T c istanbul 13. AĞir ceza mahkemesi



Yüklə 0,64 Mb.
səhifə5/7
tarix27.07.2018
ölçüsü0,64 Mb.
#60450
1   2   3   4   5   6   7

Sanık Emin Gürses söz istedi verildi :” sayın başkan sayın yargıçlar, bir yıl 2 ay 15 gündür tutukluyum gerekçe olarak da büyük şüpheleriniz varmış benim hakkımda. Ben de sağ olun cezaevinde boş durmadık kitapları bitirdik bazı tahsilleri yaptık fakat eski notlarımı okurken Londra da bir duruşma aklıma geldi. Londra üniversitesinde okurken bir hukuk bürosunda çalışıyordum. Vistanleye borcins diye cibraltarda saz üyeleri 3 tane İrlanda cumhuriyetçi ordusu üyesini arkasından yaklaşarak öldürdü. Bizim çalıştığımız hukuk bürosu da oğul beyli de duruşmaya katıldı. Ben de bir ceza hukuku profesörüyle beraber arkadaşlarla beraber Oğul beyliye gittik. Oğul beyli de ağır ceza mahkemesidir. Yani centrıl krininol kort diye geçiyor ama tam Türkçesi ağır ceza mahkemesi diye geçer. Çünkü merkezi bir ceza mahkemesi. Sas üyeleri mahkemeye girerken maskeyle girdiler. Sas üyelerine yöneltilen suçlama bunlar cibraltarda Cebelitarık da orası İngiliz toprağıdır. Cibraltar da haber alıyorlar uçağa biniyorlar. Burada 3 tane İrlanda cumhuriyetçi ordusu üyesi tespit edilmiştir deyip gidiyorlar. Kaldırımda bunlar yürürken enselerinden birer kurşun sıkarak öldürüyorlar. Mahkeme çok kısa sürüyor. Mahkeme başkanı ve heyet karar veriyor diyor ki bu olay loful kılindir. Yasalara uygun öldürmedir. Ben ilk defa duydum böyle bir şeyi. Ben çünkü Türkiye de mahkeme falan görmüş değilim. Mahkeme deyince biz aklımıza adalet gelirdi. Ama ilk hükümete geldiğim gün o adalet lafını kaldıracağım oradan kanun mülkün temelidir yazacağım. O da olursa tabi. Çıkarken kapıda ceza hukuk profesörüne dedim ki sör, bu nasıl iştir loful kılın diye bir şey olur mu? Biz biliyoruz ki devlet tamam adam öldürmeye yetkisi vardır ama bu savaşlarda olur. Onun bile kuralı vardır. Bu adamlar silahsız 3 kişiyi öldürmüşler ve maskeli mahkemeye çıkmışlar. Dedi ki maysan emin, evladım kanunları biz yapmayız. Ha uzo kamın yapar. Avam kamarası yapıyor kanunları. Dedim bu avam kamarası nasıl bir avamdır yani halkı temsil ediyor böyle kanun mu olur. Dedi ki mahkeme heyeti bunu takdir etti dedim hiç mahkeme heyetinin adalet duygusu falan yok mu dedi ki mahkeme adalet dağıtmaz kanun dağıtır. Ben Allah’a şükür dedim Türkiye de böyle bir şey yoktur. Ama telefonda konuştum halkı isyana tahrik ediyorsunuz. Mehmet Ali beyin kabahati yok. Onu istihbarat daire başkanı bunu tayip beyle konuşuyor Tayip bey diyor ki Emin hocayı bırakın, ne tahriki bu hep böyle konuşur. İkinci defa skay Türk’te bir konuşma yapıyorum gidip diyor ki sayın başbakanım bu Emin hoca milleti kışkırtıyor. Şimdi bir iddianame hazırladılar kardeşimle konuşmalarım içinde sevgilimle konuşmalarım içinde cinsel faaliyetlerim içinde ihtilalciyim demişim darbeci demişler. Ben darbede yargılandım 12 Eylülde yargılanmak değil işkence görmüşüm. Burada darbeci olmayacak birinci adam Perinçek tir ikinci adam benim sıralama yapılırsa ben işkence görmüşüm ameliyat olmuşum işkenceden sonra niye biliyor musunuz. Veli Paşam nerdedir bu yakasında bir Atatürk rozeti var ya üniversitenin kapısından girerken polis beni gördü vay komünist dedi yakamda Atatürk rozeti vardı. Ben de baktım ne komünist nasıl bir komünist nasıl bir şeydir diye. Ama şimdi kuruyorum Müslüman Turan kominist partisi kuracağım. Üye yok korkmayın şey yapmayın çünkü iki kişi olunca suç oluyor muş. Kemal beye sordum şimdi tek kişilik kuracağım. Müslüman Turan kominist parti. O rozetten dolayı 13 gün işkence gördüm. Bir albay beni işkence haneden kurtardı. Burada ne yapıyor dedi bu. Daha o zaman terhis olmamıştım. Teğmen rütbem hala vardı. Öyle kurtardık paçayı. Şimdi ya, adalet adalet Denktaş’ı dinliyorum cumhurbaşkanı Denktaş’ı diyor ki, bir adam diyor ağır şüphe de olsa bir iki ay içinde bunun ne olduğu meydana çıkar. Şimdi sayın başkan sizi biliyoruz ki bu işi adamın gözüne baktığı zaman her şeyi anlayan bir adamdır diye biliyoruz sizi. Şimdi bu kadar adamın gözüne baktınız, şimdi bunların ne olduğunu anlamışsınızdır. Ama dün anladım “

Mahkeme Başkanı:“baktığımda kapıyor. Kapıyor gözlerini baktığımda “



Sanık Emin Gürses :” ama anladım dün, dün burada bir arkadaş ifade verdi. Ankara da sivil asker darbesi nasıl oluyor onu anlattı Haşıloğlu, her halde bu konuyu çok merak ediyordu ama öğrendim ki Haşıloğlu doktora yapıyormuş. Bak söyleyeyim ben başbakan olacağım o adalet lafını kaldıracağım ama kanunlara uyun. Şimdi deyin bana cinsel faaliyet yasak terör örgütü suçudur deyin bana ki Emin Gürses anasıyla konuşuyor mal davası diyorum ki Rize ye gideceğim en kısa zamanda polis soruyor Rize ye niye en kıza zamanda gidiyorsun. Babanın malı mı kardeşim Rize ye ne için olur. Rize ye davası olur mal davası olur ne davası olacak. Şimdi ben hiç tahliye mahliye istemedim ben, kitaplarım bitti avukatım buradaysa belki ister talep ben istemem. Ben tahliye falan istemem. Onu siz düşüneceksiniz Köksal Şengün ben DGM’ye gelirdim. Ya çok DGM için yürüdüm. Allah belasını versin DGM’lerin diye vallahi arkadaşlar DGM’lerde arkadaşlar yargılanıyordu hiç olmazsa adam çıkıyor diyordu ki ben örgüt üyesiyim, hakimler diyordu ki sen örgüt üyesiyim diyorsun ama senin örgüt üyesi olduğuna beni inandırman lazım. Yani hakimler ya adam ben dev sol üyesiyim diyordu inanmıyordu ona bir bakalım belki değilsin diyordu. Belki baskı var sana. Şimdi burada kimse ben örgüt üyesiyim demiyor. Siz de zaten örgüt olmadığını anladınız ki televizyonlara şuraya buraya talimat vermişsiniz ki bu örgüt adı kullanılmayacak diye. Şimdi bu cezaevlerine yazık burası güzel bir üniversite kampusu olur. Yani bu kadar DGM’leri kaldırdık yerine geldi ağır cezalar vallahi DGM’leri arar olduk. Benim için fark etmez benim kitabım defterim kalemim oldu mu yanımda benim için fark etmez. Ama yani şimdi bu cezaevinde 5500 kişi varmış bunun %99’u tutukluymuş bu memleket adaletin olmadığı bir yerde zulmün olduğu bir yerde devlet ayakta durur mu genelkurmay başkanı diyor devlet batıyor. O zaman bu devlet batarsa bir gün generallerle oturuyorum devlet batıyor, matıyor dediler dedim ki görev sizin Mustafa Kemal’e soruyorlar Osmanlı batıyor. Diyor ki bu ülkenin harbiye nazırı var. Dahiliye nazırı var görev onların onlar görevini yapmazsa sorumlu olur. Onlar sorumlu oldu. Benim görevim yok. Benim görevim yok bana talimat vermiş şunları şunları yapacaksın. Gazeteye yazı yazmışım demeç vermişim diyorum ki Hrant Dinki Diasporayla Erivan arasında bir kavga var bundan dolayı öldürdüler diyorum. Savcılar diyor ki sen çarpıtıyorsun ne diyelim iyi oldu desen kötü, kötü oldu desen kötü bir yol gösterin bize deyin ki Emin Gürses bu ülkede faşizm var sen kaldırımın sağ tarafının sağından yürüyeceksin bilelim ne olduğunu ne yapacağımızı bilmiyoruz. Deyin bize ben den kuvvetli şüpheniz var. Ya kuvvetli şüphe benim gibi adamdan kuvvetli şüphe duyuluyorsa o ülke yok bir ülke benim gizli bir şeyim yok. Söveceğimi ortaya da söverim. Küfür etmem. Günaha girmem. Üzülmüş savcılar niye zina yapmıyorum diye zina da yapmam ne yapalım yani şimdi. Bu adaleti unuttuk da şu kanunları bize söyleyin. Emin Gürses telefondan dolayı 5 ay sağa bakmaktan 3 ay sola bakmaktan 2 ay bunları bize bir söyleyin ben de koğuşumda ders çalışayım. Asistanım nasılsa dersleri anlatmaya başladı. Biraz İngilizce dersini anlatırken zorlanıyor ama başladı işler yürüyor Allah’a şükür. Bir de burada arkadaşlara rica ediyorum böyle ihtilalle darbe lafını bir arada kullanmasınlar Allah’ şükür ihtilalciyim. Mustafa Kemal’inde en sevdiği söz ihtilalcilik sözüdür. Bu ihtilal lafını karıştırmayın darbeye, darbe milletin anasını ağlatır. Anası ağlayanlar bilirler. Bak bir tanesi burada bir tanesi de buradadır. Siz tabi hiç ne tabi polis bilirsiniz ne savcı bilirsiniz. Ama dua ediyorum aslında annem 80 yaşındadır der ki, “

Mahkeme Başkanı:“ bilmediğimizi nerden biliyorsunuz “



Sanık Emin Gürses :” altı buçuk aydır burada yargılama var. Altı buçuk aydır burada oturuyoruz. Haftada iki gün Emin Gürses senden büyük kuşku duyuyoruz. Ya burada bu memlekette bir tane Müslüman var mı benden kuşku duyacak. Ama savcılar duyuyorsa dinden çıkmıştır onlar. Ben Mehmet Ali beyi Müslüman diye bilirim. Ama Zekeriya’nın Müslümanlığından şüphe ederim. Bu işe bir çare bulun bu nedir. Tamam, bir davaya bağlayacaksınız arayı boş bırakmayalım diye düşünüyorsunuz siyasi baskılar vardır. Herkes dışarıda korkar olmuştur. Yani faşizmden daha tehlikeli bir durumdur. Buna kripto faşizm diyoruz sosyal bilimlerde. Faşizmi bilirsiniz faşizm olsa kaçarım darbe olsa kaçarım yurt dışına. Be dağdan çıkarım Batum’dan çıkarım bir yerden çıkarım ama ülkede demokrasi diye bir numara var nefes aldırmıyorlar millete. Beni ki şüpheli buldular terör örgütünden Emin Gürses’i terör örgütünden dolayı şüpheli buluyorlar, emir büyük yerden gelmiştir. Bu ülkede bir Müslüman bana terör örgütü üyesi diyemez. Ama sizin de bana çok şüphe ya, tipimi mi beğenmediniz. Öyle kötü bakar bir halim de yok. Hayatta kimseye elimi de kaldırmamış kimseye elimi kaldırmamışım. Bu şüphe lafını kaldırın da deyin ki Emin Gürses telefonla konuşmak suçtur. Ben de bileyim bir de beni bırakın da koğuşumda ders çalışayım. Çok güzel üretiyorum yazıyorum çiziyorum. Biraz polis evimdeki kütüphaneyi darmadağın etmiş cahil, bilgisayarda bulmuşlar 5-6 bin tane makale hepsi İngilizce onları çevirmeye uğraşıyorlar. Ya, ne uğraşıyorsun bunlar veri tabanlarından gavur dergilerinden indirilmiş pirier formatlı makaleler onlarla uğraşıyorlar. Teşekkür ederim. “

Sanık Nusret Senem söz istedi verildi : “ Emin beyin bu esprili konuşmasından sonra benim ki biraz resmi kaçacak kusura bakmasın kimse, mahkemenizin 20 kasım tarihli 16. celsesinde verilen ara kararın 25/a bölümünde Taha Kıvanç takma adıyla yeni şafak gazetesinde yazıları yayınlanan Fehmi Koru’nun 30 nisan 2001 tarihli köşesinde sözünü ettiği Ergenekon’un analiz yeniden yapılanma yönetim ve geliştirme projesi İstanbul 29 ekim 1999 başlıklı belge aslının celbine karar vermiştiniz sayın başkanım. Mahkemenizin bu ara kararı gereğince gönderilen 21.11.2008 tarih ve 2008/209 sayılı teskereye cevaben yeni şafak gazetesinin sorumlu müdürü sıfatıyla Mustafa Kahraman imzalı 22.12.2008 tarihli yazıda belge asılları gazetemizde mevcut olmayıp mevcut olan fotokopileri gönderildiği denmiştir. Örneği dilekçenin ekinde sunulan Taha Kıvanç imzalı hayaller ve gerçek galiba başlıklı 20 Nisan 2001 tarihli yazının incelenmesinde Fehmi Koru isimli gazetecide bulunan belgede isim ve kimlik bilgilerinin bulunduğu yazıda yer alan şu cümleyle sabit bulunmaktadır. Yazıdaki cümle aynen şöyle Ergenekon analiz, yeniden yapılanma, yönetim ve geliştirme projesi başlıklı raporu yazanın adı sonunda yer alıyor. Bu durumda mevcut bilgi ve belgelere göre soruşturma safhasında savcılık Fehmi Koru isimli kişiyi tanık olarak dinlemiş olmakla birlikte adı geçen kişinin elinde raporun imzalı nüshasının bulunduğunu ya bilmemektedir ya da Fehmi Koru isimli kişide bulunan imzalı nüshayı celp ederek soruşturma dosyasına koymaktan imtina etmiştir. Çünkü Fehmi Koru sayın savcıların önemli tanıklarından biridir. Aynı şekilde savcılara ifade veren Fehmi Koru bu belge hakkında bilgi vermekten ve raporun imzalı örneğini ibraz etmekten kendisi de kaçınmıştır. Celbi istenen belge gerek görülmekte olan davaya konu birinci iddianamede gerekse bu davayla birleştirilmesi talepli olarak düzenlen ve mahkemenizin 2009/85 esasına kayıt edilen davanın iddianamesinde varlığı iddia edilen örgütün en temel belgesi olarak ileri sürülmektedir. Savcılıkça bu derece önem atfedilen bu belgenin adı ve kimliği yazılı olduğunu ifade eden kişiden celp edilmemesi de dikkat çekicidir. Fehmi Korudan savcılar bu belgeyi celp etmemişlerdir. Savcılık bu belgeden mahkemenizdeki duruşmalar sırasında haberdar olduğu halde celbi gereken belgeyle ilgili yeni şafak gazetesi tarafından gönderilen cevabi yazıyı da görmezden gelmişler yaklaşık 4 aydan bu tarafa bekledik. Talepte bulunurlar diye bir talepte de bulunmamışlardır. Madem bu kadar önemli bir belge örgütün temel belgesi neden savcılık bu belgenin üzerinde hiç durmamaktadır dikkat çekiyor. Bu belgenin Fehmi Koru isimli şahıstan celbini talep ediyorum. Fehmi Korunun adresi tanık olarak dinlendiği için tutanakta tanık olarak ifade verdiği tutanakta bulunmaktadır. Aynı adrese yazı yazılarak müzekkere teskere yazılarak bu belgenin celbini talep ediyorum. Birinci talebim bu sayın başkanım. İkinci bir beyanım olacak, 13.3.2009 tarihli oturumda oturumun 3 nolu ara kararında talebim üzerine Ankara 20. asliye ceza, asliye hukuk mahkemesine 20. asliye hukuk mahkemesine bir teskere yazıldı ve oradan daha önce milli istihbarat teşkilatından istediğimiz fakat göndermekten imtina ettikleri eski mit müsteşarı sönmez Köksal imzalı 60 sayfalık mit raporunun celbi talep edildi. 20. asliye hukuk mahkemesi bu belgeyi 10.04.2009 tarihli bir yazı ile mahkemenize göndermiş bulunuyor. Sayın başkanım ben 23 Şubat 2009 günlü 54. celsede sorgumu verdim. Bu belgeyi de detaylarıyla anlattım. Hem bu belgeyi anlattım hem bu belgenin benim avukatlık büromda yapılan aramada dava dosyamın içerisinden çıkarıldığını ve iddianameye sanki gizli bir belgeymiş gibi dava dosyamdan hiç bahsedilmeden başbakanlıktan bu belgenin celp edildiğini gösteren belgeler de başka dosyalara dağıtılarak başka dosyalara dağıtılarak iddianameye konduğunu da anlattım. Bu belge dolayısıyla hakkımda ceza kanununun 334. maddesi nedeniyle cezalandırmam talep ediliyor. Bu ve Kutlu savaş dosyası nedeniyle. Her iki belgede Ankara 20.asliye hukuk mahkemesinin 1998/103 esas numaralı dosyasının içerisinde başbakanlıktan o mahkeme tarafından celp edilerek getirtilen belgelerdir diye anlatmaya çalıştık. Şimdi gelen dava dosyası bu sözlerimin tamamen gerçek olduğunu kanıtlamış oldu. Orada bunun bütün belgeleri var. 23 şubat 2009 tarihli celsenin 27,31. sayfalarında bunları ayrıntılı olarak anlatıyorum. Aynı orada anlattıklarım bire bir doğrulanmış oluyor. Bu gelen mahkeme dosyasıyla. Burada geçen gün belgeyi okurken siz bir noktaya değindiniz deniz ki başbakanlıktan istediğimiz belgeyle gelen belgeyle bu aynı başbakanlık tamamını göndermemiş dediniz. Sayın başkanım benim istediğim belge budur. Benim büromdan çıkan belge de aynı belgedir bu dava dosyasından olan belgenin aynısıdır. Fakat ben Kutlu Savaş raporuyla ilgili olarak bir başka şeyi ispat etmek için ısrarla o belgenin tamamının başbakanlıktan getirtilmesini istiyorum. Benim açımdan olay bitmiştir bu dava açısından dava dosyamın içerisinden bu belgelerin alınıp iddianameye konduğu ve benim bu nedenle suçlandığım hukuk dışı şeklinde suçlandığım açıktır. Bu kanıtlanmıştır. Ama benim o belgenin aslını tamamını istemememin sebebi başkadır. O belge 119 sayfadır. Kutlu savaş raporu 119 sayfa. Şimdi dava dosyamdaki belge ise 101 sayfadır. Yani 18 sayfasının 18 sayfasının devlet sırrı olduğu gerekçesiyle devlet sırrı olduğu gerekçesiyle başbakanlık o belgeyi göndermemektedir. Ve eklerini de göndermemektedir. Gizletmektedir savcılar diyorlar ki bu dava susurluk olayının devamıdır. Hadi bu davanın susurluk olayının olup olmadığı bakımından ben bu belgenin bu raporun tamamının getirilmesini istiyorum. O belgenin içerisinde yüzlerce faili meçhul cinayete imza atmış yeşil isimli kişiyi 1993, 84 tarihinden ve susurluk olayının olduğu tarihe kadar kullananın mit olduğu yazılıdır. Mit içerisinde bu kişiyi kullanan kişinin Mehmet Eymür olduğu yazılıdır. Bunları anlattım Abdullah Çatlının 1993 yılında mit tarafından Türkiye ye getirildikten sonra öldüğü tarihe kadar yani 3 kasım 1996 tarihine kadar emniyet genel müdürlüğü tarafından kullanıldığı yazılıdır. 80 öncesi mit tarafından emniyet genel müdürlüğü tarafından kullanıldığı yazılıdır. Emniyet Genel Müdürü kimdir Mehmet Ağar, emniyet genel müdürlüğü istihbarat dairesi başkanı kimdir, Bülent Orakoğlu, başkan yardımcısı kimdir Hanefi Avcı, bu kişilerin üçü de bu davada tanık olmuşlar. Her üçü de bu davada tanıktır. Yani yüzlerce faili meçhul cinayete imza atmış adamlar bu davada tanık olmuş kontur gerillacılar bu davanın tanığı bizleri suçlayan kişiler böyle iddia makamı böyle başbakanlık olur mu? Böyle yargılama olur mu bunu kanıtlamak için getirttim ben size istedim. Ve hala başbakanlık o susurluk raporunu kutlu savaş raporunu eklerini göndermemekte ısrar etmektedir. Hani bunlar bütün çetelerin ortaya çıkmasını istiyordu. Bu başbakan istiyordu her gün çetelerden söz ediyor kendisi bu çetelerin başı. Başı, bu tanık olarak dinlenen kişilerin başı onun için o belgenin getirtilmesini hala ısrarla talep ediyorum. Bu beyanlarımın zapta geçmesi için açıklama yaptım. Teşekkür ediyorum. “

Mahkeme Başkanı:“ diğer talepleriniz konusunda talebiniz yazılı değil mi?”

Sanık Nusret Senem : “efendim “

Mahkeme Başkanı:“ ilk talebiniz yazılı değil mi? “



Sanık Nusret Senem :” Fehmi Koru’nun yazısını da aynı şekilde delil ekli olarak sunuyorum “

Sanık Erol Ölmez söz istedi verildi :” sayın başkanım değerli üyeler iddia edilen sözde Ergenekon davası artık siyasi bir dava niteliği kazanmış saçma sapan iddialar üzerine insanlar mağdur edilmektedir. Bu dava ilgili bazı hukukçular ve yargı mensupları ortak sözleri ile bu artık siyasi bir davadır denilmiş ve açıkça belirtmişlerdir. Bu dava kirli şahsiyet arenası olmuş biz mağdurlar haksız ve asılsız iddialar sebepsiz suçlamalar ile iddia makamı tarafından yargısız infaz edilmek istenmişizdir. Artık ciddi bir şekilde hukukun işlemesini düşünüyorum. Asılsız iddiaları bırakıp gerçek somut olarak ifadelerin zamanı gelmiştir. Hatta geçiyor olması bizim aleyhimize olmaktadır. Sayın başkanım artık gerçeklere ne zaman döneceğiz lütfen artık gerçeklere dönelim bizlerin siyasi arenasında gladyatör veya kuklası olmadığımızı bilmenizi ve görevinizi bizim lehimize olan somut belgeler doğrultusunda adil yargılanma hakkımızın var olduğunu ne zaman anlama lütfunde bulunacaksınız. Bu zulme son vermenin zamanı gelmedi mi sayın başkanım değerli üyeler lütfen siz de iddia makamı gibi siyasi bir arenanın parçası olmadan bir an önce adaleti tecelli edici şekilde lehimize kullanmanız ve bu zulme son vermenizi istiyorum. İddia makamının kuvvetli suç unsuru bulunduğundan dolayı tutukluluk hallerinin devamına karar vermesinin gerçekleri ve gerekçeleri nedir iddia makamı bu gerekçeleri açıklamak ve biz tutuklu sanıkların ne olduğu belli olmayan çok kuvvetli suçu bilmek en doğal hakkımız değil midir? Sayın başkanım değerli üyeler hayali bir şekilde senaristler tarafından yazılan sözde bu iddianamenin telefon konuşmalarına ve de devşirilmiş gizli tanıklara dayanılmakta olduğunu siz bizden daha iyi şekilde bilmektesiniz. Her geçen gün iddianame denilen bu asılsız sözde iddiaların çürütüldüğüne şahit olduk. Asrın davası denilen sözde Ergenekon terör örgütü şu anki zamana kadar gelindiğinde asrın davasının asrın soytarılığına döndüğünü anlatmama gerek yoktur. Sayın başkanım savunmamı en iyi şekilde açık yüreklilikle yaptığıma inanıyorum ve şahsıma yöneltilen sorulara en iyi şekilde cevap verdiğim sizce de bilinmektedir. Yalnız iddia makamının yazdığı sözde iddiaların hatta bu hayal dolu iddianamenin bir örneğine ben hayali bir karşılığı olarak senaryo yazdım ve savcı Zekeriya Öze gönderdim. Yazdığım hayali senaryo yalnızca kendimden örnek vererek bu saçma sapan davada bulunan tutuklu sanıklarla hiç uzaktan yakından olmadığını siz benden daha iyi biliyorsunuz. Ve Silivri Cumhuriyet başsavcılığına iade edilmek üzere 83 yapraktan oluşan hayali iddiamı tarafıma geri verilmek üzere ve bu davayla bir alakasının bulunmadığına karar verilmiş ve bana iade edilmiştir. Şimdi sayın başkanım iddia makamının elinde benimle ilgili bir delil bir belge yok ise çok kuvvetli suç şüphesi tarafımda bulunmadığına siz sayın başkanım ve değerli üyeler tarafından kanaat getirilmiş ise benim daha fazla mağdur olmamak için ve bu zulme son vermeniz için ne yapmam gerekiyor sizce 16 aydır tutukluyum sayın başkanım 16 aydır eğer çıkmak isteseydim ben de diğer gizli tanıklar gibi onurunu şerefini hasiyetini namusunu dahi satmış olan bu gizli tanıklar kalkıp ben de savcı Zekeriya Özü dinleseydim ben de burada sayın Veli Küçük sayın Muzaffer Tekin, sayın Oktay Yıldırım, Sayın Kemal Kerinçsiz için eğer şahit olsaydım yani şey olsaydım iş birlikçi olsaydım savcı Zekeriya özün işbirlikçi olsaydım o zaman ne olurdu, ben 10 nisan da cezaevinden tahliye edilecektim. Ama bu onursuzluk ve şerefsizliktir bunu yapan insanlar. Kusura bakmayın biraz ağır konuşuyorum doluyum çünkü bayağı sinirliyim ondan dolayı diyorum ki sayın başkanım “

Mahkeme Başkanı:“ konuşmak, sinirli olmak sana abuk sabuk konuşma hakkı vermez. Biraz dikkat et konuşmalarına sözlerine dikkat et “

Sanık Erol Ölmez :” şimdi sayın başkanım 16 aydır tutukluyum bu 16 aydır ne ile suçlanıyorum daha suçu bilmiyorum. Ve bu suç ne olduğunu savcılar kuvvetli suç şüphesi diyor. Bunu bir anlatsınlar biz de bir öğrenelim ona göre bizde kendimizi savunalım. Neyle karşılaştığımızı bilmiyoruz. Yani bir an önce bu zulme son verin artık yani burada bu tutukluluk sürecinin bilmiyorum son verilmesini istiyorum. Burada herkes mağdur bende dahil olmak üzere herkes mağdur buna bir son verin başkanım size ve heyetinize herkes güveniyor inanıyor. Ama artık bunun bir sonu olması gerektiğini düşünüyorum teşekkür ederim “

Sanık Mehmet Demirtaş söz istedi verildi: “ değerli başkanım 2 yıldır tutukluyum müdahalenizi bekliyorum neden müdahalenizi bekliyorum. Salonda asılsız suçlamalarla bulunan sanıklar gayri ihtiyari söz almadan konuşunca onlara salonun ahengini bozmayın diyorsunuz. Şimdi bizim hayati ahengimiz bozulmuş hukukun ahengi bozulmuş hepsi bir yana Türkiye’nin ahengi bozulmuş Türkiye’nin ahengiyle hukukun ahengini siz kurtarın benim ahengim önemli değil teşekkür ediyorum. “

Sanık Rasim Görüm söz istedi verildi : “ bir kişinin beyanından dolayı tutuklandım o kişi de Osman Yıldırım bu kişinin suçlarını saymama gerek yok her halde değerli mahkeme heyeti hepinizin bildiği kadarıyla bu tutukluluk halime bir son verip bir an önce çocuğuma ve aileme kavuşmak istiyorum teşekkür ediyorum.”

Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk söz istedi verildi :” öğleden önceki duruşma sırasında Muzaffer Tekin’e sayın üye Sami Haşıloğlu tarafından benim aldığım notlarla ilgili soru yöneltilmişti. Muzaffer Tekin doğal olarak kendisinin bilmediğini söylemişti. Doğrudur o notlar Danıştay’dan sonra davayla ilgili olarak muhtelif yurt içinden ve yurt dışından yayın yapan ESP Eczane ve sosyalist Platformdan veya Kürtçü bazı site internet siteleri tarafından Muzaffer Tekin ve birkaç ismi daha benim bu Danıştay davasında eylem gurubu olarak anılan ve anlatan bu şekilde haberler yapan sitelere ait yazılardı oradan almış olduğun notlardır. Bunu açıklamak istedim teşekkür ediyorum. “

Mahkeme Başkanı:“bir de bir talebiniz var sizin bu Ayşe Asuman Özdemir’in İstanbul valiliğindeki şeyini soruyordunuz nedir ne için soruyorsunuz sormasını istiyorsunuz sorulmasını istiyorsunuz. “

Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk : “ sayın başkanım kendisi burada bu konuda sorulara çok net olarak cevap vermedi. Bence şaibeli kalan tarafları vardı. İlgi yani dikkat çekici bugün kaç tane derneğin İstanbul valiliğinde dernek görevlilerine vermiş olduğu oda var. Valilik hangi amaçla hangi bir derneğe veya derneklere böyle oda tahsis eder. Ve bu odalarda ne tür görüşmeler yani ne tür “

Mahkeme Başkanı:“ yani sizinle sizin ile ilgisi ne onu açıklar mısınız sizinle “

Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk : “ Ayşe Asuman Özdemir’in benimle ilgili birçok konuşması beyanı var. Sadece benimle ilgili değil Muzaffer Tekin’i araştırıyor beni araştırıyor başka asker şahısları takip ediyor veya tanıyor tanımaya çalışıyor. Atabeyler davasıyla ilgileniyor.”

Mahkeme Başkanı:“ efendim valilikte bir dernekte üyeyim dedi. Bir dernekten bahsetti. Şu anda anımsayamadım tam o derneğinde valilikte odası var o odada oturuyorum diyor. İfadesinde böyle dedi.”

Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk : “ doğrudur sayın başkanım “

Mahkeme Başkanı: “ odayı mı soracağız onu mu istiyorsunuz sorulmasını istiyorsunuz “

Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk : “ evet, yani hangi sebeplerden dolayı valilik tarafından bu oda tahsis edilmiştir. Burada Ayşe Asuman Özdemir’in oturup çalışmasına müsaade edilmiştir bağlamında bir talep bu, teşekkürler “

Sanık Hayrettin Ertekin söz istedi verildi :” yüce mahkemenize saygılar sunuyorum. Ben birkaç talepte bulunacağım başkanım biz flaş diskleri buraya getirmiyorlar bazı notlar almamız gerekiyor cezaevindeki bilgisayarlardan çıktı alamıyoruz. Malum oradaki printırların kartuşları yok. Yani vermiyorlar özellikle kullanamıyoruz. 5 nolu cezaevi için kastediyorum. Burada arkadaşlarda biliyorlar. Biz küçük flaş diskler var onlardan müsaade ederseniz eğer savunma hakkımızın savunmanın kutsallığıyla savunma hakkımızı rahat yapabilmemiz için avukatlarımıza yazılarımızı verip veya burada bir print ettirip sizlere daha düzgün bir cümle kurarak daha düzgün bir yazı karakteriyle mahkemenize yüce mahkemenize sunmak istiyoruz. Ona bir imkan sağlarsanız memnun oluruz. İkincisi, cezaevlerindeki printırlarımızın ya, tarafımızdan aldığımız printerın kartuşunu getirmelerini yada cezaevinin almış olduğu printırın kartuşunun doldurulmasını veya bizim tarafımıza satın almamızın sağlanmasını talep ediyoruz. Çünkü yazdığımız yazı orada kalıyor. ondan sonra da çıkarken silmemiz söyleniyor. Eğer biz silmezsek kendileri siliyorlar. Bir teknoloji olarak eğer bir print alamadığınız yazıyı Word belli dosyasından alamadığınız yazıyı her halde burada herkes biliyor onu talep ediyorum. İkincisi bu davanın başından belli derleyip toparlayıp savcılara verdiğini beyan eden sayın başbakan dün itibariyle davanın sağında solunda üstünde arkasından yanında olmadığını deklare etmiştir yani savcılık görevinden kendi kendini azletmiştir. Sanıyorum bu her halde bir altında kalacağını bu davanın kendisini inceletmiş olacağını bir şeyin çıkmadığını cezaevi girişindeki çadırların kalktığını canlı yayın araçlarının kalktığını buraya bugünün haricinde iki avukat geliyordu işçi partisinin kimsenin gelmediğini ilgi gösterilmediğini kendisinin artık bu işin bir safsata olduğunu yapamadıklarını ellerine yüzlerine bulaştırdıklarını anlamış olacaklar ki bu davanın kenarındayız dediler. Sayın adalet bakanını da değiştirerek biz de anlıyoruz niçin değiştirildiğini adalet bakanının artık bu işe karışmayım bu işin de altında kaldınız bir şeyin olmadığı çıktı gibi bir hisse kapıldım. Bilmiyorum sizler de öyle misiniz? İkincisi dün akşam 32. gün programında sayın eski genelkurmay başkanı Yaşar Büyükanıt’ın bazı beyanları vardı. Sanıyorum izlemişsinizdir. Ergenekon un mağduru olduğunu söyleyen sayın Büyükanıt 17 nisan günü genelkurmay başkanlığında medya mensuplarına söylediği söz şudur. Silahlı kuvvetler bir terör örgütü değildir demişti. Ben araştırdım istihbarat birimleriyle sordum her hangi bir Ergenekon’un veya darbenin olmadığını söylediler. Özellikle Mehmet Ali Birant iki kere sordu bir darbe bir ihtilal hazırlığı var mıydı diye, hayır dedi. Vücut hareketleri ve kendi diliyle bu kasetin bu dava dosyasına getirtilerek hem tanık hem de belge olarak konmasını talep ediyorum. Yüce mahkemenize saygılar sunuyorum. “


Yüklə 0,64 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin