T c istanbul 13. AĞir ceza mahkemesi


Duruşmaya saat 14:00e kadar ara verildi



Yüklə 0,69 Mb.
səhifə4/6
tarix26.07.2018
ölçüsü0,69 Mb.
#59396
1   2   3   4   5   6
Duruşmaya saat 14:00e kadar ara verildi.

Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.

Mahkeme başkanı: “Sayımız artmaya başladı, artık silahların eşitliği diyoruz biz de, artık biz de sayımızı bu şekilde arttırıyoruz, arkadaşımız heyetimizin yeni üyesi, Hüsnü Bey, herhangi bir eksiklik durumunda heyetimizi tamamlayacak arkadaşımız,”



Sanık Ümit Oğuztan müdafii Av. Alper Yarımbıyık söz istedi, verildi: “ sayın başkan, sayın üyeler, müvekkilimin bir hayli tafsilatlı savunması, ve sorgusu yapıldı aslında söyleyecek çok fazla bir şeyde kalmadı, ama kısaca soruşturma ile ilgili bir takım bilgiler vereceğiz, ondan sonra iddianameye ilişkin bir takım beyanlarımız olacak ve bir talebimiz olacak. Şüpheli müvekkil Ümit Oğuztan, heyetinizce de bilindiği gibi, 22 ocak 2008 tarihinde göz altına alınıp, 26 ocak 2008 tarihinde serbest kalmıştır. Gerek emniyetteki sorgusu sırasında görevli memurlar ve gerekse savcılıktaki sorgu sırasında soruşturma savcısı sayın Zekeriya Öz tarafından telefonlarının ve bilgisayarlarının temiz çıktığı şeklinde ifade edilen dosya kapsamında, sözde terör örgütünün yöneticisi ve üyesi sıfatı ile yargılanan kişilerin herhangi birisine yönelik telefon araması bulunmadığı gerçeği, her ne kadar iddianame de lehine delil olarak belirtilmemişse de, iddianamenin Ümit Oğuztan a ilişkin 1092 ve 1115. sayfaları arasında kişisel durum değerlendirme bölümü incelendiğinde, tek bir iletişim tutanağının bulunmadığı, tek bir iletişim kaydının olmadığı görülmektedir. Diğer şüphelilerle ilişkisinin bulunmadığına ilişkin deliller, bu kadarla da sınırlı değildir. Telefon araması bulunmadığı gerçeği yanında ne bir sms mesajı ne bir e mail, ve izlendiği anlaşılan bir takım toplantı ve gösterilerde çekilen fotoğraflar içersinde de yer almadığı anlaşılmaktadır. Bunun yanında, iddianamede yüzlerce sayfayı bulan iletişim tutanakları içersinde, kişilerin birbirleri ile yaptıkları görüşmelerde de ismi bir tek kez dahi geçmemektedir. Diğer şüphelilerin bir kısmını basından tanıdığını, ancak hiçbirisi ile tanışıklığı ve ilişkisi bulunmadığını, kendisini ifadesi ile diğer şüphelilerin beyanlarının da bu beyanı doğruladığı, dosya kapsamındaki bir gerçektir. Bir terör örgütü, mevcudiyeti söz konusu olmasa da, bu hususlar şüpheli müvekkil üzerine atılan terör örgütüne üye olmak suçunun sübutu açısından şüphesiz çok önemlidir. Şüpheli müvekkil Ümit Oğuztan, emniyet ve savcılık ifadelerinden sonra serbest kalmasını takiben, ifadelere dayanak olmak üzere, bir takım belge ve dergiler 28 ocak 2008 tarihinde savcılığa sunulmuş ve bir derginin aslının bulunamaması sebebi ile ilk dilekçede sunulan kapak fotokopisini takiben bulunan aslı da 31 ocak 2008 tarihli dilekçemiz ile sayın soruşturma savcısı Zekeriya Öz e götürülmüştür. Bu esnada sayın öz, şüphelinin evinde el konulan disketlerden bazı belgeler çıktığı, ek ifadesini almalarının gerekeceğini belirtmiştir. Burada bir parantez açmak istiyorum, müvekkilim eşyalarımı almaya gittiği zaman dedi, ama onu yanlış hatırlıyor, dilekçe ekinde bir dergi götürdüğümüzde, bu şekilde bir beyanda bulunmuştur. Sayın savcı. Ne zaman hazır olmamız gerektiğini sorduğumuzda da, 4 şubat 2008 günü saat 10:30 da gelin. Demiştir bize. Daha sonra bir parantez açmak istiyorum yine, iddianamenin kabul edilip iddianame ve eklerine ulaşıldığında ortaya çıkan bir durum vardır ki çok dikkat çekicidir, sayın soruşturma savcısının, 31/01/2008 tarihinde içinde bazı dökümanlar çıktığını ifade ettiği disketlerin inceleme tutanağının tarihi 4 şubat 2008 dir. Yani sayın savcı, disketlerin incelenmesi tamamlanmadan içinden bir takım dokümanların çıkacağına dair haberdar edilmiştir. Ek ifade için 4 şubat 2008 tarihinde soruşturma savcısının odasına gidildiğinde, önünde bulunan bir klasörü şüpheliye göstererek, bak senden el konulan disketlerde bir takım dökümanlar çıktı diyerek, NBC silahları, fabrikatör gibi bazı başlıkları okuyarak, bunları sana Tuncay Güney in ifadesinde var, bunları size Veli Küçük yazdırmış. Şeklinde beyanda bulunmuştur. Ve sen bu örgüte girip çıkmışsın galiba, gel seni gizli tanık yapayım. İfadeni ver git. Şeklinde bir teklifte bulunmuştur. Gizli tanıklığın henüz Türkiye de uygulanmaya başlamadığını, ama kendisinin bunu müvekkile uygulayacağını ifade etmiştir. Şüpheli müvekkil ümit Oğuztan ise benim örgüt yapısını kimlerin oluştuğu hakkında bilgim yok. ifademden de söyledim, hiçbir bilgim olmayan konudan nasıl tanıklık yapabilirim şeklinde karşılık vermiş ve bu disketlerin İstanbul 1 ağır ceza mahkemesinde, o dosyasın sanığı Tuncay Güney ile müşterek tutulan tutanakta şahsi eşyaları alınırken, bu eşyaları ile birlikte kendisine teslim edilen Tuncay Güney e ait disketler olduğunu, boş olarak bildiğini ifade etmiştir. Soruşturma savcısı biz bu dosyayı fatihte çok aradık, bulamadık. Siz o zaman bu dosyanın tasdikli bir örneğini bize temin edip getirin. Biz istersek, bunun gelmesi on beş gün sürebilir. Ben de bu arada sana yeniden gözaltı uygulaması yapacağım demiş ve biz çıkarken de gizli tanık konusunu tekrar bir düşün, diye uyarmıştır. İstanbul 1 ağır ceza mahkemesinin 2002/64 esas sayılı dosyası temin edilerek, tarafımdan emniyet müdürlüğü görevlilerine 5 şubat 2008 günü zabıtla teslim edilmiştir. 361 sayılı klasörde hemen kapakta var.

Müvekkil, 6 ekim 2008 tarihinde savcılık tarafından yeniden sorguya alınmıştır. Bu arada İstanbul 1 ağır ceza mahkemesi 2002/64 sayılı dosyasını inceleyen soruşturma savcısı, 04/07/2003 tarihli teslim tutanağını işaret ederek, bak sana disketler teslim edildikten sonra, 28/07/2003 tarihinde disketlerde, silme yeniden oluşturma şeklinde oynamalar yapmışsın, şeklinde iddiada bulunmuştur. Kendisinin sürekli diz üstü bilgisayar kullanığını, bu bilgisayarlarda disket yuvası bulunmadığını, disket kullanmadığını, bu disketleri teslim aldıktan sonra o tarihte çalışmakta olduğu Marko paşa gazetesindeki ofisine götürdüğünü, buradaki çalışanların merak ederek bu disketleri karıştırmış olabileceğini ifade etmiştir. bu ifadesine rağmen akabinde tutuklanma talebi ile mahkemeye sevk edilmiş ve tutuklanmıştır. İddianame kabul edildikten sonra, iddianame ve klasörlere ulaşıldığında görülmüştür ki, 6şubat 2008 tarihli savcılık sorgulama tutanağında dökümü yapılan ve 04/şubat 2008 tarihli TEM şube tarafından düzenlenen inceleme tutanağında bulunmayan ve savcılık ifade tutanağında da olmayan ve bize savcılıkta ek ifadede hiç sorulmayan lobi belgesi, iddianamede, şüpheli Ümit Oğuztan dan zapt olunan disketlerden çıktığı iddia edilen belgeler arasında sayılmıştır. Şüpheli müvekkilin 6 şubat 2008 tarihli savcılık ek ifadesi incelendiğinde, bu ifade tutanağında esas alınan tem şube düzenlenmiş, 4 şubat 2008 tarihli inceleme tutanağındaki tutanağında lobi isimli bir belgeden bahsedilmediği, 1 ve 6 nolu disketlerin boş olduğu, 17 dolu disketin suç unsuru taşımadığı, 20 nolu diskette Kürt hareketinin tasfiyesi isimli belge olduğu, 24 nolu diskette ise program dosyası olduğunun ifade edildiği anlaşılmıştır. Ancak daha sonra teknik bilirkişiler ve değerlendirme grubu tarafından düzenlenen 29 Mayıs 2008 tarihli inceleme değerlendirme raporunda, ilk inceleme tutanağında boş olduğu ifade edilen bir nolu diskette reaksiyon isimli dokümanın, 6 nolu diskette Kemalist hareket isimli dokümanın, suç unsuru olmadığı bildirilen 17 nolu diskette ermeni dosyası, 20 ve 24 nolu disketlerde lobi dokümanının bulunduğu şeklinde rapor düzenlendiği görülmüştür. Bu çelişkiler ve disketlere ve diz üstü bilgisayar CMK 130. maddesine uygun olarak el konulmadığı, yedeklemesinin yapılıp bir örneğinin şüpheli Ümit Oğuztan a imza karşılığı teslim edilmediği, bu nedenle yasaya aykırı kanunsuz elde edilen delillerin delil değeri taşımayacağı ve bu nedenle de delil olarak göz önünde bulundurulmaması talebimizin ne kadar haklı olduğunu ortaya koymaktadır. Bu saptama delillerin emniyet bünyesinde değiştirildiği ve şüpheli müvekkil imin baskı altına alınarak gizli tanıklığa zorlandığı kanısına varmamıza neden olmuştur. Bu durum delillerin değiştirilerek sayın mahkemenin de yanıltılmaya çalışıldığı sonucunu doğurmakta olup, sayın mahkemenizin suça karışanlar hakkında gereken yasal işlemi yapmasını da talep ediyoruz ayrıca. Şüpheli müvekkil hakkında yasaya aykırı olarak elde edilen kanunsuz delil hükmünde olan delil değeri bulunmayan kendisine 1 ağır ceza mahkemesinden teslim edilen disketlerde teslim tarihinden sonra bir takım silme ve ekleme yapıldığı iddia edilmektedir. Bu disketler üzerinde şüpheli müvekkilim tarafından değil, emniyet incelemesi aşamasında oynama ve eklemeler yapıldığı anlaşılmaktadır. Kaldı ki, bilişim suçları ve sistemleri şube müdürlüğünün bila tarihli yazı ekindeki raporda bazı disketlerde, marko paşa dijital medya kayıtlarının bulunduğu tespiti vardır. 89. klasör, sayfa 245-46-47-48-49 ve 330. sayfa . bu inceleme tutanaklarını müvekkilim 23 aralık 2008 tarihli ifadesi sırasında, sayın mahkemenize de sundu. Bu disketlerin mahkemeden teslim alındıktan sonra, Marko paşa gazetesine götürüldüğü ve disketlerin burada çalışanlar tarafından karıştırılmış olabileceği savunmasını doğrular nitelikte olan bu bulguya ve müvekkilin lehine olan savunmasını doğrulayan bulguya iddianamede ne yazı yer verilmemiş. Zira şüpheli müvekkilin kendisine teslim edilen bilgisayarları boş olarak bilmektedir ve diz üstü bilgisayar kullandığından ve bu tür bilgisayarlarda disket yuvası da bulunmadığından hiçbir zaman disket kullanmamıştır. Bu disketler mahkemeden teslim edildiği için ve yargılama da halen devam ettiği için kendisine ait olmayan bu disketlere ofisinin veya evinin bir kenarında muhafaza etmeye devam etmiştir. kaldı ki disketleri teslim edildiği dosyanın sanığın halen yurt dışında olan Tuncay Güney de disketlerde buluğdu söylenen belgelerin dışında bir çok belge bulunmuştur ve bu gün anlıyoruz ki, o tarihte başlatılan ve bir yıl süren projeli bir çalışma sonucunda müvekkilim de izlenmiş ve bir suç unsuru bulunamayarak, dosyaya sunulan belgelerden anlaşıldığına göre, 14 kasım 2002 tarihinde o soruşturmaya da son verilmiştir. Yine müvekkilime iddianamede, müvekkilim tarafından dosyaya savunma delili olarak sunulan bir takım belgelerdeki yazılardan alınma bazı bölümlerin suç örgütü belgelerinde bulunduğu ifade edilerek, şüpheli müvekkilimin örgütün yazım işinde görevli olduğu iddia edilmiştir ki, bu iddia da haklı değildir. Müvekkilim tarafından yayınlanan dergiler basılıp dağıtıldıktan sonra kamuoyuna mal olur. Bu dergiler artık şüphelinin değildir. bu dergileri herhangi bir yazının bir bölümünü, herkes alıp bir yerde kullanabilir. Kaldı ki, bu suç örgütü denen belgesi suç örgütü denen belgelerin yazım işi içersinde bulunduğu artık ortaya çıkan Tuncay Güney bir dönem şüpheli müvekkilim ile birlikte çalışmış ve tüm arşivini kullanma imkanı bulmuştur. Kendisinin bulduğum her şeyi peçeteyi bile arşivlerim dediği, yeni ortaya çıkan mülakat dökümü içeriğinden de anlaşılmaktadır. Bu şartlarda başka bir kişiyi aramaya da gerek yoktur. Yine bilgisayarda örgüt belgeleri benzeri belgeler bulunduğu iddiası da örgütsel ilişkinin kanıtı olamaz. Şüpheli müvekkilim gazeteci olup, her gazeteci gibi uzun süredir gündemi meşgul eden bu dava ile ilgili haberler yapmış, çalıştığı gazete ve televizyona haber hazırlamıştır. Haber amaçlı yapılmış bir çalışmayı, benzer belge diye yorumlayarak suç isnadında bulunmak haklı bir suç isnadı değildir ve suç kanıtı olamaz. Ancak iddia makamı ile şüpheli müvekkile isnat edilen terör örgütüne üye olma suçunu ispatlayacak hiçbir delil olmaması nedeni ile hiçbir kanıta dayanmayan şablon bir suçlama ile müvekkilimi suçlama yoluna gitmiştir. İddia makamı tarafından Ergenekon belgesi olarak niteledikleri belgelerin bahsi geçtiği her yerde belirtilen dokümanları elinde bulundurduğu iddia edilen kişiler ile şüpheli müvekkilin adı bir araya getirilerek, terör örgütünün amaçları doğrultusunda birlikte hareket ettikleri iddiasında bulunulmuş, yaratılan sanal örgüte üye olduğu ispata çalışılmıştır. bu mesnetsiz iddia, iddianamenin 63. sayfasında başlayıp birçok kez tekrarlanıp gitmiştir. Hayali örgütün sözde üyeleri ile beşeri bir ilişki içersinde olduğunu ispatlamaya yeterli olmayacaktır, ne kadar tekrarlanmış olursa olsun şüphesiz. Yani soyut bir iddiada bulunulmuş, CMK 170. maddesindeki düzenlenen amir hükmü göz ardı edilerek, yüklenen suçu oluşturan olaylar ve mevcut deliller ilişkilendirilerek açıklanmamıştır. Esasen ilişkilendirilip açıklanması da mümkün değildir. Çünkü ilişkiyi gösteren hiçbir delil de mevcut değildir. Dosyada gördüğümüz kadarı ile böyle bir örgüt olmadığı gibi, şüpheli müvekkilin dosyanın diğer şüphelileri ile hiçbir tanışıklığı, irtibatı olmadığını iddia makamı çok iyi bilmekte. Bu nedenle sürekli tekrarlanan dayanaksız iddialar, iddia ile bir ilişki varmış imajı yaratılmaya çalışılmıştır. iddia makamı yine bu durumu bildiği halde iddianame nin genel anlatım bölümünde 103. sayfa ve 116. sayfada örgütün medya irtibatları isimli bölümünde, müvekkilin ismini aynı meslek grubundan bir kısım şüphelilerle birlikte sayarak çeşitli gazete internet sitesi ve televizyonlarda örgütün amacı doğrultusunda yazı yayın ve propaganda faaliyetleri yaptıkları şeklinde hiçbir delile dayanmayan ve mesnedi bulunmayan iddialar ileri sürmüştür. Yani benim müvekkilim gazetecidir, televizyonculuk yapmıştır, dergi çıkarmıştır, yazılar yazmıştır, yani bir tanesini getirip koyamamıştır iddia makamı işte suç örgütünü amaçları doğrultusunda bu örgütü destekleyen yazı budur diyememiştir. Bir program gösterememiştir. Şüpheli müvekkil terör örgütü belgelere ulaşmış olsa, şüphesiz ilk yapacağı şey kitap yazmak ve kamuoyunu aydınlatmak olurdu. Zira daha önce dosyaya konan belgelerden de anlaşıldığı gibi, susurluk komisyonuna rapor hazırlamış ve bu tür yapılaşmaların araştırılması toplum düzeninin korunması ve toplumun huzuru için mücadele etmiş bir kişidir. Terör örgütü üyesi olduğunu gösterir hiçbir kanıt bulunmadığından sonuçta beraat edeceğine kesinlikle inanıyoruz. Efendim şüpheli müvekkil sorgusu yapılmış, deliller toplanmıştır. Kaçması, delilleri bozması değiştirmesi, saklaması vesaire söz konusu değildir. sabit ikametgah sahibidir, 6 şubat tarihinden bu yana uzun zamandır da tutukludur. Sayın mahkemenizin bu hususları değerlendirmeye almasını ve sanığın tahliyesi hususundaki talebimizi değerlendirmesini saygılarımla sunuyoruz.”

Sanık Sami Hoştan huzura alındı.

CMK nın 147 ve 191. maddesindeki yasal hakları kendisine izah edildi.

Avukatınız hazır, suçlandığınız konular ile ilgili a cevap vermeme hakkında sahipsiniz, lehinizde toplanacak bütün isteme hakkına sahipsiniz, bu haklarınızı biliyorsunuz, buna göre savunmaya hazır mısınız ? “

Sanık Sami Hoştan: “ evet hazırım”.



SANIK SAMİ HOŞTAN SORGU VE SAVUNMASINDA:

Sayın başkanım savunmama başlamadan evvel avukatlarımdan bir ricam var, çapraz sorgu arasında hiç müdahale etmelerini istemiyorum. Sayın savcıların bütün cevaplarını burada huzurunuzda cevap vereceğim. İddialarına. Tabi onlar da kanıtları ile beraber buraya sunacaklardır herhalde. Şimdi savunmama başlıyorum efendim. Sayın başkanım, mahkemenin sayın üyeleri, savunmamı burada huzurunuzda neden bulunduğumu kısa bir hikâyesi ile başlamak istiyorum. Aldıkları sipariş üzerine dünyada bir eşi daha bulunmayan, duyanı meraklandıran ve aylarca reklâmı yapılan bu projeyi hazırlayan üstatlar kendi mesleki anlayışlarına göre Ümraniye de ölçüleri belirsiz bir sitenin temelini iki yıl önce besmele ile atmışlardır. Daha sonra ihtiyaçlar olan uygun elemanlar ve materyali temin ettikçe de sitenin kaba yapısını oluşturdular. İşe başlarken kamuoyunun ilgisin çekebilmek için toplumun tarihsel değerlerinden olan bir ismi de bu proje için uygun gördüler. Ve bu projeyi Ergenekon olarak tanımladılar. Planlanan site alınana zaman içinde yeni temeller atıldı ve ilaveler yapıldı. Ancak söz konusu yapılanmanın hudutları bir türlü belirlenemedi. Bilimsel ve yasal ruhsatı olmayan giderek sapsız ve sağlıksız büyütülen proje zaman içersinde ne olduğu belirsiz bir ucubeye ve de gecekondu sitesi haline dönüşmeye başlamıştır. İşte bu aşamada çevrecilerin yoğun baskısı ile istimlâk mağdurlarının haykırışı üzerine, merkezi Ankara da olan üretici kuruluş imalatı derme çatma hali ile piyasaya sunmak zorunda kalmıştır. Yürütülen reklâm kampanyasının da etkisinde kalıp merak ve heyecanla bekleyen halkın bir kısmı da özellikle sipariş sahipleri ısmarladıkları sözde esere görmeye koşmuşlar. Ancak buldukları karşısında büyük hayal kırıklıklarına uğramışlardır. Geçen zamana sarf edilen büyük emeğe, ve yapılan yoğun tanıtım kampanyasına rağmen,maalesef imalatın taşeronlarının yeterli araştırma yapmadan işe soyunmaları yanında yeteneksiz oluşları kullandıkları malzemenin kalitesiz ve defolu olması da büyük sorunlara ve de tepkilere neden olmuştur. Projeye katkı sağlayan yabancı uzmanlar da ne yapacaklarını şaşırmışlardır. Öyle ki, taşıyıcı demirlerin ve birleştirici çimentonun kalitesizliği ile eksikliği nedeni ile özenle hazırlanıp aylarca reklamı yapılan sitedeki yapılar birer birer çökmeye başlamıştır. Ardı sıra çökmeye başlamıştır. sitenin giderayak yıkılma ve yok olma durumu ortaya çıkmıştır. Bu durum karşısında, son çare olarak takviye amacı ile ikinci el çürümüş payandalarla site kurtarılmaya çalışılmaktadır. Ama nafile, taşıma suyu ile bu değirmen dönmeyecektir. Sayın başkanım, sonuç olarak bu gün sipariş sahipleri feci şekilde iflas etmiş bu işte görev alanlarda canlarından bezmişlerdir. O canı yananlardan hem de çok yananlardan biri de benim. Başkanım, benim Türkiye Cumhuriyeti savcılarına ve devletimin polisine olan güvenim daima tam olmuştur. Taki beni huzurunuza getiren bu soruşturmaya kadar. On bir ay önce yaşadığım son derece yakışıksız, aksız ve kanuna aykırı, akıl almaz olaylar zinciri bunların sorunları olan savcıların ve polislerin hiçte bu güvene layık olmadıklarını çok açık bir şekilde ortaya çıkarmıştır. Neden böyle bir kanaatim oluştu. Açıklayayım, anayasamıza göre, hukuk devleti olan ülkemizde cumhuriyetin bir savcısı ve devletin bir polisi neler yapabilir sizlerde duyun. 22 ocak 2008 günü sabah saat 06 da polisler evime gelmişler, bir hafta önce ameliyat geçirmiş olan kızım ağrıları sebebiyle uyuyamadığından, polislere kapıyı kendisi açmış, daha ne olduğunu anlamadan bir anda evin içine dolan polisler, ilk söz olarak Sami nerede diye sormuşlar, o da yatak odasında uyuduğumu söylemiş. Ve beni uyandırmak istemiş, mani olup sen sesini çıkarma, demişler. Doğrudan yatak odama girip beni uyandırıyorlar. Gözlerimi açtığımda karşımda beş altı sivil insan duruyordu. Başkanım, lütfen o anı hayal eder misiniz. Allah tan eşim yanımda yoktu. bu iğrenç davranışın kabul edilir bir tarafı olabilir mi. şaşkın ve ürkek bir şekilde kalkıp giyindim orada daha yatak odamda hemen kelepçeleri taktılar. Salona çıktığımda eşim iki kızım ve altı yaşındaki kız torunum dehşete kapılmışlar. Ağlamakla gözleri korkulu bakışları ile bana bakıyorlardı. Çünkü onlar da ne olup bittiğini anlayamamışlardı. O sırada salonda ayrıca onbeş civarında polis bulunuyordu. Aralarından biri evi arayacaklarını söylediği zaman neler olduğunu öğrenmek için sordum. Onlarda beni Ergenekon terör örgütü üyesi şüphelisi olarak tutukladıklarını söylediler. Tabi ben hiçbir şey anlamamıştım. Çünkü Ergenekon diye bir örgüt ismi hiç duymamıştım. Evi aramaya başladılar. Ben de onlara ailemin yanında elleri kelepçeli olarak son derece onur kırıcı bir görüntü ile refakat ediyordum. Şimdi burada sormak istiyorum. Evime gelen polisler hangi caninin peşindedirler ki, tüm bu aileme bu baskıyı şiddeti bu terörü bu korkuyu ve insan hakları ihlalini yaşatma hakkını kendilerinde gördüler. Umarım torunum yaşadığı bu travmayı üzerinden atar ve ilerde devletin polisini sever ve ona saygı duyar. başkanım, benim yaşantımda polisle karşılaştığım zamanlar olmuştu. Geçmişte işkence dönemi polislerini de tanımıştım. Ama o polisler çocukların aile bireylerini yanında insanları böyle aşağılamazlardı. Bunların şartlanmış oldukları daha eve geldiklerinde belli oluyordu. Bakışları ve davranışları ile suçluluğuma karar vermiş bir tavır içindeydiler. Masumiyetim kâğıt üzerinde kalmış, hiç akıllarına bile gelmiyordu. Üç saate yakın evin her köşesini aradılar. Dört yıl önce işi bozulduğu için benden maddi yardım isteyen ve halen de bana 325 bin YTL borçlu olan Hilmi Saatçılar ismindeki arkadaşıma ait, günü geçmiş senetleri aldılar. bu senetler arkadaşıma yardım etmek için bankaya ipotek ettiğim iş hanımın karşılığı olarak düzenlenmişti. bunu hiç araştırmadılar. aramada bir de, altı yıl öncesine ait ticari bir faaliyete ilişkin, ödemesi yapılmış, artık hiçbir geçerliği olmayan 250 bin dolarlık bir çeke de el koydular. ayrıca evimde bana ait olan bir adet kurusıkı tabancayı da aldılar. Sayın başkanım, evden bu şekilde ayrıldık. Site komşularım beni ellerim kelepçeli, 20 ye yakın polis tarafından götürülürken gördüler. Kim bilir hakkımda neler düşündüler? Bu da beni ayrıca kahretti. Çünkü hiçbir suçum, günahım yokken böyle çirkin bir muameleye tâbi tutulmuştum. Polis aracına bindirilince etrafa baktım. asker görülmüyordu. Düşündüm acaba bu bir polis darbesi miydi? belki de.çünkü devir o devir. hareket ettik. ben emniyete gideceğimizi sanıyordum. oysa etiler de eskiden kumarhane olan kapatılmış, mühürlü bir binaya geldik. bir süre açıp açmamayı tartıştılar, sonra vazgeçtiler. Karşı tarafta bilmediğim başka bir binaya gittik. orada tanımadığım insanlara beni gösterip ‘burası Sami’nin yeri değil mi?diye sordular. onlar da ‘kim bu Sami? tanımıyoruz’ dediler. o yerin bir başkasına ait olduğunu söylediler. oradan ayrıldık. yolda araçtaki polislerden biri bana bir kâğıt göstererek “Sami bak, biz bu yerlerin senin olduğunu biliyoruz. sen Ergenekon’a buralardan finans sağlıyorsun” dediler. Başkan’ım, yaptıkları modası geçmiş çirkin polis tuzaklarıydı. ama tutmadı. çok merak ettim savcı öz bu tuzakları iddianamesine neden koymamış? Herhalde benim lehime delil olur diye. hâlbuki lehime olan delilleri de toplamakla görevli değil mi? cumhuriyetin savcısı. bir saat sonra emniyete geldik. İşlemler tamamlandıktan sonra nezarete konuldum. nezarethanede her yer doluydu. Pek çok yerden ses geliyordu. yakındaki birine, “neler oluyor? niye bağrışıyorlar?” diye sordum. oradaki herkesin “Ergenekon şüphelisi” olarak getirildiklerini söyledi. anladım ki, hepsi evlerinden benim gibi alınarak getirilmişlerdi. nezarethanede devamlı niye buraya getirildim diye düşündüm. ama cevabını bir türlü bulamadım. bir süre sonra götürüldüğüm bir odada dört sivil polis oturuyordu. bana da oturmamı söylediler. kibarca, mülakat yapmak istediklerini belirttiler. bende en azından neler olduğunu öğreneceğimi düşünerek teklifi kabul ettim. Görüşmede sürekli veli küçük ve tanımadığım bilmediğim paşalar ve kişiler hakkında sordular. Bende veli küçük ile ne zaman ve nasıl tanıştığımı anlattım. Diğerlerini tanımıyorum dedim. Fakat onlar bana bilmediğim saçma sapan sorular sormayı sürdürdüler. Bilmediğim konular olduğu için cevaplamadım. bana ‘sen temiz toplum istemiyor musun?’ diye sordular. ben de yetkili amire herkesten fazla temiz toplum taraftarı olduğumu, yüksek öğrenim gören iki kızım ve bir de torunum olduğunu, elbette onların geleceğini düşündüğümü söyledim. Bana gidebilirsin, ama biraz düşün dediler. tam odadan çıkarken de ; “vermediğin bilgiler için teşekkürler” diye seslendiler. Niye öyle konuştuklarını anlayamadım. Zaten pek fazla da önemsememiştim. Çünkü hala ne olup bittiğini anlayamıyordum. o gün avukatım geldi, o da şaşkındı. Ona neler olduğunu sorduğum zaman “ sabırlı ol, zaman içinde anlarız” dedi. Dördüncü gün beni, ifademi almak için organize suçlar şubesine götürdüler. Orada ifade verdim. Sonra Beşiktaş adliyesine götürüldüm. işte orada 17 saat uykusuz ve soğukta bekletildikten sonra, nihayet savcı Zekeriya öz’ün huzuruna kabul edildim.burası çok önemli sayın başkanım, beni karşısına ergenekon üyesi diye getirten savcı, sorgusuna, elinde uyuşturucu ve susurluk dosyalarım olduğu tehdidi ile doğrudan “şimdi bana Susurluk’u anlat bakalım” diye başladı.avukatım da yanımda. o zaman ben ve avukatım ve ben, o davanın bittiğini, yargılanıp cezasını da çektiğimi söyledik. savcı da bana zaten bu sorunun kendi özel sorusu olduğunu belirtti. zaten bu savunmamdan sonra o konuya da gireceğim. esas önemli taraf burası çok önemli. Hukuk için çok önemli, sonra ifademi aldı ve beni tutuklama talebiyle mahkemeye gönderdi. Şimdi sayın başkanım, uyuşturucu dosyası var derken, burada 1992 de bir olay oluyor, 2004 te ben Avrupa da yaşıyorum. Susurluk olayı ile cezaevine girmiş, bu dosyadan hiç haberim yok. beni bir gece geliyor organize alıyor, 2004 te geliyor ama evi arıyor falan gidiyor. Organize diyor ki bizle işin yok senin diyorlar. Narkotik ile işin var. Diyorum ki ya benim narkotik ile ne işim olacak. Bilmiyoruz diyorlar, beni neyse narkotik e gönderiyorlar. Hücreye koyuyorlar. sabah onda o zaman emniyet müdür muavini tayfun bey, beni çağırtıyor, beş altı tane polis, Sami Hoştan diyor, sen 150 bin mark bir müdür muavinine vermişsin, kime verdin, sayın müdürüm diyorum, niye vereyim 150 bin mark neden vereyim, yani niçin verdim. Yok vermişin, verdin vermedin, verdin vermedim, vermedim dedim, ama niye verdim dedim, yani niçin verdim dedim, onu söyleyin. Yok sen 150 bin mark narkotik şube müdürüne vermişsin. O zaman bende tabi sabrım taştı, size verdim dedim. Siz dedim, verdiğiniz insanlardan birini tanıyorsunuzdur, dedim, o ara pet şişesini kafama vurdu tabi. Alın bunu dedi içeriye, neyse içeri aldılar. Sular mular işte bildiğiniz eski dönem, ama eski dönem daha iyiydi bu dönem daha kötü, eski dönem sular mular işte yatırın, kaldırın bir şeyler bir şeyler bende anlayamadım. Sayın başkanım bende anlayamadım. Bir şey yok zaten tekrar hücreye.3. günü sabah 9 da beni bir odaya koydular böyle odada duruyorum. Birine beni gösteriyorlar. Teşhir ediyorlar, kimi gösteriyorlar biliyor musunuz sayın başkanım, 1992 de Hacı Ökkeş Kaylanlı diye biri, o zaman Hollanda da şirketleri var, oğlunu da benim de orada altı tane restoranım var oraya geleceğim. Altı tane restorantım, tekstil işlerim gazinolarım var, onlar da orada ihracat şeyi yapıyorlar. Mal taşıyorlar. ihracat için, bunların oğlu eroin ile yakalanıyor. Bunu da İstanbul’da alıyorlar. Bu Ökkeş Kaylan’ı, bu Ökkeş Kalyan, işte yanında kaynını da alıyorlar tabi, o zaman kaza ile merkezden düşüyor, ölüyor. Kaynı ölüyor, o gün ölüyor. Polis camından aşağıya düşüyor ölüyor. Ayağı kayıyor ölüyor. Derken buna işte sorgu yapıyorlar. Daha evvelden benim natural grup un sahibiyim ben İstanbul da galerya da naturel gulubu vardı hem oranın sahibiyim hem de dağıtım yerlerim var, ama kendim Avrupa da yaşıyorum. Tam otuz sene. Bir de Arnavutlar cemiyeti başkanıyım orada. Bundan işte benim kartım çıkıyor, üstünde ayakkabı almış işte, işte büyük küçük gelirken sana yardımcı olur demişler. Bu sami yi tanımıyorsun. sami nin orada kumarhaneleri var. o da diyor ki, tanıyorum diyor şeyde kumarhaneleri var diyor. tekstil restorantları var. ne ise bunun kendi şahsın şu anda tutuklu şu anda cezası onaylandı. Bunun bir milyon markını alıyorlar yav sami yazsak ne olur savcıya göndermeyeceğiz diyorlar. Sami yazıyorlar. Sami Hoştan ın 100 kilosu. Ama ben Hollanda dayım. Hollanda da mal yakalanıyor, ben Hollanda dayım. Almanya da da gene mal yakalanıyor. Gene haberim yok ama ben gidip geliyorum Hollanda da işyerlerim var. İngiltere ye gidiyorum. Fransa ya gidiyorum. İnterpol beni yakalamıyor nedense. Ben ama ….. Türkiye de aranıyor muşum. Ama arayan da yok o ara. 2004. işte bu organize beni aldığı gün. Sabah 9 da başkanım. Birisi geliyor, aynanın karşısında odur diyor. o dur dediği insan, ökkeş kaylan tutuksuz yargılanıyor o zaman, üç sene yatmış, tutuksuz yargılanıyor. Gece evinden illegal olarak alınıyor. İşkence yapılarak bu mu diyor, bu diyor. ne yapıyor ondan sonra, doğrudan doğrudan bıkakılıyor doğurdan savcılığa gidiyor. Avukatını alıyor, ben daha müdüriyetteyim. Diyor ki beni evden böyle aldılar. Böyle böyle ifade ver dediler. Bu sami nin o zamanda söyledim. Şimdi de söyledim, hiçbir suçu yoktur. Fatih volkan da avukatım, biz konuyu şey yapıyoruz, takipsizlik veriyor şey, savcılık . gidiyor oda ifade veriyor, takipsizlik veriyor, fakat ne hikmetse itiraz ediyorlar, buna birileri, itiraz ediyorlar, ille bu eroin saminin olacak yüz kilo eroin. Tabi biraz sonrada onları da isteyeceğim burada gerçi de. Şimdi başkanım derken dosyayı
Yüklə 0,69 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin