Sanık Semih Tufan Gülaltay :” efendim neler yapmadım “
Mahkeme Başkanı :” talepte bulundun mu o mahkemeye, bu adamlar senin muhatabın orda o dosyada. O dosyadan olaya müdahil olarak katılan kişiler “
Sanık Semih Tufan Gülaltay : “ efendim ben burada huzurunuza sayın başkanım, ben burada huzurunuza Ergenekon davasının sanığı olarak getirilmem için bir dosya tanzim edildi. Yani olayı şöyle anlatayım. “
Mahkeme Başkanı :” tufan biliyoruz anlatmana gerek yok. Oradaki olaya dosyada anlattığın dosya o dosya senin yargılandığın tutuklu bulunduğun dosya o dosya burada tutuklu değilsin biliyorsun bu dosyada tutuklu değilsin orada tutuklusun o dosyada tutuklusun. O dosyanın da mağdurları konumunda olan kişilerdir bunlar. “
Sanık Semih Tufan Gülaltay :” hayır efendim bakınız “
Mahkeme Başkanı :” nedir onlar müştekisi değil mi olayın müştekisi konumunda değiller mi? dinle beni. “
Sanık Semih Tufan Gülaltay :” gözden kaçırdığınız bir şeyler var sayın başkanım. “
Mahkeme Başkanı :” şimdi bunları sen bu taleplerini o mahkemede ileri sürdün mü? Onu bana söyle “
Sanık Semih Tufan Gülaltay :” sayın başkanım biz o mahkemede bu insanları iftiracı olduklarını ortaya çıkardık bu yeni bir gelişme. Bakınız bu gelişme neden burayı ilgilendiriyor neden buraya illiyet bağıyla bağlı onu arz ediyorum. Bakınız efendim, iddianamede 13 yerde bu insanların bu beyanlarıyla başbakana suikast düzenlemek ve Danıştay suikastına iştirak etmekle ilgili suçlanıyorum. Ve bu yüzden de sayın savcılar iddianamede benimle ilgili cezalandırma talebinde bulunuyor. Yani huzurunuza sadece ve sadece bu ifadelerden dolayı getirildim. Yoksa başka ya, ben kendi hususumda kendi konumumdan dolayı arz ediyorum. Yoksa şahsımla ilgili en ufak bir delil en ufak bir tanık en ufak bir belge telefon görüşmesi yoktur. “
Mahkeme Başkanı :” şimdi sana benim söylediğimi anladın mı?
Sanık Semih Tufan Gülaltay :” ben anladım da “
Mahkeme Başkanı :” anladın, talepte bulundun mu? Şunları şu bize talepte bulunduğun o hususları o konuda o mahkemede bir talepte bulundun mu? “
Sanık Semih Tufan Gülaltay : “ efendim bu yeni bir gelişme bakınız. “
Mahkeme Başkanı :” bulunmadın mı “?
Sanık Semih Tufan Gülaltay :” hayır “
Mahkeme Başkanı :” tamam anlaşıldı, konu anlaşıldı o zaman tamam bitti. “
Sanık Semih Tufan Gülaltay : “ şimdi ben şu anda bu davayla ilgili yargılanıyorum. Ve şahsımla ilgili ifade veren kişilerin konumu budur efendim. Yüce mahkemenizden bunu talep ediyorum. Karar size aittir. “
Mahkeme Başkanı :” konu anlaşıldı Tufan. Dilekçenizi verin bize dilekçenizi “
Sanık Semih Tufan Gülaltay .” sağ olun efendim. “
Sanık Nusret Senem söz istedi verildi :” sayın başkanım, 5,6,2009 tarihli celse’nin 9. numaralı bendinde işçi partisi genel merkezinde yapıldığı iddia olunan yakalandığı iddia olunan ve suç konusu yapılan 4 adet CD’nin naip hakim vasıtasıyla incelenmesine karar verdiniz. Sayın başkanım yaklaşık 15 aydır Nihayet bir yasalara uygun bir hukuk makamı bu incelemeyi yapacak. Ceza muhakemeleri usul kanununun 22. maddesine uygun inceleme ancak yeni gündeme geliyor. Vereceğim efendim vereceğim. Ekleriyle birlikte dosyayla birlikte. Savcı veya hakimin incelemek sorumluluğu vardır. El konulan belgelerle ilgili olarak. Oysa dosyada bulunan inceleme raporları bu CD’lerle ilgili inceleme raporu 294. klasörde ve polis tarafından incelenmiş polisin ön yargılı bir sürü değerlendirmeleri var. Bunların hepsi dilekçemde sıralıyorum. Onları da takdim edeceğim. Şimdi efendim bu 4 CD 21.3.2008 tarihli işçi partisi genel merkezinde yapılan aramada bulundu deniyor. Arama kararları dosyanızda. Şimdi aynı şekilde arama kararını tekrar takdim edeceğim. Arama kararı burada elimde. Sayın naip hakimimizin kolayca incelemesini sağlamak bakımından onları da bir dosya yaptım takdim edeceğim. Arama kararında bu 4 CD kesinlikle yok. Arama tutanağında, arama kararı diyorum özür dilerim. Arama tutanağında yok. Arama tutanağında bazı CD’lerin seri numaraları var markaları var. Fakat bu 4 CD kesinlikle bu tutanakta yer almıyor. Deniyor ki arama tutanağında işçi partisi genel merkezinde 4. katta girişe göre sekreter odasında girişe göre sağ masa üzerinde bu CD’ler bulundu. Genel başkanın odası değil odası. Genel sekreterin odası. Her hangi bir yöneticinin odası değil. O CD’lerin diyelim ki orada bulundu. Bizimle bağını kurmak ta mümkün değil. Şahsımızla şahıslarla, ceza hukukunda biliyorsunuz ceza ve fiil şahsidir. İşçi partisinde eğer öyle bir belge bulunduysa o konunun yargılanmasının yapılacağı yer burası değil. Kaldı ki o CD’lerin içerisinde bu davayı ilgilendiren bu davayla bağlantı kurmayı sağlaya bilecek bir şey de söz konusu değil. Mesela 4 tane olaydan söz ediliyor. İşte Yargıtay olayı Yargıtay binasına suikast iddiası efendim Yaşar Büyükanıt’a suikast iddiası vs. şimdi bunların bu davayla bağlantısını gösteren bir şey yok. Nitekim 2. iddianamede sayın savcılar 2. iddianamenin 102 ve 105. sayfalarında açık olarak bu konularla ilgili suç isnadında bulunmadıklarını ifade etmişler. Örgütün delili olabilir ama suç isnadında bulunmuyoruz. Hazırlık hareketleri cezalandırılamaz diye açık olarak belirtmişler. Bu CD’ler işçi partisinde bulunmadı. Aramaların nasıl yapıldığını sizlere uzun uzun anlattık sayın başkan. Peki bu CD’ler nereden çıktı? Nereden çıktı bu CD’ler? Sayın başkanım bu 4 CD’nin nereden çıktığını kanıtlayan bir kısım olgular var. Bu olguları tek tek arz etmek istiyorum. Öncelikle şunu belirteyim. Bu CD’ler ikametgahımızda bulunmadı. İstanbul da partinin merkezi arandı orada bulunmadı. Sayın genel başkanımızın evi arandı orada bulunmadı. Orada yüzlerce CD var. Benim evim ve konutum arandı orada bulunmadı. Sadece iddia konusu 4 tane CD genel merkezde bulundu deniyor. Binlerce CD var bulunan. Sadece genel merkezde bulunan 1047 adet CD,DVD bant vs. var. Bu belgelerin arandığı gün aynı zamanda bilgisayarlarımıza da el kondu. Daha sonra birkaç ay sonra bu bilgisayarların tamamı iade edildi. Tamamı iade edildi. Ve hiç birinde bu CD’lerin oluşturulduğunu gösteren bir kanıt bulunmadı. Bulunmadığı için iade edildi. İncelemeler tamamlandı bütün belgeler bütün bizim genel merkezden İstanbul ilimizden evlerimizden konutlarımızdan alınan bütün bilgisayarlar iade edildi. İstisnası yoktur bir tanesi dahi istisna değil tamamı iade edildi. Biz bunları her halde havada falan bir yerde oluşturmadık. Oluşturulduğu bir yer olması lazım. Demek ki işçi partisinde oluşturulmadığı kesin bunların. Ben …….. birinci oldu budur işçi partisinde bulunmadığının oluşturulmadığının birinci kanıtı. Sayın başkanım bu CD’lerden birinde Veli Küçük PDF diye bir dosya var. ş CD princo marka o 4 CD’nin birisi seri numarası da var. Polisin inceleme raporunda burada bir şema var. Şemanın ismi emekli general Veli Küçük’ün illegal yapılanması. Burada Ekonomi Lobi, isimler var altında işte Şevket Sabancı, Üzeyir Garih, Korkmaz Yiğit, Hayyam Gariboğlu vs. muazzaf subaylar var TSK diye başlık altında, siyasiler var patiler sayılmış. ANAP, DYP, FAZİLET PARTİSİ, DYP, DSP, Çile Çiçekleri vs. Tansu Çiller, gidiyor. İlişkili guruplar ülkü ocakları, ulusal güç birliği vs. gibi şeyler var. Silahlı mafya vs. böyle gidiyor. Bu belge princo CD içerisine konmuş. Bu belge bilgisayarda oluşturulmuş bir belge. Fakat ne görüyoruz, bu belge Tuncay Güneyin 2001 yılındaki sorgusu sırasındaki elle yazdığı Ergenekon şeması. Aynısı bire bir hiçbir isim farklılığı yok. Sadece bilgisayara geçmiş. Şimdi bu belgenin bizim partimizde bulunmasının hiçbir ihtimali yok. Bu emniyetin hazırladığı bir belge besbelli. Kendileri bu el yazısı, şemaya almışlar ve ondan sonra hazırlamışlar. Bu şekilde başka bir şema haline getirmişler. Bunu nerden anlıyoruz. Emniyette hazırlandığını, Adil Serdar Saçan mahkemenize bir dilekçe gönderdi. Orada dedi ki siz Tuncay Güney belgelerini arıyorsunuz ama o belgeleri yanlış isimle arıyorsunuz. İsmi emekli General Veli Küçük’ün illegal yapılanmasıdır bu isimle ararsanız istihbarat dairesinde bu isimde ararsanız biz oraya bu isimle gönderdik. Ararsanız bulursunuz dedi. Ben de bunun üzerine uyandım. Bu belgelerin aynı belge olduğunu ve bunun emniyette hazırlanmış olduğunu o, yazı üzerine o dilekçe üzerine anladım. Bu belge İstanbul Emniyet müdürlüğünde olan bir belge ama başka hiçbir yerde olma ihtimali yok. Aynısı ikisini de takdim ediyorum. İkinci olgu dediğim gibi budur. Bu belge İstanbul bu CD’ler bu belge CD’lerin İstanbul Emniyet Müdürlüğünde hazırlanmış olma ihtimalini gösteriyor. Veya istihbarat olduğuna göre istihbarata verdim diyor Adil Serdar Saçan Emniyet Genel Müdürlüğü istihbarat dairesinde olması muhtemeldir bunun. Bunu takdim edeceğim size. 3. olgu efendim bu CD’lerin işçi partisinde hazırlanmadığını işçi partisine tertip yapmak amacıyla aramadan sonra deliller arasına konduğunu gösteren 3. belge. Avukat Levent Göktaş’ın sayın genel başkanımıza gönderdiği bir mektup var. Mektubu takdim edeceğim. Mektup Levent Göktaş tutuklandıktan ve bu cezaevine konduktan sonra sayın genel başkana yazılmış. Koğuşunu yazmamış gerçi ama buraya yazılmış. Mektupta genel başkanın yazmış olduğu Ergenekon isimli kitabı okuduğunu ve o kitaptaki bir dosyanın sayın genel başkana da emniyetteki sorgusunda sorulduğunu gördüğünü aynı dosyanın gözaltına alındığı sıra kendi bürosunda yapılan armada bir başka avukat arkadaşın masasında bulunan DVD içerisinde de olduğunu ve aynı olduğunu gösteriyor ve bunu bu diyor yeni bir komplo için yani bir komplo için size örnek olabilir diyor. Bunu mahkemeye de sunabilirsiniz diyor. Bunu mahkemeye de sunabilirsiniz diyor. Şimdi bu belge bahsettiği belge Yargıtay’la ilgili notlarım isimli pirinko isimli CD içerisinde bulunan bir dosya. Yargıtay’la ilgili notlarım. Bakın Yargıtay’la ilgili notlarım dosyasında neler varmış? Aynı Yargıtay 8. Hamdi Yaver Aktan’a teşekkür ederim. Bu not aynen Levent Göktaş’ın büromda bulundu dediği DVD içerisindeki notun aynısı. Mektubunda onu belirtiyor. Bu ifade Yargıtay 8 Hamdi Yaver Aktan’a teşekkür edelim notu aynı şekilde elba isimli, pirinko dediğim yanlış söylemişim elba isimli CD içerisinde polis inceleme raporunun inceleme raporunun dizi 80’inde bulunuyor. Hem birinci sayfada belirtilmiş hem de aynı raporun bu konuyla ilgili ikinci sayfasında yani 79. dizide de aynı ifade yer almış. Şimdi Levent Göktaş isimli avukat meslektaşımı ben sadece gözaltına alındıktan sonra duydum emekli bir subayımız hiçbir şekilde hayatımda tanımam. Bu dosya hem onda bulunuyor hem ben de bulunuyor. Aynı ifadelerle Yargıtay’la ilgili notlarım ve içindeki bilgi de aynı. Bu nasıl olabilir? Polis bana koyduğunu benimle irtibatlandırdığı CD’ye koymuş aynı şekilde Levent Göktaş’la ilgili CD’ye de koymuş. Ancak bu şekilde izah edilebilir. Çünkü ikimizin bir araya geldiğini gösterir hiçbir şey yok. Milyarda bir bile olmaz. Aynı şeyleri düşüneceğiz aynı kelimeleri aynı noktalarla. Bakacaksınız aynı. Yazı karakteri de aynı ifadelerde aynı efendim tırnak üzerindeki tırnak işareti e aynı her bir şeyi aynı. Bir tek ihtimal var ancak bir merkez. Bu soruşturmayı yürüten merkez bunu hazırlamışsa mümkündür bu. Bunu hazırlayan merkez hangi merkez? Soruşturmayı yürüten merkez. Bunu savcılar mı yaptı? Emniyetçiler mi yaptı? Onu bilemem. Ama o soruşturmayı yürüten merkez bu CD’yi üretmiş bu belli bunu kanıtlıyor. Bu iki kanıtı da aynı şekilde takdim edeceğim. Şimdi bir başka kanıt sayın başkanım bir liman lokantası yemeği hikayesi var. Liman lokantası, işçi partisinde bulunan şimdi ismini zikrettiğim Elba marka seri numarası M4C524B-R2 - 09-40 numaralı CD. Bu Yargıtay’la ilgili notlarım isimli word belgesi deniyor. Bu belgede polisin yaptığı incelemeye göre bu CD 01.02.2008 tarihinde oluşturulmuş. Oluşturma tarihi bu. 02,01 yani Ocak 2 2008 tarihinde oluşturulmuş. Biz gözaltına alınmadan yaklaşık iki ay önce 3 aya yakın 3 ay süre önce. Şimdi efendim bu CD’de deniliyor ki, AKP iddianamesini Ankara liman lokantasında General Levent Ersöz Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı yardımcısı Ömer Faruk Emin Ağaoğlu işçi partisi genel sekreteri Nusret Senem ve bu davadan tutuklu Ergün Poyraz bir yemekte oturdular konuştular ve belli konuları onlar birlikte tasarladılar deniyor. Bu basında da yer aldı. 25 Mart 2008 tarihli Yeniçağ gazetesinde Aslan Bulut’un köşesinde bu yazıldı. Ben de o gün gözaltına alındım. Ben o gün onu okudum, kim bu saçmalığı yapmış diye gülüp geçtim. Ama akşamüzeri de gözaltına alındım. Yani saçma olmadığı ortaya çıktı. Sonra bu belge bu polisin incelemelerinde ortaya çıktı. Şimdi efendim, bu Yargıtay’la ilgili notlarım dosyasındaki bu ifadeler gerçekten bir tertip kurulduğunu bir komplo yapıldığını kanıtlıyor. Nasıl kanıtlıyor onu da söyleyeyim. Bakın şimdi aynı word belgesinin içerisinde şöyle bir ifade var; AKP dosyasını Emin Ağaoğluna iletelim böyle bir not yazmışız. Görüşünü alalım limandaki yemeğe yetiştirelim yemeğe Emin Ağaoğlu dışında Ergün Poyraz, Levent Ersöz paşa da gelecek. Söz konusu polisin değerlendirmesi bu. Söz konusu belgenin oluşturma tarihine bakıldığında 02.01.2008 tarihinde oluşturulduğu dolayısıyla AK partinin kapatılmasına kapatılması iddianamesi açılmadan yaklaşık 3 ay öncesinde adı geçen şahısların bir araya gelerek AK partinin kapatılmasıyla ilgili hazırlık yaptıkları değerlendirilmektedir. Tarih burada son derece önemli oluşturma tarihi. 02.01.2008 Ergün Poyraz bu tarihten 7 ay önce kandıra cezaevinde tutuklu. 27 Temmuz 2007 tarihinde Ergün Poyraz gözaltına alınmış. Bu CD ne zaman oluşturulmuş? 02.01.2008 yani 7 ay 6,5 küsur ay. Ergün Poyraz cezaevinden çıkıp her halde bunu birlikte liman lokantasında yemek yemedik. Bir tesadüf daha sayın Levent Ersöz generalimiz o da tutuklandı. Onun İstanbul 250.maddeyle yetkili CMK 250 maddeyle yetkili mahkemede verdiği ifadesi var. O ifade aynı zamanda bu davanın 2. iddianamesinde de konmuş. Aynen konmuş. 732. sayfası sayfasını söylüyorum. İddianamenin 732. sayfasında sayın Levent Ersöz diyor ki, orada savcılık Levent Ersöz’ün mahkemede verdiği sorguda verdiği ifadeyi aktarmış. Orada diyor ki evet böyle bir yemek yedim. Ömer Faruk Emin Ağaoğlu vardı. Yargıtay Başsavcı Yardımcılığından bir kişi vardı bir de ayrıca Hakim emekli bir subay arkadaş vardı ben vardım. Bizler oturduk yemek yedik fakat tarih 2006’ıydı. Şimdi bu neyi kanıtlar sayın yargıcım? Bizim partimizde bulunduğu iddia edilen elba CD’nin elba CD’nin aslında bizleri suçlamak için bir tertip amacıyla oluşturulduğunu ispat eder. Üstelikte AKP’nin kapatılma davası ayın 14’ünde 14 Martta iddianamesi anayasa mahkemesine verilmiş biz de 25’inde tutuklanmışız. AKP davasıyla ilgili olarak bizleri suçlayacak ya, onun için hazırlanmış bir belge olduğu intibaını veriyor. Ve bunun kesinlikle bizimle ilgili olmadığını bu soruşturmayı yürüten makamlarca bizi suçlamak üzere hazırlandığını kanıtlıyor. Polisin kendi yaptığı incelemenin raporunu sundum burada. Levent Ersöz’ün verdiği ifadeyi anlattım. 2. iddianamede var sayın naip hakimimiz bakar 732. sayfaya görürler. Evet liman lokantası yemeği de Sayın Yargıcım böyle. Bir başka kanıtını daha takdim edeceğim bunun doçent Doktor Ümit Sayın’ın bilgisayarından çıkan bir belge var bu bize atfedilen elba CD’nin içerisinde. Ümit Sayın bizden bir ay önce ocak ayında Ocak 2008 de gözaltına alınmış ve bilgisayarına da el konmuş. Onun Kadıköy cumhuriyet savcılığına yazmış olduğu bir dilekçe bizim bu elba CD’nin içerisinde çıkıyor. Ümit Sayın’la konuştuk kendisi de burada ifade etti Ümit Sayın bu dilekçeyi hiçbir yere göndermemiş. Hiçbir yere göndermemiş bilgisayarında duruyor. Gözaltına alınmış emniyete götürülmüş İstanbul emniyetine bu belge bizim bilgisayarda çıkıyor. Bu nasıl izah edilebilir bu. İstanbul’da sorguyu yapan şahıslar Ümit Sayın’ın bilgisayarından bu belgeyi bizim CD’ye aktarmışlar. Bundan başka bir anlam çıkmaz bundan. Şimdi her tarafı böyle olan yüzlerce daha kanıtını söyleyebilirim CD’lerin işçi partisinde bulunmadığını işçi partisini suçlamak için soruşturmayı yürüten makamlarca bu makamlar savcılıkta olabilir dediğim gibi nitekim bir belge sunduk size el yazısı Yargıtay CD’si ile ilgili bir not. Sayın savcı Pekgüzel o belgeyi sahiplendi benim el yazım dedi. O el yazısı belge bir tutanak değil. Eğer tutanaksa tarihi olur. Nerde düzenlendiği belli olur imza olur biz bunu söyledikten aylar sonra üstelikte gündeme getirdikten aylar sonra hatırlayıp söylediler. Kabul ettiler yani onun için savcılıkta diyorum. Ayırmıyorum savcılığı, hem savcılık hem emniyet mensupları bu tertibi yapmış olabilir. İşçi partisini suçlamak için yapmış olabilir. Sayın başkanım bu CD’lerle ilgili bir başka önemli olguya daha değineceğim ve belgesini sunacağım. Partimiz 21 Mart günü arandı 24 Mart günü taraf gazetesinde Yargıtay krokisi ve krokinin açılımı diye iki tane belge yayınlandı. O gün o gün sabah sayın genel başkan sabah 08 civarıydı mahkemesindeki sorgusunun akabinde tutuklandı ve Ferit İlsever ve diğer arkadaşlarımız tutuklandılar. Ben o tutuklama işleminin yapıldığı gün hem sayın genel başkanın hem de Ferit İlsever’in avukatı olarak sorgularına katıldım. Tutanaklarda da var onları da takdim ettim. Sorgularına katıldım arkasından da onlar cezaevine gönderildikten sonra da işçi partisi genel merkezine giderek bir basın toplantısı düzenledim. Bu belgelerin mahiyetini orada basın toplantısında açıkladım. Sorgumda da basın toplantısının metnini mahkemenize takdim ettim sundum. Sayın genel başkanın savcılıktaki sorgusu 23 Mart günü öğleden sonra getirildiler. Evet savcılığa getirildiler savcılıkta ben bunu böyle bir kroki mevzuunun bilgisini aldım. Orada ban böyle bir Yargıtay krokisin den söz ediliyor senin de ismin geçiyor diye ifade ettiler. Ben hatta sayın genel başkanın sorgusu yapıldığı sıra sayın savcılara haber gönderdim böyle bir şey varmış eğer bir bilgi sormak istiyorlarsa ben buradayım hazırım arzu ederlerse gelir bilgi veririm dedim. Fakat çağırmadılar şey yapamadık. Bu kroki taraf gazetesinde yayınlanınca basın toplantısı yaparken o birinci sayfadan yayınlandı. Bunu büyüttük üzerinde bazı rakamlar falan görünüyor. Büyüttük bunu fotokopi makinesinde üzerine 13 Mart tarihi yazıyor. 13 Mart bir faks numarası var ve 13 Mart tarihi yazıyor. İşaretledim buradan büyütülmüş halinde daha net olarak var. 13 Mart 2008 saat 17:12 aynı zamanda bir de telefon numarası var Ankara ya ait. Telefon numarasını araştırdık taraf gazetesinin Ankara bürosu çıktı. Tarih de 13 Mart işçi partisi 21 mart günü arandı. 8 gün önce, 8 gün önce bu belge taraf gazetesinin Ankara bürosundan İstanbul’a bir yere fakslanmış İstanbul bilmiyoruz tabi bir yere fakslanmış. Ve haberin içerisinde de bu belgenin bir CD’den alındığını anlatıyor. CD’nin içerisinden çıkan bir belge olduğu anlatılıyor. Biz 21 mart günü partimiz arandığına göre 8 gün önce bu CD taraf gazetesinde ne arıyor. Taraf gazetesi bunun 23 mart olduğunu iddia etti sonra dedi ki 13 mart değil de 23 marttır. Hadi diyelim biz o rakamı karıştı yanlış okuduk farz edelim 23 mart, sayın genel başkanın sorgusu 22 mart günü başladı İstanbul da. 23 mart sabah 07:35 sayın başkanım, işçi partisinin genel merkezinden 1047 adet dediğim gibi CD DVD bulundu. İstanbul İl merkezinden binlerce genel başkanın evinden keza çok sayıda sayısını bilemiyorum, aynı şekilde Ferit İlsever’in Adnan Akfırat’ın Serhan Bolluk’un aydınlık dergisinin ulusal kanalın hepsi aynı gün arandı aynı binada arandı. Binlerce CD bulundu burada, Ankara’daki arama 21 mart günü saat 17:30 da bitiyor. İşte tutanağın altında yazıyor. İş bu tutanak mahallinde tutulan tutulmakla altı birlikte imza edildi. 21,3,2008 saat 17:45. 17:45 de imzalanmış. Saat sabah 03.30 da başladı 17:45 de bitti. Bu belgelerle birlikte belgelerle birlikte gözaltına alınan burada ifadelerini aldığını kendilerinde silah bulunan birkaç tane sanık vardı. Bunların işlemleri vs. aynı gün yani 21’i saat 12 civarına kadar gece 12, 24 civarına kadar sürdü. 24’ten sonra İstanbul’a bu belgelerle belge çuvallarıyla hareket ettiler. Bir minibüsle ertesi gün yani 22’si sabah saatlerinde İstanbul’da sayın başkanım, bir gün içerisinde yani 24 saat sonra sayın genel başkanın ifadesinin sorgusunun başladığını farz edelim. O zaman soruluyor bu CD’ler sayın genel başkana bu 4 CD soruluyor. 24 saat içerisinde binlerce CD nasıl incelendi. Sadece genel merkezde bulunanlar değil İstanbul da bulunanları da katmamız lazım. Polis bu kadar belgeyi CD’yi nasıl inceledi de bu 4 tane CD’yi buldu. Ve sadece genel başkana bu 4 CD’yi soruyor. Başka hiçbir şey sormuyor. Sadece bu 4 CD’yi soruyor. Emniyetteki sorgu tutanağına bakınız sadece bu 4 CD’yi soruyor. Bu ancak ellerinde önceden ellerinde olmakla mümkündür. Başka bir türlü olması mümkün değil. Bakın biz tutuklandık aylar geçti avukatlarımız sık sık emniyete giderek CD’leri belgeleri geri verin diye istediler bize hep şöyle gelip haber verdiler. Daha torbaları doğru dürüst açıp baktıkları bile yok. Çünkü bakmaya ihtiyaçları yok ki, bulmak istediklerini zaten kendileri koymuş hiçbir başka belgeyle ilgili iddia var mıdır? İşçi partisi hakkında bizler hakkında sadece bu belgeler bu CD’lerle ilgili. Ellerinde olduğu için sadece bunları sormuşlardır. Bize de aynı şeyi sordular. Bu olgular sayın başkanım CD’lerin işçi partisinde kesinlikle bulunmadığını soruşturmayı yapan makamlar tarafından tertip amacıyla oluşturulduğunu ve deliller arasında konduğunu kanıtlıyor. Bu değerlendirmelerimi sayın heyetinizin ve sayın naip hakimimizin incelemesine sunuyorum belgeleriyle birlikte. Teşekkür ediyorum söyleyeceklerim bunlar belgeleri düzenleyip veriyorum. “
Mahkeme Başkanı :” bu diğer CD’ler bilgisayarlar iade edildi diğer CD’ler iade edildi. “
Sanık Nusret Senem : “ edildi hepsi edildi “
Mahkeme Başkanı :” ne zaman edildi. Bilgisayarla birlikte mi iade edildi. “
Sanık Nusret Senem : “ hayır çok oldu. Duruşmalar başlamadan “
Mahkeme Başkanı :” yani bilgisayarlarla birlikte mi CD’lerde iade edildi. “
Sanık Nusret Senet : “ birlikte bilgisayarlarla birlikte iade edildi efendim bütün CD’lerimiz DVD’lerimiz bantlarımız her şeyimiz iade edildi. Bilgisayarlar da dahil iade edildi. Telefonlarımız yani o tarihte cep telefonlarımız falan hepsi iade edildi. “
Mahkeme Başkanı :” onları alacağız değil mi vereceksiniz değil mi onları ?
Sanık Nusret Senem :” tabi takdim ediyorum efendim. Hep üzerlerine, üzerlerine ek numaralarını yazmışım şimdi düzeltmek için zaman şey yapmayım dilekçemi de takdim ediyorum. Teşekkür ederim “
Sanık Kemal Kerinçsiz söz istedi verildi : “değerli başkanım, cumhuriyet gazetesinin bombalanması konusunda sayın mahkemenizden iki defa talepte bulunmuştum. Sanıyorum bu taleplerimin bir tanesi yazılıydı diğeri de şifai talepte bulunmuştum. Demiştim ki, 5 mayıs 2006 tarihinde 2. olarak 10 mayıs 2006 tarihinde 3. olarak da 11 mayıs 2006 tarihinde 3 defa üst üste şehrin göbeğinde olan bir yer ki, şişli de merkezi bir yer bir çete tarafından bombalanıyor ama maalesef 6 veya 7 günlük süre içerisinde bu bombalamaya binaen hiçbir güvenlik gücü bu konuda harekete geçip de bu faaliyeti kim gerçekleştiriyor diye bir araştırma yoluna gitmiyor. Bu çok ilginç bir hadise geldi. Gerçekten de öyle. Çünkü bu kişiler dosyayı tetkik ettiğimizde çevresine yaklaşık 1 veya 2 km lik çerçeve içerisine toplanıyorlar. Yeri geziyorlar sokaklara bakıyorlar. Mecidiyeköy de toplanıyorlar. Arkasından yeni kurulan iş merkezinin önünde randevulaşıyorlar yani bu 7 günlük süre içerisinde etrafta sürekli olarak telefon görüşmeleri yaptığını efendim tetkik ettiklerini işleyecekleri suçlardan sonra nasıl kaçacaklarını hangi sokaklara sapacaklarını tespit ediyorlar. Ama bütün bunlara rağmen dedim ki orada yapılacak olan birkaç baz istasyonundaki tespitler bu insanları çok rahatlıkla ortaya çıkarabilecek. Ama maalesef o konudaki taleplerim değerli mahkemenizce kabul görmedi. Şimdi yapmış olduğumuz incelemede çok ilginç bir belgeye rastladık ki, bu bombalama hadisesinin 3.’süne katılan yani 10 mayıs tarihli 11 mayıs tarihli bombalamaya katılan İsmail Sağır Edirne de çalışan biri. 10 mayısa kadar Edirne de çalışmış. 10 mayıs ta sabah geliyor Erhan onun arkadaşı onunla irtibata geçiyor. Erhan diyor ki ben sana iş bulacağım diyor yine aynı gün Edirne den geldiği gün 10 mayısta birlikte buluşuyorlar ve bu bombalama görevini kendisine veriyorlar. Ankara’da terörle mücadele şube müdürlüğünde ifadesinde aynen şu giriş kullanılıyor değerli başkanım, soruldu, Ankara 11 Ağır Ceza mahkemesinin 7,5,2006 tarih ve 2006/508 değişik iş sayılı kararıyla kullanmakta olduğunuz 0544 951 93 88 nolu telefon dinlemesinde. Yani Edirne de çalışırken bu şahıs daha henüz bu işi üstlenmeden 10 mayısa gelmeden 7 mayısta bir telefon dinleme kararı alınıyor. İsmail Sağır hakkında bu son derece ilginç. Ve talep eden makam muhtemelen Ankara terörle mücadele veya cumhuriyet başsavcılığı şimdi 7 mayısta bu talepte bulunduğuna göre acaba diğer aynı kişilerle ilgili böyle bir teknik takip var mı. eğer sadece bu kişinin değil hem cumhuriyet gazetesinin bombalanmasına katılan hem de Danıştay olayına katılan kişilerin tümünün hakkında terörle mücadele şube müdürlüğünce veya cumhuriyet savcılığınca her hangi yapılan bir teknik takip veya dinleme taleplerini buraya getirtirsek en azından bu kişiler üzerinde olaydan önce veya cumhuriyet gazetesinin bombalanmaya başladığı tarihlerde bu şüphelerin nelerden kaynaklandığını neden böyle bir talebe ihtiyaç duyduğunu şubenin veya savcılığın ortaya çıkacaktır. Değerli mahkeme bu konuda iki telefonun dinlendiğine ilişkin zabıtları sunuyorum.”
Mahkeme Başkanı :” o telefon geldiğinde o dosya geldiğinde hepsi yok mu içlerinde “
Sanık Kemal Kerinçsiz : “ ben bunu gördüm değerli başkanım. “
Mahkeme Başkanı :” yani yok “
Sanık Kemal Kerinçsiz : “ Danıştay dosyası mı “
Mahkeme Başkanı :” Danıştay dosyası geldiğinde “
Sanık Kemal Kerinçsiz : “ belki olmaya bilir değerli başkanım onu bilemiyorum. çünkü dosyaya vakıf olmadığımızdan ama bu önemli”
Mahkeme Başkanı :” daha gelmedi henüz elimize de onun için “
Sanık Kemal Kerinçsiz : “ doğrudur değerli başkanım ben bu taleplerimi zaten birleşmeden önce sunmuştum. “
Mahkeme Başkanı :” tabi tabi tabi “
Sanık Kemal Kerinçsiz : “ şüphenin o şüphenin ortadan kalkması amacıyla bu beyanlarım. Sayın başkanım yine bir talebimde şuydu. İddianamede emniyet ve savcılık ifadelerinde tanıkların beyanlarının iddianameye geçerken tahrifatlar yapıldığını söylemiştim. Yoruma dayalı değil doğrudan doğruya tahrifatlar yapıldığını beyan etmiştim. Ve o tahrifatlar konusunda da bilirkişi incelemesinde sizlerden talepte bulunmuştum. Ancak bu bilirkişi incelemesini sizler kabul etmediniz. Dediniz ki önce ortaya çıkartın ondan sonra bu konuda yeniden talepte bulunduğunuz da karar veririz. Ancak tabi bir sanığın yaklaşık sadece emniyet ifadesinin 50-100 sayfa olduğunu düşündüğünüzde 86 sanığın tümden ifadelerini şahsımın cezaevi şartlarında gözden geçirmesi zor. Tabi başladım böyle bir göreve ama birçok tahrifatı da ortaya çıkardım. Çok uzun bir zaman alacağı bir gerçek. Fakat emin olunuz ki yapılan tahrifatlara baktığımızda iddia makamının nasıl bir iddianame hazırladığı sanıklara nasıl baktığı o tertibin içerisinde nasıl yer aldığı çıplak gözle görülecektir. O çalışmamın sonucunu değerli mahkemeye sunacağım. Ancak bu arada bu tahrifatlar veya mahkemenizi yanıltma gayretleri bu davanın içerisinde yer alan iddia makamının sanıklara nasıl baktığı konusunda sadece yapılan yanlışlıklar bununla alakalı ve ilgili olarak kalmamış. Bir kısım telefon kayıtları üzerinde sizlere beyanda bulunduğumda göreceksiniz ki, bu telefon kayıtlarında dahi masa başında doğrudan doğruya tesadüf demeyim olduğu gibi abartmak amacıyla bir takım rakamların yazıldığını görmüş olacağız. Değerli başkanım ben telefon konusunda 16yıldan beri tek bir telefon kullandığımı ifade etmiştim. Telefon çıktığından bu yana tek bir telefon. İkinci bir telefon almadım. Ancak iş hattına müracaat ettik o da ekonomik olması sebebiyle o iş hattı telefonumda 0533 294 91 90 nolu telefondur. Ve bir telefon şahsıma geldiğinde iki telefona da yazılıyordu. Ve nitekim bunun yazısı da dosyaya geldi. Bu konudaki delil. Ancak tarafıma verilen CD’yi tetkik ettiğimde ki, aşağıda ayrıntılı şekilde belirteceğim üzere bir kişiyle yapılan görüşmemde buradaki sanıklardan bir tanesiyle her hangi biriyle 3 ayrı görüşme sayısı ortaya çıktı. Sizleri sıkmadan birkaç tanesini örnek vereceğim değerli başkanım. Yani iddianamenin ne şekilde ortaya çıktığını gösterecek. Sürekli hep kuvvetli şüpheden bahsediyoruz. Kuvvetli şüpheyi doğuran unsurlardan bir tanesi de bu telefon görüşmeleri. Sayın Özese hakimimiz birkaç defa sordu Bekir Öztürk’te olsun Muammer Karabulut’la görüşmelerimizde olsun bu görüşme sayısının yüksekliği nedir diye elbette kafanızda soru işareti kaldı. Ama siz bu rakamları tabi masa başında yazarsanız elbette ki bu rakamlar yüksek olarak huzurunuza gelecektir. Ve şüpheyi de doğuracaktır artıracaktır. Misal olarak Behiç Gürcihan ile yaptığım görüşmelerde sayın başkan, iddianamenin benimle ilgili bölümle geçen görüşme sayısı 33 iddianamenin onunla ilgili görüşme sayısı belirtilmemiş. Celp edilen sizin bana vermiş olduğunuz CD’yi incelediğimde telefon kayıtlarında görüşme sayısı 5 yani aradaki görüşme sayısı farkı 28 bakınız benim iddianamemde 33 ama gerçekte tespiti yapmış olduğumuzda 5 net telefon görüşmem olduğu ortaya çıkıyor. Yılbaşı ve bayram kutlamaları için çekilen esas sayısı iki mükerrer yazılan telefon görüşme sayısı 1 aramaların tamamı Behiç Gürcihan tarafından yapılmış. İlk arama tarihi 22,9,2006 son arama tarihi 11,12,2006 iletişimin yapıldığı tarih süreci 3 ay 11 gün. Tabi bu süreç içerisinde ki, tanışma sürecinde 5 aylık süreç dikkate aldığınızda sayın Behiç Gürcihan’la benim sözde örgüt üyeliği ilişkisini kurmam zaten mümkün değil. Benim burada işaret etmek istediğim nokta iddianamede 33 gerçek görüşme 5. bunun izahata ihtiyacı var. Bu iddianamenin tümünün izahata ihtiyacı var. Ama her elimize aldığımı nokta kokuşmuş vaziyette. Ve biz bu tertip delillerle yaklaşık 97-98 celsedir hep şüphe üzerine tutukluluğumuz devam ediyor. Yine Bekir Öztürk’le değerli başkanım, iddianamede onun bölümünde geçen görüşme sayısı 181 onun bölümünde siz onu sordunuz zaten 181 tane, benim bölümümde geçen görüşme sayısı 89 aradaki fark sayın başkanım 181 89’u düştüğünüzde yaklaşık hemen hemen 93 gibi bir fark ortaya çıkıyor. Kayıtlara baktığımda CD’den kayıtlara baktığımda görüşme sayım53’e düşüyor. Yani 89’dan 53, 181, 89 ve 53 cevapsız arama sayısı 30 yıl başı ve bayram kutlamaları için çekilen mesaj sayısı 6 ilk arama tarihi 26,7,2006 son arama tarihi 7,11,2006 telefon görüşme aralığı 3ay 12 gün. Kendisiyle tanışma sürecim 2006’nın başıdır yaklaşık 8 veya 9 aydır. Bu süreç içerisindeki zaten 11. ayın 2006’nın 11. ayında kavgalı husumet haline gelmişizdir. Hiçbir görüşmemiz olmamıştır bu süreç içerisinde bu telefon görüşmeleriyle bu kişiyle benim sözde örgüt ilişkinse girmem zaten mümkün değil. Kaldı ki, Kuvai Milliye derneği de kendisiyle husumet haline düştüğümüz tarihten sonra kurulmuştur. Burada sayın avukat Metin Bey Kuvai Milliye derneğinin faaliyetlerinden bahsederken o faaliyetlerin hiç biri o derneğin değil. İddianamenin her tarafında bu şekilde sıkıntılar var. Bu yanlışların tabi sadece basit hatalar sonucu yapıldığına inanmıyorum. Tamamen kendi kafalarındaki örgüt ilişkisini ortaya karıştırmak koymak amacıyla yapılan kasıtlı karışıklıklar ve yaratılan karmaşa yine değerli başkanım, bunları neden söylüyorum sizlere sıkmak istemiyorum ama sorgum sırasında o CD gelmediğinden bu tespitleri yapamamıştım. Ve bu şüphe tabi kafalarınızda mutlaka şu veya bu şekilde bir tarafında kalmıştır diye düşündüm. Güler Kömürcüyle iddianamede benim bölümümde geçen telefon konuşma sayısı 19 onun bölümünde geçen konuşma sayısı 34 aradaki fark 15 celp edilen telefon kayıtlarında görüşme sayımız sadece 7’dir bakınız aradaki fark benim kaydıma göre 12 onun kaydına göre 27 böyle bir iddianamede ciddiyetten nasıl bahsedilebilecek. 2 defa şahsıma mesaj atılmış kendileri tarafından 2 adette mükerrer yazım söz konusu 5 defa Güler Kömürcü beni aramış 2 defa ben kendisini aramışım. İlk görüşme tarihimiz 1.8.2006 son görüşme tarihimiz 21,9,2007 telefon iletişim süremiz 1 yıl 1 ay 9 gün sözde örgüt ilişkisinin kurulması zaten mümkün değil bu süreç içerisinde. Kaldı ki görüşmelerim gerek kendisi gerekse şahsım tamamen gazetecilik çerçevesinde geçtiğini söylemiştir. Yine bir başka örnek değerli başkanım, Mehmet Zekeriya Öztürk ile görüşmelerimiz çünkü orada da çok büyük abartı çıktı. Orada da tereddütlerim vardı. Ben bu kadar görüştüğümü tahmin etmiyorum. Ve nitekim gelen kayıtlarda bunu gösterdi. İddianamede benim bölümümde geçen görüşme sayısı 153 onun bölümünde geçen görüşme sayısı 253 adeta masa başında yazılmış. Kimin kafasına ne rakam gelmişse onu koymuş. Aradaki fark 100 10 olsa kabul ederim. Birinde bir hata olsa tamam. Ama tamamında bu şekilde hatalar misli misli hatalar var ise o zaman sizlerinde dönüp iddia makamına sormanız lazım nedir bu diye? İlla bunları şifai olarak sormanıza gerek yok bakışlar yeterlidir. Celp edilen kayıtlara göre görüşme sayım 39 değerli başkanım bakın nerden nereye geliyoruz. Yani 153, 253, ve gerçek rakam 39 yani sözde örgüt böyle yaratılıyor. Benimle ilgili bölüm ile fark 114 onunla ilgili bölüme göre fark 214 2 mesaj ve 6 mükerrer yazılım söz konusu. 33 defa beni aramış, 6 defa ben onu aramışım. İlk görüşme tarihi 25,7,2006 son görüşme tarihi 19,10,2007 görüşme sürecimizin aralığı 1 yıl 2 ay 24 gün tanışma süremizde azami 1,5 yıl. Ki, bu da tamamen müdafilik vekillik ve müvekkillik çerçevesinde yapılan görüşmelerdir. Bu süreç içerisinde örgüt ilişkisinin başlaması devam etmesi sona ermesi zaten mümkün değil. Yine bir örnek daha vereyim efendim Oktay Yıldırım ile ilgili yine burada da abartılar söz konusu iddianamede benim bölümümde geçen ki Oktay Yıldırımın 2 telefonu varmış burada 2 sini toplam olarak söyledim. İddianamede benim bölümümde geçen görüşme sayısı 88 onun bölümünde verilmemiş. Celp edilen kayıtlara göre görüşme sayısı 49 aradaki fark 39 iki mesaj ve 10 mükerrer yazılım söz konusu 34 defa beni aramış 5 defa ben aramışım. İlk arama tarihi 23.7.2006 son görüşme tarihi 4.10.2007 yani ikisi arasındaki mesafe telefon görüşmelerinde 2,5 aylık sürece denk düşüyor. 2,5 ay sadece telefon iletişimimiz olmuş. Ve zaten 11. ayda da kavga etmişiz husumet oluşmuş ondan sonraki 17 aylık süreç içerisinde yani ben burada tutuklanıncaya kadar kendisiyle hiçbir rabıtamız olmamış oluşmamış. Telefonumun dışındaki görüşme sürecimizde sadece 7 aylık süreye denk düşüyor. Siz bu 7aylık süreçte veya 2,5 aylık telefon görüşmesi süresi içerisinde bu kişiyle bir örgüt ilişkisine girdiniz veya darbenin temelini oluşturabilecek olan söz konusu isyana tahrik fiillerini işlediniz kararlaştırdınız uygulamaya soktunuz diyebilir misiniz? Bu konuda Veli Küçük’le en son olarak görüşme sayılarını vermek istiyorum değerli başkanım. Orda da yine korkunç derecede abartılar söz konusu. Çünkü lider olarak gözüküyor örgüt kurucusu olarak gözüküyor. O yüzden onu da çıkarma ihtiyacı hissettim. İddianamede benim bölümde geçen görüşme sayısı 29 onun bölümünde geçen görüşme sayısı 170 bakınız değerli başkanım, 170, 29 aradaki fark 141 cidden sormak gerekir ne yapıyorsunuz diye? Bu insanları burada tutmanız zevk mi veriyor size asıl olan adaleti gerçekleştirmek değil mi? elbette suçumuz varsa sorun yok. Adalete karşı boynumuz kıldan ince ama adalete karşı. Tertibe karşı değil. Celp edilen kayıtlara göre görüşme sayısı 18 9 yılbaşı ve bayram mesajı 5 mükerrer yazılım. İlk görüşme tarihi 14.8.2006 son görüşme tarihi 10.1.2008 görüşme sürecimiz 1 yıl 4 ay 27 gün. Diğer telefon konuşmalarında bu kadar ayrıntıya girmeyim değerli başkanım zamanınızı almak istemiyorum ama sayıları verirsem en azından bu konudaki kafanızdaki düşünce o şüphenin dağılabileceği kanaati hakim. Muzaffer Tekin; iddianamede benim bölümümde geçen görüşme sayısı 20 onun bölümümde geçen görüşme sayısı 115 aradaki fark 95, sevgi Erenerol, iddianamede benim bölümümde geçen görüşme sayısı 359 onun bölümünde geçen görüşme sayısı 1930 aradaki fark 1371 muammer Karabulut iddianamede benim bölümümde geçen görüşme sayısı 86 onun bölümünde geçen görüşme sayısı 459 aradaki fark 373 iddianamede Vedat Yenerer’in iddianamede benim bölümümde Vedat beyle görüşmem yok onun bölümünde geçen görüşme sayısı 60 ki, burada sadece kendisi 2 defa görüştüğümüzü söylüyor. Emin Gürses iddianamede benim bölümümde geçen görüşme sayısı 2 onun bölümünde geçen görüşme sayısı 14 aradaki fark 12 değerli başkanım bu rakamların ciddi bir şekilde değerlendirilmesi gerekir. Çünkü bu kadar iletişimin son derece abartılarak verildiği bir iddianamenin ne ölçüde bir tertip sanıklar aleyhine diğer delillerle beraber birlikte değerlendirildiğinde bu son derece açık bir şekilde ortaya çıkacaktır. Bunun başkaca bir izaha ihtiyacı yoktur. Sayın başkanım yine celp edilen delillerden bir tanesi ısrarla malumunuz diyordum ki 3.6.2005 tarihinde patrikhanenin önünde yapmış olduğumuz etkinlik Hukukçular Birliğinin eylemidir. Ben Sevgi Erenerol ile o saatte o tarihte tanışmamıştım. Tanışma tarihi 17.9.2005’dir demiştim ve ısrarla da yazışmalar yaptık. Mahkemeniz bu yazışmaları yaptı ve en sonunda belki okudunuz Emniyet Müdürlüğünden gelen yazıda evet doğrudur söz konusu kayıtlar 3.6.2005’e ait değildir 28.10.2005 tarihli kayıtlar ve resimlerdir. Biz bu konuda hata yaptık rücu ediyoruz diye emniyetten yazı gelmiştir. Açıklaması budur. Doğrudur benim ısrarla söylediğim her konu mutlaka odur. Aksine çıkması mümkün değildir. Çünkü başından itibaren söylüyorum benim faaliyetlerim siyasi faaliyetlerim sivil toplum etkinliklerim hiçbir zaman 2005 ve 2006 Aralığına asla sığdırılamaz. Defalarca söyledim. 2004, 2003, 2002 2000 öncesi 1990 yıllarda yüzlerce dernekle siyasi partiyle etkinlikler yapmışımdır. Lütfen bunu emniyete sorduğunuzda rahatlıkla çıkacaktır. Ama ne olmuştur hayatımdan bir kesit alınmıştır. 2005 ve 2006 kesiti. Sanki Kemal Kerinçsiz 2005 de etkinliklere başladı 2006’ya devam etti. Ama onun öncesinde böyle etkinlikler asla yok. Yani sanki bir tertibin içerisinde biz zati ben bulunuyorum da 2005 de düğmeye basıldı gibi bir intiba yaratılmak istenmiştir. Bunun doğru olmadığını defalarca ifade ettim. Bakınız büyük hukukçular birliğinin kuruluşu 2006’nın 4. ayı demişimdir doğrudur ama o Büyük Hukukçular Birliğinin temeli Hukukçular Birliğidir. Ve onun kuruluşu 19972dir asıl kuruluşu. Bütün kuruluş çalışmalarını biz 97 de yaptık 2002’nin aralık ayında da hukuken neticelendi. Ve 2005’in ilk 9. ayına kadar yapılan bütün etkinlikler Hukukçular birliğiyle yapılmıştır. Büyük Hukukçular birliği yoktur. Çünkü Büyük Hukukçular Birliğinin kuruluşu 2006’nin 4. ayıdır. Yani ikisini iki dernek elbette tüzel kişilik farklıdır. Ama üyeleri tamamen Büyük Hukukçular Birliğinin üyeleri eski Hukukçular Birliğinin üyeleridir. Bir birinden ayrılmadır bölünmedir. Yeni yaratılan bir dernek yoktur. Evet belki tüzel kişilik yeni kurulmuştur ama eskinin devamıdır. Bu sebeple kaldı ki o tarihlerde biz şurada yargılanan sanıkların hiç biriyle tanışmıyoruz. Bakın etkinlikler geliyor o etkinlikler kim var? İlk yapılan 5 etkinlikte buradaki huzurdaki hangi sanık var? Ne sayın Veli Küçük ne sayın Muzaffer Tekin ne sayın Sevgi Erenerol hiç biri yok. Tanımıyoruz, tanışma tarihleri ortada. Aksine bir iddiada çıkmamış ortaya. Aksine bir delil de yok. Tek bir ciddi delil yok. O bakımdan siz buradaki köprü personel deyin veya diğer yönetici deyin bu kişilerin bana talimat vererek dernek kurduğunu veya etkinlik yaptırdığını düşünmeniz mümkün müdür? Asla. Çünkü bu düşünceye sizi sevk edecek küçücük iz ve bulgu yok. Tam tersine gerek iddianame ki, bütün tertipleriyle ve hatalarıyla beraber gerekse benim sizlere celp ettirmiş olduğum deliller vermiş olduğum deliller şu iddialarımı aynen teyit etmektedir. Bu iddianın dışında gerçeği aramak mümkün değildir. yine maliye bakanlığı konusunda ki, mali suçları araştırma kurulu başkanlığından gelen 29,5,2009 tarihli yazıda sayın başkanım yurt dışından gelen paralar konusunda 590 euro 29,12,2005 tarihinde 11,9,2006 tarihinde de 90 euro geldiği söyleniyor şahsıma. Yurt dışından gelen para transferi konusunda, bunlarda benim müvekkilim Tamer Karacahit Gebze, dosyayı da sunuyorum değerli başkanım, Gebze Asliye hukuk mahkemesinde açmış olduğum müdahalenin meni ve ecri misil davasına ilişkin dava açma ve bilirkişi giderleridir. Bunun dışında ne yurt dışından ne yurt içinden asla benim gırtlağımdan bir kuruş bile geçmesi mümkün değildir. ona asla müsaade etmem. Zaten gelecek olan gelmiş olan bütün kayıtlarda bu hususu göstermiştir. Değerli başkanım vaktinizi almak istemiyorum ancak dosyada toplanan tüm deliller belki 97 celse boyunca 100’ün üzerinde talebim üzerine delil toplandı benim sunduğum deliller var yaklaşık 12 boyunca 70 saate yakın sorgulama yaptınız. Sorulan sualler gerek iddia makamının gerekse sizlerin ortada. Eğer bu konuda bir şüphe devam ediyorsa bu şüpheyi dağıtmak da yine benim görevim. Ama tüm bu süreç içerisinde aleyhime tek bir delil gelmemesine rağmen siz beni burada kuvvetli suç şüphesiyle tutmaya devam ediyorsanız o zaman kafamızda başka bir soru işaretleri oluşuyor. Zaten işin başından bu yana iddia makamı işlenen hukuk cinayetinin içerisinde ama burada bu tutukluluğum devam ettiği müddetçe sizlerde işlenen hukuk cinayetine iştirak etmiş oluyorsunuz. Açıkça benim burada tutukluluğumun devamı bir hukuk cinayetidir. 97 celse boyunca siz bütün bunlara rağmen sorguma toplanan delillere burada benimle ilgili olarak dinlenen tanıklara bakarak tutukluluk durumumu sona erdirmiyorsanız bakınız bunun yanlış bir düşünce olmasına rağmen ortada şu çıkar. Uygulamada maalesef bu yanlış olmasına rağmen var. %90 ile %100 arasında mahkemede mahkumiyet düşüncesi belirdiği takdirde siz beni 97 celse 17 ay boyunca tutuklu bırakabilirsiniz. Bakınız %90 ile %100 arasında o kuvvetli suç şüphesi mahkumiyete doğru giden bir yoldur. Olabilir o düşünceniz olabilir saygım vardır. Bütün bunlara rağmen yapılan tertip ve hukuk yanlışlıklara rağmen bu sonuca da ulaşabilirsiniz. Ancak şunu da unutmamak gerekir. Tutukluluk cezalandırma aracı olarak kabul edilemez. Ama mahkeme şu süreç içerisinde maalesef başından itibaren söylediğim gibi bağımsızlık olgusu yeterince bu mahkemede geliştirilemediğinden tutukluluk süreci infaz sürecine dönüşmüştür. Bana ceza verebilirsiniz ama tutuklu kalmamın hiç şartı yoktur. Sadece madde 100 de belirtilen katalog suçları işlediğiniz iddiasıyla bulunuyorsunuz o yüzden tutuklu da diyemezsiniz. Bu da doğru değil. Delillerin tamamı toplanmış dışarıya etki sürecim yok kaça bilecek konum yok kişilik ve şahsiyetim belli. Bırakınız bütün kapıları açsanız ben o kapıları kapatır yeniden gelirim. Şahsım için değil ama burada bir hukuk cinayetinin işlendiğini lütfen sayın heyet değerli başkanım, artık farkına varmak gerekir. 97 celsedir bütün bunlara rağmen eğer siz her celse tutukluluğun devamına diyorsanız o zaman olay bir başkadır hukuk değildir. o zaman burada hukukun varlığını ben kabul edemem. 24 yıllık bir avukat olarak burada hukuk yoktur derim. Bakınız başından itibaren söylüyorum işlediğim suç konusunda bir şüpheniz varsa başından sonuna kadar her saniyesinde buna burada hesabını vermeye hazırım o şüpheyi yenmek için bütün gayretimle varım. Ve o gayreti de gösteriyorum. Fakat mahkemeden onun dışında olumlu bir olay görmüyorum. Bu süreç doğru bir süreç değil. Bir hukuk sürecide değil. Değerli başkanım lütfen istirham ediyorum, iddia makamının o işlediği hukuk cinayetini burada devam ettirmeyin. Her celse o yola doğru gidiyoruz. Teşekkür ediyorum. “
Sanık Mehmet Demirtaş söz istedi verildi :” değerli başkanım, Temel bir gün gazetede iş ilanlarına bakarken şöyle bir ilan görür. Kendisiyle barışık iletişimi kuvvetli en az meslek yüksek okulu mezunu 30 yaşını aşmamış ekonomiyi her gün takip eden sigorta sektöründeki gelişmeleri her gün izleyebilecek menkul kıymetler ve emtia borsalarını mukayeseli olarak okuya bilecek ofis programlarını word, exel, pair pointi çok iyi kullanabilen eleman aranıyor. Durmaz ve adresteki yere ulaşır. İşvereni bulur ve der ki, ha bu aradığınız özellikler var ya onların hiç birisi bende yoktur onu demeye geldim. Sayın başkan bu iddianamede olan hiçbir şeyin bütün iftiraların benle uzaktan yakından alakası yoktur onu söylemek için elimi kaldırıyorum her celse ayrıca adamın birisi Karadeniz otobanında giderken benzinin azaldığını görür ve tabelalara dikkatlice bakmaya başlar. Sonunda bir tabela dikkatini çeker der ki tabela da, benzinlik 600 metre geride değerli başkanım, hukuk otobanında adalet tabelasını yaklaşık 100 celsedir bulamadık. Umut benzinimiz tükenmek üzere tahliyemi talep ediyorum. “
Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk söz istedi verildi :” sayın başkanım, ben Cuma günkü oturumda Özden Örneğin günlükleriyle ilgili ben de çıkan ait olarak bilgisayardaki bu dokümanın teknik özelliklerini boyutu kaydediliş tarihi varsa değiştirme tarihi gibi özellikle tarafıma verilmesini talep etmiştim. O ara karar zamanı bu konuda bir karar alınmamıştı. Bu yönde bir karar alınmasını talep ediyorum. Ayrıca “
Mahkeme Başkanı :” verdiğiniz dilekçede o değil miydi?
Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk :” evet sayın başkanım. Ayrıca Cuma günü yine bir dilekçemde tahliye olan tutuklu sanıklardan Vatan Bölükbaşı’nın bana vermiş olduğu bir nottan bahsetmiştim. Gerekçelerini yazmıştım. Şimdi aynı istikamette aynı yönde ben bir kitaptan bahsetmek istiyorum. şüpheli Tuncay Özkan’ın yeni yayınlanan kitabı sayın başkan, bu davayı anlatıyor. Ve Muzaffer Tekin başlıklı bir bölüm, Mehmet Eymür’ün üzerinde etkili olduğu adların bulunduğu ortaya çıkıyor. Çünkü o sırada Eymür o sırada yanında Eymür’ün yakınlarında Mehmet Zekeriya Öztürk var. Sonra Eymür’ün avukatı eski savcı Ertaç Giray sahne alıyor. Şimdi kaç sonra bakalım olayı anlayalım havası yaratılıyor. Eymür’ün etkisi bütün Ergenekon da var. Mit emeklisi Mehmet Eymür gazeteci Güler Kömürcü ( eşim olduğunu belirtiyor ) asker emeklisi Mehmet Zekeriya Öztürk eski savcı Ertaç Giray. Ama davada Ertaç Giray adı hep kritik noktalarda ön plana çıkıyor. Eymür Ergenekon da tanık, Güler Kömürcü telefon konuşmaları ve yazılarıyla kurduğu ilişkiler de tutuksuz sanık. Ama konuştuğu herkes sanık. Reklamını yaptığı bütün dernekler sanık. Mehmet Zekeriya Öztürk sanık. Ertaç Giray tutuksuz sanık yada tanık. Ne ilginç değil mi? bu ekip Tuncay Güneyle de ilişkili. Bana sorarsanız CİA’nın ilgili kanadı ve bu ekip ile Fethullahçılar bu işleri çok eski zamanlardan beri kovalıyorlar. Hele Güler Kömürcü’nün yazılarıyla telefon konuşmalarını okuyunca bunu hemen anlayacaksınız. Muzaffer Tekin işte bu ekibin kaç telkiniyle kaç telkinine uymuş yoksa evine gitme düşüncesinde diye devam ediyor. Şimdi şunun altını çizmek istiyorum sayın başkanım, eşim tanınmış bir gazeteci köşe yazarı bu güne değin bugüne değin kendisiyle ilgili böyle yayınlar yoktu. 2006 yılından itibaren çeşitli kaynaklar basın yayın organları hakkında bu tür iftiraya dayalı yayınlar yapıyor. Kendileriyle hukuki mücadelem devam ediyor. Hemen altını çizmek istiyorum, ilgili şahısla da hukuki mücadelem devam edecek sonuna kadar. Ancak, ancak benimle uğraşmayı bırakıp aynı zamanda benimle uğraşmaya devam ederken düzelteyim, benimle uğraşmaya devam ederken eşimi de bu oyuna dahil etmek istemeleri inanın ahlaki değil. Seviyesizliğin artık sınırının belli olmadığı bir nokta, ne günahı var benim eşimin sayın başkanım? Bin tane entrika deniyor ki, şunu anlayacağım, şikayet ettikleri şekilde şu davanın başladığı günden itibaren ben de söylüyorum bir kesim yandaş medya bu olayı farklı şekilde tahrik ediyor destekliyor. Ben söylüyorum bunu altını çiziyorum. Gazetede yazdığım sürede köşe yazımda bahsetmişim. En fazla bahseden kişiyim. Avukatı tarafından tehdit edilmişim Fethullah Gülen’in ancak şimdi ben onu eleştiriyorsam ama o şekilde de davranıyorsam bir karakter zafiyeti var demektir. Ahlaki olmayan yer burası. Bunun başka delilleri de var elimde. Yani yandaş medya diyip yandaş medyadan beter davranış tarzlarını mahkemenize zamanı geldiğinde sergileyeceğim delilleri de sergileyeceğim. Dava klasörünün içindeki delilleri de sergileyeceğim bunları. Ama ben bir kavgayı sürdürmek istemiyorum. Kendi hukuk davam devam ediyor ayrı buranın konusu değil, mahkemenizin konusu değil. İçeriği mahkemenizin konusu. Ancak sınırı aşıp ben kirli dünyanın eşimde ben de kirli dünyanın insanı olamam sayın başkanım. Belden aşağı vurarak insanların zayıf taraflarını olmayan konuları gündeme getirerek kitap yazarak ahlaksız davranışlarla ben mücadelemi hukuk yoluyla veririm. Başka türlü vermem bu şekilde davranarak değil. Yine bir bölüm okuyacağım kitapta, glock tabanca buradan mı? her zaman ilginç ve gizemli bilgilerin kaynağı durumunda olan Doğu Perinçek’e ait Fujissu marka diz üstü bilgisayarda ilginç bir bilgiye rastlanmış. Ele geçirilen bu bilginin 06,05,17 Muzaffer Tekin doc. İsimli bir word dosyası içinde Danıştay saldırısıyla ilgili bilgi notu niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Bu bilgi notunun içeriğinde bu Danıştay saldırısı ve aynı zamanda Ergenekon operasyonu şüphelisi Muzaffer Tekin’in evinde arandığı esnada yapılan gözlemler ve Ergenekon operasyonu sanıklarından İsmail Paker Zekeriya Öztürk bayram isimli istihbarat albayı, Osman isimli Bulgar uyruklu bir şahıs. Bir yüzbaşı ve bir üsteğmenin İstanbul balta limanında düzenli olarak haftada iki defa bir araya geldikleri bu birlikteliklerin birinde glock marka tabanca satışı yapıldığı bilgisi olduğu görülmektedir. Kim var bu toplantıda? Ben varım davanın tutuksuz sanığı İsmail Paker var, başka kim var ? bir istihbarat albayı var. Adının bayram olduğu söyleniyor. Bir yüzbaşı var bir üsteğmen var. Şimdi sayın başkan glock buradan mı diyor hangi glock ? Danıştay’ın glock u buradan mı deniyor. Şimdi bu kitabı yazan şahıs televizyonlarda çıkıp Fethullah Gülen’e tarikatçı gruplara amiyane şekilde konuşmasa bile kaba kaba konuşup nerdeyse küfür derecesine varacak şekilde propaganda yapan televizyondan araba tepelerinden inmeyen bir şahıs. Ama burada suçladığı ben eski askerim Danıştay davasından tutuksuz bile yargılanmadım. Ama bir istihbarat albay bir yüzbaşı bir üsteğmenin olduğu toplantıda Danıştay’ın glock’unun satıldığını söylemek istediği kadar o ekranlarda miting alanlarında kendisini yırtarcasına bağırsın laik devlet ordu cumhuriyet desin bu insan doğrudan orduyu hedef gösteren bir kitap yazmıştır. Propagandanın bunu anlatmanın 1001 şekli var. Bu da onlardan bir tanesi. Ve bu davada değil ancak bu davaya ihtimalen eklene bilecek ve 20 temmuzda görülecek davanın şüphelilerinden bir tanesi. Ancak bütün bunları bu denli kavga noktasına getiren herkesi terör konusunda dava konusunda ahkam kesmeye para psikolog gibi konuşma noktasına getiren esas konu hazırlanan iddianame. Buna imkan sağlıyor. Bir bölüm daha var sayın başkan, bu bölümde de Osman Yıldırımın vermiş olduğu ve mahkemenizde de bulunan ifade var. Burada da Osman Yıldırımın bahsetmiş olduğu burada tutuklu sanıklardan hangilerinin toplantıya katıldığının altını çizmiş ve bu şekilde devam ediyor bu kitap bu davayla ilgili. Tekrar altını çiziyorum bir hukuk davası mutlaka başlatacağım. Ancak ilkesiz ve seviyesiz kendisi gibi bir saldırıda davranışta bulunmayacağım. Ne ben ne eşim bu alanın bu dünyanın insanları değiliz. Ama eğer gizli bir şekilde eğer gizli kapaklı bir şekilde bu kitap okunarak okutularak bir şaibe yaratıp Danıştay’ı veya sonrasındaki öncesindeki cumhuriyet olayını bir başka yere çekmek istiyorlarsa, ben bunu açıkça kendim ifade ediyorum. Eğer mahkemenin bu konuda bir şüphesi varsa tereddütsüz bu konuda mahkemenizin bir soruşturma başlattırmasını itiyorum. Gerçi Danıştay davasını birleştirdiniz buraya getirdiniz ancak benim adımın geçtiği bir toplantıdan bahsedilip Türk Silahlı Kuvvetlerinin ortada olmayan tanımlanmayan sadece rütbelere hitap edilen şahısların üzerinden Türk Silahlı Kuvvetlerini zan altında bırakmak özellikle Danıştay olayıyla ilişkilendirmek şeref dışı bir hareket olduğu gibi mahkemenizin de mutlaka dikkat etmesi ele alıp irdelemesi gereken bir konu. “
Mahkeme Başkanı :” bitirdiniz mi “?
Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk :” bitiriyorum sayın başkanım. 17 aydır tutukluyum. Kuvvetli suç şüphesiyle buradayım sayın başkanım. Zaman zaman bu tür yayınlara cevap vermek zorunda kalıyoruz burada bu zannediyorum doğal hakkımız. Çünkü mahkeme sürdüğü ve devam ettiği sürece burada kalmamın sebebini dışarıdaki insanlar fırsat bilip daha çok yayın yapabiliyorlar. Daha çok şey söyleyebiliyorlar hakkımda. Kendilerinde bu hakkı görebiliyorlar. Ve kuvvetli suç şüphesiyle burada bulunduğumu söylüyorum. Az önce Kemal Kerinçsiz bu konuda gerekenleri söyledi. Ancak şunu bilemiyorum mahkemeniz suçlu ve suçluyu ayırması gerekirken ben hala burada hangi suçtan dolayı net olarak kuvvetli suç şüphesiyle bulunduğumu bilemiyorum. buna bir örnek vereceğim. Devletin yeniden yapılandırılması dokümanını savcı bana soru olarak yöneltmiş arasından altı ay geçmesine rağmen bu belgeye ait elde ediliş tutanağı hala tarafıma verilmemiştir. Mahkemenizin verdiği karar Danıştay dosyası geldiği zaman verileceğiydi. Peki bu güne kadar bu suçu nasıl isnat etti iddia makamı? Mahkemeniz nasıl bunu kabul etti sayın başkanım? Kaldı ki, ikinci bir belge daha ortaya çıktı. Bu da Özden Örneğin günlüğü notları konusu. Hala bu konuda 5 gün geçmesine rağmen 5 iş günü geçmesine rağmen ben cevap alamadım. Bunun kendisi de yok özelliklerini istiyorum bugün karar alırsanız alabileceğim daha sonraki günlerde ancak bu tür isnatsız delili olmayan suçlamalara eğer kuvvetli suç şüphesi deniyorsa gerçekten benim ciddi kuşkularım var. Bu nedenden dolayı tahliyemi talep ediyorum sayın başkanım. Saygılarımla. “
Sanık Nusret Senem söz istedi verildi : “ sayın başkanım demin orada konuşurken bütün bilgisayarların iade edildiğini söyledim benim bütün bilgisayarlarım iade edildi. Sayın genel başkanın hayati Özcan’ın Serhan Bolluk’un bütün bilgisayarları iade edildi ama iade edilmeyenler varmış Hikmet Çiçek hatırlattı bana o konuyu düzeltmek istiyorum. saygıları sunarım “
Sanık Ali Kutlu söz istedi verildi :” yüce Türk adaletini saygıyla selamlıyorum. Tahliyemi talep ediyorum teşekkür ederim “
Sanık Doğu Perinçek söz istedi verildi : “ sayın başkanım önce küçük bir ek yapmak istiyorum sayın Nusret Senem’in beyanlarına bu 23 mart tarihinde taraf gazetesinde yayınlanan Yargıtay krokisi belgesine baktığımız zaman Ankara’dan gönderildiği anlaşılıyor. Ankara numarası var üzerinde gönderen Ankara 13 okunuyor 13 mart yani 8 gün önce bizim gözaltına alınmamızdan. Ama bazıları dediler ki hayır efendim 23’tür büyüttük 13, 23 olsun nasıl Ankara’dan gönderiliyor. Bütün aramada toplanan eşya İstanbul’a getirilmiş ve İstanbul’da torbalar açılmış bir tutanakla İstanbul’da ortaya çıkan açılan CD yoğun disk içeriği Ankara’dan 23 mart günü taraf gazetesinin Ankara bürosundan fakslanıyor. Bu da çok dikkat çekici demek ki, daha evvelden ellerine geçmiş. İstanbul’dan da verilmiş değil. Ankara’dan gönderilmesi çok önemli. İkincisi, sayın başkanım 23 Mart günü saat 07:35 de benim emniyet sorgum başlanıyor. Ve ben dün tekrar bütün emniyet sorgumu size de önümüzdeki duruşmalarda bir özetini arz edeceğim. Baştan sona bir gözden geçirdim. Benim emniyet sorgumda bu yapılan evimde yapılan İstanbul da yapılan Ankara da yapılan İzmir de yapılan aramalarla ilgili olarak bana 4 tane Ankara genel merkezde 1047 adet yoğun diskti DVD’di vs. onların 1047’nin içinden yalnız 4 yoğun disk soruluyor. Zaten onlara bakmaya vakit yok. 1047 yoğun diski 22’si akşamı 21’i akşamı oraya sabahı 22’si sabahı oraya getirilen bu 1047 adet içinde yüzlerce klasör dosya olan yoğun diskleri 12 saat içinde ne zaman inceledin de o 4 tane CD’yi buldun ve o 4 CD’nin dışında da 1043 adet malzemenin içinden tek bir suçlaman yok. Yani çok açık bir şekilde o yoğun diskler içeriklerini de belirtti. İçerikleri de çıktı. Liman lokantası olayı diğer olaylar vs. vs. bunun bir tertip olduğu apaçık ortaya çıktı. Bir de talebim var sayın mahkemenizden efendim daha önce Emniyet Genel Müdürlüğüne sayın mahkemeniz yazı yazarak Tuncay Güneye ait mülakat ve 2001, 2002 yıllarında İstanbul’da emniyet müdürlüğünde kom şubesinde yapılan araştırmanın belgelerini istemiştik. Fakat gelen cevaplarda böyle belgeler olmadığı belirtildi Emniyet Genel Müdürlüğünden bunun üzerine avukatlarımızla görüşen bir Emniyet Genel Müdürlüğü en üst düzey görevlisi şu anda da Emniyet Genel Müdürlüğünde çalışmaktadır. Mahkemenizde de tanık olarak dinlenmeyi kabul etmiştir. Razı olmuştur. Avukatlarımıza şunu belirtiyor diyor ki, 2001 yılında Tuncay Güney mülakatı Emniyet Genel Müdürlüğüne İstanbul Emniyetinden gönderildi. Ekinde başka çözümler vs. gönderildi. Fakat siz yanlış başlıkla talep ediyorsunuz. Başlığı general Veli Küçük’ün illegal yapılanması bu kodla istihbarat dairesinin kayıtlarına girdi. Şu andaki istihbarat dairesi mahkemeden gelen yazıda tabi biz bu kodu bilmiyorduk sizin mahkemenizin de rüyasında böyle bir kod ismini bilmesi mümkün değil görüp istihareye yatıp, Ergenekon soruşturmasının dosya numarası verilerek yada Ergenekon adıyla bu taleplerde bulunuldu. Bu bahane edilerek bildikleri halde bu mülakatın ve diğer eklerinin kendilerinde olduğunu bunu bahane ederek göndermiyorlar diyor. Şu anda görevli emekli falan değil. Ve ben diyor mahkemede de tanıklığa hazırım. Şimdi buradan hareketle ve biraz evvel sayın Nusret Senem’inde çok ilginçti. O yoğun disklerden birinin içinden bu başlık çıkıyor. Tuncay Güneyin yapmış olduğu şema general Veli Küçük’ün illegal yapılanası başlığıyla çıktı. Biz tabi birden bire bunların arasında tabi mantık irtibat kurmak gerekti. Ve irtibat var. Bir yazı yazılarak Emniyet Genel Müdürlüğüne general Veli Küçük’ün illegal yapılanması başlığıyla saklanan 2001,2002 yıllarında İstanbul kom şubesinde yürütülen araştırmanın mülakatın çözüm metinlerinin ve eklerindeki bütün belgelerin mahkemeye getirtilmesini arz ediyorum. Ve bu konudaki dilekçemi de arz ettim. Şu da mahkemenizin değerlendirmesine sunarım. Şu da belirtilebilir yazıda bizzat sanık Doğu Perinçek’in dilekçesinde belirttiği gibi bu belgeleri o zaman alan üst düzey görevliler arasında bir emniyet yetkilisi bu dosyanın bu adla şu an emniyette bulunduğunu ifade etmektedir. Bu tertip artık çözülme aşamasına gelmiştir. Bak biraz sonra oraya geldik. Rızasını aldık tanıklık aşamasında ismini de mahkemenize arz edeceğiz. Şu anda baskılarla karşılaşmaması için ismini mahfuz tutuyoruz. Ama tanıklık aşamasında ismini de bildireceğiz. Bu yiğitliği de göstermiştir. Göreceğiz bir müddet sonra Türkiye’nin namuslu emniyet görevlileri en üst düzeyde çıkacaklardır Türk milletini ve Türk adaletine bu tertibi bütün safahatıyla sunmaya başlayacaklardır. Oraya gelmiştir ve şunu da belirtmektedir sözünü ettiğimiz üst düzey görevlisi kasıtlı olarak göndermiyorlar mahkemeye, biz o zaman bir değerlendirme yaptık Emniyet Genel Müdürlüğünün en üst bunları mahkemede söyleyeceğim diyor. Emniyet Genel Müdürlüğünün en üst görevlileri bu konuda gelen belgeleri oturduk değerlendirme yaptık ve bunların gerçek dışı uydurma bir tertip amacıyla kullanılan bir takım üretilmiş metinler olduğunu uydurma sorgular sonunda alındığını saptadık ve tabi devlet kendisine gelen evrakı saklayacağı için dosyasına kaydettik ve kaldırdık. Talebim budur saygılarımı da sunarım. “
Sanık Güler Kömürcü Öztürk söz istedi verildi :” biraz önce çok küçük bir parçasını yansıttı eşim Mehmet bey size iddianame merkezi yaklaşık 1,5 yıldır yaşadığım süreci bu kıyıcı sürecin çok bana yansıyan sıkıntının çok küçük bir parçasıydı. Ben 20 ekimde 20 ekim 2008 de yazılı iddianameye cevaplarımı sundum. 11 mayısta da yine bütün sorularınıza cevap verdim. Ve daha sonra bir talep mektubu takdim ettim heyetinize. Dedim ki, mesleğimi tekrar işler hale getirebilmek için lütfen seyahat özgürlüğümdeki bu kısıtlamayı lütfen kaldırınız. Cevap olarak bana dediniz ki hakkınızdaki delillerin değerlendirilmesini bekliyoruz. Sayın heyet benim bir delilim yok. Evimden alınan bilgisayarım fotoğraf makinem ve CD’lerim 2 ay sonra gözaltından 2 ay sonra iade edildi. Bir başka delil yok ki, neyi değerlendireceğiz. Sadece telefon konuşmaları var. Telefon konuşmaları da zaten ebediyete kadar ezelden ebediyete kadar kalacaktır. Bunun dışında 17 yıldır Teşvikiye de yaşıyorum. Mülkin sahibiyim. Aynı zamanda emanette bir eşim var yani akıl odalarınızda ne var bilemiyorum. dolayısıyla bu dayandırdığınız gerekçe delil olmadığı için şahsımla ilgili gazeteciliğimi tekrar işler hale getirebilmem için seyahat özgürlüğü çok önemli, peki gazetecilik yapmayım, her halde bunun için kaldırılmıyor vatandaşım vergi veren bir vatandaşım seyahat özgürlüğümü lütfen kısıtlamayın. Talebim çok açıktır teşekkür ederim. “
Sanık Oktay Yıldırım söz istedi verildi : “ sayın başkanım bu günler gelecekte Türk hukuk tarihinin kara lekesi olarak anılacak günlerdir ve biz hep beraber bu günlere tanıklık ediyoruz. Son olarak dün bir gözünü vermiş bir vatan kahramanı terörist olarak terörist olduğu gerekçesiyle tutuklandı. Bir gaziye terörist sıfatını yakıştıra bilen kafa gerçek teröriste ne der acaba hiç düşündünüz mü? Sayın dan da daha öte. Ben aslında bugün olacakları daha önce yani bundan en az 2,5-3 yıl önce yazmıştım. Şaşırtıcı bir şekilde yazmıştım. Gariptir ben bunları bir kısmını bir öngörü olarak bir kısmını da olayların o günkü tarafımdan algılanış biçimine bir tepki olarak artık kala kala bir bu kaldı bunu yaparsınız siz dercesine bizi de tutuklarsınız hapislere de atarsınız diye yazmıştım böyle açık açık. Birçok yazımda gelin görün ki bugün olanlar o günleri arattırıyor. İlk iddianame sizin önünüze konduğunda siz bugün huzurunuzda belgeleriyle çürütülen paramparça edilen hukuk dışı iddialara aslında o günden gereken cevabı verebilirdiniz. Böyle saçma iddianame olmaz diye bilirdiniz. Demediniz. Bizim yıllar önce verdiğimiz o cevapları şimdi arz edeceğim o tanımlamayı ve cevabı o gün verebilirdiniz. Yapmadınız. Sonra biz önünüzde huzurunuzda burada belgeleri gösterdik. O tutanak sahtekarlıklarını gösterdik. Yalan beyanda bulunan bir savcının ve bir mahkeme kararının nasıl sahte karar verdiğini gösterdik. Biz ses kayıtlarıyla itirafları gösterdik siz yine cevap vermediniz. Hukuk dışı uygulamaları koyduk yine bir şey yapmadınız. Bu sayede altını çiziyorum, bu sayede cesaretlenen motivasyonunu bundan alan savcılık makamı bakın iddianamelerine ne yazmışlar. Önce ballandıra ballandıra beyin kıvrımlarında kurdukları sözde Ergenekon örgütünün fenalıklarını anlatmışlar. Bu öyle bir örgütmüş ki, falan filan iki sayfa ipe sapa gelmez bir sürü iddiayı yazmışlar. Ancak çok önemli cümleyi en sona saklamışlar. O cümleyi duymadan önce bir milletvekilinin bu ülke 25 parçaya bölünmelidir dediğinde bütün heyetinize hatırlatırım. Milletvekili meclis kürsüsünden bu ülke bu suçtur bu ülke 25 parçaya bölünmelidir demiştir bunu size hatırlatırım. Bakın savcı ballandıra ballandıra anlatmış Ergenekon terör örgütünü. Efendim Ergenekon terör örgütünü sözde terör örgütünü normal terör örgütleriyle karşılaştırarak anlamak yanlış olurmuş, niye? Şu yüzden, soruşturma sonucunda bir kısmı ortaya çıkarılan, çıkarılan çıkarılmış siz karar vermiştiniz daha böyle bir şey olup olmadığı diye ama, soruşturma sonucunda o karardan sonra yazılıyor bu. Soruşturma sonucunda bir kısmı ortaya çıkartılan Ergenekon terör örgütünün gerçekleştirdiği bir eylemden sonra ankesörlü telefondan gazeteleri arayıp eylemi üstlenmesi yada lütfen burayı çok iyi dinleyin elinde kaleşnikofla kırlardan kentlere yürümek isteyen duygusal devrimcilerden oluşan, duygusal devrimcilerden oluşan kadrolara sahip olmasını beklemek. Devletimizin karşı karşıya olduğu tehlikeyi algılayamamış olmakla eş değerdir. Sayın başkanım, elinde kaleşnikofla kırlardan kentlere yürümek isteyen duygusal devrimciler kim biliyor musunuz? Kim bunlar? Bunlar kim biliyor musunuz? Bu sizden cesaret alınarak sizin o hak ettiği yumruğu bu hukuk metnine çünkü bu hukuk metnidir. Bu hukuk metnine vurmamanızdan cesaret alınarak yazılan ikinci iddianamedir. Dün bir milletvekili bu ülke 25 parçaya bölünmelidir diyordu. Bugün dün bir gazi üsteğmen o duygusal devrimcilerin şarapnelleriyle gözünü kaybeden bir gazi üs teğmen terörist gazi, koleksiyonu kaç tane oldu burada artık bilmiyorum terörist olduğu iddiasıyla gözaltına alındı. Ve elinde bugün kaleşnikoflarla kırlardan kentlere yürümek isteyen duygusal devrimciler var. Bakın ben soruyorum size şimdi. Siz hiç bu duygusal devrimcileri yargıladınız mı sayın başkanım? Bu masum ana kuzularını hiç gördünüz mü? Hiç karşılaştınız mı bunlarla? Sizin yeğeniniz oğlunuz halanızın oğlu amcanızın oğlu askere gitti mi? belki içinizden şöyle diyorsunuzdur? Elbette gördüm elbette yargıladım. Hatta senden bile çok daha fazla gördüm diyorsunuzdur bana belki de. Hayır görmediniz. Hiç görmediniz görseydiniz buna izin vermezdiniz. Onları yargıladınız huzurunuzda onların gözlerinin içine baktınız belki ama hiçbir şekilde onları görmediniz. Ne yazık ki görmediniz. Bu canileri sempatikleştiren bu canilere böyle bir duygusal duygusallık devrimcilik gibi bir nitelik bahşeden kalemler bunları ululayan bunları aklayan o kalemler sizin önünüze birinci iddianameyi koyduklarında siz gereken cevabı verirdiniz. Hatta bunu bile koyduklarında gereken cevabı verirdiniz. Vermediniz. Şimdi ben soruyorum ben bunların cevaplarını da yıllar önce vermiştim. Şunun cevabını vermiştim ben, ben zaten esir olduğumu biliyorum. Ben esirim siz gerçekten burada bir hukuk süreci işlediğini düşünüyor musunuz? Gerçekten burada bir yargılama mı olduğunu düşünüyorsunuz?
Mahkeme Başkanı :” sözleriniz ileri gitmeye başladı. Sözünüzü anında keserim anında keserim. “
Sanık Oktay Yıldırım : “ kesin sayın başkanım. Ama bu söz bu söz “
Mahkeme Başkanı :” sözleriniz fazla ileri gitmeye başladı, başladı, başladı. Dinlemiyorum sizi daha dinlemiyorum. “
Sanık Oktay Yıldırım :” bu söz Türk hukukuna vurulmuş en büyük darbe bu söz “
Mahkeme Başkanı :” kapayın şeyini kapa, dinlemiyorum, dinlemiyorum dinlemiyorum lütfen oturun lütfen oturun o savunma hakkınızı vermiyorum size oturun lütfen. Sizin geçtiğiniz yollardan 10 senem geçti benim buralarda bana ders vermeyin bana ders vermeyin yeter. “
Sanık Hayrettin Ertekin müdafii Av. Taner Uzun söz istedi verildi : “malumunuzdur müvekkil Hayrettin Ertekin şu anda raporlu olması nedeniyle duruşmalara katılamamaktadır. Müvekkil 18 ayı aşkın bir zamandır tutuklu bulunmaktadır. Terör örgütü üyesi olmak suçlamasıyla ve bir takım gasp olaylarına karıştığı ve ruhsatsız silah bulundurduğu gerekçesiyle gözaltına alınmış ve 18 aydır halen tutukludur. İçişleri bakanlığı emniyet genel müdürlüğünden gelen raporlarda adı geçen örgütün terör örgütü olduğuna dair hiçbir açıklama yoktur. Mitten gelen raporda yoktur jandarma istihbaratından gelen raporda yoktur. O zaman nerden bir rapor gelecekte bu insanların terör örgütü üyesi olduğu ispat edilecek. Yok hiçbir şey yok. Ama müvekkilimiz 18 aydır tutuklu bulunmaktadır. Elde edilen bir adet 9 mm çaplı tabanca müvekkile ait olmadığı bunun Abdulmuttalip Tonçer isimli şahsa ait olduğu ve Abdulmuttalip Tonçer de bunu tasdik etti. Evet adı geçen silahı kendimi korumak için bulunduruyordum dedi. Demesine rağmen hala müvekkilimiz tutukludur. Yine müvekkilimiz aleyhine Hayrettin Ertekin’in suçlanmasından biri ise Ali Satı ve Faruk Güler adlı şahıslardan Abdulmuttalip Tonçer aracılığıyla zorla para tahsilatı yaptırıldığı iddia edilmektedir. Ancak olayın gerçeği hiç de öyle değildir. elimdeki belgeden de anlaşılacağı üzere Faruk Güler isimli şahıs açık açık yazmış mahkememize sunmuştur. Bunu mahkememize sunuyoruz. Burada ne diyor? Mahkememize açık açık beyanda bulunmuş demiş ki sanık Hayrettin Ertekin’e 30 yıldır tanıyan dostluk ve iş ilişkisi olan birisiyim. Bahse konu olay Hayrettin Ertekin beyin aracına satın almak istediği şanzıman için şahsım ve Ali Satıya Beşiktaş PTT merkezi aracılığıyla gönderdiği 3500TL yi bursa genç Osman şubesinden aldım. Daha sonra şanzımanı temin edemediğimiz için paranın 1000 TL sini Bursa genç Osman PTT şubesinden iade olarak gönderdim. Kalan kısmı için düzenlediğim senetleri imzalayarak hayrettin beye teslim ettim. Daha sonra günü gelen senetleri ödeyerek senetlerimizi teslim aldık. Bahse konu suçlamalar gerçeği yansıtmadığı gibi 2 kişi arasında geçen şahsi münasebetlerin yanlış değerlendirilmesine yol açmıştır. Ben hayrettin Ertekin beyle ilgili olan bunca yıllık abi kardeşlik ve iş ilişkimizde hiçbir zarar görmediğim gibi çok fayda görerek geçimimi temin eden birisiyim. Böyle bir iş ilişkisini iddianamede yer aldığı şekli tamamen iftiradır. Yalandır. Bunu diyen Faruk Güler, fakat iddianamede diyor ki Faruk Güler ve diğer bir Ali Satı isimli şahıstan zorla para tahsil edilmeye çalışıldığı gasp edilmeye çalışıldığı iddiası var. Burada adam imzalamış mahkememize göndermiş. Hangi tarihte? 06.01.2009 tarihli. Bu bir. İkinci bir olay bir takım yine iddialar var. Diyor ki, devletin resmi görevlilerine ve bir takım askerlerle iyi ilişkiler içerisinde olduğu darbe yapmaya çalıştığı ve milleti kin ve nefrete yol açacak şekilde kışkırttığı söyleniyor. Buyurun bizim iddia edilen kışkırttığı kin ve nefrete kışkırttığı iddia edilen müvekkil Hayrettin Ertekin bir nolu resim mahkememize ibraz ediyorum. Resim de rahmetli eski cumhurbaşkanımız ve birçok ileri gelenlerle resmi müvekkilimizin. Yine ikinci bir resim olarak bir zamanlar Türkiye Büyük Millet Meclisi başkanlığı yapmış Bülent Arınç bey Bülent Arınç beyin annesinin cenazesinde. Ön saflarda yer alıyor gene böyle bir resim. Madem bizim müvekkil devletin üst düzey görevlilerine bazı kötü işler yapıyor buyurun şu anda devlet bakanımızdır. Yine bir resimde burada 3 nolu resim, eğer göstere bilirse yaklaştırıp kameramız daha iyi gösterirse bu resim hem renkli sayın başkanım görülen bu resimde müvekkilimiz şu andaki sayın cumhurbaşkanımız Abdullah Gül bey fendiyle sohbet ederken çekilmiş bir resim. Bunlar sahte mahte değil. Bunlar her tarafta bulunabilen resimler buyurun. Bu resimlerden anlaşılıyor ki müvekkil Hayrettin Ertekin tüm devlet erkanı ile iyi ilişkiler içerisindedir. Sadece askerlerle değil. Askerlerle iyi ilişkiler içerisindedir. Tüm devlet erkanıyla daha önceki cumhurbaşkanımızla da rahmetli Özal’la da ve şu andaki cumhurbaşkanımız Abdullah Gül Bey efendiyle de iyi ilişkiler içerisindedir. Yine adli tıp kurumu başkalığından gelen tarihini 27 mayıs 2009 tarihli raporda müvekkil Hayrettin Ertekin’in hipertansiyon ve bir şey daha söylüyor onu okuyamadım. Hipertansiyon hastası olduğu bir hatalığı daha var onun ne olduğu tam okunamıyor rahatsız olduğu belirtiliyor. Yüksek tansiyon yani hiper tansiyon dediğimiz hastalığın sebebiyet verdiği şeylerden bir tanesi ani felçle ani felç geçirmedir. Yine beyin kanamalarıdır. Şimdi yüksek tansiyon hastası olan müvekkilimiz ve halen de bu raporları dolayısıyla duruşmalara dahi çıkamayan müvekkilimiz sayın başkanım, hiper tansiyon hastası olduğu raporda belirtilmiştir. Rapor bilmiyorum dosyamızda var mı yok mu? Ama dosyamızın münderecatına gelmiş ama ben yine bir daha sunuyorum. Bu davada gerekli tedaviyi alamayan bir takım tedavilerden yoksun kalan ve bu tedavileri yapmakta ihmali bulunan doktorlar hakkında bu gün için bilindiği davalar açılmıştır. Ama biz bir daha Kuddusi Okkırlar olayı yaşanmasın diye bir daha böyle bir olay Kuddusi Okkır gibi müvekkilimizde bir ihmal nedeniyle dünya değiştirmesin diye tahliyesini istemek zarureti hasıl oluyor. Biz diyoruz ki müvekkilimiz sağlık nedenleriyle en azından sağlık nedenleriyle bir daha Kuddusi Okkır vakası yaşanmasın diye müvekkilin sağlık sebepleriyle de tahliyesini talep ediyoruz. 18 aydır tutuklu bulunan müvekkilin kim olduğu bellidir sabit ikametgah sahibidir delillerin kısmi azamisi veyahut tamamı diyelim 45 diyor arkadaşlar ben tamamına katılamadım. Veya 90 mı dediler tam anlayamadım bu zamana kadar delillerin tamamı toplanmıştır. Velev ki müvekkilin suçlu olduğu kanaat ve düşüncesine varılsa ve hüküm verilse dahi örgüt üyesi olmaktan 2 sene 6 aydır. Diğerlerinden verileceği ne verileceğini bilemiyorum ama şüphe sanık lehinedir. Bilindiği gibi müvekkilimizin iddia edilen suçları işlendiğine dair her türlü şüpheden uzak kesin inandırıcı bir birlerini destekleyen delil yada deliller mevcut değildir. yani şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince de müvekkilimizin ilerde beraat edeceği kuvvetle muhtemeldir. Hal böyleyken toplanan delillere tüm dosya münderecatına göre ve özellikle müvekkilimizin gelen en son sağlık raporu adli tıp kurumundan verilen sağlık raporlarına göre bihakkın yada uygun görülecek şekilde tahliyesine karar verilmesini saygıyla arz ve talep ederim efendim. Teşekkür ederim. “
İddia makamından soruldu,
C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel :” Bir kısım sanıkların taleplerine ilişkin olarak görüşümüz; Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk’ün; Talebinin kabulü ile, dilekçesinde belirttiği yazışma evraklarının bir suretinin kendisine verilmesine, diğer talebi ile ilgili olarak önceki oturumda verdiğimiz mütalaanın esas alınmasına, Sanık Nusret Senem’in; Savunmasına ek mahiyette dilekçesinin dosyaya eklenilmesine, Sanık Kemal Kerinçsiz’in; Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’ne bu dava dosya ile birleştirilmesi hususunda muvafakat verilen Danıştay saldırısı ve Cumhuriyet Gazetesine atılan bombalara ilişkin yargılama dosyasını ilgilendiren taleplerinin, söz konusu dosyanın mahkemenize gelmesinden sonra değerlendirilmesine, Sanık Doğu Perinçek’in; Talebinin kabulü ile, Emniyet Genel Müdürlüğü’ne yazı yazılarak, “General Veli Küçük’ün illegal yapılanması” adı altında İstanbul Organize Şube Müdürlüğünce 2001 yılında yürütüldüğü iddia edilen soruşturma evraklarının varsa onaylı bir suretinin gönderilmesinin istenilmesine, Sanık Güler Kömürcü Öztürk’ün; Yurtdışına çıkış yasağı Adli kontrol tedbirinin kaldırılması talebinin bu aşamada reddine, Sanıklar Saipir Debzlelvidze ve İhsan Göktaş; Hakkında çıkartılan yakalama emirlerinin infazının beklenilmesine, Sanık Ali Kutlu’nun; Önceki duruşmada verilen mütalaamızda belirtilen gerekçeler ile serbest bırakılmasına, Bizzat veya müdafileri aracılığı ile tahliye talebinde bulunan tutuklu sanıklar ile diğer tutuklu sanıkların, Kendilerine yüklenen terör örgütü yöneticisi veya üyesi olmak ile buna bağlı suçları işlediklerine dair iddianamede de gösterilen kuvvetli suç şüphesi doğuran delillerin bulunması, Yüklenen bu suçun Ceza Muhakemesi Kanunun 100/3 maddesinde sayılı tutuklama nedenlerinden olması, Tutuklama nedenlerinde herhangi bir değişiklik olmaması, Hususları gözetilerek, tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesi kamu adına talep ve mütalaa olunur.
Duruşmaya kısa bir ara verildi,
Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu,
Dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ,
1-Sanık MEHMET ZEKERİYA ÖZTÜRK’ün talepleri ile ilgili olarak;
a)05.06.2009 günlü 5 nolu dilekçesinde belirttiği Özden Örnek’in günlükleri ile ilgili belgeler bu dosya içerisinde olmayıp, birleştirmesi konusunda muvafakat verilen Danıştay dava dosyası ya da mahkememize açılan 2009/85 esas sayılı dava dosyası içerisinde bulunabileceğinden, bu dosyalar incelendikten sonra talep konusunda karar verilmesine, bununla ilgili daha önce verilen ara kararından dönülmesine,
b)Sanıkta el konulan belgelerle ilgili Genelkurmay Başkanlığına yazı yazıldığı verilen cevapta tüm metinlerin gönderilmesinin istendiği anlaşıldığından, bu sanıkta el konulan tüm belgelerin T.C Genelkurmay Başkanlığına gönderilerek bu belgelerin Devletin Güvenliğine ilişkin belgelerden olup olmadığı, Devletin güvenliğine ilişkin belgelerden ise iç veya dış siyasal yararların hangisine veya hangilerine girdiği ve gizlilik derecelerinin ne olduğunun sorulmasına,
2-Sanık DOĞU PERİNÇEK’in talebinin Kabulü ile, Emniyet Genel Müdürlüğüne yazı yazılarak 2001-2002 yıllarında İstanbul Emniyet Müdürlüğünden Ankara Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığına gönderilen Tuncay Güney ile ilgili mülakat görüntüleri, çözüm metinleri ve buna dair tüm bilgi ve belgelerin “General Veli Küçük’ün İllegal Yapılanması” başlığı ile kayıt altına alınıp saklandığı bildirildiğinden, bu belgelerin araştırılarak tamamının gönderilmesinin istenilmesine,
3-Sanıklar GÜLER KÖMÜRCÜ ÖZTÜRK ve MUAMMER KARABULUT’un Yurt Dışı Çıkış yasaklarının kaldırılması yönündeki taleplerinin, bu aşamada Reddine,
4- Sanık MUAMMER KARABULUT’un Başkanı olduğu Noel Baba Barış Konseyi Derneği ile ilgili Yurt dışına yazılan yazının geri alınması yönünde vaki talebin davaya bir yenilik katmayacağından REDDİNE, karar örneğinin ilgiliye tebliğine,
5-Sanık NUSRET SENEM’in talebi ile ilgili olarak,
a) Bugünkü tarihli dilekçesinde belirttiği hususların Naip Hakim incelemesi sırasında dikkate alınmasına,
b) 24 Mart 2008 tarihli TARAF gazetesinin bir suretinin İstanbul Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şube Müdürlüğünden istenilmesine,
6-Sanık SEMİH TUFAN GÜLALTAY’ın bugünkü oturumda verdiği yazılı taleplerini içeren dilekçesi ile ilgili gelecek oturumlarda karar verilmesine,
7-Gelmeyen yazı cevaplarının beklenilmesine,
8-Sanıklar İhsan Göktaş ve Saipir Debzlelvidze hakkında çıkartılan yakalama emrinin infazının beklenilmesine,
Dosya kapsamı, her sanığa iddianamede ayrı ayrı isnat olunan suçlamalar ve bunlarla ilgili sevk maddeleri, atılı suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığının devam etmekte ve bu suçların CMK’nun 100/3. maddesinde sayılan suçlardan olması dikkate alınarak tutuklu sanıkların mevcut hallerinin sürdürülmesine, bir kısım sanığın kendisi veya müdafii aracılığı ile vaki tahliye taleplerinin Reddine,
Mevcut hallerinin sürdürülmesine ve tahliye taleplerinin reddine dair verilen ara karara İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine itiraz hakları bulunduğu konusunda sanıklar ve müdafilerine ihtarat yapılmasına, ( Hazır sanıklar ve müdafilere ihtarat yapıldı )
Bu nedenle duruşmanın 11.06.2009 günü saat 09.30’a bırakılmasına oybirliği ile karar verildi.09.06.2009
Başkan-20909 Üye-28298 Üye-32346 Katip-120250
Dostları ilə paylaş: |