Duruşmaya saat 14:00’a kadar ara verildi
Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.
Bu arada tutuksuz sanık Abdulmuttalip Tonçer ile tutuklu sanık Muhammet Yüce ve bir kısım sanıklar müdafileri Av. Taciser Ilıca, Av. Zeynep Küçük, Av. Mehmet Nuri Aytekin, Av. Gönül Kerinçsiz, Av. Hasan Gürbüz, Av. Nevzat Çetin, Av. Mehmet Taşdemir, av Vural Ergül, Av. Rahmi Kuşçu, Av. Mehmet Kozan ve Av. Mehmet Tolga Akalının geldikleri görülmekle huzurdaki yerlerine alındı.
Efendim beyanı olanlarınız varsa beyanlarınızı alacağım.
Sanık Oktay Yıldırım söz istedi verildi :” sayın başkanım 4 gün sonra burada 23. ayımız bitecek ve biz gözaltına alındığımız günden itibaren iddianame ha yazıldı ha yazılacak diye bekledik. Avukatlarım savcılığa gittiklerinde 100. sayfayı yazıyorlarmış çok az kalmış 150. sayfayı yazıyorlarmış bitmek üzere gibi bilgilerle geri döndüler ve biz ben kendi kendime ne yazıyorlar bu kadar 100 sayfa diye sorup durdum 14. ay iddianameyi gördük dedik ki ilk duruşmaya çıkalım. Çıkalım ve ilk duruşma bu işi bitirelim, ilk duruşmaya çıktık, siz tutuklu sanıkların ayrılmasına karar verdiniz, dedik ki tutuklu sanıklar ayrıldı şu tutuklu sanıklar bir bitsin ben bilmiyorum bu kadar yıllık hayatı adliyenizde hiç delilleri böylesine param parça edilen bir davayla karşılaştınız mı zaten böyle bir davayla karşılaşmamışsınızdır da delilleri böyle param parça edilen bir dava gördünüz mü bilmiyorum. Siz bir uzatma kararı ve bir arama kararı hakkında burada mahkemeniz üyesi Ömer Diken’in verdiği bir karar hakkında mahkemenin henüz yargılayarak karar vermediği varlığını ispat etmediği bir örgüt varmış bu suçları işlemiş gibi bahsettiği için bir karar verinceye dek biz farkında değildik. O zaman bir geriye doğru bakmak gereği hissettim ve geriye doğru baktığımda fark ettim ki bizim bu zamana kadar işte Metin Özçelik’in 23.3.2008 de Kemal Can’ın 13.6.2008 de İdris Aşan’ın Ahmet Civelek’in bütün uzatma kararlarında dosya incelendi gereği düşünüldü cümlesinden sonra devleti ele geçirmeye yönelik olarak kurulmuş Ergenekon terör örgütü, Ergenekon terör örgütü üyesi olmak gibi cümleler olduğunu gördük. Siz bu dosyayı tam altı ay boyunca burada dinleyip inceleyip ilgili güvenlik birimleriyle yazışıp böyle bir örgüt olmadığına böyle bir örgütün olup olmadığının bilinmediğine karar verdiniz. Peki, bu uzatma kararlarını veren sayın hakimler gerçekten dosyaların tamamını inceleyip mi bu kararı verdiler. Yad da bir ekspres makam gibi otomatik olarak önlerine geldi ve imzalayıp mı geçtiler. Burada beni korkutan şey burada beni endişe ettiren şey aslında varılmış bir hükmün olması ve sadece planlanan sürenin geçiriliyor olması. Umarım böyle bir şey yoktur. Çünkü yargıç yargılayan demektir. Bir asker küçük silahsız bir çocuğu öldürdüğünde hangi üniformayı taşıyor hangi yasaya bağlı olursa olsun asker olmaktan o anda çıkar. Onu bağlayan kaideler vardır. Bir yargıçta yargılamayı yapmadan karar verdiğinde yargılamayı yapmadan nitelendirdiğinde noktaladığında onun da o yargılamadaki objektifliği tartışmaya açılır. Geçen bu ülkede korku toplumu falan anlatıyor herkes ben ayda bir defa kızımı görüyorum burada kızım açık görüşe geldiğinde öğretmeninin bir sınıftaki bir sohbetini anlattı. Öğretmen çocuklara soruyor muş siz büyüyünce ne olacaksınız diye herkes işte pilot olacağım öğretmen olacağım, erkek çocuklardan birisi ayağa kalkmış ve ben asker olacaktım ama artık vazgeçtim demiş. Neden demiş askerleri Ergenekoncu diye hapse atıyorlar çocuk, küçücük bir çocuk burada düz bir minarenin eğri olduğunu söylediği için o minareye ip bağlayıp o çocuğun zihnindeki algıyı düzelten mimar Sinan’ı hatırlatarak ortalıkta düz bir minare bile olmadığını sayın heyetinize hatırlatırım. 4 gün sonra tam 24 ay olacak sayın başkanım. Önümüze konan bütün delilleri yaptık dedikleri her işlemi olabildiğince ayrıntılarıyla ve bütün samimiyetimizle huzurunuzda arz ettik. Tutanaklarının bir birlerini nasıl yalanladığını anlattık. Bir parmak izinin nasıl olup da üç gün önceden biline bildiğini nasıl olup da işaretlene bildiğini anlattık. İnsanın gözaltı kararı dahi olmadan nasıl gözaltına alındığını anlattık. Anlatacak çok fazla bir şey kalmadı ben sayın heyetinizden adaleti bekliyorum. Benim tahliye talep etmeme gerek olmadığını düşünüyorum saygılar sunuyorum. “
Sanık İsmail Yıldız söz istedi verildi : “ sayın başkanım demin galiba Muzaffer Tekin beyin sorgulama esnasında bir cümle kullandınız dün burada huzurda ifade veren Hayrullah Mahmut Özgür’ün bir brifinge ilişkin değerlendirmesini böyle bir yani tasavvur olduğunu söylemeye çalıştığında biz onu çok söyledik dediniz sayın başkan. Ben Hayrullah beyle birlikte “
Mahkeme Başkanı:“çok söyledik demedik sorduk dedik “
Sanık İsmail Yıldız :” ha, çok sorduk dediniz ben oradan şunu anladım ki kafanızda başka bir şey oluşmuş şimdi şunu belirtmem gerekiyor sayın başkanım “
Mahkeme Başkanı:“kafamızda hiçbir şey oluşmadı “
Sanık İsmail Yıldız : “ En azından ben kendi fikrimce söylüyorum onu duyduğuma da memnun oldum. Dünkü bir başka ifadenize değineceğim beni çok memnun eden bir ifadeydi. Sayın başkanım ben Ankara da 82 yılından beri nerdeyse öğrencilik dönemimde dahil olmak üzere Ankara dayım. Ankara da ihtilal dedikodusunun darbe dedikodusunun olmadığı bir nano hadise yani hadisenin milyarda biri kadar bir zaman bulamazsınız. Ankara da bu dedikodular her zaman olur. Ben buna yakinen şahit oldum. Ama ben dün bir ifade de bulundum burada, dedim ki, ben ihtilal yapan paşalarla konuştum. O paşalardan birini getirip yanınıza oturtsak ve sizinle birlikte sorguya iştirak etseler buradaki mahkeme sürecine derler ki bunlar hiçbir şey yapamaz. Bir defa ben paşanın birisine şunu sordum, paşam dedim nasıl karar aldınız ihtilale darbeye, ne kararı dedi. Dedim notları nasıl tutuyordunuz mahir kaynak hadisesine gönderme yaptım ne notu dedi. Plan, ne planı dedi. Bir devletin dedi bir hükümetin yıkılmasına yada anlık işgale karşı 50 bin türlü planı olur dedi. Sayın başkanım ben şirketlere değin üst düzey danışmanlık yaptım. Ortakların hepsinin bir anda ölmesi yada öldürülmesi ortakların bir mafya gurubu yada başka bir örgüt tarafından hepsinin yada bir kısmının kaçırılması yada ailelerinin kaçırılması ya da bir şekilde şirkete el konulması gibi basit bir şirketin dahi 50 türlü senaryosu var sayın başkanım. Bir devletin de 50 bin türlü senaryosu olabilir. Ama dün yine ifade ettiğim gibi ben o toplantılardan birisine çağırıldım. Dediler ki böyle bir, dedim bu olmaz böyle bir hadiseyi düşünmeyin dahi dedim geçtim sayın başkanım. Ve şundan eminim emin olduğumu zannediyorum. Hayrullah beyin dün burada ifadede huzurda ifade etmek istediği şey şu idi. Benim zannımca. Çünkü ben o hadiseyi bilmiyorum tam olarak kısmen anlattığı kadarıyla yada yazdığı kadarıyla vakıfım orada sayın Yıldız dedi keşke bir şey olsa Ankara’daki o diplomatik ihbari kaosu iç politikadaki ve dış politikadaki kaosu birlikte yaşadık. Keşke dedi böyle bir şey olsa dedim yani buna böyle bir şey varsa zaten bu devletin başbakanına bunlar iletilir bazı bakanlarına çekilir anlatılır. Ama bunların anlatıldığı kamuoyuna deklare edilmez hiçbir zaman devlet yönetimi başka bir şeydir deyip geçilir sayın başkanım. Yine bu kısmı bu şekilde kapatıyorum çünkü böyle bir şeyin olmadığını ben kendi adıma söylüyorum yakinen şahit oldum böyle bir teşebbüsün içerisinde de olamayacak kadar ben zayıf bir adamım. Sayın başkanım burada bir anekdotu anlatmak zorundayım sayın başsavcı Zekeriya Öz, başsavcı vekili benim avukatım vasıtasıyla beni gizli tanıklık teklif etti. Ben avukatıma dedim ki avukat hanım ben kimseye iftira atacak kadar güçlü bir insan değilim. Bir de bilmediğim bir ilişkiler ağı üzerine laf söyleyecek kadar bilgili değilim dedim. Benim bu konuda söyleye bileceğim isim zikredebileceğim bir şey olsaydı bunun için gizli tanıklığa gerek yok, ben nasıl Tayip Erdoğan için kalkıp kendi yakın çevresinden duyduklarımı takır takır yazdıysam bu konuda da bildiğim ve duyduğum her şeyi takır takır anlatırdım. Dolayısıyla burada gizli tanık teklif edilmeyi gerektirecek bir şey yok. Bir şeyi bilmiyorum bir darbe teşebbüsünün içerisinde de yer alacak kadar güçlü bir insan değilim sayın başkanım ama bir gücüm var. Bir tink tengin başkanı olmak hasebiyle hemen hemen herkesi tanıyorum. Bu önemli bir şey orada da niyetleri göre biliyorsunuz. Bunu geçiyorum sayın başkanım dün bir ifade kullandınız keşke o ifadeyi bu devleti yöneten herkes kullana bilseydi. Orada ultra Türklerle ilgili tartışma esnasında batının yada da bazı devletlerin Türkiye de yasamayı yürütmeyi medyayı iş dünyasını birçok yeri ele geçirdiğimiz halde emellerimizi bir türlü gerçekleştiremiyoruz. Burada ultra Türkler mi var diye bir soru sorduklarını söylemiştim. Siz demiştiniz ki orada hepimiz bütün halk iktidarıyla muhalefetiyle medyasıyla herkes aslında bir nevi bu değil mi demiştiniz siz. Türk milleti ne kastetmiştiniz ben ona aynen katılıyorum. Bu ülkede bir paralel örgütlenme olmadığını yakinen gördüm bunu batılılara da çok ifade ettim. Darbe yapan paşalarda bunu ifade ettiler. Dediler ki batılılar bu ülkede Kıbrıs’a asker çıkardıktan sonra yıllarca paralel devlet aradılar çünkü batıya karşı verilmiş bir karar olduğunu söylediler ben Ankara da bu paralel devlet arayan yabancılara ve yerlilere hep şunu söyledim. Beyler dedim devlet yok. Olmayan bir şeyin paraleli gizlisi saklısı örtülüsü falanı olmaz. Bu ifadeyi hayati yazıcı başbakan yardımcısı ak parti genel merkezinde bizzat bana ifade etti. Sayın başkan dedim genel başkan yardımcısı öyle işler oluyor ki bunlar dedim ileride yüce divana gitmenize sebep olabilir ben bu konuda tecrübe sahibiyim. Bakın şu şu yasalar dedim en azından birazcık daha müzakere edilse iyi olur bunlar devleti temelinden dinamitliyor sayın yıldız dedi. Nerede devlet bana dedi devleti göster. Bu hayati beyin itirafı da önemli bir itiraf yani bunu rast gele yaptığını düşünmüyorum. Şimdi bu anlamda çok açık ve net bir şey söylene bilir sayın başkanım Türkiye de son dönemde Türkiye’nin içine düştüğü dün Yaşar Büyükanıt söyledi devlet çöküyor diye, bir genelkurmay başkanı tehdit algılamasını her yönüyle yapan bir mekanizmanın başı siyasi iktidarın da bu konuda ehliyeti olmadığı için ne oluyor diye sorduğu kurumun başı diyor ki devlet çöküyor. Devletin çöktüğünü Türkiye de birçok insan hissediyor. Ve bu hisse karşı insanlar panik halinde bir takım insanlarla konuşuyorsa ya ne oluyor ne geliyor diye bir panik havası yaşıyorsa bu panik havasını gidermesi gereken iktidarıyla muhalefetiyle ve Türkiye’nin tüm kurumlarıyla devlettir. Devletin bunu gidermesi gerekiyor sayın başkanım toplumsal patlama yaşıyoruz. Bu sosyal patlamanın yaşanacağını yıllardır siyasilere ifade ettik. Dedik ki gelir dağılımı bozuluyor. İşsizlik artıyor. Ekonomik dengeler o kadar örselendi ki toplumumuz bitiyor yarın öyle olur ki altından kalkamayız. Dün Yargıtay başkanı Yargıtay’daki dosya hareketliliğinden bahsediyor. Yakinen biliyorsunuz sayın başkanım içindesiniz. Bu işte Türkiye’nin yönetilemez hale geldiğinin göstergelerinden birisidir. Bunları ifade etmek bir takım ihtilal hazırlıkları olarak değerlendirilemez ben daha önce burada ifademde de söyledim. Bir iktidar arayışı bir iktidar çabası bir ihtilal tasarısı olarak değerlendirilirse demek ki diktatör lükte yaşıyoruz. Gelenler gitmeyecek demektir bu. Eğer böyle bir tuşlamayı biz Türkiye de icat ediyorsak bir diktatörlüğün varlığını otomatik olarak kabul etmiş oluruz sayın başkanım. Dün de ifade ettim başkanım bunu çok önemsiyorum ben Tekirdağ F 2 cezaevinde kalırken tayip beye basın yoluyla hakaret ettiğime ilişkin davaların duruşmalarına gittim sık sık. O ring aracına bindiğimde çeşitli örgütlerin mensupları hep şunu söylediler. Hangi suçunuz ne diye ben tabi şeyi bilmiyorum oradaki jargonu kullanılan kavramlara şey değilim, Ümraniye davası dedim o ne dedi, yani siz dedi adi suçlu musunuz siyasi suçlu musunuz ve bir gün dedim ki siyasi suçluyum. DHKP C li misin PKK’lı mısın dedi dedim ya ben onları bilmiyorum böyle bir şeyimiz yok. Ya siz dedi nasıl teröristsiniz sen terörist değilsin dedi. Sen idarenin bu ring aracına koyduğu casussun. Dedim ya Allah, sizde terörist tipi yok. Hatta birkaç arkadaşla birlikte gittik bir gün burada huzurda ifade veren Fuat Ermiş de vardı. Bir gün teröristler dedi ki siz ne biçim terörist siniz sizi dedi kim gözaltına aldı terörist diye, bu işte başka bir iş var. Sayın başkanım bütün bunların önümüzdeki süreçte de yaşanması muhtemel sorguya katkıda bulunacağını düşünüyorum ben en azından hükme katkıda bulunması için bunları söylüyorum. Sizin anlayışınız kadar Ankara da bir anlayış yada bir toleras olsaydı bugün bu dava vücut bulmayacaktı. Şurada sizin yine mahkeme esnasında söylediğiniz bir söz var. Dediniz ki iktidar arayışı iktidara yönelik her hangi bir hazırlık herkes yapabilir anayasada olan bir özgürlük bu, bu özgürlük insanlar kullandı diye nasıl suçlana bilir. Yani bu özgürlüğü kullandı diye biz bugün suçlanıyoruz. Söylemek istediğim bu sayın başkanım bir tahliye talep etmeyeceğim neden tahliye talep etmeyeceğim bizim koğuşumuzda bir arkadaş emniyet özel harekat şube müdürü kalıyor kapısını çalıyorlar musluk tamircisi geliyor evine 9 yaşındaki veya 12 yaşında ki oğlu anasına sarılıyor. Anne diyor beni de mi almaya geldiler babasını aldıkları için çocuk diyor ki beni de mi almaya geldiler. Sayın başkanım toplum bu hale gelmişken ve bu travma artırılarak devam ettirilirken bir meselenin çözüleceğini ben zannetmiyorum. Yani bu davanın netleşeceğini değil daha da Giritleşeceğini düşünüyorum bu açıdan ve aynı korkuyu ben de yaşıyorum. Yani ben burada haftalık telefon görüşmesini yaparken eşime diyorum ki şunu şunu dikkat edin demek zorunda kalıyorum. Sayın başkanım ben Ankara da yaşarken eşimin kolundan tutup Kızılay da bir tur atıp gelebiliyordum benim evim Kızılay’a yakındı. 2003 den 2004 den sonra ben evimden çıkamaz oldum. Kapkaç hadiselerinden dolayı ben, ben hayatımda kahveye çıkmadım her hangi bir eğlence yerine gitmedim gece hayatım hiç yok evimden çıkamaz hale geldim ve bugün sokakları daha beter bir şekilde görüyoruz. Ve bunu şunun için anlattım. Bu dava Türkiye’nin yönetilemez hale geldiğinin sembolü olacak bir dava, asrın davası falan değil. Sadece Türkiye’nin devletin önemli ölçüde idari açıdan anayasal açıdan çöktüğünü yargısal açıdan çöktüğünü belgeleyen bir dava olma hüviyeti kazanmıştır sayın başkanım. Arada da tahliye ederseniz sevinirim. “
Sanık Veli Küçük söz istedi verildi:“ sayın başkanım 16 aydan beri tutukluyum tutukluluğuma itirazım yok öyle gidiyoruz idare edeceğiz ama şikayetlerim var mesela şu davanın başından itibaren Ergenekon ismi konulmasaydı. Ergenekon benim Türkün Kabe’si türbesi mihrabı ta ilkokul birinci sınıftan Ergenekon marşlarıyla büyüye bir toplumuz biz kime dokundu bu kime zarar verdi bu kime zararı oldu ki bu terör örgütü Ergenekon diye koydular. Ama bunda ne sizin ne mahkemenizin hatası var. Hatta savcılığında iddia makamının da bildiğim kadarıyla incelediğimiz kadarıyla hatası yok bunun F tipi bir örgütlenme Amerika’daki o örgütlenmenin başındaki olan bahai Müslüman değil tabi o kesinlikle öyle bir şey yok bahayi şeyhinin talimatıyla olan bir olayın başına bir olaya bu isim konmamasını isterdik maalesef konuldu ben Kırgızistan’a Kazakistan’a gider gelirim ilk gittiğim zaman Kırgızistan’a Celal ı abat kentinde tiyanşan dağlarına giderim tanrı dağlarına giderim ki orayı Mekke gibi Kabe gibi kıble gibi görürüm ama maalesef bu olaya tuttular Ergenekon ismini verdiler. O Amerika’daki Bahai şeyhine talimatıyla oldu bu. Kesin bunu zamanla her şeyini dökeceğim ortaya açıklayacağım şimdi değil. Sayın başkanım tutuklandım evim geldi arandı evim cezaevi firarisi PKK firarisi aranır gibi kuşatıldı polislerce bütün mahalle ayakta sabahın köründe girdiler ve buyurun dedik kapıyı açtık hatta af edersin pijamaylaydım. Buyurun dedik Girdiler kahve ısmarladı eşim gereğini yaptı girin doğru benim çalışma odama girdiler. Çalışma odamda tabiri caizse kedi yavrusunu kaybetse bulamaz. Her taraf dosyalar klasörler kitaplar raflar her taraf dolu ve doğru gittiler benim dolabın en üstünde hiç kullanmadığım bir dolabın kütüphane dolabının en üstünde klasörlerin içinde bir sürü evrak çıkardılar. Bu Ergenekon dokümanı diyorlar buna neyse bu oradan çıkardılar inanın benim şey yapacak bir halim yok yani ben yalan söyleyecek bir insan değilim inanın ben onların orada mevcudiyetini bilmiyordum unutmuşum sonra hatırlayınca ha, Tuncay’ı getirdi aklıma geldi Tuncay Güney o samimi beyanlarda bulunan sazlı sözlü ifadesi alınan sıkmayın şuramı aman vurmayın diyen adamı getirdiği beyanlardan evraklar olduğunu sonra şey yaptım. Direk onu aldılar hatta orada duvarda benim ben, ava meraklıyım müziğe meraklıyım Türk müziğine orada duvarda silahlarım var av silahlarım içinde yivli setli tüfeklerimde var dürbünlü silahlarım da var 10 taneye yakın av tüfeğim var onun üstünde tabancalarım dizili hiç birine bakılmadı hatta dedim ki bıçaklar tabancalar bak silahlar falan yok dediler gerek yok dediler onları aldılar. İnceleyin dedim ama onlar biliyorlar ki hepsi ruhsatlı en ufak yanlış bir şey yok yalnız oradan gittiler özel olarak klasörü çıkardılar aldılar. Ha, kimseyi itam etmiyorum onu onlar mı koydu hayır, ama biliniyordu orada bir şeylerin olduğunu demek biliyorlardı ki beyanımda savunmamda belirttim kesinlikle kapakları açılmamıştı. Ha, onu delil lehimize olabilecek deliller zapta geçmedi tabi ben burada savunmamda da ısrar ettim. İncelenseydi tekrar ben okuduğum şeyi ki, çok okuyan bir insan hani bir hobi şeklindedir bu her okuduğum kitabın kenarına bile yazılar yazarım notlar düşerim. Şu kitapta şunlar böyle diyor diye notlar alırım. Altını çizerim hiçbir çizgi dahi yok kapağı dahi kırılmamıştı. O soru işaretli bırakıyorum. Aldılar götürdüler gittik gayet normal ki, şeye de gidecektim o telefonla da görüştüler evden çıkarken ve sabah korumalarım gelir eve saat 7 de korumalar gelmesin diye jandarma bölge komutanlığına telefon ettim görüştüm dedim ki böyle böyle beni emniyete götürüyorlar korumaları göndermeyin dedim. O bile bir mesele oldu efendim sağdan soldan yardım istiyor destek aradı diye burada geçti iddianamede. Sayın başkanım ben kimseden destek ve yardım kesinlikle almam. Bakın her kes birçok kişi rütbeli veya rütbesiz emekli olmuş halen çalışan her kes dedi ki vay silahlı kuvvetler genelkurmay niye bu subaylar alınıyor generaller alınıyor niye müdahale edilmiyor. Hayır, efendim kesinlikle etmeyecek. Genelkurmayın ve ordunun yaptığı bu tutum en doğrusuydu. Varsa bir suçum hesabını vereceğim niye ben hesap alacağım. Bu yanlışların hesabını ben de soracağım. Mahkeme nezdinde bu mahkemeler yalnızca şey için değil herkes için var bu mahkeme. Ben de yarın mahkemeye hesap vereceğim soracağım bu yanlışı yapanları niye, ben alındım ben hesabımı vereceğim. Bana kimse destek istemiyorum. Kimse bana elini uzatmasın ben suçlu değilim. Eğer alınmışsam böyle bir yargıya girmişsem kendimi ispat etmek kendimi ortaya koymak için alınmışım. Bakın Çarşamba günü ben Silivri de savcılıktaydım avukatım kızımla beraber gittik devamlı çağırıyorlardı. Şüpheli olarak niye gittiğimi neden olduğunu bilmiyordum. Gittim çağırdılar şüpheli olarak ne ifadesi verdim biliyor musunuz sayın başkan bunu başka bir yerde anlatsam şahidi de kızım evrakı getirmiştir belki inanmazlar mersin de cezaevinde olan bir kişi ismi Abdullah veya başka bir şey olacak okudum orada bir başka kişi daha sabıkalı taraf gazetesine bir mail gönderirler derler ki Malatya da ki zirve yayın evinin katliamının tertipçisi veya azmettiricisi veli Küçük dür. Taraf gazetesi bunu Malatya savcılığına gönderiyor. Malatya savcılığı vay bu Veli Küçük ha, bak burayı da karıştırmış buraya Silivri savcılığına dosya gönderir be şüpheli olarak Malatya zirve yayın evinden ha, o mail nerde yok mail, mail gizli buymuş neyse, ben orada ifade verdim. Malatya zirve yayın evinin şu anda şüphelisiyim. Ben başıma çok şeyler geldi. Gelsin ben bu vatan için çalıştım bu vatan için hizmet ettim. Ama bunlar artık burnumuzdan geldi. Şu Türkiye’yi şu anda hükümet lideri götürmüyor. O Fethullah’ın o Bahai şeyhinin örgütlediği örgütlenme götürüyor. Ben Şırnak ta 72 de jandarma komutanlığı yaptım üsteğmen iken orada arkadaşların bir kısmı tanıyor meşhur bir eşkıya vardı. Ağa ve eşkıya tipi Hacı Öterdağ’dı o kişi yapmadığı eziyet kalmamıştı. Oradan bir vatandaş burnundan gelmiş ulu dereden dilekçe vermişti. Aynen dilekçesi şöyleydi. Gökyüzünde tövbe haşa, o kişiler ki tanıdığım bölge şafi mezhebindendir dini ibadetlerine benden çok daha düşkündür. Aynen şöyle yazmıştı. Gökyüzünde Allah var mı yok mu bilmiyorum ama yeryüzünde devlet yok Hacı Öter var diye yazmıştı. Orayı öyle tarif ediyordu. Ama ben burada Fethullah değil Türkiye de bir adaletin olduğuna kesin inanıyorum. Er geç onların borusu sönecek bitecek bu Atatürk’ün cumhuriyeti payidar kalacak evim arandı gittik, gerekli şeyler yapıldı aldılar 4 gün oradan buradan sorgulandık ettik. Evimde bulunan dokümanlar hepsi o Ergenekon dokümanı dediler buna hatta benim evimde çıkmayanlar da ki, tutanağa bakıyorum polisin tuttuğu tutanakta olmayanlar da sonradan iddianameye bende çıktı lobi mobi diye bir şeyler varmış onları da koydular. Önemli değil koysunlar her tarafta bu varmış sonradan fark ettik. Buradan sorgulandık beni dediler ki örgüt diğer örgütlerle mi irtibatın var. Hangi örgütler söyleyin ben bir yalnızca avcılar ve atıcılar kulübüne üyeyim. Üye olarak bir de Türk müziği konusunda çalışma yaptığım için müzisyenlerle efendim bazen toplanırım giderim görüşürüm hepsi budur. Onun dışında yok dediler senin başka örgütlerle irtibatın var örgütlerle irtibatım olmadı çıkmadı. Efendim telefon kayıtlarımı hepsini aldılar incelediler telefon kayıtlarım burada da okunuyor hepsi. Ne olduğu ortada şundan desinler ki bak şu konuşmada şu var desinler hatta bir gazeteden bana aynen telefon ettiler yeni çağ gazetesinden ismini duyduğum bir bayan yazar dedi ki paşam böyle böyle ne diyorsunuz bu işe dağdan dedi tüm PKK’yı indirecekler böyle bir karar alma durumunalar dedi. Ben aynen o şeyimde de var ama o lehime olabileceği için onu koymadılar tabi onu yazılmadı ama iddianamede ve şey de telefon tapelerimde var ben aynen söylediğim şu ben PKK’yı dağdan inmesin demiyorum silahı bırakacak ama anasının babasının kucağına gitmeyecek önce Türk adaletine gidecek tapelerim de var önce Türk adaletine gidecek orada suçsuz ise oradan serbest bırakılacak ondan sonra gidecek değilse silahı bırakıp düz ovada politika yaptırılmaz dedim. Be böyle bir şeyim ama şimdi DHKPC, PKK ile irtibatım konuldu. Bir irtibatı var dediler. Telefon konuşmalarında hiçbir şey yok. Dokümanları Tuncay Güneyin getirdiği ve Tuncay Güney diyor ki ben bu dokümanları diyor Veli Küçüğe ben götürdüm. Ya nasıl ben bu dokümanları diyor bir binbaşıdan çuval halinde aldım. Çuvalla peki, bu binbaşı kimdir diye soran yok. Nedir bu binbaşı soran yok. Biz tahmin ediyoruz ama nasıl olduğunu. Sormadılar ya, veli paşanın evinde Veli Küçüğün evinde doküman var işte Ergenekon’un başı. Ne olduğumu bende pek bilmiyorum ya, sayın başkanım lokomotif ilk icat edildiğinde Londra da lokomotif okulu açılır. Lokomotif öğretmek için öğrenciler alınır. Anlatılır anlatılır bir sene eğitim verilir sertifikaları verilir dağılacakları vakit hoca sorar bakın der öğrendiniz bana bir şey soracak bir sorunuz var mı der. Öğrencinin biri elini kaldırır. Hocam der her şeyi öğrendikte bu lokomotif nasıl hareket ediyor acaba der. Ben her şeyi öğrendim şurada da niye tutukluyuz niye şey ben onu anlayamadım. Lokomotifi öğrendikte nasıl hareket ediyor onu öğrenemedim der. Şimdi bu hale geldi. Ama bunun hesabını vereceğiz ben vereceğim varsa hatam sonuna kadar cezasını çekeceğim ama bundan sonra eğer Azrail ile bir anlaşmam yok ama ömrüm olduğu sürece yanlış yapanlar için Türk adaletinin önüne çıkaracağım uğraşacağım. Sayın başkanım örgütsel toplantı diyorlar ben hiç bu örgütsel toplantıya gitmedim. Benim gittiğim toplantılar Türk dünyası araştırmaları vakfındaki toplantıdır. Bir de ben yurt dışında Dakın, dünya Azerbaycanlılar kongresinin başkanı seçilmiştim. Türk dünyasının dünya Azerbaycanlıların toplantıların yurt dışında giderim. O da Amerika’da İsveç’te Almanya’da Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde bu toplantılara katılırım iki senedir oralara da katılmadım. Hiçbir örgütsel, bana desinler ki örgütsel toplantı şuydu şuraya gitsinler. Sevgi Erenerol’un Türk Ortodoks patrikhanesinin Atatürk’ün bize emanet ettiği o patrik hanenin Noel yemeklerde paskalyalarına giderim bundan sonra gene gideceğim. Yalnız bundan sonra giderken o cemaatini artırmak için birçok yeni de insan alıp götüreceğim. Gideceğim gene bu örgütsel toplantıysa ben bunlardan vazgeçmeyeceğim. O yaşaması lazım. O Atatürk’ün emanetinin burada kalması lazım bu örgütselse kabul ediyorum başkanım. Tuncay Güneyin iddiaları bu önüme iki de bir çıkıyor. En son mahkemenizin yüce mahkemenizin gayretiyle ki, başarılı bir hareket oldu Tuncay Güneyin nasıl sazlı sözlü tezgah kurularak aletleri getir diyerek aman şurasını sıkmayın burasını dövmeyin diyerek aldığı ifade ortaya çıktı. Hala geçerli mi bu. Hala bu adamın ifadeleriyle mi tutukluyum. Tanık beyanları çıkardılar karşıma sayın başkanım tanık beyanları kim, tanık beyanlarından bir tanesi Osman’ım Osman Yıldırım gizli tanık ve açık tanık. Bir tanesi Hüseyin Tatlıdil, gizli tanık dilovası dediğimiz. DHKPC den gelmiş benim için eylem konulması konusunda talimat almış Kocaeli alay komutanıyken gelmiş istihbaratını yürütmüş şeye de bildirmiş örgüte demiş ki şu saatte şurada şu saatte evden çıkar şu arabayı kullanır şöyle yapar yanında şu koruması vardır. Her şeyi bildirmiş eylem konulacak o eylemde niye konulacak belli biliyorum daha önce de vardı bu eylem bana birkaç kere konuldu bana bir şey olmadı rahmetli oğluma oldu ayrı mesele, ancak ancak o eylemi koymadığı için DHKPC ben DHKPC nin yöneticisi oldum. Kimin adına kim söyledi bunu Hüseyin Tatlıdil, kim dilovası gizli tanık gizliliği kalmadı ya, bu ifadeyi aldın bu adamdan nasıl buna itimat ettin. İddianameye kondu. Ha, koydular o da peki diyorum öbür tanıklar Niyazi Kıyak denen bir kişi varmış ben hiç gitmedim Kuvai Milliye derneğine ki Kuvai Milliye derneği diye dernek açmışlar benim de tanıdığım bir kez beraber çalıştığımız Fikri evet o derneğe eğer deseydi ki Fikri albay komutanım biz böyle bir yer açtık kanunen yasal bir Kadıköy e doğru gelirsen bir çayımızı içmeye gelmez misin? Giderdim, giderdim hayırlı olsun derdim. Hiç gitmediğim yere gitmişim oturmuşum çıkmışım etmişim diye Niyazi Kıyak’ın ne o 17 gizli tanık 17 olarak verdiği beyanlarla ben bir de oradan suçlandım. Tanık dedikleriniz bunlar gizli tanıklar bunlar öbür, hatta ve hatta ben Kocaeli alay komutanıyken bakın bu çok ilginç üzülerek söylüyorum ama Kocaeli alay komutanıyken benim Gebze de karakol komutanlığımı yapan bir başçavuş Sedat Atar ismini şimdi öğrendim unutmuşum çağrılıyor. Savcılık tarafından diyor ki sen diyor Kocaeli’nde veli albayken Veli Küçük’le çalışmışsın. Evet, çalıştım sen diyor onun hakkında bize şöyle şöyle ifadeler ver. Sana Avrupa gezisi tertipleyeceğim Avrupa ya gezi. Şunlar artık ayıp çok ayıp oluyor. Yani şunun da bir gizliliği var. Bakın Danıştay saldırısı dediler ki veli Küçük şimdi burada Muzaffer Tekin güzel bir şey anlattı ama ben istihbaratçı gözüyle irdelemeye çalıştım onu daha değişik açıdan vereceğim bana hak vereceğinize inanıyorum. Ankara da Danıştay saldırısı oluyor ne vakit 17 Mayıs 2006 da o saldırı saat 11 11.30 sıralarıydı çünkü ilk defa ben duydum onu niye duydum ben şirkette Erol Çakırla eski İstanbul valisiyle oturuyordum. İstanbul valisi Erol Çakıra bir telefon geldi cepten konuştu vah vah tüh nasılmış öbürkiler nasılmış falan konuştular kapattı telefonu surat asık ne oldu dedim. Dedi ki ya, çok sevdiğim dedi Mustafa dedi ve bir hakim arkadaşım vardı aile dostum dedi baskın olmuş şimdi dedi Danıştay da ölmüş çocuk dedi. Yapmayın ya nasıl olmuş falan diye oradan ilk öğrenen benim. Şimdi Danıştay saldırısı 16 17 Mayıs 2006 da oldu bakın. Henüz daha Alpaslan Arslan bir şey konuşmadı ifadesi alınmadı. Alpaslan Arslan’ın Muzaffer Tekin’le irtibatı olup olmadığı kesin tam bilinmiyor kimsenin ifadesi öbürkilerin ifadesi alınmadı. Ancak ilginç bir olay ki aynı gün akşamı İstanbul da Muzaffer Tekin’in evinin adresiyle beraber araması yapılıyor. Peki Muzaffer Tekin’le Danıştay …….. neydi onun ismi Osman değil Alpaslan Arslan’ın bir merhabası veya bir tanışıklığı olduğunu kim biliyordu. Peki bu ifade alınmadı hiçbir şey yok ortada bunun Muzaffer Tekin’in evinin adresi nereden biliniyordu. Had onu da biliyorlardı peki mahkeme kararı nasıl alındı. Niye alındı aynı gün ki, aynı gün akşamı Muzaffer Tekin’in evi arandı. Bu irtibat nasıl kuruldu. Önceden bu Danıştay saldırısının olacağı birileri tarafından biliniyordu da bunu nasılsa Muzaffer Tekin de devreye girecek şu arama kararını önceden hazırlayalım yazıyı hemen alırız. Muzaffer Tekin’in adresini tespit edelim mi dediler. Muzaffer şey Alpaslan Arslan’ı tanıyan bir Muzaffer Tekin mi vardı. Peki, çıkar çıkmaz olur olmaz bu Muzaffer Tekin’in üzerine gidildi. Ve hemen çok ilginçtir bir fotoğraf yayınlandı. Muzaffer Tekin’in benim elimi öperken çekilen fotoğraf nerede İstanbul da Galatasaray postanesinin önündeki yapılan bir etkinlikte. Peki, bu fotoğraf niye gitti Ankara ya niye gitmişti önceden. Hemen aynı gün niye çıkarıldı. İşte diye sürprizlere hazır olun diye niye bağırıldı. Bunlar ne zaman hazırlanmıştı. Muzaffer Tekin’i ben görmemiştim bile nasıl tanıştığımı nasıl şey yaptığımı ortadadır. Keşke devamlı irtibatta olsaydım. Sayın başkanım şuradaki şu tutukluların yakalarında ya Türk bayrağı vardır. Ya Atatürk rozeti vardır. Ortak suçları budur bunların. İşte bu yetiyor. Bu bayrakla bu Atatürk rozeti yetiyor tutuklanmaya bir açıdan ben şunu söylemeyecektim ama söyleyeceğim. Avukatım kızmasın bana söyleyeceğim. İsmail Yıldıza Eric Ederman 3 kere gidiyor. Burada öğreniyorum. Amerika’nın Ankara büyükelçisi Veli Küçükle illa beni tanıştıracaksınız diye. İşte kendisi söylüyor ben görüşmedim Amerikalılarla Amerika’ya birkaç kere konferans vermeye gittim ondan sonra gitmedim bazı şeyler sezdiğim için. İlla nedir Veli Küçükten Amerika’nın büyükelçisinin ne alakası var. Ha, ben dünya Azerbaycanlılar kongre başkanı seçildim. Güney Azerbaycan da güney Azerbaycan dediğimiz İran Azerbaycan’ında 35 milyon Azerimiz var. Gidin o bölgeye hangi şehre hangi köye giderseniz Farsça konuşan yoktur. Herkes Türkçe konuşur. Eğer orada ben güney Azerbaycan’ı karıştırırsam yeni bir devlet kursalar kuzeyle birleşin desem siz devletsiniz kalkın ayağa dersem inanın karıştırma cihetine gidersem ertesi gün Amerika İran’a oturacak Ortadoğu’nun şekli değişecek BOP yerine oturmuş olacak. O hudut 22 devletin hudut’u değişecek ha, bu gücüm var mı bende ben de öyle bir güç yok. Ben de o güç yok ama nasılsa karıştıra bilirim. Abartıyorlar biraz da benim gücümü karıştırırım bütün Azeri kökenli kim varsa beni sever sayar. Her yerde de tanınırım bunun için ben içerdeyim. Ben kabul etmediğim için ben İran’ın devlet bütünlüğü devam edecek İran Azeriler kımıldamayacak dediğim için Ortadoğu yerinde kalacak dediğim için Türkiye parçalanmayacak dediğim için suç işliyorum. Sayın başkanım olaylar bundan ibaret. Muzaffer Tekin’in evinin aranmasını düşüne biliyor musunuz? O mahkeme kararı ne zaman alınmış bir düşünün efendim mafyayı yönlendiriyorum. Ben mafya denilen bir burada konuştum Sedat’la, Sami Hoştan’a onlara mafya diyorlar niye mafya olsunlar. Mafyaysa cezasını verin alın içeri tıkın niye tutmuyorsunuz. Bunlarla tanışıyorum ve devam edeceğim tanışmama da konuşacağım babası benim dostumdu. Ha, bunlarla eğer bu mafyayı idare ediyorsam söyleyecek hiçbir şey bulamıyorum. Mafyayı yönlendiriyorum diye iddialar var neyi yönlendiriyorum ne yaptım yönlendirdim de bir şey gösterin bana şunu yönlendirdin şunu şöyle bir tokat attırdın deyin. Hayır yok öyle bir şey kesinlikle terör örgütleriyle bağlantım hem de kimlerle DHKPC ile PKK ile dediler ki Abdullah Öcalan, evet doğru Abdullah Öcalan kendi avukatı aracılığıyla verdiği bir beyanatta basına intikal ettiği kadarıyla benim yakalanıp Türkiye ye getirilmeme en çok Veli Küçük üzüldü demiş üzüldü, böyle olacağını bildiğim için bu hale geleceğini bildiğim için ne işi vardı. Çarpışıp ölseydi madem öyle ne işi var benim özel hastanelerimde özel şeylerimde bu hale getirileceği için ben istemiyordum onun yakalanmasını canlı gelmesini kabul etmiyordum. Evet, ama beni şimdi dediler ki aynen söylüyorum dediler ki Abdullah Öcalan yazıyorlar bunu ayıptır Abdullah Öcalan Veli Küçüğe bir muhatap arıyorum isminde bir kitap yazdı kitabın en arkasına Veli Küçüğe bir mektup gönderdi diyorlar. Savunmamı yazdım yazılı savunmamı yarın öbür gün vereceğim o kitabın arkasındaki yazılan yazıları da koydum. Yani ne ilgisi var ben senelerimi vermişim bu mücadeleye. Şemdin Sakık’ın yazmış olduğu sakıktan mektuplar 354. sayfada ağrı alay komutanıyken başından geçenleri benim bölgeme anlatıyor. Giremedi Abdullah Öcalan Şemdin Sakık’ın öldürülmesi için benim bölgeme görevlendirdi nasılsa orda yaşayamaz. Veli Küçüğün olduğu bölgede diye evet ve geldi kaçtı. Giremez ben şimdi DHKPC’nin PKK’nın ortağıyım onlarla beraber çalıştım. Şimdi iddianamede bunlar var sayın başkan. El insaf diyorum yani efendim siyasetle bürokrasiyle yakın ilişkisi var diyorlar efendim ben söğüt ağacı değilim ki diksinler yüz sene yaşayayım. Yaprağım dökülsün kuruyayım ben sosyal bir varlığım benim geniş bir çevrem var tabi. Her tarafta çevrem var. Bürokratların içerisinde var askerlerin içerisinde var yurt dışında var. Her yerde çevrem var. Bu mu suç yani bürokrasinin içerisinde çevresi var diye bu yazıyor böyle efendim siyasi bir kol tabi ben, eğer sorarlarsa senin siyasi bir görüşün var mı, yok dersem mantar mısın sen derler adama tabi ki bir siyasi görüşüm var. Ben bir siyasi görüşüm nezdinde bazı faaliyetler tabi ki götüreceğim tabi ki yapacağım bunu ha, benim bu görüşüm suç mu oldu örgüt mü oldu. Ben her hangi bir partinin veya görüşün yanında olmam ayrı mı düşünülüyor. Ben bundan hiçbir mana veremedim. Hiçbir mana veremedim. Medyayı yönlendirme ben medyadan tanıdığım birçok dostum var köşe yazarları var arkadaşlarım var merhaba dediğim insanlar var yani ben nasıl yönlendireyim medyayı bir örnek gösterin deyin ki şu medyada şunu yazdırdın deyin. Yok böyle bir şey illegal ticari faaliyet dediler. Sayın başkanım keşke yapabilseydim. Ben illegal değil legal de yapmadım. İllegal yaptığım faaliyet neyse ortaya çıkarın yapmaya çok uğraştım. Fransızların çok güzel bir atasözü var. Derler ki Fransızlar bir işin çıraklığını yapmadan ustalığına soyunmayın derler. Ben askerliğin çıraklığını yaptım çıraklıktan sonra ustalığına geçtim. Ustalıktan sonra emekli oldum. Şimdi ticarete başladıydım ticaretin çıraklığını yapamadım. Niye yaşım müsait değil zamanım müsait değil mevkiim müsait olmadığı için ustalığını da yapamadım. Ağzıma yüzüme bulaştırdım. Emekli olduğumda belki bir evim olur diye bir ev alırım diye bir böyle şirket mirket kurdum bir şeyler yaptım şimdi güvenlik şirketim var benim güvenlik Veli Küçüğün Güvenlik şirketi iş yapmaz niye, devletten ihale alamazsın senin görüşün belli şeklin ortada. Nerden alırsın fabrikalardan iş alamazsın veli Küçüğün güvenlik aldığı fabrikanın ertesi gün müfettişler gider vergi kontrolünü yaparlar. Veli Küçüğün güvenliği nasıl olsun onların verileceği yerler vardır. Önceden hazırlanmıştır. Bunlar bunlar efendim yurt dışında şirketlerle ortaklık, ortaklık parayla olur. Para olmayandan ortaklık olmaz. Ben gerçi bildiğim insan için veyahut da geniş çevrem olduğu için bir İngiliz ve İspanyol şirketine çimento fabrikası şirketine danışmanlık yaptım ve kendi köyümde 250 milyon dolar ve sene de 2 milyon ton kapasiteli bir çimento fabrikası kurma girişiminde bulundum ve başarılı oldum. Ve aynı şirket benden rica etti Kazakistan daydım Kazakistan da çim kent eyaletine güney Kazakistan da o eyaletlere gezi yaptım ve oralarda çimento fabrikası tutuklanmasam öncülük yapıp kurduracaktım. Ha, ondan da başka ben kendi köyüme yaptım beş kuruş para mı geçirdim elime sayın başkanım bunlar söylenecek şeyler değil ama ben banka borcunu ödeye bilmem için kızım işteydi işten benim yüzümden çıktı. İşini bıraktı. Şimdi aldığım evin banka borcunu ödeyemiyorum maaşımın yarısından fazlası, o banka kredisine gidiyor. Evi satlığa çıkardım Kel hüsrevde bir ev alacağımda artan parayla banka borcunu ödeyeceğim. Ben bunu acınmak için söylemiyorum. Kimseye minnetim …… yok. Giderim gece kondu da otururum gururumla şerefimle otururum sabahleyin evden çıkarken alnım böyle hava da çıkarım önüme bakarak çıkmam bu vatan için çalışırım. Sayın başkanım benim suçum şu buradakilerin olduğu gibi benim suçum şu ben Türk milliyetçisiyim ben ulusalcıyım ben Atatürk’ün emrindeyim Atatürk’ün görev olarak verdiği birinci vazifesini yapmak için hep hizmet ettim. Halen de yapacağım ben İslam İslam dır diyorum. İslam’ın ılımlısı yuvarlağı yumuşağı olmaz diye bağırıyorum birisine kabul etmiyorum diyorum. Ben Atatürkçüyüm ben bu bayrağı indirtmeyeceğim diyeceğim ben Ermenistan işgal ettiği Karabağ dan çıkacak benim bir milyon kişim şu anda kaçkın yani sürgünde 72 bin kilometre kare toprağını Ermenistan’ın şey Azerbaycan’ın 17 milyon kilometre kare toprağı Karabağ da işgal altında. 1992 Ocak ayı şubat ayının 25. gecesi girdiler ertesi sabah Karabağ sokaklarında hocalı sokaklarında 318 tane kadın ve çocuk cesedi toplandı. Kimse konuşmuyor bunu. Benim suçum Karabağ’dan çıkacak ermeni benim işgal toprağımı yok edecek oradan çıkacak değilse diye bağırdığım için içerdeyim. Sayın başkanım her şeyi biliyorsunuz. Trenin nasıl gittiğini ben öğrenemedim ama siz mutlaka öğrendiniz yarın bunların da mutlaka bir şeye hesapları sorulacak çok kısa bir şey zamanınızı almayım bakın gazetede bir şey çıktı. Bakın çok ilginç, haber şöyle, bursa da evde boğularak öldürülmüş olarak bulunan bankacı Zeynep Silko’nun katil zanlısı olarak aranan sevgilisi Yurdakan Buğra Orki, sabaha karşı yakalandı. Orki, Zeynep ile bir birimizi seviyorduk, tekrar barışıp eve geldik, bu işin bitmeyeceğini anlayıp ayrılmaya karar verdik. Son kez geceyi birlikte geçirdik, sabah olduğunda Zeynep işe gitmek istedi. Gitmesini istemedim, ona son kez sarıldım, fazla sıkmışım, öldü. Şimdi yarın bunu soracaklar diyecekler ki yahu kardeşim böyle iddianame mi yazılır. Her halde şöyle mi cevap verecekler valla Osman söyledi yazdık. Böyle bir şey olmaz. Sayın başkanım takdiri sizlere bırakıyorum şu mahkeme heyetiniz şu kadar zamandır bunu iyice öğrendiniz bu var mı yok mu artık tren gidiyor mu gitmiyor mu bu marşandiz artık öğrendik takdir sizlerindir. Ağanın eli tutulmaz diyorum tahliye verirseniz ne ala vermeseniz canınız sağ olsun. “
Sanık İsmail Yıldız söz istedi verildi :” Veli Küçük paşanın söylediği yabancıların temas arayışları esnasında oldu yani birçok yabancı benden Veli Küçük paşayla tanıştırılmalarını istedi ben dedim veli Küçük paşayı tanımıyorum. Birincisi bu ikincisi tanıma sebebiniz ne diye sordum. Tabi dünya Azerbaycanlılar kongresi varmış onun başkanıymış orayla yakın ilişkileri varmış ben dedim ona rağmen bilmiyorum. Yani Veli Küçük paşayı tanımadığım için dedim bu işlemi gerçekleştirmem mümkün değil. Durum bu sayın başkanım arz ederim. “
Dostları ilə paylaş: |