Duruşmaya 13:30’a kadar ara verildi,
Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu,
Bu arada tutuklu sanık Mete Yalazangil ile tutuksuz sanıklar Güler Kömürcü Öztürk ve Bekir Öztürk ile bir kısım sanıklar müdafileri Av. Zeynep Küçük, Av. Osman Aydın Şahin, Av. Zeynep Avcı ve Av. Gönül Kerinçsiz’in geldikleri görülmekle, huzurdaki yerlerine alındı.
SANIK KEMAL ALEMDAROĞLU MÜDAFİİ AV. METİN ÇETİNBAŞ SORGU VE SAVUNMASININ DEVAMINDA:
“Sayın başkan bu bölümde iddianame metnine bağlı kalarak iddianame metninin arkasından açıklamalarımı yaparak savunmamı yapmaya çalışacağım. Bu bölümde iddianamede soruşturma evrakı incelendi deniyor iddianamenin 31. sayfası Soruşturmaya 12 Haziran 2007 tarihinde kollukça alınan bir telefon ihbarı üzerine başlanılmış, ihbar değerlendirilerek İstanbul Ümraniye ilçesindeki bir evde 27 adet el bombası ele geçirilmiş, el bombaları ile ilgisi tespit edilen kişiler yakalanmıştır. Devamında deniyor ki iddianamede Soruşturmada, Emniyet Genel Müdürlüğünün her yıl güncellenen terör örgütleri listesinde yer almayan, örgütlenme biçimi, amacı ve faaliyetleri açısından bilinen terör örgütlerinden önemli farklılıklar gösteren, daha önce bir ceza davasına konu olmamış Ergenekon isimli Terör Örgütüne ulaşılmıştır. İddianame böyle bir tespit ve değerlendirme yapıyor. Şimdi Emniyet Genel Müdürlüğü’nün kayıt ve belgelerinde olmayan bir örgütü soruşturma savcılarının ortaya çıkarması iddiası oldukça ilginçtir. Bu iddia ve tespit; ya başta Emniyet Genel Müdürlüğü Teşkilatını veya diğer kolluk ve istihbarat kurumlarını başarısızlıkla suçlamak, ya da devletin en güçlü kurumlarını en farklı deyimle hafife almaktır. Sayın İddianame Savcılarının dikkate almadıkları veya gözden kaçırdıkları bir başka husus da şudur: Yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre bir yapılanmanın terör örgütü sayılıp sayılmayacağı hususundaki görüş genellikle Emniyet Genel Müdürlüğü’nden alınarak karara bağlanmaktadır. Anlaşılan o ki koca Türkiye Cumhuriyeti Emniyet Genel Müdürlüğü yüz binleri bulan insan kaynakları, araç gereç ve malzemesine rağmen bu örgütün varlığını tespit edememiş, istihbarat kaynakları ve çalışmaları boşa çıkmış ancak 3 tane çok başarılı Cumhuriyet Savcısı bu tarihi örgütü ortaya çıkarmışlardır. İddianamede devam ediyor. Soruşturma kapsamında ele geçen "İstanbul 29 Ekim 1999 Ergenekon analiz yeni yapılanma yönetim ve geliştirme projesi" isimli dokümandan ve soruşturma evrakı genelinden, Ergenekon Terör Örgütünün bu dokümanın yazım tarihi olan 1999 yılından da öncesine dayanan gizli örgütlü faaliyet içerisinde bulunduğu, yönetici ve üyelerinin örgütü "Derin Devlet" kabul edip dışa karşı da bu şekilde gösterdikleri anlaşılmıştır. İddianame metni böyle şimdi İddianame savcıları iddianamede suç tarihi olarak sanıkların yakalanma tarihlerini göstermişlerdir. Ancak başlangıç bölümünde ise; örgütün yapılanmasının 1999 yılından çok öncesine dayandığını ileri sürmektedirler; Bu durum öncelikle CMK 170. maddesine aykırıdır. Suç tarihinin iddianamede kesin olarak gösterilmemesi, savunma hakkının açıkça kısıtlanmasıdır. Sanıklar başı ve sonu bulunmayan bir suçlama karşısında hangi suç isnadı ile karşı karşıya kaldıklarını anlayamamışlardır. Anlayamayacaklardır da, Soruşturma kapsamında bulunan birçok şahıs 1999 yılı ve öncesinde özel soruşturma yöntemlerine tabi görevi başında şahıslardır. Eğer suç tarihi 1999 ve öncesine götürülüyorsa o takdirde; YÖK Kanunu, gibi ama en önemlisi Ceza usul kanunumuzda yer alan 250 ve diğerlerinde Askeri Ceza Usul Kanunu gibi kanunların soruşturma şartı hükümlerine uyulmaması gerekirdi. Bu uymama bu uymama en azından bilgisizlikten yada görevi ihmalin yada kötüye kullanmasından yada bir başka kastla hareket edildiğini ortaya koymaktadır. Sayın başkan 251. madde devamına baktığınız zaman yüksek Yargıtay da yargılanacaklar anayasa mahkemesinde yargılanacaklar ve askeri mahkemelerde yargılanacaklar diye bir ayrım var. Şimdi burada 1990 öncesine gidiliği takdirde 99 öncesine gidildiği takdirde o takdir de askeri ceza usul kanunlarına tabi olmak ve onlarla soruşturma şartını yerine getirmek lazım. Bu bakımdan asker kökenli şahıslar nedeniyle askeri mahkemede yargılanacak şahıslar nedeniyle bu davada açılan bu iddianamede dava şartı yerine gelmemiştir. İddianame sayfa 32 devam ediyor soruşturma kapsamında ele geçen, gizlilik dereceleri ilgili resmi kurumlardan sorularak tespit edilen, bazıları soruşturma evrakına ekli, bazıları ise adli emanette muhafaza edilen dokümanlara aynısı ile iddianame metninde yer verilmeyerek, hukuki nitelendirmelerine yetecek derecede içerik ve mahiyetlerinin özetlenmesi yolu tercih edilmiştir. Sayın başkan iddianamede ve eklerinde neye yer verileceği neye yer verilmeyeceği daha doğrusu daha doğrusu işin devlet sırrı olup olmayacağı konusunda karar vermek yetkisi CMK 47. maddesi gereğince savcıların görevi değildir. Bir kısım bilgileri emanete almak bu konuda mahkemeden karar almamak. Mahkemeden karar almadan sanıklardan ve avukatlarından bunu gizli tutmak tamamıyla silahların eşitliği prensibine ve bu bağlamda da adil yargılanma ilkesine aykırıdır. Eğer emanette bu tür bilgi ve belgeler varsa lütfen sayın mahkemeniz bunları incelesin nelerin yasak delil nelerin yasak delil olmadığına bir karar versin yasak delil oldukları konusunda gerekli işlemleri yapsın ondan sonra biz de açılan belgeler bağlamında savunmalarımızı yapalım. Usul, usulün emredici hükmü budur. Tekrar söylüyorum Ceza muhakemeleri usul kanununa göre savcıların 47. maddeye göre bir evrakın gizli olup olmamasına yetkileri yoktur. Böyle bir belgeye ulaştıklarında buna karar verme yetkisi sadece ve sadece soruşturma sırasında mahkemenin dava sırasında ise davaya bakan mahkemenindir. Sulh hakiminin yada mahkemenindir. İddianamede devam ediyor. 1-Soruşturmanın Başlangıcı- Ümraniye ilçesinde el bombalarının ele geçirilmesi, Trabzon İl Jandarma Komutanlığı'nın 156 hattını gizli numaradan arayarak isim ve kimliğini belirtmeyen bir şahsın, ihbarda bulunması üzerine, bu ihbar önce İstanbul İl Jandarma Komutanlığına, sonrasında da İstanbul Emniyet Müdürlüğüne intikal ettirilmiştir. Ümraniye 2. Sulh Ceza Mahkemesi'nden alınan arama kararına istinaden yapılan aramada, belirtilen ikametin çatısında, ihbarda belirtilen elektrik direğinin yanında üzeri siyah renkli naylonla örtülmüş yeşil renkli, her iki tarafında taşımak için halattan ip bulunan ahşap kasa şeklindeki sandıkta 27 adet savunma ve taarruz tipi el bombası bulunmuştur. Ev sahibi Mehmet Demirtaş ile evde daha önceden kiracı olarak oturduğu anlaşılan yeğeni Ali Yiğit şüpheli olarak yakalanmıştır. 2 diyor iddianame bağlantılı kişilerin yakalanması ve örgüte ait belgelere ulaşılması, iddianame sayfa 33, Zafer (kod) Muzaffer Tekin 'in el bombaları ile ilgili medyada Oktay Yıldırım'ı savunmaya yönelik olarak bombaların hurda olduğunu, çalışmadığını ve çöplükten Oktay Yıldırım tarafından toplanmış olabileceğini beyan etmesi üzerine; Zafer (kod) Muzaffer Tekin ile Muharrem Öztürk isimli şahısların da olayla bağlantılı olabilecekleri değerlendirilerek bu iki şüpheli de gözaltına alınıp ikamet ve işyerlerinde mahkeme kararıyla arama yapılmıştır. Sayın başkan kod adı Muzaffer Tekin’in zafer kod adı öncelikle bunun üzerinde duruyorum. Muzaffer Tekin mahkemenize daha öncede yansıdı askeri şahıslarca hatta benim de gördüğüm evlenme davetiyesi üzerinde zafer yazılı hem aile efradında hem de yakın çevresinde hatta evlilik davetiyesinde adı zafer olarak bildirilmiş. Bu birincisi, ikincisi kod adı örgütlerde niye verilir. Kod adı örgütlerde şunun için verilir. Örgüt üst düzey yetkililerinin dışında kimse bu adı tanımasın hatta kendi örgüt mensupları da tanımasın kimliği teşhis edilmesin diye. Şimdi şimdi bakıyoruz muzaffer zafer muzaffer zafer adamın evlenme davetiyesindeki zafer ismi buraya kod adı olarak oturtulmuş. Böyle uydurma bir şey olamaz. Yani adının zaten bilinen kimliğine ilişkin bir kod adı örgüt tarafından kullanılabilir mi. hangi terör örgütü kendi elamanına Muzaffer yerine zafer kod adını vermiş böyle bir şey yok. Şimdi ikinci bir husus, niye aramışlar Muzaffer Tekin’in evini Muzaffer Tekin medyada demiş ki efendim bu bombaları Oktay Yıldırım çöplükten bulmuş zaten, zaten bunlar çalışmazmış bu nedenle mahkemeden arama kararı almışlar ve örgütsel belgelere ulaşmışlar. Sayın başkan, arama kararı vermek için mahkemenin verdiği arama kararı da mahkeme kararı olmasına rağmen hukuka uygunluk kazandırmaz. Mahkemenin bir arama kararı verebilmesi için o aranacak yerde umma derecesinde orta zekalı bir insana göre ne bulmayı umuyorsa neyin bulunmasını umuyorsa onu göstermesi lazım. Ne bulacaklar bir kere Muzaffer Tekin hakkında öncelikle suç şüphesi yok onlar bulabilir demiş onlar patlayıcı bozuk olabilir demiş bu suç soruşturması başlatmak için bir sebep değil yasal bir sebep değil. İkincisi arama el koyma işlemi yapmak için hiç sebep değil. O halde o halde bu yapılan arama baştan sona hukuka aykırıdır. El koyma da hukuka aykırıdır. Yasak yöntemlerle delil elde edilmiştir bu nedenle bu bombalara dayanarak sayın mahkemeniz karar veremez. Sayın mahkemenizin bir mahkeme kararı olmasına rağmen bu 27 el bombasına dayanıp hüküm kurması demin başlangıçta söylediğim tekrar söylüyorum anayasa 38, CMK 206, 217, 230, 238, 289. maddelerine göre mümkün değildir. Çünkü mahkemeye vermiş olsa da tekrarlıyorum bir makul şüphe yoktur arama için ve orada ne bulunacağı konusunda neyin araştırılacağı konusunda da arama kararına işaret konulmadığı açıktır. Bunun dışında, Muzaffer Tekin’in el bombalarının hurda ve çalışmadığı iddiasına rağmen dava konusu ve belki de en önemli delillerden olan bombalar emanet yönetmeliğinde de aykırı olarak imha edilmiştir. Sayın başkan, bizim eski görevler zamanımızda emanette patlayıcı maddeler bulundurmak falan yasaktı. Bu doğrudur bunları imha ettiriyorduk sattırıyorduk. Ancak ancak yürürlükteki bu suç tarihindeki bu yakalama tarihindeki arama el koyma yönetmeliğine ve eklerine göre bu patlayıcı maddelerin bir askeri birlikte muhafaza edilmesi mahkemenin incelemesine tabi tutulması gerekirdi. Ama bunlar yapılmamıştır. Bunlar yapılmamış ve yasa dışı bile olsa yasa dışı bile olsa belki sanıklar lehine olacaktı bombaların patlamayacağı patlamamış olacağı ortaya çıkacaktı. Ve mahkemeniz marifetiyle yapılan inceleme neticesinde bu delilin hukuka uygun bir delil mi patlama özelliği var mı yok mu denetlenecekti bu imkan önce sayın mahkemenizin elinden sonra da sanık ve vekillerinin elinden inceleme ve itiraz imkanı alınmıştır. Bu da hukuka aykırıdır. Şimdi iddianame devam ediyor, Şüpheli ZAFER (kod) Muzaffer TEKİN 'in ikamet ve iş yerinde yapılan aramalar sonucunda iş yerinde masasının üzerinde, tekrar ediyorum iş yerinde masasının üzerinde 1-"Devletin yeniden yapılanması için öneriler (Master Plan On Çalışması)" ibareli kitap kapağı şeklinde dizayn edilmiş dokümanın bulunduğu, 2-ayrıca evinde yapılan aramada Emniyet Müdürlüğü'nce 16 nolu CD olarak adlandırılan CD içerisinde; Genelkurmay Başkanlığı'nın bilgisayarlarından çıktığı anlaşılan, sayın başkanım diğer usule aykırı usulen yönelik itirazlarımızı tekrar ediyoruz yasak delil kapsamında ama Allah aşkına genelkurmay başkanlığının bilgisayarından çıktığını sayın savcılar nasıl anlamışlar yani nedir bunun ölçüsü kriteri genelkurmay başkanı onlara yazı mı vermiş. Bu bilgisayar çıktısı bizim bilgisayarımızdan çıktı diye. Buna böyle bir delil olabilir mi. bunun hiçbir dayanağı yok. Savcılar sadece genelkurmay başkanlığının bilgisayarından çıktı diye. Genelkurmay başkanlığında binlerce bilgisayar var hangi bilgisayarın kimin tararından konulduğu nerden çıkartıldığı belli mi. bu konuda bir uzmanlık alanı var mı? Bunu anlamak gerçekten mümkün değil. İddianamede devam ediyor, Milli Güvenlik Kurulu öncesi Kuvvet Komutanlarının kendi aralarında yapmış oldukları gizlilik ibareli toplantılara ait askeri ve siyasi gizli bilgiler içeren birçok belgenin de bulunduğu, aynı CD içerisinde bulunan şifreli word belgesinin açılmasıyla şüpheli Muzaffer Şenocak'a ait olduğu anlaşılan resimler ile bazı bilgi ve belgelerin yanısıra internet çıktılarının bulunduğu, Ayrıca Şüpheli Zafer (kod) Muzaffer Tekin'in bakınız tekrar tekrar söylüyorum böyle bir kod adı yok böyle bir kod adı döne döne kullanılıyor. Tam bir bilgi kirliliği yaratılıyor. Çünkü şu biliniyor ki bir örgütte kod adı kullanılıyorsa bu başlı başına örgüt üyeliğine işarettir sayın başkanım. Yargıtay içtihatları çok iyi bildiğiniz gibi böyledir. Eğer adamın hiçbir faaliyeti olmasa bile kod adı kullandığını tespit edersek buna örgüt üyeliğinden ceza verilir. Yargıtay yaklaşımı bu. Nasıl yüzü maskeli şahıslara örgüt üyeliği işlemi yapılıyorsa burada bu kod adı bilinerek buraya yamamadır. Şimdi geliyoruz bu belgelere usul itirazlarının dışında. Şimdi ne tarif ediyor savcılar, ne tarif ediyorlar. Diyorlar ki Cumhuriyetle yaşıt bir örgüt 80 yaşında çok tecrübeli. Çok gizli çok güçlü hücre tipi yaşıyor hatta hatta ilerleyen bölümlerde göreceğiz işte gizliliği ihlal edilen adamlar infaz ediliyor edilecekmiş vs. infaz edilen kimse yok. Şimdi sayın başkan böyle bir örgüt böyle tecrübeli bir örgüt masasının üzerinde bunları bırakır mı? bu ne biçim çok tecrübeli örgüt bu ne biçim hücre çalışan bir örgüt Muzaffer Tekin de asker kökenli bir adam. Yani savcılar gelsin burada arama el koyma yapsın da bu dokümanlara ulaşsın diye mi onları koymuşlar oraya demek ki bu yöndeki iddialarda bu yöndeki iddialar tamamen dayanaksızdır. İddianame devam ediyor. Şüpheliler Oktay Yıldırım, Mehmet Demirtaş, Ali Yiğit, Yine Zafer (Kod) Muzaffer Tekin ve Mahmut Öztürk'ün, sevk edildikleri nöbetçi mahkemelerce tutuklandıkları, Şüpheli Zafer (kod) Muzaffer Tekin den elde edilen örgütsel dokümanlar ve devlete ait gizli belgeler; "devletin yeniden yapılanması için öneriler (Master Plan Ön Çalışması)" isimli 23 sayfalık örgütsel dokümanın incelenmesinde; Devletin ele geçirilmesi için "yeraltında ve yer üstünde yapılanmanın gerektiği ve bu yapılanmanın gizliliğinin" zorunlu olduğu, PYK (Planlama Yürütme Kurulu) nun bu gizli yapılanmanın en üst birimi olduğu, AK' nin de alt kurul olduğu, "Süreçler (5)" başlığı altında, "4 -Sızma ve denetim süreci" alt başlığı içeriğinde: Mevcut devlet işleyişinin analizini yapmak, Mevcut kadrolara alternatif adaylar belirlemek ve eğitmek, Sızma stratejileri geliştirmek (Yargı, Emniyet, Eğitim, Sağlık, İstihbarat, Ordu, Sivil yeraltı Örgütleri (Mafya), Medya, Camiler ve tarikatlara sızmak ve denetim mekanizmaları oluşturmak" şeklinde ilkeler olduğu görülmektedir. Anlaşılan o ki, bu dokümanın tamamı buraya konmamış içinden cımbızlama yapılmış ancak bu tür doküman ve kitaplar internette kitapçılarda romanlarda, istihbarat ve istihbarata karşı koyma faaliyetlerine ilişkin ulusal veya uluslar arası kurumlarda bol bol bulunmaktadır. Bu haliyle bu dokümanın “derin” yasa dışı örgütün ‘Emniyet Genel Müdürlüğü ve diğer kolluk ve istihbarat birimlerinin fark edemeyip 3 savcının ortaya çıkarttığı, çok güçlü, hükümet devirecek, ihtilal yapacak örgüt gizli belgesi sayılabilecek bir doküman da olmadığı ortadır.’ Birincisi yasak delillerdir sayın başkan içeriğine bakıldığında bu şekilde beyanda bulunuruz. İddianamede devam ediyor. Şüpheli Zafer (kod) Muzaffer Tekin'in beyanları doğrultusunda alınan mahkeme kararlarına istinaden yapılan operasyon sonucunda, 20.06.2007 tarihinde şüpheliler milli ırgat (kod) Soruşturma aşamasında ölen Kuddusi Okkır ve Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK yakalanmıştır. Bu Kuddusi Okkır’a milli ırgat kod adını kim vermiş. Bunu nerden tespit etmişler bu yoktur. Yine böyle sonradan yamama bir kod adı ile karşı karşıyayız. Bu kod adının kullanıldığı konusunda da hiçbir belge bilgi görülmemektedir. İddianame devam ediyor. Şüpheli MİLLİ IRGAT(KOD) Soruşturma aşamasında ölen Kuddusi Okkır’ın bilgisayarında yine arama el koyma ilişkin uluslar arası standartları bizim ülkemizin aradığı standartları söylemekle tekrarla yetiniyorum. Makul şüphe gerekir ne bulunacaksa orada ne aranacaksa ona göre gidilmesi gerekir. Yoksa bir eve dalıp içinden her şey çıkartılıp alınamaz. Eroin mi alınacak eroinle ilgili arama kararıyla gidilir. Onun dışında rasgele gidilip evinden alınan her şey mahkeme kararında gösterilmeyen her şey yasak delil kapsamındadır sayın başkan. Teori öğreti yükse mahkeme içtihatları uluslar arası içtihatlar bu yöndedir. Şimdi geliyoruz Okkır’ın bilgisayarından "Devletin Yeniden Yapılanması" dokümanından başka Danıştay Eylemi ve Atabeyler operasyonu ile ilgili istihbarı bilgiler ve çeşitli kişilerin özel yaşamları ile alakalı bilgi ve belgelerin bulunduğu anlaşılmıştır. Şimdi bu dokümanlarda medyada internette bolca bulunan doküman bilgi belge olduğu anlaşılmıştır. Hangi sebeple bunları örgüt belgesi saydıkları da anlaşılamamaktadır ortaya koymamıştır bu nedenle bu yöndeki iddiaların da itibar edilecek bir yönü olmadığı kanaatindeyim. İddianame devam ediyor. Bu bilgi ve belgelerin örgütün alt üyelerince temin edilip şüpheli Gazi Güder'e gönderildiği, örgütün alt üyelerince temin edilip gönderildiğinin neyle tespit edilmiş, bunu yazmışlar Gazi Güder tarafından gönderildiği tespit edilmiş. Ne ile bunun dayanağı ne, bunun dayanağı yok. Yani bu örgütsel bağı burada savcılar nasıl koymuşlar ortaya bu durumda yine değerlendirme ve tespitlerin yasal dayanak ve delillerinin olmadığı anlaşılmaktadır. İddianame devam ediyor. Gazi Güder'in de bunları örgütün üst biriminde görev yapan milli ırgat(kod) Soruşturma aşamasında ölen Kuddusi Okkır'a gönderdiği yine dayanak yok yine örgütsel bağlantı kurmuşlar ama sebebi yok. Şu sebeple anladık demiyorlar gönderdi demişler. Biz şu belgeye dayandık bu sebeple bu bağlantıyı kurduk demiyorlar. Sadece örgütsel bağ var ona göre göndermişler. Yine iddianamede devam ediyor. milli ırgat(kod) Soruşturma aşamasında ölen Kuddusi Okkır'ın bilgisayarında bu bilgilerin depolandığı, şüpheli Ayşe Asuman Özdemir'in de bu bilgileri çeşitli yerlerden toplayıp örgütün üst kademelerine ulaştırdığının anlaşılması üzerine, şimdi bu bilgi ve belgeleri Ayşe Asuman Özdemir çeşitli yerlerden toplamış, nerden toplamış internetten mi toplamış sahaflardan mı almış üniversite kütüphanelerinden mi almış, asker yetkililerden mi almış, emekli askerlerden bir istihbarat çalışması yada ting tenk kuruluşlarından mı almış. Onlar yok toplamış göndermiş o halde Ayşe Asuman Özdemir de bağlantılı o halde Ayşe Asuman Özdemir’in evinde de arama yapalım. Hem arama yapmışlar hem yakalamışlar. Halil Behiç GÜRCİHAN Gazi Güder yakalanmış, bu şüpheliler ile ilgili yapılan arama ve bilgisayar incelemeleri sonucunda hiyerarşik yapı içerisindeki millî ırgat(kod) soruşturma aşamasında ölen Kuddusi Okkır'da bulunan bilgi ve belgelerin bu şahısların bilgisayarlarında da bulunduğu tespit edilmiştir. Sayın başkan savcıların değerlendirmesi böyle iddianamede şimdi ülkemizde üniversiteler bazında özel bazda kurulan ting tenk kuruluşları yani strateji kuruluşları var. Dilerim ki dileriz ki bu tür kuruluşlar daha daha çoğalsın. Çünkü Amerika’nın önemli yapılanmalarından bir tanesi teşvik ettiği stratejik araştırma kurumları düşünce kuruluşları ting tenk kuruluşlarıdır. Bunlar bu kuruluşlara senaryo üretirler. Çeşitli felaket senaryoları işte sağlık felaketi savaş felaketi dışardan saldırı felaketi senaryoları ürettirirler çözümlerini ararlar kendileri de o arada ileride olabilecek şeylere ilişkin tedbirlerini almaya çalışırlar. Şimdi bunların nereden geldiği belli değil kimden geldiği belli değil ama bakıyorsunuz ki bunlara örgütsel doküman değeri verilmiş ve yine hukuka aykırı olarak arama el koyma yakalama işlemleri yapılmıştır. İsterseniz ben size bir Amerikan istihbarat uzmanının bir profesörün ting tenk kuruluşu faaliyetini anlatayım, Amerika da biyolojik çiçek aşısına karşı yada çiçek hastalığına karşı savunma mekanizması kırık. Amerika çalışmış bu konuda ting tenk kuruluşlarını da çalıştırmış ve yasa çıkarmışlar mahalli birimler oluşturmuşlar önce demişler ki herkes çiçek aşısı olsun. Ama bakmışlar ki bütün Amerika’yı çiçek aşısı yapmak mümkün değil çok pahalı. Üstelik Amerikan anayasasına göre istemediği halde istemediği halde kimseye aşı yapmak mümkün değil. Yani bizde çağırınca gel kardeşim aşı olacaksın. Vatandaş gider kuzu kuzu hayır orada aşı yapamıyorlar ve pahalı. Ve hiç olmasa demişler ki, sağlık örgütlerine haber vermişler doktorlardan isteyen olsun onlar sağlık uzmanı vs. sayın başkan, Amerika da iki tane doktor kendi isteğiyle çiçek aşısı olmuş. Bu Amerikan CİA uzmanı olduğu anlaşılan hoca bir üniversitede konferansta bu özel çalışmayı anlatmıştır. Şimdi böyle bir çalışma böyle bir senaryo yapılmışsa buna ilişkin bilgiler alınıp internette gezdirilmişse kitapçılarda varsa ki, var bu tür çalışmalar bunların hepsini örgüt belgesi mi sayacağız. Bunların bulundurulanların hepsinin arasında bağlantı mı kuracağız. Böyle bir şey olamaz. Şimdi iddianamede devam ediyor. Yapılan aramalarda Şüpheli Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK'ten "ERGENEKON-LOBİ" ile "Gladio Ve Mafyanın Türkiye de yeniden yapılanması dokümanları ele geçirilmiştir. Mehmet Zekeriya Öztürk’ün evinde niye arama yaptılar. Makul şüphe var mıydı? Aramada bulunacaklar şeyler arama kararında var mı yok, bulmuşlar şimdi bulduklarına bakalım. ZAFER (kod) Muzaffer TEKİN'in iddianame devam ediyor. Önce bu CD’nin nereden geldiğini bilmediğini beyan etmişse de sonrasında evinde bulunan gizli askeri bilgiler içeren CD'yi arkadaşı olan Mete YALAZANGİL vasıtasıyla eski bir polisin getirdiğine ilişkin beyanı eski bir polis bu bilgileri getirmiş. Bu ifade ne zaman alınmış, 2007 yılında bu belge ne zaman bulunmuş belli değil. Peki, Tuncay Güney vs. ifadeleri ortalıkta dolaşıyor. Emniyet genel müdürlüğüne gitmiş devletin çeşitli kademelerine gitmiş üstelik gizlilik kaydı da yok. Bu tür bilgilerin bu ifadeyi alan polislerden gelip gelmediği belli mi, belli değil. CD üzerinde yapılan incelemede şifreli dosyanın açılması sonucu Polis Memurluğundan atılmış olan Aydın YÜKSEK ile kendisini Genelkurmay Özel Kuvvetler Komutanlığı'nda görevli subay olarak tanıtan şüpheli Muzaffer Şenocak'ın 21–22.06.2007 tarihinde yakalandıkları, şimdi niye yakalandıkları konusunda gene hukuka aykırılığı ileri sürüyorum. Devam ediyor iddianamede yapılan aramalar sonucunda her iki şüpheliden de ZAFER (kod) Muzaffer TEKİN 'de ele geçirilen 16 nolu CD olarak adlandırılan ve Genelkurmay Başkanlığı bilgisayarlarından çıktığı tespit edilen neyle tespit edildi onu ben bilemiyorum. Bu iddianamede nasıl tespit edildiğini yazmamışlar. En azından biz genelkurmay başkanlığına sorduk bu çıktı bizim bilgisayarımızdan çıkmadır bizim özel bilgisayarımızdan çıkmadır gibi diye bir yazı mı aldılar. Yoksa bilirkişi mi çağırdılar, yoksa kendilerinin uzmanlık alanları mı böyle bir tespit yapabilmek onları bilemiyorum. Milli Güvenlik Kurulu öncesi Kuvvet Komutanlarının kendi aralarında yapmış oldukları gizlilik ibareli toplantılara ait askeri ve siyasi gizli bilgileri içeren CD ile bir çok belgenin de bulunduğu, şimdi tabi ki bilinen şu ki asker kişiler milli güvenlik kuruluna gitmeden önce önemli bir hazırlık yapmaktadırlar. Askerler kurumsallaşmış kurumsal faaliyete önem veren şahıslardır. Bir kuvvet komutanın her hangi bir konuda tek başına ben şöyle düşündüm demesi mümkün değildir. o alt birimlerine ilgili kurumlarına talimat verir. Örneğin ekonomiyle ilgili bana bir şey hazırlayın. Örneğin dış istihbaratla ilgili konu neyse bana bir çalışma yapın. O genelkurmaydaki birimlerden o birime bağlı birimler kimse araştırılır gerekirse uzmanlardan da yardım alınır böyle bilgi alınır. Böyle hazırlanır ve böyle olması gerekir asker böyle çalışır. Şimdi alt kademede çalışan bu hizmeti sunan rapor eden şahıslardan biriyse bunu veren ve burada çok gizli devlet bilgisi de yoksa bunun da bir örgütsel bağ bilgi olduğunu ileri sürmek mümkün değildir. Ayrıca iddianame devam ediyor, şüpheli Muzaffer Şenocak'tan patlayıcı yapımında ben şunu dilerdim sayın başkan demin ki yukarı ki bölümle ilgili milli güvenlik kurulunda görev alan askeri şahıslar bellidir. Bu askeri şahıslardan değerli savcılarımız sırasıyla bilgi alırlardı sorarlardı. Ankara savcılığına talimat yazarlardı emekli olan olmayan insanlar bunlar belli sağ olanlar belli. Böyle bir çalışmayı siz nasıl yapıyorsunuz bu bilgi ne kadar gizli ne kadar önemli o konuda bilgilerine başvururlardı. Yada genelkurmaydan milli güvenlik kurulundan genel sekreterliğinden bu bilgilerin ne olduğunu sorarlardı. Kime ait olduğunu da sorarlardı. Çünkü her askeri birim örneğin kara kuvvetleri komutanlığı benim tahminim kendi birimiyle ilgili. Jandarma komutanlığı kendi birimiyle ilgili çalışmalar yapmıştır yapacaktır böyle olması gerektiğini düşünüyorum. Ya da genel olarak bir çalışma yapacaklardır yapmaları gerekir. O bakımdan milli güvenlik kurulunda bunlar tartışılıp konulduğuna göre konmuştur zamanında neyse konu eğer öyleyse genelkurmay başkanlığından çıktıysa yada öyle bir irtibat varsa bunların da sorulup araştırılması gerekir diye düşünüyorum. Ayrıca Muzaffer Şenocak iddianame devam ediyor, Şenocak’ta patlayıcı yapımında kullanılan kimyasal sıvı maddeler ile dinamit lokumu parçasının ele geçirildiği, bu şüphelilerin de sevk edildikleri nöbetçi mahkemece tutuklandıkları deniliyor. Bu malzemelerle ilgili adı geçen sanıklar açıklamalarda bulunmuşlardır. Onların savunmaları bakımından bizim söyleyecek bir şeyimiz yok. Fakat konuyla ilgili taleplerimiz şunlar bu ismi geçen şahısların kamu görevi sürdükleri sırada hangi resmi ve gizli görevi ifa ettikleri kendilerinden yada resmi kurumlardan sorulmaları, çünkü kendileri açıklayamaya bilirler. Sayın başkan milli istihbarat teşkilatı yasasına değineyim açık bir yasadır. 26, 27, 29. maddeler, özellikle 27. maddeyi tekrar söylemek istiyorum. Milli istihbarat kurumuyla ilgili bir bilgi yetkisi olmadan elde edilirse bunun alt sınır cezası 5 sene. Bu bilgiyi veren alan kullanan bakımından yani görevlinin bunu açıklaması da suç bu bilgiyi ondan almak ta suç aynı şekilde bunu medyaya vermek daha ağırlaştırıcı bir sebep 7,5 sene. Yani milli istihbarat teşkilatında görevli olsa bile biri milli istihbarat teşkilatı buna açıklamasına izin vermeden şahıs ben milli istihbarat görevlisiyim diyemez. Ben şu faaliyette bulundum diyemez. O halde kendileri de açıklayamayacaklarına göre ilgili kurumlardan bu rahatlıkla sorulabilir. Ve dokümanlarla ilgili bilgi ayrıca alınabilir. Ayrıca, belge ve dokümanların genelkurmay başkanlığı bilgisayarlarından çıktığı nasıl anlaşılmışsa bu konu genelkurmay başkanlığından sorulsun bu dokümanlar sizin bilgisayarlarınızdan çıktı mı? Kaç numaralı bilgisayarınızdan çıktı böyle bir tespit ve değerlendirme var buna katılıyor musunuz katılmıyor musunuz diye. Ve gizlilik derecesi var mı? Eğer gizlilik derecesi varsa sayın başkan o halde bu yazı size ulaştığında tabi ki bu sizin göreviniz sizin yetkiniz sizin takdiriniz dahilinde yaratılamaya somut etki olacak gizli bilgileri savunmanın yada savcıların bilmesi gerektiği kadar ortaya sunup mahkemede tartışma konusu yapabilirsiniz. Ancak biliniz ki bu çok gizli belge eğer mahkemeye sunulmayacaksa yine 206, 217, 230, 289. maddelerince savcının da bilgisi olamayacak savunmanın da bilgisi olmayacak belgelere dayanarak yani duruşmada huzurunuza getirilmeyen okunmayan belgeye dayanarak hüküm kuramazsınız. O bilgi sizin uhdenizde sizin gizli sır bankanızda kalmakla hükümlüdür. Şimdi Muzaffer Şenocak’ta ele geçen sıvı maddeleri miktar ve özellikleri iddianamede belirtilmemiş. Sadece geçti denmiş. Bu nedenle bu maddelerin patlayıcı yapımında kullanıldığını ortaya koyan miktar ve özelikleri incelenip tespit edilmemiştir. Bu konuda uzman görüşü alınmamıştır. Sayın mahkemenizden bu konuda uzman görüşü alınmasını talep ediyoruz. Ele geçtiği söylenen dinamit lokumu parçasının hangi nedenle Muzaffer Şenocak’ta bulunduğu, miktarı ve tahrip gücü araştırılıp ortaya konulmalıdır. Şimdi iddianamede devam ediyor, 3 diyor 3-şüpheli Fikret Emek'te ele geçirilen silah ve patlayıcı maddeler Şüpheli Muzaffer Şenocak'ın yapılan sorgulamasında; söz konusu gizli askeri belgeleri, daha önceki yıllarda Ankara ilinde birlikte Özel Güvenlik şirketi çalıştırdıkları "Şamil" binbaşı olarak bildiği Emekli Binbaşı Fikret EMEK isimli şahsın bilgisayarından kopyaladığını, bu bilgilerin Aydın YÜKSEK isimli şahsa kendisinden geçtiğini beyan etmesi üzerine şüpheli Fikret EMEK Eskişehir'de yakalanmıştır. Sayın başkanım şimdi bu genelkurmaydan sorulmamış gizlilik bilgileri alınmamış bir askeri hizmet çalışması bir strateji araştırması olup olmadığı sorulmamış, stratejik araştırma kurumun bir belgesi olup olmadığı tespit edilmemiş. Bu bilgisayardan aldım demiş. Netice itibariyle Fikret Emek’in yakalanması evinde arama yapılması da mevcut mevzuat kanunlarımıza göre hukuka uygun değil. Şimdi Şüpheli Fikret EMEK'in ikamet ettiği annesine ait Eskişehir İli Hayriye Mahallesi Dumruloğlu Sokak No: 124/5 Kat:3 sayılı evde yapılan aramada; aşağıda nitelikleri belirtilen uzun namlulu silahlar, el bombaları, patlayıcı maddeler, bomba düzenekleri ile birçok askeri mühimmat ve malzemeleri ele geçirilmiştir. Geçirilen silahlar (1) adet kalashnikov marka otomatik silah, (1) adet kanas marka silah ve dürbünü, (1) adet 7,65 mm çapında Lama marka tabanca ve susturucusu, (I) adet el yapımı kesik eski tüfek, Çeşitli çap ve markalarda bol miktarda fişek (12) adet savunma ve taarruz tipi el bombası, (II) kg orijinal kutusunda C-3 (27,5 libre) kutu üzerinde Demoliton bolock yazan c-3 plastik patlayıcı 210 gr ağırlığında 12 adet TNT kağıdına sırılı vaziyette (KK-MU-FB 1950) diresel çizgi içerisinde harf ve rakam grubu bulunan malzeme, (6) adet yabancı menşeili 1 'er librelik TNT (üzerinde HİGH EXPLOSİVE TNT 1 POUND NET DANGEROUS yazılı) (3) adet 1 'er librelik TNT (üzerinde NET tehlikeli yazılı) (1) adet teneke kutu içerisinde 1360 gram ağırlığında üzerinde 3 adet ateşleme yuvası bulunan tahrip kalıbı, (1) adet 17 cm. metalden mamul imha kiti içerisi patlayıcılı, 1 adet 13 cm imha kiti (içerisi patlayıcılı) ile bir çok CD. Yine şüpheli Fikret EMEK'in Ankara Çankaya ilçesi Cevizli dere Caddesi Huzur Apt No.89/14 sayılı adresinde yapılan aramada da bilgisayar, silah ve muhtelif örgütsel doküman ele geçirilmiştir. Şimdi Fikret Emek’in daha önce ne iş yaptığını kendisi açıkladı. Kurumundan da sorulabilir. Fakat bu silahların mesleki faaliyetlerin dışında yada patlayıcıların patlayıp patlamadığı suç unsuru teşkil edip etmediğinin yanı sıra örgütsel bağı nedir. Burada bir sorun var ya da diğer patlayıcı maddelerle ilgili diğer usule aykırılıkları bir tarafa koyuyorum. Eğer tabi ki bu silahlar ruhsatsızsa patlama özelliği varsa elbette suçtur ama kişisel suçtur bu kişisel suçu örgüt bağlantısı olduğunu ortaya koyan nedir bu yoktur. Sayın başkan Anadolu da çalıştınız ben de çalıştım. Bakınız Gaziantep’ten İstanbul’a tayin olurken asker şahıslar bunda polisler de var. Sayın hakimim İstanbul’a gidiyorsunuz size bir kaleş hediye edelim derler. Kaleş çünkü özel kuvvetlerde çalışan operasyona giden asker ve polislerin yaptığı iş silahla yatmak silahla kalkmak. Gidecek mağarada çatışma sonucu silah dokümanları bulacak alacak el bombasını onunla gidecek yeniden operasyona gidecek vs. hayatının bir parçası hayatının bir parçası el bombası silah. O zaman askerlere bana hediye etmek istedikleri kaleşe dedim ki kardeşim suç 5 sene cezası var. Dediler ki ya hakimim kim arayacak sizi kim arayacak seni hakimin evi aranmaz mı elbette aranır. Bulursa suç mu suç. Tabi ki almadım şimdi ama bizim özellikle operasyonel güçlerde çalışan askerimizde polisimizde bu mantalite var. O onun suç olduğunu algılamıyor. Çünkü onunla yatıyor onunla kalkıyor. O elinde üzerinde belinde arabasında sayın başkan terörün hızlı olduğu zamanlarda Elazığ da görev yaptım Elazığ’dan izne giden gelen hakimler bile zaman zaman üzerlerine çeşitli silahlar alıyorlar. Yolların kesildiğini hatta hatta Elazığ’dan ilçelere gidecek müfettişlerin hakim savcıların kaymakamların naklini zırhlı araçlarla yaptıklarını düşünün öyle bir zamanda herkes olabildiğince tedbir aldı. Şimdi bunu yaşamış insanlar eğer üzerlerinde bir silah bulunduruyorlarsa bomba bulunduruyorlarsa eğer bunun patlama özelliği varsa ve ruhsatı yoksa elbette ki suçtur. Ama örgütsel bağını ortaya koyan nedir, orda problem vardır. Örgütsel bağını ortaya koyan bir şey yok. O nedenle bu patlayıcıların örgütsel irtibatı vardır yoktur meselesi tamamen savcıların kişisel ön yargılı yorumlarıdır. İddianame devam ediyor. Kuvai milliye teşkilatı (KMT) Şüpheli Oktay Yıldırım'da ele geçirilen dokümanlarda ve şüpheli milli ırgat(kod) Soruşturma aşamasında ölen Kuddusi Okkır'ın beyanlarında KMT teşkilatı olarak ifade edilen kuruluşun Kuvai Milliye Teşkilatı olduğunun belirlenmesi ve bunun Ergenekon terör örgütünün yerin üstündeki legal kurumu olarak vasıflandırılması üzerine, kim vasıflandırmış kim vasıflandırmış Bu vasıflandırmayı hangi bilgi, bulgu ve delillere dayanarak yapmışlar, sayın savcılar bunları iddianamede açıklamamışlar. Yazışma ve taleplerde bunun gerekçeleri de ortaya konulmamıştır. gerek arama el koyma taleplerdeki hukuka aykırılıkları izah ettik o halde bu bilgilere dayanarak Kuvai Milliye derneklerinde yapılan aramalar sayın başkan hukuka aykırıdır. Kuvai Milliye derneklerinde, Kuvai Milliye derneklerinde somut umma derecesinde ne bulmayı amaçlayan belge olmadan bilgi olmadan yapılan arama hukuka aykırıdır. Ele geçirilen dokümanlarda hükme esas alınamaz. Duruşmada okunamaz. Siz bunu kabul etmeseniz bile siz bunu kabul etmeseniz kire inanınız ki Yargıtay bunu iptal edecektir ve inanınız ki Avrupa insan hakları mahkemesinden kesinlikle geçmeyecektir. İddianame devam ediyor. İstanbul İl Başkanlığını Oktay Yıldırım'ın yaptığı Kuvai Milliye derneklerinde yapılan aramalarda Ankara dernek başkanı Bekir Öztürk' ün bilgisayarında ele geçirilen bilgi ve belgelerde, şüpheli Tuğrul Derme'nin Ergenekon- Lobi dokümanına uygun olarak gençleri örgütlediği anlaşılmıştır. Nasıl anlamışlar Tuğrul Derme’nin böyle örgütlediğini, nedir bu belge ve dokümanlar Savcılar gençleri örgüt yapısı içinde teşkilatlandıklarını söylüyorlar ama ne bu soruşturma sırasında ne devam eden soruşturmalarda hiç gence rastlamadık. Nerde bu gençler gençlerden bu adam öz geçmiş mi almış. Sayın başkan, sol örgütlere üyelik nasıl olur biliyorsunuz ama ben kendi adıma anlatayım. Sol örgütlere yada sağ örgütlere nasıl üye yapılır öz geçmiş alınır. Öz geçmiş yukarıya gönderilir öz geçmişi verildiği anda başka bir suç işlemese bile sanık örgüt üyesidir. Dinci örgütlerde biat mektubu verilir. Biat mektubu verildikten sonra adam bir suç işlemese bile örgüt üyesidir. Yargıtay’ın içtihatları bu yöndedir. Şimdi bu örgütle ilgili bu gençlerle ilgili öz geçmiş raporları gelmiş mi. bulunmuş mu nerden anlamış savcılar bunların bu örgüt çerçevesinde yönlendirildiklerini örgüte eleman kazandırdıklarını bu yönde iddialar tamamen savcıların kişisel ön yargılı mesnetsiz iddialarıdır mahkemenizin de dikkate almayacağını düşünüyorum. İddianame devam ediyor, Şüpheli Bekir Öztürk'ün bilgisayarında yapılan incelemede; Yapılan örgütlenmenin anlatıldığı e-mailde: "Merhabalar Kuvai Milliye, her şeyden önce size çok rahatsız olduğum ve üzüldüğüm bir konuyu belirtmek isterim, Sayın Ümit Sayın'a acil ulaşmam gerekirken, Ümit Sayın'dan halen cevap alamamış bulunmaktayım. Bu durumu bilgilerinize arz eder ve en yakın zamanda kendisine ulaşmak dileğimi yinelerim. Devam ediyor. Bir rahatsızlığımı daha özenle belirtmem gerekir ise, sürekli belirttiğim halde, bu tip hareketlerde bana aktif görev verilmemesi beni derinden sarsmıştır. Kuvai Milliye ye katılmak istememin elbette birçok sebebi vardır, ancak bunların arasında en baskını şüphesiz, ülkemi ve kendisi de emekli bir Hat Komutanı olan değerli TSK personeli babamı çok sevmemdir. Bu hareketin Balıkesir kanadını, tamamen gizli bir şekilde aktif olarak yürütmek istiyorum. Gizli olmasının sebebi, Balıkesir'in küçük ve tehlikeli bir şehir olmasıdır. TSK'ya ve Sayın Ümit Sayın'a da halen sunmak için beklediğim GTA hareketi ile Kuvai Milliyenin içinde 18'li Gençler olarak ayrılmak isteğime cevap beklemekteyim. Aktif ancak gizli liderliğimde gençleri toplayabilecek bir hücre yani bir toplantı odasına da sahibiz. İlgilerinize arz eder ve heyecan ile cevabınızı beklerim.." şeklinde ifadeler yer almış mail de, yine mail de şüpheli tarafından Kuvai Milliye teşkilatı (KMT) başkanı şüpheli Bekir Öztürk'e örgütlenmenin yapısını anlattığı, bu yapılanmayı şüpheli Habip Ümit Sayın'ın yönlendirmeleriyle yaptığı açıkça anlaşılmıştır. Sayın başkan kim kime yapılanma anlatıyor mail de, maili gönderen ben bu örgüte üye olmak istiyorum kabul etmiyorsunuz beni ciddiye almıyorsunuz diyor. Ben Habip Sayın’a da ulaşamıyorum diyor. Ben kendi kafama göre böyle bir şey yaptım diyor bunu lütfen kale alın beni dinleyin örgüt yapısını anlatıyormuş kim, örgüte kabul edilmeyen adam örgüt lideri olduğu varsayılan yakıştırılan adama nasıl örgütlenme yapısı yaptığını söylüyor. Bu gizli yapılanmanın göstergesinde ise başkan, tam tersine gizli bir yapılanmanın olmadığının göstergesi. Sonra bu maili gönderen adamın örgütteki görevini sayın savcılar açıklamışlar mı ne yapılmış bu adam örgütte neymiş bu belli değil. Şimdi sizin de bu konuda bolca deneyiminiz var. Şimdi bu örgüt neydi çok gizli hücre tipi yapılanıyor çok gizli bilgi belgelere sahip devletin her kuruluşuna ulaşıyor. Bir lafa göre 1999 öncesi bir lafa göre iddianamede 1965 öncesi bir lafa göre 1923’le yaşıt Cumhuriyetle yaşıt bir lafa göre de 600 yıllık. Şimdi bu örgüt halen gizli yapılanmasını hücre tipi yapılanmasını gerçekleştirmemiş kaydı kuydu yok ama bu maili gönderen şahsın da gönderdiği mail den hücre tipi yapılanma olduğunu anlamışlarmış. Böyle bir şey olabilir mi sayın başkan. Hani bu örgütün hücre tipi yapılanmasının çözüm anahtarı. Nerde bunlar. Bunlar yok. Sadece savcıların bunlar hücre tipi yapılanıyor işte bak belge bilgi mail aramadaki usulsüzlüğü bu belgelerin kullanılamayacağını bunu siz kullansanız takdir etseniz bile ilerde Yargıtay da mutlaka döneceğini Yargıtay’dan dönmezse insan hakları mahkemesinden döneceği döneceğini bir tarafa bırakıyorum ama örgüte kabul etmiyorsunuz beni diyor bundan yakınıyor mail de ama bu adamın açıklaması örgütün gizli hücre yapılanmasının delili oluyor. Böyle bir şey olabilir mi. devam ediyor 5 iddianamede, 5-Kuvai milliye derneği ve şüpheliler İsmail Yıldız ile Ergün Poyraz'da devlete ait çok gizli belgelerin ele geçmesi-suikast planları, başlık bu Ankara'da bulunan Kuvai Milliye derneğinin genel merkezinde yapılan aramada elde edilen, Dell marka G2D1XIJ seri nolu şüpheli Bekir Öztürk'e ait laptop bilgisayarda kayıtlı "doc" dosyası içerisinde; Başbakan Recep Tayip ERDOĞAN veya AKP'den her hangi birinin Cumhurbaşkanı olması durumundaki simülasyonda; Şok suikast olarak Fener Patriği Bartholomeos'un öldürülmesi, Şok suikast olarak Ermeni Patriği Mutafyan'ın öldürülmesi, Şok suikast olarak İshak Alaton'un öldürülmesi konularını içerir. Fuat Ermiş Sesar imzalı word belgesinin bulunması sonucu, son zamanlarda meydana gelen farklı dinlere mensup kişilerin öldürülmesi olayları ile doğrudan irtibatlı ve hedef gösterici yazı olması sebebi ile bu yazıyı yazan şahısların da tespit edildiği, yazıyı SESAR isimli sitenin sahibi Bülent (kod) İsmail Yıldız'ın yazıp kendi sitesinde yayınladığı, aynı yazıyı Kuvai Milliye derneği üyesi olan Fuat Ermiş'in de kendi ismi ile kuwaimilliye.net.com isimli şüpheli Bekir Öztürk'e ait internet sitesinde Bekir ÖztürK'ün muvafakatiyle yayınlandığı tespit edilmiştir. Şimdi sayın başkan devam ediyor iddianamede ondan sonra açıklama yapayım. Yazı içeriği ve önceki dini içerikli cinayetler göz önüne alınarak bu yazıyı yazan ve yayınlayan şüpheliler ve Tuğrul Derme hakkında mahkemelerden alınan arama kararlarına istinaden yapılan aramalarda, demiş şimdi çok gizli örgüt çok güçlü örgüt devletin en üst kademelerine kadar bulaşmış askeri, polisi, istihbaratı, sivil toplum kuruluşları, ticaret odaları vs. vs. vs. çok güçlü NATO destekli fakat bu örgüt kalkıyor internet ortamında açık siteye diyor ki şunlar şunlar öldürülecek vs. böyle bir örgüt olabilir mi neresi bunun çok gizli bu yayınlanan internet çıktısıyla belli bu ismi geçen şahısların bağını ortaya koyan şey ne, bunların hiç biri yok. Sonra bu yazı bu internet çıktısı saçma sapan bir adam tarafından yapılmış olabilir ilgi görüp internetten almış olabilir. İnternetten indirilen her belgeye istinaden birileri her hangi bir örgütün üyesi midir? Bu nedenle bu belgeye dayanılarak yapılan arama el koyma işlemleri de yakalama işlemleri de hukuka aykırı. Şimdi Bülent kod İsmail Yıldız’ın ev ve iş yerinde burada Bülent koda neden Bülent dendiğini nerden bulduklarını yazmamışlar onlara da bakacağız. Oktay Yıldırım da ele geçen "Ergenekon Lobi" dokümanındaki gibi Ergenekon'un sözde istihbarat örgütü yapılanması içerikli belge ve şema ile illegal olduğu anlaşılan istihbarı raporlar ve istihbarı raporun neresi illegal onu bilemiyorum. bu raporları yazan kişilerin özgeçmişlerinden müteşekkil raporların ele geçirildiği, Şüpheli Bülent (Kod) İsmail Yıldız' ın bilgisayarlarında yapılan incelemelerde Genelkurmay Başkanlığı Özel Kuvvetler Komutanlığına ait çok gizli belge ve bilgilerin bulunduğu tespit edilmiştir. Şüpheli Hayrullah Mahmut Özgür'ün Sesar sitesinde yayınlanan, birçoğunda Ergenekon terör örgütünü övücü nitelikte yazılar ile kişisel verilere ilişkin bilgi ve ses kayıtları ele geçirilmiştir. Şüpheli Tuğrul Derme'den, Bekir Öztürk ve Habip Ümit Sayın’a yaptığı görüşmelerden bahsettiği, gençlerin örgütlenmesine ilişkin olarak hazırlandığı anlaşılan, GYP KANUNU, GTA Hareketi gibi illegal gençlik oluşumlarının kuruluş ve faaliyetlerinin düzenlenmesine ilişkin belge ve dokümanlara ulaşıldığı bu belgenin Ergenekon-Lobi dokümanında anlatılan örgütün sivil örgütlenmeyle alakalı gençlik teşkilatlarının örgütlenmesine yönelik hazırlandığı anlaşılmıştır. Şüpheli Bülent (kod) İsmail Yıldız'dan elde edilen bilgiler üzerine şüpheliler Kemal Şahin, Murat Yücel, Feridun Refik Nuhoğlu ile yine aynı şüpheli ile irtibatlı ve bir zamanlar SESAR sitesinde çalışan şüpheli H.Behiç Gürcihan'ın bilgisayarından elde edilen bilgiler ve bazı orijinal kitaplara ait olup yayınlanmadan önce şüpheliye verildiği anlaşılan Word formatındaki yazı ve bilgilerin Ergün Poyraz'a ait olduğunun anlaşılması üzerine ve diğer şüphelilerden ele geçirilen dokümanların incelenmesi sonucu demişler Ergün Poyraz’ın bu oluşumun içinde olduğu, yakın ilişki kurduğu askeri şahıslardan elde ettiği gizli bilgi ve belgeleri diğer şüphelilere aktarmak suretiyle örgütün hareket ve stratejisinin oluşumuna katkı sağladığı sayın başkan askeri bilgiyi almış gizli bilgiyi almış örgüte vermiş. Varsayalım ki böyle olmuş. Bu askeri suç askeri mahkemenin görevi askeri bilgiyi almak vermek sivil suç değil. Askeri gizli bilgiyi almak sivil suç değil yani nasıl anlamışlar askeri bilgiyi almış askerlerin dokümanlarını almış sivil şahıslara vermiş ve örgüt dokümanı olmuş aynı zamanda ya askeri bilgi değil böyle bir yakıştırma var yada bunu vermesi başlı başına örgüt delili olması mümkün değil. Eğer şüpheli Ergün Poyraz’ın iddianame devam ediyor ev ve iş yerlerinde mahkeme kararlarına istinaden yapılan aramalar sonucunda "k.k. İstihbarat arşivi" isimli dosya klasörü ile Genelkurmay Başkanlığı ve Kara Kuvvetleri Komutanlığına ait birçok gizli bilgi ve belgeler ile birçok kamu görevlisi memur, milletvekili, bakan ve hatta başbakanlara ait gizli fişleme bilgileri ile notların bulunduğu CD ve bilgisayar dosyalar ele geçirilmiştir. Şüpheli ZAFER (kod) Muzaffer Tekin beyanlar doğrultusunda gözaltına alınan Mehmet Zekeriya Öztürk ve İsmail Paker kod ismini kullanan şüpheli İsmail Eksik’in yakalandıkları, yapılan aramalarda Mehmet Zekeriya Öztürk'te "Devletin Yeniden Yapılanması", "Ergenekon-Lobi" ve "Ergenekon” dokümanlarının benzeri olan "mafyanın Yeniden Yapılanması(reorganizasyonu)" dokümanı ile birçok örgütsel içerikli dokümanın ele geçirildiği, bu şüphelide insan kaçakçılığı ve Alevilerle alakalı raporlar ve gizli istihbari notların bulunduğu, İsmail Paker kod ismini kullanan İsmail Eksik’in bilgisayarlarında da diğer şüphelilerde olduğu gibi sahte olarak tanzim edilmek üzere bilgisayarlara taranmış sürücü belgesi ve kimlik resimlerinin bulunduğu, ayrıca (Zafer kod) Muzaffer Tekin'in beyanları doğrultusunda şüpheli Rafet Arslan’ın da beyanlarının alındığı, bu şüphelide de derin devletle alakalı yazıların ele geçirildiği, sayın başkan bu adamlar kendine derin süsü veriyor savcılar da derin devletle ilgili bilgi buluyor. daha sonra yapılan operasyonlar sonucu şüpheliler Mete Yalazangil ile buna bağlı grupta faaliyet gösteren şüpheli Saipir isimli şahıs şüpheli Tuncay Hacıbektaşoğlu ve Şüpheli Zeki Yurdakul Çagman'ın yakalandıkları, bu şüphelilerin hem Zafer (kod) Muzaffer Tekin hem de Mehmet Zekeriya Öztürk'e bağlı olarak faaliyette bulundukları anlaşılmıştır diyor. Şimdi bu benim okuduğum belgelerden ben böyle bir sonuç çıkarmadım. Ama savcılar neye dayanarak çıkardılar bilmiyorum. Şimdi bu şahıslarda ele geçtiği ve örgütsel doküman ve belgeler olduğu iddia edilen belge ve CD kayıtlarını yargılama aşamasında tek tek inceleyeceğiz sayın başkanım, içerikleri değerlendirilecek yeniden beyanda bulanacağız. Ancak, Yapılan ilk incelemelerde ve özel bölümlerinde yapılan suçlamalara karşı yaptığımız açıklamalarda da görüleceği gibi; söz konusu dokümanların hayali terör örgütü Ergenekon ve mensuplarının varlığı ve faaliyetlerini ortaya koymadığını söyleyebiliriz. Genel olarak internet ve kitapçılarda bolca bulunan benzer yayın ve kayıtların ve benzer nitelikteki kitapçık ve dokümanların, sanıkların birçoğunda bulunması ve bunların kolayca bulunabilecek ev ve işyerlerinde muhafaza edilmesi, 600 yıllık 80 yıllık 65 den sonra yapılanmış 99 da yeniden yapılanmış bir örgüte yakışmıyor. Yani bunlar bu konular çok gizli örgütse bu kadar çok gizli çalışıyorsa bu tecrübe birikime sahipse NATO’dan destekliyse adam evinde bilgisayarında bu bilgileri bulundurabilir mi sayın başkan. Böyle şey olur mu? Yine kod adlarıyla ilgili savcılar yazmışlar kod adının nerden nasıl geldiğini neye dayanarak kod adı kullandıklarını değerlendirmemişler iddianameye koymamışlar. Netice itibariyle bu iddialar çok şüpheli dayanaksız ve zorlamalı yorumlarla örgütsel faaliyet ve belgeleri diye adlandırılan belgeler olarak ortaya konulmuştur. Yine arama el koyma ile ilgili işlemleri itirazlarımızı taleplerimizi söylüyoruz. Bu belgeler yasal bir arama kararı hukuka uygun bir arama kararı olduğu takdirde geçerli olsa bile bu değerlendirmelerimiz bu değerlendirmelerimiz bu arama el koyma işlemlerinin usulüne uygun hukuka uygun yapılmadığını da ortaya koymaktadır. Şimdi 6, diyor iddianamede, Ergenekon örgütünün Türk Silahlı Kuvvetleri ve mit ile ilgisinin bulunmadığı, Şüpheliler (Zafer) kod Muzaffer TEKİN, Oktay YILDIRIM ve Milli Irgat (kod) Soruşturma aşamasında ölen Kuddusi OKKIR'dan ele geçirilen "Lobi-ERGENEKON" dokümanı ile Soruşturma aşamasında ölen Kuddusi OKKIR ve (Zafer kod) Muzaffer TEKİN' de çıkan "Devletin Yeniden Yapılanması" dokümanlarından yola çıkılarak yapılan çalışmalarda: Sözde Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde faaliyet gösteren "Ergenekon"a bağlı olarak, "Sivil Unsurların" örgütlenmesi zorunluluğu kaçınılmaz bir gerçektir. Bu gerçekten hareketle hazırlanan ve "Lobi" adı verilen bu "gizli örgütsel" çalışmaya esas olarak hazırlanan LOBİ dokümanının Genelkurmay Başkanlığı ve Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde bulunup bulunmadığı hususları Genelkurmay Başkanlığı ve MİT Müsteşarlığına resmi yazı ile sorulmuş, MİT Müsteşarlığından gelen cevapta böyle bir yapılanmanın mit müsteşarlığıyla alakasının olmadığı bildirilmiş. Genelkurmay Başkanlığı Adli Müşavirliği de böyle bir yapılanma olmadığını bildirmiş. Şimdi esasında bu dokümanların genelkurmay ve mitle bağlantılı olmayacağı açık aşikar. Böyle bir soru yanlış bir soru sorulması gereken şey şu. Mit Müsteşarlığının yapılanması kendi mevzuatında belli. Genelkurmayın yapılanması kendi mevzuatında belli. Savcının şunu sorması gerekirdi. Adı geçen kurumların bu tür faaliyet ve organizasyon veya yapılanmalarından, kendi kurum içine çalışma faaliyetlerinden haberleri var mıydı Takiplerinde olan bir oluşum ve faaliyet var mıydı? Bu soru sorulmamıştır. Yanlış soruya yanlış cevap alınmıştır. Tekrar söylüyorum sayın başkanım, sorulacak soru Mite ve genelkurmaya şuydu böyle bir belge bulundu sizin içerinizde sizin takibinizde olan sizin elemanlarınızın çalıştığı gizli açık bu faaliyette olan insanlarla bir çalışmanız var mıydı? Keza aynı şekilde mite ama bu soru sorulmamış alınan cevapta netice itibariyle yanlış olmuştur. Nitekim o zaman sorulmamışsa bile genelkurmay başkanlığı daha sonra açıklamıştır böyle bir faaliyet yoktur diye. İleride değineceğiz tekrar söyleyeyim bu iddianame tanzim edildikten sonra işte askerler de içinde o da içinde bu da içinde dendikten sonra 2008 yılında sayın başkan hiçbir asker şahıs hakkında disiplinsizlik nedeniyle ordudan atma işlemi yapılmamıştır. Şimdi savcılar bu bilgileri askeri savcılara göndermişler genelkurmaya göndermişler, diyorlar ki bakın içinizde çalışan insanlar var. Böyle yapılanma var genelkurmay hiçbir askeri şahsı bununla geçen süreç içerisinde disiplinsizlik nedeniyle ordudan atmıyor garip değil mi. yani o zaman savcıların iddialarını genelkurmaya başkanlığı değerlendirmeye değmez buluyor ya da yaptığı inceleme sonucunda asılsız buluyor işlem yapmıyor. Yada gerçekten iddia edildiği gibi genelkurmayın içerisinde böyle bir faaliyete iştirak etmiş asker şahıs yok. 7, deniyor Tuncay Güneyden elde edilen belgeler, iddianamede Konu ile alakalı olarak geçmişte herhangi bir soruşturma yapılıp yapılmadığı İstanbul Emniyet Müdürlüğüne yazı ile sorulmuştur. İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şubesi Müdürlüğü’nce verilen cevapta, başka bir suç sebebiyle 2001 yılında gözaltına alınan Tuncay GÜNEY isimli şahsın bilgisayarında yapılan incelemelerde; şimdi yapılan incelemelerde sayın başkan 2001 yılında dolandırıcılık ve diğer suçtan elde edilen belge CMK 134 maddesi gereğince bu dava için delil olabilir mi, CMK 134. maddesi buna engel iddianamede gösterilen suç tarihi ve soruşturma başlama tarihi göz önüne alındığında ve Tuncay Güney hakkında takipsizlik kararı verildiğinden ya bu belgelerin kendisine iade edilmesi gerekirdi ve bu nedenle belgelerin de delil olmaması gerekirdi. Sayın başkan suç delili diye almışlar neyi soruşturuyor savcılar o zaman, sahtekarlık dolandırıcılık bu belgelerde alınmış incelenmiş bir örneği mutlaka emniyette var bir örneği mahkemeye geldi. Takipsizlik kararı da verildi. Bu belgeler niye duruyor savcılıkta ve emniyette asılları niye vermemişler Tuncay Güneye bir kere onun adamın özel eşyası adamın özel bilgi notu. Suçta teşkil etmiyor belli. O zaman 2001 yılında bu belgeler Tuncay Güneye verilmiş. Tuncay Güneye verilmiş Tuncay Güney bunu hiç internete vermemiş demek ki. Duyurmamış internette bunlar bangır bangır yayınlanmamış yada soruşturmayı yapan kolluk görevlilerince belki savcılarca enteresan olduğu için internet içerisine konmamış bir türlü aktarılmamış ne şekilde aktarıldığı belli değil ondan sonra bunlar 2007 yılında birden bire suç delili gibi olmuş üstelik örgütsel bağa işaret eden kıymetli çok önemli dokümanlar olarak iddianamede karşımıza çıkarılmış bunu kabul etmek mümkün değil dosyada suretleri bulunan iddianame devam ediyor sayın başkan 1999 tarihli "Ergenekon-Lobi" yazılı doküman ile, İstanbul 29 ekim 1999 tarihli Ergenekon analiz yeni yapılanma yönetim ve geliştirme projesi (Ergenekon'un reorganizesi yeniden yapılandırılması), 25 kasım 1999 tarihli "devletin yeniden yapılandırılması üzerine" adlı doküman, aralık/1999 tarihli oluşum, adlı Alaattin Çakıcı ve Korkmaz Yiğit'le alakalı istihbarı rapor şeklindeki doküman, 30 mart 2000 tarihli Türk ve Kürdü Birlikte Örgütleme Tasarımı, yazılı doküman, İstanbul/ 7 nisan 2000 tarihli işçi partisinin Türk ve kürdü birlikte örgütleme tasarımı analiz başlıklı doküman, İstanbul 27 haziran 2000-06 tarihli operasyon örgütün birimince hazırlandığı anlaşılan birleşik komün girişim başlıklı doküman, nerden anlaşıldığı o da belli değil anlamışlar ama savcılar nerden anladıkları belli değil iddianame sayfa 38 İstanbul 29 ekim 2000 tarihli örgütün araştırma gözlem analiz teori birimlerince hazırlandığı anlaşılan, "Kemalist model ulusal gençlik hareketi dinamik ulusal güç birliği Kuvai milliye cephesi" isimli belge, İstanbul 9 aralık 2000 tarihli dinamik anti tez, İstanbul aralık 2000 tarihli ulusal medya 2001 başlıklı doküman, securıty a.ş. protokol a.ş başlıklı örgütsel içerikli dokümanlar ve bu dokümanlar haricinde birçok istihbarı nitelikli belgenin bulunduğu tespit edilmiş. Özel Kuvvetler komutanlığınca yazılmış gibi gösterilen ancak Genelkurmay Başkanlığı'nca Özel Kuvvetler komutanlığının istihbarı raporlarının yazım teknik ve şekillerinin taklit edilmesi suretiyle hazırlandığı anlaşılan dönemin bakan ve bazı ünlü kişileri hakkında yazılmış istihbarat raporlanın da bulunduğunun anlaşılmıştır. Şimdi sayın başkan genelkurmay başkanlığının yazışma sitilini özel kuvvetlerinin yazışma sitilini benimsemek suç mu, böyle bir suç var mı Türkiye’de böyle bir suç yok. Herkes kendi çalışma tekniğine uygun şekilde hele hele asker kökenliyse strateji kurslarında çalışmışsa askerlerin çalışma biçiminden faydalanarak askerlerin çalışma biçimine yazışma tekniğine uygun yazılar yazabilir. Ayrıca söz konusu raporların hangi tarihte ne şekilde kimler tarafından yazıldığı ve kopyalandığı da belli değildir. Dönemin bakan ve bazı ünlüleriyle ilgili istihbarat raporlarının yazılması meselesine gelince ancak ilk soruşturma döneminde takipsizlik kararı verildiğine göre bunlar belli ele geçen bazı şeyler o zaman ciddiye alınmamış ciddiye alınmayacak doküman olduğu gözükmektedir bunların velev ki bir istihbarat raporu özel hayatının gizliliğini ihlal vs şekilde düzenlenmiş olsun sayın başkan bu soruşturmaya başlayalı ne kadar zaman oluyor, bu soruşturmaya başlayalı yaklaşık iki sene oluyor. Bu davaya başlayalı iddianameyi kabul ettiğinizden bu yana yaklaşık nerdeyse bir sene oluyor. Özel hayatın gizliliğini ihlalle ilgili bu yayınlar velev ki suç kabul edilse bile bangır bangır televizyonlarda gazetelerde çarşaf çarşaf yayınlanmadı mı sayın başkan, dolayısıyla bu ismi geçen adamların bunlardan haberi oldu mu? Sayın başkan bu güne kadar size bir şikayet geldi mi. haberiniz var mı sizin bilmeniz lazım. Sayın başkan bu özel hayatın gizliliğini yada özel hayatla ilgili bilgilerin toplanması takibi şikayete bağlı bir suç suçsa eğer takibi şikayete bağlı suç şuan düşmüştür. Takibi şikayete bağlı bir suç örgüt delili gibi bu mahkemeye takdim edilmiştir. Ben medyada bu özel hayatın gizliliğiyle ilgili yayınlar nedeniyle bu iddianame ve eklerindeki yayınlar nedeniyle kimse hakkında dava açıldığını duymadım. Burada müsaadenizle sayın sanıklara sorar mısınız sayın başkan, var mı haklarında açılan bir dava, özel hayatın gizliliğini ihlal nedeniyle bu iddianamede yer alan belgelerle ilgili kişisel şikayet süresi geçmiş altı aylık zaman aşımı süresi geçmiş ve bu davalarla ilgili bundan sonra dava açılması da mümkün değildir sayın başkan. Bulunan devam ediyor iddianame bu doküman ve belgeler ile Ergenekon-Lobi dokümanlarının birbirilerinin devamı niteliğinde belgeler olduğu ve örgütsel yapının almış olduğu kararların deklare edilmesi ve örgütün stratejilerinin üyelerine duyurulması için belirlenmiş kuralları içerdiğinin hepsinin belli şablonlar üzerine yazılmasından yola çıkılarak dosyada yeniden yapılan inceleme sonucunda, demek ki benzer şablonda yazılıyorsa bu savcılara göre beraber hazırlandığı bir örgütün varlığını işaret eden delil. Sayın başkan PKK bu şablonlardan örnek alarak kendi yazışmalarını yaparsa ve ele geçerse bu sanıklar aynı zamanda PKK’dan mı yargılanacak. Yada DHKP-C den mi yargılanacak Hizbullah tan mı yargılanacak. Bu şablonların belirli bir yazı şablonundan çıkması örgütsel delil mi olur. Sade buna dayanılarak bir örgütün varlığı iddia edilebilir mi ispat edilebilir mi. şimdi bir başka husus bu Ergenekon Lobi örgütleriyle ilgili evraklarıyla ilgili ne diyor sayın savcılar iddianamelerinde tekrar tekrar üzerinde duruyorum çok önemli asgari 80 yıllık bir örgüt yani 67. sayfada iddianamelerinde kendi gösterdiklerine göre 65 yılına kadar hazırlık aşamasını tamamlamış NATO destekli efendim Türkiye’nin her kurumuna yerleşmiş resmi yada özel çok tecrübeli çok gizli fakat bu örgüt savcıların çok değer verdikleri Ergenekon böyle bir örgüt belgelerinin 2001 yılında emniyetin eline geçtiğini bilmiyor. Eğer örgüt iddiası doğruysa bu çok gizli çok kuvvetli örgüt iddiası doğruysa o zaman bu belgelere niye değer veriyorlar. Ya da bunu biliyorlar bilgisayarlarında niye tutuyorlar. Böyle garip bir durum ortaya çıkıyor. Bu örgüt ya çok beceriksiz ya böyle bir örgüt yok. Yada internette bolca bulunacak kitapçılarda bolca bulunacak bu dokümanlar örgüt belgesi diye karşımıza çıkarılmış durumdadır. İddianame devam ediyor, şüpheli Mehmet Zekeriya Öztürk'ten elde edilen İstanbul Eylül 2000 isimli 30 Sayfadan ibaret doküman, mafyanın yeniden yapılanması(reorganizasyonu),Osmanlıdan günümüze masonik bilderberg çetesi, başlıklı doküman ile, şüpheliler Halil Behiç Gürcihan, İsmail Yıldız ve Ayşe Asuman Özdemir'den elde edilen yeni milis başlıklı örgütsel içerikli belge ve yine Halil Behiç Gürcihan ve şüpheli Bekir Öztürk'ten ele geçirilen "2023 platformu" yazılı örgütsel içerikli belgenin, yazılım şeklinden bilgisayar ortamındaki karakter ve şekil yönüyle birbirlerine çok benzedikleri, ayrıca hepsinin örgütün üst kademelerine hitaben yazıldığı "saygılarımla" ibareleriyle bittiği, böyle diyor iddianamede ilk aşamada tutuklanan şüphelilerden elde edilen tüm belgeler ile şüpheliler Soruşturma aşamasında ölen Kuddusi Okkır, Muzaffer Tekin ve Mehmet Zekeriya Öztürk'te ele geçirilen "Devletin Yeniden Yapılanması" belgesi ve yine Soruşturma aşamasında ölen Kuddusi Okkır da çıkan yeniden Müdafii hukuk ve milli güç birliği tüzüğü belgelerinin de tamamının aynı örgüte ait örgütün stratejilerini belirleyen dokümanlardaki emir ve prensiplere göre hazırlandığı ve örgütün amaçlarının güncellenmesine ve kararlarının hayata geçirilmesine yönelik belgeler olduğu anlaşılmıştır. Savcılar böyle söylüyor devam ediyor. Dokümanlardan en önemlisinin ise Tuncay Güney'in kendisine şüpheliler Veli Küçük ve Doğu Perinçek'in yazdırdığını söylediği "Ergenekon yeniden yapılanması" (reorganizesi)" başlıklı 29 Ekim 1999 tarihli dokümanın olduğu, diğer belgelerin bu belgede belirlenen örgütün amaç ve stratejilerine uygun olarak hazırlandığı anlaşılmıştır. İddianamenin tespit ve değerlendirmesi bu iddianamede savcıların, şimdi Çok gizli belgeler, yurt dışında olduğu anlaşılan, değişik siyasi yelpazede yer alan, sonra haham olduğunu söyleyen fakat Kanada’daki dini yetkililerce bu durumu yalanlanan, söyledikleri ve yaptıkları tutarsızlıklarla dolu olan bu şahsa, çok gizli örgütün çok gizli lideri olduğu söylenen Veli Küçük ve Doğu Perinçek’in tarafından verilmiş kendisine yazdırılmış. Şimdi Veli Küçük’le Doğu Perinçek madem bu örgütün çok tecrübeli çok deneyimli yöneticileri, canım Tuncay Güneyinde kilosunun kaç para olduğunu anlayacak düzeydedirler. Bu bilgileri onlara niye versinler. Nasıl çok gizli çok akıllı NATO destekli örgüt. Madem bu örgüt NATO destekli NATO istihbarat çalışmalarını da bilecek durumdadır. Genelkurmay istihbarat çalışmalarını da bilecek durumdadır. Ama çok gizli çok bilgi, önemli bilgi ne olduğu belirsiz Tuncay Güneye yazdırılmış Tuncay Güneye vermişler, Tuncay Güneyde gitmiş bunları bangır bangır polislere vermiş. Ne zaman 2001 yılında ve sonrasında ve bu beyanları söyleyen kim, Tuncay Güney “
Salondan söz almadan konuşmalar olduğu görüldü.
Dostları ilə paylaş: |