında sağlık nedeni ile emekli olunca ayrıldım ve İstanbul’a geldim yerleştim kendisi 97 yılına kadar oradaydı ve 97 yılında ben tekrar ailemi birlikte Kilis ‘e gezmeye de gittim kendisi hala orda görevdeydi yanına da uğradım bir akşam misafirleri oldum 97 yılında kendisinin Şemdinli de olması gerek oraya tayini çıktı orda görev bölgesi 2 yıldır 98 veya 99 herhalde 98 olacak yanılmıyorsam kendisi İstanbul’a geldi geldiği zaman misafirimiz oldu başka misafir olduğu arkadaşları da oldu kendisi ile beraber gezerken beraber gezerken kendisiyle Kadıköy altı yol Akbank’ın önünde o anda yanımda Oktay Yıldırım ve ben tesadüf karşıdan beni ismim ile çağıran Muzaffer Tekin 1982 yılından sonra ilk defa 98 yılında Muzaffer Tekin ile orada karşılaştık beni ismen çağırdı peki neden ismen beni direkt çağırdı Muzaffer Tekin 1982 yılında ben askere bildiğiniz lise mezunu kıta çavuşu olarak askere olarak gittim er olarak gittim ve çavuş oldum o zamanlar kıta çavuşlarından astsubay alırlardı ancak başarılı , sicili düzgün olması gerekti ben 325 kişilik bölüğün içerisinde giren üç kişiydi bu üç kişinin içerisinde bir tanesi bendim niçin bendim atış, disiplin , disiplinimiz , atışımız düzgün diye işte Muzaffer Tekin komutanımızın gözüne girmişiz ki bizi sicilimizi 100 üzerinden 100 vererek ve bizde imtihana girerek kazandık astsubay sınıf okuluna gittik er elbisesini üzerimizden çıkardık tekrar sınıf okulundan okuduk ve mezun olduk , mezun olduktan sonra daha Muzaffer Tekin 1998 yılına kadar görüşmedim tesadüf o bankanın önünde ismen kendisi o konuda çok zekidir başarılı askerlerini hiç unutmaz kendisi bizi ismen çağırdı ve ondan sonra orda bizi bürosuna davet etti ve bürosuna gittik ne iş yaptığını sorduğunda petrol işi yaptığını yani nedir petrol işi fueloil aynı benim şuan ki yaptığım işi seyyar bayisi petrol ofisi bayiliğini yapıyor ve ben o an İstanbul da oturduğum adreste şuanda halen oturduğum adreste apartmanın yöneticisiyim aparman da fueloil ile çalışıyor tabi haliyle hemen başka bir akar petrolden alırken fueloil müzü komutanımıza yöneldik yönetici olarak o yetkimize sahip olduğumuz için komutanın petrol ofisinden fueloil ihtiyacımız olur giderdik ama benim o zamanlarda ciddi manada düzgün bir işim yok boş geziyorum ve mahallemden evimden çıkıyorum dışarı hiçbir işle uğraşmıyorum kravatımı takıyorum elbisemi giyiyorum 1km öbür tarafa gidiyorum arabayı benzin istasyonuna park edip otobüsle gidiyoruz paramız yok çünkü arabayla gezmiyoruz benzin paramız yok , emekli maaşımız var boğazımıza anca yetiyor bir iş yapmamız gerekiyor ve bir iş arayışındayız birde memleketin yöremizin gereğidir her halde yapımızda gereği bizler boş duramayız bizl Karadenizliyiz bir şey yaparız mutlaka bir şey alırız, bir şey satarız, bir şey imal ederiz Cezaevinde bile 18 ay yatarken mutlaka bir şey üretmeye çalıştım hiç bir şey olmazsa hatıra ev yaptım duramam yanı bazıları Oktay Yıldırım’ı örnek vermek gerekirse çok güzel kitap okur ben hayatta kitap okumam okuyamam zaten ama çalışmayı üretmeyi , bir şeyi imal etmeyi çok iyi severim yaparım , kafamı çalıştırırım ve komutan orda petrol işini yaptığını görünce bu işi acaba bende yapabilir miyim diye Coşkun Bülbül diye bir arkadaşım ve komutanın tanıdığı Muzaffer Tekin in tanıdığı Ali Duman diye bir arkadaş hemşerimiz olur aynı işi yapıyorlar orda tanıştık bende bu işi yapabilir miyim baktım basit bir şey yani basit çünkü müşteri buluyorsun petrol ofisinden bayi alıyorsun mal alıyorsun gidip satıyorsun sermayen varsa tabi yalnız orda bizde bir sene sonra bu petrol ofisi işlerine bizde başladık Akdeniz petrol diye bir firma kurduk ve petrol ofisinin bayiliğini aldık yıl 2000 yılından beri hale şu anda şu saat itibari ile dahi petrol ofisi fueloil bayisiyim tabi komutanım Muzaffer Tekin bu petrol işini 2000 yıllarında bıraktı asıl petrol işini yapan meslek olarak abisi abisinin yanında takılıyor beraber yürütüyorlar askerden o talihsiz olay olunca abisinin yanına başlıyor işe ve abisinden ve kendisinden bu petrolcüyü yani bu ticaretin sırlarını öğrenir gibi yanlarına o dönemlerde baya sık uğradım baya sık uğradım 2003 yılına kadar çok sık uğradım ticaretin sırlarını artı bunların yanındaki müşteriler bırakmışlar bu işleri azaltmışlar petrol işinde yani fueloil işinde hırsızlık çoktur, üç kağıtçılık çoktur , sahte yakıt işi çoktur , çalma kapma çoktur bu yüzden apartman yöneticileri veya kullananlar düzgün sağlam petrolcü arama ihtiyacını duyarlar Muzaffer Tekin de kişiliği ile iyi güzel müşteri portföyü var ve bu müşteri portföyünden istifade etmek maksadı ile ben yanına sık sık uğradım oda bıraktı ve mevcut elindeki müşterileri bize pas etmek vasıtasıyla bana böyle bir yardımcı olmuştur bu ortaklı falan değildi sadece ben bıraktım bu işi ama işte bizim tanıdığımız bir tane zamanında askerimiz vardı Mahmut falanca telefonu şu der adam arar bizi alo buyurun ben Muzaffer Tekin vasıtası ile sizi arıyorum işte petrol alacağım falan bu şekilde bir yardımı olmuştur bize ortaklık buysa biz ortak değiliz hiç öyle bir şey olmadık ve onun bıraktığı işi o tavsiye etmedi ben kendiliğimden de yaptım bu işi aynı zamanda o tavsiye etmedi iddianamede böyle yazıyor bu yüzden bunları söyleme gereği duyuyorum ben kendiliğimden yaptım , Coşkun Bülbül denen arkadaşımla bu işi 3 yıl kendim onunla beraber yaptım ondan sonra kendim hala yapmaktayım Ali denen arkadaşla beraber yapmaktayım Muzaffer Tekin ilen dostluğumuz arkadaşlığımız o benim askerden ilk askeri er elbisesini giydiğim zaman karşıma çıkan bir asker komutanımdır ve benim aynı zamanda yaşca büyüğümdür ondan dolayı kendisine saygı ve hürmetim her zaman vardır sonsuza kadarda olacaktır bun nedenle bu 2006 ayının 19 mayıs günü 2006 ayının 19 mayıs günü Muzaffer Tekin Çavuşbaşın “daki villaya benim evime geldi daha doğrusu Zekeriya Öztürk , İsmail Peker sonradan isminin Eksik olduğunu öğrendik İsmail Eksik , Yurdakul Çağman benim evim bir dönüm bahçeli üç katlı tripleks bir villa aynı zamanda ana okuludur orası kendisi şuanda hala buraya kendileri geliyorlar telefon açıyor Yurdakul denen arkadaş bana diyor ki sizin bahçeye geldik gelsene biz 1,5 saat sonra falan geliyoruz benim bahçeme bütün arkadaşlarım böyle meyve bahçeli , yeşillik herkes ailesini alıp gelebilecek piknik yapabileceği kapısı açık evin değil bahçenin açık bir yerdir şu saat itibari ile dahi açıktır demir kapıyı açıyorsunuz giriyorsunuz içeriye her türlü malzeme vardır piknik yaparsınız ben o maksatla arkadaşlarım geldi düşüncesi ile bir işlerimi halledip 1,5 saat sonra falan geldim oraya geldiğim zaman orda ilk defa ben tanıdığım ismini orda değil sonradan öğrendiğim orda Zekeriya Öztürk , İsmail Eksik , Yurdakul Çağman vardı ve onlar 5-10 dakika veya yarım saat bir oturduk, gittiler saat gece 19.00 civarı falandı Muzaffer Tekin komutanımda bir sıkıntı vardı bu Danıştay olayı olduğunu söyledi böyle bir konu var bundan dolayı aranıyorum yarın veya öbürsü gün savcılığı gidip teslim olacağım demişti ve ben o akşam onu orda bıraktım normal kendi evime gittim sabahleyin de evde yiyecek maddeler olmadığı için ormanlıK bir alanda bir yerde olduğu için Çavuşbaşı’nda kavacık köprüsüne yakın ama gene de ormanın içerisinde bir yer kahvaltılık malzeme alıyorum, alırken normal eşim arıyor dedik Muzaffer Tekin komutan sizi çağırıyor çünkü niye Muzaffer komutanın yanında cep telefonu yoktu orda ki telefondan benim evimin telefonunu arıyor eşim beni cebimden arıyor ve ben hemen malzemeyi aldım gittim kapıyı açtım en üst katta, çatı katında ve balkonda bir yer var baktım yerde yatıyor kendisi kanlar içerisinde bıçak bir tarafta, dedi ki Mahmut masanın üzerinde not var ben notu yazdım sen hemen bunu ilet sana bir şey olmayacak sen sıkma ben bu onurla bu onursuzlukla yaşayamam, bana çuvalı geçiriyorlar başıma hakkını helal et, çoluğum çocuğum sana emanet gibi böyle şeyler söyledi. ben tabi kendisine hem zamanındaki aldığımız terbiye gereği bağırma şeyim zaten olamaz olmadı yani, onu yapamazdım ama niye yaptınız ne ettiniz gibi filan gibi ama bir yandan da sıkıntıya düştüm. ama başka bir şey diyemedim. o sen merak etme senin başın derde girmez ben notumu yazdım dedi. notlar vardı orda notları aldım tabi cebime soktum ondan sonra ilk iş olarak dedim hastaneyi arayayım kendisi gitmek istemedi, sağa sola hiçbir yere haber vermedi bu sefer akşam getiren arkadaşların içinden bir kişiyi tanıyordum Yurdakul Çağman oda benim oturduğum mevcut evimde 6 yıldır beraber oturduğum komşum elektrikçi esnaf oda o inşaatı yaparken orda malzemelerini ondan almıştık tanışıyoruz onu aradım dedim böyle, böyle komutan böyle bir durum olmuş oda hemen diğer arkadaşları toplamış geldi yanımıza geldi. tabi geldikten sonra Zekeriya Öztürk ilk lafı şöyle oldu komutan sen ne yaptın ne ettin niye böyle yapıyorsun gibi bağırmada oldu. ben bunu yapamadım. kendisine yapmadım ve yapamadım da ama o kendisi yaptı ondan sonra komutan kalktı ayağa ama üzerinde başağında eşofman üzerinde atlet ve ben bu arada onlar gelinceye kadar evde mevcut tentrityot işte oksijen gibi şeyler vardı onlarla yarasını pansuman ettim doktor arkadaşım birisini aradım görüştüm. böyle böyle falan bu Zekeriya Öztürk falan geldiler aldılar dedi ki hastaneye götürüyoruz hangi hastane Acıbadem hastanesine bunlar aldılar ve ben inerken orda o bıçağı Zekeriya Öztürk’ün kendisine verdim. az önce hakim beyimiz o soruyu sordu ben kendisi intihar ettiği bıçağı intihara teşebbüs etti. pardon özür diliyorum. bıçağı kendisine Zekeriya Öztürk ‘e verdim artı diğer elbiselerini de Zekeriya Öztürk’e teslim ettim. bunlar Zekeriya Yurdakul, beraber Muzaffer Tekin arabaya bindiler. Acıbadem hastanesine gittiler peşlerinden diğer İsmail Eksik de kendi arabaları ile gitti ve bende evin pencerelerini falan kapatmak için bir 10 dakikalık veya 5 dakikalık gecikme ile peşlerinden gittim vardık oraya hastanenin yanına daha gider gitmez polisler bizi aldılar tabi olayın neresi polis bölgesi değil de jandarma bölgesi olduğunu söyleyince jandarmaya da haber verdik geldik olay yerine oradan bir akşam bizi aldılar Beykoz da jandarmada sorgulandık bütün o konuların nasıl oldu nasıl gitti geldi o zamanki atlet den kan örnekleri şunlar bunlar hepsi oradan tekrar aldılar bizi Ankara ya götürdüler Ankara da üç gün tutuklu kaldık gözetim altında kaldık aynı soruları sordular ama bana böyle Ergenekon veya şu bu değil sadece Muzaffer Tekin ‘in oradaki olayların ne olduğu, çünkü ondan başkada hiçbir şey bilmiyorum ve savcılıktan mahkeme karşısına çıkmadan savcılık kovuşturmaya yer olmadığı kararı vererek beni üç gün sonra bıraktı, bıraktıktan sonra çıkar çıkmaz, daha çıkar çıkmaz telefonumu bana iade ettiler. tabi biz bir anda neye uğradığımızı şaşırdık hem Türkiye nin gündeminde bir olay var onu konuşuyor hem gündemin içinde kendimizi bulduk. apar topar geldik Ankara da 3-4 gün sen mi Muzaffer Tekin’i veya örgütü sen mi susturuyorsun şu bu bir süre şeyler neyse çok şükür verilmeyecek hesabımız yok orda hesabımızı verdik. burada da vermeye hazırız. zaten bunun çıkışında Yurdakul Çağman ya o beni aradı ya ben onu aradım onu tam hatırlayamıyorum. bir telefon görüşmemiz oldu daha adliyenin kapısında ve o telefon görüşmelerini şimdi sizlere okuyacağım. onun peşinde sayın iddia makamının o telefon görüşmelerine nasıl yorum yaptığını ben sizin takdirlerinize sunacağım bu kişinin yine aynı soruşturma kapsamında ifadesi alınarak serbest bırakılan Mahmut Öztürk 17.05.2007 tarihinde Danıştay saldırısından 7 gün sonra 24.05.2006 günü yapmış olduğu telefon görüşmesi aynısı ile aşağıya alınmıştır Mahmut alo Zeki Yurdakul Mahmut abi ne haber Mahmut sağ ol abi senden ne ne haber nasılsın, Zeki Yurdakul iyi Allaha şükür ya geçmiş olsun, Mahmut sağ ol kardaş nerelerdesin, İstanbul Zeki Yurdakul İstanbul dayım evdeyim ya, Mahmut öylemi Zeki Yurdakul dün akşam çıktım ben de, Mahmut he oradan ben kimliğini gördüydüm senin ondan sonra biz oradan apar topar Ankara yolcusu olduk dedim lan bu nerede görebilir miyim falan derken göstermediler bizde çıktık işte şu an akşam 7 falan bıraktılar televizyon falan göstermiştir belki, Zeki Yurdakul he haberim oldu,Mahmut he bıraktılar 7,5’da öbürü kaldı öbür beyefendi işte burada ileride diyor ki diğer sayfaları göstereceğim Muzaffer Tekin, burada şuanda Muzaffer Tekin lafı ediyor muyum öbür beyefendi kim, benimle o gün gözetim altına alınan Zekeriya Öztürk, Zekeriya Öztürk’ün ismini daha hala bilmiyorum ben sade gelen Zekeriya Öztürk bilmiyorum beyefendi diye ona hitap ediyorum. isim bilemiyorum Yurdakul ile görüşüyoruz zaten getiren Yurdakul ve Zekeriya Öztürk ve ben Zekeriya Öztürk’ü şimdi diyorum öbür beyefendi ve benden bir gün sonra bırakıldı zaten kendisi. ben beyefendiden kastım Zekeriya Öztürk ama bunu bana iddia makamı sormuyor bir sorsaydı 18 ay belki beklemezdim yani. ondan sonra beni bıraktılar bende şimdi bizim başkan falan partiye gidiyorum eniştem kendisi belediye başkanıdır. o anda yanımda beni karşılayan adam, onun partisine doğru gidiyorduk. bir yanımda eniştem onun meclis üyeleri bir sürü insanlar var fazla konuşamıyoruz. yani sade ama gene de bu kadar konuşabildik yani ondan sonra beni bıraktılar. bende şimdi bizim başkan falan bizim partiye gidiyorum bir babamla anamla bakayım ağlıyorlar onları göreyim dedim. yarında bir dualarını alayım İstanbul’a döneyim. abi gayet iyiyiz biz normal bir şey yok. Zeki Yurdakul, aydınlandı mı bazı şeyler aydınlığa kavuştu mu, çünkü Zeki Yurdakul bana soruyor o benim evime getiren insan zaten abi bize de aydınlandı. bizden yukarısı daha belli değil bize kadar aydınlandı yani öyle söyleyeyim ben diyorum bunu, Zeki Yurdakul biz aydınlanalım da öbürlerinin anasını avradını , yani orospu çocukları diyor, Mahmut bize kadar aydınlandı yinede konuşuruz anladın mı yine boş ver yarın geldin mi konuşuruz Zeki Yurdakul tamam abi boş ver daha konuşma anladın mı Zeki Yurdakul hadi Allah a emanet ol, Mahmut ben iyiyim sağlığım yerinde sende iyisin değil mi, Zeki Yurdakul iyiyim abi iyiyim, Mahmut tamam başkana selamımı söyle, kafanı yorma gerisini konuşuruz Allah’ın izni ile, Zeki Yurdakul tamam Allah a emanet ol, bu görüşmeyi yapan Zeki Yurdakul Çağman ve Mahmut Öztürk Danıştay saldırısı olayından sonra başlayan Ergenekon soruşturması kapsamında olup haklarında iş bu iddianame ile ilgili bölüm de aynısı ayrıntıları ile açıklanan eylemlerden dolayı Ergenekon terör örgütü üyesi olması suçundan cezalandırılması istemiyle dava açılmıştır. Zeki Yurdakul Çağman kolluk ve C. Savcılığı ifadelerinde kendisine sorulan görüşmeyi yaptığını kabul etmiş, Mahmut Öztürk savcılık ifadesinden sonra serbest bırakıldığını öğrenip kendisini aradığını Mahmut Öztürk’ün kendisinin eniştesi olan Korgan belediye başkanının yanında olduğunu söylediğini konuşmada geçen aydınlandı mı bize kadar aydınlandı sözlerinin olayın stresi içerisinde kendilerinin olayla ilgili olmadığı bizden yukarısı sözünün de Danıştay eylemini gerçekleştirende kendileri ile hiçbir ilgisi olmayan kişiler anlamında söylediğini beyan etmiştir Mahmut Öztürk bu telefon görüşmesi C. Savcılığı ifadesinden sonra yaptığından kendisine sorulmamıştır niçin sormuyorsunuz bana, bu şüphelide soruşturma kapsamında diğer bir çok şüpheli gibi suçu inkar yoluna gittiğinden beynimi mi okuyorsunuz, telefon görüşmelerinde şüphelilerce sonu gelmeyen tevilli açıklama getirildiğinden bu konuda ifadesi alınması zorunlu görülmemiştir tabi siz hakimsiniz, hem savcı oluyorsunuz, hem hakim oluyorsunuz, benim hakkımda yorum yapıyorsunuz bir sorsanız, bana sorun bakalım, bende söyleyeyim, belki başka bir şey söyleyeceğim. size veya aynı cevabı vereceğim ama sormuyorsunuz Mahmut aynı cevabı verecek nasıl olsa geç 18 ay git yat aşağı peki. bu telefon görüşmesini 330’uncu sayfada iddia makamı nasıl saptırıyor onu okuyorum. olayla ilgili göz altına alınan Mahmut Öztürk serbest kaldıktan sonra yaptığı bir telefon konuşmasında olayın kendilerine kadar olan kısmının aydınlandığını söyleyerek olayın kendileri tarafından gerçekleştirildiğini ve kendilerine kadar deşifre edildiğini beyan etmiştir. biz yapmışız, burada az önce 10 dakikada okuduğum kelimelerde bir şey yazmıyor burada olayın kendileri tarafından gerçekleştirildiği ve kendilerine kadar deşifre edildiğini beyan etmiştir. nerde beyan ettim, ben okudum bulamadım ama, takdiri sizin sayın başkanım, ayrıca telefon irtibatları Mete Yalazangil kullandığı telefon numarası yazıyor 4 kez görüşmüşüm. geçen iddia makamına sordular telefon görüşmeleri kaç yılından beridir irtibatlarda var diye, 2000 yılından beri ay benimki 3 yıl yazmışlar ben onu tahmin ediyorum buradan çıkarıyorum, nasıl buradan çıkarıyorum, Mete Yalazangil i tanırım nasıl tanırım. Muzaffer Tekin ‘in ordan tanırım, nasıl tanırım, Mete Yalazangil veteriner hayvan ,köpek malzemeleri satan bir işyeri vardı ben zaten ticaret kim yapıyorsa ben onu tanıyorum ben başkalarını tanımıyorum o da ticaret yaptığı için Muzaffer Tekin ‘in orda karşılaşmıştık ve aramızda bazı ufak tefek ticari alışverişler olmakla birlikte yıllar sonra tabi bu tanışmışlığımız 2000 yıllarında, yıllar sonra 3 yıl önce veya 4 yıl önce, bu sene 4’üncü sınıfa gittiğine göre çocuğum 3 yıl önce üniversite imtihanında Maltepe üniversitesi imtihanında iç mimarlık bölümünün bölümünde , salonunda yeğenini getirmiş orda karşılaştık ve o sonuçları öğrenmek babında kendimize bir görüşmemiz olmuştur hepsi bu, o tarih 3 yıl önceki tarihtir 4 adet görüşme tarihimiz bak çok iyi hatırlıyorum. Murat Özkan halamızın oğlu, akrabam aynı zamanda ticaret ortağım, galeride ticaret ortağım, 647 kez görüşmüşüzdür Zeki Yurdakul Çağman, 6 yıllık kapı komşum 249 defa görüşmüşüz aynı zamanda ticaret yapmışız beraber, ben tekstil işiyle de uğraştım tekstil işiyle uğraştığım zaman faturalar aldım ve bundan dolayı aldığım malzemelerden vergi dairesinden de sorun oldu. yaklaşık 700 milyara yakın bir vergi dairesi onun haciz geldi. onu da mahkeme kanalı ile vergi idaresi mahkemeye verdiler. 9 yıl sonra hukuk kanılı ile temizledim şükür olsun, şu anda Danıştay dan onay geldi buradayken geldi benim suçsuz olduğum anlaşıldı. bana böyle beyan edilen faturadan sebep yani yine bu insanla ticari bağlantım var, onun bana sattığı malın oda aldı bu malı başka bir yerden faturası naylon fatura çıkmış falan derken incelemede ama ben şükrolsun ödemeyi buradan da herkese tavsiye ederim ticaret yapanlara ödemelerinizi mutlaka çek ile yapınız tahsilat makbuzları ile yapmayınız, işte ben çek ile yaptım mahkeme beni ayıkladı yoksa tahsilat makbuzu ile yapsaydım bende naylon faturacı olacaktım. 9 yıl sonra geriye gidildi bankaya soruldu ödeme yapılmış ben ayrıldım mahkeme ayırdı beni. Oktay Yıldırım’ı nasıl tanıdığımı söylemiştim ve 3 kez görüşmüşlüğümüz var. Oktay Yıldırımla, Oktay Yıldırım ı ben 1994-1996 yıllarından beri tanıdığım insan ve 3 kez görüşüyoruz hayır Oktay Yıldırım da ben 2000 yılından bu zamana kadar en az 3000 defada görüşmüşümdür. yani demek ki bu benim telefon görüşmelerim son 2-yılı 3 yılı alıyor o da bellidir kendisi ile 2 yıldır küskünlüğümüz var ticaret ortaklığımızda anlaşamadık. ayrıldık bir birimizin kalbini kırdık, ondan dolayı öyle bir soğukluk oldu ama eşlerimiz hala görüşür hala konuşurlar kendi aralarında kapı komşulukları vardır bu nedenle kaza yaptığım zaman buraya tutuklanmadan birer hafta arayla iki defa peş peşe kaza yaptım. kamyonun altına girdim o zaman geçmiş oldun diye aradığı telefondur bende onu aramışımdır 3 kez bu, Muzaffer Tekin bir numarası ile 2 defa diğer numarası ile 171 defa, son üç yıldaki bayramları hesaplarsanız anca bu kadar olur zaten, Murat Özkan diğer numarası yani benim akrabam olan ve ortağım olan 2500 defa, buda ki ortağım olduğu ticaret görüşmesinin olduğu bir ispatıdır yan,i öbürlerinin üç defa beş defa arıyoruz, bunu 2500 defa arıyoruz Mehmet Demirtaş’ı 82 defa, üç yılda anca bu kadardır 2000 yılı diyorsa azdır oda 2000 yılından bu yana 500-1000’in üzerinde vardır, ama üç yıl olduğu belli 82 defa, şimdi efendim benim burada olay Ali Yiğit ‘in ifadelerini detayına girmedim geçen sizler duydunuz diye hukuki değerlendirmede Ali Yiğit ‘in bir beyanı ile ben buraya gelmiş gözüküyorum. hukuki değerlendirmede ama benim kanaatim asker olduğum için buraya kondum. diğer bir değişle gene bu kanaatim tabi, kanaatlerle olmaz ama niçin buraya tercih edildim işte geçen sene Danıştay da öyle bir, Muzaffer Tekin ile olan bir şeyimiz oldu acaba mıdır diye monte edildim, peki 24 Eylül ayı 2007 tarihinde ben İstanbul C. Savcısı Zekeriya Öz’e devamlı her ay 10 günde bir tahliye dilekçeleri yazıyorum gönderiyorum kendisine ve tahliye dilekçelerimde tabi kuvvetli suç şüphesi devam ediyor. bu şüphe bitemedik bir türlü, şimdi gösteririm 11 in 24 tarihini hatırlıyorum şimdi dosyamdan çıkarırım, 24.09.2007 tarihinde 11. Ağır Ceza Mahkemesi cevabında aynen şöyle söylüyor. Zekeriya Öz savcı bey herhalde tahliyemizi istiyor veya mütalaasını nasıl veriyor onu da bilemiyorum kısa yazıyor ama altında cevap şu, mahkemenin cevabı şu Mahmut Öztürk’ün tahliye talebinin reddine C. Savcısının CMK 100/3,103/2 muhteriyatına, ben bunu açtım ben hukukçu falanda değilimb hukuk bilgimde hiç yok bu muhteviyat buldum, savcı bey sende kovuşturmaya yer yok kararını verebilirsin anlamına geliyor onun manası oymuş sizler daha iyi bilirsiniz ben 24 Eylülden beri ondan beri savcı bey beni tahliye etmedi yine kuvvetli şüphe devam ediyor ama mahkeme sende bırakabilirisin diyor orda ki çelişki nedir onu çözemedim niçin mahkeme bırakmıyor da sen bırak diyor. Zekeriya Öz ‘e ve artı ondan beri ben ile ilgili hatta tutuklandığım gün şu anda 17 ay 15 gün oldu tutuklanalı vaya14 gün oldu ayın 18 ayın içerisindeyiz yanı tutuklandığım günden itibaren benle ilgili bir tane şurada iddianamede bir sayfalık bölüm var bana ait bölüm bir sayfa 585-586 sayfa hepsi burası savcılık ifadesi , emniyet ifadesi, telefon irtibatları, diğer şüpheli tanık beyanları ,hukuki durum hepsi bir sayfa, tutuklandığım günde itibaren benle ilgili bir tane bir belge, bir tane delil, bir tane itham, örgüt olabilecek benim örgütle ilgili olabilecek yani ben arkadaşlarımın örgüt üyesi olduğu veya bir örgütün üyeleri olduğuna inanmıyorum zaten öyle olsa arkadaşlık yapmazdım ama, ki o aynı kişi şurada mesela en son yazıyor az önce savcılarımıza şu ithamda bulundum iftira atmayın diye çok özür diliyorum kendilerinden çok özür diliyorum. bir C.Savcı bunu yapmaz ben yapacaklarını sanmıyorum gözlerinden kaçmıştır diye düşünüyorum, örgütün aylık dizi toplantılarına katılması bazı toplantı ve gösteri yürüyüşlerine katılması hususunda göz önünde alındığında, bana 2455 sayfalık iddianame ve 442 klasörlük dosyanın içerisinden bir yerden bana yürüyüşe katıldığım bir toplantıya katıldığım yazısını beyan etsinler, tüm suçları kabul ediyorum, bana atılan bir tane benle ilgili yürüyüşe katıldı diye nerde katılmışım, hangi yürüyüşe katılmışım, ben bulamadım, ben katılmadım biliyorum da belki savcı bey görmüştür koymuştur, yok peki bu kelimeyi niçin yazdınız buraya yürüyüşlere katılmışım, hangi yürüyüşe katıldım ben ticaret varsa katılmışımdır ki öyle bir şeye de katılmadım ben ticaretle uğraşıyorum askerliği bırakalı 14 yıl oldu, hiç askerliğimle anılmak istemedim asker bitti o yaptım devlet görev verdi maaşımı rızkımı aldım geçindim bu mesleği bıraktım ve 14 yıldır ticaret ile uğraşıyorum ve hep anlatmak istediğim, görüştüğüm konuştuğum insanlarla hep ticari bağım var benim bunlarla örgütsel anlamda hangi bağ yani bir fikri anlamda bile bağım olduğuna inanmıyorum ben, ama fikri anlamda bağı olmadı demek ,o insanla arkadaşlık yapmama anlamına mı gelir, buradan şöyle örnek vermek istiyorum sayın başkanım, siz bugün orta yaşa gelmiş bir insansınız mutlaka belli yakın zaman sonra emekli olacaksınız bunu bir örnek vererek anlatmak istiyorum. burada emekli oldunuz gittiniz Ümraniye ye yerleştiniz pardon özür diliyorum Kadıköy’e yerleştiniz bir tanede büro açtınız orda bir şeyler yapıyorsunuz kafanıza göre ve yanınıza genç üye hakim yıllar sonra 10 sene veya 15 sonra emekliye ayrılıyor oda geliyor bugün burada masa arkadaşınız berabersiniz aynı davalara bakıyorsunuz ama belki yaşantınız bile farklı, ama arkadaşsınız şuanda aynı davada , meslekte şurada en azından 8 saat 10 saat beraber teneffüs ediyorsunuz ama akşam ayrıldığınız zaman belki o Taksim’e gidiyor siz gidiyorsunuz Ümraniye, Dudullu ya ve siz ayrı insanlarla oturuyorsunuz, o gidiyor kafe de oturuyor siz gidiyorsunuz meyhaneye o gidiyor camiye misal örnek burada arkadaşsınız bak görüşüyorsunuz şimdi arka tarafta orda beraber oturuyorsunuz çayınızı beraber içiyorsunuz, bu kişi yıllar sonra genç hakim arkadaşınız yıllar sonra ayrıldığı zaman sizin yanınıza pardon yıllar sonra ayrılıyor geliyor Ümraniye ye yerleşiyor ve Kadıköy de ya bizim bir tane başkanımız vardı bir zamanlar beraber görev yapmıştık a ona bir uğrayayım hatta hem de tesadüf karşılaşıyor ondan sonra sizin yanına uğraması doğal mıdır değil midir işte bende Muzaffer Tekin ‘in yanına siz Muzaffer Tekin ‘in konumunda olun bende genç hakim arkadaşımın konumunda olayım işte bu şekilde irtibatımız var bizim yanına uğramaktan başka gene başka örnek daha vermek istiyorum siz 13.Ağır Ceza Mahkeme başkanısınız, mutlaka 9-10 veya 11 diğer mahkemelerin biz mübaşir diyoruz veya buradaki görevli arkadaşların şurada dolaşan arkadaşların bir tanesini mutlaka tanıyorsunuzdur şu anda merhabalaşıyordunuz, selamlaşıyorsunuzdur bu arkadaşınız gidiyor Ümraniye de bir tane lpg dükkanı ve manav dükkanı açıyor sizde ayrılıyorsunuz gidiyorsunuz, o aynı ilçede oturuyorsunuz ve yolunuzda orda başka işle uğraşıyorsunuz ama bizim 9. Ağır Cezanın bir zamanlar mübaşiri merhaba merhaba falan onun manavından alışveriş yapar mısınız yaparsınız herhalde tanışırsınız aranızda ciddi bir düşmanlık yoksa. işte benimde Mehmet Demirtaş la arkadaşlığımda bu, şimdi karşınıza örgüt üyesi olarak geldim ne yaptım, ben bu ben fazla konuşmak istemiyorum asıl bana soru sorulmasını istiyorum sen şu suçu işledin, şüphe artık şüphe kelimesini istemiyorum ne olursunuz, sen suçu kesin bak şunu yaptın şunun cevabını ver de ben suç varsa kabul edeceğim hiç cevap vermeye de gerek yok diyeceğim, ne yaptım de ben bugün buradayım ben bu sorunun cevabını bulamadım efendim arz ederim ,