T c istanbul 13. AĞir ceza mahkemesi



Yüklə 0,69 Mb.
səhifə5/6
tarix26.07.2018
ölçüsü0,69 Mb.
#59396
1   2   3   4   5   6
……. Mahkemeye bakan da yine cumhuriyetin bir savcısı, cumhuriyetin bir hakimi Naci bey, şimdi dokuz o zaman bir.DGM 1 başkanı. Bana üç ay sonra tebligat geliyor diyor ki, işte uyuşturucu falan işte mahkeme var, gidiyorum, aynı şekilde huzura çıkıyorum. Onu da çağrıyorlar. O gece alıp beni teşhis edeni de alıyorlar. Diyor ki, efendim diyor, olaylar böyle böyle oldu diyor. ben ifademi veriyorum. Tutuksuz olarak yargılanmaya başlıyoruz. Davayı birleştirmiş, savcı birleştirmiş, ama mahkemenin sayın cumhuriyet savcısı, ikinci mahkemede diyor ki ilgisi yoktur, bu olayla hiçbir irtibatı yoktur yani, Sami Hoştan ın yirmi kişi yakalanmış, on sekiz kişi yakalanmış bu olayda. Hiçbir irtibatı yok. aranma durumu yok. benim boyna tahliyemi istiyor, beraatimi, tahliyemi istiyor.bir celse tahliyemi istiyo, iki celse tahliyemi üç celse dört celse cezalar veriliyor. Onbeş, on beş, on beş, Sami Hoştan a da on beş veriliyor. Ama ne gariptir ne tutukluyor, ne yurt dışı yasağı koyuyor. Sayın başkan. On beş sene veriyor. Ne tutukluyor, ne de yurt dışı yasağı koyuyor. Tabi temyiz e gediyoruz hakkımızı kullanıyoruz, bizle beraber cumhuriyetin savcısı da gidiyor. Orada beraatımı istiyor, cumhuriyetin savcısı da gidiyor orada. Sonunda şey oluyor onların ki tasdik oluyor benimki esastan tekrar incelenmesi olarak kararı vardır. Diyerek mahkemeye dosyayı geri gönderiyor ve üç ay sonra da zaman, dört ay sonra mı ne zaman aşımına giriyor. Şimdi bu sayın Zekeriya öz bana ne diyor biliyor musunuz, bunu hukukçular çok iyi çok iyi, o işi nasıl yapın nasıl bağladın, Sami Hoştan, o işi nasıl bağladın. Onuncu daire başkanı, yani Yargıtay onuncu daireyi bu işi avukatım orada, nasıl bağladım bu işi. Sayın başkanım, böyle bir durumdayız. Bu şekilde karşınızdayız. Yani burada buna açıklık getirmek istedim, yani Sami Hoştan, sayın savcımız da geçen gün söyledi. Zaman aşımınıza gelmişiniz, zaman aşımına geldim ama nasıl geldiğimiz niye araştırmıyorsun, oranın da cumhuriyetin savcısı vardı. Karar günü tahliyemi istedi. Daha evvelden hiçbir ilgisi olmadığını, biraz sonra avukatım anlatır, yani niye anlattım. Bu olayla Ergenekon ile ilgili değil bu olay. Ama bir savcının neler yapabiliyor neler yaşatabiliyor. Kendi meslektaşlarına, yarın, yani siz de Yargıtay da olabilirsiniz. Birine böyle bir karar verdiğiniz zaman, yani bir savcı sorma hakkı var mıdır. Bu işi nasıl ayarladın. Nasıl ayarladın bu işi, ben utanç duyuyorum. Yemin ediyorum başkanım utanç duyuyorum. neyse. sonra ifademi aldı ve beni tutuklama talebi ile mahkemeye gönderdi. bu defa, orada sorgu hâkimi, şimdiki sayın üyeniz, ne olduklarını bilmediğim sorular sormaya başladı. onların neler olduklarını açıklamadan önce gözaltına alınışımdan huzurunuza gelinceye kadar, hangi şartlarda, neler yaşadım? bunlar ne kadar yasalara uygundu. bu konularda hem size hem de kamuoyuna bilgi sunmak istedim. Değerli zamanınızın bir kısmını aldığım için üzgünüm. Ama 11 ay sonra karşınıza gelebildiğim için bu davadan dolayı neler yaşadım, neler gördüm bunu ancak size duyurabilirdim. Bu imkânı verdiğiniz için teşekkür ediyorum. başkan’ım, tekrar adliyede sorgu hâkimliğindeki ifademe dönersek; heyetinizdeki bir sayın üye, benim jitem diye birileriyle eroin işi yaptığımı iddia etti. ben de ne olduğunu bilmediğim jitem’in askeri bir birim olduğunu, orada kendisinden öğrendim. jitem diye bir şahıs veya kuruluş varlığından hâlâ haberim yok. o nedenle burada birkaç kez sordum. Savcı ile beni sorgulayan heyetiniz üyesi, bu jitemi biliyorlar ki, sordular, iddianameye de yazıyorlar. ben de ısrar ediyorum, şu suç ortağım olan jitemi getirsinler artık buraya.ya da açıklasınlar, kim bunlar? ama hiç ses çıkmadı. yoksa hayali bir suç ortağım mı var? bari onu bileyim. ben kimlerle beraber bu işi yapmışım? çıkarsınlar huzurunuza. her neyse, anlaşılan o ki, benim suç ortaklarımı bir türlü bulup buraya getiremeyecekler. peki,bana ait olduğunu yazdıkları eroin ne oldu? onu ne yaptılar? Bana ait olan bir eroin var burada, burada kızlarım arkada oturuyor, üniversiteye gidiyor, son sınıf. Yani baba diyor, bu ne diyor, internete girdiğinde Hablemitoğlu cinayeti görürsün, İbrahim çiftçi cinayeti görülüyo. Her ne ise, anlaşılan o ki bana ait olduğu yazdıkları eroin ne oldu ,korkarım onu da Ümraniye’deki bombalara benzetmiş olmasınlar? hani Ümraniye’deki görülmeyen bombalar var ya, onlarla beraber imha edilmesin sakın? hayret! ellerinde bir gizli bir tanıkları da mı yok?! bari o açıklasın, hepimiz meraktan kurtulalım. yoksa iddia makamının en fazla itibar edip, güven duyduğu, tüm bu senaryonun yazarı kabul ettiği, aslında toplumun ne olduğu anlayamadığı, ama homoseksüel olduğu kesin olan bir adamın iftiralarından mı yola çıktılar? Eğer böyle ise, bu sahtekârı artık yandaş basın dışında 70 milyon insanımız tanıdı. Herhalde iddia makamı da tanımıştır. inşallah savcılar, şu karanlık ve kirli adamdan ve de onun iftiralarından temizlerler iddianame dedikleri eserlerini. başkan’ım, bütün bunların burada huzurunuzda açıklanması gerekiyor. açıklasınlar ki, ben de, burada bulunan suçsuz insanlar da sayın heyetiniz ve yüce milletimiz önünde ne haksız, çirkin hatta iğrenç iftiralarla suçlanmışız anlaşılsın. bu iğrenç iftiralar bir merkezden ve maksatlı olarak belli gazetelere ve televizyonlara servis yapıldığı için ailem günlerce sokağa çıkamadı. Üniversiteye giden kızım okuluna devam edemedi. ruhsal bunalıma girdi. bize ailece bu işkenceyi yapmaya kimin ne hakkı var? başkan’ım; bir başka iftira da, gizli bir tanığın bizlerce bilinmeyen tanığından duyduğuna göre benim, rahmetli hablemitoğlu’nun öldürülmesi için, rahmetli ibrahim çiftçi’ye 2 milyon dolar verdiğimi beyan etmesidir. tamamiyle gerçek dışı, mesnetsiz bir iddia. ben hablemitoğlu’nu ne tanırım ne onunla bir ilgim var ne de olayla ilgili bir bilgiye sahibim. ayrıca olay tarihinde susurluk cezam sebebiyle eskişehir cezaevinde bulunuyordum. Onu bile araştırmamışlar. iddianamede yer alan ancak hukuki durumumla ilgili bölümde bulunmayan başka bir şahsımı karalama ithamı daha var. iddia makamı, yani savcı öz, şimdi hayatta olmayan yakın arkadaşım ve aile dostum rahmetli ibrahim çiftçi’nin, öldürülmesi olayı ile beni ilişkilendirmek istemiştir. yine başka bir gizli tanığa göre; benim ibrahim çiftçi’ye 1 milyon dolar borcum varmış. bu borcu ayda 100bin ytl lik taksitler halinde kredi kartımla ödemekteymişim. bundan dolayı kendisine husumet beslediğimi duymuşmuş birinden. nedense benimle ilgili gizli tanıklar hep birilerinden birşeyler duymuşlar. belki de rüyalarında görmüşlerdir. belki de öğretilmişlerdir. rahmetli ibrahim çiftçi İzmir’de bombalı bir saldırı sonucu öldürülmüştü. ailemin bir yakını olarak ben de arkadaşımın cenazesine katıldım. faili belli bu olayda bile, savcı öz, aklınca beni sözde Ergenekon trenine bindirmek için, benim üzerimden kimsenin görmediği, sır olup kaybolan uydurma Ümraniye bombaları ile İbrahim çiftçi’ye yapılmış bombalı saldırı arasında irtibat kurmak istedi. ama diğerleri gibi bunu da beceremedi. hiç değilse kredi kartıyla ödediğim iddia edilen şu taksitleri bankalardan araştırmış olsaydı bari. ama zararı yok, böylece tecrübe kazanmış oluyorlar. bense ezberlerini bozduğum için üzgünüm. sayın başkan’ım, şurada bir açıklık getirmek, bu İbrahim çiftçi olayı kasıtlı olarak kasıtlı olarak savcı Zekeriya öz tarafından İzmir e, onun karalarını da vereceğim, şimdi orada tanık ım. İzmir de bir bombalı saldırı sonucu öldürülüyor fakat nedense sayın savcı öz, ille bu bombalarla Ümraniye bombaları ile Ümraniye bombaları kardeştir. Diyor. Allah Allah amca oğlu da demiyor, kardeştir diyor. benim de husumet beslediğimi söylüyor, borçlanmışım, kart falan ödedim işte borçlanmışım. Oranın savcısı da tabi savcından bir şey geliyor o da kale alacak. Oda aynen şunu yazıyor sayın başkanım, Zekeriya Öz e, benzerliği olabilir. Bu eylemi yapan ibrnahim çifçi ye eylemi yapan yalnız olmadığı, Zekeriya öz tarafından anlaşılmıştır. Yalnız değil, yani yanında birileri buna yardım etmiştir. adam anlatıyor nasıl yaptığını, eniştesinin bombayı verdiğini söylüyor, beni anlatıyor, İbrahim çifçi ile iyi dosttu, aile dostudur. Anlatıyor bu adam öldüren adam bu katil anlatıyor. Mahkemede anlatıyor bunu. Hayır olmaz bombalarla o bombalar birdir. Seri numaraları aynıdır derken bir gün şu bana geliyor, başkanım tabi ben hukukçu falan değilim. Ben hukukçu falan değilim. Şimdi İzmir den geliyor bu savcılık,diyor ki benzer, ben de sayın Kemal Kerinçsiz ile beraber aynı odada kalıyorum şeyde, kandıra da ya bu benzer ne demektir, bombalar benzer. Ya oda diyor ki ya sami abi benzer diye bir terim olmaz hukukta. Benzer , bombalar hep birbirine benzer. Seri numarası, e seri numarası olmaz. E seri numarası benzer, yalnız yapamaz bu cinayeti ama fail diyor ki eniştim verdi bu bombayı, eniştem verdi bombayı ve oğlunu çağırıyor, İbrahim çifçi nin oğlunu, kızları İzmir de ifade veriyor, ortakları ifade veriyor diyor ki sami abi bizim amcamızdı. Bir ay evvel düğünüm oldu diyor kızı. Ailece düğünümüze katılmıştır. Diyor. ortakları diyor ki ya sami abi geldği zaman biz ağırlarız İstanbul da İbrahim çifçi geldiği zaman da o ağırlar diyor. hayır olmaz burada bir irtibat olması lazım. Ne ise tabi konu böyle devam ediyor, en sonunda burada huzurunuzda işte geçen gün bana şey geliyor, mahkeme şeysi geliyor, İstanbul 7. ağır cezaya tanık olarak İbrahim çifçi yi tanıyıp tanımadığınızı sorulması için. Beni sanık yapıyor daha kardeş bomba yapıyor, benzer bomba oluyor, ya bombanın benzer, ben bombadan anlamam. Uzmanları var burada benzer kelimesi geçer mi. yoksa ben şunu öğrendim burada arkadaşlardan tape si varmış, yani onlarda bin tane on bin tane yirmi bin tane aynı şeyden çıkartabilir onu öğrendim burada. Neler öğrendim uzman arkadaşlar var burada yani bu işi iyi bilenler. Seri numarası bir yerde, benzer bir yerde, basında kardeş bombalar bir yerde. Ne oluyoruz dedim ya, bir şeyler oluyor dedim ya. Bu cinayeti bile beni suç ortağı yapmak istemiştir. Neden diyorki, yalnız işleyemez diyor, kim diyor bunu Zekeriya öz İzmir e diyor. dikkat et diyor, bu Ümraniye bombalarının aynısıdır diyor. bu aylarca televizyonlarda gazetelerde böyle geçti. Ailesi beni tanıdığı için güldü bu işlere avukat gönderdi bana. Sami amca bizim amcamız dedi. onlar da gelecekler buraya. Şimdi yani başkanım neyi anlatayım anlamıyorum, yani özür diliyorum konu ile hiç ilgisi olmayan şeyler söylüyorum ama kusura bakmayın. Konuyla ilgisiz hiçbir şey. görüldüğü gibi her iki konu da, hem savcı öz, hem de üyeniz sorgu hâkimi tarafından doğruluğu hiç araştırılmadan, soruşturulmadan, ortada hiçbir delil yokken gündeme getirilmiştir. bütün bu yapılanların, iftiraların elbette sebebi vardı. önce sözde Ergenekon örgütüne ihtiyaçları olan aktörleri seçmiş oluyorlar, sonra da onları, “kuvvetli şüphe” altına sokacak iddialar atıyorlar ortaya. bu nedenle ben 11 aydır tutukluyum. Üstelik günlerce basına malzeme, kitaplara da konu haline getirildim. Ailece kişilik haklarımız çiğnendi. Sayın başkan’ım, şimdi de veli Küçük’le olan ilişkime açıklık getirmek istiyorum. Şunu şey yapmamdan başkanım burada bir kitap var, biz kemal bey ile veli paşam ile beraber kandıra da yatarken bu kitap çıktı, Ergenekon’u bilen Şamil Tayyar mıdır, Tamil Şayyar mıdır birisi çıkartmış, burada daha iddianameyi bilmiyoruz başkanım, iddianameyi hiç bilmiyoruz. Şöyle diyor. İbrahim çifçi şöyle diyordu, necip Hablemitoğlu nu öldürmem için Sami Hoştan bana 2 milyon dolar verdi. Teklif eti. Jitem ile uyuşturucu işi yapıyor. Daha iddianame yok ortada, sayın başkanım. İddianame yok. biz bilmiyoruz ne olduğumuzu ben şimdi huzurunuzda öğrenmek için geldim. Huzurunuzdayım, niye buradayım yani. yani daha iddianame hazırlanmamış bunlar var. Sayın başkanım. Israrla yani çok üzgünüm özür diliyorum burada ısrarla size eroin im nerede, jitem nerede, diye demek istediğim bu, çünkü kızlarımın canını acıtıyor. Onlara cevap veremiyorum. Benim vereceğim yer burası, çünkü milletin adına siz karar vereceksiniz burada. İnsanların aklanma yeri burada. Veyahut ki yok olma yeri. ikisinden biri olacak burada, ya aklanacağız, yada yapmışsak bir suç, sayın savcılarım onu getirip delillerini koyacaklar buraya, siz de millet adına en büyük cezayı verin. Millet adına en büyük, hiç kanaat falan kullanmayın yani, verin. Ama ilk önce burada kanıtların gelmesi lazım. Biz ailece büyük yara aldık. Şimdi Veli Küçük ile olan ilişkime açıklık getirmek istiyorum. ben 1979 – 1994 yılları arasında hollanda’da bulundum. orada ticaretle uğraşıyordum. altı restaurantım, tekstil işlerim ve hollandalı arkadaşımla ortak işlettiğim bir gazinom mevcuttu. herhangi bir sıkıntım, sorunum yoktu. şimdi bir şey atladım onu hatırlatayım. Sayın savcı, orada onunla aramızda bir sürtüşme geçti o da neden, avukatım yanında oldu bu olay çünkü, benim işim bitti. Oradaki memura küpeli miydi küpesiz miydi sordu, kim var veli var dedi getirin şu veli yi dedi, dedim ki o veli paşa dedim. Alın götürün dedi bunu. Yani otuz beş yıl takdiri size bırakıyorum. hatırladığım kadar 1983 veya 1984 yılında orada size savcılık ifademde 86 yılında demişim, yanlış çünkü ikinci görüşüşüm o yıl oluyor, ikinci görüşütüm, tatil amacıyla istanbul’a gelmiştim. mustafa bilgin ismindeki arkadaşımla karşılaşmıştım. kendisi Edirne liydi. birlikte, müşterek arkadaşımız olan enver yaylacı’yla edirne’ye gittik. orada bir lokantada akşam yemeği sırasında aynı yerde yemekte olan veli küçük yanımıza gelerek, mustafa bilgin’e sarılıp “hoş geldiniz” dedi. mustafa ile veli küçük yakın arkadaşlarmış. biz de bu vesile ile orada tanıştırıldık. veli binbaşı o zaman edirne jandarma alay komutanı imiş. ben istanbul’a döndükten kısa bir süre sonra tekrar hollanda’ya gittim. aradan 3-4 yıl geçtikten sonra, istanbul’a geldim. bir gün sipariş verdiğim arabamı almak üzere, çiftkurtlar oto galerisi sahibi arkadaşım enver yaylacı’nın yazıhanesine gittim. mustafa bilgin ve veli küçük oradaydılar. bu, benim veli küçük ile ikinci karşılaşmamdır. yıllar sonra, bir Ankara seyahatim öncesi, arkadaşlarımla sohbet sırasında, veli küçük’ün kocaeli jandarma komutanı olduğunu öğrendim. telefonla arayıp, “ankara’ya geçerken müsait iseniz kısa bir ziyaret yapıp hatırınızı sormak isterim” dedim. o da müsait olduğunu, beklediğini söyledi. gittim, yarım saat görüştük. ayrıldım. daha sonra çok uzun yıllar yüzyüze görüşmedik. zaten kendisi de paşa olup giresun bölge komutanlığına gitmişti. geçen zaman içerisinde bayram gibi özel günlerde telefon ve telgrafla kendisini kutlamalarım olmuştur. ta ki susurluk olayı diye bilinen kaza oluncaya kadar da görüşmedik. söz konusu kaza meydana geldikten çok kısa bir zaman sonra, benim haberim oldu. kaza geçirenlerden biri olan sedat bucak, benim yakın dostumdur. onunla yaptığımız sohbetlerde veli küçük paşa’nın yakın arkadaşı olduğunu söylerdi. sedat bucak’ın kazada ağır yaralandığını duyunca acil yardım sağlamak için aklıma ilk gelen kişi veli küçük paşam oldu. Hem de telefonla kazayı kendisine bildirdim. bu görüşmemden sonra da veli paşamla uzun bir süre görmedim. bayramlarda arıyor hal hatır soruyordum. bu arada kendisi de emekli olmuştu. bir güvenlik şirketi açtığını duydum. hayırlı olsun diye ziyaretine gittim. bir daha da yüz yüze görüşmedik. son telefon konuşmalarımda, “paşam ne iş yapsam kaybediyorum” dedim. başkan’ım,ben kumar oynarım ve bağımlılığım var. konuşmamda “paşam çok para kaybettim ” diyerek kayıplarımı anlattım. o da beni “kendini üzme, sağlığına dikkat et” diyerek dostça teselli etti. “ben köye gidiyorum seni ararım” dedi. zaten kendisi ile yaklaşık 2 yıldır yüzyüze görüşmemiştik. 25 yıllık tanışıklığımızda hepsi beş veya altı kez biraraya gelmişizdir. keşke fazla gelseydik. benim veli paşa ile tanışıklığım konusunda söyleyeceklerim bunlardan ibarettir. aksini söyleyen veya iddia edeni, burada huzurunuzda ispata davet ediyorum. savunmamın başında da belirttiğim gibi, benim her zaman yüce adalete olan güvenim tamdır. ancak şu da unutulmamalıdır ki; toplumlar yargıya olan güvenlerini yitirirlerse insanların huzurları, mutlulukları ve yaşamları sona erer. sayın başkan’ım, bu davada sözde ergenekon iddiasıyla yargılanan kişilerden sadece veli küçük’ü tanıyorum. Tabi bu ara Sedat pekeri de ali yasakı da sonra anlatacağım. diğerleri ile beni tanıştıran kişi; çok mümtaz savcı zekeriya öz’dür. başkan’ım, ayrıca, şiddetle itiraz ettiğim bir husus da, savcı öz’ün, iddianamede tamamen kasıtlı olarak, şahsımı kod adı ile tanımlamış olmasıdır. ben üsküp doğumluyum ve arnavut asıllı gerçek bir Türk’üm. yakın arkadaşlarım ve dostlarım, küçük yaşımdan bu yana bana arnavut sami der. fakat savcı öz bunu bile istismar ederek, kastını aşan bir tanımlamayla, iddianamesinde lakabımı kod adı olarak değiştirmiştir. bu kod adını kesin olarak red ediyorum. kabul etmiyorum. bana sözde kod adı takarak, örgütün üyesi yapmak istemelerini de şiddetle kınıyorum. Anlaşılıyor ki; bana kod adı takarak, birileri için yalancı tanık bularak, bazılarına suç delili yaratarak, resmi evrakta tahrifat yaparak, söz de çete oluşturmak istiyorlar, ama zorlama ile olmuyor işte, herkes ahmak değil ki. Sayın başkan’ım, üzerime yüklenmek istenen suçlarla hiçbir ilgim ve alakam yoktur.11 aydır cezaevlerinde tutukluyum. haksız ve hukuk dışı suçlamalarla, ağır şekilde mağdur edildim. ama sabrettim, çok sabrettim. bir tek nedenle; mücadele etmek için. sonuç olarak, saygıdeğer mahkemenizin ve yüce Türk adaletinin vereceği karara güveniyor ve saygı duyuyorum. şimdi bu bitmiştir başkanım, şimdi Sayın başkanım, tabi bu konumuz ile ilgili değil ama her yerde her konuda geçiyor, şeyinde çok merak sarmıştı bu olaya, üç beş dakika onu anlatayım. Susurluk un benim bu olaya veli paşamın bu olaya niye katıldığını çok ufak bir zamanınızı alacağım ama ufak bir şey ile anlatayım. Ben susurlukta yargılandığım için veli paşamı tanırım. Uzun yıllar tanırım. Ama ben Avrupa da yaşıyorum. 28 sene. 14000 Arnavut’un Arnavutlar cemiyet başkanıyım. O ASALA dönemlerinde, o bütün o bütün yani oralarda yaşadım yani ben o dönemde yaşadım yani ve çatlı yı ilk tanıyan benim Türkiye de. Herkes Mehmet özbay dedi. Ben çatlı dır dedim. Çünkü neden,o gün kendim teslim oldum kaçmadım. On altı ay sonra gittim kendim teslim oldum. Çünkü herkes ayağa kalkıştı, lambalar, mumlar, caddeler, yani dehşete düştüm, yani ne oluyor diye bir baktım, on altı ay teslim olmadım, sonra gittim teslim oldum. Oranın da cumhuriyet savcısı vardı, şimdi demek ki o kadar çok önemli görevler yapmış ki, o cumhuriyet savcısı bu gün İstanbul Başsavcısı, Aykut Cengiz, ona giden ne kadar ihbar var biliyor musunuz başkanım, isterseniz onu kendisinden öğrenebilirsiniz yazıp. Gizli tanık falan değil, öyle cezaevinden gizli tanık falan aradığı yok. o yazdılar cezaevlerinden efendim Ayhan çarkın ı biz tanıyoruz. Çatlı ile 78 de beraberlerdi Sami Hoştan yokmuş, bilmem şunu tanıyoruz, başkan, sayın savcı baktı ki, Ayhan çarkın o zaman dört yaşında. Birisi cezaevinden yazıyor efendim şu işi yaparsam ben Sami Hoştan ın nasıl öldürttüğünü biliyorum. Peki diyor esas konuya geleceğim. Mahkeme başkanı 1. ağır ceza, nalan hanım, şimdi eğer Sultanahmet 6. ağır cezada görev yapıyor, cinayetten yargılanıyoruz, idamdan. İdamla yargılanıyoruz, birkaç tane idam var yargılanıyoruz ama. Herkes ayağa kalkmış, lambalar, davullar, zurnalar çalınıyor. Ben de bir gün başkanım inanın bir gün balıkçıya girdim, canım balık yemek istedi. Susma sustukça sıra sana gelecek derken taksiden indim, onların arasına katıldım bende. Onlarla beraber restoranta gittim. Onlar ayrıldı ben restorantıma gittim. Yani öyle bir dönemler de yaşadım ben. Şimdi niye bağırdıklarını bilmiyorum. Hatta kız kardeşim burada şu anda, bizim eşim ile kızım bir gün ziyaretine gidiyor, kızları da lambayı söndürüp yakıyor, demiş ki, kızım siz niye yapıyorsunuz, demiş ki komşular yapıyor ya, biz de yapıyoruz. O da bilmediğinden oluyor beni protesto ediyorlar yani. O da katılmış protestoya. Yani öyle bir dönem yaşıyoruz. Tabi şimdi”

Mahkeme Başkanı : “Babası yürüyüşe katılıyorsa, kızı niye yapmasın ki”



Sanık Sami Hoştan: “Yani şimdi Başkanım, şimdi çok bu ülke, cumhuriyet ülkesi, cumhuriyetin savcıları, cumhuriyetin hakimleri olmasa, cumhuriyetin devletin polisi olmasa, biz nasıl yolda yürürüz. Bizim çocuklarımızın güvencesi kim olur. O zaman güçlü olan her gün birini öldürür. Biz polisimizi, devletimizin polisimizi her zaman saygılıyız. İnanın ben hep teslim olmuşum. Aykut Cengiz, sayın Aykut Cengiz bana dedi ki, hiç unutmuyorum, o beni sorguya aldı. Dedi ki, gözlükleri aynen böyle idi, sen dedi nerdeydin, dedim ki haberim yoktu, gazetelerden televizyonlardan dedim bir köyde oturmuştum. Hiç haberim yoktu. peki dedi, polisteki ifadende diyorsun ki, Abdullah çatlı yı tanıyorum, diyorsun,Diyor. evet tanıyorum dedim. Bir daha baktı bana, dedi ki Mehmet özbay diyor, ben dedim Abdullah çatlı diyorum. Tanıyorum çünkü tanıdığım insanı niye inkar edeyim ki. Kızıma sordum teslim olmadan bir gün evvel, ya ben de Mehmet, baba dede sen onu diyemezsin ki, dedi. Biliyor çünkü, söyleyemem yani olmayan bir şeyi. Böyle bir adam şimdi, sayın başkanım. Şurada huzurunuzda bizim canımızı yakan ne biliyor musunuz. Terör örgütü şüphelisi olarak sanığı, şüpheliden çıkıp sanığı bulunmamdır. Canımızı yakan bu bizim. Terör örgütüyüm, şimdi burada sanık olarak terör örgütüyüm. Ben hala anlamış değilim. Nasıl bir terör örgütüyüm ben anlamış değilim. Yani Veli paşayı irtibatlandırmak için susurluktan bir tane renk lazımdı. Ben de geçer ayak bir rengim, müsait bir rengim. O zamanlar basında çok çıktım, aynı sizin gibi çok değerli Sedat Karagüllü, Mehmet Eymür diye biri var, ne iş yaptığını bilmem, mit den mi çalışıyor, nerde çalışıyormuş, Mehmet Eymür diye biri. Efendim çıktı huzura aynen böyle, başkanım çıktı, bizde mahkemedeyiz. Tarık Ümit’ü, Sami Hoştan, Abdullah çatlı, ali kırcı, kaçırmış öldürmüşlerdir, bilmem istihbaratçılar benim istihbaraçılarım konuşuyor, ne iş yapıyorsa işte. O zaman bilmiyorum o Mehmet eymür. Başkan tabi karagüllü dinledi niye, öyle dedi. Efendim benim elemanlarım var dedi. Elemanlarım getirdiği şeyi, hepsi doğrudur. Bir dakika dur dedi, o ara tabi ben bir şey yaptım böyle kendime yakışmayan bir hareket yaptım. Şöyle bir şey söyledim, bu çakal dedim, Mehmet eymür için, bu çakalın çakalların getirdiği kağıtları okuyor size, dedim. Mahkeme Başkanı da ona böyle baktı başka deliliniz yok mu dedi. Sedat karagüllü ve çok değerli bize ceza veren şimdi avukat sayın Güler Kömürcü’nün avukatı şimdi olan. Başkan cezayı verdi bize. Şu anda avukatı bir hocanın, metin bey. Şimdi tabi cevap veremedi. Bana da dava açamadı nedense, halbuki çok büyük bir hata yani, hakaret ettim yani. tam gidiyordu başkana yardımcı olmak sıfatı ile bir şey soracağım dedim. Ne iş yapar bu, dedim, dedi ki MİT kontre bilmem ne başkanı. Ben söyleyemiyorum fazla da. Dedim Abdullah çatlı ile görüşmüş mü, görüşmemiş mi bir sorar mısınız dedim. Çünkü Sedat bucak ı ben Abdullah çatlı ile arabada giderken bir arkadaşın ısrarı üzerine ille Mehmet eymür görüşmek istiyor diyor. ısrar ediyor o da bana sordu, ya git bir görüş bakalım ne diyor diye. Ben onu o arkadaşın dediği eve bıraktım. Mehmet eymür ile görüştüler bir saat sonra, geldi dedi ne sordu, ya bu Tarık ümit. manyak mıdır nedir, Tarık ümit’i, Bizim ne işimiz olur Tarık ümit ile. Efendim ben geçen gün de burada bir şey söyledim. Dediniz ki, gelecek buraya. Niye bana dava açmadı, Mehmet eymür, orada söyledim. Başkanın yanında söyledim. Döndü, bana böyle bir baktı kafasını salladı. Ve Amerika ya gitti ve oradan mailler atıyor, yeşil Sami den emir alır, Abdullah çatlı Sami den habersiz olmasa bir şey yapamaz. Biz buradayız dimdik ayaktayız, hiç gidecek bir yerimiz, mezarlığımı almışım sekiz kişilik, yapılmış vaziyette, bu topraktayım. Benim dedemin bize bir nasihatı var, biz arnavutuz. Dedi ki vatanı, toprağı, bayrağı olmayan namusu olmaz. Eğer bunlar dedi başkasının elinde ise, namusun da onların elinde olur. Biz böyle yetiştirildik, başkanım. Bakın vermeyecektim ama özel olarak siz göresiniz diye başkana veriyorum. Şu kravatlı insan benim. Bakın şu kravatlı insan benim. Kucaktaki olan. 9 aylık ım sayın başkanım, Arnavutlukta çektirdim. İki yaşında bize Türkiye den gelirlerken daha evvelden gelenlerden ne isterdik biliyor musun biz dedelerimiz bayrak getirin derdi. Bayrak bayrak. Bayrak getirin derdi, hediye biz bayrak isterdik Türk bayrağı, yani ben şimdi burada hükümeti yıkmak, ya sevmeyebilirim ben ya, bir de şimdi bir şey daha söyleyeyim,ailem bana hep ziyaretlerinde kızlarım söyler, ben Oyumu Erdoğan ona verdim biliyor musunuz, sayın başkanım, yemin ediyorum, şerefim üstüne, kızlarıma kız kardeşlerime oyunu Erdoğan a verdirttim. Mehmet Ağar a verdirtmedim, mesela öbürüne verdirtmedim. Ve oyumu da Erdoğan a verdim dedim ki ya yeni bir insandır, bilmem nedir. adam sandık. Bütün şeyimiz bu yani. Şimdi benim savunmam bu kadar şimdi sayın savcılarımın benim söyleyeceklerim bundan başka bir şey yok. “Başkanım

Mahkeme Başkanı: klasör 85 dizi 193 daki emniyet ifadesinin 1,2,3,4,5 cevabi ifadesi okundu.soruldu.

Sanık Sami Hoştan: “evet “

Mahkeme Başkanı: klasör 85 dizi 193 daki emniyet ifadesinin 6. cevabi ifadesi okundu.soruldu.

Sanık Sami Hoştan: “hatta Fransız şeyi de soruldu, Doğu Perinçek ile beraber fransada.”

Mahkeme Başkanı: klasör 85 dizi 192 daki emniyet ifadesinin 1,2,3,4,5,6,7,8, cevabi ifadesi okundu.soruldu.

Sanık Sami Hoştan: “evet, çok uyuşturucu soruldu zaten dosyanın çoğu uyuşturucu.”

Mahkeme Başkanı: klasör 85 dizi 191 daki emniyet ifadesinin 1,2,3,4,5,6. cevabi ifadesi okundu.soruldu.

Sanık Sami Hoştan: “evet “

Mahkeme Başkanı: klasör 85 dizi 190 daki emniyet ifadesinin 3,4, cevabi ifadesi okundu.soruldu.

Sanık Sami Hoştan: “evet “

Mahkeme Başkanı: klasör 85 dizi 190 daki emniyet ifadesinin 5. cevabi ifadesi okundu.soruldu.

Sanık Sami Hoştan: “ evet, uyardı ve çıktı o senaryoda çıktı.”

Mahkeme Başkanı: klasör 85 dizi 190 daki emniyet ifadesinin 6.7.8. cevabi ifadesi okundu.soruldu.

Sanık Sami Hoştan: “evet”

Mahkeme Başkanı: klasör 85 dizi 189 daki emniyet ifadesinin 1.2.3.4.5. cevabi ifadesi okundu.soruldu.

Sanık Sami Hoştan: “evet, onların hepsi kumar bu olaylarla. “

Mahkeme Başkanı: klasör 85 dizi 188 daki emniyet ifadesinin 1.2.3.4. cevabi ifadesi okundu.soruldu.

Sanık Sami Hoştan: “evet “

Mahkeme Başkanı: klasör 85 dizi 188 daki emniyet ifadesinin 5. cevabi ifadesi okundu.soruldu.

Sanık Sami Hoştan: “az evvelki anlattığım şey, anlattığım şey efendim. “

Mahkeme Başkanı: klasör 85 dizi 188 daki emniyet ifadesinin 6. cevabi ifadesi okundu.soruldu.

Sanık Sami Hoştan: “evet “

Mahkeme Başkanı: klasör 85 dizi 187 daki emniyet ifadesinin 1.2. cevabi ifadesi okundu.soruldu.

Sanık Sami Hoştan: “ evet “

Mahkeme Başkanı: klasör 85 dizi 187 daki emniyet ifadesinin 3. cevabi ifadesi okundu.soruldu.

Sanık Sami Hoştan: “evet aynen ve doğru çıktı o fal. “

Mahkeme Başkanı: klasör 85 dizi 187 daki emniyet ifadesinin 4.5. cevabi ifadesi okundu.soruldu.

Sanık Sami Hoştan: “evet “

Mahkeme Başkanı: klasör 85 dizi 186 daki emniyet ifadesinin 1. cevabi ifadesi okundu.soruldu.

Sanık Sami Hoştan: “bu C tanığı bir anlatabilir miyim başkanım, C tanığı, şimdi organize şubesine götürüldüğüm zaman sayın avukatım fatih volkan al ifade verdim, bitti ifademiz. Tam imzalayacaktık, komiser birden birebir yeri aradı, bir dakika imzalamayın dedi. Gitti. Başımıza da bir tane polis dikti, yarım saat kırk beş dakika sonra geri geldi, elinde beş sayfalık bir şey Sami Hoştan sana sorularımız var, dedim sordunuz, yok dedi şimdi sorularımız var. İbrahim çifçi yi tanır mısın, tanımaz mıyım dedim. İşte 3 milyon dolar kaybetmişsin orada husumetiniz varmış, nasıl olur dedim benim dedim, bir ay evvel kızının aşkın isimli kızının düğününde idim. Ölümüne gittim benim aile dostum. Yani nasıl olur dedim yani. gizli tanık var dedi. Gören var dedi gizli tanık var dedi. O geçti arkadan işte Hablemitoğlu nu gene gizli tanık bu tanıklar işte hep böyle nereden çıkıyorsa. “

Mahkeme Başkanı: klasör 85 dizi 186 daki emniyet ifadesinin 2.3. cevabi ifadesi okundu.soruldu.

Sanık Sami Hoştan: “evet “

Mahkeme Başkanı: klasör 85 dizi 186 daki emniyet ifadesinin 4. cevabi ifadesi okundu.soruldu.

Sanık Sami Hoştan: “zaten o İbrahim çifçi yi öldürenin eniştesi bu Mehmet körfez Mehmet o zaman anlıyorum. O da ifadesinde diyor ki Mehmet verdi bombaları bana. Yani. bir de benim gazete küpürlerim vardı Sayın başkanım, onları eğer uygunsa onları almak istiyorum, çünkü orada benim susurluktan kalan davada olan şeyler var, onu polisler aldılar bir daha vermediler.”

Mahkeme Başkanı: “bu konuyu bitirelim ondan sonra isteklerinize daha sonra döneceğiz.

Sanık Sami Hoştan:” tamam Sayın başkanım”

Mahkeme Başkanı: klasör 85 dizi 186 daki emniyet ifadesinin 5. cevabi ifadesi okundu.soruldu.

Sanık Sami Hoştan: “ödediler. Çok eski altı sene.”

Mahkeme Başkanı: “ yani karşılığını ödediler ama senetler sizde kaldı.”

Sanık Sami Hoştan:” ödediler , ödediler, senetler bende kaldı, senetler bizde kaldı.”

Mahkeme Başkanı :” nasıl bir sistem bu.”

Sanık Sami Hoştan: “ şöyle bir sistem, erol zaten durumu çok bozuk olan bir tekstil, iflas etmişti. “

Mahkeme Başkanı: “ yani her halükarda tekrar borç vereceksiniz, hazır senet dursun mu diyorsunuz. Yani. bir para ödenir senet geri alınır. Yani bilinen kural, bu değil mi.”

Sanık Sami Hoştan: “ tamam ama ortadaki bir ilişki var, çünkü altı sene evvel, altı senelik o senetler. Altı sene geçerliliği yok. altı sene.”

Mahkeme Başkanı ;” iyi de sizin elinizde ne işi var, madem ödendi, adama iade edersin, buyur senedini, verdiğin senedi buyur, hesabını ödedin, buyur senedini dersin yani, sizde niçin kalıyor, “

Sanık Sami Hoştan: “ şöyle ödedi yani, bir getirdi bir annesinden kalan bir evi getirdi verdi, onun karşığında onu saydık. 75.000 dolar da zarar ettim. Çünkü sevdiğim bir insandı.”

Mahkeme Başkanı:“ bu şartlarda da zarar ediliyorsa vay halimize yani. bu şekilde.”

Sanık Sami Hoştan: “ ettim, ettim. “

Mahkeme Başkanı: klasör 85 dizi 185 daki emniyet ifadesinin 1.2.3. cevabi ifadesi okundu. soruldu.

Sanık Sami Hoştan: “evet”

Mahkeme Başkanı:” doğru mu “

Sanık Sami Hoştan: “ doğru, hepsi doğru.”

Mahkeme Başkanı: Klasör 85 dizi 203 teki savcılık ifadesi okundu. Soruldu.

Sanık Sami Hoştan: “evet “

Mahkeme Başkanı: klasör 85 dizi 203 teki savcılık ifadesinin 4. paragrafı okundu.soruldu.

Sanık Sami Hoştan:” tanırım, orada dedim ki tanımaz denilmiş, Sedat Peker i tanırım dedim, ama kendisi 4,5 senedir cezaevinde dedim. Yani orada yanlışlık var.”

Mahkeme Başkanı: klasör 85 dizi 202 deki savcılık ifadesinin 9. paragrafı okundu.soruldu.

Sanık Sami Hoştan: “orada saptırma var. murat ne iş yapar, bilmem demedim, murat benim şoförümdür, murat benim yanımda duran insandı, yani ben ne iş, yani o zaman ne iş yaptığını bilmediğim insan çiftliğimde nasıl geliyor. çiftliğime gittiğim zaman murat da çiftliğime geliyordu. Benle beraber benim olmadığım zaman işte ben bir aydır iki ay uğramıyordum, babası kanser olmuş, şeye giderken ismi nedir Yalova’ya giderken silahları oraya bırakmış, şeye bırakmış, şeyin de ifadesi var zaten, çiftlikte çalışanın. “

Mahkeme Başkanı: doğrudur, “

Sanık Sami hoştan : “ doğrudur, “

Mahkeme Başkanı: klasör 390 dizi 97 deki Hâkim ifadesi okundu. Soruldu.

Sanık Sami Hoştan: “ evet, aynen doğru.”

Sanığa nüfus ve sabıka kaydı okundu.

Sanık Sami Hoştan: “doğru”

İddia makamından soruldu:

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: sayın başkanım müsaadenizle birkaç tane soru sormak istiyoruz. Sanık Sami Hoştan ilk ifadenizde vermiş olduğunuz beyanlarda bir takım düzeltmeler yaptınız şu anda ilk ifadenizde farklı, 86 yılında Veli Küçük ü tanıdığınızı bahsetmiştiniz, 83 yılında tanıdığınız ortaya çıktı.”

Sanık Sami Hoştan: “ ilk görüşmemiz 83, ikinci görüşmemiz 86 yılında.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “ bir buçuk iki yıldır görüşmediğinizden bahsediyorsunuz, Veli Küçük ile. Fakat telefon görüşmelerine baktığımızda 1042 nolu tape, 16/11/2007, 14,15 tape 22/11/2007, yine 1870 numaralı tape 18/12/2007 tarihinde Veli Küçük ile telefon görüşmeleriniz var. bu görüşmelerde özellikle yüz yüze görüşmekten de bahsediyorsunuz, Çarşamba günü işte benim bir arkadaşım var onun la beraber ziyarete geleceğim falan diyorsunuz, mesela bu görüşmelerde anlaşıldığı kadarı ile yüz yüze görüştüğünüz intibaı da ediniliyor, ben tek tek soracağım size, 16/11/2007 günlü görüşmedeki, Çarşamba günü kendisi ile görüşmek istediğinizden bahsediyorsunuz ve Azerbaycan da bir şeyler, senden fikir alalım da ondan sonra, diyorsunuz, Veli Küçük de diyor ki ya ben Kazakistandayım yeni geldim. Ve Kazakistan dan bir sürü bana teklifler yaptılar. bir sürü projeler verdiler, oradaki tanıdığım şeyler devletin yetkilileri var orada. Filan şeklinde devam eden bir görüşme, Sapancalı Adnan ile Veli Küçük ile görüşmek istiyorsunuz, Sapancalı Adnan kimdir, Veli Küçük ile hangi konuyu, Azerbaycan da ne tür bir iş için görüşmek istediniz.”

Sanık Sami Hoştan: “ Adnan denilen arkadaşım bu gün Romanya da beş bin kişi çalışan tekstil firması vardır, Hollanda pasaportludur, otuz beş senedir tanırım, otuz yıldan fazla senedir yıllardır tanırım. Dedi ki ali diye bir arkadaşı varmış inşaat işine girmiş, Azerbaycan da. Birileri ile dedi ki abi, işte Veli paşa işte Azeri olduğunu biliyor. Dedi ki bir gidip görüşebilir miyiz. Adnan dedim yani ben paşam ile konuşurum, daha olmazsa gideriz konuşuz dedim yani, orada çünkü öyle şeyler oluyor ki, mesela inşaat işi yapsan dahi sahibi olamıyorsun. Orada da mafyalar var, orada da bilmem uygunsuz şeyler var. orada da bir takım insanlar geriye dönen insanlar tanıyorum orada. Yani acaba böyle bir şeyi düşünsek. Ali ile beraber orada tekstil gibi, dedim vallahi ben dedim paşamla bir konuşurum, telefon açtım paşama, gitmedik görüşemedik nasip olmadı görüşmek çünkü o şeye gitmişti, Romanya ya. “

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “ Yine 1870 numaralı tape de,18/12/2007 tarihinde engin soy ismi yazılmamış, bu şahısla yaptınız görüşmede biz bunu beş yapalım çünkü Veli paşa geliyor, onunla görüşmem lazım. Beş te buluşalım biz diyorsunuz. Bu görüşme buluşma nerede oldu. “

Sanık Sami Hoştan: “ olmadı, işte gelmedi veli paşam gelmedi,o birde “

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “ Çarşamba günü olayından sonra bu.”

Sanık Sami Hoştan: “ anladım, engin diye bir arkadaş benle görüşmek istiyor, ben de diyorum ki paşamla daha evvelden görüştüm, paşam müsait misiniz dedim, daha evvelden paşamla görüşmüştüm. Müsait misiniz. O da bana dedi ki, ya başka zaman olsun dedi. Gene aynı gün başka gün olsun dedim. Bu sefer ama daha evvel enginle konuştum, işte beşten sonra görüşelim, paşamla görüşebilirim. Ama ben paşamı aradığım zaman paşam dedi ki bana başka bir gün görüşelim dedi. Hatta bu Adnan ın olayı ile ikisini birden görüşürüz demişti, daha evvelden de bu mevzuu vardı aramızda. Adnanla. Ya illa beni tanıştır, tanıştır diye, görüşmedim,”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel” yine ifadenizde mesafeli bir ilişkiden bahsediliyor, yani iki taraf olarak Veli Küçük te sizden uzak durduğundan bahsediyor, siz de mesafeli bir ilişki, fakat 22/11/2007 tarihli görüşmenizde bir işlere girdim, bir buçuk milyon dolar gitti bir de altı yüz bin dolar da borçlandım paşam. Yani böyle çok özel kendinize ait bilgileri paylaşabildiğiniz birisi, çok uzak bir mesafe olduğu kanaati vermiyor. Siz ne diyorsunuz.”

Sanık Sami Hoştan: “şimdi sayın başkanım, sayın heyetim, ben 28 senedir yurt dışında yaşıyordum, anlattım biraz evvel size. Ben paşayı dört sene sonra bir görmüşüm. Yedi sene sonra bir görmüşüm. Yani ben yurt dışındayım, paşam paşa olmuş, Giresun a gitmiş, yani görüşme öyle şey değil ki, emekli olduktan sonra nasip oldu onunla böyle on onbeş defa yirmi defa beklinde konuşmuşuzdur ben hatırlamıyorum. O emekli olduktan sonra yani bu konuşmalarım emekli olduktan sonra da yani o da benim, ben daha evvelden gazinoculuk yapıyordum yurt dışında da Türkiye de de yapıyordum. Gazinolar kapanmadan evvel. Şereton gazinosu, tarabya gazinosu, onların ben ortağı idim. Yani bana dedi ki, yani kafana takma, kafana takma üzülme, ben dedim ki ya çok işlerimiz ters gidiyor,nedir bu uğursuzluk dedim. Hatta Habibi de o yüzden aradım o kadını bulsana o falcıyı bulsana dedim. Her şey ters gidiyor dedim ya. Yani Veli paşam ile şeyi göstermiyor ki, ben veli paşama bunları açıklamamla veli paşam bana yahut ki bir yardım etme amacı ile değil ki. Sadece bir dostane ilişki açısından. İşlerim çok bozuldu diyorum, para kaybettim şunu kaybettim yani bunda ne aranıyor anlayamadım. Ben kendisini bunu nasıl anladığını bilmiyorum sayın iddia makamının.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” şimdi 21 temmuz 2004 tarihide Sedat Peker ile yaptığınız görüşmede uzunca bir görüşme. Ben sadece belli bir bölümünü soracağım. Veli paşa ile korkun eken ve yavuz ataçtan bahsedilen görüşmede orada uzunca size bazı şeylerden sedap Peker saygı ile bahsediyor, ağabey diyor size ve şöyle diyor. siz şöyle diyorsunuz, bize de zamanında ne söyledi biliyor musun. Bunu bize de rahmetli ile bana da söyledi. Veli paşam bana da söyledi. Rahmetiyle de söyledi yani. ne söyledi size rahmetli dediğiniz Abdullah çatlı mı. veya başka birisi mi. ne söyledi veli paşa size.”

Sanık Sami Hoştan: “ hayır canım Abdullah çatlı ile ilglii değil, veli soydan diye bir arkadaşımdı, bir defa başkanım bir defa hukuk burada tamamen, şimdi bu konuşma tarihi 2004. 2004 ten bahsediyor, 2004 ten. Peki bu benim telefonum eğer dinlediysen,”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel;” bu dinleme Sami bey Sedat Peker in dinlemesi.”

Sanık Sami Hoştan: “ tamam ama eğer bundan bir suç olsaydı, o zaman beni de alırlardı Sedat Peker gibi alırlardı, yani bir suç olsaydı o konuşmam.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” suç değil ne demek istediniz, onu bir açıklar mısınız, size ne söyledi veli paşa.”

Sanık Sami Hoştan: “ unuttum, bilmiyorum, unuttum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” rahmetli dediğiniz kim.”

Sanık Sami Hoştan:” onu da unuttum. “

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “ yani genelde telefon görüşmelerinizde rahmetli diye bahsettiğiniz Abdullah çatlı olarak anlaşılıyor.”

Sanık Sami Hoştan: “ ama siz öyle anlıyorsunuz. Ben öyle anlamıyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” mesela falcı dan bahsederken rahmetli, fotoğraftan bahsederken rahmetli diye bahsettiğiniz Abdullah çatlı olarak ortaya çıkıyor.”

Sanık Sami Hoştan: “ şimdi bütün ölenlere rahmetli Abdullah çatlı mi diyeceğiz yani.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” yani açıklarsanız ki dediniz ki biraz önce ben samimiyetle savcı bey ne sorarsa cevap vereceğim dediniz, ona göre soruyorum. “

Sanık Sami Hoştan: “ ben de size cevap verdim dedim ki o rahmetli dediğim Abdullah çatlı değil dedim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “ pekâlâ şu görüşmenizde diyorsunuz ki aynı görüşmede, kendini fazla yorma, kendine ait değilsin, Sedat Peker e diyorsunuz, istediğin zaman istediğin şeyi yapamazsın, çünkü birileri ille gelecek. Umut olmuşun, birileri senden umut bekliyor. Burada neyi kastediyorsunuz.”

Sanık Sami Hoştan:” şunu kast ediyorum, şimdi Sedat Peker yani böyle ne bileyim yoldan geçen insan, sıkıntısı olan insan ona uğrar, yani sen artık kendine ait değilsin, kaçsan dahi birisinin sıkıntısı olsa gelip seni bulur, yani bu amaçla söylenilmiştir başkanım Yani, orada bir kasıt yok. ben de bana ait değilim. Ben burada rahatladım, dışarıda,

Mahkeme Başkanı: Burada rahatsınız değil mi, “

Sanık Sami Hoştan: “ Tabi,

Mahkeme Başkanı: Peki, “

Sanık Sami Hoştan: “ Yani, şimdi yani sayın savcım lütfen onu başka türlü değerlendirmeyin. “

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “ pekala Abdullah çatlı ile kaç yılından beri tanışıyorsunuz.”

Sanık Sami Hoştan: “ çok eski.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “ tarih olarak verebilir misiniz. Ve nerede ne şekilde tanıtınız.”

Sanık Sami Hoştan:” o konu bitti, o konunun ilgisi yok, şimdi susurluk gene dönüyoruz oraya.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” şimdi önemli şeyler var burada, yani Veli paşa ile Abdullah çatlı nın tanışıp tanışmadığını biliyor musunuz.”

Sanık Sami Hoştan Müdafii Av. Fatih Volkan itiraz ederek söz istedi. Verildi: şimdi susurluk davası mı yargılanıyor burada, önce onu bir öğrenmek istiyorum. Abdullah çatlı mı yargılanıyor burada, bu davanın konusu olmayan şeyleri savcının sorma hakkı yok burada.”

Mahkeme Başkanı: “ konu anlaşıldı. Savcı bey izah eder misiniz, ne için ”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “ şimdi Veli Küçük Abdullah çatlı yı tanımadığını söyledi. Sami Hoştan da Veli Küçük ile irtibatlı olan bir kişi ve susurluk olayından sonra ilk defa Veli Küçük ü arayıp ta kazanın olduğunu söyleyen kişi, bu konu ile ilgili sorular soracağım, o nedenle soruyorum.”

Sanık Sami Hoştan: “bu susurlukla ilgili ama, ben gene cevaplayacağım. cevaplayacağım, sorun”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “ ne zamandan beri tanıyorsunuz Abdullah çatlı yı.”

Sanık Sami Hoştan:” Abdullah çatlıyı uzun yıllar tanıyorum, yani on beş, yirmi senedir tanıyorum, “

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” ne tür faaliyetlerde bulundunuz birlikte.”

Sanık Sami Hoştan:”şimdi oldu mu bak şimdi, tuzak kurma yani tuzak bir soru. Tanıyorsun, yani tuzak, yani ben samimi olarak diyorum. O tuzak kurmaya kalkıyor.ya bu nasıl bir cumhuriyet savcısı.”

Mahkeme Başkanı : “ savcı bey başka bir sorunuz var mı.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “ pekala şu konuda siz nereden öğrendiniz susurlukta bir kazanın olduğunu nereden öğrendiniz.”

Sanık Sami Hoştan: “ sayın başkanım onu da anlatayım da rahatlasın, onu da anlatayım rahatlasın. Ercan Ersoy Sedat bucak ın koruması idi. Aliço diye bir arkadaşım vardı benim onu arıyor, diyor ki Sami abinin telefon meşgul. O da ev telefonumu alıyor, kızım çıkıyor ebru burada. baba diyor ali ağabey arıyor, baksana diyor, diyor ki hepsi ölmüş diyor. dedim ki kim ölmüş dedim, dedi ki rey, şey Mehmet özbay, işte sadat bucak, yav dedim kapattım telefonu, aradan onbeş yirmi dakika sonra kendime gelebildim. Birini daha aradım o ara, korumalarından gani kızılkaya, Sedat bucak ın koruması Siverekli, abi dedi ağayı şeye götürüyoruz dedi, çok kötü durumda dedi. O ara yolda iken, veli paşamı aradım. Dedim ki paşam jandarma bölgesinde, jandarma bölgesinde olmuş kaza, çok da ağır biliyorum da ağır da yakın dostlar, yalnız onla değil Hüseyin kocadağ ile de yakınlığı vardı, sayın paşamın, yani bir şey yapsın bir yardımcı olsun yani Sedat bucak ı yani bu amaçla aradım. bir insani amaçla aradım başka bir amacım ne olabilir. Yani.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “ telefonda Abdullah çatlı dan bahsettiniz mi onu öğrenmek istiyorum.”

Sanık Sami Hoştan: “ yok , yok. “

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” tabi ki Sedat bucak hatta ölmüş diye duydum dedim, bir de dedim yani herhalde çok kötü vaziyetteymiş, dedim. Kapat telefonu dedi bana, bende telefonu kapattım. o da herhalde oranın jandarma mı emniyetin mi kendisi ifadesinde belirtti. Paşam.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “ drej ali olarak bilinen ali yasak la bir görüşmeniz oldu mu olaydan sonra veya olay yerinde.”

Sanık Sami Hoştan: “drej ali ile olay yerinde karışlaştık. Ben olay yerine hemen gitmiştim. hemen gitmiştim, aslında size bir şey söyleyeyim mi, Mehmet özbay olarak burada kendi kardeşim bile ben arabadayım gittim işte gördüm, yani nasıl ölmüşler olduğunu gördüm, arabaya geldim. Oturuyorum tabi oradan birileri hemen birilerine haber vermiş. Mehmet özbay değil Abdullah çatlı dır diye demişler. Kardeşim de koşarak bana müjde veriyor, diyor ağabey diyor ölen Mehmet özbay değilmiş diyor. Abdullah çatlı diye biriymiş diyor, o bilmiyor ya, yani bu kadar açık net konuşuyorum yani.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Ali Yasak ile 90 lı yıllardan beri tanıştığınızdan bahsediyorsunuz, sadece merhabalaşırız diyorsunuz, 31/10/2007 tarihinde 1441 nolu tape, Habib ile yaptığınız görüşmede ne yaptın görüştün mü Drej ile diye soruyor sunuz. Bu konu nedir acaba, Drej ile hangi konularda, ne tür işler yapıyorsunuz.”

Sanık Sami Hoştan: “ şoförü arayacaktı, habip deki ki şey yapmayacaktık, bakın gene ne iş yapacaktınız, bir şey yapmayacaktık. Habib dedi ki ağabey dedi Drejin dedi şoförü biliyor o falcıyı dedi.”

Mahkeme Başkanı : “ fal konusunda mı aradınız “

Sanık Sami Hoştan: “ o yani ne oldu, aradın mı konuştun mu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “ Sedat Peker i tanımadığınızı söylemişsiniz, şimdi tashih ettiniz, Sedat Peker ile çünkü görüşmeleriniz , şeyleriniz var ayrıca Sedat şahin ile samimiyetinizin dozu nedir.”

Sanık Sami Hoştan:” Sedat şahin ile hiçbir iş ortaklığım olmamış, saygı çerçevesinde sayın başkanım ben sokak çocuğu değilim, sokaktan da ben yani sokaktan gelmeyim, sokak çocuğu değilim, ben kumarhane işlettim. her yani Hollanda da kumarhane işlettim. Gazinolarım vardı, ömer Lütfi topal ile ortaktık. Çok ortaklarım oldu, yani ben herkesi tanırım. Sedat şahin i de tanırım. Alaattin çakıcı yı da tanırım. Yani şeyi de tanırım. ……..tanırım, ama tanımak demek ne yaptınız, acaba bir eylem falan organize bu işlere bakıyor, bu soruları bildiğim için size o gün dedim ki organizeden arayın, biliyorum savcımın bu soruları sorduğuna organize de acaba benimle ilgili işlem yapılmış mı bana. Onlar hepsine yapılmış, ama bana hiç yapılmamış, ben onu öğrenmek için biliyordum, Savcımın bunu soracağını”

Mahkeme Başkanı : “ daha sakin cevap verirseniz daha rahat olur. Hem daha da ortama güven verirsiniz. Değişik sorular sorulabilir size, önemli olan sizin sakin bir şekilde cevap vermeniz.”

Sanık Sami Hoştan: “Sayın başkanım, Sedat şahin üç dört senedir cezaevinde yatıyor, Sedat Peker dört buçuk senedir yatıyor cezaevinde, şimdi dört buçuk sene evvelki olayı bana soruyor. Sadet Peker ile ben hayatımda, Sedat şahin ile hayatımda toplasan iki defa görmüşümdür, ama telefonla”

Mahkeme Başkanı :” bitti o zaman, o zaman bitti konu.”

Sanık Sami Hoştan:” tamam”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” şunun için soruyorum, 1864 nolu tapede, gene erkan ismi soy ismi olmayan bir şahıs yaptığınız görüşmede, Sedat şahin in oraya gideceği mahkeme var bu gün diyorsunuz, bu mahkeme konusu nedir.”

Sanık Sami Hoştan:”Mahkeme şeye gitti mahkemesi vardı, ziyaret ettim. Gittim mahkemeyi dinledim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” onu sormaya çalışıyorum. mahkemeye gitmesini takip edecek kadar aranızdaki samimiyetin ölçüsünü öğrenmek istiyorum.”

Sanık Sami Hoştan:” bak şimdi takip etmek başkanım, bana diyorsunuz ki lütfen başkanım, takip ediyorsunuz diyor, şimdi buraya gelen benim arkadaşlarım var, şurda şu anda takip mi ediyorlar bu mahkemeyi.”

Mahkeme Başkanı :” tamam konu anlaşıldı, savcı bey.”

Sanık Sami Hoştan:” Allah ını seversen başkanım yahu, bana bir tane bir tokat sorusu sorsun yani, bu örgüt bir tokat attım mı birine, yumruk attım mı birine.”

Mahkeme Başkanı :” sakin, sakin ol.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” yine size Tuncay Güney in mülakatı ile ilgili bir takım sorular sormuşlar, orada demişsiniz ki, Mehmet ağar ı tanımıyorum. Kaza öncesi kesinlikle Mehmet ağar ı aramadım. Demişsiniz, burada da tekrar ettiniz. 1852 numaralı tape de, 4/12/2007 tarihinde Halil ismindeki bir şahıs ile görüşüyorsunuz.”

Sanık Sami Hoştan:” evet”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” soy ismini de açıklarsanız memnun oluruz, burada diyorsunuz ki bak Mehmet ağar ın yarısı kadar yapamıyorsun sen kimse götürmüyor parayı bir yere, sende diyorsun ki Mehmet ağar senin başkanındı, Mehmet mahvoldu zaten, o mahvolurken de zenginleşti. Şeklinde ya sanki paraya ihtiyacı var filan uzun bir görüşme, burada tanımadığınız bir kişi Mehmet ağar, ne biliyorsunuz ne götürdüğünü ne yaptığını, bu konuda somut bir bilgi var mı.”

Sanık Sami Hoştan:” şimdi bir şey söyleyeceğim, savcım bir şey daha sormayı unuttu ben tamamlayayım, adam satar mı diyor. onu herhalde Erdoğan 60 milyon dolar vermişti seçime girmesin diye diyor, karşıdaki arkadaş o partinin, telefonun devamında, dedim ki bende, dedim yani bir insan partisinin eğer böyle bir para dönüyorsa demek satmıştır. Satar demek ki.”

Mahkeme Başkanı :”bak ne kadar rahat açıklıyorsunuz. bu kadar basit. Görüyorsunuz.”

Sanık Sami Hoştan: “ şeyi söylemiyor ama, niye beni dava etmemişler. Yalansa niye dava etmemişler.”

Mahkeme Başkanı :” işte yani bu kadar basit cevap vermek. işte bu kadar kolay bir şekilde cevap verdiniz.”

Sanık Sami Hoştan müdafii itiraz ederek söz istedi.

Mahkeme Başkanı : “asil müdahale etmeyin diyor, asil müdahale etmeyin diyor efendim.”

Sanık Sami Hoştan: “ geri aldım, efendim”

Sanık Sami Hoştan müdafii Av. Fatih Volkan: savcı arkadaşlarımız, ben duruşmalara girebildiğim kadarı ile gördüğüm bu sorgularda direkt soru sorma ben bunlara çapraz sorgu da demiyorum. Direk soru sorma haklarını kullanırken, öncelikle bu tapelerdeki konuşmalarda, hangi şeyin suç olduğunu kendilerinin ortaya koyması lazım. Yani bana olumsuz bir şeyin olmadığını ispatlamaya çalıştırıyorlar. Şöyle, şimdi sen bu konuşmanla emniyette aynı şeyleri yaşadık biz. Bu konuşmada ne demek istiyorsun. Ben dedim ki, siz ne demek istiyorsunuz. Burada bir suç hususu varsa, buyurun bunu öncelikle siz söyleyin, senin şu konuşmandan biz şunu çıkarıyoruz deyin. Ondan sonra bana soru sorun. şimdi çok affedersiniz, telefon konuşmasında Veli Küçük beyle telefon konuşmasında paşam diyor, senin yanına bir arkadaş da getireceğim diyor, soru Veli paşaya tetikçi mi götürecektin. Aynen bunlar.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “ lütfen düzeltiniz. Bu şekilde soru sormadık, düzeltiniz.”

Sanık Sami Hoştan müdafii Av. Fatih volkan: siz değil savcım, ben sizi söylemedim, kastetmedim sizi, yani polis mantığı içersinde lütfen soru sor, evet sekiz ay on ay on iki ay yirmi bir kişilik kırk beş kişilik ekiplerle çalışıldı, ama lütfen polis mantığı ile soru sormayın, hukukçu mantığı ile soru sorun. teşekkür ederim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “ aramalar sırasında şöyle bir not çıkmış, Mustafa yalçınkaya müşteki, henüz ifade vermemiş, İbrahim bey bu kişi ile görüşürse lehe ifade vermesi sağlanacak. Bu notu siz mi tuttunuz, niye tuttunuz, Mustafa yalçınkaya kimdir, kime ifade verdirilecek. “

Sanık Sami Hoştan:” ben valla el yazım değildir o yani birisi ya bir şey söylemiştir, bilmiyorum hatırlamıyorum, onu hatırlamıyorum bile, nerede bulunmuş o.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”aramalarda evinizde ele geçirilmiş,yine şişli 3. icra hakimi ismi yazılmış, Konya Beyşehirli şimdi davaya bakıyor, eski hakim filanca Diyarbakırlı bizim dostumuzdur, şeklinde yine bir not var, bu notları siz mi aldınız.”

Sanık Sami Hoştan:” yok ben almadım, yani eskiden alınmıştır. Kalmıştır, benim asliyelerle işim olmaz.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” icra hakiminden bahsediyoruz.”

Sanık Sami Hoştan:” yo icra hakimi işim olmaz.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” İbrahim çifçi ile olan ilişkilerinizi biraz açar mısınız. İzmir de kumar gün yapılıyor, kumarlarda. Sizin için gün yaptı mı İbrahim çifçi.”

Sanık Sami Hoştan:” hayır İbrahim çiftçi benim dostumdu, benim güne ihtiyacım yok ki. E peki şimdi bakın ne kadar tezat dimi bakın, sayın üyeniz, 3 milyon dolar diyor borçlanmışsınız, sayın iddia makamı diyor ki, açılış, açılış ne demek biliyor musunuz, yani yirmi otuz bin lira bir açılış yaparsınız, bir fayda sağlarsın o yani bir tabirce iyilik yapmış olursun. 3 milyon dolar para kaybettiğimi birisi iddia ediyor, açılış yaptı mı diyor size İbrahim çiftçi bana yani, bu çok tezat bir şey yirmi bin dolarla, 3 milyon dolar çok tezat bir soru. Ben anlayamadım onu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” size gün yaptı mı sizin için ayrı gün düzenledi mi.”

Sanık Sami Hoştan:” nasıl.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” sizin için gün düzenledi mi.”

Sanık Sami Hoştan:” yok canım ben onu anlatmak istiyorum, öyle bir şey yok. olamaz. Benim yani böle bir şeye ihtiyacım yok ki.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” sizin ona hiçbir borcunuz yok mu.”

Sanık Sami Hoştan:” yok.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” pekala görüşmelerinizde yaşar isminde bir şahıs geçiyor, bu Yaşar kimdir.”

Sanık Sami Hoştan:” çok saygı duyduğum bir insandır.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” berber yaşar mı”

Sanık Sami Hoştan: “ evet “

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Yaşar Öz ü tanıyor musunuz.”

Sanık Sami Hoştan:” tanımıyorum, şeyden tanıyorum, susurluk davasında metris cezaevinde iken orda karşılaştım fakat samimiyetim falan yoktur. Bir iki defa telefon konuşmalarım olmuştur.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” ziya Bandırmalıoğlu ile cezaevinden çıktıktan sonra herhangi bir ilişkiniz oldu mu.”

Sanık Sami Hoştan:” canım suç ortağım benim yedi sene yargılandık susurlukta, yani o beni aramış olabilir bayramlarda, ben de onu aramış olabilirim, ama bir iş yaptığımız beraber olmamıştır. “

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” 12/11/2007 tarihinde, 1447 nolu tape de yaşar ile yaptığınız görüşmede, o günkü konuşmamızda gerek yok hatta ethem de konuştu, bizde yok yolcuya derken, dedim ki kardeşim benim kardeşimi böyle bir şey olsa ben gelmem çünkü yani barış her şeyden önce elini uzatan şeydir. Abi ne gerekirse yapacağım, ben de onlara bir söz vermiştim, elbise sözü, burada elbise den neyi kast ediyorsunuz.”

Sanık Sami Hoştan:” Sayın başkanım, şimdi iki aile hiç birbirlerini tanımıyorlar, trafik kazası gibi bir cinayet olmuş bir yerde, trafik kazası ben tanımıyorum, yani öldürerek ailesi otelleri var bu şeyde laleli de Mehmet bilmem ne soyadı. Bunlar karış tarafta öldürenler Rizeli, ölen de de Rizeli. Bu işlere baktım tatsıza gidiyor, çocukda teslim olmuş, cinayeti yapan yakalanmış, yav gittim o Rizeli arkadaşlara baş sağlığına gittim. Gittim bu aileye dedim ki, bu işi o insanların mağduriyeti var şunlardan şöyledir böyledir, aldın bunları barıştırdım. Kavga ettirmedim, silah vermedim ellerine, barıştırdım fazla kan akmasın diye. Bütün olay o. “

Mahkeme Başkanı :” o nedir o bahsettiği şey, söylediği o kelime. elbise kelimesinden ne kast ettiniz.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” elbise diyorsunuz, bir elbiseden bahsediyorsunuz nedir elbise.”

Sanık Sami Hoştan: “ya bir daha okur musunuz orayı anlamadım.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” elbise sözünden bahsediyorsunuz, yani bildiğimiz elbise takım elbise mi. yani öyle mi anlayalım.”

Sanık Sami Hoştan:” takım elbise, aynı aynı. Başka anlama.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” 16/11/2007 tarih 1448 nolu tapede Mehmet şehirli ile yaptığınız görüşmede ufuk, tercümanda çalışan ufuk tan bahsediyorsunuz ve bu kişiye sizin yardım ettiğiniz, para verdiğinizden bahsediliyor, bu kişi ile ilişkiniz nedir. Niye para verdiniz bir gazeteciye, borç mu verdiniz, bir alacak mı. nedir yani. meblağı nedir.”

Sanık Sami Hoştan:” Mehmet şehirli otuz senedir benim kardeşimdir, ufuk da aşağı yukarı on beş senedir o da benim kardeşimdir. Tercüman gazetesi, işte geçen gün bu şey olayları ile ilgili alınan ufuk çelebiyi söylemek istiyor, o ufuk çelebi, Mehmet şehirli ile beraber onlar yıllarca beraber çalıştılar. Aralarında bir kırgınlık olmuş, ben bunu düzeltmek için hatta düğün yapacaktı ufuk o zamanlar, sıkıntıları vardı, dedim merak etme kardeşim dedim, ben senin ağabeyinim, bunda ne var başkanım, ne var bunda anlamadım.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” ne kadar para verdiniz, size ödedi mi bu parayı.”

Sanık sami hoştan : “ şimdi burada söyleyemem ayıp olur, şimdi yani ayıp olur, şimdi yardımı yaptığım için böyle bir şey yok.”

Sanık Bekir Öztürk söz almadan” Ona ye” dedi.

Mahkeme Başkanı :” ona ne ise size ne, size ne, size”

Sanık Bekir Öztürk söz almadan” Davayla ne alakası var,” dedi.

Mahkeme Başkanı : “size ne, dinlemesini bilin önce,”

Sanık Bekir Öztürk söz almadan” Biz de bu davadan yargılanıyoruz, çıkıyım dinlemeyim o zaman” dedi.

Mahkeme Başkanı : “dinlemesini bilin önce, niçin çıkacaksınız, yeriniz burası, ilk kez değil, bu çok dikkat ediyorum, bir kez değil bu. buyurun savcı bey. çok dikkat ediyorum, bir kez değil yani,”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” 18/11/2007 tarihinde hikmet ismindeki bir şahıs ile yaptığınız görüşmede kocaoğlu erol isimleri geçiyor. Bu sizin aramalarda da bazı çekler ve senetlerde isimleri olan şahıslar.”

Sanık Sami Hoştan:” hayır hayır değil o, o erol toprak.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” bu şahıslar kimdir, siz diyorsunuz ki şimdi diyeceksin ki, ona öyle olmaz, bir defa o senetlere çekleri verecek, ondan sonra 300 bin lira getirecek. Yani bu konuyu biraz açar mısınız.”

Sanık Sami Hoştan:” tabi açarım sayın savcım, şimdi bu hikmet denen arkadaş, ağrılı bir arkadaşımızdır, İzmir de kumarhanesi vardır. Daha eskiden ortak olduğu aslan diye bir arkadaşı ile bir alışverişleri var, yani kumardan borçlanmış, işte birbirlerine gene girecekler, öyle bir duruma gelmiş, hikmet i de severim, aslan ı da severim, oda benim arkadaşım. İbrahim Çifti’nin ortaklarından biri. Dedim ki hikmet İstanbul a geldi, ya abi dedi böyle böyle dedi, bu bize zorluk çıkartıyor falan yav dedim kardeşim bu işi başka yere sürüklemeyin, başka yere sürüklemeyin, 300 bin lira verir, 700-800 bin lira alacağı varmış, 300 bin lira verir geri kalanı da senetler menetler, hallederiz dedi. İyi abi sen öyle diyorsan öyle olsun dedi. Bunda ne var.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” 26/11/2007 tarihinde 1467 nolu tape kimliği belirlenmemiş bir şahıs ile yaptığınız belki hatırlarsınız bahsedince, hani bir şeyler araştıracaktın ya, döneceksin diye seni bekledim telefon diyorsunuz, o da diyor ki, şimdi adam uğraşıyor diyor ki, uğraştım telefon ettim diyor, biliyorum ben hiç bırakmıyorum peşini, sen merak etme, fonun ismini bulamıyor çok uğraşıyor çocuk, siz de diyorsunuz ki, çünkü parayı kaçırdı abi yani bu belli. En sonda ama çok verme deyani detayları telefonda konuşmak istemediğiniz bir konu. bu ne gizli bir konu mu dur nedir.”

Sanık Sami Hoştan:” yok açıklayacağım, sayın başkanım, Ali Avşar denen arkadaşımız. Allah rahmet eylesin öldüğü zaman bunun bir ortağı vardı, Ali Avşar, benim para yardımımı yani para verip yardım değil orada çok mümtaz bir insandı rahmetli. Para verdiğim ve aramızda senet yaparız, günü gelir, işte o vergilerini öder, şeylerini öder, rahmetli oldu. Benim de alacağım kaldı büyük bir alacağım kaldı kendisinde. dedim ki ya aradığım insanda borsacıdır yani, çok önemli bir borsacı, ismi Dündar Altaydır, ismi. Dedim ki ya Dündar abi, yani bunun ortağına bir ulaşsak, bu dışardan oynuyordu borsayı yani ne diyorlar ona, başka şey diyorlar. Dışardan yatırım yani, dışarı oynuyor borsayı. Öyle bir şekilde parayı değerlendiriyordu, dedim ki, ya şunun ortağına bir ulaşalım. Bu mevzuuyu bir konuşalım yani budur yani bu kadar. “

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” 2 aralık 2007 tarihli 1851 nolu tapede emre Gökhan ile yaptığınız görüşmenin sonunda işte bu telefonların dinlenildiğinden falan bahsediyorlar. En son siz de diyorsunuz ki. Ulan bu kadar korkak yok, iki sene evvel yatmış da maliyede ne olmuş yani, yatsa ne olur. Biz her gün polislik iş yapıyoruz. Her gün. Siz diyorsunuz bunu. Her gün ne yapıyorsunuz polislik iş olarak.”

Sanık Sami Hoştan:” kumar oynuyoruz, “

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” sadece kumar mı.”

Sanık Sami Hoştan:” evet sadece kumar, basıyorlar, götürüyorlar, 125 bin lira ödüyoruz, geri bırakıyorlar.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Kuvvai Milliye derneğinden herhangi bir kişiyi tanıyor musunuz.”

Sanık Sami Hoştan:” tanımıyorum, hiç kimseyi tanımıyorum, “

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” murat çağlar ı tanıyor musunuz, buradaki sanıklardan, Mehmet Fikri Karadağ ı,”

Sanık Sami Hoştan: hiçbirini tanımıyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” bu tanık beyanlarına ne diyorsunuz. sizin para gönderdiğinizi söylüyor, Kuvvai milliye derneğine para gönderdiğinizi söylüyor gizli tanık.”

Sanık Sami Hoştan:” gizli tanık para gönderdiğinizi söylüyor, şimdi ben bir şey hatırlıyorum, sayın başkanım, bu yakalanmadan evvel, bir iki sene ben devamlı böyle çiftlikte kurban keserim ben, kurban, yani devamlı yedi sekiz tane kurban keserim. Dağıtırız, elli atmış yaşında bir adam, ama zarfla diyor, poşetle geldi oraya, bir dernekten geldiğini söyledi iki parça et koydum. Bir de derisini verdim gönderdim. Ama hangi şeyden dernekten geldiğini de sormadım. Ancak öyle biri olabilir, sormadım hangi dernekten geldiğini,”

Mahkeme Başkanı :” yardım yerine, deri ve et yardımı mı verdin.”

Sanık Sami Hoştan:” et verdim yani bilmiyorum ama hangi dernek olduğunu, kurban eti verdim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” verdiğiniz kişiyi tanıyor musunuz.”

Sanık Sami Hoştan:” yok, herkes gelir, yani kurban eti kestiğiniz zaman gelir herkes, hata derisini de istedi de veremedim. “

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” 3 ocak 2008 tarihli 1432 nolu tapede Ayhan çarkın la yaptığınız görüşmede, Nihat Vural senedi imzalattıran diyor, bu Nihat Vural kimdir.”

Sanık Sami Hoştan:” kimle konuşurken, “

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Ayhan Çarkın, Nihat Vural senedi imzalattıran bu, diyor o şahıs karşı taraftaki şahıs, kimdir Nihat Vural, sizinle ne alacak vereceğiniz var bu şahısla.”

Sanık Sami Hoştan:” tanımıyorum, murat Vural diye birini tanımıyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” imzalatmış oflu mu imzalatmış, diyor, siz de ya bu benden benim kontrolümdeki bir adam, benden habersiz bir şey olmazsa zaten böyle şeyler yapmaz. yapmaz , yapamaz, çünkü Nihat, ne bu Nihat, diyorsunuz.”

Sanık Sami Hoştan: anladım, şimdi anladım, tamamını okusaydınız, bir Nihat diyorsunuz, ben tanımıyorum, şimdi bu Nihat Vural diye birisi geldi, bir olay oluyor, Antalya da Ayhan çarkın sözde birinden elli bin dolar haraç alıyor mevzusu çıkıyor, para istiyor, bende Ayhan Çarkın ı arıyorum, diyorum ki, oğlum böyle böyle şeyler kulağıma geliyor, yok abi diyor ya, yüzleştir beni kimse diyor. bende telefonu veriyorum ona, yani yani nedir diyorum bu, böyle sonra anlaşılıyor ki, başka birisi yani o olayla Ayhan çarkın ın da ilgisi olmadığı ortaya çıkıyor ortaya.y ani bu şimdik anladım devamını okuduğu zaman anladım. Yani “

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Ali İhsan Uslukol u tanıyor musunuz, ali ihsan uslukol.”

Sanık Sami Hoştan:” devamı var mı.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüze:” yok bu görüşme değil. tanık beyanında geçiyor.”

Sanık Sami Hoştan:” tanımıyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Rahmi Seymen diye bir şahıs var.”

Sanık Sami Hoştan:” tanımıyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” 20 milyon euro luk bir şeyden bahsediyorsunuz, bu birikimi ne şekilde yaptınız, sizin aylık geliriniz nedir.”

Sanık Sami hoştan müdafii Av. Fatih Volkan itiraz ederek söz istedi: “ benim bildiğim kadarı ile Türkiye de servet araştırılması diye bir kanun yok, nereden buldun yasası yok. eğer nereden buldun yasası olursa, Sami Hoştan dan çok çok önce bazılarının nereden bulduğunu buraya ortaya koymamız lazım geleceği kanaatindeyim. Bu soruşturma ile ilgili bir soru değil.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” yani suçlandığı suç itibariyle önemli. Geliri çok önemli. İkametinizde elde edilen silahlarla ilgili şoförünüz Murat diye birisinden bahsetmişsiniz, soyadını bilmediğiniz bir şoförünüzün silahının sizin evinizde ne işi var.”

Sanık Sami Hoştan:” sonradan, az evvel de söyledim, düzeltilmesi için, Özkıran sonradan yani düşünebiliyor musunuz, yirmi dört saat değil, kırk sekiz saat değil, bekletildim. Ben ve Kemal Kerinçsiz geri kalanların hepsi odalarda yatıldı. Biz ikimiz hücre de kaldık.”

Mahkeme başkanı: “ soyadı “

Sanık Sami Hoştan:” özkıran”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”teşekkür ediyorum”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: diğer tutuklu sanıklardan Veli Küçük ten elde edilen bir ajanda da Erenköy ülkü ocakları yazıyor, 2005 yılına ait, 8 eylül Perşembe tarihli sayfasında, isim belirterek pilot emekli binbaşı, telefon numarası da var, Sami Hoştan ile görüşmek istiyor, şeklinde bir not bulunmuş, bunu size soruyorum, bu kişi sizinle görüştü mü.”

Sanık Sami Hoştan:” benim haberim yok. demek görüşse idi, söylerdim burada. keşke onu veli paşama sorsaydınız, çünkü onda çıktı ise bu.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:” veya Veli Küçük aracılığı ile sizinle tanışmak için gelen herhangi bir asker şahıs, burada belirtildiği gibi pilot emekli binbaşı oldu mu.”

Sanık Sami Hoştan:” öyle bir şey olmadı, öyle birini de tanımıyorum, öyle birini de.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:” beyanlarınızda çelişecek şekilde bazı tanık beyanları var, Veli Küçük ile ilişkiniz ve ilişkinizin samimiyet derecesi konusunda. Bu tanıklardan bazıları hakkında beyanda bulundunuz, bir tanesi de Hanefi Avcı, bu kişi dönemde 92 döneminde İstanbul da istihbarat şube müdürlüğü yaptığını, o dönemde mafyacı olarak bilinen kişileri takip ettiklerini, içersinde sizin de olduğunuz bir grubun Veli Küçük ile sıkı irtibat halinde olduklarını,”

Sanık Sami Hoştan:” benim çete olduğumu da söylüyor herhalde orada, yani değil mi öle söylüyor. Bu adam ne iş yapıyormuş.”

Mahkeme Başkanı :” bir dakika bitsin, sual bitsin.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:” o zaman ifadesini şöyle okuyayım, o dönemde mafyacı olarak bilinen Sami Hoştan, Ali Fevzi Bir, Mehmet Özbay yani Abdullah Çatlı olduğu sonra anlaşılan, Sedat Peker, Mehmet hadi Özcan, yaşar öz gibi adamların birebir Veli Küçük ile irtibatlı olduğunu, Veli Küçük ün de o dönem Kocaeli il jandarma komutanı olarak görev yaptığını, Jitem ile resmi bir bağlantısı olmadığını, konumundan dolayı Veli Küçük ün takip edilmediğini ancak devlet görevlileri polis ve asker ile irtibatları olan mafyavari şahısları takip ettiklerini, bu esnada bu şahısların irtibatlarının ortaya çıktığını, telefon görüşmelerinde de sürekli veli abinin yanına uğradık gibi hususların geçtiğini söyledi. Bu beyana diyeceğiniz nedir. siz Kocaeli nde Veli Küçük ü ziyaret ettiniz mi.”

Sanık Sami Hoştan:” ilk önce şöyle bir cevabım olacak Sayın başkanım, sayın iddia makamına şunu sormanızı rica ediyorum, Hanefi Avcı ne iş yapıyormuş, o dönemde.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:” İstanbul istihbarat şube müdürü olduğunu beyan etmiş.”

Sanık Sami Hoştan:” peki niye ben mafya lideriymişim, yani benim dokunulmazlığım mı varmış yani beni nasıl bir defa o kişi o zat nasıl mafyaya diye hitap yapabilir, ben başkanıma günlerce sorduruyorum, sabıkalarım araştırılsın, organizeye sorulsun, interpol e sorulsun. O zat kim ki, o hala bana cevap veremedi. Ben bir soru sormuştum. Cevap veremedi. Siz de gelecektir dediniz buraya. onu da Mehmet eymür ü de bekliyorum buraya. Gelecekler. Şimdi bana o zat nasıl der mafya, peki istihbaratçı isen niye yakalamadın, ben mafya isem neye göre mafyayım. Başkanım lütfen yani mafya, bana mafya diyor, bir zamanlar susurlukta birilerini korumak için askeri alet etti, birilerini korumak için askeri alet etti. Asker de gelirse bu işler karışır diye. Her yerde bu çıkar bu. Hanefi Avcı böyle olaylarda . on beş sene sonra gene böyle Hanefi Avcı ile Mehmet Eymür gene vardır. Allah uzun ömür versin onlara. Hep vardın bunlar. hep böyle olaylarda vardırlar bunlar. hep böyle olaylarda vardırlar. Tanıktırlar. “

Mahkeme Başkanı :” sorunun ikinci bölümü var.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: yani bu konuda şunu belirtmek isterim.”

Sanık Sami Hoştan:” veli paşamı yirmi, yirmibeş senedir tanıyorum dedim, görüşmüş olabilirim yani ne var bunda. Gitmiş de olabilirim. “

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: yani ifadesine size soruyorum, gitmiş olabilirsiniz, hatırlamıyor musunuz,”

Sanık Sami Hoştan:” hatırlıyorum, bir defa gittim diyorum, daha evvelden de ifademde savunmamda da dedim, gittim bir defa. Aradan bir zaman geçti, bir defa daha uğradım. Herhalde yani gene iki üç sene geçmişti. Şeye gidiyordum, bolu ya gidiyordum, tekrar uğradım fakat o da çıkıyordu zaten kapıdan çıkıyordu, orada. “

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: ancak şu itirazınız konusunda şunu belirtmek isterim. Bizzat siz kendi adınızın çıktığını, biraz önce savunmanızda söylediniz. Yani isminizin kamuoyunda bilindiğini, biraz da mafyavari, hatta bu davanın tutuklu sanıklarından Doğu Perinçek,

Sanık Sami Hoştan:” hiç mafyaya benziyor muyum başkanım,”

Mahkeme Başkanı :” onun bir şekli şemali yoktur, yani. kısa boylu olur, uzun boylu olur, şişman olur, bıyıklı olur.”

Sanık Sami Hoştan:beni nereye koydular çok merak ediyorum. Bakalım.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın: “Ergenekon operasyonunu eleştirdiği bir başyazısında burada size de okuyabilirim. Sami Hoştan gibi sabıkalı kişilerle mesela Güler Kömürcü gibi gazetecilerin bir arada tutulmasını filan eleştiriyor, yani sizin hakkınızda bu kanaatin nerden oluşturduğunu ben bilmiyorum ama yani bu şekilde bir kanaat oluşmuş.”

Sanık Sami Hoştan:” kim oluşturdu, Hanefi Avcı,”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:” hayır, Doğu Perinçek diye size söyledim,”

Sanık Sami Hoştan:” sayın başkanım, şimdi siz benim sabıkalarımı araştırdınız, dediniz ki bana az evvel sabıkan var, var dedim, siz de bana daha evvelden olduğunu söylediniz, neden oldu susurluktan.”

Mahkeme Başkanı :” biz kaydı okuruz devletin kaydını. Bizim için kayıt önemlidir.

Sanık Sami Hoştan:” kayıt önemildir, şimdi anlattığı aynı o şeyler var ya payanda dağı dediğim, birisi konuşmuş, aa sami hoştan mafyadır, ben sayın Doğu Perinçek başkanım a saygısızlık olmasın diye iddianamede apişi yaptığımızı ben burada böyle utanç duydum. Çünkü bir parti başkanıdır. Yani sözde Doğu Perinçek Tuncay Güney e Sami Hoştan apişi


Yüklə 0,69 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin