T c istanbul 13. AĞir ceza mahkemesi



Yüklə 0,64 Mb.
səhifə4/7
tarix27.07.2018
ölçüsü0,64 Mb.
#60450
1   2   3   4   5   6   7


Sanık Abdullah Arapoğulları söz istedi verildi :” sayın başkanı öncelikle tahliyemi isteyeceğim ama gerekçesini arz edeceğim vatan Bölükbaşoğlu’nun önce kişiye özel bir mektubu var bana göndermiş onu okuyacağım size kısa kişiye özel açıklayacağım şimdi. Mektupta diyor ki yapman gereken söyleneni yerine getirmen ve idrak etmen karşı durmamandır. Anlarsın ve anlayışlısın ne denirse yapacağız ve kurallara muhakkak uyacağız. Kısa okuyorum. Sayın başkanım geçende de açıklamıştım. Zekeriya Öz mayıs ayında kandıra cezaevine geldi bizim koğuş olmak üzere birçok koğuşu gezdi. Gezen kişileri de ben canlı şahidim. Okuduğumda ellerindeki mektupları da Vedat Ergün, Durmuş Anuçin, PKK’lılar itirafçılar hepsini gezdi. Ve koğuştan vatanı aldılar Zekeriya Öz vatana şöyle söylüyor. Sohbete çıkıyoruz ya sohbete çıktığımda orada konuştuklarını bana ileteceksin bunun karşılığında mite girme vaadinde bulunuyor. Yani vatanı mite sokacakmış karşılığında şimdi gizli tanıkları açıklayım demin Hüseyin Tatlıdil dilovasını anlattı. O kişi o şahıs DHKPC li müebbet ceza almış bir kişidir. Geçen yaz müebbet almış vatan orada topladıklarını bu şahsa iletiyor. Top aracılığıyla havadan. Ben bu DHKPC li dilovası tanığın mektubunu okudum. Zekeriya Öz bunlara dosya yolluyor. Yani kimin hakkında tanık olunacaksa o kişilerin belgeleri var onu da gördüm zarf sarı uzun el yazısıyla vatan Bölükbaşoğlu kişiye özel siyah mühür ve gizli ibaresi var üstünde. Öbür gizli tanık kim bizim yan tarafımızda ismi ali şeyden tarihi eser kaçakçılığından yatıyor. Onu devamlı tek yatırırlar yani kafayı yemiş birisi çıkmak için her şey yapıyor. Suç işlememiş ama iftira atılmış ben kendisiyle de devamlı göz hastalığına giderken denk geldik tesadüf kendisiyle de konuştum benle de konuştu anlattı gayette, ailesi Kandıra daymış iki çocuğu varmış bir an önce çıkmak için her şeyi yapıyor. Pekala, Zekeriya Öz bu dilovasına ne vaatte bulundu. Yargıtay’dan davasını bozacak az bir ceza alıp çıkacak kendisini kurtaracak. Ağırlaştırılmış müebbet almış ya sayın başkanım bu yalanlarla dolanlarla bir yere varılmaz. Bizim burada tutulma sebebimiz Zekeriya Özün b planı var. Nedir bu b planı bizim gibilerin içerde muhbir yaratılıp kişilerin hakkında bilgi toplanıp Zekeriya Öze iletilecek. Budur. Sayın başkanım bize vatan Bölükbaşoğlu’nu o yalancıyı sahtekarı salmakla yol gösteriyorsunuz buna engel olun gizli tanıkları hepsi belli zaten Ali o bahsettiğim kişi tarihi eser kaçakçılığından DHKPC li Hüseyin Tatlıdil dilovası vatan Bölükbaşoğlu 17. tanık Niyazi Kıyak, Erdal İrten bunlar gizli tanık. Bunların neyine inanıyorsunuz. Sayın başkanım ben gördüm şahidim burada buraya gelseler konuşsalar ben onların konuşmalarından anlarım. Saçma sapan bir şey durmuş Anuçin şey Erkut Ersoy onun koğuşuna yakın bir yerdeydi. İlk kendisi mektup yolluyor Kemal Kerinçsiz ve Erkut Ersoy hakkında tanıklık yapıyor. Ama Zekeriya Özle anlaşamıyorlar. Ama burada demin burada duydum her halde Muzaffer Tekin’in hakkında tanık olmuş. Öyle bir şey var yani. 1 nolu F tipinde yatıyor. O DHKPC li dilovası c blokta yatıyor. Öbürü A 8 blok 21 de yatıyor. Öbürü A 8 1 de yatıyor. Yerlerini de biliyorum. Vatan bilgi topluyor DHKPC’liye atıyor DHKPC li diyor ki sen diyor deşifre olma diyor. Mektubunu okudum. Sen diyor deşifre olma diyor. Devam et diyor. Bu sayın başkanım bunlara son verin ben size güveniyorum. Bizi burada tutmakla bu insanların hakkında bilgi toplayıp onlara kendilerine iletmek istiyorlar tahliyemi istiyorum arz ederim.”

Mahkeme Başkanı:“ o mektup nedir. İki satır okuduğun nedir ne işe yarıyor. Zarfı ne zarfı nerden geldi nedir. “

Sanık Abdullah Arapoğulları :” cezaevi içinden. Vatan Bölükbaşoğlu’nun ben kağıtlarını okuduktan sonra anlaşıldıktan sonra koğuş değiştirdi koğuş değiştirince o öbür tanıkla beraber aynı koğuşa geçti. Şey ben fotokopisini vereyim sayın başkanım. “

Mahkeme Başkanı:“ yok fotokopisini verme fotokopisini çek kendisine ver. Bu vatan tarafından mı gönderildi sana “

Sanık Abdullah Arapoğulları :” evet, yani beni de davet ediyor o yola. Ben daha önce de anlattım. Emniyette tanık olmak istendim. Aslını burada, 18.06.08 daha iddianame çıkmamıştı. Mayıs ayında oluyor bunların hepsi. Aldık zarfın fotokopisini, beni de bu yola teşvik etmiş oluyorlar. Bir de vatan Bölükbaşoğlu’nda bir ajanda var. Hep gizli tutar. Ajanda da yazıyor ki, Veli Küçüğü Çanakkale de ailece tanıyorduk görev yaptığı dönemde ve size olacak demin burada Zeynep hanıma çıkarttırdım bizim hakkımızda da zaten tanık olmuş ilk gittiğimde orada zaten kendisi itiraf etti bana Zekeriya öze anlatıyor. Zekeriya öz diyor ki ya diyor bunları geç diyor. Veli den haber ver veli den diyor. Orada dinle diyor bilgileri bize uzat diyor. Orada zaten orada da tanıklar var diyor onlarla da irtibat ol diyor. “

Mahkeme Başkanı:“ daha sonra haberdar oldu mu bununla tahliye olduktan sonra gelip ziyaretine falan bir şey geldi mi. sana bu kadar mektubu yazan seni tarafına çekmek için arayan”

Sanık Abdullah Arapoğulları :” beraber kalıyorduk “

Mahkeme Başkanı:“ tahliye olduktan sonra geldi mi dahi yanına ziyaretine geldi mi umudu kesti mi senden “

Sanık Abdullah Arapoğulları :” gelmedi, gelemez ki niye gelsin sayın başkanım görevini yaptı gitti o “

Mahkeme Başkanı:“ ha, o kadar “



Sanık Abdullah Arapoğulları :” tahliye mi talep ediyorum sayın başkanım bunlara izin vermeyin lütfen şahsiyetimizle oymasınlar. “

Sanık Ergün Poyraz söz istedi verildi .” sayın başkanım murat Çağların arabasından çıkan ve karşı devrim iftiranamelerinde araçtaki dokümanların bir kısmının silahlı suç terör örgütü üyelerinin veya tetikçi şahısların davranış kurallarını gösterir notlar başlığı altında belgelerin Mehmet Eymür ve Soner Yalçın adlı yazarların istihbarat kitaplarından yürütüldüğüne dair açıklamalarım olacak. İftira namede sözde örgütün belgesi olan Ergenekon dokümanının 1999 yılında dönemin iç işleri bakanı saadettin Tantan tarafından yürütülen ve kara para aklama operasyonu için yazılan raporlardan aynen aktarıldığı bu raporun Hakan Türkün yazdığı mafya imparatorluğu isimli kitabın 2004 Kasım baskısının 140. sayfasında Erdal Şimşek’in kaleme aldığı Türkiye de istihbaratçılık ve mit isimli kitabın 2004 Nisan baskının 447. sayfasında yazdığını ispat etmiştim. Şimdi de murat Çağların arabasının arkasında bulunduğu iddia edilen ve kendisinin kabul etmediği yazılı belgelerin kaynağının mit elmanı Mehmet Eymür’ün 2006 ocak baskısı sentez adlı kitabı ile Soner Yalçının yazdığı teşkilatın iki silahşoru adlı kitaplardan bire bir alıntılandığı yürütüldüğü aşağıda yapacağım açıklamalar ile ortaya çıkacaktır. İddianame adeta eski istihbaratçıların yada istihbaratı konu alan kitaplarda yer alan bilgilerin aynen aktarılmasıyla yazılmış bulunmaktadır. Huzurunuzda bizleri yargıladığınız iddianamenin bir hukuk metni olmadığını tertipçi istihbaratçıların hazırladığı 3. sınıf istihbarat paçavrası olduğu tereddüt’e yer bırakılmayacak şekilde bir kere daha kanıtlanacaktır. Karşı devrim iftiranamelerinde 191. sayfada bulunan Murat Çağların yönetimindeki araçtaki dokümanların bir kısmını silahlı terör örgütü üyelerine veya tetikçi şahısların davranış kurallarını gösterir notlar olduğu bir kısmının ise değişik kişilerle ilgili istihbari bilgi notları olduğu anlaşılmıştır. 1 numarası verilen el yazısı not karşılığında istihbarat jargonu başlığının olduğu ve altında çiftçi tetik çeken kelle alan, çöpçü eşittir silahşorlara lojistik destek sağlayan, tavşan eşittir operasyondaki hedef, namazdan sonra eşittir Cuma öğleden sonra, alış veriş eşittir operasyon, yemlemek eşittir dolar vermek, kış uykusuna yatmak eşittir emir gelinceye kadar hiçbir şey yapmamak, perdeleme eşittir koruma altına alma, çizgi eşittir ülke sınırı, şirket eşittir CIA merkezine denir. Türk istihbaratçılarda mite şirket diyor şeklinde notların yazılmış olduğu görülmüştür deniyordu. Bunlar neymiş savcılara göre silahlı suç terör örgütü üyelerinin veya tetikçi şahısların davranış kurallarını gösteren notlar ve belgelermiş. Zekeriya Özün hanedan Restorandan arkadaşı Mehmet Eymür’ün sentez adlı kitabının 176. sayfasında iftiranamenin 191. sayfasında yer alan çiftçi eşittir tetik çeken kelle alan tanımı kelle alana yani tetiği çekene biz teğmen veya çiftçi deriz şeklinde yer alıyor. Aynı tanım Soner Yalçının teşkilatın iki silahşoru adlı kitabının 41. sayfasında da aynı şekilde bulunuyordu. Karşı devrim iftiranamelerinin 191. sayfasında yer alan çöpçü eşittir silahşorlara lojistik destek sağlayan şeklindeki sözde örgütün sözde tetikçilerinin davranış biçimi Mehmet Eymür’ün sentez adlı kitabının 178. sayfasında operasyonlardaki silahşorlara lojistik desteği sağlayana biz çöpçü deriz şeklinde yer alıyordu. Aynı sözde davranış biçimi Soner yalçının teşkilatın iki silahşoru adlı kitabının 44. sayfasında Eymür’ün kitabındakiyle bire bir aynı şekilde yer alıyor. İddianame eşittir Eymür’ün kitabı eşittir Soner Yalçının kitabı şeklinde devam ediyor. İftiranamelerin 191. sayfasında tavşan eşittir operasyondaki hedef şeklindeki cümle Eymür’ün kitabının 182. sayfasında Soner yalçının 48. sayfasında hedefin operasyondaki kodu tavşandı şeklinde yer alıyordu. Yine iftiranamelerin 191. sayfasında namazdan sonra eşittir Cuma öğleden sonra tanımı Eymür’ün sentez adlı kitabının 184. sayfasında Soner Yalçının teşkilatın iki silahşoru adlı kitabının 50. sayfasında biz de namazdan sonra demek Cuma öğleden sonra demektir şeklinde yer alıyor. İftiranamelerin 191. sayfasındaki alış veriş eşittir operasyon sözleri Eymür’ün kitabının 186. sayfasında ve Soner Yalçının kitabının 52. sayfasında aynen alışveriş eşittir operasyon biçiminde yer alıyordu. İftiranamelerin 191. sayfasında yer alan yemlemek eşittir dolar vermek sözleri Soner yalçının kitabının 81. sayfasında yemlemek parantez içinde dolar vermek şeklinde geçiyordu. Kış uykusuna yatmak eşittir emir gelinceye kadar hiçbir şey yapmamak şeklindeki iftiranamelerin 191. sayfasında yer alan söz de davranış biçimi Soner yalçının 90. sayfasında kış uykusuna yattım emir gelinceye kadar hiçbir şey yapmama durumu şeklinde yer alıyor. Savcılar aşırma sanatında sınır tanımıyordu. İftiranamelerinin 191. sayfasında perdeleme eşittir koruma altına alma cümlesi Soner yalçının kitabının 128. sayfasında perdeleme perdelemede kastedilen asala liderlerinin bulunduğu ülkenin güvenlik güçleri tarafından koruma altına alınması biçiminde geçiyor. Ama savcılar iddianameye geçerken perdelemeden kastedilen asala liderlerinin bulunduğu güvenlik güçleri tarafından şeklindeki cümleyi çıkartıyorlar ve diğer şeyle bire bir aynen alıyorlardı. Yine iftiranamelerde çizgi eşittir ülke sınırı adlı kısım Soner yalçının kitabının 148. sayfasında çizgiyi parantez içinde ülke sınırı şeklinde yer alıyor. 191. sayfasında iftiranamelerin 191. sayfasında şirket eşittir CIA merkezine denir. Türk istihbaratçılarda mite şirket diyor şeklindeki sözde örgütün sözde davranış biçimi teşkilatın iki silahşoru adlı kitabın 186. sayfasında şirket adını genelde CIA ajanları CIA merkezi için kullanıyor. Bu alışkanlık Türk istihbaratçılara da geçti. Mite şirket deniyor şeklinde yer alıyordu. İftiranamelerin 191. sayfasında pantolonun ağ kısmı derin ve bol olacak şeklindeki cümle kitabın 118. sayfasında iş kıyafeti olarak giyeceğin pantolonların ağ kısmı normal pantolon gibi olmayacak derin ve bol olacak şeklinde yer alıyordu. Savcılar iddianamelerinde aşırma sanatından oldukça ilginç örnekler vererek bu davranış biçiminin üstadı azamları oluyorlar. Ayakkabı kaymamalı ses çıkarmamalı koşmaya müsait olmalı şeklinde iddianamenin 191. sayfasındaki notları Soner yalçının kitabında ayakkabılar rahat olacak özellikle kaymamalı ses çıkarmamalı uzun adım atabilmeye ve koşmaya müsait olmalı cümlesiyle bire bir örtüşüyordu. Karşı devrim iftiranamelerinin 191. sayfasında ceket kabalardan aşağıda uzun olur. Dışarıya hafif bombe verilir. Tabanca tamamen kaybolur şeklindeki bölüm yine aynı kitabın 118. sayfasında şöyle yer alıyordu. Ceket kabalarından baya aşağıda yani uzun olur. Hafif dışarıya bombe verilir. Alet tamamen kaybolur. İftiranamelerde takım elbisenin astarları düğmeleri kolay sökülemeyecek cinsten olmalı kavgada sökülenler ileride yakalandığınızda mahkemede delil olarak kullanıla bilir şeklindeki sözde terör örgütünün sözde davranış biçimi teşkilatın iki silahşoru adlı kitabın 118. sayfasında yine iftiranamelerle örtüşerek takım elbiselerin astarları düğmeleri kolay sökülemeyecek cinsten olmalı kavgada sökülenler ilerde yakalandığınızda mahkemede delil olarak kullanıla bilir şeklinde yer alıyor. Büyük ve sağlam pamuk mendil çok önemlidir. Her işe yarar yaranın üstüne bastırırsan kan kaybını önler şeklinde iddianame de yer alan saçmalıklar kitabın 118. sayfasında şöyle yer alıyordu. Bu aksesuara ek olarak bir de büyük ve sağlam pamuk mendil gerekiyor. Bu mendil çok önemlidir. Her işe yarar yaranın üzerine mendille bastırırsan kan kaybını önler. Yine iftiraname ile kitaplar bire bir örtüşüyor. İç çamaşırı silip olmaz baksır gibi şort olmalı ki aleti yani tabancayı rahat koyabilesin. Kilotunun lastikleri elinin kalınlığında olmalı ki alet düşmesin. Şeklinde iftiranamelerde yer alan yine sözde örgütün davranışları kitabın 119. sayfasıyla yine örtüşüyordu. İç çamaşırı silip olmaz. Baksır gibi şort olmalı ki aleti rahat koyabilesin. Kilotun lastikleri elinin kalınlığında olmalı sık olacak ki alet düşmesin şeklinde yer alıyordu. İftiranamenin 191. sayfasında Kemerler Amerika’dan özel gelir son delikten sonra kemer içinde bir boğayı rahatlıkla kesebileceğin çok keskin bıçak görevini yapan bir metal vardır. Bu kemerler çok pahalıdır. Piyasada satılmaz şeklindeki bölüm teşkilatın iki silahşoru adlı kitapta aynen yazılmıştır. Kemerler Amerika dan gelir son delikten sonra kemer içinde bir boğayı çok rahatlıkla kesebileceğin süs gibi duran aslında çok keskin bıçak görevi yapan metal vardır. Kemer içinden başparmağınla orta parmağını birleştirip hızla ve sertçe çekersen eline gelir. Çektiğin zaman mutlaka işe yaramalıdır yoksa bir daha yerine koyma şansın yoktur. Bu kemerler çok pahalıdır piyasada satılmaz. Karşı devrim iftiranamelerinde yer alan silahlı terör örgütü üyelerinin davranış ve kuralları adlı bölümler ve bu bahsettiğim iki kitaptan bire bir yürütülmüştür dolayısıyla bu kitabı heyetinize sunuyorum ve takdirlerinize sunuyorum. Sanık Kemal Kerinçsiz söz istedi verildi : “değerli başkanım 4.12.2008 tarihli celsemizde 8. sayılı ara kararında 8 A sayılı kararında Ergenekon belgesinin kara para aklanması konusunda 1999 yılında sadettin Tantan döneminde hazırlanan bir belge olduğunu biz bunu az önce Ergün Poyraz tarafından da söylenmişti. 2006 ve 2004 bası iki kitapta aynen alındığını yani Ergenekon belgesi ile 1999 yılında hazırlanan kara para aklanmasına ilişkin rapordaki beyan ve sözcüklerin cümlelerin aynı olduğunu ispat etmiştik. Bu bapta da değerli mahkeme içişleri bakanlığın ve mite bir yazı müzekkere yazdırmıştı. İç işleri bakanlığı zannediyorum söz konusu müzekkereyi emniyet genel müdürlüğüne havale etmiş cevap emniyet genel müdürlüğünden geldi. Ancak ben mahkemenizin müzekkeresinin genel müdürlüğe mi içişleri bakanlığına mı yazıldığını kontrol edemedim. Fakat gelen cevabın emniyet genel müdürlüğünden olduğu belli ve emniyet genel müdürlüğü de böyle bir Ergenekon raporunun çalışmasının olmadığını ifade ediyor. Ama biz müzekkeremizi emniyet genel müdürlüğümüze yazmadık. Yani ara kararda böyle değil. Bir hata var bunu mutlaka içişleri bakanlığından özellikle sadettin Tantan döneminde hazırlandığı ileri sürülerek bakanlık arşivinin kontrol edilerek istenmesini arz ediyorum değerli başkanım böyle bir hata yapılmış. Yani emniyet genel müdürlüğü yerine doğrudan içişleri bakanlığından talep edilmesini arz ediyorum belki bu şekliyle gelme şansı olabilecektir. Değerli başkanım malum Ergenekon terör örgütü konusu yazılı ve görsel medya da yoğun bir şekilde kullanılıyor. Son derece bu konudaki hassas ve hassasiyet dolu davranışlarınız bu kullanımı engelleyemedi. Ve hali hazırda da devam ediyor. İlk ara kararınız 231,2009 tarihli 17 sayılı kararınızdı o kararınızda da ancak iddia edilen terör örgütü diye bahsedile bilir demiştiniz. Fakat söz konusu karar maalesef 250. maddeye göre yetkilendirilmiş cumhuriyet savcılığı tarafından yeterince üzerine eğilinmedi ve infazı yapılmadı. Bunun üzerine ikinci bir karar almak durumda kaldınız. Bu ikinci karar üzerine şu aşamaya kadar yine aynı gevşek uygulamanın olduğunu zannediyorum. Çünkü pek çok görsel medyada yazılı medyada doğrudan terör örgütü deyimi kullanılıyor. Fakat burada şöyle bir sıkıntı çıktı malumunuz hiçbir davanın ismi olmaz. Davanın dosya numarası olur yılını öne alırsınız arkasına da esas sayısını belirtirsiniz. Esas defterine kaydı bu şekilde yapılır. Ama siz bu şekilde bir ara karar vermekle bir noktada iddia edilen terör örgütü demekle davanın da dolayısıyla ismini koymuş oldunuz. Şimdi bu yanlış anlamalara da sebebiyet verdi. Malumunuz sizlerde izlemişsinizdir İlker başbuğun toplantısında yanlış bir yorum yapıldı. Ama aslında yanlış bir yorum değildi. İlker başbuğun şu kararı önünde olmaması veya hukuk müşavirlerinin bunu yorumlayıp kendilerine iletmemesi mümkün değil. Şöyle yorumladı İlker başbuğ hatta gazetecilere de öyle söyledi. Siz bu davanın ismini Ergenekon olarak algılayamazsınız ve söyleyemezsiniz dedi. Şimdi normalde bu yorum yanlış çünkü sizin ara kararınız doğrudan terör örgütü olarak nitelendirilmemesi iddia edilen Ergenekon terör örgütü olarak ama işin şu gerçeği var ki İlker başbuğ da dahil olmak üzere birçok insan sağduyulu insan bu davanın isminin Ergenekon olarak kullanılmasını istemiyor ve tasvip etmiyor. Doğru olan d bu usul yasasında da hiçbir davanın ismi konmaz. Peki, ne yapıla bilir bu konuda tümden bir yasaklamanın getirilmesi mümkün değil bunun denetimini de yapmak mümkün değil ama en azından mahkemeye gelen veya mahkemeden gönderilen veya diğer resmi yazışmalarda Ergenekon isminin kullanılması yasaklana bilir yani şu tespit yapıla bilir. Bizim ceza usul yasamızda hiçbir davanın ismi konmamıştır sadece numarayla algılanır bu bapta da bundan sonraki resmi yazışmalarda bu hususa dikkat edilmesi denilerek bir ön adım atılmış olabilir. Bu da bir noktada bizim milli hassasiyetlerimizin de korunmasının yolunu açacak ve doğru bir usul uygulaması olacak. Değerli başkanım Tuncay Güneyin mülakatı konusunda bazı hususlara değinmek istiyorum. 11.3.2009 tarihli bilirkişi raporunda Tuncay Güneyin mülakatı sırasında kendisine fiziksel ve ruhsal şiddetin kullanıldığının yanı sıra beyanlarına hukuki değer affedilmeyecek ölçüde alındığına ilişkin birçok bulgunun izin ve emarenin olduğu açıktır. Bunların bir kaçını sizlere sunacağım değerli başkanım. Birincisi bilirkişi çözümünün birinci sayfasında sorgucu şöyle soruyor. Sorgucu 1 Tuncay sana soru soracağız çok aralara girmeyeceğiz bildiğin konular o konularla çünkü senin çalışmaların var o çalışmaların mahiyetini bize açacan anlatacan not alacağız geçeceği tamam mı tam olarak şey yapmayacağız. Yani sorgulama şeklinde değil denilerek açıkça mülakatın öncesinde Tuncay Güneyle konuşulduğu neleri söyleyeceği anlatıldığı ve yönlendirildiği bu cümleden net bir şekilde anlaşılmaktadır. Oysa 148. maddenin birinci bendi son derece nettir. Şüphelinin ve sanığın bütün beyanlarının özgür iradesine dayanması zaruridir. Aksi halde geçerli olarak kabul etmek mümkün olmayacaktır. Açıkça şüpheliyle konuşulmuş iradesi baskı altına alınmış bu şekilde ifade ver denmiştir. Aynen Osman Yıldırım da 9 numaralı tanıkta olduğu gibi. 2. olarak değerli başkanım şüpheli sadece ifade öncesinde değil mülakat sırasında da yönlendirilmiş ve cevaplar sorgucunun tarafından ne şekilde verdirileceği ifade sırasındaki beyanlardan da çok net bir şekilde anlaşılıyor. Ona da bir örnek takdim edeyim değerli başkanım. Sorgucu 1 diyor ki, veli Küçük’ün itirafçıları kullanma adedi var mı değil de veli Küçük’ün yanında yer alan itirafçılar var. Veli Küçük’ün çevresinde onun haricinde itirafçılardan kimler var. Tuncay Güneyden cevap beklenmeden sorgucu 2 devreye giriyor diyor ki İbrahim Babat falan filan diyor yani bu itirafçının ismini soran sorgucu 1 cevabını ver yani şu ismi ver diyen de sorgucu 2 böyle bir mülakata nasıl bir geçerlilik tanına bilir yani soruyu soran ve cevap veren de maalesef sorgucular 3. olarak bu mülakatın geçersizliği konusunda şüphelinin yönlendirilmediği ve içinden geldiği yaptığı beyanlarda gerçek ortaya çıkıyor. Yani yönlendirilmediğinde dokunulmadığında Tuncay Güney gerçekleri söylemeye başlıyor. Bir suç örgütünün de olmadığı bütün çıplaklığıyla anlaşılıyor. Buna da bir örnek vereyim değerli başkanım sorgucu 1 diyor ki bu son dönemde veli Küçükle yakın olabilecek kişi var mı senin bildiğin. Tuncay Güney hayır, benim bilgim yok diyor yani bu somut cevaba itibar edilmeyerek baskı ve yönlendirmeyle alınan ifadelere dayanılarak böyle bir davanın inşa edilmesine hukuken bir anlam vermek mümkün değildir. 4. olarak değerli başkanım, çözümün 3. sayfasında Tuncay Güneye Veli Küçük’ün sözünden çıkmayan istediği zaman istediği yazıyı yazdıran yönlendirilecek basından isimler istiyorlar. Bunları say diyorlar gene örnek veriyorum, sorgucu 1 diyor ki yani, Bekir Coşkun Bekir, Tuncay Güney Enis, onları söyledim tamam. Sorgucu 2, onları tekrar bir daha söyle Tuncay Güney, şimdi sorgucu 1 in söylediği ismi tekrar ediyor. Bekir coşkun var diyor. Sorgucu 2 Ertuğrul Özkök de var mı diyor. Tuncay Güney Ertuğrul Özkök de var diyor. Yani bütün bu isimleri zikreden Tuncay Güney değil sorgucular görülüyor ki sorgucu ifadede geçmesini istediği isimleri zikredip mülakata aldırıyor. Sorgucu Tuncay Güneye 5. olarak sözde örgüt iş adamlarıyla ilişkisini soruyor. Sorgucu 1 diyor ki iş adamları iyi olan yada Ergenekon gurubu ile arası iyi olan diyor Tuncay Güneyin cevabı şu iş adamlarının Ergenekon gurubuyla arası yok. Yani Ergenekon diye bir şey bilmiyorlar. Tuncay Güneyin bu beyanıyla aslında Ergenekon’un ve lobinin de çöküşü var. Çünkü niye bakıyoruz Ergenekon da lobi de neler var esasen sözde örgütün bütün finansman kaynaklarını sağlayan ticaret ve sanayi kesimi olduğu gibi çöküyor. Hiçbir iş adamını tanımıyor bu söz de Ergenekon örgütü 18. sayfasında Ergenekon analiz belgesinde uluslar arası ticaret ve bankacılık hangi iş adamı yapıyor bunu çünkü iş adamıyla rabıta yok. 19. sayfasında ilaç kimya sanayi ve taşımacılık var. 22. sayfası naylon şirketler var. 23. sayfasında yurt dışı ticari faaliyetler var yani tamamen bunlar iş adamlarıyla ilgili bölümler ama maalesef Tuncay Güneyin beyanına göre sözde örgütle iş adamları arasında hiçbir rabıta yok. Yine 6. olarak mülakatın 7. sayfasında sorgucu şüphelinin iradesini adeta ifal ediyor. Baskı yaparak zorla beyan alma yolun gidiyor. Diyor ki efendim Tuncay Güney kendisi bir şeyler anlatıyorlar o da bildiğini anlatacak. Bu bilderberkleri anlatmak için önce masonları anlatmam gerek diyor. Sorgucu 2 diyor ki ben masonları biliyorum diyor sen bilderberkleri anlat diyor. Yani açık bir şekilde sorgucu kendi istediğini dikte ettiriyor. 7. olarak sayfa 11 de sorgucu tüm zorlamalarına rağmen veli Küçükle Sedat Peker arasında bir uyuşturucu bağlantısı olduğuna ilişkin Tuncay Güneyden tek bir sözcük dahi alamıyor. Bakınız sorgucu diyor ki veli Küçükle Peker’in eroin bağlantısını soruyorum sana diyor. Tuncay Güney ben bilmiyorum diyor. Sorgucu Veli Küçüğün Van dan gelen yeşil vasıtasıyla sevk ettikleri eroini anlat. Fethullah Erbaş vasıtasıyla ortaklığıyla onu diyor. Tuncay Güney onu da bilmiyorum efendim diyor. Sorgucu bok bilmiyorsun diyor. Aynen okuyorum efendim bazı terbiyesizce sözcükleri de ifade ediyorum. Tuncay Güney bu ifadesiyle uyuşturucu ile sözde örgüt arasında bağlantıyı tamamen koparmış oluyor. Tuncay Güneyin ifadelerini ciddiye almak mümkün değil çünkü Sami Hoştan ı ülkücü mafya olarak ifade ediyor. Sorgucu diyor ki bana diyor ülkücü mafya söyle diyor. İsim ver diyor. Sami Hoştan diyor, Sami Hoştan la ben kandıra da 8 ay birlikte kaldım hiç sevmediği sözcüklerden biri de ülkücülüktür. Yani o bakımdan o kadar rahat bunu söyleye biliyorum. Her halde bunu bilse ilk tepkiyi kendisi burada olsaydı ortaya koyacaktı. Yani sapla saman çok rahatlıkla karıştırılıyor. Aklında ne varsa o onu ifade ediyor. 9. olarak sorgucu şüpheliden adeta ısmarlama suç ve suçlu yaratmasını istiyor suçlanmasını istedi kişinin ismini vermekte şüphelini bilgisi olsun olmasın somut suça karıştığı konusunda örnek vermesini istemektedir. Aynen sorgucu örnek olarak şöyle diyor Peker e hiç gelmiyorsun ama Peker'i ne işe yolluyor, bana somut bir örnek ver bakalım. Yine sorgucuyu diyor cevabı beklemeden, kardeşim Veli Küçük ne yapıp Peker'i hangi işe yollardı, örnek ver hadi somut bir örnek ver bakayım yani burada da açık bir şekilde sorgucunun istediği isimler ve konular geçirilmek isteniyor. 10. olarak zaten o mülakatın 12. sayfasında son derece açık bir şekilde sadece Tuncay Güneyin değil ümit Oğuztan’ında maddi eziyet ve işkence gördüğü son derece açık çünkü 12. sayfasında paragrafta dakika 40 saniye süresince anlaşılamayan sesler, yürüme sesleri, daha sonra ah sesi, bağırma sesi, kusma sesi ve sık taşağını, yazık ya adama, şeklinde sesler duyuldu İki dakika 40 saniye süresince anlaşılamayan sesler yürüme sesleri daha sonra ah sesi bağırma sesi kusma sesi sık taşağını yazık ya adama şeklinde sesler duyuldu diye geçiyor. Sorgucu 2 şunu diyor şunun işkencesi bitsin, buna başlayacağız. Oğlum konuşuyor musun, konuşmuyor musun yine bir başka sorgucu, ne oldu niye ağlatıyorsunuz lan, Tuncay'ı, Tuncay Güney Ağlamaklı bir sesle, sorgucu, dur lan, sakin ol, bir başka sorgucu beni sinirlendirme, şimdi ya, yine bir başka sorgucu, ben bir çıkıyorum buradan bak, hemen saldırıyorlar sana, bak haberin olsun ha. Ben senin yerinde olsam, beni buradan hiç çıkarmam yani sözlerine bakıldığında mülakatı alınan kişiyle diğer kişi ümit Oğuztan’a açık bir şekilde eziyet ve işkence yapıldığı bedensel ve ruhsal müdahalede bulunulduğu son derece sabit bu beyanlarını da 148. madde kapsamında dikkate alınmaması gerekir.11 sırada 11. örnek olarak mülakatın geçersizliği konusunda Bilirkişinin çözümü Tuncay Güney'in neyi bildiğini, bilmediğini yada kendisine zorla söyletildiğini ortaya koymuş bulunmaktadır. 15. sayfasında şu diyalog çok anlamlıdır. Sorgucu diyor ki peki Veli Küçük'ün silahlı kanadı kim Tuncay Güney bilmiyorum onu ben anlamsız kelimeler, cık,cık şeklinde sözler, dalga geçme sorgucu 3 itirafçılar diye bağırdı doğru konuş lan oğlum benim ağzımı açtırma sorgucu, kim bunlar Tuncay Güney itirafçı efendim. Yukarı da itirafçı dedi ya, sorgucu 3aç,aç haline bak diye bağırdı aç,aç, aç, Sorgucu lan ben kaset maset istemiyorum ibneye bak, ben sana soru soruyorum, itirafçı kanadı kim, silahlı kanadı soruyorum. Tuncay Güney İbrahim Babat olduğunu, yukarıda İbrahim Babat söyledi ya sorgucu o aklına geldi onu söyledi. Sorgucu, nerde o orospu çocuğu, Tuncay Güney, bilmiyorum efendim. Sorgucu, neden bilmiyon oğlum ne yapar Tuncay Güney onlar hakkında benle hiçbir şeyle konuşmaz efendim yani bu konularla benim hakkımda hiçbir şey konuşmaz diyor. Doğru konuş lan diye bağırıyor. Önce iddia makamına şunu sormamız gerekir değerli başkanım şu inanıyorum bize mitten gönderilen bu CD bu 26 sayfalık ifade tutanağı gerçekten kendilerinde var mıydı yok muydu? Yani başbakanlık vasıtasıyla kendilerine gönderilen bu ek CD samimi olarak beyanda bulunmaları mümkün değil. Biz şundan soruyoruz bunu eğer bu CD’yi iddia makamının elinde var ise buna rağmen bu iddianame tanzim edilmişse hiç diyecek bir şeyimiz yok. Bu bapta da kendilerinden başbakanlık vasıtasıyla gönderilen o CD’lerin içerisinde o CD’nin olup olmadığının sorulmasını da arz ediyorum değerli başkanım. 12. olarak sayın başkanım Tuncay Güneyin diyaloglarında açıkça baskı altında alındığını ifade eden yine bir ilginç diyalog var. Sorgucu diyor ki Peki şey bu Sabancı suikastı olayını bir anlat bakıyım diyor, Tuncay Güney Sabancı suikastı sorgucu 3 bana bak, yarım olursa var ya o şeylerini koparırım senin ha. Bir başka sorgucu taşaklarını kopartın, yarım olursa evet" Diyaloglara 17.sayfadan yine devam ediyorum: "bu arada inleme, ağlama sesleri geliyor Tuncay Güney Ben her şeyi anlatıyorum, bazen şaşırıyorum ağlayarak konuştuğundan sesler net değil sorgucu tamam koçum şaşırma, hadi şaşırma bak bu akşam seni özellikle yatırdım ki, uykusuz olduğunu ifade ediyor itiraf etmen için tamam mı Tuncay Güney tamam. Sorgucu, Oğlum bana bak, bana bak Bağırarak anlattığın zaman korkmayacaksın, anlatmadığın zaman korkacaksın, tamam mı 18. sayfada Tuncay Güney Yani diyorum ki ben çok korkuyorum yani. Dayaktan ben en çok korkuyorum. Psikolojimden de çok iyi biliyorsunuzdur. Bu kadar tanıdığınıza ben ruhsal iç dünyamda ben ben iki gecedir uyuyamıyorum. Dün biraz uyumuşum yerde sabaha karşı yani diyorum ki iç dünyamda ya tamam ben ne söylenirse yapayım imzalıyım diyorum içimden ama diyorum ki oradaki adam adama diyorsun ki burayı atıyorum Ahmet’i öldürttü iyi de bu nasıl öldürttü falan o zaman sorarlarsa sorgucu, ne söylenirse imzalamayacaksın kardeşim biz senden yalan bir şey istemiyoruz dallama sayfa 24 de sorgucu çıktı mı o ibne sayfa 25 de sorgucu, orospu çocuğu diye küfür hakaret baskı ve zorlama diz boyu gidiyor. Tuncay Güneye öyle bir zorlama yapıyorlar ki ölmüş olan Abdullah Çatlıyı öldüğü tarihten sonra ki sabancı suikastını dahi yükletmek zorunda kalıyor. Ama ikaz ediyor sorgucu dur diyor Abdullah çatlı o tarihte ölmüştü diyor. Görülüyor ki Tuncay Güney’in mülakatının tamamı işkence ve baskı altında alınmış bir an için söz konusu beyanların doğru olduğunu düşünelim işkence ve eziyet baskı altında alınmadı bu beyanların delil olarak değerlendirilmesi yine mümkün değil çünkü Tuncay Güneyin dosyamıza muhtelif televizyonlardan celp edilen beyanları var efendim. Birçok kanalda telefonla yapılan bağlantıları var. Burada da kendisi zaten defalarca işkence ve eziyet gördüğünü söylemişti. Savcılık iddianamenin birçok yerinde Tuncay Güney'in samimi beyanlarından bahsederek bu beyanlara istinaden örgütün temelini ve çatısını oluşturmuştur. Bu durumda mahkemenin Tuncay Güney'in iddianamede yer alan tüm beyanlarının delil olarak değerlendirilemeyeceği şeklinde ara karar tesis etmesi gerekmektedir. Kaldı ki efendim bu beyanlara istinaden aramalı daha doğrusu muvafakatli arama ve el koyma tutanağı tanzim edilmiştir. Tuncay Güneyin aramasında bir mahkeme kararı yoktur. Bu sorgusu sırasında mülakatı sırasında alınan muvafakatine binaen ev araması yapılmıştır. Şimdi eğer bu mülakat bu şekle alınmışsa açıkça iradesine maddi ve ruhsal alanda baskı ve eziyet yapıldığı ortada. O takdirde söz konusu aramanın ve bu arama neticesinde yapılan el koymanın da usule aykırı olduğu nettir. Yani el koyma ve arama sonucunda elde edilen tüm delillerin dahi 206 kapsamında hükme esas alınmaması icap eder diye düşünüyorum. Değerli başkanım son olarak Ahmet İhtiyaroğlu’nun beyanları vardı bunlar da önem arz ediyor. Tuncay Güneyin ifadesinin bu şekilde alındıktan sonra Ahmet İhtiyaroğlu’nun beyanlarıyla bütünleştirildiğinde ortaya gerçekten çok ilginç sonuçlar çıkıyor. Tuncay Güneyin emniyette tek bir ifadesinin alınmadığı anlaşılıyor. Çünkü Ahmet İhtiyaroğlu’nun beyanlarına baktığımızda önce asayişte alındığını ifadesinin sonra organizeye getirildiğini organizede ikinci defa alındığını ondan sonra çalışma projesi alındıktan sonra yeniden bir gün sonra projeden bir gün sonra istihbarat şube müdürlüğünde ifadesinin alındığı anlaşılıyor. Yani isterseniz bunun ismine ifade deyin isterseniz mülakat deyin şüphelilik sıfatı başlamıştır. Çünkü şüphelilik sıfatı mutlaka efendim kendisine gözaltıyla veya aramayla değil emniyete alınmasıyla beraber bir suç isnadıyla da başlar şüphelilik sıfatı başlamış olduğundan siz bu ifadesini ister mülakat adı altında alın kesinlikle şüphelidir ve bu anlamda da şüphelinin bir defa ifadesi alına bilir emniyette ikinci defa almaya kalktığınızda 148. maddenin 5. fıkrası açıktır. Mutlaka savcının hazır bulunmak zorundadır. Ahmet İhtiyaroğlu’nun beyanını aynen okuyorum değerli başkanım Tuncay Güney dün Asayiş'teki sorgusunda ben Veli Küçük'ün adamıyım, bizim Ergenekon örgütümüz var beni buradan alırlar demiş, Asayişteki polislerin sorusu üzerine Ergenekon'u tamamıyla anlatmış, konu İl Emniyet Müdürüne intikal edince bizim haberimiz oldu, biz de gidip susturduk ama oradaki arkadaşların yarım yamalak da olsa bilgileri oldu sızma ihtimali var iyi sorgulanması lazım bu yüzden sorguyu senin yapmanı istedik dedi. gece asayişte bize de anlattı. Ben dün gece asayişte anlattığı Ergenekon'u bugün en baştan detaylı olarak anlatmasını istedim. Bu da organize de aldığı ifade ve bir gün sonra da istihbarat şubede alınıyor. Yani üç defa üst üste mülakata giriyor. Bu 148. maddenin 5. bendinin açık bir şekilde ihlalidir. Bir şüphelinin ister mülakatı ister ifadesi ancak bir defa alına bilir. İkinci defa müracaat halinde de mutlak savcının bulunması gerekir bu anlamda da biz kanaatimizce de bu mülakatların tamamı geçersizdir. Ahmet İhtiyaroğlu soruşturma dosyasına verdiği dilekçenin 3.sayfasının 1. paragrafında aynen şu cümlesi var değerli başkanım Tuncay Güney bunların hepsini biliyor biz 1 yıldır dinleme yapıyoruz, her şeyi Tuncay biliyor. Şimdi bir yıldır açık bir şekilde bu kişinin dinlendiği ifade ediliyor değerli başkanım peki bu dinleme tutanakları nerede hiçbir yerde ulaşamıyoruz. Tabi müzekkere olarak yazıldı söz konusu geçmişi yürülü olarak dinleme takip veya teknik takibi var mı diye henüz bu konuda bir cevap gelmedi bildiğim kadarıyla. Ancak Ahmet İhtiyaroğlu da çok açık bir şekilde bir yıldan beri dinlendiğini ifade ediyor. Gene Ahmet İhtiyaroğlu’nun, dilekçenin 4.sayfasında Organize Şube Müdüründe 6 saate yakın süren mülakatın kayda alınmadığını sadece sorgu notlarının tutulduğunu, anlattıklarının Organize Şube Müdürlüğünü alakadar etmediğini beyan ederek, Tuncay Güney'in Asayiş ve Organize İşlerde mülakata alındıktan sonra bir üçüncü mülakata istihbarat Şube Müdürlüğünde alındığı anlaşılıyor. Nitekim 5.sayfasında Proje izni alınması talimatını vermiş ve yanılmıyorsam ertesi gün bana talimat vererek İstanbul İstihbarat Şubenin kurduğu düzenekle kaydedici vasıtasıyla küçük video kasetlerine kaydedildi. Bu kayıtlar ve deşifreleri sizdedir diyor. İstihbarat Şube görevlileri bu küçük kasetleri VHS büyük kaset haline getirdi, bir nüsha kendileri aldı daha doğrusu ilk kayıt yapılan orijinal olan istihbaratta kaldı, bir nüsha Organize Şube teknik büroya verildi, bir nüsha ise Adil bey istediğinden Adil beye verildi. Adil bey bu ve bunun gibi olan önemli sorgu kasetlerini odasında kasada tutardı. Sonraki günlerde projeli çalışma izni verildiğinden Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığına tüm bilgi ve belgeler gönderilmiş olup konu ile çalışmaya bu şube başlanmıştır denilerek son mülakatın asıl kasetlerinin ve yine Tuncay Güney ile ilgili olarak başlatılan projeli çalışma evraklarının tümünün İstihbarat Şube Müdürlüğünde olduğunu açıklamıştır istihbarat şube müdürlüğüne tabi bu konuda biz müzekkere yazdık değeri başkanım bu asıl kasetlerinin celbi konusunda verilen cevap aynen şuydu istihbarat şube 2.3.2001 tarihinde İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünce gözaltına alınan ve hakkında tanzim edilen soruşturma evrakları ile birlikte 8.3.2001 tarihinde çıkartıldığı Fatih Cumhuriyet Başsavcılığınca sevk edildiği mahkemece falan sayısına kayden tutuklanan Tuncay Güney'in sorgulanması ile ilgili bir kasetin Şube müdürlüğümüzde olmadığı anlaşılmaktadır burada açık bir şekilde aslında bir delil gizleme söz konusudur. Sorulması gerekir madem sizde yok nerede bu öncelikle Tuncay Güneyin istihbarat şube müdürlüğünde ifadesinin mülakatının alındığı açık mülakatını alan şube müdürlüğünde de orijinal bir kasetin bulunması mutlaktır. Ya bunu siz yok ettiniz ya bir yere gönderdiniz. Ama maalesef bu kasetin ne olduğu ortada yok açık bir şekilde delilin saklanması söz konusudur. Ve bu konuda o dönemde iş başında olan şube müdürü dahil bu görevde olan insanların görevini kötüye kullandıklarından delil gizlediklerinden mütevellit sayın mahkemece suç duyurusunda bulunmasını arz ediyorum değerli başkanım nitekim aynı kişi Ahmet İhtiyaroğlu da 9. sayfasındaki ifadesinde şöyle diyor değerli başkanım Dosya içerisinde sorgu kaseti ve çözümü de vardı. 2003 Yılı sonlarında 2004 yılı başlarında Tuncay Güney'in kasadaki evrakları ile ilgili meydana gelen bir olay duydum. Diyor 2004 yılında Ama bunu ispatlayamam, bana söyleyende izin vermediği için şu an açıklayamıyorum. Elimde söylemeden başka delilim olsa hemen açıklarım diyor bu kişi dilekçenin 9. sayfasında tabi biz diyor kesinlikle diyor Tuncay Güneye işkence yapmadık. Çünkü Tuncay Güneye işkence yapılmasına mahal yoktu kendisi zaten her şeyi söylüyordu adeta kurulmuş bir plak gibiydi böyle bir insana bizim işkence yapmamıza mahal yoktu diyor. Ancak bu doğrudan doğruya kendisini korumaya yönelik bir savunma olduğu ortada işkence yapıldığı gelen CD kayıtlarıyla da sabittir. Bu kişi de aynı zamanda Tuncay Güneyin doğru ve samimi ifade vermediğini açıkça ifade ediyor birkaç satırından da ona örnek vermeye çalışayım. Diyor ki yine Soru sorulmasına dahi izin vermeden anlatmaya başladı devamında ben bu adamın anlattıklarına inanmıyorum. Sanki birileri bize bazı şeyler anlatması için göndermiş gibi çok rahat, sanki her şeyi kendisi biliyormuş, sanki birileri Tuncay'ın haberi olsun diye suç işlemiş, bu durum suç, suçlu ve suçluluk psikolojisine uymuyor. , suçun gizlilik ilkesi olması lazım ki öyledir, birileri Tuncay öğrensin diye suç işlemez veya örgütlü suçlarda terör gurupları da örgütlüdür, bilgiler tek adamda toplanmaz oysa bu adamda çok bilgi toplanmış, bu durum mümkün değildir. Başka bir şey var bu işin içinde dedim. Buna benzer ifadeleri var bu kişinin son olarak efendim mahkemenin ulaştığı kaset ve çözümlerinde Tuncay Güney'in Fethullah Gülen konusunda görüşleri makaslanmış olduğu da ortada çünkü bu kişi savcılığa göndermiş olduğu dilekçenin 6 ve 7. sayfalarında net bir şekilde Fethullah Gülen hakkında uzun uzun ifade verdiğini söylüyor. Ama kasetlerin hiç birinde Fethullah Gülene ilişkin tek bir beyan olmadığını görüyoruz. Yine emniyetçe yapılan bu proje çalışması konusunda üzerinde fazlasıyla duruluyor. Normal proje çalışmalarında üçer aylık aralar alınır diyor 9 ay en fazla olur. Buradaki proje çalışması yaklaşık 18 ay sürmüştür diyor. Başkanım 18 ay süren proje çalışmasında değerli mahkemeniz müzekkere ile istedi. Gelen sadece kurumun içerisinde şube müdürlerinin yapmış olduğu kendi içindeki yazışmalar 10 sayfa gelmiştir. O da şube müdürleri emniyetin kendi içinde ve savcılığın yapmış olduğu yazışmalardır. Peki 18 aylık proje çalışmasında hiç mi dinleme yapılmadı hiç mi teknik takip yapılmadı. Tek bir rapor dahi yok. İşte bu da emniyetin aslında bu konuda doğrudan doğruya delil gizlediği kendi istediği evrakları gönderdiği ve mahkemeyi yönlendirdiği açıkça ortadadır. Değerli başkanım yine Tuncay Güneyin mülakatı avukat yokluğunda alınmıştır. Siz buna mülakat deyin az önce söyledim ister ifade deyin avukat yokluğunda alınması mümkün değildir. Çünkü kendisine isnat edilen suç mahkemeniz sormuştu örgüt üyeliği dendi. Ama sonraki yazışmalarda daha doğrusu iddianame ekinde örgüt kurucusu ve askeri itaatsizliğe sevk suçlarından soruşturmanın yapıldığı. Örgüt kurucusunun cezası belli bunu mutlak suretle mülakata alırken bu şekilde yani avukat zorunlu müdafii kapsamında alınması gerekirdi. Fakat o da yapılmamıştır. Kaldı ki değerli başkanım bir an için söz konusu kişinin ifadelerini bir geçerlilik arz edip de sizler talimat yoluyla bunu dinleme yoluna gitseniz dahi bu şahsın mutlak suretle 148. maddenin 4.fıkrasına göre mahkemenin huzurunda o beyanları teyit etme zorunluluğu var. Yani o beyanlara huzurunuzda katılmadığı müddetçe bunların dikkate alınması da mümkün olmayacaktır. Çünkü ilk ifadeleri ne olursa olsun ikrar dahi olsa mahkeme huzurunda tevsik etmesi lazım bunu da talimat yoluyla aşmanız asla mümkün değildir. Değerli başkanım bu açıklamalarımın babında birkaç talebim olacak. Dosyaya sunulan Tuncay Güney'in MİT'in göndermiş olduğu ek ifade tutanaklarının bilirkişi çözümleri dikkate alındığında, Mülakatın CMK 148/1 mad. kapsamında Tuncay Güney'in özgür iradesine dayanmadığı, mülakat öncesi ve sırasında kötü davranıldığı, işkence edildiği, yorulduğu, cebir ve tehditte bulunulduğu, bedensel ve ruhsal müdahalelerde bulunulduğu, CMK 148/3 mad. uyarınca yasak usullerle elde edilen ifadeler rıza verilmiş olsa dahi delil olarak değerlendirilemeyeceğinden, CMK 148/4 mad. uyarınca şüphelinin ifadesi CMK 150/2-3 mad. uyarınca zorunlu müdafii kapsamında alınmadığı gibi, alınan ifadeleri mahkeme huzurunda doğrulamadığından hükme esas alınamayacağı, Şüphelinin ifadeleri birçok defa önce asayişte, sonra organize şubede ve sonrada İstihbarat Şube de alındığından ve emniyette ancak bir defa ifade alına bileceği kuralını ihlal ettiğinden 148/5 mad. İhlal ettiğinden bu şartlar altında 148/ ve 206. mad. Uyarınca söz konusu ifadelerin delil olarak değerlendirilmeyeceği konusunda mahkemece ara karar tesisine Cumhuriyet Başsavcılığına müzekkere yazılarak 11.3.2009 tarihli bilirkişi çözüm raporuna konu yapılan MİT'ten gönderilen CD'lerin Cumhuriyet Savcılığının emanetinde ve bilgisinde bulunup bulunmadığının, iddianame savcılarının bu ek CD’lerden yada kasetlerden bilgilerinin bulunup bulunmadığının aynı CD'lerin MİT müsteşarlığından yada Başbakanlıktan kendilerine gönderilip gönderilmediğinin sorulmasına, üçüncü olarak Tuncay Güney'in 2.3.2001 tarihinde göz altına alındığı tarihten itibaren Asayiş Şube, Organize Şube ve İstihbarat Şube Müdürlüklerinde ayrı ayrı mülakata alınıp alınmadığının, hangi mülakatlarının kayda alındığının, kayda alınmayan mülakatlarda tutulan notların bulunup bulunmadığının, tutulmuş notların celbi için İstanbul Emniyet Müdürlüğüne müzekkere yazılmasına, dört, Tuncay Güney'in gözaltına alındığı tarihe kadar geriye doğru yapılmış teknik takibin olup olmadığı var ise tüm teknik takip ve dinleme sonucunda tanzim edilen raporların celbi için daha önce yazılmış müzekkerenin tarihi dikkate alınarak tekidine, Beş,Ahmet İhtiyaroğlu'nun beyanlarından davaya konu mülakat çekiminin İstihbarat Şube Müdürlüğünde gerçekleştirildiği orijinal küçük kasetlerinin İstihbarat Şube Müdürlüğünde bulunduğu, büyük VHS'lerin kopya olarak bu küçük kasetlerden çıkarıldığını ifade etmiş, İstihbarat Şube Müdürlüğünden orijinal kasetler mahkemece istendiğinde verilen 24.12.2008 tarihli yazı cevabında orijinal kasetlerin şube müdürlüğünde bulunmadığı ifade edilerek delil gizlenmesi ve yok edilmesi yoluna gidildiğinden, o dönemdeki istihbarat şube müdürü ve yetkililer hakkında görevlerini kötüye kullandıklarından suç duyurusunda bulunulmansa, altı, Projeli çalışma izni alındıktan sonra söz de örgütlenme hakkında 16-17 ay süren teknik takip yapılmış ancak bu konuda istenilen takip sonuçları yerine istanbul şube müdürlüğünden sadece iç yazışma olarak 10 sayfa gönderilmiştir. Oysa mahkeme bu proje çalışması boyunca yapılan tüm takipler sonucu elde edilen bilgi ve belgelerin tamamını istemiş ancak her konuda olduğu gibi emniyet bu konudaki tüm raporları mahkemeye ibraz etmekten kaçınmıştır. Mahkemenin bu konudaki talebinin kapsamlı bir şekilde Emniyet Müdürlüğünden yerine getirilmesi için yeniden müzekkere yazılmasını, tüm projeli çalışma boyunca elde edilen delil, belge, bulgu ve teknik takip ve raporların yeniden celbine karar verilmesini arz ederim. Teşekkür ederim efendim. “

Yüklə 0,64 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin