T c istanbul 13. AĞir ceza mahkemesi



Yüklə 431,32 Kb.
səhifə4/5
tarix23.12.2017
ölçüsü431,32 Kb.
#35721
1   2   3   4   5

dır? Ve bu telefon konuşmaları da çok eskiye dayalı kaynak gösterilen şeyler. Yani Sami Hoştan daha önce sabıkalı diye yada devam edilen yargılamaları var diye Türkiye de faaliyet gösteren bütün yasa dışı çıkar amaçlı örgütlerinin liderliğini üstlendiğini söylemek ortaya koymak mümkün değildir. eğer somut veri varsa delil varsa hukuka uygun delil varsa, elbette cezalandırılacaktır. Bireysel küçük örgütsel yapılanmalardan vs. ama bahsedilen bu görüşmelerin iddianame savcılarının değerlendirmelerinin aksine Sami Hoştan’ın belki mafya örgütleri tarafından sevilen ve sayılan biri olduğuna işaret etmektedir. Mafya örgütleri veya mensuplarının sevip saydığı biri olmak suç değildir bu konuda düzenleniş bir ceza yasası da yoktur. Sami HOŞTAN başka bir telefon görüşmesinde; "birileri birbirlerini öldürmüşlerdi de İKİ TARAFI DA BARIŞTIRDIM DA çiftliğe getirdim yemek veriyorum" "şimdi avukatlarını da çağırdım ifade bir şeyler yapsınlar yani" diyerek iki grup arasındaki anlaşmazlık ve problemde hakemlik yaptığını ifade ettiği, başka bir telefon görüşmesinde de x şahsın "Hani sen birde bana bi söz vermiştin Hüsrevi okşayacaktın" dediği, SAMİ'nin de "Aaa Hüsrevi okşamaktan başka bir şeyler yapıldı" "Anlatırım geldiğin zaman" dediği, böylelikle birilerinin cezalandırılmasını isteyen kişilerin de Sami HOŞTAN'a başvurduğu, dolayısıyla bu verilerin Sami'nin yeraltı dünyasındaki etkinliğini ve "Ulusal Mafya liderliğini" gösterdiği anlaşılmaktadır. İddianame böyle diyor sayın başkan. İki tarafı barıştırmak, bir kişi hakkında yasal veya gayri yasal işlem yapmak, insanı ulusal mafya lideri yapıyorsa, gerçekten daha söylenecek başka bir şey yoktur. Bu kadar afaki delilsiz hayali tespit ve yorumlamalar ve yakıştırmalar ancak bu kadar olabilir. Belki birilerine ulusal mafya lideri unvan’ı verilmesi, verilen kişi veya bazı yakınlarının hoşuna gidebilir. Ama bu onların mafya lideri olduğunu ulusal mafya lideri olduğunu ortaya koymaz. Bu güne kadar birçok aşiret, örgüt, grup, cemaat veya iş veya siyasi çevrelerden hasım veya kavgalı grupların barıştırılması söz konusudur. Hatta hatta bazı terör örgütlerinin bile zaman zaman düşmanlığı bırakıp birbirleriyle kısa veya uzun süreli işbirliği veya barış ortamı sağladıkları da görülmüştür. Ama bunları barıştıran şahıslara ulusal mafya lideri, örgüt lideri vs yakıştırmaların yapıldığı görülmemiştir. Yani İddianame savcılarının bu yazdıklarına kendileri inanıyor mu? Bir tehlike daha vardır sayın başkanım, onu işaret edelim. Bakınız, böyle delil olmadan birilerini ulusal mafya lideri göstermeye kalktığınız zaman bu arada gerçekten bir ulusal mafya lideri varsa onun üzerinden de objektifleri takipleri kaldırıyorsunuz demektir. Sami Hoştan eski bir sabıkalı evet, yargılanan bir şahıs evet, suç işlemişse gene yargılanacaktır gene ceza alacaktır hiçbir tereddüt yok. Ama eski sabıkaları yan yana koyularak diğer bir takım şahıslar arasındaki yaşı itibariyle sevgisi falan da yan yana koyularak bunu ulusal mafya örgütünün lideri gibi takdim etmek işte bu mümkün değildir. bunun gerçekten somut yasal delillerin ortaya konulması gerekir. Devam ediyor iddianame, bu güne kadar bölgesel, ulusal ve uluslar arası düzeyde faaliyet gösteren suç örgütlerinden Sedat PEKER, Yaşar ÖZ, Ali YASAK, Sedat ŞAHİN, Ayhan ÇARKIN, Burhanettin SARAL ve Orhan KALKUZ gibi suç örgütleri hakkında soruşturmalar yapılmıştır. Elde edilen delilerden de bu suç örgütlerinin Sami HOŞTAN ile ilişki içersinde oldukları, birçoğunun Sami'ye abi diye hitap ederek saygı duyduğu, yaşadıkları olumsuzları paylaştığı görülmüştür. Şimdi de bu suç örgütlerinin Sami HOŞTAN ile ilişkilerini ve davranış şekillerini gösterir iletişim tutanakları belirtilecektir. Denmiş. Şimdi tekrar ediyoruz sayın başkan, b ismi verilen şahıslar kendi bireysel suç örgütleri çeteleri çetecikleri vs. ilgili çeşitli mahkemelerde yargılanmışlardır. Mahkum olmuşlardır, beraat etmişlerdir. Yargılamaları devam etmektedir. Ama hiç biri hiç birinde bu abi kelimesi telefon tapelerinde geçmesine rağmen hem Sami Hoştan hem Sedat Peker, hem Sami Hoştan Yaşar Öz, hem Sami Hoştan Ali Yasak hem Sami Hoştan Sedat Şahin, hem Sami Hoştan Ayhan Çarkın, hem Sami Hoştan Burhanettin Saral, ve Orhan Kalkuz örgüt lideri bahsediliyorsa hiçbir müşterek mahkumiyeti yok. Müşterek mahkumiyeti de olabilir, ama ayrı ayrı küçük küçük grupçukların yada büyüklü küçüklü grupların grupçukların suçlarının isimlerinin yan yana koyularak bunların bir yada ikisinin yargılanmasına baktığınız zaman orada o delilleri toplayan savcıların mahkemelerin Sami Hoştan hakkında ayrıca işlem yapılmadığı görülüyor. Şimdi ortaya bir garip durum çıkıyor. Eğer Sami Hoştan ulusal mafya lideriyse o örgütlerle gerçekten ciddi ciddi bağları varsa, elbette suçtur. İşlenen suçlara iştirak varsa suçtur. Ama hangi suça iştirak etmiş. Hangi emir komuta içerisinde, o davalara bakan savcılar soruşturma yapan savcılar görmemiş mi, o davalara bakan Hakim Savcılar mahkemeler farkında değiller mi? bile bile hata mı yapmışlar? Yani iddianame savcılarının kendilerinin dışındaki savcı ve mahkemeleri hafife alan dolayısıyla da olsa küçümseyen bu yaklaşımları yani soruşturmanın hangi ruh haliyle anlayışıyla yürütüldüğünün de en önemli göstergelerinden biridir. Böyle bir yaklaşımı da kabul etmek mümkün değildir. yani onlarca davaya bakan hakim savcı fark etmemiş, bu savcıların ortaya koyduğu şeyi ama şimdi bir abi lafından bir barıştırma lafından adama kalkıp ulusal lider mafya lideri payesi veriliyor. Bu suçlama konusu yapılıyor sayın başkan böyle bir şey olmaz ki, gerçekten olmaz böyle bir şey yani. Bireysel suç işlemişse somut bağlantısı varsa Sami Hoştan değil herkese ceza verilir. Kimsenin suç işleme özgürlüğü yok. Ama delili ortaya konulmalıdır. Eylem ortaya konulmalıdır. Yer zaman mekan ortaya konulmalıdır. İddianame devam ediyor, Şüpheli Sedat PEKER ile irtibatı; Şüpheli Sami HOŞTAN alınan ifadesinde; Sedat PEKER'i tanımadığını beyan etmesine rağmen, Şüpheli Sedat PEKER alınan ifadesinde; Veli KÜÇÜK ile Sami HOŞTAN'ın tanıştığını bildiğini, bazen muhabbetinin olduğunu, Sami HOŞTAN ile telefonda, Korkut EKEN hakkında konuştuğunu hatırladığını, ancak konuşmanın içeriğini hatırlayamadığını beyan etmiştir. Sedat Peker Sami Hoştan telefon görüşmesinde özetle; Sami HOŞTAN'ın "kardeş nassın" dediği, Sedat PEKER' in "teşekkürler saygı sunarım siz nassınız SAMİ ABİ" dedikten sonra Korkut EKEN ve Mehmet AĞAR ile ilgili konuştukları, S.PEKER' in "ben benim kardeşime de diyorum ki SAMİ ABİ" "SAMİ ABİ işte falanca kez adama on sene evvel Korkut EKEN bana demişti kiFilanca kez adamı ara" "150 Bin dolar ben vermiştim, O otoparkı alırken on SAMİ ABİ" dediği, Sami HOŞTAN'ın "Bu anlattığın şeyler hiç bişey diğil" dediği, Sedat PEKER' in "Ben VELİ PAŞAYLA Korkut abiyi barıştırmak, Yavuz ATAÇ'ı, Hepsine uğraştım. VELİ ABİYE gidiyorum, abi diyorum Korkut EKEN böyle böyle. Ya diyoduki bana boşver filan. Be diyodum abi böyle böyle sonra Korkut EKEN'e anlatıyodum. Sonra onları barıştırdım. Ertesi gün abi bi konu oldu. Yavuz ATAÇ bana dedi ki. Diyo Veli KÜÇÜK benim için şöyle yapmış, böyle yapmış. Veli Abiyi aradım. Dediki ya ben böyle bişey yapmadım ama sana söylemedim mi dedi" dediği, S.HOŞTAN'ın "Bize de zamanında ne söyledi biliyo musun? Bunu bize de, rahmetliyle bana da söyledi. VELİ PAŞA bana da söyledi. Rahmetliye de söyledi yani yani" dediği, Sedat PEKER'in "Abi Ayhan beyfendi demiş ki benim ismimin mafya babası olan SEDAT PEKER'LE beraber anılmasından üzüntü duyuyorum demiş ya böyle" dediği, Sami HOŞTAN'ın "Kim demiş" dediği, Sedat PEKER' in "Ayhan ÇARKIN" dediği, Sami HOŞTAN'ın "bi bakim şimdik anladım ben bunu o kim sana sonra dönücem tamam mı kardeşim" dediği, Sedat PEKER' in "tamam ABİ haber bekliyorum sizden" dediği, Sedat PEKER ile Atilla YILDIRIM'ın yaptıkları telefon görüşmesinde özetle; Atilla YILDIRIM'ın "bu Halil abi aradı Halil BAYINDIR" "BİDA VANLI Vural aradı bizim Vanlı Vural var Ankara da" "Onlar Güneydoğu ayarlamışlar sen gel" "kendi delegelerini memleketlerinin hepsini" dediği, Aralarında bir süre Korkut EKEN' in kuracağı Milli yol ve Ayhan ÇARKIN' dan bahsettikten sonra S.PEKER' in "yani onu arıyacam, SAMİ ABİYİ arıyacam ecdadının a… k..mun i.ye cezaevinde para getirmiştim cezaevinde yattıkları bütün her şeyi hazırlamıştık sonra savcıyı yaktılar cevazevi savcısını" dediği, yani şimdi örgül lideri falan söyleniyor. Aralardaki konuşmalara bakınız sayın başkan, Sedat PEKER'in "alo" dediği, Sami HOŞTAN'ın "kardeş neaaber" dediği, Sedat PEKER' in "ABİ teşekkür eder saygılar sunarım siz nasılsınız" "gene bi organizasyon varmış, filmler kurmuşlar benle ilgili" "olgun bana bi tane bi kağıt gösterdi" "siz bi yerde casino da kumar oynarken alınmışsınız ya ABİ" "o casino da alındığınızda burada birisi mi yakalanmış büyük silahla neymiş" dediği, Sami HOŞTAN'ın "KELEŞ vardı bi tane" dediği, Sedat PEKER' in "işte o çocuktan da böyle bi ifade almışlar, işte diyor ki ifadede de, ifade dedim resmi ifade değil yazı almışlar" "çok para alırdı, işte bu eylem yapacaktı filan" "ABİ buu buu ne oluyo yani bunun anlamı ne ABİ ben çıkaramadım, siz benim büyüğümsünüz" dediği, Sami HOŞTAN'ın "birden bire şimdi organize geldi yok bilmem neler bizim Hikayeden hikayeden şeyler yani, nihayetindee eee sen geldiğin zaman yüz" dediği, Sedat PEKER' in "ABİ bu ifadeyi alan kim" "SAMİ ABİ ben zaten rahatladığımızda sizi aricaktım" "başka bi konu ama, şimdi bu konuyu daha duyalı bir Dakka oldu, hemen sizi arıyım dedim, yani Olgun dedi ki SAMİ abimin de heralde dedi haberdar" dediği, şimdi değerlendirme geçmiş savcılarımız, Tespitlerden de anlaşılacağı üzere VELİ KÜÇÜK'ün iddialarının aksine, Sedat PEKER ile yoğun ilişkilerinin olduğu, birçok konuda görüşme yaptıkları anlaşılmaktadır. Bu şekilde Veli KÜÇÜK'ün, ERGENEKON dokümanında tanımı bulunan "MAFYA gruplarının tümüyle yeniden gözden geçirilmesi, deneyimli mevcut grupların karşısına yeni ve güçlü bir grup oluşturularak denetim ve kontrol altına alınmasının sağlanması" prensibini gerçekleştirdiği görülmektedir. Savcılar bu telefon tapelerine bakarak böyle bir oluşumun varlığına işaret ediyorlar. Ne yukarıdaki telefon görüşmelerinden ismi geçen şahıslar arasında bir emir komuta ilişkisi olduğu veya örgütsel bağ olduğu ortaya çıkmaktadır, ne de savcıların bu isabetsiz yorum veya değerlendirmelerinden böyle bir sonuca varmak mümkün değildir. Birbirlerine gıyaplarında küfür ederek konuşan, ancak karşılıklı konuşunca yaşları dikkate alınarak toplumsal nezaket kurallarımız içerisindeki hitap şekilleriyle birbirlerine hitap eden şahısların hangi nedenle aynı örgüt içinde yer aldıkları ortaya konulmamıştır. Hem iddianamede uyduruk dedikodu örgütü Ergenekon’un 1965’lerden önce kurulmuş bir NATO örgütü olduğunu iddia edeceksiniz hem de 2000’li yıllardan sonra yeniden organizasyonunun yapıldığını iddia edeceksiniz. NATO’nun görevlileri mi beceriksiz çıkmıştır yoksa Türkiye’deki varsayılan uygulamacıları mı? Yoksa bu suçlamalar veya tespitler, değerlendirmeler mi hayalidir? Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan 1965 yılına kadar olan dönemi bu örgütün hazırlık dönemi İse, bu varlığı iddia edilen ve devletin en derinlerine kadar nüfuz etmiş olduğu ileri sürülen her şeyden Her şeyden sorumlu gösterilen Bu organizasyon daha 2000’li yıllara kadar veya bu iddianamede adı geçen ve mafya lideri veya mensubu olduğu söylenen şahıslara kadar; kendi mafya gruplarını kuramamış mı 80 senede? Bundan sonra mı kuracaklarmış. Yani bu güne kadar 80 yıllık bu NATO destekli örgüt mafya kontrolünü sağlayamamışta bu uyduruk Ergenekon örgütü bundan sonra mı sağlayacak. Yukarıda işaret edilen telefon görüşmelerinde; aralarındaki örgütsel bağ ve faaliyetleri, emir komuta ilişkisini ortaya koyan bir konuşma olmadığı gibi, herhangi bir suç işlendiği, suç birliği yapıldığı konusunda da hiçbir anlaşma yoktur. Yani Savcıları bu konuda gerçekten insafa davet ediyoruz. Adı verilen insanlar daha önce suç işlemiş veya çeşitli suçlardan yargılanmış olabilirler. Ama bu onların her yaptıkların veya yapacaklarının yada konuştuklarının suç olduğunu göstermez. Böyle bir yaklaşım başta adı geçen şahıslar olmak üzere, herkese büyük bir haksızlıktır ve hukuka da uygun değildir. devam ediyor sayın başkan, Sami ile Yaşar Alaattin'in yaptıkları telefon görüşmesinde özetle; SAMİ' nin "alo" dediği, YAŞAR' m "EFENDİM ABİ" dediği, SAMİ' nin "Ya simdik bu senin şeee şeyden ismi nedir Lubada Lubada şey bu birine 400-500 bin lira şey var mı" dediği, YAŞAR'ın "KİM ABİ" dediği, SAMİ' nin "bu çeşme de, çeşme de" dediği, YAŞAR' m "ABİ ya o şerefsiz o ya o şerifsiz yani" dediği, SAMİ'nin "dün mevzusunu yapıyorlardı burada KARDEŞİM" dediği, YAŞAR'ın "yok ABİ sakın dinleme ABİ" dediği, SAMİ' nin "bende dedim YAŞAR'ın borcu olsa öderdi dedim" dediği, YAŞAR'ın "ABİ benim bilira borcum yok ona" dediği, SAMİ'nin "yok zaten benimle bir ilgisi yok beni ama böyle mevzusu yapınca benimle alakalı" dediği, YAŞAR'ın "ABİ sakın" "onun var ya ABİ onu var ya" dediği, SAMİ' nin "tamam vereyim bi dakka Alaattin Beye izah et bak bak" diyerek telefonu yanında bulunan ALAATTİN' e verdiği ve bir Yaşar ÖZ'ün olayı Alattin'e anlattığı anlaşılmıştır. 26.04.2006 günü saat:12.23 sıralarında Yaşar ile Aydoğan' ın yaptıkları telefon görüşmesinde özetle; Görüşmenin başlarında Aydoğan'ın muhtemelen Yaşar'ın İzmir Çeşme'deki Aydın ÖNCEL ile aralarındaki alacak ile ilgili Aydın'ın başlattığı icra konusu hakkında görüştükleri, YAŞAR'ın "bütün tedbirlerini almış durumdayım yani kendi üstüme benim çöp yok çöp" "o yazılan kaldıracak" dediği, AYDOĞAN'ın "şeyden bahsetti işte evrakları şeye vermiş galiba o birisine vermiş bizim etilerdeki özel gittiğimiz yer var ya abi" dediği, YAŞAR'ın "evet SAMİ ABİ" dediği, AYDOĞAN'ın "he SAMİ ABİYE dedim, sen şimdi kalkıp dedim yani ona mı, bunları mı bu insanları mı, yo hayır hayır dedi ne münasebet " dediği, Sedat ŞAHİN Sami HOŞTAN'ın görüşmesinde; Sedat ŞAHİN'in "merhaba ABİ" dediği, Sami HOŞTAN'ın "KARDEŞ ne haber, şimdi Vedat aradı da diyo ki, tahliye oldum diyor, dedim ki dedi ki ordan tahliye olduk eğe takıldık haberin var mı dedi yoldayım geliyorum dedi" "nalla haîla ya KARDEŞ" dediği, Sedat ŞAHİN in "buyur ABİ" dediği, Sami HOŞTAN'ın "şimdi ben görüştüm O KARDEŞLER le tamam mı" "o kardeşle görüştüm bunu da sana belirtim sana zaten bu yani Caner anlattığın şekilde bunun hiç bi olacak bi tarafı yok mu yani bu iş karışık çok üzüntüde ya bildiği gibi değil ya aldık konuştum, öyle biraz konuştum da çok üzüntüde ya iki gündür uyuyamıyorum diyo abi diyo be ne yapacağız " dediği, Sedat ŞAHİN' in "ben ne yapayım ABİ ya, ihale bana mı kalsın ABİ' dediği, Sami HOŞTAN'ın "yok sana ihale olur mu ya" dediği, Sedat ŞAHİN'in "ne diyeyim ABİ alacaklı orda verecekli orda" dediği, Sedat ŞAHİN ile İbrahim TATLISES'ın yaptıkları telefon görüşmesinde özetle; Sedat ŞAHİN' in "Merhaba İbrahim sana bişey soracam kafama takılıyorda sormadan edemeyecem, sen g.t misin?" "öyle misin değil misin" dediği, İbrahim TATLISES'in "kaç sefer aradım SAMİ ABİYNEN birlikte randevu aldık bir türlü şey yapmadık" dediği, Sedat ŞAHİN'in "duydun işte şimdi demek ki duymak zorunda bıraktın beni" "düşünürsen bulursun başka bir şey demiyorum sana" dediği, İbrahim TATLISES' in "ben aradım hayır kaç kere aradım" dediği, şimdi birilerinin İbrahim Tatlıses’e s.g.t. demesinin buraya alınmasının ne anlamı var biz anlayamadık. Sami Hoştan’ın alo 26,5,2004 Vedat ŞAHİN ile Sami HOŞTAN'ın yaptıkları telefon görüşmesi; Sami HOŞTAN' m "alo" dediği, Vedat ŞAHİN' in "ABİ merhaba" dediği, Sami HOŞTAN'ın "KARDEŞ ne haber" dediği, Vedat. ŞAHİN' in "sağ ol ABİ seni sormalı" dediği, sayın başkan bunları almışlar özür diliyorum. Okumaktan sıkılıyorum sıkılıyorsunuz biliyorum ama, bakın abi dedi merhaba dedi sormalı dedi telefon görüşmesi bitti. Allah aşkına ne örgütsel faaliyet ortaya koymuşlar burada yani çıkar amaçlı suç örgütü terör örgütü faaliyeti ne koymuşlar buralara bunların hiç birisi yok. Merhaba dedi o dedi bu dedi. Geçiyorum okumuyorum ben de sayın başkan. Bu telefon görüşmelerinin hiç birinde suç oluşturan suç oluşturan, yasadışı işleri açığa vuran, şahısların aralarındaki işbirliğini ortaya koyan konuşma yoktur. Bunun yanında adı geçen şahısların, hayali Ergenekon örgütü ile bağ ve ilişkilerini ortaya koyan konuşma da yoktur. Bu konuşmaların iddianameye uzun uzun alınmasının, hatta bazı küfürlü konuşmalara yer verilmesinin de hiçbir gereği yoktur. Sami Hoştan’ın hayali Ergenekon örgütünün, mafya kanadının lideri olduğunu ortaya koyan konuşma da yoktur. Yine Zaten bu konuşma kayıtları ve diğer suçlamalar ile ilgili savcıların sayın mahkeme itibar etmemiş olacak ki Sami Hoştan’ı tahliye etmiştir. Şimdi sayın başkan hem adama ulusal mafya lideri diyorsunuz örgüt adına, örgüt adına bütün mafyaları yönettiğini ileri sürüyorsunuz bu iddialar sayın mahkemenizce ciddiye alınmamış olacak ki yada kuvvetli suç şüphesi olmadığı görülecek ki, tahliye edilmiştir. Tahliye edilmesi elbette suçundan suçluluğundan beraat edeceğine delil değildir. ancak küfürlü konuşmalar merhabalar diğer şeyler vs. ler iddia neydi sayın başkan? İddia şu, deniyor ki Sami Hoştan bu hayali Ergenekon örgütü adına Türkiye’deki bütün mafya örgütlerini yönetiyor. Mafyanın Türkiye’deki lideri Sami Hoştan. Gerçekten bu böyle olabilir. Eğer bu böyle olduysa böyle oluyorsa savcılardan beklenen şey şudur. Bütün bunların somut delillerini faaliyetlerini hangi eylemleri hangi emir komutalar içerisinde yaptıklarını ortaya koymalarıdır. Bunun böyle olmadığını da görmekteyiz. İfade tutanakları; sayın başkan kaça kadar süremiz var nasıl”

Mahkeme Başkanı :” neye başlıyorsunuz bitireceğiz onu şimdi.”

Sanık Kemal Yalçın Alemdaroğlu müdafii av. Metin Çetinbaş .” bir 15 dakikadır 3:30’a kadar “

Mahkeme Başkanı :” nedir “

Sanık Kemal Yalçın Alemdaroğlu müdafii av. Metin Çetinbaş :” ifade tutanaklarına değiniyor iddianamede isterseniz ifade tutanaklarını özetl geçeyim şu bölümü şu cildi bari bitirmeye çalışayım. “

Mahkeme Başkanı :” bitirin, bitirin olmazsa “

Sanık Kemal Yalçın Alemdaroğlu müdafii av. Metin Çetinbaş :” yada ifade tutanakları Tuncay Güneyin beyanlarına işaret edilmiş Sami Hoştan’la ilgili. Tuncay Güneyin açıklamalarının hukuki değeri olmadığı ortadadır. Yani burada Tuncay Güneyin bahsettiği iddianamede yazılan bölümde önceki olaylar mıdır? Sami Hoştan’ın yargılanması mahkumiyetiyle ilgili önceki olaylar mıdır? Sonraki olaylar mıdır? Belli değildir. Gene yer zaman mekan mefhumunun olmadığı bütün askeri şahısları ve askeri istihbarat örgütlerini uyuşturucu kaçakçısı gibi takdim eden konuşma olduğu, ifade etmiştik. Tuncay Güneyin beyanlarıyla ilgili daha önceki açıklamalarımızı burada tekrar etmekle yetiniyoruz. Yine iddianamede Sami Hoştan’ın Şüpheli Sami HOŞTAN'ın Emniyet Müdürlüğü’nde alınan ifadesinde; Tuncay Güneyle ilgili Veli Küçük ifadesinde şüpheli Emin Gürses’in ifadesinden alıntılar yapılıyor. Veli Paşa’nın sinirlendiği vs. soruluyor. Yine bu telefon görüşmesi ve ifadelerden Sami Hoştan’ın veya Veli Küçük’ün bu telefon görüşmeleri veya ifadelerden; Sami Hoştan’ın veya Veli Küçük’ün Türkiye’deki tüm yasa dışı çıkar amaçlı suç örgütlerinin liderleri veya üst yöneticileri olduğunu çıkarmak mümkün değildir. Burada ileri sürülen olaylar ve suçlamalar 1990 yılından iddianame tarihine kadar olan geniş bir süreci kapsamaktadır. Yani yaklaşık en az 15 yıllık bir süreçte, şahısların değişik tarihlerde değişik olaylar hakkında konuştukları anlaşılmaktadır. Bunun yanında bu arada adı geçen kişi ve grupların ayrı ayrı bireysel suçları söz konusu olabilir. Veya kendi grupları içinde değişik suç işlemeleri de söz konusu olabilir. Nitekim adı geçen ve mafya denilen örgütler yüklenen suçlarla ilgili kendi adları ile oluşturulan küçük gruplar yönünden yargılanmışlar, bazı suçlardan mahkum olmuşlar bazılarından da beraat etmiştir. Halen sürmekte olan davaların olduğu da anlaşılmaktadır. Ancak bunların bir çatı altında toplanıp örgütlendiklerine dair somut hiçbir delil yoktur. Zaten bunun böyle olmadığı, telefon konuşmaları ve ifadelerden de açıkça anlaşılmaktadır. Eğer savcıların iddia ettiği gibi ismi geçen kişi ve gruplar arasında bir bağ ve emir komuta ilişkisi olsa, idi o takdirde birbirlerinden para istemeleri, rüşvet istemeleri iddiaları gündeme gelmezdi. Olsa olsa, “bu para ödenecek” talimatı verilirdi. Bu talimatı alan kişiler arasında da herhangi bir tartışma yapılmazdı. Sanıklar da suçlamaları kabul etmediklerine göre, Aksi yöndeki suçlamalar hayal ötesi komplo teorilerinden ibarettir. Hukuki dayanaktan yoksundur. Daha önce de söylendiği gibi, bazı şahısların yaşlarının büyük olması nedeniyle aralarında konuşmalarda abi vs gibi tanımlamalar getirmeleri, örgütsel bağdan ziyade toplumsal geleneğimiz olan yaşı saygıdan ibarettir. Başka bir şey değildir. sayın başkan, şimdi Sedat Peker’in Ergenekon ile bağlantısı olan bölüm, isterseniz bırakayım sayın başkan. “

Mahkeme Başkanı :” doğrudur “

Sanık Kemal Yalçın Alemdaroğlu müdafii av. Metin Çetinbaş :” ayrıla bilir miyim sayın başkan taleplere geçeceksiniz. “

Mahkeme başkanı : “ tabi, geçtik, geçtik. Sanık müdafiin savunmasının tepsine diğer sanıkların müdafilerinin alınacak beyanları ve talepleri dikkate alınarak bu oturuma mahsus olmak üzere son verildi. Sanık müdafiin savunması sırasında bir kısım sanıklar müdafileri av. Zeynep Küçük, av. Murat Bülent Hattatoğlu ve av. Taner Uzun’un geldikler görülmekle huzurdaki yerlerine alındı. Hazır diğer sanıklar müdafilerin beyan ve taleplerinin alınmasına geçildi. “



Sanık Semih Tufan Gülaltay söz istedi verildi : “ Sayın başkanım saygı değer yargıçlar Ergenekon davasının sanığı olmamda savcılık makamının iddianamede tam 13 yerde zikrettiği aleyhimde tanık olan Esra Feride Gökçimen ve Muzaffer Gökçimen’in bir devlet kurumundan para alarak aleyhimde tanıklık yapması için yönlendirildiğini ve bu kurumun başbakanlık tanıtma fonu olduğunu öğrenmiş bulunuyorum. Huzurunuzda bin bir iftirayla 27 aydır tutukluyum ve hakkımda ipe sapa gelmez iftiralar yapıldı. Bu iftiraları bu beyanları veren kişileri başbakanlık tekrar ediyorum. Başbakan Recep Tayip Erdoğan’a bağlı başbakanlık tanıtım fonundan nemalandıklarını bu fonun başındaki genel sekreterle ki, bu genel sekreterin adı Nevzat Gökçimen’dir. Muzaffer Gökçimen’in amca çocukları olduğu yine kendi yakınları tarafından birkaç ay evvel avukatlarıma bildirilmiştir. Ancak bu konuda avukatlarımın belli bir dönem tahkikat yapmaları bu işin derinliğini araştırmaları birkaç ay sürdü. Yalnız bu çalışmalarımız olgunlaşmış bulunuyor ve bu işin artık gerçek noktasına indiğimiz için bugün bu meseleyle ilgili yüksek heyetinizden 7 maddelik talebim olacak efendim onları okumak isterim. İstanbul 13. Ağır ceza mahkemesine, 16 Mayıs 2006 tarihinde Danıştay cinayeti işlenmiştir. Bu olaydan sonra uzak ve yakın bir ilgim olmadığı halde bir kısım yayın organlarında aleyhimde yayınlar yapılmıştır. 19 Mayıs 2006 günü yazıhaneme gittiğimde neredeyse bir gazeteci ordusuyla karşılaştım. Kanal D, ATV, SNN Türk, Star TV, ve Samanyolu TV gibi televizyon kanallarının çekim yaptığı bir basın açıklaması yaptım. Bu basın açıklamasını da üzerine basa basa Danıştay saldırısının bizzat Recep Tayip Erdoğan’ın emriyle yapıldığını emin kaynaklardan haber aldığımı söyledim efendim. Yani basın toplantısı yapıyorum ve bu basın toplantısında Türkiye cumhuriyetinin başbakanının bu suikastın direk emri veren kişi olduğunu söylüyorum. O saatten sonra hakkımdaki bütün yayınlar durduruldu. Bir gizli el devreye girerek hakkımdaki aleyhimdeki bütün beyanlar bütün iftiralar durduruldu. Yada ben zannettim o günlerde, fakat gerçeğin böyle olmadığı daha sonra ortaya çıktı. Yani 19 Mayıs 2006 tarihinden kısa bir süre sonra 11 Temmuz 2007 günü Esra ve Muzaffer Gökçimen çifti İstanbul organize suçlar şubesine gidiyor efendim. Şube de hakkımda şikayet dilekçesi vererek benden davacı oluyorlar. Ve bu dilekçeyi bahane eden İstanbul organize suçlar şubesi görevlileri savcılıktan hakkımda tahkikat izni kopartıyorlar. Bu tahkikat izniyle birlikte yasa dışı telefonların dinlenmesi işte ajan kullanma gibi her türlü metotlarla aleyhimde tahkikat başlıyor. Sayın başkanım Ergenekon iddianamesinde toplam 13 kere tekrar edilmiş olan hakkımdaki tek suçlama işte bu Esra ve muzaffer Gökçimen’in ifadesi olup bu ifadede Esra Gökçimen Muzaffer Tekin ve Alpaslan Arslan’ı Danıştay cinayeti öncesi büroma gelerek benle toplantı yaptıklarını ve bu saldırıyı birlikte planladığımızı iddia etmiştir. Beni karşınıza sanık olarak getiren tek iddia budur efendim. Benimle ilgili dosyada hiçbir şey yoktur. Esra ve Muzaffer Gökçimen 37 ayrı suçtan 6 yıldır aranan hiç tanımadığım bir şahıs. Yine çete liderliği cinayet 17 ayrı suçtan aranan yine hiç tanımadığım başka bir şahıs organize suçlar şubesinde sözde müşteki yapılmıştır. Bakınız efendim, aranan insanlar sözde müşteki yapılarak sorgum yapılmıştır. Ve bu fezlekeyle 6 nisan 2007 günü tutuklanmam sağlanmıştır. İstanbul 12 Ağır ceza mahkemesinde yapılan ilk duruşmada Esra ve Muzaffer Gökçimen’in gasp edildiğini iddia ettiği patentlerin Türk patent enstitüsünde kaydı bile olmadığı ortaya çıkmıştır efendim. Patent haklarımız gasp edildi deniyor çete liderliğiyle suçlanıyorum. Ortada patent yok. Savcılık bakmamış bile böyle bir patent var mı bu adam böyle bir şey yapmış mı? hayır. Gasplar hakkında tahkikat açılmış ve tutuklanmışım. Devam ediyorum efendim, sözde müşteki Esra ve Muzaffer Gökçimen mahkemenin tutuklama ihtarına rağmen mahkeme duruşmalarından kaçtılar. En sonunda 5. duruşmaya yani 22 eylül 2008 günü mecburiyetten gelen Esra Gökçimen ifadelerinin tamamının yalan olduğunu vicdanen rahatsız olduğunu heyetin önünde söylemiştir. Bunun üzerine savcı ve heyetin neden bu insanlara iftira attın sorusu karşısında kocam Muzaffer Gökçimen’in baskısıyla yalan söylemek zorunda kaldım diyerek ağlamaya başlamıştır. Sayın başkanım bu hanımın ağlamaları bu hanımın sızlanmaları karşısında İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi bilmiyorum nedendir bu hanım için tutuklama kararı kesmeyerek kocası Muzaffer için tutuklama kararı vermiştir. Muzaffer Gökçimen’in şahsıma yönelik komplo ile iftiralar ile dolu bir ifade ile bu komploda rol alan bir piyon olduğu aydınlansa da onun üzerinden bu komployu planlayan gizli eller o tarihlerde henüz çözememiştik. Ancak bir takım duyumlar alıyorduk bir takım bilgiler alıyorduk elimize henüz bir belge bir delil ulaşmış değildi. Muzaffer Gökçimen’in bir yakını birkaç ay evveline kadar avukatlarıma giderek başbakanlık tanıtım fonu genel sekreteri Nevzat Gökçimen’in talimatıyla Muzafferin şahsıma yönelik komploda yer aldığını Nevzat Gökçimen ile Muzafferin akraba olduklarını bildirmiştir. Bu tarihten sonra avukatlarımın yaptığı araştırmalarda da bu akrabalık bağı doğrulanmıştır. Nevzat Gökçimen’in başbakanlık tanıtım fonu genel sekreteri makamında Muzaffere çeşitli menfaatler temin ettiği ve bunların karşılığında ajan provokatör olarak görev yaptırdığını öğrenmiş bulunuyoruz. Muzaffer Gökçimen’e AKP’li belediyelerden promosyon veya tanıtım işleri verilmiş. Ağustos 2007 de hürriyet gazetesinde Şehriban Ogan adlı muhabir kaynaklı bir haberde Muzaffer Gökçimen’in bir ürün için diyanet işleri başkanlığı din işleri yüksek kuruluyla dinen uygundur belgesi verilmek suretiyle Muzafferin güya icat ettiği Teyemmüm seti olarak adlandırdığı ürünü pazarlanmasına destek sağlanmıştır. Bu gazete haberini de size yine taleplerimle birlikte efendim delil olarak sunacağım. Şahsıma yönelik komploda yer alan iftiracı alçak devlet hazinesinden desteklenerek hizmetin karşılığı verilmiştir. Muzaffer Gökçimen’in ipe sapa gelmez iddialarını ciddiye alan savcılık hakkımda çete liderliğinden ve gasp iddiasından dava açmıştır. Benimle beraber ulusal birlik platformunun üyesi 14 kişi tutuklanmıştır. Bu akıl dışı iftirayı gerekçe olarak kabul eden sayın Ergenekon davasının savcıları da bunu ciddiye alarak bu saçmalıkları ciddiye alarak bana Ergenekon üyeliğinden dava açmıştır. Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın kendisine Ergenekon davasının savcısı ilan etmesi toplum tarafından şaşkınlıkla karşılanmıştır. Şimdi ben Tayip Erdoğan’ın neden kendisini davanın savcısı olarak nitelendirdiğini gayet net anlayabiliyorum. Tayip Erdoğan bu dava içerisinde ajan istihdam etmek suretiyle komplo ürettiği ortaya çıkmıştır. Tayip Erdoğan’a bağlı bürokratın akrabası bizzat başbakan’ın emir komutasında yalancı şahitlik yapmıştır. İftiralar ile komplo kurulmasında rol almıştır. Tayip Erdoğan’ın bu aşamada neyi inkar edeceği doğrusu çok merak ediyorum. Muzaffer Gökçimen’in 9 aydır polis tarafından arandığı ayrı. Bakınız efendim 9 aydır bu şahıs aranıyor bu şahsın adı ayrıca Ergenekon savcılarındaki tahkikatta da geçiyor. Ne hikmetse bu insan bulunamıyor. Halbuki Muzaffer Gökçimen’in belediyeler ve devlet kurumlarından iş aldığını ve elini kolunu sallayarak gezdiğini yakınlarım vasıtasıyla avukatlarım vasıtasıyla haber almaktayım. Belli ki bu şahıs korunuyor. Belli ki bir gizli el tarafından bu şahsa verilen bir takım vaatlerle bu insan korunuyor. Başbakanlık fonu bünyesinde istihdam edilmiş olan bu ajana sahip çıkıldığı ortadadır. Nasıl Tuncay Güney başbakanlık Osmanlı arşivlerinde kamufle bir görevde bulunuyorsa, başbakanlık tanıtım fonu genel sekreteri Nevzat Gökçimen de kendi ajan kadrosunu oluşturarak Tayip Erdoğan’a karşı olan kesimlere iftira atarak komplo kurmaktadır. Sayın başkanım yüce mahkemenizden şu taleplerimi arz edeceğim. 1- başbakanlığa yazı yazılarak Nevzat Gökçimen ile Muzaffer Gökçimen arasındaki akrabalık bağının sorulması, 2- başbakanlık tanıtım fonunun hizmet binasına 1,1,2006 tarihinden beri çok önemli efendim Muzaffer Gökçimen’in ziyaret tarihlerinin tespit edilmesi için yazı yazılması ve bu ziyaretlerin kamera görüntülerinin istenilmesi, 3- İstanbul veya Ankara ticaret odalarına yazı yazılarak Muzaffer Gökçimen adına kayıtlı şirketlerin tespit edilmesi, 4- başbakanlık tanıtım fonundan 2005,2006,2007,2009 yıllarında hangi şirketlere ve şahıslara ne kadarlık tanıtım kaynakları aktarıldığının tam listesinin istenilmesi, 5- İstanbul ve Ankara büyük şehir belediyelerine yazı yazılarak büyük şehir belediyesinin ve AKP’li ilçe belediyelerinin 2005,2006,2007,2008 yıllarında promosyon ve tanıtım ihalelerinin verdiği şirketlerin listesinin istenilmesi. 6- diyanet işleri din işleri yüksek kuruluna muzaffer Gökçimen’in Haziran, Temmuz, Ağustos 2007 tarihinde teyemmüm seti adlı ürünü için dine uygundur belgesi almak için yaptığı başvurunun sorulmasını, 7- yüksek heyetinizin İstanbul 12 Ağır Ceza Mahkemesi zabtını 6 ay evvel sizlere ibraz etmiştim. Yüksek heyetinizin bu zapta bu zaptı da tekrar inceleyerek bu zabıtla birlikte Ergenekon iddianamesinde aleyhimde tam 13 yerde yalan beyan ve iftiralarla dolu ifade vermiş olan Esra Feride Gökçimen ve Muzaffer Gökçimen’i adli mercileri yanıltmak suç tasnii yapmak ve iftira atmak suçlarından tutuklamasını suç duyurusunda bulunmasını saygılarımla arz ederim efendim. “

Mahkeme Başkanı :” Peki bu şeyden o yargılandığın dosyada talepte bulundun mu “?


Yüklə 431,32 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin