T c istanbul 13. AĞir ceza mahkemesi



Yüklə 0,64 Mb.
səhifə6/7
tarix27.07.2018
ölçüsü0,64 Mb.
#60450
1   2   3   4   5   6   7

Sanık Selim Akkurt söz istedi verildi :” sayın başkanım ben başka bir davadan tutukluyum dolayısıyla kaçma delil karartmak gibi bir durumum yoktur tutukluluğumun kaldırılmasını talep ediyorum. “

Sanık Murat Çağlar söz istedi verildi :” sayın başkanım değerli heyet emniyet tarafından gözaltına alınıp arabamın aranması sonucu bagajda çıkan belgelerin ve dokümanların tarafıma ait olmadığını kesinlikle bu belgelerin şahsımla bir ilgisinin bulunmadığını beyan etmiş bu belgelerin sözde örgüt bağı kurmak amacıyla planlanan tertip sonucunda delil yaratmak için konulduğunu beyan etmiştim. Sayın Ergün Poyraz’ın yapmış olduğu açıklamalar savunmamı bir kez daha teyit etmiştir. İstihbarat kitaplarından alınan saçma sapan bilgiler sözde örgüt dokümanı olarak kolluk kuvvetleri tarafından arabama konularak haksız bir suçlamayla karşı karşıya bırakıldığım vuzuha kavuşmuştur. Bu anlamda isnat edilen suç ile ilgili bir şüphe kalmamıştır. Hiçbir suç işlemedim tahliyemi talep ediyorum. “

Sanık Ali Kutlu söz istedi verildi : “ sayın başkanım gizli tanık 17’dinin beyanıyla ilgili adli tıptan gelen şey benim olmadığım ortada. Olsa zaten gizli tanık beyanını beklemem ben samimi bir şekilde burada itiraf ederim. Öyle bir şeyle uzaktan yakından ilgim ve alakam yok. Aleyhimde dosyamda hiçbir somut delil mevcut değildir. sayın genelkurmay başkanımız orgeneral İlker Başbuğ asker açığı olduğunu söyledi tahliyeme karar verdiğiniz takdirde vatani görevim için askere gideceğim saygılarımla arz ederim. Teşekkür ederim “



Sanık Oğuz Alpaslan Abdulkadir söz istedi verildi: yüce Türk adaletini temsil eden sayın başkanım değerli heyet, bir Kerkük Türkmeni olarak ne kadar zor bir coğrafyada yaşamaktayım. Tarih boyu hep zulüm ve eziyet gördük. Son olarak da Irak’ta Saddam kaderimizle oynayarak hayat akışımızı ve geleceğimizi değiştirdi ailelerimizi dağıtmıştır. Anavatana geldik sevindik kurtulduk derken burada da kaderimizle oynanmakta bir iç çekişmenin istihbarat savaşının tam ortasına düşmüş bulunmaktayım. Kardeşler bir birine girmiş her türlü bilgi kirliliği içerisinde yalan dolan iftira ve senaryo dolu bir iddianame çevresinde insan ve sanık haklarının çiğnendiği yerle bir edildiği ucu açık bir soruşturma eskiden davanın savcısıyım diyenler yaptıkları vahamet karşısında kaçmakta şimdi ne sağındayım ne solunda ne altındayım ne üstünde demektedirler. Hamdolsun devletin lastiğini patlattılar direksiyona da sizi geçirdiler. Sür süre bilirseniz başkanım. Tanrı yardımcınız olsun heyetinize kuvvet versin yükünüz çok ağır umarım taşıya bilirsiniz. Anavatanımı anlamak mümkün değildir. Osmanlı’daki kulluk ruhundan kurtulamamış kimliğini unutmuş kimi Avrupalıya Amerikalıya kime kula kul olmaya kimi İslamiyet den nasibini almamış kerameti kendinden menkul kimi tekkelere şeyhlere Araplara merak salmış bir birine girmiş sahte pembe hülyalar içerisinde gark olmaktadırlar. Demokrasi ve insan haklarıyla yönetildiğini iddiasıyla anavatanıma yani özüme inanarak yüce atamın izinden gitmeye çalıştığımdan şu yaşadıklarıma bakın meğer Atatürkçülük terör kapsamına girmiş suç olmuş. Sen misin Kuvai Milliye tarih ve şanına inanarak derneğe giren. Sen misin muhalefet olup kapattırmaya çalışan sen misin yasalara inanan savcılığa emniyete dernekler masasına giden, o halde iddia makamınca suçlusun. Karışma otur oturduğun yerde o zaman bu davadan tutuklanmazsın denmekte. Bu sefer de başka bir savcı çıkar tüzüğe aykırı davranışlardan ötürü derneği niye şikayet etmediğimi sorar bu sebeple de dernekler kanununa muhalefetten beni tutuklarlar sizce ben ne yapmalıyım. Sayın başkanım değerli heyet, kendimi başka nasıl ifade edeyim. Derneğin tüzüğe uygun faaliyetlerinden ötürü olmayan faaliyetlerinden ötürü emniyete savcılığa dernekler masasına müracaat ederek şikayet etmeye çalıştığımı muhalefet ettiğimi istifa ederek ayrıldığımı hakkımda somut hiçbir delilin olmadığını tüm bunların sizlere iki ay önce savunmamda belgelerle ve saklanan ve 54 adet sesli telefon görüşmelerimle ispatladım. Sayın başkanım 16 aydır tutukluyum sade bir vatandaş ve esnafım ne elit bir tabakadayım ne de adı sanı olan biriyim. İlk önce tanrıdan sonra sizden başka güvenecek ve sesimi duyuracak hiçbir yerim yoktur. Bana yapılan bu haksızlığı ancak sizin mahkemeniz dur diyecektir suçsuzum masumum sizden hakkım olan adaleti istiyorum. Çocuklarıma kavuşmayı tahliyemi istiyorum. Ulu tanrıdan adalet ve terazinizin keskin olmasını diliyorum.”

Sanık Mehmet Fikri Karadağ söz istedi verildi :” sayın başkanım değerli üyeler öncelikle özellikle istirham ediyorum Salı günü bizzat kendimin ve bugün de kendimin verdiği dilekçelerimi okumanızı dikkate almanızı ve hakikaten ne yazdığını anlamanızı istiyorum. 55 ve 56 numaralı oturumlarda yaptığım savunmamda huzurunuzda tarafıma isnat edilen suçlarla hiçbir alakamın olmadığını net bir şekilde açıkladığımı umuyorum. Zira defalarca ısrar etmeme rağmen sayın iddia makamı işlediğim her hangi bir suç isnat edilen her hangi bir suç konusunda tek bir soru dahi sormadan ifadem tamamlanmıştı. Geçen aldığım bir beyanı da size arz etmiştim. Polisin tahakkümünden ne yaptığını bilmeyen ön yargılı kötü niyetli daima masumiyet karinesini hiç dikkate almayan fakat suçluluk karinesini hiç aklından çıkarmayan iddia makamı ve onun ondan önceki kolluk güçleri diyelim. Bunlar iddialarında ve bunların tahakkümünden lütfen şu mahkemenin şu davanın kurtulmasını temin edin. Çok rica ediyorum. Sevgili başkanım savunmamı 24 ve 26 Şubat tarihlerinde yaptım. Ondan sonra zatıalinize hitaben verdiğim dilekçemde yaptığım savunmanın görüntülü ve yazılı olarak CD ortamında tarafıma verilmesini talep ettim. Fakat mahkemeniz tarafından sadece yazılı kısmı verildi. Şimdi 1696 tahmin ediyorum 40 yıl olmuş. Profesör Doktor İlhan Akipek harp okulunda bize genel hukuk uluslar arası hukuka gelirdi. Genel hukuk kaidelerini anlatırken hiç aklımdan çıkmayan bir şey söylemişti. Bir yerde mahkeme ve yargılama varsa orada mutlaka aleniyet vardır. Hiçbir kısıtlama olmadan dileyen herkesin o mahkemeye gelip izlemesini o zaman tabi eskiden yoktu şimdi var, kaydedilmesini temin için mahkeme her türlü şeyi yapar. Zatıaliniz burada yer darlığından üç avukatla sınırladınız. Evet, ondan sonra talepte bulunuldu usul yönünden mahkeme başlangıcında, görüntü kaydetsin kanalın birisi dendi onu da kabul etmediniz, gene yerimiz dardı. Şimdi biz zatıalinize sadece tekelinde olan görüntülü kayıtlarımızı istiyoruz bu seferde diyorlar ki sadece yazılısını veririz. Ben bu görüntülü kayıtlarımızın bize verilmesini talep ediyorum. Neden tek taraflı infaz soruşturma safhasında olduğu gibi kovuşturma safhasında devam ediyor sayın başkanım. Burada geliyor birkaç tane basın mensubu zaten gelen de kalmadı ya dilediği şekilde orada aleyhimizde bir iki kanal devamlı yazıyor. Ötekiler zaten haberleri kesti. Fakat bizim yaptığımız savunmayı anlayacak anlatacak hiçbir ortam yok. Zatıaliniz tekelinize aldınız ben bu görüntülü şeyleri vermem diye karar aldınız. Aleniyet ilkesine uyuyor mu bana göre uymuyor. Ha, diyeceksiniz ki para lazımsa avukatım gelir yatırır çok istirham ediyorum görüntülü kayıtlarımızı bize veriniz. Milletin haberi olsun bizim savunmamız nedir bir tek kelime yazmıyor. Benim yazdıkları tek şey Mehmet Fikri Karadağ savunma yapmadı sadece beddua etti. Olay bu kadar değil ki gelsin bir dinlesinler bakalım hiç kimsenin haberi yok. Zatıaliniz dinliyorsunuz heyetiniz dinliyor hepsi bu kadar bir de buradaki bütün arkadaşlarımız dinliyor bu konuda sizden istirham ediyorum görüntülü kayıtlarımızın verilmesi için. Bir de sevgili başkanım 2. iddianamede huzurunuzda arz ettim ben NATO’nun kapısından bile girmedim. 2. iddianamenin 741. sayfasında bir başka arkadaşa istinaden güya yine NATO özel harekat daire başkanım olduğum yazıyor. Ya, çok istirham ediyorum böyle yalanlar sahte deliller hala önünüze getirip sunuyorlar sizde lütfedip o iddianameleri okuyorsunuz veyahut da vaktiniz yok okumadan kabul ediyorsunuz böyle bir yalanı tek bir tane şüpheli sahte delil ortaya çıktıktan sonra ben olsam Köksal Şengün olarak adam gibi şu iddianamemi yazın bana mahkemede sanıklar veyahut da şüpheliler tutukluklar tarafından her hangi bir şekilde hatırlatma yapılmasın. Ben şahsen olsam fırlatır atarım derim ki bu sahte delillerle defalarca olmayan yalanlarla karşıma defalarca çıkıp durmayın. Acaba ben NATO özel harp daire başkanı olsaydım o şerefsiz kan içici küresel eşkıyanın iş birlikçisi olsaydım sevgili başkanım sizin huzurunuza beni kim getire bilirdi. Her halde o yazıyı yazan kaleme alanın hem elini kırarlardı hem de söyleyenin dilini koparırlardı. Sevgili başkanım şimdi yine savunmamda zatıalinize arz ettim özellikle İstanbul terörle şube müdürlüğünün 20 ocak 2008 tarihinde tuttuğu bir rapor var. Biz de 22 Ocak ta gözaltına alınıp müteakiben tutuklandık. Orada diyor ki raporda çok açık olarak Kuvai Milliye 1919 derneğini başbakan sayın falan demiyor başbakan Recep Tayip Erdoğan kurdurmuştur ve gerçekte de o derneğin genel başkanı onun bacanağı olan Nuri Vardarbaşı’dır ben zatıalinize dedim ki sevgili başkanım ete kemiğe bürünmüş Köksal Şengün adına adaletin temsilcisi olan sevgili başkanım dedim eğer bu rapor doğruysa niçin onlar burada değil yok bu polislerin tuttuğu raporun hepsi sahteyse ve yalansa dolan üzerine kurulmuşsa iftira üzerine kurulmuşsa ben niye içerdeyim. Veya Kuvai Milliye’nin diğer ekibi veyahut da elemanları niçin burada acaba bu konuda sayın başbakanımıza bir soru soruldu mu tanık olarak bilgisine başvuruldu mu? Veya bacanağına mademki bizi idare eden o yönlendirmiş bizim adımıza kurmuş CHP’nin oylarını MHP’nin oylarını DSP’nin oylarını AK partiye aktarmakmış maksadı da bu maksatla kurmuşsa bunlar için ne işlem yapıldı. Mehmet Fikri Karadağ olunca hemen işlem yapılıyor her türlü iftira ile içeriye tıkılıyor terörist yaftası vuruluyor. Fakat gerçekte esas arkadaki perde arkasındaki olduğunu ispat eden aynı rapordaki insanların tuttuğu bu rapor geçerli mi değil mi yok değilse o deliller klasöründe ne işi var bu raporun lütfen bu konuda bir işlem yapmanızı talep ediyorum. Sevgili başkanım şimdi imparatorluk yıkıldıktan sonra gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde devlet kurulduğu zaman kurulmak üzereyken biliyorsunuz Erzurum kongresi ötesi berisi insanlar manda ve himaye kimin İngiliz’in hatta Fransız’ın ta,20 bin km deki Amerika’nın manda ve himayesini istiyordu. Niçin istiyordu biliyor musunuz, bunun gerçek sebebi şuydu, imparatorlukta hakkını arayacak aradığı zamanda bulabilecek kendi hakkını aldığına inanacak alacağına inanacak tek bir kadı yoktu memlekette tek bir kadı çünkü ta, kutsal Mekke’nin kadısını bile rüşvet karşılığı görevlendirebilen dönmemiş dönme dediğim benim Yahudi dönmesi şeyhülislamın böyle görevleri sattığı bir maalesef adalet sistemi kalmıştı. İnsanlarımızın devlete güveni açlığa dayanır benim milletim eziyete dayanır her yerde savaşır ama devlete olan inancını yıkacak tek olay her halde bu kadılardır. Şimdi onların temsilcisi sizsiniz çok rica ediyorum devlet adına insanlık adına yüce Türk milleti adına yargılıyorsunuz gerçekte tabi yüce rabbim adına yargılıyorsunuz. Lütfen adaleti geciktirmeyin. Ben yine ifademde zatıalinize arz etmiştim. Burada iki sebepten dolayı bulunduğumu birincisi o Amerikan başkonsolosunun basın müşaviri denen o zibidi endru denen şimdi ülkenin her tarafını geziyor Diyarbakır da DTP’lilerle ondan sonra bakıyorum Iğdır da DTP’lilerin yanında Siirt’te onlarla beraber Şırnak ta onların gösterilerinde adana da çocukların arkasında her tarafta o dolaşıyor. Dernek genel merkezine geldiği zaman onu nasıl gönderdiğimi zatıalinize arz etmiştim. 1,90 boyundaydı 1,60 boyunda çıktı gitti. Ona yaptığımız ona yaptığımız muameleden sonra bir de o küresel eşkıya dediğimiz Amerika zalim kan içici emperyalizm iş birlikçisi gözü yaşlı kardinali sevmediğim için şimdi sayın başkanı çok özür dilerim birkaç cümleyle açıklamam gerekiyor. Basın toplantısı yaptı bu basında çıkan görüntülü öldürülmek dedikleri yemin üzerine basın toplantısı yapıp çağırdığım zaman işte Samanyolu televizyonundan tabi ona satan yolu diyorum ben şeytan yolu anlamına geliyor. Satan yoluyla zaman gazetesinin temsilcilerine dedim ki o gözü yaşlı kardinalinize söyleyin Türkiye’deki ulusal dalgayı çok rahat kırarız diye beyanat vermişti. Zatıalinizin de hatırındadır. Ona dedim ki söyleyin o gözü yaşlı kardinale Türkiye’deki ulusal dalgayı nasıl kıracakmış elinden geleni yapmasın Türkiye’ye de ayağını basmasın sakın demiştim. Şimdi Samanyolu ve atv hele özellikle Samanyolu Mehmet Fikri Karadağ hakkında sırf bu söylemimizden dolayı bir de tabi kesinlikle Müslümanlıkla alakası olmadığını söylediğimizden dolayı akla hayale gelmeyen bütün karalamaları yapıyor. Sanki roj tv, roj tv den daha beter. Üzerimize geliyor. Birincisi o ikincisi de budur sayın başkanım bizim burada olmamızın. Onları sevenlerin hazırladıkları şeyler değerli savcılarımız belli ki yine okumadan sunmuşlar iddianameyi nato özel harp daire başkanı diyorlar hala. Hiç alakam yoktur kapısından da girmedim sevgili başkanım lütfen arz ettiğim gibi adaletin gecikmesine fırsat vermeyin biz bu yolda mücadelemize devam edeceğiz kan içici emperyalizmi sevmeme ve onun temsilcileri sevmemize imkan yoktur. Hele hele yerli işbirlikçilerini bu milleti aldatanları hiç sevmemize imkan yok. Çünkü biz önce insan olmanın onuru emperyalizme karşı gelmenin birinci şartıdır. Çünkü biz Türk’üz asla himayeyi kabul edemeyiz. Çünkü gazi Mustafa Kemal gibi bir dünya liderini tanımışız. Bu yolda yolumuza devam edeceğiz saygılarımla arz ederim. “

Sanık Doğu Perinçek söz istedi verildi : “ sayın başkan sayın heyet yazılı savunmamı bitirdim bugün size sunuyorum 361 sayfa fakat gözünüzde büyütmeyin o 200 sayfa kadardır. Fotoğraflar çeşitli görsel malzeme kullanılmıştır. çok seyrek satırdır başında da yine yoğun disk olarak bilgisayar ortamında da sayın üyelerimizin ve sizin sayın başkanımızın ve sayın savcıların inceleyebileceği ve gerekli makamlara mercilere de gönderebileceği şekilde sunulmuştur. Bunun tamamını belki okumaya zamanınız olmaz çünkü bu dava artık bir torba dava oldu kağıt yığınına döndü ve bunun farkındayız. Ve size yapamayacağınız taleplerde de bulunacak değiliz ama en azından bir başlıklara bakmanızı şöyle siyah kalın harflerle dizilmiş olan sözleri okumanızı bir fotoğraflara bakmanızı gözden geçirmenizi arz ederim. Onu biraz sonra sunacağım tutanağa geçmiş olduk. Sayın başkan bugün Danıştay davasıyla bu davanın hangi mahkemede birleştirileceği konusunda sanıyorum bir karar vereceksiniz o konuda son ara kararında Cuma ya ertelemiştiniz kararınızı o konuda bazı arzım olacak aslında bu Danıştay davasıyla bu uydurma vatanseverliğe cumhuriyete Atatürk devrimine karşı açılmış olan bu görülen uydurma dava daha 2001 yılında birleştirilmiş. O kurulan Tuncay Güney irtibatları efendim 2003 yılında yapılan mit şemaları o şemaların Türk genelkurmayını sindirme tertiplerinde kullanılması arkasından çuval olayından sonra bir kez daha o şemaların o mit raporlarının Türk Silahlı Kuvvetlerinin Irak’ın kuzeyindeki varlığına son vermede kullanılması oralardan gelen bir tertip oralarda kurulmuş. Oralarda adımız yazılmış o şemalara, siz bizim hayati savunma hakkımız olduğu halde o şemaları açmadınız. Ama bakın şimdi hiç akla gelmeyen bir olay getiriliyor Danıştay olayı bu davaya yapıştırıyor aynı torbanın içine atılıyor. Davanın başında ne Danıştay cinayeti var ne öldürülen yargıç var 2001–2002 kurulan bir tertip var ve o tertibi kuran kurumun başındaki Şenkal Atasagun saçma sapandı dedi. Saçma sapandı, benim elime gelen raporlar saçma sapan. Fakat bu o kadar önemli değil saçma sapan olduğunu görmeyecek akıllı ve ciddi bir adam yok. Ama çok daha önemlisi sen nasıl onun altına imza attın ona verilen cevap nedir. İmza atmasaydım Ergenekoncu derlerdi. Şimdi bu davanın en önemli sorusu şudur, mit müsteşarı kimden korkar hadi siz emin Paksüt, babası emin Paksüt efendim Osman Paksüt gladyodan korkuyorsunuz. Bakın artık nedir hakimleri anayasa mahkemesi üyeleri üzerinden korkutuyor. Peki koskoca mit müsteşarı herkesin korktuğu adam kimden korkar. Gladyo davasıdır bu mit müsteşarını bile korkutmuş kullanmış alet yapmış bir gladyo davasıdır. Bundan açık bir itiraf olur mu? Kimden korkar cumhurbaşkanından korkmaz başbakandan korkmaz kimden korkar. Fakat daha önemlisi mit müsteşarının 2005 yılına ayrılış gerekçesini açıklamasıdır. O da 17 Mart tarihli 2009 yılının gazetelerinde kendi beyanıyla ve yazılı açıklamasıyla ortaya çıktı. Ne diyor benim bu işlere yani bu Ergenekon davası b tür efendim saçma sapan belgelerle yapılan tertipler bunlara hevesim merakım yok. Merakım olmadığı için 14 ay öncesinden emekliliğimi istedim ve gittim. Tarih 2005 çünkü önüne bu tertip konmuş 2005 yılında 2006 da danışta olayı geliyor. Ve bu tertibin içinde yer almamak için hevesim yok deyip basmış gitmiş çekmiş gitmiş 2006 ya geliyoruz 2006 yılında bu dava birleştirilmiş size bir emri vaki yapılıyor. Nasıl birleştirilmiş biraz önce çeşitli arkadaşlar o konuda kendi tecrübelerini bütün kanıtlarıyla gösterdiler fakat bakın ben size bu kanıtı göstereyim Danıştay olayı olmuş ve hürriyet gazetesi yazıyor Ankara tem de Alpaslan Arslan’a sana emirleri Doğu Perinçek verdi değil mi, buyurun hürriyette neden şemaya konmuş Doğu Perinçek tabi konacak iftihar ediyorum yani Amerikan emperyalizminin Türkiye’de hedef aldığı insanların önünde bulunmam benim için şereftir ve tarih böyle yazacak ayrı mesele ama sizin aydınlanmanız lazım bunu görmeniz lazım daha ötesi Danıştay olayı olmuş vatan gazetesi tarih 24 mayıs 2006 yani daha 3-5 gün önce olmuş fotoğraf Doğu Perinçek’in oğlu Danıştay olayıyla ilgili nerede Muzaffer Tekin’in yanında kilisede yeni şafak gazetesi ve diğer bütün gazeteler Doğu Perinçek’in oğlu Muzaffer Tekin’in yanında oturuyor. İşte Danıştay’ın katilleri ve azmettirenleri. Danıştay’ın fotoğraftaki gence bakıyoruz fotoğraftaki gencin ne vatanda ne yeni şafakta hepsinde işte benim oğlum Mehmet Perinçek işte bu fotoğrafta çıkan bakın oradan kurmuş tertibi Doğu Perinçek’in oğluyla ilgisi olmayan uzun saçlı Doğu Perinçek’in oğlunun alnı açık o arkadaşın saçları şeye dökülmüş. Doğu Perinçek’in oğlu gözlüksüz o arkadaş gözlüklü neden Muzaffer Tekin’in yanında oturuyordu çocuk Muzaffer Tekin’in yanında oturuyor ya bir de kilise Sevgi Erenerol’un kilisesi bu yalanlar yazıldı. Bunları bir satırla tekzip ettiremezsiniz ama bu neyin delilidir orada birleştirilmiş dava ondan sonra ne olmuş bu yalanı bu irtibat, irtibatlar böyle kuruluyor. Yalan fotoğraflarla iddianameye bu yalanı bu büyük tertibi Danıştay davasını getirip bu dava torbasına atmak gibi bu büyük tertibi Türkiye’ye bu kastı bize değil bu kasıt Türkiye’ye siz Türkiye iseniz varsanız o Türkiye’nin içinde sayın mahkeme size yoksanız o Türkiye’nin içinde yok size değil. Türkiye’ye bu kasıt Danıştay davasını getirip buraya bağlamak Türkiye’ye yapılan büyük kastın en alçakça eylemlerinden biridir. Bu büyük bir kasıttır. Ve nasıl yalanlarla dolanlarla getiriliyor. Muzaffer Tekin’ler şunlar bunlar falan filan hep bir takım ağlar örülerek bir takım provokatörler ajanlar kullanılarak basın kullanılarak iddianameye yazıyor. İddianameye yazıyor o zaman daha şey yok iddianameden öncesi var 2006 da Ümraniye yok bir şey yok bu resimler çıkarken ne Ümraniye var ne bir şey var. Ümraniye olayı ne zaman uyduruluyor tertipleniyor tam 11 ağır ceza mahkemesi Danıştay kararını vermek üzere Ümraniye olayı tertipleniyor. Çok önemli Haziran 2007 karar verilmek üzere ve bitirilmek üzere aslında bu tertip Danıştay katillerini kurtarma tertibidir. Ve şuan da kurtarmışlardır. Önümüzdeki hesaplaşmalar belirleyecek onlar üstte kalırsa aynı İbrahim Çiftçiler falan filan gibi göreceksiniz çıkartacaklardır kahraman yapacaklardır. Çoğu ……. Üstte kalacak hepsini içeri tıkacak o ayrı mesele. İddianameye yazıldı iddianameye yazılınca ne oldu Yargıtay mecburen fiilde irtibat şahısta irtibat iddianameye yazdırdılar bu uydurmayı iddianameye yazdırdılar. Danıştay la burayı birleştirilen uydurmayı bizim şerefimize en büyük saldırıdır. Siz şerefleri itibarları koruyacağız diye şemayı açmadınız. Hukuk dışı bir karar aldınız. Peki bu bizim şerefimize yönelen bu alçakça saldırı nedir. Getirip o katilleri canileri bizim yanımıza mı oturtacaksınız. Yargıtay’ın önüne gitti. Efendim, iddianameye yazıldığı için mecbur veyahut da kendini öyle hissediyor. Fiilde irtibat şahısta irtibat birleştirilmesi. 11. ağır cezaya geldi. O da fiilde irtibat çünkü iddianamede yazılıyor. Bakın bir savcıların Türkiye’ye yaptığı işe bakın. Burada sizin sorumluluğunuz nasıl o iddianameyi kabul ettiniz. Sayın hakimler tarihi büyük bir hata yaptınız hukuku çiğnediniz o iddianameyi kabul ederken hukuku çiğnediniz. O iddianame kabul edilir mi. hiçbir delil olmadan bu uydurmalarla bütün her türlü iddianamenin hukuk dışı bir metin olmasını bir kenara atıyorum ama şu Danıştay olayını o torbanın içine atmak o iddianamenin kastını ortaya koydu. Ve siz onu kabul ettiniz iddianameyi. Ve şimdi başınıza büyük iş açtınız büyük tuzak kuruldu. Hem size hem Türkiye’ye getirildi tuzak bir cadı kazanı oldu bu dava bir cadı kazanı oldu bu dava. Kazanın içine her şey atılıyor bakın bundan sonra Hrant Dinki de atacaklar Malatya zirveyi de atacaklar Türkiye’de ne kadar gladyonun yaptığı çakallık alçaklık cinayet katliam hepsi buraya getirilip atılacak. Bu ne demek burada adalet falan artık çıkmaz. Ben Türkiye de 4 yargıçlı bir duruşma bir apo davasında gördük 4 yargıç. 44 tane yargıç getirin oturtun buraya 44 yargıç bu işlerin içinden çıkamaz. 44 yargıç artık bu işin içinden çıkamaz. Eğer adalet tesis edilecekse bunun bir tane çaresi vardır. O da şudur kararı alırsınız mecburen nerede birleştirileceği konusunda bir karar alırsınız birleştirmiş 11. ağır ceza, tabi usul ekonomisi açısından sanıkların büyük çoğunluğunun burada olması vs. açısından bu mahkemenizde birleştirilmesi doğrudur hukuka uygundur. Bizim açımızdan da doğrudur. Biz yeni hakimlere bu dertlerimizi anlatacak halimiz yok. Yeniden bu tertipler şunlar bunlar hiç olmazsa size biraz anlattık. Ama birleştirdikten sonra bunun dosyasını ayıracaksınız. Yargıtay’ın önünde bu deliller yoktu. O dinleme istasyonu raporları yoktu. O raporlarda ne çıktı. Osman Atatürk’e büyük devrimcimize İngiliz piçi diyen alçak ablasını katletmiş yeğenini fuhşa satmış hepsi hükümlü böyle bir adamın sözüne itibar edilip Türkiye’ye böyle bir kasıt yapılır mı? bir Tuncay Güneyleri vardı. O gitti şimdi Osman’ımları çıktı. Bakın arkasında Amerika ya bakın Amerika’nın yaptığı işlere bakın Osman’ımlar Tuncay Güneylerle Türkiye’yle oynuyor. Adaletle oynuyor mahkemelerle oynuyor. Türkiye’yle oynuyor. Birleştirmeyle beraber veya da mahkemenizde bu davanın görülmesine karardan sonra derhal ayırınız bunu ilgisi yoktur. Sizin önünüzdeki deliller muvacehesinde karşılığı, karşısında bu iki olayın hiçbir ilgisi kurulamaz. İlişkisi kurulamaz ceza muhakemesi kanunu size duruşmanın davanın her aşamasında dava sürecinde ayırma kararı yetkisi vermektedir. Ve bu temyize tabi değildir. Onun için birleştirmek ve hemen arkasından Danıştay dosyasını bu davadan ayırma kararı almanızı bir kere saygılarımla arz ediyorum. Bu savunmamın 305.306.307 ve diğer sayfalarında bu deliller zaten içinde var biraz sonra size sunacağım. Şimdi sayın yargıcım sayın heyet 100 sayfa kadar emniyet ifadem var her noktasını her virgülünü her sözcüğünü kabul ediyorum. Ve doğrudur hepsi doğru çıkmıştır. 19 saat sürmüştür ifademin alınması ara vermeden uyumadan polisler önümden dönmüştür öbürü gelmiştir öbürü gitmiştir öbürü gelmiştir ama ben 19 ondan evvel de 3 gün uyumadan verdim ve her satırını her cümlesini kabul ediyorum ve hepsi doğru çıkmıştır. Orada bizim iddia makamıyla farklı tespitlerimiz kovuşturma aşamasında araştırılmış verdiğiniz kararlarla deliller toplanmış hepsinde haklı çıkmışımdır. Bana bir tane Doğu Perinçek orda bir tane de yalan söyledi. Bir tane gerçek dışı şunu söyledi deyin, diyemezsiniz hepsi doğrudur hepsi doğru çıkmıştır istisnasız tek tek onları şimdi saymayacağım zamanınız yok. Onların hepsini biliyorsunuz. İkincisi savcılık ifadem hepsi doğrudur. Hepsine sahip çıkıyorum. Oda onlarca sayfadır. Hepsi gerçek çıkmıştır. Hiçbir çelişme yoktur. Savcılık ifademle emniyet ifadem arasında. Ondan sonra huzurda verdiğim mahkeme ve ondan evvel hakimlik ifadem tutuklama hakimine verdiğim ifadem. Onların hepsi doğrudur. Hepsine sahip çıkıyorum hepsinin altındaki imzam duruyor. Benim sözümdür. Huzurda sabrınızı zorlayarak 5-6 gün süren sunduğum sorgum savunma onlarında altındaki imzam duruyor. Ve bütün bu polis savcılık hakimlik ve mahkeme ifadelerim arasında tam bir uyum vardır. Hiçbir çelişme yoktur. Çapraz sorguda burada yapılmıştır. Ve inkar ettiğim tek bir söz yoktur. Ayrıca bütün kovuşturma beni doğrulamıştır. Bütün kovuşturma, hakkımda şu an tek bir kuşku tek bir şüphe kalmamıştır. Eğer hukukçuysa ama sizin kulaklarınıza bazı şeyler fısıldanıyor bazı raporlar geliyorsa onlara cevap hakkımız yok. Nasıl cevap vereceğim ben size eğer gizli bazı şeyler söyleniyorsa onlardan kuşkulanmaya başladım. Bakın siz kuşkulu duruma düşmeye başladınız. Kuşkulu bizdik sizler kuşkulu duruma düşmeye başladınız. Kuşkular yer değiştiriyor. Çünkü ben “

Mahkeme Başkanı:“hiçbir güç kulağımıza hiçbir güç böyle bir şey fısıldayamaz. Ondan müsterih olunuz. Hiçbir güç fısıldayamaz ha, lütfen“


Yüklə 0,64 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin